21- KİTABÜL CENAİZ (CENAZELER BÖLÜMÜ)
4-
ÖLMEK ÜZERE OLAN KİMSEYE NE TELKİN EDİLİR?
5-
MÜMİN KİMSENİN ÖLÜM ALAMETİ NASILDIR?
7-
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V) HANGİ GÜN VEFAT
ETMİŞTİ?
8-
KİŞİ DOĞDUĞU YERDE Mİ ÖLÜR?
9-
MÜMİN VEFAT EDERKEN ALLAHIN İKRAMI
10-
ALLAHA KAVUŞMAK İSTENİR Mİ?
12-
ÖLEN KİMSENİN ÜZERİNİ ÖRTMEK GEREKİR
Mİ?
14-
ÖLÜYE AĞLAMANIN YASAK ŞEKLİ NASILDIR?
15-
ÖLÜ ARKASINDAN BAĞIRIP ÇAĞIRARAK AĞLAMAMAK
16-
ÖLÜYE HANGİ ÇEŞİT AĞLAMAK SERBESTTİR
17-
CÂHİLÎ ADETİ ÜZERE AĞLAMAK YASAKTIR
18-
SESİ YÜKSELTEREK BAĞIRMAK TA YASAKLANMIŞTIR
19-
ELLERLE, YÜZLERE VURARAK AĞLAMAK TA YASAKLANMIŞTIR
20-
SAÇI BAŞI YOLMAK TA YASAKLANMIŞTIR
21-
ELBİSE VE YAKA PAÇA YIRTMAK
22-
MUSİBET GELDİĞİNDE SABREDİP BOYUN EĞMEK
23-
SABRETMEK VE KARŞILIĞINI ALLAHTAN BEKLEMEK
24-
ÜÇ ÇOCUĞU ÖLEN KİMSENİN MÜKAFATI
25-
ÜÇ ÇOCUĞU ÖLEN KİMSENİN
AHİRETTEKİ MÜKAFATI
26-
ÜÇ ÇOCUĞU KENDİSİNDEN ÖNCE ÖLEN NE
YAPMIŞTIR
27-
ÖLÜM HABERİ (YAYMAK) VERMEK
31-
CENAZE YIKAMA İŞİNE NEREDEN BAŞLANIR?
32-
ÖLÜ YIKAMA İŞİ TEK Mİ OLMALI?
33-
ÖLÜ, BEŞTEN FAZLA DA GEREKİRSE YIKANIR MI?
34-
ÖLÜ BEŞTEN FAZLA DA GEREKİRSE YIKANIR MI?
35-
ÖLÜYÜ YIKARKEN KÂFÛR KULLANMAK
36-
ÖLÜYE BAŞKA BİRİNİN GÖMLEĞİNİ
GİYDİRMEK
38-
HANGİ KEFEN DAHA HAYIRLIDIR?
39-
RASÛLULLAH (S.A.V)İN KEFENİ NASILDI?
40-
GÖMLEK KEFEN OLARAK KULLANILIR MI?
41-
İHRAMLI KİMSE NASIL KEFENLENİR?
43-
CENAZE OLDUĞUNU HABER VERMEK
44-
CENAZE KABRE SÜRATLİ Mİ GÖTÜRÜLMELİ
45-
CENAZE GEÇERKEN AYAĞA KALKILIR MI?
46-
MÜSLÜMAN OLMAYAN CENAZE İÇİN DE AYAĞA KALKILIR
MI?
47-
CENAZE GEÇERKEN AYAĞA KALKILMASA DA OLUR MU?
49-
KAFİR ÖLÜNCE HERŞEY VE HERKES ONDAN KURTULUR MU?
54-
CENAZEYLE BERABER GİTMENİN FAZİLETİ
55-
BİNİTLİ OLANLAR CENAZEYİ NASIL TAKİB ETMELİ?
56-
YAYA YÜRÜYENLER CENAZEYİ NASIL TAKİP EDERLER?
57-
CENAZE NAMAZI KILMAYI EMRETMEK
58-
ÇOCUK İÇİN CENAZE NAMAZI KILINIR MI?
59-
ÇOCUKLAR İÇİN DE CENAZE NAMAZI KILINIR
60-
MÜŞRİK ÇOCUKLARININ DURUMU NEDİR?
61-
ŞEHİDLERE NAMAZ KILINIR MI?
62-
ŞEHİDLERE NAMAZ KILINMASA DA OLUR MU?
63-
RECM EDİLEN KİMSENİN NAMAZI KILINIR MI?
64-
RECM YAPILANIN NAMAZI KILINIR MI?
65-
VASİYYETİNDE YANLIŞLIK YAPAN KİMSENİN CENAZE NAMAZI
66-
GANİMETTEN ÇALAN KİMSENİN NAMAZI KILINIR MI?
67-
BORÇLU KİMSENİN NAMAZI KILINIR MI?
68-
İNTİHAR EDENİN NAMAZI KILINIR MI?
69-
MÜNAFIKLAR ÜZERİNE NAMAZ KILINIR MI?
70-
MESCİDDE CENAZE NAMAZI KILINIR MI?
71-
GECELEYİN CENAZE NAMAZI KILINIR MI?
72-
GIYÂBİ CENAZE NAMAZI DA KILINIR MI?
73-
CENAZE NAMAZI NASIL KILINIR?
74-
BİR KADIN VE ÇOCUĞUN CENAZE NAMAZI NASIL KILINIR?
75-
ERKEK VE KADIN CENAZELER BİR ARADA OLURSA NAMAZLAR NASIL KILINIR?
76-
CENAZE NAMAZINDAKİ TEKBİR SAYISI NE KADARDIR?
77-
CENAZE NAMAZINDA OKUNANLAR
78-
BİR CENAZEYE YÜZ KİŞİ NAMAZ KILARSA NE OLUR?
79-
CENAZE NAMAZI KILMANIN SEVABI
80-
CENAZE GÖMÜLMEDEN OTURMAMAK
82-
ŞEHİD, KANI İLE BİRLİKTE GÖMÜLÜR
85-
MEZARDA LAHD YAPMAK VE LAHDSİZ MEZARLIK
86-
KABİR, NE KADAR DERİNLİKTE OLMALI?
87-
KABRİN, GENİŞLİĞİ NE KADAR OLMALI?
88-
RASÛLULLAH (S.A.V)İN KABRİNE KIRMIZI KADİFE KONDU MU?
89-
CENAZE DEFNETMENİN YASAK OLDUĞU VAKİT VAR MIDIR?
90-
BİRDEN FAZLA KİMSE BİR KABRE GÖMÜLÜR MÜ?
91-
KURANI EN İYİ BİLENLERE KABİRDE ÖNCELİK
92-
KABİRE GÖMÜLEN TEKRAR ÇIKARILIR MI?
93-
KABİRDEN CENAZE ÇIKARILIP BAŞKA KABRE NAKLEDİLİR
Mİ?
94-
KABİR ÜZERİNDE CENAZE NAMAZI KILINIR MI?
95-
CENAZE DEFNEDİLDİKTEN SONRA DÖNÜŞTE BİNİTE
BİNMEK
96-
KABİRLER ÜZERİNE BİNA YAPILIR MI?
97-
KABİR ÜZERİNE OTURULUR MU?
98-
KABİRLERİN ÜZERİ KİREÇLENMEZ
99-
YÜKSEK KABİRLER YER SEVİYESİNE GÖRE
DÜZLENMELİDİR
101-
MÜŞRİK ANNENİN KABRİ ZİYARET EDİLİR
Mİ?
102-
MÜŞRİKLER İÇİN AF DİLEME YASAKTIR
103-
MÜMİNLER İÇİN İSTİĞFAR
EDİLEBİLİR
104-
KABİRLERE KANDİL YAKMAK YASAKTIR
105-
KABİRLER ÜZERİNE OTURULMAZ
106-
KABİRLER MESCİD HALİNE GETİRİLEMEZ
107-
RASÛLÜLLAH MÜŞRİK VE MÜSLÜMAN
KABİRLERİNİ ZİYARET ETTİ Mİ?
108-
ÖLEN KİŞİ, YAKINLARININ AYAK SESLERİNİ DUYAR MI?
109-
KABİRDE SORGU SUAL VAR MIDIR?
111-
İÇ HASTALIĞINDAN ÖLEN KİMSENİN DURUMU
112-
ŞEHİDLERE KABİRDE SUAL YOK MUDUR?
113-
KABİR ÖLÜYÜ SARIP SIKAR MI?
115-
KABİR AZABINDAN ALLAHA SIĞINMAK
116-
KABİRLER ÜZERİNE AĞAÇ DİKİLMELİ
Mİ?
117-
MÜMİNLERİN RUHLARI NEREDEDİR?
119-
KIYAMETTE İLK OLARAK KİM GİYDİRİLECEK?
120-
CENAZE SAHİBLERİNE BAŞSAĞLIĞI DİLEMEK
121-
MUSA (A.S) ÖLMEK İSTEMEMİŞ MİYDİ?
21- KİTABÜL CENAİZ (CENAZELER BÖLÜMÜ)
1795- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Hiç biriniz ölümü temenni etmesin. Eğer o iyi bir kimse ise iyilik ve sevaplarını artırması ümit edilir eğer kötü bir kimse ise, tevbe edip dönmesi umulur. (Buhârî, Merda ve Tıb 19; Dârimi, Rikak: 45)
1796- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Hiçbiriniz ölümü temenni etmeyiniz. O kimse iyilerden ise yaşadığı sürece hayrını ve sevabını artırır da bu onun için daha hayırlıdır. Eğer kötü bir kimse ise umulur ki tevbe eder ve iyi kullardan olabilir. (Buhârî, Merda ve Tıb 19; Dârimi, Rikak: 45)
1797- Enes (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Sizden biriniz dünyevi sıkıntılar altında kalıp ta ölümü temenni etmesin. Fakat şöyle desin: Allahım! Yaşamak benim için hayırlı ise beni yaşat, ölmek benim için hayırlı olacaksa benim ruhumu al. (Buhârî, Merda ve Tıb 19; Dârimi, Rikak: 45)
1798- Enes (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Dünyada başınıza gelen sıkıntılardan dolayı dikkat edin ve ölümü istemeyin. Çaresiz kalırsanız şöyle deyin: Allahım! Yaşamak hakkımda hayırlı ise beni yaşat ölmek benim için hayırlı ise beni öldür. (Buhârî, Merda ve Tıb: 19; Ebû Davud, Cenaiz: 13)
1799- Enes (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Ölmek için dua etmeyiniz ve ölümü de temenni etmeyiniz. Ölümü istemek zorunda kalan ise şöyle desin: Allahım yaşamak hakkımda hayırlı ise beni yaşat. Ölmem hayırlı ise benim ruhumu al. (Buhârî, Merda ve Tıb: 19; Ebû Davud, Cenaiz: 13)
1800- Kays (r.a)dan haber verildiğine göre, şöyle demiştir: Hastalığıda ziyaret için Habbabın yanına girmiştim. Karın bölgesi tedavi için yedi sefer dağlanmıştı. Şöyle dedi: Eğer, Rasûlullah (s.a.v); bizi ölüm için dua etmekten yasaklamamış olsaydı ölmek için dua etmek isterdim. (Buhârî, Merda ve Tıb: 19; Tirmizî, Cenaiz: 3)
1801- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Lezzetleri yok edip bitiren ölümü çok hatırlayın. (İbn Mâce, Zühd: 31)
1802-
Ümmü Seleme (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle
demiştir: Rasûlullah (s.a.v)den işittim, şöyle diyordu: Hastanın
yanında bulunduğunuzda, hayır dua edin. Çünkü; melekler
sizin söylediklerinize âmin derler. Ebu Seleme vefat
ettiğinde; Ey Allahın Rasûlü! nasıl dua edeyim? dedim. O da
şöyle buyurdu: Allahım!
Bize ve ona mağfiret eyle, ona karşılık, bana daha
hayırlısını ver. Allah, bana daha sonra, Ebu Selemeden
daha hayırlı olan; Muhammed (s.a.v)i verdi. (Ebû Davud, Cenaiz: 18)
4- ÖLMEK ÜZERE OLAN KİMSEYE NE TELKİN EDİLİR?
1803- Ebu Sâid (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ölecek olan kimselere Lâ ilâhe illallah demesini telkin ediniz. (Ebû Davud, Cenaiz: 20; Tirmizî, Cenaiz: 7)
1804- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ölmek üzere olanlarınıza; Lâ ilâhe illallah sözünü demesini telkin ediniz. (Ebû Davud, Cenaiz: 20; Tirmizî, Cenaiz: 7)
5- MÜMİN KİMSENİN
ÖLÜ
1805- Büreyde (r.a)nin babasından naklettiğine göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Müminin ölümü alnı terleyerek olur. (Tirmizî, Cenaiz: 10; İbn Mâce, Cenaiz: 3)
1806- Büreyde (r.a)nin babasından rivâyet ederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)den işittim şöyle diyordu: Müminin ölümü alnı terleyerek olur. (Tirmizî, Cenaiz: 10; İbn Mâce, Cenaiz: 3)
1807- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in başı, çenem ile göğsüm arasında iken vefat etmişti. Bu sebeple ben, Rasûlullah (s.a.v)in vefatını gördükten sonra artık hiç kimsenin ölümünün şiddetinden korkmam. (İbn Mâce, Cenaiz: 64)
7- PEYGAMBERİMİZ (S.A.V) HANGİ GÜN VEFAT ETMİŞTİ?
1808- Enes (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)e, son bakışım perdenin açılışıyla kapanışı zamanı kadardır. İnsanlar, Ebu Bekirin arkasında namaz kılmak için saf bağlamışlardı. (perde açılınca) Ebu Bekir, Rasûlullah (s.a.v)in namaza geleceğini sanmıştı da geri çekilmek istemişti, Peygamber (s.a.v) yerinde kalmasını işaret etmişti ve perdeyi indirmişti. O günün sonunda vefat etmişti, o gün pazartesiydi. (Müslim, Salat: 21; İbn Mâce, Cenaiz: 64)
8- KİŞİ DOĞDUĞU YERDE Mİ ÖLÜR?
1809- Abdullah b. Amr (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Medinede doğdu ve orada vefat etti. Rasûlullah (s.a.v) ona dua etti ve dedi ki: Keşke bu adam doğduğu yerden başka bir yerde öleydi. Oradakiler: Niçin Ey Allahın Rasûlü! dediler. Rasûlullah (s.a.v), şöyle buyurdu: Bir adam doğduğu yerden başka bir yerde ölmüş olsaydı ona, Cennette doğduğu yerle öldüğü yer arasındaki mesafe kadar yer verilirdi. (İbn Mâce, Cenaiz: 61; Müsned: 6369)
9- MÜMİN VEFAT EDERKEN ALLAHIN İKRAMI
1810- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: Müminin
ölüm anı geldiğinde, rahmet melekleri beyaz ipek elbiselerle
gelirler ve Müminin ruhuna hitaben: Sen Rabbinden razı, O da senden
razı olarak, sana karşı gazaplı olmayan Rabbinin rah
10- ALLAHA KAVUŞMAK İSTENİR Mİ?
1811- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: Kim
Allaha kavuşmayı isterse, Allahta ona kavuşmayı ister.
Kim de Allaha kavuşmaktan hoşlanmazsa Allahta ona kavuşmaktan
hoşlanmaz. Şüreyh diyor ki: Aişenin yanına geldi
ve Ey Müminlerin annesi, Ebu Hureyrenin Rasûlullah (s.a.v)den
naklettiği bir hadis duydum. Eğer söylediği gibi ise biz
mahvolduk dedim. Aişe: Nedir o duyduğun? diye sordu. Ben de: Ebu
Hüreyre dedi ki diyerek, Rasûlullah (s.a.v)in şöyle söylediğini
haber verdim: Kim
Allaha kavuşmayı arzu ederse, Allahta ona kavuşmayı ister
kim de Allaha kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allahta ona kavuşmaktan
hoşlanmaz. Fakat hepimiz ölümden hoşlanmıyoruz
dedim. Aişe (r.anha) şöyle dedi: İş, senin
anladığın gibi değil; Rasûlullah (s.a.v) şöyle
demek istemiştir: Maksat
ona gitmek demek değildir. Fakat göz, ölüm anında bir yere
dikilip kaldığında, göğüs inip kalkmaya
başladığında ve o anın dehşetinden deriler
ürperip diken diken olduğunda, kim Allaha kavuşup Onun rah
1812- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Allah şöyle buyuruyor: Kulum bana kavuşmayı isterse, ben de ona kavuşmayı isterim. Benimle kavuşmaktan hoşlanmayanla bende kavuşmak istemem. (Müslim, Zikir Dua: 5; Buhârî, Rikak: 41)
1813- Ubâde (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim, Allaha kavuşmayı isterse; Allahta ona kavuşmayı ister. Kim de, Allaha kavuşmaktan hoşlanmazsa; Allahta ona kavuşmayı istemez. (Müslim, Zikir Dua: 5; Buhârî, Rikak: 41)
1814- Ubâde b. Samit (r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim, Allaha kavuşmak isterse; Allahta o kimseye kavuşmak ister. Kim de, Allaha kavuşmaktan hoşlanmazsa; Allahta o kimseye kavuşmaktan hoşlanmaz. (Müslim, Zikir Dua: 5; Buhârî, Rikak: 41)
1815- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim, Allaha kavuşmayı isterse; Allahta ona kavuşmayı ister. Kim de, Allaha kavuşmaktan hoşlanmazsa; Allahta o kimseye kavuşmaktan hoşlanmaz. Amrın rivâyetinde şu fazlalık vardır: Ey Allahın Rasûlü! Allaha kavuşmayı istemek ölümden hoşlanmamak demektir. Hepimizde ölümden hoşlanmayız denildi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): Bu, benim söylemek istediğim ölüm anındadır. Bir kimse ölüm anında Allahın rahmet ve bağışlamasıyla müjdelendiğinde mümin kul, Allaha kavuşmak ister. Allah ta bu kuluna kavuşmayı ister. Ölecek bir kimse Allahın azabıyla müjdelendiğinde ise o kimse Allaha kavuşmayı istemez. Allah ta ona kavuşmayı istemez buyurdular. (Müslim, Zikir Dua: 5; Buhârî, Rikak: 41)
1816- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre: Ebu Bekir, Peygamber (s.a.v) vefat ettiğinde onu iki gözünün arasından öpmüştü. (İbn Mâce, Cenaiz: 7; Tirmizî, Cenaiz: 14)
1817- İbn Abbas ve Aişe (r.anhüma)dan rivâyete göre: Ebu Bekir Peygamber (s.a.v)i vefat ettiğinde öpmüştü. (İbn Mâce, Cenaiz: 7; Tirmizî, Cenaiz: 14)
1818- Yine İbn Abbas ve Aişe (r.anhüma)dan rivâyete göre: Ebu Bekir, Peygamber (s.a.v)i vefat ettiğinde öpmüştü. (İbn Mâce, Cenaiz: 7; Tirmizî, Cenaiz: 14)
12- ÖLEN KİMSENİN ÜZERİNİ ÖRTMEK GEREKİR Mİ?
