6-
NAMAZDA TEŞEHHUD (TAHİYYAT OTURUŞU) VE OKUNACAK DUALAR
Peygamber
Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'den Sabit Olan Teşehhüd Duaları Şu Üçüdür
Teşehhüdden
Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'e Salât Getirmek
Son
Teşehhüd'den Sonra Dua Okumak
Namazdan
Çıkmak İçin Selam Vermek
İnsan
Namazda İken, Kendisi İle Konuşan Kimseye Söylenecek Zikirler
Namazdan
Sonraki Dualar Ve Zikirler
Sabah
Namazından Sonra Allah'ı Teâlâyı Zikretmek
Bil ki, iki rekâttan
ibaret namazlarda -sabah ve nafile namazları gibi-yalnız ve teşehhüd (tahiyyata
oturuş) vardır. Eğer namaz iki veya üç rekâth olursa, bunlarda iki teşehhüd
vardır ki, bunlara birinci ve ikinci teşehhüd edinilir. Mesbûk olan (namazın
bazı rekâtında imama yetişemeyen) kimse için üç teşehhüd mümkün olduğu gibi,
akşam namazında da ona dört teşehhüd gerekebilir. Meselâ: İmama, akşam
namazının ikinci rekâ-tının rükû'undan sonra yetişen bir mesbûk, ikinci rekâtın
teşehhüdünde imama uyar, ondan sonraki ikinciye de uyar, (böylece imamla iki
teşehhüd yapmış olur). İkinci rekâtın rükû'una yetişmediğinden, iki rekât kazaya
bırakmış ve imamla yalnız bir rekât kılmış olur. İmam selâm yerdikten sonra
kılamadığı iki rekâtı yerine getirmek için kalkar; bir rekât kıldıktan sonra
teşehhüde oturur; çünkü onun ikinci rekâtı oluyor. Sonra üçüncü rekâtı kılar
ve arkasında oturur, teşehhüd yapar. Böylece te-şehhüdleri dört adet olur.
Bir kimse dört
rekâttan fazla, yüz rekât gibi nafile namaz kılmaya niyet etmiş olursa, muhtar
olan iki teşehhüdden fazla yapmamaktır. Niyet ettiği miktar namazdan iki rekât
kıldıktan sonra teşehhüde oturur. Sonra iki rekât daha kılarak ikinci teşehhüde
oturur ve selâm verir.
Alimlerimizden bir
cemaat demiştir ki, iki teşehhüdden fazla yapmak caiz olmaz ve iki teşehhüd
arasında da iki rekâttan ziyade yapılmaz. Ancak iki teşehhüd arasında (akşam
namazında olduğu gibi) bir rekât olur. İki teşehhüde ilave yapılsa, yahut, iki
teşehhüt arasında iki rekâttan çok yapsa, namazı batıl olur. Diğer bazı alimler
de demişlerdir ki, her rekâtta teşehhüd yapmak caizdir; fakat doğru olan, her
iki rekâtta bir teşehhüd yapmaktır, her bir rekâtta değil... En doğrusunu
Allah bilir.
Bil ki, son (ikinci)
teşehhüd, Şafi'î, Hanbelî ve pek çok alimlere göre vacibdir. İmam Malik ve Ebû
Hanife'ye göre sünnettir. (Burada ya musannif yanılmıştır, yahud matbaa hatası
olmuştur. Çünkü son oturuş, Hanefî mezhebinde farzdır, sünnet olduğuna kail
bir imama metinlerde rastlanmamaktadır. Ancak birinci oturuş (teşehhüd) vacib
ise de, İmam Ta-havî ve İmam Kerhî, bunun sünnet olduğunu söylemektedirler.
Hanefî alimlerinin bu birinci oturuşta ihtilâfları vardır.)
Birinci teşehhüd ise,
Şafiî, Malikî, Hanefî (beyan edilen ihtilâfla) ve çoklarına göre sünnettir.
İmam Ahmed'e göre de vacibdir. Şafi'i mezhebine göre, bir kimse bu teşehhüdü
terk ederse, namazı sahîh olur; ancak ister kasden ve ister yanılarak terk
etmiş olsun, yanılma secdesi yapar. En doğrusun Allah bilir.
