بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Şayet Kul Gerçeği Bilseydi

 

Nefislerin kerih gördükleri şeylerdeki yararların, buna ek olarak zararlarının ve sevdikleri şeylerdeki helak olma sebeplerinin geneline gelirsek:

Sahasında oldukça mahir bir çiftçinin bir bahçeyi ekmesiyle ilgili örneği iyi bir anla ve düşün!

Kendisi bir bahçe eker ve sulanıp yetiştirilmesi üzerinde titizlikle durur. Nihayet bahçedeki ağaçlar meyve verir. Bu sefer çiftçi, ağacın dallarını koparmaya başlar. Meyvelerin daha doygun ve olgun yetişmeleri için ağacın bazı dallarını kesiverir ve böylece onu hoş meyveli bir ağaç hâline sokmak ister. Sonunda ağacın meyveleri olgunlaşıp ortaya çıktıklarında bu sefer gücünü ve güzelliğini bitiren zayıf dalları budamaya başlar. Sırf meyveler güzel ve hoş olsunlar diye. Bu maslahata binaen eline batan dikenlere katlanır. Nitekim efendisine en güzelini sunmak için bu acılara katlanır.

Sonra bu bahçedeki ağaçları sulama işlemine koyulduğunda onları rasgele sulamaz. Bilakis bir vakit susuz bırakır, bir vakit sular. Devamlı suyu üzerine dökmez. Her ne kadar yapraklarını daha olgun ve bitkilerini daha hızlı ortaya çıkartsa da...

(Her şeyi belli ve kontrollü bir düzenle yapar.) Sonra bu kimse bazı yapraklarla süslenmiş olan bu meyvelerdeki bu süsü temizlemeye yönelir. Ondaki birçok zararlı yaprağı atar. Çünkü bu yapraklar meyvelerin arasına girer ve meyvenin dolgunluğunu engeller. Tıpkı üzüm ve benzerlerinde olduğu gibi. Nitekim bunların dallarını da makasla kesip atar. Kopartmasıyla birçok süsü (yaprağı) düşer gider. Ancak bu, bizzat bir maslahata binaen yapılmış bir fiildir. Şayet hayvanın, insanlar gibi temyiz ve anlama kapasitesi olmuş olsaydı, bu (birtakım) yaprakların atılması karşısında, bunun zarar ve ifsat olduğunu düşünürdü. Hâlbuki o insanın yaptığı bizzat maslahatın kendisidir.

Aynı şekilde şefkatli bir baba da oğluna karşı bir maslahata binaen davrandığında, mesela, oğlunun vücudundan zararlı bir kanı akıtmak zorunda kaldığında, derisini yarar ve damarını açar. Nitekim bu şiddetli acıya o da katılır. Üstelik kendisi koparılması şifa olacak bir organı bile keser.

İşte bunların hepsi babanın oğluna karşı şefkati ve merhametinden kaynaklanmaktadır. Maslahat olduğunu görerek, oğluna vermiş olduğu bir şeyi (parayı vb.) bile ondan geri alır ve ona vermez ya da bunu ondan kısar. Kendisini helâka ve yıkıma götürmesin diye bunu bilincinde olarak yapar. Buna ek olarak, oğlunu korumak için oğlunun şehvetine uyan birçok hususu da ona yasak eder. Sadece bir maslahata binaen bunları kısar; yoksa cimrilikten dolayı değil.

İşte hakimlerin en hakimi, merhametlilerin en merhametlisi ve bilenlerin en bileni Allahu Teâlâ, kullarına karşı, kendi nefislerinden, babalarından ve analarından daha merhametlidir. Muhakkak ki O, kullarına kötü gördükleri bir şeyi indirdiğinde bu, kendilerine indirilmemesinden daha hayırlıdır. Bu, onları gözettiği, onlara ihsan ettiği ve onlara lütfettiğinden dolayıdır. Şayet kendi nefisleri hakkında tercih belirtme güçleri olsaydı, gerek ilim ve gerekse amel bakımından maslahatları yerine getirmekten aciz olurlardı. Sadece Allahu Teâlâ kendi ilmi, kikmeti ve rahmeti gereği onların işlerini evirip çeviren ve yönlendirendir; onlar sevseler de çirkin görseler de...