1819- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle diyordu: Uhud savaşında şehid olan babam getirilmişti; kulağı, burnu kesilmek sûretiyle Müsle yapılmıştı. Rasûlullah (s.a.v)in önüne konmuştu, üzeri bir örtüyle örtülmüştü. Örtüyü üzerinden kaldırmak istedim, toplum bana engel oldu. Fakat, Rasûlullah (s.a.v) örtünün açılmasını emretti, örtü açılınca Rasûlullah (s.a.v) ağlayan bir kadın sesi duydu. Kim bu diye sordu. Amrın kızı veya Amrın kız kardeşi dediler. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ağlama! Niçin ağlıyorsun? Kaldırılıncaya kadar melekler kanatlarıyla onu gölgelerler. (Müsned: 13776)
1820- İbn Abbas (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ölmek üzere olan bir kız çocuğu Rasûlullah (s.a.v)e getirilmişti de onu kucağına aldı sonra elini onun üzerine koydu, O anda çocuk ruhunu teslim etti. Bunun üzerine Ümmü Eymen ağlamaya başladı. Rasûlullah (s.a.v) ona dedi ki: Ey Ümmü Eymen! Rasûlullah (s.a.v) yanında iken niçin ağlıyorsun? Ümmü Eymende: Rasûlullah (s.a.v) ağlarken ben niçin ağlamayayım dedi. Rasûlullah (s.a.v): Ben ağlamıyorum fakat o acıma hissidir diyerek şöyle buyurdu: Mümin daima hayır üzeredir, vücudundan ruhu çıkarılırken bile Allaha hamd eder. (Müsned: 2570)
1821- Enes b.
M
1822- Câbir (r.a)den rivâyet edildiğine göre, Câbirin babası, Uhud savaşında şehid olmuştu. Yüzündeki örtüyü açıp ağlamak istedim. İnsanlar bana engel oldular. Fakat, Rasûlullah (s.a.v) beni bundan yasaklamadı. Halam da ağlamaya başladı. Rasûlullah (s.a.v): Onun için ağlamayın, siz onu kaldırıp defnedinceye kadar melekler onu kanatlarıyla gölgelendirirler. (Buhârî, Cihad ve Siyer: 20; Müsned: 13776)
14- ÖLÜYE AĞLAMANIN YASAK ŞEKLİ NASILDIR?
1823- Câbir
b. Atik (r.a)in haber verdiğine göre, Peygamber (s.a.v), Abdullah b.
Sabiti ziyarete geldi. O, ruhunu teslim etmek üzereydi. Seslendi fakat cevap
vermeyince (Bakara sûresi 156. ayeti olan): Varlığımız,
Allah içindir, sonun da ona dönecek ve hesaba çekileceğiz. Ayetini
okudu ve şöyle buyurdu: Ebur Rabiin
ölümü üzerine Allaha boyun eğdik. Kadınlar, yüksek
sesle ağlamaya başladılar. İbn Atik onları susturmaya
çalıştı. Rasûlullah (s.a.v): Bırak
onları, vacip olunca kimse ağlamasın buyurdu.
Oradakiler: Vacip olmak nedir? Ey Allahın Rasûlü! dediler. Ölümdür
buyurdu. Abdullah b. Sabitin kızı şöyle dedi: Ey
babacığım, senin olduğunu umuyorum çünkü sen şehidlik
için her şeyi hazırlamıştın. Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v)de şöyle buyurdu: Allah ona
niyetine göre ecrini vermiştir. Şehidlikten ne anlıyorsunuz?
dedi. Orada bulunanlar da: Allah yolunda ölmek veya
öldürülmektir dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: Allah
yolunda öldürülmenin dışında şehidlik yedi
çeşittir. Taun hastalığından ölen şehiddir.
İç hastalıklarından ölen şehiddir. Suda boğularak
ölen şehiddir. Yıkıntı altında kalan
şehiddir. Zatül cenb hastalığın (akciğer)den
ölen şehiddir. Yangında ölen şehiddir. Doğum
yaparken veya kadın hastalığından dolayı ölen
kimseler de (Allah ve Rasûlünun istediği gibi Müslüman olarak
hayatlarını devam ettirirken ölmüşlerse hepsi) şehiddir.
(Muvatta', Cenaiz: 12; Ebû Davud, Cenaiz:
15)
1824-
Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
Mûtede şehid olan Zeyd b. Harise, Cafer b. ebi T
1825- Ömer (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Ölen kimse yakınlarının kendisi için ağlamalarından dolayı azâb görür. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Davud, Cenaiz: 29)
1826- Muhammed b. Sirin (r.a) şöyle diyordu: İmran b. Husayn yanında, Ölü, dirilerin kendisi için ağlamasıyla azâb çeker hadisi söylenince O, bu sözü Rasûlullah (s.a.v) söyledi dedi. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Davud, Cenaiz: 29)
1827- Ömer (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ölen kimse yakınlarının ağlamasından dolayı azâb görür. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Davud, Cenaiz: 29)
15- ÖLÜ ARKASINDAN BAĞIRIP ÇAĞIRARAK AĞLAMAMAK
1828- Kays b. Asım (r.a), şöyle demiştir: Ben ölürsem arkamdan feryâd ederek ağlamayınız. Çünkü Rasûlullah (s.a.v): Ölünün arkasından çığlıklarla ağlanmaz buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Davud, Cenaiz: 29)
1829- Enes (r.a)den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v), kadınlardan biat aldığında ölünün arkasından feryâdla ağlamamak üzere söz almıştı. Bunun üzerine kadınlar: Ey Allahın Rasûlü! Cahiliyye döneminde kadınlar ağlarken bize katılmışlardı. Şimdi de biz onlara katılarak topluca ağlıyabilir miyiz? diye sordular. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): İslâmda toplu halde bir araya gelip ağlamak yoktur buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Davud, Cenaiz: 29)
1830-
Ömer (r.a)den rivâyet edildiğine göre, şöyle
demiştir: Rasûlullah (s.a.v)den işittim şöyle diyordu: Ölen
kimse, kabrinde feryâd ederek ağlayanlar yüzünden azâb görür. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Davud,
Cenaiz: 29)
1831- İmran b. Husayn (r.a), Ölen kimse yakınlarının kendisine feryâd ederek ağlamalarından dolayı azâb görür deyince; bir adam: Bir kimse, Horasanda ölse yakınları da burada onun için ağlasalar yine o kimse azâb görür mü? diye sordu. İmran b. Husaynda: Rasûlullah (s.a.v), doğru söyler, sen ise; yalan söylüyorsun dedi. (Müsned: 19071)
1832- İbn Ömer (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ölen kimse, yakınlarının kendisi için ağlamalarından dolayı azâb görür. Bu hadis, Aişeye söylenince: Ravi eksik söylemiş dedi ve şöyle devam etti: Rasûlullah (s.a.v), bir kabrin yanından geçiyordu şöyle buyurdu: Şu kabirde yatan azâb görüyor, çünkü yakınları onun için ağlıyor. Daha sonra Aişe, Fatır sûresinin 18. ayeti olan: Kimse kimsenin günah yükünü çekecek değildir ayetini okudu. (Ebû Davud, Cenaiz: 29; Muvatta', Cenaiz: 12)
1833- Abdullah b. Ömer (r.a) şöyle diyor: Ölen kimse dirilerin ağlamasıyla azâb görür. Bunun üzerine Aişe şöyle demiştir: Allah, Ebu Abdurrahmanı bağışlasın, yalan söylememiş fakat unutmuş veya hata etmiştir. Olay şöyledir: Rasûlullah (s.a.v), bir Yahudi topluluğuna uğramış, onlar ölen bir kimse için ağlıyorlarmış. Rasûlullah (s.a.v) onlar için Onlar şu ölüye ağlıyorlar halbuki o azâb görüyor. buyurmuştur. (Ebû Davud, Cenaiz: 29; Muvatta', Cenaiz: 12)
1834- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Allah, ailesi ve yakınlarının ağlaması yüzünden bir kafirin azabını artırır. (Buhârî, Cenaiz: 32; Tirmizî, Cenaiz: 24)
1835- İbn ebi Müleyke (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Osmanın kızı Ümmü Eban vefat ettiğinde, diğer insanlarla beraber ben de bulundum. Abdullah b. Ömerle, İbn Abbasın yanına oturdum. Bu arada kadınlar feryâd ederek ağlamaya başladılar. İbn Ömer: Şu kadınları ağlamaktan sakındırır mısın? Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v)in şöyle buyurduğunu işittim: Şüphesiz ki ölü ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azâb görür dedi. Bunun üzerine İbn Abbas: Ömer, ölü kendisine ailesinin her ağlaması yüzünden değil bir kısım ağlamaktan dolayı azâb olunur, derdi. Ömer ile beraber Mekkeden çıkmıştım, Beyda denilen yerde beklerken bir ağaç altında binitli bir gurup gördü. Bak bakalım şu kafilede kim var dedi. Gittim, bir de ne göreyim Suheyb ve ailesi oradalar. Ömerin yanına döndüm ve: Ey Müminlerin emiri Suheyb ve ailesi var dedim. Suheybi bana çağır dedi. Suheybi çağırdım, beraberce Medineye geldik. Ömer yaralandı. Bunun üzerine Suheyb oturup yanında ağlamaya başladı ve şöyle haykırıyordu: Ah Kardeşim! Vah Kardeşim! Ömerde dedi ki: Ey Suheyb! Ağlama, çünkü ben, Rasûlullah (s.a.v)den işittim şöyle diyordu: Ölü, aile ve yakınlarının bazı şekilde ağlamaları yüzünden azâb görür. İbn Abbas devamla: Bu hadiseyi Aişeye anlattım, o dedi ki: Dikkat edin, vallahi siz bu hadisi yalancılardan ve yalanla itham edilenlerden aktarmıyorsunuz fakat kulak yanılabilir, Kuranda size şifa verecek pek çok şeyler vardır. Kimse kimsenin günah yükünü çekecek değildir. (Fatır 18. Ayet) Allah, kafir kimseye ailesinin ağlamasından dolayı azâb eder buyurmuştu. (Buhârî, Cenaiz: 32; Müslim, Cenaiz: 9)
16- ÖLÜYE HANGİ ÇEŞİT AĞLAMAK SERBESTTİR
1836- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in ailesinden biri vefat etmişti. Kadınlar bir araya toplanıp ağlamaya başladılar. Ömerde onları bu işten yasaklayıp azarlamaya kalkmıştı. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ey Ömer, bırak onları hâdise yakın olup; kalpler üzüntülü ve gözlerin yaş dökeceği zamandır. (İbn Mâce, Cenaiz: 52; Müsned: 8050)
17- CÂHİLÎ ADETİ ÜZERE AĞLAMAK YASAKTIR
1837- Abdullah (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim, ölen bir kimse için; avuçlarıyla yanaklarını döver ve yakasını yırtarsa ve cahili âdeti olarak bağırıp çağırırsa o bizden değildir. (Tirmizî, Cenaiz: 22; İbn Mâce, Cenaiz: 52)
18- SESİ YÜKSELTEREK BAĞIRMAK TA YASAKLANMIŞTIR
1838- Safvan b. Muhrîz (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Musaya baygınlık gelmişti, bunun üzerine ağlamaya başladılar. Ayılınca Ebu Musa şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v)in bizi uzaklaştırdığı şeylerden ben de sizi uzaklaştırıyorum, yasaklanan şeyler şunlardır: Saçını başını yolmak, yaka paça yırtmak, sesini yükselterek bağırıp çağırmak. (İbn Mâce, Cenaiz: 52; Ebû Davud, Cenaiz: 29)
19- ELLERLE, YÜZLERE VURARAK AĞLAMAK TA YASAKLANMIŞTIR
1839- Abdullah (r.a)tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Elleri ile yanaklarına ve yüzüne vuran, elbiselerini, yaka paçasını yırtan ve cahiliyye âdeti olarak bağırıp çağıranlar bizden değildir. (İbn Mâce, Cenaiz: 52; Ebû Davud, Cenaiz: 29)
20- SAÇI BAŞI YOLMAK TA YASAKLANMIŞTIR
1840- Abdurrahman b. Yezid ve Ebu Bürde (r.anhüma)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Musanın hastalığı ağırlaşınca karısı bağırmaya başladı, daha sonra ayılınca; Rasûlullah (s.a.v)in uzak olduğu kimselerden bende uzak olduğumu sana bildirmemiş miydim? Abdurrahman b. Yezid ve Ebu Bürde dediler ki: Ebu Musa karısına, Rasûlullah (s.a.v)in: Ben saçını başını yolandan, üstünü başını yırtandan ve bağırıp çağırandan uzağım dediğini anlatıyordu. (Ebû Davud, Cenaiz: 29; Buhârî, Cenaiz: 38)
21- ELBİSE VE YAKA PAÇA YIRTMAK
1841- Abdullah (r.a)tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Elleriyle yanaklarına vuran, elbiselerini parçalayan, cahiliyye dönemindeki gibi bağırıp çağıranlar bizden değildir. (Ebû Davud, Cenaiz: 29; Buhârî, Cenaiz: 38)
1842- Yezid b. Evs Ebu Musa (r.a) dan naklediyor ve şöyle diyor: Ebu Musa bayıldı, Ümmü Veled durumundaki karısı ağlamaya başladı. Ayılınca karısına dedi ki: Rasûlullah (s.a.v)in söylediğini duymadın mı? Biz de: Rasûlullah (s.a.v) ne söylemişti diye sorduk. Şöyle dedi: Saçını başını yolan, yaka paçasını yırtan ve yüksek sesle bağırıp çağıranlar bizden değildir. (Ebû Davud, Cenaiz: 29; Buhârî, Cenaiz: 38)
1843- Ebu
Musa (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v) şöyle buyurmuştur: Saçını
başını yolan, elbisesini, yaka paçasını yırtan ve
yüksek sesle bağırıp çağıran bizden değildir. (Ebû Davud, Cenaiz: 29; Buhârî, Cenaiz: 38)
1844- Karsa (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Musanın hastalığı ağırlaşınca, hanımı bağırıp çağırmaya başladı. Bunun üzerine Ebu Musa, hanımına: Rasûlullah (s.a.v)in ne buyurduğunu bilmiyor musun? dedi. Hanımı: Evet biliyorum dedi ve sustu. Sonra, Ebu Musanın hanımına, Rasûlullah (s.a.v) ne buyurmuştu diye soruldu da o da şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v): Saçını başını yolan, yüksek sesle bağırıp çağıran ve elbisesini yaka paçasını yırtan kimselere lanet etmiştir. dedi. (Ebû Davud, Cenaiz: 29; Buhârî, Cenaiz: 38)
22- MUSİBET GELDİĞİNDE SABREDİP BOYUN EĞMEK
1845- Üsâme b. Zeyd (r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)in kızı: Oğlum ölmek üzere bize geliniz diye haber göndermişti. Peygamber (s.a.v)de kızına selâm gönderip; Almakta, vermekte Allaha aittir. Allah yanında her şeyin bir ömrü vardır. Sabret ve sevabını bekle buyurdu. Kızı, yemin ederek mutlaka gelmeleri için tekrar haber gönderdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) kalktı, beraberinde Sad b. Ubâde, Muaz b. Cebel, Übey b. Kab, Zeyd b. Sabit ve başkaları olduğu halde gittiler. Çocuk, Rasûlullah (s.a.v)in kucağına verildi. Çocuk can çekişiyordu. Bu arada Rasûlullah (s.a.v)in gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Sad: Ey Allahın Rasûlü! Bu ağlamak ta nedir? deyince; Rasûlullah (s.a.v): Bu Allahın kullarının kalbine yerleştirdiği merhametten dolayıdır. Allahta kullarından merhametli olanlara merhamet eder buyurdu. (Ebû Davud, Cenaiz: 29; Buhârî, Cenaiz: 38)
1846- Enes (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Sahibine sevap kazandıran sabır, belâ ve musibetin ilk geldiği anında yapılanıdır. (Müslim, Cenaiz: 8; Tirmizî, Cenaiz: 13)
1847- Muaviye
b. Kurre (r.a)nin babasından aktardığına göre, bir
adam; çocuğuyla beraber Rasûlullah (s.a.v)e geldi ve Rasûlullah (s.a.v):
O çocuğunu seviyor musun? diye sormuştu. Adam da: Benim onu
sevdiğim gibi Allah ta seni sevsin buyurdu. Sonra o çocuk öldü.