148-
Birincisi, İbni Mes'ud'un (Radıyallahu Anh), Resûlüllah Sallal-Iahu Aleyhi ve
Sellem'den yaptığı rivayettir:
"Ettehiyyâtü
lillâhi, vesselâvâtü vettayyibâtü, esseîâmü ahyke eyyü-hennebiyyü ve
rahmetullâhi ve berekâtühu. Esseîâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâîihîn. Eşhedü
en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne muhamme-den abdühû ve resüiühu"
(Gerçek mülk ve azamet
Allah'a mahsustur, bütün ibâdetler ve tertemiz zikirlerle ameller de...
Allah'ın selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey
Peygamber!... Allah'ın selâmeti bizim üzerimize ve Allah'ın salih kulları
üzerine olsun... Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına sahicilik ederim ve
yine şahidlik ederim ki, Muhammed, Allah'ın kuludur ve onun Resulüdür)"[1]
149- İkincisi,
İbni Abbas'ın (Radıyallahu Anhüma) Resûlüllah Sallal-lahu Aleyhi ve Sellem'den
rivayet ettiğidir:
"Ettehiyyâtü'I-mübârekâtü,
esselavâtü't-tayyibâtü lillâhi. Esseîâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi
ve berekâtühu. Esseîâmü aleyna ve alâ ibâdillâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe
illallah ve eşhedü enne mu~ hammeden resûlüllah"
(Mübarek olan ulu
sıfatlar, bütün ibâdetler ve tertemiz zikirlerle ameller Allah'a mahsustur.
Allah'ın selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey peygamber!...
Allah'ın selâmeti, bizim üzerimize ve Allah'ın salih kullan üzerine olsun...
Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına şahidlik ederim ve yine şahidlik
ederim ki, Muhammed Allah'ın Resûlüdür)"[2]
150-
Üçüncüsü, Ebû Musa El-Eş'ârî'nin (Radıyallahu Anh), Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'den rivayetidir.
"Ettehiyyâtü't-tayyibâtü's-salavâtü
lillâhi. Esseîâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu.
Esseîâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâîihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve
enne muhammeden abdühû ve resûlühü"
(Bütün kemal
sıfatları, bütün ibâdet ve tertemiz zikirlerle ameller Allah'a mahsustur.
Allah'ın selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey
Peygamber!... Bizim de üzerimize ve Allah'ın salih kullarının üzerine de selâm
olsun. Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına ve Muhammed O'nun kulu ve Resulü
olduğuna şahidlik ederim"[3]
151-
Kasım'dan güzel bir isnadla rivayet edildiğine göre denmiştir ki, Aişe
(Radıyallahu Anha) bana öğreterek, bu Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in Teşehhüdüdür dedi:
"Ettehiyyâtü
lillâhi vesselavâtü vettayyibâtü. Esselâmü aleyke eyyii-hennebiyyu ve
rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve aîâ ıbâdillâhi's-sâlihîn.
Eşhedii en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne muhamme-den abdühû ve
rasûlühû."[4]
Bu rivayette güzel bir
fayda vardır ki, o da, peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in teşehhüdü,
bizim teşehhüdümüzün lâfzıdır.
152- Abdurrahman
ibni Ömer'den sahîh isnadlarla rivayet edildiğine göre, babası Ömer'in
minberde insanlara teşehhüdü öğreterek şöyle dediğini işitmiştir: Teşehhüd için
şunu deyiniz:
"Ettehiyyâtü
lilâhi, ezzâkiyâtü lillâhi, etteyyibâtü's-salavâtü lillâhi. Esselâmü aleyke
eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve ala
ibâdi'lîâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne nnuhammeden
abduhû ve rasûlühû."
(Mülk ve azamet
Allah'a mahsustur, çok sevablar Allah'a mahsustur, tertemiz zikir ve ibadetler
Allah'a mahsustur. Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri senin üzerine
olsun, ey peygamber!... Selam bizim üzerimize ve Allah'ın salih kulları
üzerine olsun. Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına şahidlik ederim. Ve yine
şahidlik ederim ki, Muhammed O1-nun kuludur ve Resulüdür.)"[5]
153- Hazreti
Aişe'den (Radıyallahu Anha) rivayet edildiğine göre, o teşehhüd ettiği zaman
şöyle söylerdi:
"Ettehiyyâtüttayyibâtü's-salavâtu'z-zâkiyâtu
Hllâhi. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden abduhû ve rasûlühû.
Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ
ve alâ ibâ-dillâhissâlihîn."
Diğer bir rivayete
göre de; Hazreti Aişe'nin (Radıyallahu Anha) şöyle teşehhüd ettiği rivayeti de
vardır:
"Ettehiyyâtüssalavâtü'ttayyibâtü'z-zâkiyâtü
lillâhi. Eşhedü en lâ ilahe illâllâhu vahdehûî lâ şerike leh. Ve enne
muhammeden abdühû ve re-sûlühu. Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi
ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve ala ibâdillâhissâlihîn."[6]
154- İbni
Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayete göre, İbni Ömer teşehhüd ederek
şöyle söylerdi:
"Bismillâhi,
ettehiyyâtü lillâhi, essalavâtü lillâhi, ezzâkiyâtü lillâhi. Esselâmü
alennebiyyi ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve alâ
ibâdillâhis'sâlihîn. Şehidtü en lâ ilahe illallah. Şehidtü enne muhammeden
resûiüllah. "[7] En iyisini Allah bilir.
Bunlar teşehhüdün
nevileridir. Beyhakî demiştir ki, Resûiüllah Sal-İallahu Aleyhi ve Sellem'den
sabit olan bu husustaki hadîsler üç tanedir: İbni Mes'ûd Hazretlerinin hadîsi,
îbni Abbas Hazretlerinin hadîsi ve Ebû Musa Hazretlerinin hadîsi... Bu,
Beyhakî'nin sözüdür. Ondan başkası da demiştir ki, bu üç hadîs sahihtir; ancak
en sahihleri, İbni Mes'ûd Hazretlerinin rivayet ettiği hadîstir.
Bil ki, zikri geçen
teşehhüdlerden herhangi biri ile teşehhüd yapılırsa caizdir. İmamımız Şafi'î ve
ondan başka alimler (Allah hepsinden razı olsun) böyle kabul etmişlerdir. İmam
Şafi'î Hazretlerine göre bu teşeh-hüdlerin en faziletlisi, İbni Abbas'ın
(Radıyallahu Anhüma) hadîsidir.Çünkü onda (Mübârekât) sözü ziyadedir.
Bu teşehhüdlerde
genişlik ve muhayyerlik olmasından dolayı ravile-rin lâfızları değişik
olmuştur. En iyisini Allah bilir.
En uygun olan, ilk üç
teşehhüdden birini tam olarak okumaktır. Acaba okunan bu teşehhüdün bir kısım
lâfızlarım kaldırmak kifayet eder mi? Bu hususta tafsilât vardır:
Bilinmelidir ki,
teşehhüdde geçen "Mübârekât, Salavât, Tayyibât, Zâkiyât" lâfızları
sünnettir, şart değildir. Eğer bunlar kaldırılarak: "Et-tihayyâtu lillâhi,
esselâmü aleyke eyyühennebiyyu..." sonuna kadar okunmuş olursa, bunun
cevazında bizde muhalefet yoktur. Fakat: "esselâmü aleyke
eyyühennebiyyu..." sonuna kadar okunması vacibdir; bundan hiç bir şey
kaldırmak caiz değildir; yalnız: "Ve rahmetullâhi ve berekâtühu"
lâfızları üzerinde alimlerimizin üç görüşü vardır:
1- Bu iki
lâfızdan hiç birini kaldırmak caiz değildir ve bu görüş en sahîh olandır.
Çünkü hadîs-i şerifler bu lâfızlar üzerinde ittifak etmektedirler.
2- İki lâfzı da kaldırmak caiz olur.
3-
"Berekâtuhu" lâfzının kaldırılması caizdir; "Rahmetullâhi"
sözünün kaldırılması değil...
