Mekke
11
11
Mushaftakİ sıralamada doksan
üçüncü, iniş sırasına göre on birinci sûredir. Fecr sûresinden sonra, İnşirah
sûresinden önce Mekke'de inmiştir. Rivayete göre Fecr sûresinin İnişinden sonra
bir süre vahiy kesilmiş, müşrikler bu olayı kullanarak Hz, Peygamber'e
"Herhalde rabbin sana darıldı ve seni terk etti" demişlerdi. Bu
sözlerden dolayı Hz. Peygamber'in duyduğu üzüntü üzerine bu sûre inmiştir. [1]
Sûre
adını birinci âyetinde geçen ve "kuşluk vakti" anlamına gelen
"duhâ" kelimesinden almıştır. Ayrıca "Ve'd-duhâ" adıyla da
anılmaktadır. [2]
Müşriklerin
üzücü söz ve davranışlarına karşı bir teselli olmak üzere Hz. Peygamber'e, Yüce
Allah'ın himayesi sayesinde çocukluğundan itibaren nice güçlükleri aşarak bu
günlere geldiği hatırlatılmakta ve kendisinin de yetime, yoksula iyi davranması
emredilmektedir.[3]
Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla... 1. Yemin
olsun, kuşluk vaktine; 2. Kararıp sakinleştiğinde geceye ki; 3. Rabbin seni
bırakmadı ve sana darıl-madı. 4. Elbette işin sonu senin için öncesinden daha
hayırlı olacaktır. 5. Rabbin sana mutlaka lütuflarda bulunacak, sen de memnun
olacaksın, 6. O seni yetim bulup barındırmadı mı? 7, Seni yol bilmez halde
bulup yol göstermedi mi? 8. Ve seni yoksul bulup zengin etmedi mi? 9.0 halde
sakın yetime kötülük ve haksızlık etme! 10, El açıp isteyeni de sakın
azarlama! 11. Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an. [4]
1-3. "Duhâ" kelimesi "kuşluk" anlamına gelmekle
birlikte çoğu müfessirler, 2. âyetteki "gece"nin alternatifi olarak
burada bütünüyle gündüz vakti İçin kullanıldığı kanaatindedirler. İbn Âşûr'a
göre ise kelime burada da kuşluk vaktini İfade etmekte olup bununla tıpkı
kuşluk vakti güneş ışığının yeryüzünü bütünüyle kaplaması gibi vahiy ışığının
da dünyaya inip aydınlatmaya başladığına imada bulunulmuştur. 2. âyetteki gece
karanlığı da Hz. Peygamber'in bu vakitte evinde veya Kabe çevresinde sesli
olarak Kur'an'ı okuduğu, müşriklerin ise onu gizlice dinledikleri vakit olup
bundan dolayı bu iki vakit üzerine yemin edilmiştir. Yeminin amacı
putperestlerin artık Hz. Peygamber'e vahyin gelmez olduğu, Allah'ın onu terk
ettiği iddialarının gerçekle ilgisinin bulunmadığını kesin bir dille
belirtmektir. [5]
4-5. "İşin sonu" diye çevirdiğimiz "âhiret" ile
"öncesi" diye çevirdiğimiz "ûlâ" kelimelerinin buradaki
anlamlan konusunda iki yorum yapılmıştır: a) Senin bundan sonraki hayatın
bundan önceki hayatından daha güzel ve başarılı olacak, özellikle peygamberlik
görevinin sonu başlangıcından daha verimli olacak, b) Ebedî olan âhirette
cennetteki hayatın geçici olan dünya hayatından daha güzel olacak. Bİze göre,
-bu âyetlerin inmesine sebep olan putperestlerin, "Artık Mu-hammed'e vahiy
gelmiyor; Allah onu unuttu" gibi sözler söyleyerek[6]
Peygamber'in sonunun geldiğini, davasının Fiyasko ile biteceğini ummaları
karşısında- Allah Teâlâ, Resulü'nün sonunun gelmesi şöyle dursun, bundan
sonraki hayatının ve peygamberlik faaliyetlerinin öncekinden daha verimli,
daha başarılı olacağını müjdelemiştir. [7]
6-8. Hz. Peygamber, annesi ona hamile iken babasını, altı yaşında iken de
annesini kaybetmiş; önce dedesi Abdulmuttalib'in, onun Ölümünden sonra da amcası
Ebû Tâlib'İn himayesinde yetişmiştir. Ebû Tâlib, yeğeninin peygamberliğini kabul
ettiğini açıkça ilan etmemekle birlikte düşmanlarına karşı onu korumuştur.
Fa-kat Ebû Tâlİb ve Hz. Peygamber'in eşi Hatice vefat edince müşrikler ona
karşı saldırılarım arttırmışlardı. Ancak Yüce Allah, elçisine yeni bir yurt ve
yeni koruyucular hazırlamıştı. Bu sırada Yesrib'den (Medine) gelen heyetler
müslüman olmuş ve Hz. Peygamber'i memleketlerine davet etmişlerdir; Hz.
Peygamber de bu daveti kabul ederek yeni yurduna hicret etmiş, Medine
müslümanlanntn yardım ve destekleriyle zafere kavuşmuştur. 6. âyet onun bu
durumunu dile getirmektedir.
