Haz almak sevgiyi izler. Sevgi arttıkça haz da artar,
zayıfladıkça o da zayıflar. Sevilene rağbet edilmesi ve ona şevk duyulması daha
güçlü oldukça ona ulaşmak için haz da daha tamamlayıcı olur.
Sevgi de, şevk de
onu bilmeye ve tanımaya bağlıdır. Buna göre o her bilindikçe onu sevmek de daha
eksiksiz ve daha tamamlayıcı olur.
Nimetlerin tamamı eksiksiz olarak âhirete ve
hazzın tamamı da ilme ve sevgiye dönüş yapınca ve Allah'a iman edince ve O'nu en
iyi bilmeye çalışınca, işte bu kimseye Yüce yaratan daha sevimli olur ve O'na (âhirette)
ulaşmanın hazzını duyması, O'na komşu olması, yüzüne bakması ve kelamını
işitmesi, daha tamamlayıcı olur.
İşte her haz ve nimet ve her neşe
ve sevinç O'na izafidir. Tıpkı denizdeki damla gibi. Öyleyse alacağı lezzet ve
hazzı kendisine oldukça bayağı ve zayıf gelen ve birçok acılar içeren bir kimse,
hiç ebedi, haz ve lezzetleri tükenmeyenle ile eşit olacağını savunur mu?!
Kuşkusuz
kulun kemâlâtında şu iki kuvvet söz konusudur:
1. İlim ve
2. Sevgi.
Yani en iyi ilimin Allah'ı bilmek
ve sevginin en yücesinin de O'nu sevmek olduğu ve bu ikisine göre hazzın tamam
olacağı gerçeği.
Allah kendisinden istenilen
yegane otoritedir.
|