Alimlerimizden Ebû
Abbas b. Süreye şöyle demiştir. Teşehhüdü yalnız şu sözlerle ifade etmek caiz
olur: "Ettehiyyâtü lillâhi. Selâmün aleyke eyyühennebiyyu. Selâmün aîâ
ibâ-dilîâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden resûiüllah."
Rivayetlerin çoğunda "El-Selâm = ESSELÂM" kelimesi, lamı tarifledir.
Bazı rivayetlerde ise (burada geçtiği gibi), lamı tarifsiz "Selâmün"
şeklindedir. Yani iki yerde lamı tarifli veya lamı tarifsiz geçer. Bunların
ikisi de caiz ise de, alimlerimize göre lamı tariflisi daha faziletlidir; çünkü
bu rivayet daha çoktur ve harfler de bunda ziyade olduğundan ihtiyat bundadır.
Tahiyyattan önce
"Besmele" getirme işine gelince; "Neseî ve Beyha-kî sünenlerinde
ve bu ikisinden başkasında "Besmele"nin isbatı merfu' hadîs olarak
bize rivayet edilmiştir. Nitekim İbni Ömer'in teşehhüdünde geçmişti. Fakat
hadîs alimlerinden Buharı, Nese'î ve bunlardan başkası demiştir ki, besmeleyi
ziyade olarak söylemek, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sahîh olarak
sabit olmuş değildir. Bunun içindir ki, alimlerimizin çoğunluğu, teşehhüdde
"Besmele" getirmek müstahab değildir, demişlerdir. Bir kısım
alimlerimiz de müstahab olur, demişlerdir. Muhtar olan, besmeleyi
getirmemektir; çünkü teşehhüdü rivayet eden ashabın çoğunluğu, besmeleyi
rivayet etmemişlerdir.
Bil ki, teşehhüd duası
okunurken, sıra üzere okumak (kelimelerin yerini değiştirmemek) müstahabdır;
vacib değildir. Alimlerin çoğunluğuna göre, muhtar olan sahîh mezhebde, bir
kısım kelimeleri bir kısmı üzerine takdim etmek caizdir. îmam Şafi'î (Allah ona
rahmet etsin), ÜMM kitabında böyle kaydetmiştir. Fakat, Fatiha lâfızlarında
olduğu gibi, bunda da caiz olmaz, diyen olmuştur. Ancak bazı rivayetlerde,
Besmelenin Şe-hâdet lafzı üzerine takdîm edilmiş olması, işin cevazına delâlet
eder. Nitekim daha önce geçtiği üzere bazı rivayetlerde de, Besmele sonraya
bırakılmıştır.
Fatiha sûresi ise,
lâfız ve tertib bakımından da mu'cizdir; onun lâfızlarının yerini değiştirmek
caiz olmaz. Bir de, arabca okumasını bilen kimse için, yabancı dil ile teşehhüd
yapmak caiz değildir. Arabca okuyamayan kimse, kendi lisanı ile okur ve İftitah
tekbîri bahsinde belirtiğimiz gibi, arabcasını öğrenir.
Teşehhüdün gizli
okunması, müslümanların icmaına binaen sünnettir.
155-
Abdullah b. Mes'ud'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle
demiştir:
"Teşehhüdü gizli
okumak, sünnettendir. "[8]
Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e son teşehhüdden sonra "SALÂT" getirmek (ona rahmet
duasında bulunmak), Şafi'î mezhebinde vacibdir; eğer bu teşehhüdde okunmazsa,
namaz sahîh olmaz. Fakat sahîh ve meşhur mezhebe göre, Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in Âl-i (ailesi) üzerine Salât getirmek vacib değildir;
müstehabdir. Bazı imamlarımız da demişlerdir ki, bu da vacibdir.
En faziletli
"Salât" duası şöyle demektir:
"AUâhümme salli
aîâ muhammedin abdike ve resûlike'n-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âli muhammedin ve
ezvâcihi ve zürriyyetihi ve kemâ sal-leyte aîâ ibrâhîme ve alâ âl~i ibrahim ve
bârik alâ muhammedin ennebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âli muhammedin ve ezvâcihi ve
zürriyyetihi kemâ barekte alâ ibrâhîme ve alâ âl-i ibrâhîme fi'1-âîemîne inneke
hamîdün mecîd."