Rasûlullah (s.a.v), çocuğun babasını bir süre göremedi,
araştırıp bulunca şöyle dedi: Sen,
Cennetin kapılarından birine geldiğinde, çocuğunun sana
kapıyı açmak için koşarak geldiğini görmen seni
sevindirmez mi? (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
23- SABRETMEK VE KARŞILIĞINI ALLAHTAN BEKLEMEK
1848- Amr b. Sad b. Ebu Huseyn (r.a)in haber verdiğine göre Amr b. Şuayb, çocuğu ölen, Abdulah b. Abdurrahman b. Ebu Huseyne bir taziye mektubu yazmıştı. Mektubunda babasının, dedesi Abdullah b. Amr b. Astan şöyle naklettiğini yazdı: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Allah, yeryüzündeki kullarından çocuğunu kaybeden ve sabredip mükafatını Allahtan bekleyen kimseye mükafat olarak Cennetten başkasını vermeye razı olmaz. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
24- ÜÇ ÇOCUĞU ÖLEN KİMSENİN MÜKAFATI
1849- Enes b.
M
25- ÜÇ ÇOCUĞU ÖLEN KİMSENİN AHİRETTEKİ MÜKAFATI
1850- Enes (r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Üç çocuğu henüz ergenlik çağına ulaşmadan vefat eden hiçbir Müslüman yoktur ki. Allah, o çocuklara olan lutfundan dolayı o kimseyi Cennete koymasın. (Buhârî, Cenaiz: 6; İbn Mâce, Cenaiz: 57)
1851- Sasaa b. Muaviye (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Zerle karşılaştım, bana hadis aktar dedim. Peki dedi ve şöyle anlattı: Rasûlullah (s.a.v): Üç çocuğu akıl balığ olmadan ölen hiçbir Müslüman yoktur ki Allah, o çocuklara olan lutfundan dolayı o anne ve babaya merhamet ederek onları bağışlamış olmasın buyurdu. (Müsned: 20465)
1852- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Üç çocuğu
ölen Müslüman bir kimseye Cehennem ateşi, ancak Allahın yemini
yerini bulacak şekilde isabet edecektir. (Bu yemin Meryem sûresi 71.
ayetindeki yemin dir ki) ayetin me
1853- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Üç çocuğu, buluğa ermeden; kendisinden önce ölen hiçbir Müslüman yoktur ki Allah, o çocuklara olan merhamet ve lutfu dolayısıyle o anne ve babayı Cennete sokmuş olmasın. Rasûlullah (s.a.v) şöyle devam etti: O çocuklara Cennete girin denilir de onlar, anne ve babamız girinceye kadar girmeyiz derler. Bunun üzerine sizler ve anne ve babanız girin Cennete denilir. (Buhârî, Cenaiz: 6; Muvatta', Cenaiz: 13)
26- ÜÇ ÇOCUĞU KENDİSİNDEN ÖNCE ÖLEN NE YAPMIŞTIR
1854- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kadın Rasûlullah (s.a.v)e gelerek sızlayan çocuğunu gösterdi ve: Ey Allahın Rasûlü! Bu çocuğunda ölmesinden korkuyorum, zaten üç çocuğumu önceden gönderdim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): Ateşe karşı sağlam bir sed çekmişsin öyleyse buyurdu. (Müslim, Birr ve Sıla 47; Müsned: 9068)
27- ÖLÜM HABERİ (YAYMAK) VERMEK
1855- Enes
(r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) daha ölüm haberi
kendisine gelmeden, Zeyd b. Harise, Cafer b. ebi T
1856- Ebu Hüreyre (r.a)nin haber verdiğine göre, Rasûlullah (s.a.v); Habeş hükümdarı Necaşî nin ölüm haberini ashabına öldüğü gün haber vermişti ve kardeşinizin bağışlanmasını isteyiniz buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 4; Müsned: 11671)
1857- Abdullah b. Amr (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün Rasûlullah (s.a.v) ile beraber yürüyorduk, birden bir kadını gördü, tanıyamadı. Yolun ortasına varınca durdu ve o kimse yanına gelinceye kadar bekledi. Bir de ne görelim gelen kimse Rasûlullah (s.a.v)in kızı Fatıma değilmiymiş? Rasûlullah (s.a.v): Ey Fatıma, evden çıkmana ne sebep oldu? diye sordu. Fatıma: Şu ölen kimsenin ailesine gelmiştim ölenlerine rahmet okudum, cenazeleri sebebiyle onlara başsağlığı diledim dedi. Rasûlullah (s.a.v): Herhalde onlarla birlikte kabristana da gittin buyurdu. Fatıma: Oraya gitmekten Allaha sığınırım. Bu konuda Senin ne söylediğini duydum. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) kızına şöyle buyurdu: Eğer onlarla birlikte kabre gitseydin, babanın dedesinden önce Cenneti göremezdin. (Müsned: 6286)
1858- Ümmü Atiyye el Ensariyye (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), kızı vefat ettiğinde yanımıza geldi; Üç, beş ve gerektiğinde daha fazla su ve sidr (bir çeşit sabun) ile yıkayın.Bbu üç, beş yıkama işi bitince, sonuncu yıkamada kâfûr ve benzeri bir koku kullanın, işiniz bitince de bana haber veriniz buyurdu. Biz işimizi bitirince, Rasûlullah (s.a.v)e haber verdik. Rasûlullah (s.a.v)de bize Hakve denilen elbisesini verdi ve: Bunu kızıma kefen olarak iç elbisesi yapınız buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 17; İbn Mâce, Cenaiz: 8)
1859- Ümmü Kays (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Oğlum vefat etti. Onun üzerine titrerdim, onu yıkayacak olan kişiye, oğlumu soğuk su ile yıkama, değilse onu katletmiş olursun dedim. Bunun üzerine Ukkaşe b. Mıhsan, Rasûlullah (s.a.v)e gidip, Ümmü Kaysın söylediğini anlattı. Rasûlullah (s.a.v), tebessüm etti ve Ümmü Kaysın dediği gibi dedi. Ravi diyor ki Ümmü Kays uzun zaman yaşadı, onun kadar yaşayan başka bir kadın bilmiyoruz. (Müsned: 25759)
1860- Ümmü Atıyye (r.anha)nın anlattığına göre, Peygamberimiz (s.a.v)in kızını yıkayan kadınlar cenazenin saçını bozup üç örgü yapmışlardı. Ben: Saçını bozup üç örgümü yaptınız dedim. Evet dedi. (Buhârî, Cenaiz: 16)
31- CENAZE YIKAMA İŞİNE NEREDEN BAŞLANIR?
1861- Ümmü Atiyye (r.anha)dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) kızının cenazesini yıkayacak kimselere: Abdest organlarından ve sağından başlayın demişti. (Buhârî, Cenaiz: 11; İbn Mâce, Cenaiz: 8)
32- ÖLÜ YIKAMA İŞİ TEK Mİ OLMALI?
1862- Yine Ümmü Atiyye (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)in kızlarından biri vefat etmişti. Rasûlullah (s.a.v), bize haber göndererek şöyle buyurdu: Onu su ve sidr (bir nevi sabun) ile yıkayınız tek sayı olarak üç, beş veya gerekirse yedi defa yıkayınız. Son yıkamanızda kâfûr ve benzeri bir koku kullanınız, yıkama işini bitirince de bana haber veriniz demişti. Biz de yıkamayı bitirince; haber verdik. Rasûlullah (s.a.v), Hakve denilen elbisesini bize verdi ve: Bunu ona giydiriniz buyurdu. Biz onun saçlarını tarayıp üç örgü yaptık ve arkasına salıverdik. (İbn Mâce, Cenaiz: 8; Buhârî, Cenaiz: 9)
33- ÖLÜ, BEŞTEN FAZLA DA GEREKİRSE YIKANIR MI?
1863- Ümmü Atiyye (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), yanımıza geldi. Biz Onun kızını yıkıyorduk, şöyle buyurdu: Onu üç, beş gerekirse yedi sefer yıkayınız, sonuncusunda ise kâfûr veya o cinsten bir koku sürün ve yıkama işini bitirince bana haber verin. Biz de yıkamayı bitirince kendisine haber verdik. Rasûlullah (s.a.v) Hakve denilen elbisesini bize verdi ve: Bunu kızıma giydirin buyurdu. (İbn Mâce, Cenaiz: 8; Buhârî, Cenaiz: 8)
34- ÖLÜ BEŞTEN FAZLA DA GEREKİRSE YIKANIR MI?
1864- Yine Ümmü Atiyye (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in kızlarından biri vefat etmişti. Rasûlullah (s.a.v) bize haber göndererek; Onu su ve sidr ile üç, beş, gerek görürseniz daha fazla yıkayın. Sonuncu yıkamada ise kâfûr ve o cinsten bir koku kullanın, yıkama işini bitirince de bana haber verin buyurmuştu. Biz de yıkama işini bitirdik ve haber verdik. Rasûlullah (s.a.v) de, Hakve denilen elbisesini bize verdi ve: Bunu kızıma giydirin buyurdu. (İbn Mâce, Cenaiz: 8; Ebû Davud, Cenaiz: 33)
1865- Ümmü Atiyye (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in kızlarından biri vefat etmişti. Rasûlullah (s.a.v) onu yıkamamızı emretti ve şöyle buyurdu: Onu üç, beş, yedi gerekirse daha fazla yıkayın. Ben tek sayı üzerine mi yıkayalım dedim. O da Evet dedi ve son yıkadığınızda kâfûr ve ona benzer bir koku sürün. Yıkama işini bitirince de Bana haber verin dedi. Biz de yıkamayı bitirince kendisine haber verdik. Bize Hakve denilen elbisesini verdi ve: Bunu kızıma giydiriniz buyurdu. (İbn Mâce, Cenaiz: 8; Ebû Davud, Cenaiz: 33)
35- ÖLÜYÜ YIKARKEN KÂFÛR KULLANMAK
1866- Ümmü Atiyye (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), yanımıza geldi. Biz de onun kızını yıkıyorduk; Onu su ve sidr ile üç, beş veya gerek duyarsanız daha fazla yıkayınız. Son yıkayışınızda kâfûr veya ona benzer bir koku kullanınız, bitirince de Bana haber verin buyurdu. Bitirince haber verdik, Rasûlullah (s.a.v) bize Hakve denilen elbisesini verdi ve; Bunu ona giydirin buyurdu. Bu hadisin değişik bir rivâyetinde; Ümmü Atiyye: Onun saçını taradık ve üç örgü yaptık diyor. (İbn Mâce, Cenaiz: 8; Ebû Davud, Cenaiz: 33)
36- ÖLÜYE BAŞKA BİRİNİN GÖMLEĞİNİ GİYDİRMEK
1867- Muhammed b. Sirin (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmü Atiye, Ensardan bir kadındı, oğlunu görmek için buraya kadar gelmişti fakat ona ulaşıp göremedi. Ümmü Atiyye bize şunları anlattı: Biz kızını yıkarken Rasûlullah (s.a.v) yanımıza geldi ve şöyle buyurdu: Onu su ve sidr ile üç, beş veya gerek duyarsanız daha fazla yıkayınız. Son yıkayışınızda kafur veya ona benzer bir koku kullanınız, bitirince de bana haber veriniz buyurdu. Biz de yıkama işini bitirince haber verdik, bize Hakve isimli gömleğini verdi ve: Bunu ona giydiriniz buyurdu. (İbn Mâce, Cenaiz: 8; Ebû Davud, Cenaiz: 33)
1868- Yine Ümmü Atiyye (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in kızlarından biri vefat etmişti de bize: Onu üç, beş ve gerekirse daha fazla yıkayınız, su ile sidr ile yıkayın. Son yıkayışınızda da kâfûr veya kâfûra benzeyen bir koku ile kokulayın. Yıkama işini bitirince de Bana haber verin dedi. Biz de işi bitirince haber verdik o da bize Hıkve denilen gömleğini verdi ve: Bunu ona giydirin buyurdu. (İbn Mâce, Cenaiz: 8; Ebû Davud, Cenaiz: 33)
1869- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bize bir hutbe verip; Ashabından ölen ve hoş olmayan bir kefenle kefenlenip gece gömülen bir kişiden bahsetti ve zaruret olmadıkça geceleyin cenaze defnedilmesini yasakladı ve sizden biriniz bir kardeşinin techiz ve tekfiniyle görevlendirilirse, onun kefenini güzelce yapsın buyurdular. (Müslim, Cenaiz: 15; Ebû Davud, Cenaiz: 34)
38- HANGİ KEFEN DAHA HAYIRLIDIR?
1870- Semure (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Elbiselerinizi beyaz kumaşlardan giyin çünkü o beyaz elbise daha güzel, daha temizdir. Ölülerinizi de beyazla kefenleyin. (İbn Mâce, Cenaiz: 12; Müslim, Cenaiz: 13)
39- RASÛLULLAH (S.A.V)İN KEFENİ NASILDI?
1871- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) üç parça sehûliyye denilen beyaz kumaş ile kefenlendi. (İbn Mâce, Cenaiz: 11; Muvatta', Cenaiz: 2)
1872- Yine Aişe (r.anha)dan rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v), üç parça beyaz sehûliyye kumaşı ile kefenlendi, bunların arasında gömlek ve sarık yoktu. (İbn Mâce, Cenaiz: 11; Muvatta', Cenaiz: 2)
1873- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), üç parça beyaz yemen kumaşından Kürsuf denilen bir bezle kefenlenmişti. Bunlar arasında ne gömlek ne de sarık vardı. Aişeye: İki elbise ve bir bürde-i hıbre konulduğuna dair rivâyet hakkında sorulduğunda şöyle dedi: Gerçekten bürde-i hıbre getirilmişti fakat ashab onu reddetti ve onunla kefenlemediler. (Muvatta', Cenaiz: 2; Buhârî, Cenaiz: 8)
40- GÖMLEK KEFEN OLARAK KULLANILIR MI?
1874- Abdullah b. Ömer (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Übey ölünce, oğlu Abdullah; Rasûlullah (s.a.v)e geldi ve: Gömleğini bana versen de babamı onunla kefenlesem siz de onun namazını kılıp onun için bağışlanma dileseniz dedi. Peygamber (s.a.v): Gömleğini ona verdi ve şöyle dedi: Kefenleyip hazırladığınızda haber verin, namazını kıldırayım. Bunun üzerine Ömer. Rasûlullah (s.a.v)in elbisesini çekti ve şöyle dedi: Allah, sizi, münafıkların namazını kılmaktan yasaklamadı mı? Rasûlullah (s.a.v)de: Ben, muhayyerim. Allah onlara ister istiğfar et istersen etme müsavidir (Tevbe 80) buyurmaktadır. dedi ve Abdullah b. Übeyin cenaze namazını kıldı. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu. (Tevbe 84) Ey Peygamber! O Münafıklardan ölen kimsenin asla namazını kılma! Mezarı başında da ne maksatla olursa olsun durma, sakın! Çünkü onlar, Allahı ve onun elçisini inkar ettiler ve ilâhi buyrukları hiçe sayarak çiğneyip can verdiler. Bundan sonra Rasûlullah (s.a.v), münafıkların cenaze namazı kıldırmadı. (İbn Mâce, Cenaiz: 31; Buhârî, Tefsir: 147)
1875- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v) Abdullah b. Übey defn olunduktan sonra kabrinin başına geldi. Kabre konulmuştu, orada durdu. Çıkarılmasını emretti, ölü çıkarıldı. Rasûlullah (s.a.v) onu dizleri üzerine koydu, ona gömleğini giydirdi ve ona tükrüğünden üfledi. (Buhârî, Cenaiz: 77; Müslim, Sıfatü-il Münafıkîn: 1)
1876- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abbas, Medineye gelmişti. Ensar, Ona; giydirmek için bir elbise aradılar. Abdullah b. Übeyin gömleğinden başka ona uyan elbise bulamadılar ve (gömleği) ona giydirdiler. (Buhârî, Cihad ve Siyer: 141)
1877- Habbab (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz, sadece Allah rızası için Peygamberle beraber Medineye hicret ettik. Ecrimizi Allahın vermesi gerekir. Bizimle hicret edenlerden bazısı sonraki fetihlere ve ganimetlere yetişemeyip dünyalık bir şeyler elde edemediler. Musab b. Umeyr bunlardan biri olup Uhud savaşında şehid düşmüştü. Kendisini kefenleyecek bir kaftandan başka bir şey bulamamıştık. Bu kaftanla başını örtsek ayakları açılıyordu, ayağına örtsek başı açıkta kalıyordu. Rasûlullah (s.a.v), onu baş tarafına örtmemizi emretti, ayaklarını da izhir otu ile kapatın dedi. Hicret edenler arasında böyle kimseler olduğu gibi, hicretin meyvesini elde edenler de vardır. (Buhârî, Cenaiz: 27; Müslim, Cenaiz: 13)
41- İHRAMLI KİMSE NASIL KEFENLENİR?
