Bir düşün ki, Allahu Teâlâ, yeryüzüne indirmeden önce
nasıl
da Âdem'in özrünü kabul etmekte, nasıl da meleklere onun faziletini ve şerefini
belirtmekte ve: "Şüphesiz ki ben yeryüzünde bir halife yaratacağım."
(Bakara, 30)
sözüyle nasıl da meydana getirmeden önce onu haber vermektedir.
Yine bir düşün ki, nasıl da onu
halife olarak ortaya koymaktadır!
"Yeryüzünde..." sözü de yeryüzüne indirmeden önceki özrünü
kabul ettiğini ortaya koymaktadır.
Seven sevilenin özrünü, işlediği cürmünden
önce kabul eder.
Allahu Teâlâ, ona şekil verdiği zaman onu kırk sene boyunca
cennetin kapısına bıraktı; sevdiğinin kapısında durup sevdiğini güzellikle
ortaya koysun diye.
Kendisi "Hiçbir şey değil iken ..."
(Dehr, 1) âyetindeki
zillete atıldı; "Secde edin..." âyeti gereği kibre girmesin diye.
Şüphesiz ki
İblis Âdem'in cesedi etrafında dolanıp durdu ve ondan ötürü kibre girdi ve "Bir
emir için yaratıldın." dedi ve Âdem'in ağzından girip arkasından çıktı ve
"Eğer
sana musallat olursam, seni yok ederim. Eğer sen bana musallat olursan o zaman
sana isyan ederim." dedi.
Kuşkusuz yok olmasının onun elinde olduğunu
bilmiyordu. Onu yayılmış çamur olarak görüp hakir bulmaktaydı. Çamura şekil
verilince İblis ona haset hastalığı yaydı. Kendisine ruh üfürüldüğü zaman ise,
haset eden oluverdi. Kendisine izzet halısı serildiği zaman ise, mahluklar
kendisine arz olundular. İşte bu esnada istekte bulunan (melekler):
"Bizler Seni hamdinle tesbih ederken..." âyetiyle hazır bulundular. Karşılarındaki hakim olan Allahu Teâlâ ise "Haydi haber verin..." diye buyuruverince, vekilin buna bir
delil getirmesi asla mümkün olmadı.
"Her şeyi öğretti..."
âyeti gereği ise,
isteklerinin kafalarını, ikrarın göğüslerine çevirdiler. Bunu üzerine meleklerin
bulunduğu yerde, çokça faziletli bir münadi ayağa kalkıp:
"Secde edin!.." diye nida
etti. Yani istemiş olduğunuz bu davetinizin pisliğinden temizlenin! "Bizim"
kabın içindeki özür suyu ile "ilmimiz yoktur" dediler ve teslim olma
temizliği ile secdeye vardılar. İblis ise yanı başlarında bulunup secde etmedi.
Çünkü o pislik idi. Kendisi kuşkusuz yüz çevirme necasetleriyle içli dışlıydı. Yıkanmasıyla da temizlenemezdi; çünkü
o bizzat pislik idi. Âdem (a.s.) tamamen yaratılınca; "Secde edin!..." âyetince
yüzünün güzelliğinin hâli olması gerekir denildi ve günaha duçar olmasıyla
takdir cereyan etti ki, böylece ibadet ederken boyun eğer olduğunu ortaya
koyacak izler ortaya çıksın...
Ey Âdem! Allahu Teâlâ seni bu yediğin lokmadan ötürü
affettiğine göre bu durumda hasetçiler, "Açgözlü olduğu hâlde ve ağaca karşı
sabır göstermemesine rağmen nasıl da faziletli kılınmış." derlerdi.
Eğer senin
dünyaya indirilişin olmasaydı, o takdirde nefislerden iyi olanlar yükselmiş
olmazdı. "İsteyen yok mu?" mesajı indirilmezdi.
(Buhârî
(1145), Müslim (758) Ebû Hüreyre'den rivayet etmişlerdir.)
"Oruçlu kimsenin ağız
kokusu..." rüzgarları esmezdi.
(Buhârî
(1894), Müslim (1151) Ebû Hüreyre'den rivayet etmişlerdir.)
Bununla ortaya çıkıyor ki,
Âdem'in (a.s.) dünyaya indirilişi, onun aç gözlü olmadığını ortaya koymaktadır.
Ey Âdem! Cennette gülmen sana aittir; mükellefiyet yerinde
ağlaman ise bizlere...
Faziletimi üstün kılmışsa şayet, izzetimi kırmak isteyen
kimse bana zarar veremez. İzzetimin çıkışı kuşkusuz kırılan bedene layıktır.
Benden ötürü kalpleri kırılmış olan kimselerin yanındayım. Yediği bü yemiş,
hastalık olarak çocuklarına kadar ulaşmıştır. Bu yüzdendir ki, mutlak ikram
sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah (c.c), mevcut doktorların ellerinde
bulunan ilacı onlara şöylece göndermiştir:
"Artık benden size bir hidayet
(kitap) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa, işte o, sapıklığa düşmez ve
(âhirette) zahmet çekmez." (Taha, 123)
İşte doktor, onları yasaklanan şeylerden
koruyacak, emredilen hususları yapmalarına dair kuvvetlerini muhafaza edecek,
onları işledikleri kötü davranışlarından tevbe etmeye yönlendirecek ve böylece
afiyet her yönden gelmiş olacaktır.
Ey kuvvetini boşa harcayıp da onu muhafaza etmeyen,
hastalığına hastalık ve perişanlık katan, acı ve sıkıntılara sabır gösteremeyen
kimse!
Yok olmaya doğru gidişini sakın inkâr etme. Kuşkuşuz hastalık fesada götürücüdür. Eğer kader sana yardımcı
olur da, seni gizli şehvetinden ve zevklerinden seni himaye etmesi için doktora
yardımcı olursan, o takdirde çeşit çeşit hazlara ve zevklere muzaffer olursun.
Ancak (tersi olursa) şehvet buharı basiret gözlerini kaplayıverir.
Ey kendisinde
kör basiret bulunan kimse! Bir anlık dahi olsa sabır etmeyi düşünmedin ve ebedî
zilleti yüklendin. Zail olacağı hâlde dünyayı isteyip durdun ve âhiret
yolculuğuna da çıkmayıp yerinde oturmayı tercih ettin.
Kendi nefsi için çirkinlikleri satın alanı ve yüce şeyleri
bayağı şeylere karşılık satan kimseyi gördüğün de bil ki, bu kimse budala bir
kimsedir.
|