İstenilenlere ulaşmak, alışkanlıkları bırakmakla ve kendisini
alıkoyacak düsturları kesmekle ilintilidir.
Nitekim alışkanlıklar, rahatlığa,
gevşekliğe dair sükun bulmaktır. Buna ek olarak, insanların ülfet
gösterdiklerine dair sükun bulmaktır.
Nitekim bunlar tâbi olunacak şeriat
kanunlarına (kafalarına göre) koydukları birtakım kuralları ve gelenekleri âdet
edinmişlerdir.
Hatta bu koydukları kurallar ve âdetler kendilerine göre
şeriattan daha üstündür. Bu kurallarından dışarı çıkanları inkâr ederler. Apaçık
şeriatı inkâr edenlere, kendilerinin bu kurallarını inkâr edenlere yaptıkları
kadar karşı çıkmıyorlar.
Hatta bazen kendi kural ve âdetlerine muhalefet
ediliyor diye insanları tekfir ederler, bazen de bid'atçı ve sapık olarak
görürler, bazen de kovar ve kınarlar. Bu kural ve âdetleri için sünnetleri bile
öldürüp hiçe sayarlar. Peygamberi basit duruma düşürecek ve ona düşman olacak
sahte temsilciler dikerler. Kuşkusuz onlara göre doğru olan; bunlara uymak,
yanlış olan da bunlara uymamaktır.
İşte bu kural ve âdetler, bazı
kralları, fakihleri, tasavvufçuları, dervişleri ve avam halk arasında bazı
kimseleri ablukası altına almıştır.
Küçük çocukları bu kural ve âdetlerle
yetiştirmişlerdir. Büyüklere de bunları anlatmışlardır. Böylece de kendilerine
göre yollar çizmişlerdir.
Hatta bu yol ve âdetler, kendilerine göre en yüce
şeylerdir. Muhakkak ki, bu âdetlerinde duran kimse, bunlara hapsolmakla, bu
âdetlerle eli kolu bağlanmışsa, başkasına karşı oldukça kopuktur. Bu görüşlerin
musibeti yaydığı kuşkusuzdur.
Bundan dolayı Kur'an ve Sünnet'ten birtakım
insanlar uzaklaşıverdi. Her kim bu âdet ve kurallara yardımcı olursa, o, Allah
katında hüsrana uğramış olur. Kim de Kur'an ve Sünnet'e değil de bunlara uyacak
olursa, o da Allah katında kabul edilmez.
Muhakkak ki bu, kulu Allah ve
Resûl'üne yöneltmekten uzak tutan ve engelleyen en büyük engel sayılır.
|