1878- İbn Abbas (r.a)tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: İhramlı olarak vefat eden kimseyi giydiği iki parça elbise içersinde su ve sidr ile yıkayınız ve o iki elbiseyle kefenleyiniz ona koku sürmeyiniz, başını da örtmeyiniz. O kıyamet günü ihramlı olarak diriltilecektir. (Buhârî, Cenaiz: 21; Ebû Davud, Cenaiz: 84)
1879- Ebu Said (r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kokularınızın en güzeli misktir. (Ebû Davud, Cenaiz: 37; Tirmizî, Cenaiz: 16)
1880- Yine Ebu Said (r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kokularınızın en hayırlısı misktir. (Ebû Davud, Cenaiz: 37; Tirmizî, Cenaiz: 16)
43- CENAZE OLDUĞUNU HABER VERMEK
1881- Ebu Ümâme Sehl b. Huneyf (r.a)in haber verdiğine göre, yoksul bir kadın hastalandı. Rasûlullah (s.a.v)e onun hastalığı haber verildi. Rasûlullah (s.a.v), yoksulları ziyaret eder, onların hal ve hatırlarını sorardı. Rasûlullah (s.a.v): Bu kadın ölünce bana haber veriniz dedi. Kadın öldü, cenazesi geceleyin kaldırılıp gömüldü. Ashab, Rasûlullah (s.a.v)i uyandırmak istemediler. Sabah olunca olup biteni haber verdiler. Rasûlullah (s.a.v)de Ölümünü bana haber vermenizi emretmedim mi buyurdu. Ashab: Ey Allahın Rasûlü! geceleyin seni uyandırmayı uygun görmedik dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) çıktı, Ashab ta kadının başında saf bağladılar ve dört tekbir alarak cenaze namazını tekrar kıldı. (Muvatta', Cenaiz: 5; Buhârî, Cenaiz: 5)
44- CENAZE KABRE SÜRATLİ Mİ GÖTÜRÜLMELİ
1882- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v)den işittim, şöyle diyordu: S
1883- Ebu
Said el Hudri (r.a)den rivâyete göre, şöyle diyor: Rasûlullah
(s.a.v) şöyle buyurdu: Cenaze,
tabuta konulup insanlar onu omuzlarına aldıklarında o kimse, s
1884- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Cenazeyi kabre süratlice götürün ölen kimse hayırlı bir kişi ise, onu bir an önce hayır ve sevabına ulaştırmış olursunuz. Eğer iyi bir kimse değilse bu bir şerdir. Böylece onu omuzlarınızdan bir an önce indirmiş olursunuz. (Ebû Davud, Cenaiz: 50; Tirmizî, Cenaiz: 30)
1885- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v)den işittim, şöyle diyordu: Cenazeyi
kabrine süratlice götürünüz. O kimse s
1886- Uyeyne b. Abdurrahman b. Yunus (r.a) babasından naklederek şöyle diyor: Abdurrahman b. Semurenin cenazesinde bulundum. Ziyad tabutun önünden yürüyordu. Abdurrahmanın yakınları ve köleleri tabutun önünde tabuta doğru dönüp geri geri yürüyorlardı ve yavaş yavaş götürün, Allah mübarek kılsın, diyerek ağır ağır yürüyorlardı. Ebu Bekre katırı üzerinde Mirbed yolunda bize yetişti. Onların yaptıklarını görünce, katırı ile onların üzerine yürüdü ve kırbası ile onlara işaret ederek. Açılın Ebul Kasımı şereflendirene yemin olsun ki, Biz, Rasûlullah (s.a.v) ile beraberken cenazeyi hızlıca götürürdük. insanlar dağıldılar ve cenazeyi hızlıca götürmeye başladılar. (Ebû Davud, Cenaiz: 50)
1887- Ebu Bekre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz Rasûlullah (s.a.v) ile beraberken cenazeyi süratlice götürürdük. (Ebû Davud, Cenaiz: 50)
45- CENAZE GEÇERKEN AYAĞA KALKILIR MI?
1888- Ebu Said (r.a)ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Yanınızdan bir cenaze geçerken ayağa kalkın, cenazeyi takip eden ise cenaze yere konmadıkça oturmasın. (Tirmizî, Cenaiz: 51; İbn Mâce, Cenaiz: 35)
1889- Amir b. Rabia (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Biriniz bir cenaze gördüğünde onunla beraber gitmek istemezse cenaze kendisini geçinceye kadar veya bir yere konuluncaya kadar ayakta kalsın. (Tirmizî, Cenaiz: 51; İbn Mâce, Cenaiz: 35)
1890- Amir b. Rabia el Adevi (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Bir cenaze gördüğünüzde cenaze sizi geçinceye kadar veya yere konuluncaya kadar ayağa kalkınız. (Buhârî, Cenaiz: 47; Müslim, Cenaiz: 25)
1891- Ebu Said (r.a)ten rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Cenazeyi
gördüğünüzde ayağa kalkınız, cenaze ile beraber giden
cenaze yere konulmadan oturmasın. (Tirmizî, Cenaiz: 51; İbn Mâce, Cenaiz: 35)
1892- Ebu Hüreyre ve Ebu Said (r.anhüma)dan rivâyete göre, şöyle demişlerdi: Rasûlullah (s.a.v)in hazır bulunduğu hiçbir cenazede cenaze yere konmadan oturduğunu görmedik. (Müslim, Cenaiz: 25; Buhârî, Cenaiz: 47)
1893- Ebu Said (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v)in yanından bir cenaze geçtiğinde ayağa kalkardı. Amr diyor ki: Rasûlullah (s.a.v)in yanından bir cenaze geçtiğinde hemen ayağa kalkardı. (Tirmizî, Cenaiz: 51)
1894- Harice b. Zeyd b. Sabit (r.a), amcası Yezid b. Sabitten aktarıyor. Onlar Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte otururlarken bir cenaze göründü. Rasûlullah (s.a.v) hemen ayağa kalktı, beraberindekiler de kalktılar ve cenaze geçip gidinceye kadar ayakta kaldılar. (Müsned: 18634)
46- MÜSLÜMAN OLMAYAN CENAZE İÇİN DE AYAĞA KALKILIR MI?
1895- Abdurrahman b. ebi Leyla (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sehl b. Huneyf ve Kays b. Sad b. Ubâde Kadisiyede oturuyorlardı. Yanlarından bir cenaze geçti, ikisi de ayağa kalktılar. Onlara: Bu cenaze burada yaşayan Müslüman olmayan kimselere aittir denildi. Bunun üzerine onlar dediler ki: Rasûlullah (s.a.v)in yanından bir cenaze geçmişti de Rasûlullah (s.a.v) ayağa kalkmıştı. Bu geçen cenazenin Yahudi cenazesi olduğu hatırlatılınca: O insan değil mi, o da bir can taşımıyor mu? buyurmuştu. (Buhârî, Cenaiz: 49; Müslim, Cenaiz: 24)
1896- Câbir b. Abdullah (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Yanımızdan bir cenaze geçti. Rasûlullah (s.a.v) ayağa kalktı, onunla birlikte biz de kalktık. Ben: Ey Allahın Rasûlü! O bir Yahudi kadının cenazesidir dedim. Rasûlullah (s.a.v)de şöyle buyurdu: Ölüm korkunç ve ibret alınacak bir olaydır. Dolayısıyla herhangi bir cenaze gördüğünüzde ayağa kalkınız. (Müslim, Cenaiz: 24; Ebû Davud, Cenaiz: 47)
47- CENAZE GEÇERKEN AYAĞA KALKILMASA DA OLUR MU?
1897- Ebu Mamer (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz, Alinin yanındaydık, oradan bir cenaze geçti ve halk ayağa kalktılar. Ali: Bu da nedir? diye sordu. O da: Ebu Musanın emri böyledir dediler. Bunun üzerine Ali şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v), sadece bir Yahudi kadının cenazesi geçerken kalkmıştı ondan sonra hiç kalkmadı. (Müslim, Cenaiz: 24; Ebû Davud, Cenaiz: 47)
1898- Muhammed (r.a)ten rivâyete göre, Hasan b. Ali ile İbn Abbasın yanından bir cenaze geçmişti de Hasan kalktı. İbn Abbas kalkmadı. Hasan, İbn Abbasa: Rasûlullah (s.a.v), bir Yahudi kadının cenazesi için kalkmamış mıydı? dedi. İbn Abbas ise: Evet dedi. Yine oturmaya devam etti. (Müslim, Cenaiz: 24; Ebû Davud, Cenaiz: 47)
1899- İbn Sirin (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hasan b. Ali ve İbn Abbasın yanından bir cenaze geçmişti de Hasan ayağa kalktı. İbn Abbas ayağa kalkmadı. Hasan, İbn Abbasa: Rasûlullah (s.a.v) cenaze için ayağa kalkmamış mıydı? dedi. İbn Abbas: Kalkmıştı dedi, yine de oturmaya devam etti. (Müslim, Cenaiz: 24; Ebû Davud, Cenaiz: 47)
1900- Ebu Mıclez (r.a)den rivâyete göre, İbn Abbas ve Hasan b. Alinin yanından bir cenaze geçmişti, biri ayağa kalkmış diğeri kalkmamıştı. Kalkan, kalkmayana: Allaha yemin olsun ki Rasûlullah (s.a.v)in cenaze için ayağa kalktığını biliyorum. Oturan kimse ise: Rasûlullah (s.a.v)in cenaze geçerken kalkmayıp oturduğunu biliyorum diye cevap verdi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
1901- Cafer b. Muhammed (r.a), babasından naklediyor: Hasan b. Ali oturuyordu, yanından bir cenaze geçti. Herkes ayağa kalktı, cenaze geçip gidinceye kadar öylece kaldılar. Hasan dedi ki: Bir Yahudi cenazesi geçiyordu, Rasûlullah (s.a.v)de o cenazenin geçeceği yol üzerinde oturuyordu. Yahudi cenazesinin kendi başından yukarıda olmasını doğru bulmadığı için ayağa kalkmıştı. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
1902- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) yanından geçen bir Yahudi cenazesi için ayağa kalkmıştı ve cenaze gözden kayboluncaya kadar da ayakta kalmıştı. (Ebû Davud, Cenaiz: 47; Müslim, Cenaiz: 25)
1903- Enes (r.a)ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v)in yanından bir cenaze geçmişti. Rasûlullah (s.a.v)de ayağa kalkmıştı. Kendisine o bir Yahudi cenazesiydi denilince şöyle buyurdu: Biz melekler için ayağa kalktık. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
1904- Ebu Katade b. Ribî (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in yanından bir cenaze geçti. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Bu cenaze ya kendisi için kurtulmuştur veya kendisinden kurtulunmuş biridir buyurdu. Oradakiler: Kendisi kurtulmuş veya kendisinden kurtulunmuş ne demektir? dediler. Rasûlullah (s.a.v): Mümin kul ölünce, dünyanın sıkıntılarından kurtulur. Günahkar biri ölünce de; insanlar, memleket, ağaç ve hayvanlar onun şerrinden kurtulmuş olurlar buyurdu. (Müslim, Cenaiz: 21; Muvatta', Cenaiz: 16)
49- KAFİR ÖLÜNCE HERŞEY VE HERKES ONDAN KURTULUR MU?
1905- Ebu Katade (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in yanında oturuyorduk, birden bir cenaze çıkıverdi. Rasûlullah (s.a.v)de şöyle buyurdu: Ya kendi kurtulan biridir veya kendisinden kurtulunmuş biridir. Mümin kul ölünce dünyanın sıkıntı, bela ve çilelerinden kurtulmuş olur. Günahkar (facir) bir kimse de ölünce, ondan tüm insanlar, memleketler, ağaçlar ve hayvanlar kurtulur. (Müslim, Cenaiz: 21; Muvatta', Cenaiz: 16)
1906- Enes (r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir cenaze geçerken iyilikle anıldı, Rasûlullah (s.a.v): Vacip oldu buyurdu. Başka bir cenaze geçti, o da şer ile anıldı yine Peygamber (s.a.v): Vacip oldu buyurdu. Bunun üzerine Ömer: Anam babam Sana feda olsun. Bir cenaze geçti hayırla anıldı; vacip oldu buyurdun. Bir başka cenaze de şer ile anıldı. Yine vacip oldu buyurdunuz, nedir bu vacip olma? diye sorunca, Rasûlullah (s.a.v): Sizin hayırla andığınız kimseye Cennet vacip oldu, şerle andığınız kimseye de Cehennem vacip oldu. Çünkü sizler yeryüzünde Allahın şahitlerisiniz. (Ebû Davud, Cenaiz: 80; İbn Mâce, Cenaiz: 20)
1907- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)in yanından bir cenaze geçmişti, onu hayırla andılar. Rasûlullah (s.a.v) Vacip oldu buyurdu. Sonra başka bir cenaze geçti, onu da şer ile andılar. Rasûlullah (s.a.v)de yine: Vacip oldu buyurdu. O zaman oradakiler: Ey Allahın Rasûlü! ilk geçen kimse için de sonraki kimse içinde vacip oldu buyurdunuz dediler. Rasûlullah (s.a.v): Melekler, sema da Allahın şahitleridir. Siz ise Allahın yeryüzündeki şahitlerisiniz. (Ebû Davud, Cenaiz: 80; İbn Mâce, Cenaiz: 20)
1908- Ebul Esved ed Deylî (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medineye geldim, Ömer b. Hattabın yanına oturdum. Bir cenaze geçti ve hayırla anıldı o zaman Ömer: Vacip oldu dedi. Sonra başka bir cenaze daha geçti o da hayırla anıldı yine Ömer: Vacip oldu dedi. Üçüncü bir cenaze geçti o da şer ile kötülükle anıldı yine Ömer: Vacip oldu dedi. Bu sefer ben: Nedir o vacip olan ey müminlerin emiri dedim. O da: Ben Rasûlullah (s.a.v)in buyurduğunu size aktardım dedi. Bir Müslüman hakkında dört kişi onun iyiliğine şahitlik ederse; Allah onu Cennetine koyar. Biz de üç kişi olursa da böyle midir? dedik. Evet üç kişi olursa da böyledir dedi. İki kişi olursa da böyle midir? Dedik. Evet, iki kişi de olsa böyledir buyurmuşlardı. (Buhârî, Cenaiz: 85; Tirmizî, Cenaiz: 63)
1909- Aişe (r.anha)dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)in yanında ölen bir kimse kötülükleriyle anılmıştı da Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştu: Ölülerinizi hayırla yâd ediniz. (Buhârî, Cenaiz: 85; Tirmizî, Cenaiz: 63)
1910- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ölülere sövmeyiniz. Çünkü onlar dünyada yapıp ettikleri şeylere kavuşup geçip gitmişlerdir. (Buhârî, Cenaiz: 97; Ebû Davud, Edeb: 50)
1911-
Abdullah b. ebi Bekir (r.a)den rivâyete göre, şöyle
demiştir: Enes b. M
1912- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: Müminin,
Mümin üzerinde altı görevi vardır:
1-Hastalığında ziyaret eder, 2- Cenazesinde bulunur, 3- Davetine
icabet eder, 4- Karşılaştığında selâm verir, 5-
Aksırdığında onun için hayır dua eder, 6- Yanında
da olsa uzakta da olsa nasihat edip iyiliğini ister. (Dârimi, İstizan: 5; Tirmizî, Edeb: 1)
1913- Bera b.
Azib (r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v) bize yedi şeyi emredip yedi şeyden de yasakladı. Emrettikleri:
1- Hastayı ziyaret, 2- Aksırana hayırla dua 3-
Yaptığı yemini yerine getirmek 4- Mazluma yardım 5-
Selâmı yaygınlaştırmak, 6- Davete icabet etmek, 7- Cenazeyi
takip etmek. Yasakladığı şeyler ise: 1-
Altın yüzük takmak, 2- Gümüş kaplar kullanmak, 3- İpekli
elbiseler giymek, 4- İpek karışımlı elbiseler giymek,
5- Kalın ipekli elbiseler giymek, 6- İpek çamaşırlar
giymek, 7- İpekli döşemelerde oturmak. (Buhârî, Libas: 45; Müslim: Libas: 2)
54- CENAZEYLE BERABER GİTMENİN FAZİLETİ
1914- Bera b. Âzib (r.a)ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Namazı kılıncaya kadar bir cenaze de bulunan bir kırat sevap alır. Defnedilinceye kadar cenazede bulunan iki kırat sevap alır. Bir kırat Uhud dağı kadardır. (Buhârî, Cenaiz: 58; İbn Mâce, Cenaiz: 34)
1915- Abdullah b. Mugaffel (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim bir cenazeyi takip eder ve defnedilinceye kadar beklerse iki kırat ecir alır, defnedilmeyi beklemeden dönerse bir kırat ecir alır. (Buhârî, Cenaiz: 58; İbn Mâce, Cenaiz: 34)
55- BİNİTLİ OLANLAR CENAZEYİ NASIL TAKİB ETMELİ?
1916- Muğire b. Şube (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Binitli kimse cenazeyi arkadan takip etmelidir. Yayalar istedikleri yerde yürüyeceklerdir. Çocuğun cenaze namazı kılınır. (İbn Mâce, Cenaiz: 16; Tirmizî, Cenaiz: 42)
56- YAYA YÜRÜYENLER CENAZEYİ NASIL TAKİP EDERLER?
1917- Muğire b. Şube (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Binitliler cenazeyi arkadan takip edecekler, yayalar istedikleri yerden takip edebilir, Çocuğun cenaze namazı da kılınır. (Tirmizî, Cenaiz: 42; İbn Mâce, Cenaiz: 16)
1918- Sâlim (r.a)in babasından naklettiğine göre, bizzat kendisi Rasûlullah (s.a.v)i, Ebu Bekiri, Ömeri ve Osmanı cenazenin önünden giderken görmüştür. (İbn Mâce, Cenaiz: 16; Tirmizî, Cenaiz: 42)
1919- Sâlim (r.a)in babasından nakline göre, bizzat kendisi Peygamber (s.a.v)i, Ebu Bekir, Ömer ve Osmanı cenazenin önünden yürürken görmüş. (İbn Mâce, Cenaiz: 16; Tirmizî, Cenaiz: 42)
57- CENAZE NAMAZI KILMAYI EMRETMEK
1920- İmran b. Husayn (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kardeşiniz Necaşi ölmüştür, kalkın ve onun namazını kılınız. (Müslim, Cenaiz: 22; Ebû Davud, Cenaiz: 62)
58- ÇOCUK İÇİN CENAZE NAMAZI KILINIR MI?