Şüphesiz ki bu hususu, Allahu Teâlâ'nın isim ve sıfatlarını gerçekten yakinen bilen kimseler bilirler. Bu husus, O'nun isimlerini ve sıfatlarını bilmeyen cahillere gizli kalır. O'nun işleri evirip çevirmesinden dolayı tartışmaya girer, hikmetine dil uzatır, hükmüne teslim olmaz. Fasit aklıyla, bâtıl görüşleriyle ve zalimce siyasetiyle O'nun (c.c.) hükmüne karşı gelir. Dolayısıyla Rabbini tanımaz ve maslahatlarına ulaşamaz.

Allah doğruya ulaştırandır.

İşte kul ne zaman ki bu marifete ulaşırsa, o takdirde âhirete gitmeden önce dünyada, nimeti sadece âhiretteki cennet nimetine benzeyen bir cennette sükun bulur. Rabbine olan rızası tükenmez. Kuşkusuz rıza, dünyanın cenneti ve âhiretinin de rahata kavuşmasıdır.

İşte Allah'tan Rab olarak, İslâm'dan din olarak, Muhammed'den (sallallahu aleyhi ve sellem) de Resul olarak razı olmuş demektir.

Bu hakikate varmayan kimse imanın da tadını alamaz. İşte bu rıza, kulun Allah'ın (c.c.) adaletini, rahmetini, hikmetini ve güzeli ihtiyar edip seçmesini marifet etmesine göredir. Muhakkak ki bunları her bildiğinde O'na olan rıza da bulunmuş olur. Nitekim Rab Teâla'nın kuluna hükmetmesi adalet, maslahat, hikmet ve rahmet arasında dönüp dolaşmaktadır. Elbette bundan asla çıkmaz.

Şu meşhur duasında Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurduğu gibi:

"Allah'ım! Ben senin kulunum, erkek kulunun oğluyum, kadın kulunun oğluyum. Benim canım senin elindedir. Hükmün bende geçerlidir. Kazan adaletlidir. Sana ait olan isimlerinle senden istiyorum. Nefsini isimlendirdiğin isimlerinle istiyorum. Kitabında indirdiğin, yaratıklarından birisine öğrettiğin isimlerinle istiyorum. Kur'an'ı kalbimin  hayatı / baharı, gözlerimin nuru kılmanı, üzüntümün cilası, tasamın şifası eylemeni istiyorum."

Böyle derse, Allah onun hüzün ve tasasını alır ve bunların yerine sevinç verir. Sahabe:

"Ey Allah'ın Resûl'ü! Bunları öğretmeyelim mi?" dediler.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

"Elbette ki, bunları işitenin bunları öğretmesi gerekir." diye buyurdu.

"Hükmün bende geçerlidir" sözüne gelirsek, bunun maksadı şudur:

Bir defa mükâfat olsun, acı olsun Allah'ın, kuluna hükmettiği her kazayı içermektedir. Bunun sebebi şu ki; yüce yaratan sebep ve müsebbeplerle hükmeder. Nitekim O, hükümde adalet sahibi olandır. İşte bu hüküm, mü'min için hayırlıdır. Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurduğu gibi:

"Nefsim elinde olana yemin olsun ki, Allah mü'min kulu hakkında bir hüküm verdi mi kuşkusuz bunda onun için hayır bulunur ve bu ancak mü'min için geçerlidir." (Müslim (2999) Suhayb hadisinden rivayet etmiştir.)

İbni Kayyim der ki: Hocam'a (İbn Teymiyye'ye):

"Buna günahların hükmolunması da girer mi?" diye sordum:

"Evet, bir şartla." dedi.

Bu şartı şöyle özetledi:

"Kul günahlara duçar olduğunda Allah için, O'nun sevdiği / istediği tevbe, pişmanlık, huşu, zillet ve ağlamak gibi düsturları yerine getirmesi şartıyla..."

 

İÇİNDEKİLER