(Allah'ım! Ümmî olan
kulun ve Peygamberin, Resulün Muhammed'e rahmet et. Hazreti İbrahim'e ve
ftl'ine rahmet ettiğin gibi, Muhammed'in de âl'ine, zevcelerine ve zürriyyetine
rahmet et. Ümmî Peygamberin Muhammed'e, Muhammedin âl'ine, zevcelerine,
zürriyyetine, bütün alemlerde İbrahim'e ve İbrahim'in âline bereket verdiğin
gibi bereket ver. Muhakkak ki Sen, hamd edilmeye lâyıksın, şeref ve kerem
sahibisin.)"[9]
Bu şekildeki
"Salât", Buharî ve Müslim'in Sahîh'lerinde, Kâ'b b. Üc-re'den, Ücre
de Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet etmek suretiyle bize
intikal etmiştir; ancak bu rivayetin bir kısmı, sahîh olarak Kâ'b
hazretlerinden başkasından değişik lâfızlarla rivayet edilmiştir. Buna dair
geniş bilgi, "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Salât"
getirmek bölümünde verilecektir; yüce Allah dilerse... En iyisini Allah bilir.
Getirilmesi vacib olan
salât: "Allâhümme salîi ale'n-nebiyyi" sözüdür. İnsan dilerse:
"Sallallâhu alâ
muhammedin"
der. İsterse:
"Sallallâhu alâ
resûlihi" veya Sallallâhu ale'n-nebiyyi der. Bizde şu görüşler vardır:
Birincisi,
"AHâhümme salli
alâ muhammedin" sözünden başkası caiz olmaz. İkincisi,
"Ve sallallâhu
alâ ahmede"
söylemek caiz olur.
Üçüncüsü,
"Saliaîlâhu
aley" de söylenebilir. En doğrusunu Allah bilir.
Birinci oturuşta
(teşehhüdde), Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e Salât getirmek ittifakla
vacib değildir, (Hanefî mezhebinde mekruhtur ve okunursa, kıyam tehir
edildiğinden sehiv secdesi gerekir. Hanefî mezhebinde, bilindiği gibi teşehhüd
lâfızları da başka rivayete binaen değişiktir). Şafi'î mezhebinde, birinci
oturuşta teşehhüdden sonra Peygambere Salât getirmek, müstahab olup olmayacağı
üzerinde iki görüş vardır. Sahîh olan birinci görüşe göre, Peygambere Salât
getirmek müstahab olur; fakat âl'ine müstahab olmaz. İkinci görüşe göre,
Peygamberin âl'ine de Salât getirmek müstahab olur. Bize göre birinci
teşehhüdde dua okumak müstahab olmaz; mekruh olur, alimlerimiz demiştir. Çünkü
birinci oturuşta hafiflik esastır; ikinci oturuş böyle değildir, uzatılması
gereklidir. En doğrusunu Allah bilir.
Bil ki, son teşehhüd'den
sonra dua okumak, ihtilafsız olarak meşrû'dur.
156-
Abdullah ibni Mes'ûd'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber
Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, ona teşehhüdü öğrettikten sonra, sonunda şöyle
buyurdu: "Sonra istenen dua yapılır." Buharî'nin başka bir
rivayetinde: "Dilerse dua yapar.’'’ şeklindedir. Müslim'in de bir
rivayetinde: "Sonra, dileklerden istediğini seçerek dua yapsın."
ifadesi vardır.[10]
Bil ki, bu dua
müstahabdır; vacib değildir. İmam oİmayan kimse için, bu duayı uzatmak müstahab
olur; Kişi, ahiret ve dünya işlerinden dileyip dua eder. İnsan, rivayet edilen
duaları okuyabildiği gibi, dizmiş olduğu sözlerle de dua edebilir; ancak
rivayet edilen duaları okumak daha faziletlidir. Rivayet edilen dualar,
çeşitli ülkelere göre değişiktir. Biz burada en faziletli olanı gösteriyoruz
ki, o da Buharî ve Müslim'de rivayet edilen şu hadîs bunlardan biridir:
157- Ebû
Hüreyre'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah
Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz,
son teşehhüdü tamamladığı zaman, dört şeyden Allah'a sığınsın: Cehennem
azabından, kabir azabından, hayâtın ve ölümün fitnesinden, kör deccal'm
şerrinden..." Bunu Müslim, çok değişik rivayet yollan ile tesbit etmiştir.
