Bu konu altında, tevhidin
sırlarından yüce bir şey yatar: O
da kalbin ancak Allah'a ulaşmak suretiyle karar kıldığı, mutmain olduğu ve
sükunet bulduğu husustur. O'ndan başkası için sevip istenilen her şey, O'ndan
başkasını istemek anlamını taşır.
Kuşkusuz Allah'ın zatını seven
kimse ancak en son varışın tek olan Allah'a olduğunu söyler. En son varışın bir
de başkasına (ikincisine) olacağını imkânsız görür. Tıpkı ilk yaratılan insanın
(Adem'in) iki kişiden yaratıldığını mümkün ve imkânsız gördüğü gibi.
Her kimin sevgisinin, rağbetinin,
irade ve itaatinin en son nihayeti Allah'tan başkasına olursa, bu ona bâtıl olur
ve o kimseden yok olup gider, ondan ayrılır ve onu daha ihtiyaçlı kimse kılar.
Kiminde sevgisinin, rağbetinin ve
talebinin en son nihayeti Allah ise, O'nun nimetlerine, lezzetine, sevincine ve
ebedî olan mutluluğuna ulaşır.
Kul daima emirler ve belâlar arasında gidip gelmektedir.
Kendisi emirler konusunda yardıma ve belalar konusunda da ihsana muhtaçtır, hatta zorunludur. Emirleri yerine getirdiği
ölçü kadar belâlar konusunda da ihsan o kimse için meydana gelir. Eğer zahiren
ve bâtınen bu emirleri yerine getirmeyi eksiksiz ederse, zahiren ve bâtınen de
ihsanlara nail olur. Eğer hakikatlerine ve bâtınına değil de sadece şekillerini
yerine getirecek olursa, zahirde bu ihsana nail olur, batında ise ihsandan
nasibi oldukça az olur.
Şayet sen: "Bâtınî / iç ihsan ne anlama gelir?"
diyecek
olursan:
Kuşkusuz bu, belalar ve felaketin kalpte yer ettiği sükunet, mutmainlik,
endişenin gidişi, korku ve ıstırap duymanın ortaya çıkışı, efendisinin önünde
zelil olarak miskin bir şekilde durması, O'na kalbiyle yönelmesi ve ruhuyla,
sırrıyla Allah da sükun bulmasıdır.
Kendisinde bulunan acıların şiddetliliğine
karşı O'nun kendisine bahşettiği ihsan göstergesi, kendisini meşgul ediverdi,
O'nun marifeti de kendisi hakkında güzeli seçmesiyle, buna şahit olmasından uzak
etmiştir, nitekim kendisi kesinkes bir kuldur ve efendisinin hükümleri onun
üzerinde cereyan eder, ya razı olur ya da razı olmaz, onu helak eder. Şayet razı
olmazsa ve buğzederse o zaman kula gelecek olan yıkım ve helaktir.
İşte bu bâtınî
olan ihsanın muameledeki meyvesi, artmasıyla artar ve eksilmesiyle de eksilir.
|