بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Tevhidin Sırlarından

 

Bu konu altında, tevhidin sırlarından yüce bir şey yatar: O da kalbin ancak Allah'a ulaşmak suretiyle karar kıldığı, mutmain olduğu ve sükunet bulduğu husustur. O'ndan başkası için sevip istenilen her şey, O'ndan başkasını istemek anlamını taşır.

Kuşkusuz Allah'ın zatını seven kimse ancak en son varışın tek olan Allah'a olduğunu söyler. En son varışın bir de başkasına (ikincisine) olacağını imkânsız görür. Tıpkı ilk yaratılan insanın (Adem'in) iki kişiden yaratıldığını mümkün ve imkânsız gördüğü gibi.

Her kimin sevgisinin, rağbetinin, irade ve itaatinin en son nihayeti Allah'tan başkasına olursa, bu ona bâtıl olur ve o kimseden yok olup gider, ondan ayrılır ve onu daha ihtiyaçlı kimse kılar.

Kiminde sevgisinin, rağbetinin ve talebinin en son nihayeti Allah ise, O'nun nimetlerine, lezzetine, sevincine ve ebedî olan mutluluğuna ulaşır.

Kul daima emirler ve belâlar arasında gidip gelmektedir. Kendisi emirler konusunda yardıma ve belalar konusunda da ihsana muhtaçtır, hatta zorunludur. Emirleri yerine getirdiği ölçü kadar belâlar konusunda da ihsan o kimse için meydana gelir. Eğer zahiren ve bâtınen bu emirleri yerine getirmeyi eksiksiz ederse, zahiren ve bâtınen de ihsanlara nail olur. Eğer hakikatlerine ve bâtınına değil de sadece şekillerini yerine getirecek olursa, zahirde bu ihsana nail olur, batında ise ihsandan nasibi oldukça az olur.

Şayet sen: "Bâtınî / iç ihsan ne anlama gelir?" diyecek olursan:

Kuşkusuz bu, belalar ve felaketin kalpte yer ettiği sükunet, mutmainlik, endişenin gidişi, korku ve ıstırap duymanın ortaya çıkışı, efendisinin önünde zelil olarak miskin bir şekilde durması, O'na kalbiyle yönelmesi ve ruhuyla, sırrıyla Allah da sükun bulmasıdır.

Kendisinde bulunan acıların şiddetliliğine karşı O'nun kendisine bahşettiği ihsan göstergesi, kendisini meşgul ediverdi, O'nun marifeti de kendisi hakkında güzeli seçmesiyle, buna şahit olmasından uzak etmiştir, nitekim kendisi kesinkes bir kuldur ve efendisinin hükümleri onun üzerinde cereyan eder, ya razı olur ya da razı olmaz, onu helak eder. Şayet razı olmazsa ve buğzederse o zaman kula gelecek olan yıkım ve helaktir.

İşte bu bâtınî olan ihsanın muameledeki meyvesi, artmasıyla artar ve eksilmesiyle de eksilir.

 

İÇİNDEKİLER