Bunlardan bir rivayet de şöyle:
"Sizden biriniz
teşehhüd yaptığı zaman, Allah'a sığınarak şöyle desin:
"Allâhümme innî
eûzü bike min azâbi cehenneme ve min azâbi'î-kabri ve mine'i-mahyâ ve'1-memâti
ve min şerri fitneti'l-mesîhi'd-deccâli."
(Allah'ım! Cehennem
azabından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden, kör Deccal'in
fitnesinin şerrinden Sana sığınırım."[11]
158- Hazreti
Aişe'den (Radıyall'ahu Anha) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallâhu
Aleyhi ve Sellerrı getirmiş olduğu "Salât" da şöyle dua ederdi:
"Allâhümme innî
eûzü bike miti azâbi'l-kabri ve eûzü bike min fitneti'l-mesfhi'd-deccâli ve
eûzü bike min Ifitneti'l-mahyâ ve'1-memâti. Ailâhüm-me innî eûzü bike
mine'1-me' seitıi ve'1-mağremi"
(Allah'ım! Kabir
azabından ben Sana sığınırım, kör Deccal'in fitnesinden Sana sığınırım,
hayatın ve Ölümün fitnesinden Sana sığınırım. Allah'im! Günahdan ve borçtan ben
Sana sığınırım. "[12]
159-Hazreti
Âli'den (Radıyallahu ânh) rivayet edildiğine göre Resû-Iüllah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem namaz kıldığı zaman, teşehhüd ile selâm arasında son olarak şunu
söylerdi:
"Allâhümmeğfir
îîmâ kaddemtü ve mâ ahhartü ve mâ esrertü ve mâ a'lentü ve mâ esrertü \ve mâ
ente a'lemu bihi mirim. Ente'l-mukaddimu ve ente'l-muahhiru lâ\ilâhe illâ
ente."
(Allah'ım! İşlediğini
ve işleyeceğim,; gizli ve aşikâre yaptığım, aşırı gittiğim ve benden daha iyi
bildiğin kusurlarımı bağışla. İleri götürüp yükselten ve geri bırakıp hor1
yapansın. Senilen başka hiç bir ilâh yoktur)[13]
160-
Abdullah b. Ami; b. El As yoluyla Ebû Bekir Es-Sıcldîk'dan (Radıyallahu Anhüm)
Resûliîllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e şöyle dediğini rivayet ettik: Bana
bir iiua öğret ki, ben namazımda onunla dua edeyim. Peygamber, şöyle söyle
dedi:
''Allahümme inni zalemtü
nefsî zulmen kesîren ve lâ yağfiru 'z-zünûbe illâ ente. Fağfir lîmağfireten
rrıin mdikej verhamniinneke ente'l-ğafûru'r-rahîm."
(Allah'ım! Ben,
nefsime çok büyük zulüm yaptım. Senden başkası da günahları bağışlayamaz.
Katından bana mağfiret buyur ve bana merhamet et. Muhakkak ki Sen çok
bağışlayansın çok merhamet edensin.”[14]
Buharî, Beyhakî ve
bunlardan başk;a imamlar, namazın sonunda bu hadîs ile dua yapılması hükmüne
vardılar ki, bu güzel bir istidlaldir. Çünkü Hazreti Ebu Bekir'in (Radıyallahu
Anh): "Namazımda yapacağım dua" sözü, namazın tümüne şamil olur ve
naımazda duanın yeri de bu teşeh-hüdden sonradır.
161- Ebû
Salih Zekvan'dan, o da bir sahabîden rivayet ettiğine göre, Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir adama sordu:
"Namazda nasıl
söylersin (dua edersin)?" Adam cevab verdi: - Teşehhüd ederim ve şöyle
derim:
"Allâhümme innî
es'elüke'l-cennete ve eûzü bike minennâri.
