Nefsin kemal bulması iki hususu içerir:
1. Nefiste derin bir şekil ve kendisi için gerekli bir
sıfatın olması.
2. Nefsinde kemal sıfatının olması.
Şayet bunlar olmaz ise kemal
olmaz. Nefsin kemali konusunda yürüyen kimsede bunlar bulunursa, nefsin
kemalinde yürüyenin yarışmasına gerek kalmaz ve boşuna üzülmez.
Kişi ancak kendisini var
edeni, mabudunu, ıslah edenini, nimet verenini ve hak ilâhını bilmesiyle
nefsinin kemalini ortaya koyar. Onun için O'nu bilmekten ve O'nu istemekten,
O'nun rızasına ve ikramına ulaşacak yolu izlemekten daha lezzetli bir şey olmaz!
Kişi böyle bir vaziyette oldu mu, nefsinde gerekli derunî bir şekil oluşur ve
kökleşir.
Bu ilimlerin, iradelerin ve
amellerin dışındakiler ise, fayda vermeyen ve tamamlanmayan şeyler arasında
bulunur. Sadece zararı, eksikliği ve acısı vardır. Özellikle kişinin nefsinde
köklü ve derunî bir hâl almışsa, o takdirde nefsin kemali dışındaki söz konusu
şeylerle, kendi ihtiyaçlarına göre azap ve elem görürler. Kendinden ayrı olan
fazlalıklara gelince; elbiseler, binekler, meskenler, makamlar ve mallar gibi...
İşte bunlar gerçekte belli bir
zamana dek kalacak ve sonra yok olacak şeylerdir. Sonra bunlara bağlı olan geri
döner. Kalbin bunlara geri dönmesiyle, kişi de bunlara olan bağlılığı miktarınca
bundan elem ve azap görür. Özellikle bu bağlılık son dereceye varmış ve kâmil
olmuşsa...
Bunlara duçar olmuşsa, eksikliğin, acının ve hasretin en
büyüğü o kimseye dokunmuş demektir.
Öyleyse; ey nefsini mutluluğa ve
saadete ulaştırmak isteyen kimse!
İyi düşün. Nefsinin lezzet bulma
noktası böyle şekillenmektedir. Kuşkusuz mahlukatın çoğu nefislerini, harap etme
yolunda, acıya, hasrete ve eksikliğe sokarak geçirmektedirler. Oysaki saadete ve
nimetlere girmesini isteyip durmaktadır!
Nefsin lezzet alması, şüphesiz bu marifet, sevgi ve sülük ile
elde edilirken, bundan mahrum kaldığı ve bunu kaçırdığı kadar da elem ve hasret
yaşar. Bu ne zaman yok olursa, sadece kendisiyle yediği, içtiği, evlendiği,
kızdığı ve diğer lezzetlere duçar olduğu bedensel kuvveti geride kalmış olur.
Tarafından kendisine bir şeref ve fazilet de gelmez. Bilakis eksiklik ve
hakirlik gelir. Nitekim kendisi ancak hayvanların bu kuvvetine münasip düşmüş
olur. Onların cinslerine benzemiş ve onlar cümlesinden sayılmış olur. Bizzat
hayvanlardan olmuş olur. Bazen bazı hayvanlar kendisinden daha üstün olabilir.
Ondan başkasının akıbeti hususunda selâmetle yaklaşabilmekte ve yine ondan
başkasına zararın dokunmasına dair emniyet sağlayabilmektedir. İşte bu hâlde
olursa hayvanlar seninle aynı seviyede olmuş olurlar. Senden üstün bile
olabilirler. Öyleyse kendisinden başka kemal olmayan gerçek kemale göçmen ve
aynı zamanda akıbetinin selâmeti için kararlılıkla hazırlanman lâzım.
Başarı Allah'tandır.
|