"Seni
yol bilmez halde butup yol göstermedi mi?" diye çevirdiğimiz 7. âyeti
bazı müfessirler, "Resûlullah küçük iken Mekke vadilerinden birinde yolunu
şaşırıp kaybolmuştu. Allah onun dedesine gelmesini sağladı" şeklinde
yorumlarken bazıları da "Resûlullah amcası Ebû Talip'le birlikte Suriye'ye
giderken yolda kaybolmuştu, Allah'ın yardımıyla amcasını buldu"
demişlerdir. [8] Buna
benzer başka yorumlar da olmakla birlikte bunlar âyetin amacına açıkbk
getirici nitelikte görünmemektedir. Bizim de katıldığımız müfessirlerin
çoğunluğunun yorumuna göre ise bu âyette Hz. Mu-hammed'in peygamberlikten
sonraki dönemiyle önceki dönemi arasında bir karşılaştırma yapılmaktadır.
Nitekim o peygamber olmadan önce de başta putperestlik olmak üzere kendi
toplumunda hâkim olan inanç ve yaşayışın yanlışlığını, insanın varlık amacına
yakışmadığını görüyor, bu gidişi asla beğenmiyordu ama onların bundan nasıl
kurtulacaklarım da bitmiyordu. Âyetteki deyimiyle bu konuda "yol bilmez
bir halde"ydi. İşte Yüce Allah Kur'an'ı göndererek onu bu durumdan kurtarıp
yolunu aydınlattı; ona hem varacağı hedefi hem de o hedefe nasıl varacağını
öğretti [9]
Hz.
Peygamber Kureyş'in soylu bir ailesine mensup olmakla birlikte yetim ve
himayeye muhtaç olarak büyümüştü; çocukluğu ve gençliğinin ilk yılları yoksulluk
içerisinde geçmiş, daha sonra gerek kendisinin ticarî faaliyetleri gerekse
zengin bir tüccar olan Hz. Hatice ile evlenmesi ve eşinin tüm servetini onun
yönetimine bırakması neticesinde fakirlikten kurtulmuştur. Ancak buradaki
zenginleştirmeyi, Allah Teâlâ'nın Resûlü'ne gönderdiği vahiy ile onun ruh ve
kalp dünyasını zenginleştirmesi, onu hern kendisini hem insanlığı
aydınlatabilecek zenginlikte hakikatlere mazlıar kılması şeklinde anlamak da
mümkündür. Bazı müfessirle-re göre 8. âyette, onun hayatındaki bu gelişme
hatırlatılarak kendisine bu imkânları sağlayan Yüce Allah'ın ona darılmasının
kendisini terketmesinin söz konusu olamayacağı bildirilmiştir. [10]
9-11. Câhiliye döneminde yetimlerin, yoksulların hakları gözetilmez, malları
ellerinden alınır, kendilerine zulmedilirdİ. Buna göre 9-10. âyetlerin ana hedefi
Resûlullah'ın şahsında bütünüyle toplumun dikkatini bu iki temel ahlâkî ve
sosyal problem üzerine çekmek ve bunları çözüme kavuşturmaktı. Bunun yanında,
daha özel olarak Resûlullah'a mazhar olduğu anılan ihsanlar karşısında şükür
mahiyetinde bazı görevleri hatırlatılmaktadır. Burada sıralanan görevlerin,
6-8. âyetlerde Hz. Peygamber'e bahsedildiği bildirilen ilâhî lütuflarla alakalı
olduğu görülmektedir. Buna göre Allah onu yetim iken korumuştur; o da yetimi
incitmemeli, himaye etmelidir. Allah ona ne yapacağını bilmez iken yol
göstermiştir; o da kendisine bir şeyler sorup aydınlanmak isteyeni geri
çevirmemelidir. Allah onu yoksulken zengin kılmıştır; o da kendisinden yardım
isteyeni azarlamamalı, gereken yardımı yapabildiği kadar yapmalıdır. Şükürle ilgili
bu özel görevler örnek olarak sıralandıktan sonra sûre bu konuda
"Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an" şeklindeki genel ve
kuşatıcı bir buyrukla tamamlanmıştır. Bazı müfessirler buradaki
"nİ-met" kelimesini "Kur'an, peygamberlik, bu sûrede Resûlullah'a
lütfedildiği bildirilen şeyler" gibi değişik mânalarla açıklamışlarsa da
bunu, Resûlullah'ın hayatı boyunca mazhar olduğu maddî ve manevî bütün
lütuflar, nimetler olarak anlamak sûrenin amacına ve âyetlerin akışına daha
uygun düşmektedir.
Şunu
da belirtmek gerekir ki, Hz. Peygamber'in hayat hikâyesi onun eşsiz ahlâkını
açıkça göstermektedir ve bu âyetlerde söz konusu edilen uyarılara onun herhangi
bir davranışı sebep olmuş değildir. Kur'an'ın irşad ve eğitimde kullandığı
üslûp gereği burada onun şahsında bütün insanlığa hitap edilmektedir. [11]
[1] Taberî,XXX, 148
Prof. Dr.
Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez,
Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/577.
[2] Buhârî, "Tefsir", 93;
İbn Âşûr, XXX, 393
Prof.
Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi
Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/577.
[3] Prof. Dr. Hayrettin Karaman,
Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin
Gümüş, Kur’an Yolu:V/577.
[4] Prof. Dr. Hayrettin Karaman,
Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin
Gümüş, Kur’an Yolu:V/578.
[5] XXX, 394-395
Prof.
Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi
Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/578.
[6] Buharı, "Tefsir", 93
[7] Prof. Dr. Hayrettin Karaman,
Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin
Gümüş, Kur’an Yolu:V/578.
[8] Ebû Hayyân, el-Bah-ru'1-muhît,
VIII, 486, Beyrut, 1983
[9] Râzî, XXXI, 215-216; Elmalılı,
VIII, 5900-5901
[10] bk. Abduh, Tefsîru cüz'i Amme,
s. 112; Elmalılı, VIII, 5902
Prof.
Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi
Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/578-579.