بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Yalanın Yıkımları

 

Yalandan mutlaka kaçın! Çünkü yalan; bilinen şeyler hakkında düşünüp tasavvur etmeni yıkar. Buna ek olarak; bu bilinen şeylerin insanlara karşı suretini de yıkıverir. Çünkü yalancı bir kimse; mevcut olan bir şeyi yok olarak, olmayan bir şeyi de mevcut olarak gösteren, hakkı bâtıl ve bâtılı da hak olarak, hayrı şer ve şerri de hayır olarak tasvir eden kimsedir. Kendisine bir ceza olarak ilmi ve düşüncesi ifsada uğrayıverir.

Sonra bu yalancı kimse, ululanılıp kendisine bağlanılan ve yönelinelen kimsenin şahsında (yalanına) girişir, düşüncesini ve ilmini yıkıverir. 

Yalancı kimsenin nefsi, var olan hakikatten oldukça uzaktır, yokluğa gidici ve bâtıldan etkilenmiştir. O'nun tasavvur etme gücü ve iradeye bağlı her fiilin kökü olan ilim gücü yıkıldığı zaman bu fiilleri de yıkılıverir. Bu sefer, yalanın hükmü bunlara gidiverir ve kişinin her yerinde bu yalan ortaya çıkmaya başlar. Tıpkı yalanın kökü ve çıkış yerinin dil olduğu gibi. Artık bu hâldeyken dilinden de amellerinden de hiçbir fayda görmez. Zaten bundan dolayı yalan her kötülüğün başıdır. Nebi'nin (sallallahu aleyhi ve sellem)buyurduğu gibi:

"Kuşkusuz yalan kötülüğe ve kötülük de ateşe götürür." (Buhârî (6093) ve Müslim (2607) İbn Mesud hadisinden rivayet etmişlerdir.)

Yalan ilk olarak insanın diline yakınlaşır ve onu yıkıverir, onu ifsat eder. Sonra azalara yönelir ve amelleri yıkar. Tıpkı dile yaklaşması suretiyle sözleri yıktığı gibi. Nitekim yalan; kişinin sözlerinin, amellerinin ve hâlininin geneline egemen oluverir, onda yıkımı ve fesadı sağlamlaştırır. Eğer Allahu Teâlâ bu kimseye, içindeki yerleşmiş yalan maddesini çıkartıp atacak doğruluk ilacını nasip etmezse, o takdirde bu yalan hastalığı bu kimsede kökleşecektir.

İşte bundan dolayı bütün kalb amellerinin asıl kaynağı doğruluktur.

Bunların zıtları ile ilgili olarak; riya, gösteriş, kibir, övünme, büyüklenme, tepeden bakma, acziyet, tembellik, erinmek, yaşlılık ve buna benzer diğer özelliklere gelirsek; bunların asıl kaynağı da yalandır.

Dolayısıyla zahiren ve bâtınen her salih amelin menşei doğruluk iken, zahiren ve bâtınen her fasid olan amelin menşei de yalandır.

Allahu Teâlâ kuşkusuz yalancıları, maslahatlardan ve yararlardan / menfaatlerden kendilerini uzak tutmak suretiyle cezalandırırken, doğru sözlü olanların ise, hem dünya ve hem de âhiret yaşantılarını düzeltebilmelerine yardımcı olarak mükâfatlandırmaktadır. Nitekim kişinin dünya ve âhiret yaşantısının düzelmesi doğrulukla olurken, buradaki yaşantısının hüsran ve zararla bitmesi de yalanla olmaktadır.

Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun." (Tevbe, 119),

Allah buyurdu ki:

"Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağladığı gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur." (Maide, 119),

"Onların vazifesi itaat etmek ve güzel söz söylemektir. İş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu." (Muhammed, 21),

"Bedevilerden özür bahane edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah'a ve Resül'üne yalan söyleyenler de oturdular kaldılar. Bunlardan kâfir olanlara acıklı bir azap isabet edecektir." (Tevbe, 90)

 

İÇİNDEKİLER