1921- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)e, Ensarın çocuklarından ölen biri getirilmişti de onun cenaze namazını kılmıştı. Ben de şöyle demiştim: Ne mutlu bu çocuğa, o Cennet kuşlarından bir kuştur ne kötülük yaptı ne de kötülük yapacak çağa geldi. Rasûlullah (s.a.v): Böyle söylemesen daha iyi olmaz mı, ey Aişe! Allah Cenneti yarattı, Cennet ehlini de yarattı ve onları da babalarının sulbünden yarattı. Cehennemi yarattı, Cehenneme girecekleri de yarattı ve onları da babalarının sulbünden yarattı buyurdular. (Buhârî, Cenaiz: 91; Müslim, Kader: 6)
59- ÇOCUKLAR İÇİN DE CENAZE NAMAZI KILINIR
1922- Muğire b. Şube (r.a), Peygamberimiz (s.a.v)den aktararak şöyle demiştir: Binitli kimse cenazenin arkasından gidecek yayalar diledikleri yerden gidebileceklerdir, çocuk için de cenaze namazı kılınacaktır. (İbn Mâce, Cenaiz: 15; Tirmizî, Cenaiz: 42)
60- MÜŞRİK ÇOCUKLARININ DURUMU NEDİR?
1923- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)e müşrik çocuklarının durumu soruldu da şöyle buyurdu: Allah, bu müşrik çocuklarının ileride ne yapacaklarını pek iyi bilir. (Buhârî, Cenaiz: 92; Ebû Davud, Sünnet: 18)
1924- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)e ölen müşrik çocuklarının durumu soruldu da: Allah onların nasıl yaşayıp ne yapacaklarını en iyi bilir. buyurdular. (Buhârî, Cenaiz: 92; Ebû Davud, Sünnet: 18)
1925- İbn Abbas (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)e ölen müşrik çocuklarının durumu soruldu da, şöyle buyurdu: Allah onları yaratmıştır, onların ne yapacaklarını da en iyi o bilir. (Buhârî, Cenaiz: 92; Ebû Davud, Sünnet: 18)
1926- İbn Abbas (r.a)tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v)e müşrik çocuklarının durumu sorulmuştu da Rasûlullah (s.a.v): Allah onların nasıl yaşayıp ne yapacaklarını en iyi bilendir buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 92; Ebû Davud, Sünnet: 18)
61- ŞEHİDLERE NAMAZ KILINIR MI?
1927- Şeddâd b. el Had (r.a)ten rivâyete göre, bedevilerin biri Peygamber (s.a.v)e geldi ve ona iman etti, ona uydu sonra da: Yurdumdan göç edip sizinle birlikte oturacağım dedi. Rasûlullah (s.a.v), onu ashabından birine ilgilenmesi için tavsiyede bulundu. Daha sonra bir savaş oldu. Peygamber (s.a.v), düşmandan esirler aldı ve esirleri taksim etti, o kimseye de hissesini ayırdı. O kimse, ashabından koyunlarını otlatıyordu. O gelince onun hissesine düşen esiri kendisine verirler. O da: Nedir bu dedi. Ashab: Peygamber (s.a.v)in sana ayırdığı hissedir dediler. O hissesine düşen esiri Peygamber (s.a.v)e getirdi ve: Bu nedir? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v) Bunu da sana ayırdım buyurdu. O adam: Ben ganimet elde etmek için sana uymadım boğazını göstererek, ben şuramdan ok ile vurulup şehid olup Cennete girmek için sana uydum dedi. Rasûlullah (s.a.v): Eğer gerçekten doğru söylüyorsan ve Allaha verdiğin sözü tutarsan Allahta istediğini verir. buyurdu. Kısa bir müddet sonra düşmanla savaştılar. O adamı işaret ettiği yerden okla vurulmuş olarak, Rasûlullah (s.a.v)e getirdiler. Bu, O adam mı? dedi. Evet dediler. Rasûlullah (s.a.v): Allaha verdiği sözü tutmuş. Allahta dilediğini ona vermiş buyurdu. Sonra onu kendi cübbesi ile kefenledi ve önüne koyarak namazını kıldı. Namazda işitilen duası şöyle idi: Allahım, bu kulun Senin yolunda hicret ederek şehid oldu. Ben de buna şahidim buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
1928- Ukbe (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) bir gün çıktı, Uhud şehidlerine cenaze namazı kıldı sonra Medineye gelip Minbere çıktı ve şöyle buyurdu: Ben sizden biriyim ve size şahidim. (Buhârî, Cenaiz: 72; Ebû Davud, Cenaiz: 31)
62- ŞEHİDLERE NAMAZ KILINMASA DA OLUR MU?
1929- Câbir b. Abdullah (r.a)ın haber verdiğine göre, Rasûlullah (s.a.v), Uhud şehidlerini ikişer ve tek bir kefen içerisinde kabre yerleştiriyor. Ve bize: Bunlardan hangisi Kuranı daha çok biliyordu diye soruyordu. Onlardan birine işaret edilince onu önce kabre koyuyor ve şöyle diyordu: Ben bunların hayatlarını Allah yolunda feda ettiklerinin şahidiyim der sonra bunların yıkanmadan, namazlarını kılmadan kanlarıyla birlikte defnedilmelerini emrederdi. (Buhârî, Cenaiz: 72; Ebû Davud, Cenaiz: 31)
63- RECM EDİLEN KİMSENİN NAMAZI KILINIR MI?
1930- Câbir b. Abdullah (r.a)tan rivâyete göre, Müslüman olan adam Peygamber (s.a.v)e gelerek zina yaptığını itiraf etti. Rasûlullah (s.a.v) ondan yüzünü çevirdi. Adam tekrar itiraf etti. Rasûlullah (s.a.v), tekrar yüzünü çevirdi. Adam dört defa itiraf edinceye kadar bu şekilde oldu. Dördüncü de Rasûlullah (s.a.v): Deli misin? dedi. Adam Hayır dedi. Evli misin? dedi. Evet dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) emretti ve o adam recm edilirken taşlar onu acıtıp incitince kaçtı. Fakat yakalandı ve recm edildi. Rasûlullah (s.a.v), ona hayır duada bulundu ve namazını kılmadı. (Tirmizî, Hudûd 5; Müslim, Hudûd: 5)
64- RECM YAPILANIN NAMAZI KILINIR MI?
1931- İmran b. Husayn (r.a)dan rivâyete göre, Cüheyneli bir kadın, Rasûlullah (s.a.v)e gelerek, ben zina ettim dedi. Kadın hamileydi. Rasûlullah (s.a.v) onu velisine teslim etti ve: Buna iyi muamele et, çocuğunu doğurunca getir buyurdu. Kadın doğum yapınca velisi onu Rasûlullah (s.a.v)e getirdi.0 Rasûlullah (s.a.v)in emri üzerine recm esnasında elbisesi açılmaması için bağlandı ve recm edildi. Daha sonra Rasûlullah (s.a.v) bu kadının cenaze namazını kıldı. Ömer: Zina yaptığı halde bunun namazını mı kılıyorsun? deyince, Rasûlullah (s.a.v): O öyle bir tevbe etti ki eğer yetmiş Medineliye takdim edilseydi hepsine yeterdi. Sen, Allah yolunda canını feda etmekten daha üstün bir tevbe biliyor musun? buyurdu. (Dârimi, Hudûd: 17; Müslim, Hudûd: 6)
65- VASİYYETİNDE YANLIŞLIK YAPAN KİMSENİN CENAZE NAMAZI
1932- İmran b. Husayn (r.a)dan rivâyete göre, bir adam ölmek üzere iken altı kölesini hürriyetine kavuşturdu. Kölelerinden başka hiçbir malı da yoktu. Bu olay, Rasûlullah (s.a.v)e bildirilince, o adamın yaptığına kızdı ve bu kimsenin cenaze namazını kıldırmamağa karar verdi. Sonra adamın kölelerini çağırdı ve onları üç gruba ayırdı. Aralarında kura çekti, ikisini bırakıp dördünü köle olarak alıkoydu. (Tirmizî, Ahkâm: 28; Ebû Davud, Itk: 10)
66- GANİMETTEN ÇALAN KİMSENİN NAMAZI KILINIR MI?
1933- Zeyd b.
H
67- BORÇLU KİMSENİN NAMAZI KILINIR MI?
1934-
Abdullah b. Ebu Katade (r.a), babasından naklediyor: Rasûlullah (s.a.v)e
Ensardan bir adam cenaze namazı kılınması için
getirilmişti. Peygamber (s.a.v): Arkadaşınızın
namazını siz kıldırın çünkü onun borcu vardı
buyurdu. Ebu Katade onun borcunu ödemek bana aittir deyince, Rasûlullah
(s.a.v) Hepsini
ödeyecek misin? buyurdu. O da: Evet hepsini ödeyeceğim
deyince onun namazını kıldırdı. (Tirmizî, Cenaiz: 69; Dârimi, Büyü: 53)
1935- Seleme b. Ekva (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)e bir cenaze getirildi ve: Ey Allahın Rasûlü! bu kimsenin cenaze namazını kılıver dediler Rasûlullah (s.a.v): Bu kimsenin borcu var mı? diye sordu. Evet var dediler. Borcuna karşılık bir şeyler bıraktı mı? diye sordu. Hayır bırakmadı dediler. Öyleyse arkadaşınızın namazını siz kılınız buyurdu. Ensardan Ebu Katade adında biri: Siz namazını kılın, borcunu ben ödeyeceğim dedi. Rasûlullah (s.a.v)de namazını kıldı. (Tirmizî, Cenaiz: 69; Dârimi, Büyü: 53)
1936- Câbir
(r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)
borcu olan kimsenin namazını kılmıyordu. Bir cenaze
getirildi, Rasûlullah (s.a.v): Bu
kimsenin borcu var mıdır? diye sordu. Evet iki dinar borcu
vardır dediler. Öyleyse
arkadaşınızın namazını siz kılın
buyurdu. Ebu Katade: O iki dinar borcu ben ödeyeceğim dedi ve onun
namazını kıldı. Allah, fetihler nasib edip bolluklar ihsan
edince, Rasûlullah (s.a.v): Ben her
mümine kendi canından daha yakınım. Kim borçlu olarak
ölürse, onun borcunu ödemek bana aittir. Kim de mal
bırakırsa, o varislerine aittir buyurdu. (Tirmizî, Cenaiz: 69; Dârimi,
Büyü: 53)
1937- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v), herhangi bir Mümin
borçlu olarak öldüğünde: Borcuna
karşılık bir şeyler bıraktı mı? diye
sorardı. Evet bıraktı derlerse namazını kılar.
Hayır bırakmadı derlerse: Arkadaşınızın
namazını siz kılınız derdi. Allah fetihler
nasib edip ganimetler çoğalınca: Ben
müminlere kendilerinden daha yakınım. Kim borçlu olarak vefat
ederse, borcunu ödemek Bana aittir. Kim de mal bırakırsa, o
malı mirasçılarına aittir. (Tirmizî, Cenaiz: 69; Dârimi, Büyü: 53)
68- İNTİHAR EDENİN NAMAZI KILINIR MI?
1938- İbn Semure (r.a)den rivâyete göre, bir adam okuyla kendisini öldürmüştü. Rasûlullah (s.a.v): Ben bunun cenaze namazını kılmam buyurdular. (Tirmizî, Cenaiz: 68; Müslim, Cenaiz: 37)
1939- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Kim kendini bir dağdan atarak öldürürse, o kimse ebedi olarak kendisini Cehennem ateşine atar. Kim de zehir içerek kendisini öldürürse, zehir kabı elinde Cehennemde ebedi olarak zehir içer. Kim de keskin bir aletle kendini öldürürse, o alet elinde olarak Cehennem içinde o aleti karnına saplayarak azâb olunur. (Tirmizî, Tıb: 7; Dârimi, Diyet: 10)
69- MÜNAFIKLAR ÜZERİNE NAMAZ KILINIR MI?
1940- Ömer b. Hattab (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Übey b. Selûl öldüğünde namazını kılması için Rasûlullah (s.a.v) çağırılmıştı. Rasûlullah (s.a.v) namazı kıldırmak için kalktığında önüne atıldım ve şöyle dedim: Ey Allahın Rasûlü! İbn Ubeyin namazını kılıyorsun! Bu adam falan gün şöyle dedi, falan gün şöyle böyle yaptı diyerek yaptıklarını saymaya başladım. Rasûlullah (s.a.v) tebessüm etti ve şöyle buyurdu: Beni bırak Ya Ömer! buyurdu. Ben sözlerimi sürdürünce dedi ki: Ben Muhayyerim, şimdi de namaz kılmayı münasip gördüm. Eğer yetmişten fazla istiğfar edince bağışlanacağını bilsem onu bile yaparım. Cenaze namazını kıldı sonra döndü. Aradan az bir zaman geçmişti ki Tevbe Sûresi 84. ayeti nazil oldu: Ey Peygamber, o münafıklardan olan kimsenin asla namazını kılma, mezarı başındada ne maksatla olursa olsun sakın durma, çünkü onlar, Allahı ve onun elçisini inkar ettiler ve ilâhi buyrukları hiçe sayarak çiğneyip can verdiler. Ben daha sonra bu konuda Rasûlullah (s.a.v)e karşı gösterdiğim cesaretten dolayı kendi kendime hayret ettim. Allah ve Rasûlü daha iyi bilir. (Buhârî, Tefsir: 147; İbn Mâce, Cenaiz: 31)
70- MESCİDDE CENAZE NAMAZI KILINIR MI?
1941- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Süheyl b. Beyzanın cenaze namazını mescidde kıldırmıştı. (Müslim, Cenaiz: 34; Muvatta', Cenaiz: 8)
1942- Yine Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v), Süheyl b. Beyzanın namazını mescidin içerisinde kılmıştı. (Müslim, Cenaiz: 34; Muvatta', Cenaiz: 8)
71- GECELEYİN CENAZE NAMAZI KILINIR MI?
1943- Ebu Umâme Sehl b. Huneyf (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medinenin kenar mahallelerinde oturan fakir bir kadın rahatsızdı. Rasûlullah (s.a.v), ashabına onun durumunu sorar ve öldüğünde bana haber verin de namazını kıldırayım buyururdu. Sonunda kadın öldü. Yatsı namazından sonra onu Medineye getirdiler, geldiklerinde Rasûlullah (s.a.v) uyumuştu. Onu uyandırmayı hoş görmediler ve namazını kılıp Baki-ul Gargad mezarlığına defnettiler. Sabah olunca, Rasûlullah (s.a.v) o kadından sordu. Onlar da: Defnedildi, Ey Allahın Rasûlü! Geceleyin sana geldik. Seni uyur bulduk, uyandırmak ta istemedik dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): Haydi kabrini Bana gösterin dedi. Rasûlullah (s.a.v) yürüdü, onlarda birlikte yürüdüler ve kabrini gösterdiler. Rasûlullah (s.a.v) namaza durdu, onlar da arkasında saf tuttular. Rasûlullah (s.a.v) o kadının cenaze namazını kıldı ve dört tekbir aldı. (Buhârî, Cenaiz: 5; Muvatta', Cenaiz: 5)
72- GIYÂBİ CENAZE NAMAZI DA KILINIR MI?
1944- Câbir (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kardeşiniz Necaşi ölmüştür. Kalkın ve onun namazını kılın. Kendisi kalktı, bizi de cenaze önünde saf bağlandığı gibi saf yaptı ve Necaşi adına gıyabi cenaze namazı kıldı. (Müslim, Cenaiz: 22; İbn Mâce, Cenaiz: 33)
1945- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) Necaşinin öldüğü gün onun ölüm haberini ashabına haber vermişti. Sonra cemaatle birlikte musallaya çıkıp ashabını saf tutturdu ve Necaşinin cenaze namazını kıldırdı ve bu namazda dört tekbir almıştı. (Müslim, Cenaiz: 22; İbn Mâce, Cenaiz: 33)
1946- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Medinede, Necaşinin öldüğünü ashabına haber verdi. Ashab, Rasûlullah (s.a.v)in arkasında saf oldular. Rasûlullah (s.a.v), Necaşi için gıyâben cenaze namazı kıldı ve dört tekbir aldı. (Müslim, Cenaiz: 22; İbn Mâce, Cenaiz: 33)
1947- Câbir (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kardeşiniz Necaşi vefat etmiştir. Kalkın onun namazını kılın. İki saf olmuştuk. (Müslim, Cenaiz: 22; İbn Mâce, Cenaiz: 33)
1948- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), Necaşi için cenaze namazı kılarken ben ikinci safta idim. (Müslim, Cenaiz: 22; İbn Mâce, Cenaiz: 33)
1949- İmran b. Husayn (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bize şöyle buyurmuştu: Kardeşiniz Necaşi vefat etmiştir. Kalkın ve onun cenaze namazını kılın. Biz de kalktık, cenaze için saf tutulduğu gibi saf tuttuk. Aynen cenaze namazı kılar gibi cenaze namazı kıldık. (Müslim, Cenaiz: 22; İbn Mâce, Cenaiz: 33)
73- CENAZE NAMAZI NASIL KILINIR?