O kadar var ki, ben
senin fısıldaman gibi ve Muaz'm fısıldaması gibi güzel yapamıyorum. Bunun
üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
"Cennet ile
cehennem arasında fısıltı yap (Cenneti iste ve Cehennemden Allah'a sığın)"
En doğrusunu Allah bilir.[15]
Her yerde yapılması
müstahab olan dua şudur:
' 'Allah ümme innî es
'elüke '-afve ve '1-âfiyete. Allah ümme innî es 'elüke’l-hüdâ ve't-tükâ
ve'l-afâfe velğına
(Allah'ım, Senden afv
ve afiyet isterim. Allah'ım, Senden hidayet, takva, kanaat ve nefis zenginliği
isterim.) En doğrusunu Allah bilir.
Bil ki, namazdan
çıkmak için selâm vermek, namazın rükünlerinden bir rükündür ve namazın
farzlarından bir farzdır; selâmsız namaz sahîh olmaz. Bu hüküm, Şafi'î'nin,
İmam Malik'in, İmam Ahmed'in, ilk ve son devir alimler çoğunluğunun mezhebidir.
(Hanefî mezhebinde ise selâm, namazdan bir rükün değil, vacibdir.) Sahîh ve
meşhur hadîsler bunu, böylece açıklıyor. Bil ki, selâmda en mükemmel olan sağa
şöyle demektir:
"Esselâmu Aleyküm
veRahmetullahi", sol tarafa da: "Esselâmu Aley-küm ve
Rahmetullahi".
Bu şekildeki selâm
sözüne,
"Ve
berekâtühû"
kelimesini ilâve etmek
müstahab olmaz; çünkü Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den meşhur olarak
rivayet edilene aykırı düşer. Her ne kadar Ebû Davud'un rivayetinde bu ilâve
varsa ve bunu alimlerimizden de çoğu söylemişlerse de hadîs şazdır, bizim başta
söylediğimiz meşhurdur. En doğrusunu Allah bilir.
Namaz kılan kimse,
ister imam olsun, ister imama uyan olsun, ister yalnız başına bulunsun, ister
az cemaate imam olsun, ister farz namaz kılsın, ister nafile namaz kılsın, bütün
bunlarda yukarda anlattığımız gibi, sağa ve sola başını çevirerek iki selâm
verir. Ancak vacib olan bir selâmdır, ikinci selâm sünnettir. Eğer bu ikinci
selâmı terk ederse, ona zarar vermez. Sonra selâm lâfzından vacib olan
"Esselâmu Aleyküm" demektir. Eğer: "Selâmun Aleyküm" demiş
olursa sahîh olan görüşe göre kifayet etmez. Eğer: "Aleykümüsselâm"
derse sahîh olan görüşe göre caizdir.
Eğer: "Esselâmu
Aleyke", yahud: "Selâmî Aleyke", yahud: "Selâmı
Aleyküm", yahud: "SelâmuIIahi Aleyküm", yahud tenvinsiz:
"Selâ-mu Aleyküm", yahud: "Esselâmu aleyhim" söylerse,
ihtilafsız bunlarla namaz caiz olmaz. Eğer bilerek ve kasden bunu yaparsa
namazı ihtilafsız batıl olur; yalnız: "Esselâmu Aleyhim" sözü ile
namazı batıl olmaz; çünkü bu bir duadır. Fakat yanılarak bunlardan birini
söylerse, namaz batıl olmaz; ancak yeniden doğru selâm vermesi gerekir.
Eğer imam yalnız bir
selâm verse de, imama uyan iki selâm yapmış olsa, alimlerimizden Kadı Ebû Taybe
Et-Taberî ve bundan başkası demişlerdir ki, imam selâm verdikten sonra, ona
uyanlar serbestirler. İsterlerse hemen selâm verirler ve isterlerse, dua için
oturmayı istedikleri kadar uzatabilirler. Daha doğrusunu Allah bilir.
162- Sehl
b.Sa'd Es-Sâ'idî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine. göre, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Kime ki,
başkasını uyarma zorunluğu, namazı içinde hasıl olursa, şöyle desin:
SÜBHÂNELLAH (Allah noksanlıklardan münezzehtir)
Sahîh bir rivayet de
şöyle: "Uyarma zorunluğu size geldiği zaman, erkekler teşbih yapsın
(Sübhânellah, desin), kadınlarda el çarpsın."
