بســـم الله الرحمن الرحيم

 

İmanın Zahiri ve Bâtını

 

İmanın hem zahiri ve hemde bâtını bulunur.

Zahiri; dilin söylemesi ve azaların amel etmesidir.

Bâtını ise; kalbin tasdik etmesi, teslim olması ve sevmesidir.

Bâtını olmayana zahiri fayda vermez. Şayet kişi, kanının akıtılmasından kurtulur, malı ve zürriyeti korunacak olursa -acizlik ya da helak olma korkusundan dolayı ikrah özrü dışında- bâtını, zahiri olmayana yeterli gelmez. Zahiren mani bir faktör olmadığı hâlde ameli (şeriatın emrettiğinin) tersine yapmak, bâtının fesada uğradığına ve kalpte imanın olmadığına delil teşkil eder. Şu var ki, eksikliği eksikliğine delil ve kuvveti de kuvvetine delildir.

Öyleyse;

İman; kalbin ve beynin teslim olması anlamına gelir.

Yakın ise, imanın ve beynin kalbi demektir.

İman ve yakin kuvveti vermeyen her ilim ve amel muhakkak kusurludur. Ameli harekete geçirmeyen her iman da eksiktir.

 

İÇİNDEKİLER