1950- Semure (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)le birlikte lohusa iken ölen Ümmü Kabın cenaze namazını kılmıştım. Rasûlullah (s.a.v) kalktı ve cenazeyi ortalayarak namaza durdu. (Buhârî, Cenaiz: 63; Tirmizî, Cenaiz: 45)
74- BİR KADIN VE ÇOCUĞUN CENAZE NAMAZI NASIL KILINIR?
1951- Ammar (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kadınla bir çocuğun cenazesi aynı anda hazır olmuştu. Çocuğun cenazesi öne kondu, kadının cenazesi de onun arkasına kondu, o ikisinin birden namazı kılınmıştı. Namaz kılanlar arasında; Ebu Said el Hudri, ibn Abbas, Ebu Katade ve Ebu Hüreyre de vardı. Onlara bu şekilde namaz kılmanın durumunu sordum: Sünnettir dediler. (Tirmizî, Cenaiz: 45; Müslim, Cenaiz: 27)
75- ERKEK VE KADIN CENAZELER BİR ARADA OLURSA NAMAZLAR NASIL KILINIR?
1952-
İbn Ömer (r.a), dokuz cenazeye birden namaz kıldı.
Erkekleri imamın önüne doğru, kadınları ise,
onların arkasına kıble tarafına koydu ve onları tekbir
sıra h
1953- Semure b. Cündüb (r.a)ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v), lohusa iken ölen Ümmü Fülanın cenaze namazını kılmıştı da cenazenin tam ortasına durmuştu. (Tirmizî, Cenaiz: 45; Müslim, Cenaiz: 27)
76- CENAZE NAMAZINDAKİ TEKBİR SAYISI NE KADARDIR?
1954- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre:
Rasûlullah (s.a.v), ashabına; Necaşinin öldüğünü haber
verdi. Onları çıkarıp saf yaptırdı, sonra da dört
tekbir alarak cenaze namazını gıyabi olarak kıldı. (Buhârî, Cenaiz: 64; Muvatta',
Cenaiz: 5)
1955- Ebu Umâme b. Sehl (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medinenin kenar mahallelerinden birinde oturan bir kadın hastalanmıştı. Peygamber (s.a.v) hasta ziyaretine çok önem verirdi. Bu kadın öldüğünde bana haber veriniz buyurdu. Kadın, gece öldü ve geceleyin defnettiler ve de, Peygamber (s.a.v)e haber vermediler. Sabahleyin, Rasûlullah (s.a.v) kadının durumundan sordu. Onlar da: Geceleyin seni uyandırmayı hoş görmedik dediler. Rasûlullah (s.a.v) o kadının kabrine geldi ve onun için namaz kıldı ve namazında dört tekbir aldı. (Buhârî, Cenaiz: 64; Muvatta', Cenaiz: 5)
1956- İbn ebi Leyla (r.a)dan rivâyete göre, Zeyd b. Erkam, bir cenazenin namazını kıldı ve namazda beş tekbir aldı. Rasûlullah (s.a.v)de böylece tekbir almıştı dedi. (Buhârî, Cenaiz: 64; Muvatta', Cenaiz: 5)
77- CENAZE NAMAZINDA OKUNANLAR
1957- Avf b.
M
Avf diyor ki: Rasûlullah (s.a.v)in o ölüye yaptığı duayı duyunca ,keşke bu ölen ben olsaydım dedim. (Tirmizî, Cenaiz: 38; Müslim, Cenaiz: 26)
1958- Avf b.
M
1959- Ubeyd
b. H
1960- İbrahim el Ensari (r.a), babasından naklederek, Rasûlullah (s.a.v) cenaze namazında şöyle dua ettiğini duymuştur: Allahım ölümüze de dirimize de, burada bulunana da bulunmayana da, erkeğimize de kadınımıza da, küçüğümüze de büyüğümüze de mağfiret eyle. (İbn Mâce, Cenaiz: 23; Müslim, Cenaiz: 26)
1961- Talha b. Abdullah b. Avf (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas (r.a)ın arkasında bir cenaze namazı kıldım. Namaz da fatiha ve bir sûre okudu, duyabileceğimiz şekilde sesli okuyordu, namazı bitirince elinden tutup bu yaptığının hükmünü sordum. Haktır ve sünnettir dedi. (Buhârî, Cenaiz: 65; Tirmizî, Cenaiz: 38)
1962- Talha b. Abdullah (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas (r.a)ın arkasında bir cenaze namazı kılmıştım, onun namazda Fatiha sûresini okuduğunu işittim. Namazı bitirince elinden tutup sordum: Fatiha mı okuyorsun? O da: Evet, Fatiha okumak hak ve sünnettir dedi. (Buhârî, Cenaiz: 65; Tirmizî, Cenaiz: 38)
1963- Ebu Ümâme (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Cenaze namazındaki sünnet olan şekil: İlk tekbirden sonra gizlice, Fatiha okumak; sonra da üç tekbir almaktır. Son tekbirden sonra da selâm verilir. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
78- BİR CENAZEYE YÜZ KİŞİ NAMAZ KILARSA NE OLUR?
1964-
Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: Bir
cenazeye İslâm üm
1965- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyuruyor: Müslümanlardan bir kimse ölür de ona yüz kişiye yakın kimse namaz kılarsa, şefaat dilerlerse mutlaka kabul olunur. (Müslim, Cenaiz: 18; Tirmizî, Cenaiz: 38)
1966- Ebu Bekkar, Hakem b. Ferrûh (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebul Melih bize bir cenaze namazı kıldırmıştı. Namaza başlarken tekbir aldığını zannetmiştik. Fakat o yüzünü bize dönerek: Saflarınızı düzgün tutunuz ki cenaze hakkındaki istedikleriniz kabul görsün dedi.
Ebul Melih diyor ki: Abdullah b. Selit, Müminlerin annelerinden Peygamberimizin (s.a.v)in hanımı Meymune (r.anha) rivâyet ederek şöyle diyor: Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Müslümanlardan bir gurup bir cenazeye cenaze namazı kılarlarsa, cenaze hakkındaki duaları mutlaka kabul edilir. Ebul Melihe sordum: Kılacak cemaat, kaç kişi olacaktır? Kırk kişi dedi. (Müslim, Cenaiz: 18; Tirmizî, Cenaiz: 38)
79- CENAZE NAMAZI KILMANIN SEVABI
1967- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim bir cenaze için namaz kılarsa, ona bir kırat sevap vardır. Kimde cenaze kabre konuluncaya kadar beklerse, iki kırat sevap vardır. İki kırat ise iki büyük dağ gibidir. (Müslim, Cenaiz: 17; Tirmizî, Cenaiz: 50)
1968- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim namazı kılıncaya kadar cenazede bulunursa, bir kırat sevap vardır. Cenaze defnedilinceye kadar beklerse, iki kırat sevap alır. İki kırat ne demektir Ey Allahın Rasûlü! Diye sorulunca: İki büyük dağ kadardır buyurdular. (Müslim, Cenaiz: 17; Tirmizî, Cenaiz: 50)
1969- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim, Allah rızası için bir cenazeyi takip eder, namazını kılar ve defnederse; iki kırat sevap alır. Sadece namazını kılıp ta defnedilmeden dönen kimseye ise bir kırat ecir verilmiş olur. (Müslim, Cenaiz: 17; Tirmizî, Cenaiz: 50)
1970- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim, bir cenazeyi takip edip namazını kılar ve gömülünceye kadar beklerse, iki kırat sevap alır. Her bir kırat Uhud dağından daha büyüktür. (Müslim, Cenaiz: 17; Tirmizî, Cenaiz: 50)
80- CENAZE GÖMÜLMEDEN OTURMAMAK
1971- Ebu
Said (r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v) şöyle buyurdu: Bir
cenaze gördüğünüzde ayağa kalkın, Kim cenazeyi takip
ederse, cenaze mezara konmadan oturmasın. (Tirmizî,
Cenaiz: 52; Buhârî, Cenaiz: 48)
1972- Mesud
b. Hakem (r.a)den rivâyete göre, Ali b. ebi T
1973- Ali (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in cenaze için kalktığını görünce biz de kalkardık, oturduğunu görünce biz de otururduk. (Müslim, Cenaiz: 25; İbn Mâce, Cenaiz: 35)
1974- Bera (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte bir cenazeyi defnetmek için çıkmıştık. Kabre vardığımızda cenaze kabre konulmadan Rasûlullah (s.a.v), oturdu, bizde sessizce sanki başımızda bir kuş varmış gibi oturduk. (İbn Mâce, Cenaiz: 37; Ebû Davud, Cenaiz: 68)
82- ŞEHİD, KANI İLE BİRLİKTE GÖMÜLÜR
1975- Abdullah b. Salebe (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v), Uhud şehidleri için şöyle buyurdu: Onları kanları ile birlikte örtüp defnediniz. Çünkü, Allah yolunda yara alan şehid, kıyamet günü yarasından kan damlayarak gelecektir. Rengi kan rengi olup kokusu misk kokusu gibidir. (Ebû Davud, Cenaiz: 31; Buhârî, Cenaiz: 72)
1976- Ubeydullah b. Muayye (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Taif kuşatmasında, Müslümanlardan iki kişi şehid olmuştu. Rasûlullah (s.a.v)in yanına kadar getirildi. Rasûlullah (s.a.v) onların şehid oldukları yere gömülmesini emretti. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
1977- Câbir b. Abdullah (r.a)tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) Uhud savaşında şehid olanların şehid oldukları yere götürülüp gömülmelerini emretti. Çünkü onlar Medineye götürülmüşlerdi. (İbn Mâce, Cenaiz: 28; Ebû Davud, Cenaiz: 42)
1978- Câbir (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Şehidleri savaşıp, yaralanıp şehid oldukları yerlere defnedin. (İbn Mâce, Cenaiz: 28; Ebû Davud, Cenaiz: 42)
1979- Ali
(r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber
(s.a.v)e dedim ki: Sapık ihtiyar amcan öldü, onu kim defnedecek?
Rasûlullah (s.a.v): Git ve
baban Ebu T
85- MEZARDA LAHD YAPMAK VE LAHDSİZ MEZARLIK
1980- Sad (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in kabrinde yapıldığı gibi mezarımın kıble tarafına lahd (boydan boya oyuk) yapın ve üzerime bir şeyler dikin. (Müslim, Cenaiz: 29; İbn Mâce, Cenaiz: 39)
1981- Âmir b. Sad (r.a)den rivâyete göre, ölümü yaklaşınca Sad şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v)in kabrinde yapıldığı gibi mezarımın kıble tarafını (lahd) boydan boya oyuk yapın ve üzerime bir şeyler dikin. (Müslim, Cenaiz: 29; İbn Mâce, Cenaiz: 39)
1982- İbn Abbas (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Lahidli mezar, biz Müslümanlar içindir. Lahidsiz mezar ise bizim dışımızdaki din mensupları içindir. (İbn Mâce, Cenaiz: 39; Tirmizî, Cenaiz: 53)
86- KABİR, NE KADAR DERİNLİKTE OLMALI?
1983- Hişam b. Âmir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşında şikayet ederek her şehid için ayrı ayrı kabir kazmak zor olacak dedik. Rasûlullah (s.a.v): Çukur kazınız, derin ve güzel kazınız. İki kişi veya üç kişiyi bir kabre koyunuz buyurdu. Oradakiler: Hangisini önce koyalım? dediler. Kuranı en çok bileni buyurdu. Benim babam da bir çukurdaki üç şehidden üçüncüsü idi. (Tirmizî, Cenaiz: 31; Buhârî, Cenaiz: 72)
87- KABRİN, GENİŞLİĞİ NE KADAR OLMALI?
1984- Sad b. Hişam b. Amir (r.a), babasından naklediyor ve şöyle diyor: Uhud savaşında Müslümanların pek çoğu şehid olmuş bir çoğu da yaralar almıştı. Rasûlullah (s.a.v): Çukurlar kazınız, genişçe kazınız. Sonra iki veya üç kişiyi bir kabre koyunuz, Kuranı daha iyi bilenleri önce koyunuz buyurdu. (Tirmizî, Cenaiz: 31; Buhârî, Cenaiz: 72)
88- RASÛLULLAH (S.A.V)İN KABRİNE KIRMIZI KADİFE KONDU MU?
1985- İbn Abbas (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) kabre konulurken altına kırmızı bir kadife serilmişti. (Müslim, Cenaiz: 30; Tirmizî, Cenaiz: 55)
89- CENAZE DEFNETMENİN YASAK OLDUĞU VAKİT VAR MIDIR?
1986- Ukbe b. Âmir el Cüheni (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) üç vakitte bize cenaze defnetmeyi ve namaz kılmayı yasaklamıştı: Güneş doğup yükselinceye kadar, öğle vakti güneş tam tepede iken batıya kayıncaya kadar ve güneş tam batarken. (Tirmizî, Cenaiz: 41; İbn Mâce, Cenaiz: 30)
1987- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) hutbe veriyordu. Ashabından ölüp de gece gömülen ve kefeni kısa yapılan birini hatırladı ve zaruret olmadıkça cenazenin gece gömülmesini yasakladı. (İbn Mâce, Cenaiz: 30; Ebû Davud, Cenaiz: 55)
90- BİRDEN FAZLA KİMSE BİR KABRE GÖMÜLÜR MÜ?
1988- Hişam b. Âmir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşında Müslümanlar pek çok şehid verdiler. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Çukurlar kazın, genişçe kazın: iki veya üç kişiyi bir kabre koyun buyurdular. Oradakiler: Ey Allahın Rasûlü! Kimi önce koyalım diye sordular da, Rasûlullah (s.a.v): Kuranı çok iyi bilenleri önce koyun buyurdu. (Ebû Davud, Cenaiz: 71; İbn Mâce, Cenaiz: 28)
1989- Sad b. Hişam b. Amir (r.a) babasından naklediyor. Uhud savaşında çok yaralı ve şehid birikmişti, durum şikayet edilerek Rasûlullah (s.a.v)e bildirildi. Rasûlullah (s.a.v): Çukurlar kazın, geniş kazın, güzel kazın her kabre iki veya üç kişiyi gömün. Kuranı en iyi bilenleri önce gömün buyurdular. (Ebû Davud, Cenaiz: 71; İbn Mâce, Cenaiz: 28)
1990- Hişam b. Âmir (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): Çukurlar kazın, güzel kazın ve her bir çukura ikişer üçer kişi defnedin. Kuranı en çok bilenleri de öncelikle gömün buyurdular. (Ebû Davud, Cenaiz: 71; İbn Mâce, Cenaiz: 28)
91- KURANI EN İYİ BİLENLERE KABİRDE ÖNCELİK
1991- Hişam b. Âmir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam Uhud günü şehid edilmişti. Rasûlullah (s.a.v)de: Geniş geniş çukurlar kazın, güzel kazın ve her çukura ikişer üçer kişi gömün; Kuranı en çok bilenlere öncelik tanıyın buyurdu. Babam üç kişiden biriydi, Kuranı diğerlerinden daha iyi bildiği için önce gömülmüştü. (Ebû Davud, Cenaiz: 71; İbn Mâce, Cenaiz: 28)
92- KABİRE GÖMÜLEN TEKRAR ÇIKARILIR MI?
1992- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), Abdullah b. Übey kabre konulduktan sonra gelmişti. Cenazenin çıkarılmasını emretti, cenaze kabirden çıkarıldı. Rasûlullah (s.a.v), onu dizlerinin üzerine koydu. Ona tükürüğünden üfürdü ve ona kendi gömleğini giydirdi: Allah her şeyin en iyisini bilendir buyurdu. (Müslim, Sıfatül Münafıkın: 1; Buhârî, Cenaiz: 77)
1993- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), Abdullah b. Übeyin kabirden çıkarılmasını emretti. Kabirden çıkarıldı, onun başını kendi dizi üzerine koyarak vücuduna hafifçe tükürdü ve gömleğini ona giydirdi. Câbir diyor ki: Allah en iyisini bilir ama ona namaz da kıldı. (Müslim, Sıfatül Münafıkın: 1; Buhârî, Cenaiz: 77)
93- KABİRDEN CENAZE ÇIKARILIP BAŞKA KABRE NAKLEDİLİR Mİ?
1994- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babamla birlikte bir adam da aynı kabre gömülmüştü, gönlüm razı olmadı. Onu çıkarıp tek başına başka bir yere gömdüm. (Buhârî, Cenaiz: 77; Ebû Davud, Cenaiz: 79)
94- KABİR ÜZERİNDE CENAZE NAMAZI KILINIR MI?
1995- Yezid b. Sabit (r.a)ten rivâyete göre, onlar bir gün Rasûlullah (s.a.v) ile beraber bir gezintiye çıkmışlardı. Rasûlullah (s.a.v) yeni bir kabir gördü. Bu kimin kabridir? buyurdu. Onlar da: Falan oğullarının azatlı kölesi falan kadındır dediler. Rasûlullah (s.a.v) onu tanıdı. Bir öğle vakti ölmüştü. Siz de kaylule uykusunda idiniz. Seni uyandırmak ta hoşumuza gitmedi dediler. O zaman Rasûlullah (s.a.v) oradakileri arkasına saf yaptırdı ve dört tekbir alarak kadına cenaze namazı kıldı sonra da şöyle dedi: Ben aranızda olduğum sürece bir kişi öldüğünde bana haber verin. Benim o kimseye cenaze namazı kılmam rahmettir buyurdular. (Buhârî, Cenaiz: 55; Muvatta', Cenaiz: 5)
1996- Şabi (r.a)nin haber verdiğine göre, bir kimse Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte bir kabre uğramıştı. Rasûlullah (s.a.v) orada onlara imam olup arkasında saf tutturmuştu. Ben, Ebu Amre: Kimdi o Ey Ebu Amr diye sordum. İbn Abbas diye cevap verdi. (Müslim, Cenaiz: 23; Tirmizî, Cenaiz: 47)
1997- Yine Şabi (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)i gören biri bana anlatmıştı. Rasûlullah (s.a.v), uzakta bir kabir gördü ve ashabını da kendi arkasına saf tutturdu ve o kimse için cenaze namazı kıldı. Şabi ye: Sana bunu kim haber verdi diye soruldu. O da: İbn Abbas dedi. (Müslim, Cenaiz: 23; Tirmizî, Cenaiz: 47)
1998- Câbir (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), bir kadının kabri başında defnedildikten sonra cenaze namazı kıldı. (Müslim, Cenaiz: 23; Tirmizî, Cenaiz: 47)
95- CENAZE DEFNEDİLDİKTEN SONRA DÖNÜŞTE BİNİTE BİNMEK
1999- Câbir b. Semure (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) Ebud Dehdahın cenazesini defnetmek için çıktı. Dönüşünde çıplak bir kısrak getirdiler. Rasûlullah (s.a.v) ona bindi. Biz de onunla beraber yürüdük. (Müslim, Cenaiz: 28; Tirmizî, Cenaiz: 28)
96- KABİRLER ÜZERİNE BİNA YAPILIR MI?
2000- Câbir
(r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)
kabirler üzerine bina yapmaktan veya kabri yükseltmekten veya kabrin
kireçlenmesini yasakladı. Ravi
97- KABİR ÜZERİNE OTURULUR MU?
2001- Câbir (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) kabirlerin toprak, taş ve benzeri şeylerle yükseltilmesini veya üzerine bina yapılmasını, kabir üzerine oturulmasını yasakladı. (Tirmizî, Cenaiz: 56; Müslim, Cenaiz: 32)
98- KABİRLERİN ÜZERİ KİREÇLENMEZ
2002- Câbir (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): Kabirlerin üzerini kireçle sıvamaktan bizleri yasakladı. (Tirmizî, Cenaiz: 56; Müslim, Cenaiz: 32)
99- YÜKSEK KABİRLER YER SEVİYESİNE GÖRE DÜZLENMELİDİR
2003- Sümâme b. Şüfey (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fedale b. Ubeyd ile birlikte Rum diyarındaydık, bir arkadaşımız vefat etti. Fedale kabrinin toprak seviyesinde yapılmasını emretti ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v)in kabirleri toprak seviyesinde yapılmasını emrettiğini işittim. (Tirmizî, Cenaiz: 56; Müslim, Cenaiz: 32)
2004- Ebul Heyac (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali (r.a) şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in beni gönderdiği şey üzerine seni göndereyim mi? Yerden yüksek her kabri yer seviyesine indireceksin. Her evdeki resimleri imha edeceksin. (Tirmizî, Cenaiz: 56; Müslim, Cenaiz: 32)
2005-
Abdullah b. Büreyde (r.a) babasından naklediyor ve şöyle diyor:
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Sizi
kabirleri ziyaret etmekten yasaklamıştım, şimdi ziyaret
edebilirsiniz. Kurban etlerini üç günden fazla tutmayınız
demiştim. Şimdi ise dilediğiniz kadar bekletip yiyebilirsiniz.
Ayrıca size hurma şerbetini sadece tulumlardan içebileceğinizi
söylemiştim, şimdi her türlü kaptan hurma şerbetini
içebilirsiniz. Fakat sarhoşluk veren içkileri içmeyiniz. (Müslim, Cenaiz: 36; İbn
Mâce, Eşribe: 14)
2006- Abdullah b. Büreyde (r.a) babasından
naklediyor, kendisi bizzat Rasûlullah (s.a.v)in bir meclisinde
bulunmuştu. Orada Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştu: Size
kurban etlerini üç günden fazla bırakmamanızı emretmiştim.
Artık üç günden fazla hem kendiniz yiyin hem de başkalarına
yedirin hem de kalanını biriktirebilirsiniz. Sizi ziftlenmiş
ağaçtan, oyulmuş kaplarda şıra yapmaktan
yasaklamıştım. Şimdi tüm o kaplarda şıra
yapabilirsiniz. Sarhoşluk veren her şeyden kaçının. Sizi
kabirleri ziyaret etmekten de yasaklamıştım. Fakat şimdi
ziyaret edebilirsiniz. Lüzumsuz şeyler söylemeyiniz. (Müslim, Cenaiz: 36; İbn
Mâce, Eşribe: 14)
101- MÜŞRİK ANNENİN KABRİ ZİYARET EDİLİR Mİ?
2007- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), annesinin kabrini ziyaret etmiş ağlamış ve yanındakileri de ağlatmış sonra şöyle buyurmuştur: Anneme istiğfar etmek için Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret etmek için izin istedim, izin verdi. Öyleyse sizler de bundan böyle kabirleri ziyaret ediniz, kabir ziyareti ölümü hatırlatır. (Müslim, Cenaiz: 36; İbn Mâce, Cenaiz: 48)
102- MÜŞRİKLER İÇİN AF DİLEME YASAKTIR
2008- Said b.
Müseyyeb (r.a), babasından rivâyete göre, şöyle
demiştir: Ebu T
2009- Ali (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adamın müşrik olan anne ve babası için bağışlanma talebinde bulunduğunu işittim. Müşrik oldukları halde onlara istiğfar mı ediyorsun? Diye sordum. O da: İbrahim (a.s), babası için istiğfar etmemiş miydi dedi. Peygamber (s.a.v)e geldim ve durumu anlattım hemen, Tevbe sûresi 114. ayeti nazil oldu: İbrahimin buna benzer bir durumda babasının bağışlanması için yaptığı duaya gelince; bu sadece Onun babasına daha sağlığında vermiş olduğu bir söze dayanıyordu. Babasının sırf, bir Allah düşmanı olduğu ona belli olunca, İbrahim, babasından ilgisini kesip uzaklaştı. Zaten, İbrahim çok ince ruhlu ve yumuşak huylu biriydi. (Bu konuda gerekli bilgi için: Meryem sûresi 47. ve 48. ayetleriyle; Mümtahine sûresi 4. ayeti ve Şuarâ sûresi 86. ayetlerin tefsirlerine bakılabilir.) (Tirmizî, Tefsirül Kuran: 10; Müsned: 1031)
103- MÜMİNLER İÇİN İSTİĞFAR EDİLEBİLİR
2010- Aişe (r.anha)dan aktarıldığına göre, şöyle demiştir: Ben, size kendimden ve Rasûlullah (s.a.v)den bahsedeyim mi? dedi. Biz de: Evet dedik. O da şöyle anlattı: Peygamber (s.a.v) benim yanımda kaldığı bir geceydi, yatsı namazından dönüp gelmişti, ayakkabılarını ayaklarının yanına koydu elbisesinin bir ucunu yatağının üzerine yaydı. Benim uyuduğuma kanaat getirinceye kadar bekledi sonra yavaşça ayakkabılarını giydi, elbisesini aldı sonra yavaşça kapıyı açtı ve yavaşça çıktı. Ben de örtümü başıma aldım, elbisemi giydim ve onun peşinden çıktım. Rasûlullah (s.a.v), Baki mezarlığına vardı, ellerini kaldırıp üç defa uzunca tuttu sonra döndü, ben de döndüm. Rasûlullah (s.a.v) hızlandı, bende hızlandım. Rasûlullah (s.a.v) daha süratlice yürüdü, bende daha süratlice yürüdüm. Rasûlullah (s.a.v) koşmaya başladı. Ben de koşmaya başladım ve ondan önce eve girdim. Rasûlullah (s.a.v) ben yattıktan sonra içeri girdi ve: Ey Âişe, sana ne oldu da böyle nefes nefesesin buyurdu. Ben: Bir şey yok dedim. Rasûlullah (s.a.v): Sen söylemezsen bile Latif ve Alim olan Allah, Bana haber verir dedi. O zaman ben anam babam senin yoluna feda olsun deyip olanları anlattım. Rasûlullah (s.a.v): Önümde gördüğüm karaltı sen miydin? diye sordu. Evet, içimde beni rahatsız eden bir sıkıntı oldu da ondan böyle yaptım dedim. Daha sonra Rasûlullah (s.a.v): Allah ve Rasûlünun sana haksızlık edeceğini mi sandın? dedi. Ben: İnsanlar ne kadar gizlese de Allah bilir dedim. Rasûlullah (s.a.v)de şöyle buyurdu: Sen beni gördüğünde bana Cibril gelmişti. Elbiseni çıkarmış olduğun için yanıma gelmedi, bana seslendi fakat senden gizlendi. Ben de ona cevap verdim ve onu senden gizledim. Senin uyuduğunu zannettim ve uyandırmak istemedim, seni yalnız bırakmaktan da korktum. Fakat Cibril Baki mezarlığına gelmemi ve oradakilere istiğfar etmemi emretti.Ben nasıl söylemeliyim dedim. O da: Şöyle söyle buyurdu: Selâm bu diyarın ehli olan müminlere ve Müslümanlara olsun. Bizden önce gidenlere ve sonra gideceklere Allah rahmet eylesin. Allahın izniyle bizde size kavuşacağız (Müslim, Cenaiz: 35; İbn Mâce, Cenaiz: 36)
2011- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v) bir gece kalktı. Elbisesini giydi sonra dışarı çıktı. Ben de cariyem Berireye, Rasûlullah (s.a.v)i takib etmesini emrettim. O da: Rasûlullah (s.a.v), Baki mezarlığına kadar takib etti. Rasûlullah (s.a.v), Baki mezarlığının alt tarafında Allahın dilediği kadar bir zaman durdu. Sonra, geriye döndü. Cariyem ondan önce dönüp geldi ve olanları bana haber verdi. Sabah oluncaya kadar Rasûlullah (s.a.v)e bir şey söylemedim, daha sonra gece olan olayı anlattım. Ben, Baki kabristanındakilere dua etmek üzere gönderilmiştim buyurdu. (Müslim, Cenaiz: 35; İbn Mâce, Cenaiz: 36)
2012-Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), benim yanımda kaldığı gecelerde gecenin sonuna doğru Baki mezarlığına gider ve şöyle dua ederdi: Ey müminler topluluğunun yurdu, selâm sizlerin üzerine olsun. Bizler ve sizler yarın buluşacağız veya birbirimize şefaatçi olacağız. İnşaallah biz de size kavuşacağız. Allahım! Bakiul gargad mezarlığındakileri affet bağışla (İbn Mâce, Cenaiz: 36; Müslim, Cenaiz: 35)
2013-
2014- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Necaşi öldüğünde Peygamber (s.a.v): Onun için istiğfar edin buyurdu. (Müslim, Cenaiz: 22; Ebû Davud, Cenaiz: 62)
2015- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle haber vermiştir: Rasûlullah (s.a.v), Habeş ülkesinin hükümdarı Necaşi öldüğü gün onun ölümünü ashabına haber verdi ve Kardeşiniz için Allahtan bağışlanma dileyiniz buyurdu. (Müslim, Cenaiz: 22; Ebû Davud, Cenaiz: 62)
104- KABİRLERE KANDİL YAKMAK YASAKTIR
2016-
İbn Abbas (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v), kabirleri ziyaret eden kadınları, kabirleri
mescid edinenleri ve kabirlerde kandil yakanları lanetledi. (Ebû Davud, Cenaiz: 81; Tirmizî,
Cenaiz: 238)
105- KABİRLER ÜZERİNE OTURULMAZ
2017- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Sizden birinizin elbisesi yanıncaya kadar ateşle oturması kabir üzerinde oturmasından daha hayırlıdır. (Ebû Davud, Cenaiz: 76; İbn Mâce, Cenaiz: 45)
2018- Amr b. Hazm (r.a)den rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v): Kabirler üzerine oturmayınız buyurmuştur. (İbn Mâce, Cenaiz: 45; Ebû Davud, Cenaiz: 77)
106- KABİRLER MESCİD HALİNE GETİRİLEMEZ
2019-
Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle
buyurdu: Peygamberlerinin
kabirlerini mescid h
2020- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: Allah
peygamberlerinin kabirlerini mescid h
107- RASÛLÜLLAH MÜŞRİK VE MÜSLÜMAN KABİRLERİNİ ZİYARET ETTİ Mİ?
2021- Beşir b. Hasasiyye (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte yürüyordum. Müslümanların kabirlerine uğradı ve şöyle buyurdu: İşte bunlar; birçok kötülükleri geride bırakıp hayırlara ulaşan kimselerdir. Sonra müşriklerin kabirlerine uğradı ve: Bunlar da çok büyük hayırları geride bırakıp azâb içine gömülmüş kimselerdir buyurdu. Rasûlullah (s.a.v) yönünü diğer tarafa çevirince kabirler arasında ayakkabısı ile dolaşan birini gördü ve: Ey ayakkabıları ile dolaşan kimse, ayakkabılarını çıkar buyurdu. (Ebû Davud, Cenaiz: 78; İbn Mâce, Cenaiz: 46)
108- ÖLEN KİŞİ, YAKINLARININ AYAK SESLERİNİ DUYAR MI?
2022- Enes
(r.a)ten rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ölen
kimse kabre konulup yakınları oradan ayrılırken
onların ayak seslerini duyar. (Ebû
Davud, Cenaiz: 78; Buhârî, Cenaiz: 86)
109- KABİRDE SORGU SUAL VAR MIDIR?
2023- Enes b.
M
2024- Enes b.
M
111- İÇ HASTALIĞINDAN ÖLEN KİMSENİN DURUMU
2025-
Abdullah b. Yesar (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
112- ŞEHİDLERE KABİRDE SUAL YOK MUDUR?
2026- Raşit b. Sad (r.a), Rasûlullah (s.a.v)in ashabından birinden naklediyor: Bir adam, Rasûlullah (s.a.v)e: Ey Allahın Rasûlü! Müminlere, kabirde soru soruluyor, şehidlere sorulmuyor sebebi nedir? Diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Şehidin başındaki kılıç parıltısı, imtihan olarak yeter. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
2027- Safvan b. Ümeyye (r.a)den rivâyete
göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle demiştir: Taun
hastalığından, iç hastalıklarından, suda
boğularak ölenler ve lohusa durumunda ölenler; Allah ve
Rasûlünün istediği gibi yaşayıp bu şekilde ölürse
şehid sayılırlar. (Tirmizî, Cenaiz: 65; Ebû Davud, Cenaiz: 15)
113- KABİR ÖLÜYÜ SARIP SIKAR MI?
2028- İbn Ömer (r.a) den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Sad b. Muaz öyle bir kişidir ki, onun ölümüyle arş sallanmış, semanın kapıları açılmış; Meleklerden yetmiş bin kişi onun cenazesinde hazır bulunmuştur. Kabir onu önce sıkmış sonra genişlemiştir. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
2029- Bera (r.a)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbrahim sûresi 27. ayeti olan: Allah iman edenlerin durumunu dünya hayatında da ahirette de sapasağlam doğru ve sarsılmaz biçimde doğru söz olan kelime-i tevhid sözüyle sağlamlaştırılmış . Ayeti kabir azabı hakkında nazil olmuştur. (İbn Mâce, Zühd: 32; Ebû Davud, Sünnet: 27)
2030- Bera b. Âzib (r.a)ten rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: İbrahim sûresi 27. ayeti: Allah iman edenlerin durumunu dünya hayatında da ahirette de sapasağlam doğru ve sarsılmaz biçimde doğru söz olan kelime-i tevhid sözüyle sağlamlaştırılmış . Kabir azabı hakkında nazil olmuştur. Kabirde: Rabbin kimdir? Diye sorulur. Mümin olan kimse: Rabbim Allah, dinim de Muhammedin dinidir diye cevap verir; böylece Allah iman edenlerin durumunu dünya hayatında da ahirette de sapasağlam doğru ve sarsılmaz biçimde doğru söz olan kelime-i tevhid sözüyle sağlamlaştırılmış . Ayeti kabir azabı hakkında nazil olmuştur. (İbn Mâce, Zühd: 32; Ebû Davud, Sünnet: 27)
2031- Enes (r.a)ten rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), kabirden bir ses duydu ve: Bu kimse ne zaman öldü? buyurdu. Cahiliyye devrinde ölmüştü dediler. Rasûlullah (s.a.v) böyle olduğuna sevindi ve: Birbirinizi toprağa defnetmeyeceğiniz endişesi bende olmasaydı, Allahtan kabir azabındaki şu sesi size duyurması için dua ederdim. (Müsned: 11569)
2032- Ebu Eyyüb (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bir sefer güneş battıktan sonra dışarı çıkmıştı. Bir takım sesler işitmişti ve: Bu sesler kabirde azâb gören Yahudilerin sesleridir buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 87; Müslim, Cennet: 17)
115- KABİR AZABINDAN ALLAHA SIĞINMAK
2033- Ebu
Hüreyre (r.a)nin, Rasûlullah (s.a.v)den aktardığına göre,
Rasûlullah (s.a.v) şöyle demiştir: Allahım
kabir azabından Sana sığınırım, Cehennem
azabından Sana sığınırım, Hayatın ve
ölümün fitnelerinden Sana sığınırım, Mesih Dec
2034- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)in bu olaydan sonra kabir azabından dolayı Allaha sığındığını işittim. (Buhârî, Cenaiz: 87; Müslim, Mesacid: 25)
2035- Esma binti ebi Bekir (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v), bir gün kalktı ve kişinin kabirdeki çekeceği sıkıntılardan bahsetti. Rasûlullah (s.a.v) bundan bahsedince Müslümanlar öyle bir bağrıştılar ki, Rasûlullah (s.a.v)in ne söylediğini anlayamadım. İnsanların sesleri kesilince bana yakın olan bir adama: Allah senin iyiliğini versin. Rasûlullah (s.a.v)in son söyledikleri neydi? diye sordum. O da şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v)in son sözü: Bana vahyolundu ki, sizler kabirde Deccal fitnesine yakın bir imtihandan geçeceksiniz. (Müslim, Küsûf: 2; Buhârî, Cenaiz: 86)
2036- İbn Abbas (r.a)tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v); Kurandan bir sûre öğretir gibi şu duayı öğretirdi: Allahım Cehennem azabından Sana sığınırız, kabir azabından Sana sığınırız, Mesih Deccalin fitnesinden yine Sana sığınırız. Hayatın ve ölümün tüm fitnelerinden de yine Sana sığınırız. (Buhârî, Cenaiz: 86; Müslim, Mesacid: 25)
2037- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) yanıma gelmişti, yanımda da bir Yahudi kadını vardı ve siz kabirde imtihan olunacaksınız diyordu. Rasûlullah (s.a.v) bunu duyunca Yahudiler de aynı şekilde imtihan olunacaklar buyurdu. Aişe diyor ki: Birkaç gece geçmişti ki Rasûlullah (s.a.v): Sizin kabirlerde imtihan edileceğiniz bana vahy edildi buyurdu. Bundan sonra Rasûlullah (s.a.v)in (dualarında) kabir azabından Allaha sığındığını duydum. (Müslim, Mesacid: 25; Buhârî, Cenaiz: 86)
2038- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v): Kabir azabından, Deccal fitnesinden Allaha sığınır ve: Siz kabirlerinizde imtihana çekileceksiniz buyururdu. (Müslim, Mesacid: 25; Buhârî, Deavat: 36)
2039- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, bir Yahudi kadın gelip, kendisinden bir şeyler ister. Aişede ona bir şeyler verir. Bunun üzerine o Yahudi kadın: Allah seni kabir azabından korusun diye dua eder. Aişe diyor ki: O kadının bu sözü kafamı kurcaladı. Rasûlullah (s.a.v) gelince durumu ona haber verdim. Rasûlullah (s.a.v)de şöyle buyurdu: Onlar da kabirlerinde öyle bir azâb görecekler ki feryatlarını tüm hayvanlar bile işitecekler. (Müslim, Mesacid: 25; Buhârî, Deavat: 36)
2040- Yine Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Yanıma, Medine Yahudilerinden iki ihtiyar kadın gelmişti. O ikisi: Kabirde yatanlar kabirlerinde mutlaka azâb görecekler demişlerdi. Ben, onların yalan yanlış söylediklerini sandım ve söylediklerini kabul etmek içimden gelmedi. Onlar çıkıp gittiler. Daha sonra Rasûlullah (s.a.v) geldi ve ben: Ey Allahın Rasûlü! az önce iki Yahudi kadını geldi ve kabirdekiler kabirde azâb görecekler dediler, doğrumudur? dedim. Rasûlullah (s.a.v): Doğru söylemişler, onlarda kabirde öyle azâb görecekler ki seslerini tüm hayvanlar duyacaktır. Bundan sonra Rasûlullah (s.a.v)i her namaz kılışında kabir azabından Allaha sığındığını gördüm. (Müslim, Mesacid: 25; Buhârî, Deavat: 36)
116- KABİRLER ÜZERİNE AĞAÇ DİKİLMELİ Mİ?
2041- İbn Abbas (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Mekke ve Medine bahçelerinden birine uğramıştı, kabirlerinde azâb gören iki insan sesi duydu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Bunlar azâb görüyorlar ama büyük bir şeyden dolayı da değil. Sonra şöyle dedi: Evet bunlardan birisi küçük abdestini bozarken iyice sakınmıyordu; diğeri de insanlar arasında laf taşıyordu, koğuculuk yapıyordu. Sonra bir ağaç dalı getirilmesini emretti, onu ikiye böldü ve her birini bir kabrin üzerine dikti. Ey Allahın Rasûlü! niçin böyle yaptın? Denilince, şöyle buyurdu: Umulur ki bu ağaçlar kurumadıkça veya kuruyuncaya kadar bu kimselerin azabı hafifler. (Buhârî, Cenaiz: 81; İbn Mâce, Tahara: 26)
2042- İbn Abbas (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), iki kabre uğradı ve: Bu iki kişi azâb görüyorlar ama büyük bir şeyden dolayı da değil. Birisi, küçük abdestinden dolayı iyice temizlenmiyordu; diğeri ise koğuculuk yapıyordu buyurdu. Sonra yaş bir dal aldı ve ikiye böldü. Her kabre birini dikti. Oradakiler: Ey Allahın Rasûlü! niçin böyle yaptın? dediler. Rasûlullah (s.a.v): Umulur ki bu iki dal kuruyuncaya kadar onların azapları hafifler buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 81; İbn Mâce, Tahara: 26)
2043- İbn Ömer (r.a)den rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Dikkat edin, hepiniz öldüğünüzde sabah akşam kabirde size Cennet ve Cehennemdeki yeriniz gösterilir. Bu iş kıyamet günü dirilinceye kadar böylece devam eder gider. (Buhârî, Cenaiz: 89; İbn Mâce, Zühd: 32)
2044- İbn Ömer (r.a)den rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Sizden her biriniz öldüğünde sabah akşam ona Cennet ve Cehennemdeki yeri gösterilir.Cehennemliklerden ise Ateşliklerin makamı gösterilir ve burası senin makamındır denilir bu iş kıyamet günü dirilinceye kadar böylece devam eder gider. (Buhârî, Cenaiz: 89; İbn Mâce, Zühd: 32)
2045- İbn Ömer (r.a)den rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Sizden her biriniz öldüğünde kendisine sabah akşam gideceği yer gösterilir; Cennetliklerden ise, Cennetteki yeri, Cehennemliklerden ise, oradaki yeri gösterilir ve senin gideceğin yer burasıdır denilir. Allah, kıyamet günü tekrar diriltinceye kadar bu böylece devam eder gider. (Buhârî, Cenaiz: 89; İbn Mâce, Zühd: 32)
117- MÜMİNLERİN RUHLARI NEREDEDİR?
2046- Kab b.
M
2047- Enes (r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Mekke ile Medine arasında bir yerde Ömer ile beraberdik. Bedirde savaşanlardan bahsederek şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v), savaştan önce kafirlerin öldürülecekleri yerleri göstererek, İnşallah burası falan ve filan kimsenin öldürüleceği yerdir buyurdu. Ömer sözünü şöyle sürdürdü: Peygamber (s.a.v)i hak din üzere gönderen Allaha yemin olsun ki o kafirler peygamberin gösterdiği yerde öldürüldüler ve hepsi bir kuyuya atıldılar. Peygamber (s.a.v), kuyunun başına gelerek şöyle seslendi: Ey fülan oğlu fülan, Ey fülan oğlu Fülan, Rabbinizin vaad ettiği şeyi buldunuz mu? Ben Rabbimin bana vaad ettiği şeyi gerçek olarak buldum. Ömer dedi ki: Ey Allahın Rasûlü! ruhları olmayan cesetlerle konuşuyorsun! Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Onlara söylediğimi siz onlardan daha iyi işitemezsiniz. (Müslim, Cennet: 17; Müsned: 177)
2048- Enes
(r.a)ten rivâyete göre, şöyle demiştir: O gece Bedirde
öldürülen müşriklerin atıldığı kuyunun
başında bulunan Müslümanların hepsi Rasûlullah (s.a.v)in
sözünü duydular. Rasûlullah (s.a.v), ayakta şöyle sesleniyordu: Ey Ebu
Cehil b. Hişam, Ey Şeybe b. Rabia, Ey Utbe b. Rabia, Ey Ümeyye
b. Halef, Rabbinizin size vaad ettiği şeyi buldunuz mu? Ben Rabbimin
bana vaad ettiğini gerçekten buldum. Oradakiler: Ey Allahın
Rasûlü! Çürümüş, kokmuş leşlere mi sesleniyorsunuz? diye
sorunca, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Siz
onlara söylediklerimi onlardan daha iyi duyamazsınız. Fakat onlar
cevap vermeye güç yetiremezler. (Müslim,
Cennet: 17; Müsned: 5870)
2049-
İbn Ömer (r.a)den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v): Bedirdeki
öldürülenlerin atıldığı K
2050- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: Adem
oğullarını hepsinin (Muğire hadisinde
2051- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: Allah
buyurdu ki: Ademoğlu beni yalanladı, yalanlaması gerekmezdi.
Ademoğlu beni kötüledi, kötülememesi gerekirdi. Kulun beni
yalanlaması şöyledir: Onu ilk yarattığım gibi
tekrar diriltemeyeceğim sözüdür. Halbuki ikinci yaratma bana ilk
yaratmadan daha zor değildir. Kulun, Beni kötülemesi ve hakareti ise:
Allah, çocuk edindi sözüdür. Halbuki ben ikincisi olmayan tek
İlahım, hiçbir kimseye muhtaç değilim fakat herkes Bana muhtaçtır,
doğrulmadım ve doğurmadım ve hiçbir şeyde bana denk ve
eş olamaz. (Buhârî, Bed-il Halk: 1;
Müslim, Fiten: 17)
2052- Ebu
Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v)in şöyle söylediğini işittim: Kul,
hayatını boşa harcadı; hatta ölürken
yakınlarına: Ben ölünce cesedimi yakın, kalan
parçaları ufalatıp rüzgarlı bir günde denize atın der ve
şöyle devam eder: Allaha yemin olsun ki Allah, benim hakkımda
azâb verecekse yarattıklarından hiç kimsenin yapamayacağı
azabı verir, yakınları onun dediğini yaptılar
Allahta
o kimsenin küllerinin dağıldığı yerlere emir vererek
aldığınızı geri verin der ve o kimsenin tüm
parçaları bir araya gelip dikilir. Allah, o kimseye: Niçin böyle
yaptın? buyurunca o kişi: Senden korktuğum için diye cevab
verir. Bunun üzerine Allahta o kimseyi affeder. (Buhârî, Bed-il Halk: 1; Dârimi, Rıkak: 92)
2053- Huzeyfe
(r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Sizden
önce yaşayanlardan bir kimse yaptıklarından dolayı
kötü zanna kapılarak ölümü yaklaşınca
yanındakilere şöyle dedi: Ben ölürsem cesedimi yakın
sonra kalan kül ve kömür durumundaki parçaları öğütün,
onları da denize atın. Çünkü Allahın gücü beni
azablandırmaya yeter ve Allah beni bağışlamaz dedi.
Allahta meleklerine emretti, o parçacıklar bir araya geldi ve ruhuyla
birleşti. Allah ona: Niçin böyle yaptın? diye sordu. O kimse
de: Senden korktuğumdan dolayı diye cevap verdi. Bunun üzerine
Allahta o kimseyi bağışladı. (Buhârî, Bed-il Halk: 1; Dârimi, Rıkak: 92)
2054- İbn Abbas (r.a)tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)i minberde şöyle söylerken işittim: Sizler, Allahın huzuruna yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak çıkacaksınız. (Buhârî, Rıkak: 45; Tirmizî, Sıfat-ül Kıyame: 3)
2055- İbn Abbas (r.a)ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kıyamet günü insanlar çıplak ve sünnetsiz olarak haşrolacaklar. İnsanlar içersinde ilk giydirilecek olan İbrahim (a.s) dir. Rasûlullah (s.a.v) daha sonra Enbiyâ sûresi 104. ayetini okudu: Tüm kainatı ilk defa nasıl yarattıksa tekrar yine öyle yaratacağız (Buhârî, Rıkak: 45; Tirmizî, Sıfat-ül Kıyame: 3)
2056- Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kıyamet günü insanlar çıplak, yalınayak ve sünnetsiz olarak diriltilecekler. Aişe peki insanların avret yerleri ne olacak, birbirlerine bakmayacaklar mı? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: O zaman herkesin kendine yetecek kadar derdi, sıkıntısı ve meşguliyeti vardır. (Buhârî, Rıkak: 45; İbn Mâce, Zühd: 33)
2057- Yine
Aişe (r.anha)dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle
buyurdu: Sizler
kıyamet günü çıplak, yalınayak ve sünnetsiz olarak mahşer
yerinde toplanacaksınız. Ben: Kadınlar ve erkekler bir
arada birbirlerinin avret yerlerine bakmazlar mı? dedim. Rasûlullah
(s.a.v): O gün o
kadar korkunç bir gündür ki kimsenin kimseye bakacak h
2058- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) buyurdular ki: İnsanlar kıyamet günü üç gurup olarak haşrolunurlar; birinci gurup, ahiretteki Cenneti özleyen ve dünya hayatından nefret edenlerdir. İkinci gurup ise ikisi, üçü, dördü ve on kişisi bir deve üzerinde oraya gelirler, geriye kalanlar ise üçüncü gurup olup ateştedirler. Onlar nerede istirahat ederlerse ateşte onlarla birliktedir. Onların geceledikleri yerde ateşte yanlarındadır. Sabahladıklarında ise yine ateş onlarla beraberdir. Akşamladıklarında ise yine ateş onlarla beraberdir. (Buhârî, Rıkak: 45; Müslim, Cennet: 17)
2059- Ebu Zer (r.a)den rivâyete göre,
şöyle demiştir: En doğru sözlü olan ve sözleri
tasdik olunan Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: Kıyamet
günü insanlar üç gurup olarak haşredilirler. Bir gurup binekli,
karınları doymuş ve giyinmiş haldedirler. Bir gurup ise
melekler tarafından yüzü koyun süründürülecekler ve onların hepsi
Cehennemde toplanmış olacaklardır. Üçüncü gurup ise;
Allahın arkalarından gönderdiği bir afetle yürüyecekler,
koşacaklar. O derece koşacaklar ki kıymetli bir bahçeyi bir deve
semerine verseler bile onu almak için durmayacaklardır. (Müsned: 20483)
119- KIYAMETTE İLK OLARAK KİM GİYDİRİLECEK?
2060-
İbn Abbas (r.a)ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v), bir gün vaz
etti ve şöyle buyurdu: Ey
insanlar, sizler Allahın huzurunda çıplak olarak
haşredileceksiniz (Ebu Davud yalınayak ve sünnetsiz ilavesini
yapmış, Veki ve Vehb ise ilk yarattığımız
şekilde tekrar yaratacağız ayetine göre çıplak ve
sünnetsiz ilavesini yapmışlardır.) Kıyamet
günü kendisine ilk elbise giydirilen İbrahim (a.s) olacaktır. O gün
Ümmetimden bir kısmı getirilecek (Ebu Davud gelecek Veki
ve Vehb ise getirilecek dediler) ve
hesabı sol taraflarından görülen kimselerin arasına
atılacaklar. O zaman ben Ey Rabbim onlar benim ashabımdandır
diyeceğim. Bana, sen onların aralarından ayrıldıktan
sonra onların neler ortaya çıkardıklarını bilmiyorsun
denilecek. Ben de s
120- CENAZE SAHİBLERİNE BAŞSAĞLIĞI DİLEMEK
2061- Muaviye b. Kurre (r.a), babasından naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v) bir yerde bulunduğunda ashabından bir kısmı da orada bulunurdu. Onlar arasında bir adam vardı ki küçük çocuğunu sırtında getirir ve önüne oturturdu. Onun çocuğu öldü, çocuğun ölümünü hatırlayıp toplantının ahengini bozma korkusuyla bu adam sohbete gelmemeye başladı. Rasûlullah (s.a.v) onu göremeyince, falan kimseyi göremiyorum, ona ne oldu? diye sordu. Oradakiler: Ey Allahın Rasûlü! yanında getirdiğini gördüğün o çocuk öldü dediler. Rasûlullah (s.a.v): O adamı buldu ve çocuğunu sordu, o da öldüğünü söyledi. Rasûlullah (s.a.v) ona, başsağlığı diledi ve şöyle buyurdu: Ey falan kimse yaşadığın sürece ondan faydalanman mı? daha iyidir yoksa Cennet kapılarından birine geldiğinde çocuğunun senden önce koşup kapıyı sana açması mı? Hangisi daha çok hoşuna gider? Adam: Ey Allahın Peygamberi, tabii ki onun benden önce koşup Cennet kapısını açmasını isterim. Deyince, Rasûlullah (s.a.v): Öyleyse istediğin olacaktır buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
121- MUSA (A.S) ÖLMEK İSTEMEMİŞ MİYDİ?
2062- Ebu Hüreyre (r.a)den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ölüm meleği, Musa (a.s)a gönderilmişti. Musa, meleğe bir tokat attı ve gözünü çıkardı. Melek: Beni gönderdiğin bu kulun, ölmek istemiyor dedi. Allah, Meleğe gözünü iade ederek, Ona: Tekrar git ve şöyle söyle: Elini bir öküzün sırtına koysun, elinin altındaki her bir kıl kadar sene olarak ömür verilecektir buyurdu. Musa dedi ki: Rabbim ondan sonra ne olacak? Allah: Öleceksin buyurdu. Musa: Öyleyse ölüm şimdi gelsin dedi ve Arzı Mukaddese bir taş atımı yaklaştırılarak ruhunun alınmasını istedi. Rasûlullah (s.a.v) buyurdu ki: Eğer ben, Musanın ölüp defnedildiği o yerde olsaydım, yolun kenarında ve kırmızı bir kum yığınının altındaki kabrini size gösterirdim. (Buhârî, Cenaiz: 68; Müslim, Fedail: 42)