Bir rivayette de:
"Tesbîh erkekler için, el çarpmak kadınlar içindir." şeklindedir.
(Yanilan bir imamı uyarmak veya önemli bir hal dolayısı ile namaz dışında
bulunan bir kimseyi ikaz etmek için, namaz kılmakta olan erkek
"Sübhânellah" der, kadın ise, bir elinin içi ile diğer elinin dışına
vurarak ses çıkarır ki, buna "Tasfîk" denilir.[16]
Namazdan sonra zikir
(tesbîh) yapmanın müstahab olduğunda alimler birlik olmuşlardır. Bu hususta
çeşitli ve çok sahîh hadîsler vardır. Biz bunlardan en önemli olanları
anlatacağız:
163- Ebû
Ümame'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah
Saallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu: Hangi dua daha çabuk kabul olunur?
Şöyle buyurdular:
"Gecenin son
vaktinde ve farz namazların arkasında (yapılan dualar)..."[17]
164- İbni
Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
"Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in namazının son bulduğunu Tekbîr ile (teşbih ve zikir
yapmasıyla) anlardım" Yine Buharî ve Müslim'in Sahihlerinde İbni
Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) bir rivayet de
şöyle:
"İnsanlar, farz
namazdan ayrıldıkları zaman zikirle sesi yükseltmek, Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in devrinde idi." Yine İbni Abbas (radıyallahu Anhüma)
demiştir: "Ben, bu zikri işittiğim zaman, namazı tamamladıklarını
bilirdim."[18]
165-
Sevban'dan (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
"Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazını tamamladığı zaman üç defa istiğfar ederek
"Estağfirullah" (Allah'tan mağfiret dilerim) diyerek" şöyle
buyururdu:
"Allâhümme
ente's-seiâmu ve minke's-selâm, tebârekte yâ ze'I-celâli ve'I-ikrâm."
(Allah'ım, Sen afattan selâmet üz resin ve
selâmet de Sendendir. Ey Celâl ve ikram sahibi, Sen noksanlıklardan
münezzehsin).
Bu hadîsin
ravilerinden olan Evza'î'ye denildi ki, istiğfar nasıl olur? Cevab olarak,
şöyle söylersin, dedi:
"Estağfirullâhe,
estağfirullâhe" (Allah'dan mağfiret dilerim, Allah'dan mağfiret dilerim)[19]
166- Muğîre
ibni Şu'be'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem, namazı bitirip selâm verdiği zaman şöyle derdi:
La ilahe illâllâhu
vahdehû, lâ şerike lehu. Lehu'l-müîkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in
kadir. Aîlâhümme la mâni'a Uma a 'teyte ve lâ mu'tıye limâ mene'te ve lâ
yenfa'u zelceddi minke'l-ceddü." zelceddi minke'l-ceddü."
(Allah'dan başka hiç
bir ilâh yoktur, yalnız O vardır, O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd O'na
mahsustur. O her şeye kadirdir. Allah'ım! Senin verdiğini engelleyen yoktur ve
vermediğim de verecek kimse yoktur. Güçlüye hiç bir şey fayda vermez; güç
ancak sendedir. "[20]
167-
Abdullah ibni Zübeyr'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre,
Peygamber efendimiz selâm verince her namaz arkasında şöyle derdi:
"Lâ ilahe
illâllâhu vahdehû lâ şerike lehu. Lehu'l-mülkü ve îehu'î-hamdü ve hüve alâ
külli şey'in kadir. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ biîlâh. Lâ ilahe illâllâhu ve
lâ na 'büdu illâ iyyâhu lehunni'metü ve'l-fadlü ve îehussenâu'İ-hasenü lâ ilahe
illâllâhu muhlisine lehu'd-dîne ve lev kerihe'î-kâfirûn. (Allah'dan başka hiç
bir ilâh yoktur; yalnız O vardır. O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd O'na
mahsustur. O her şeye kadirdir. İbâdetlere güç yetirmek, günahlardan korunmak
ancak Allah'ın kuvveti iledir. Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur ve ancak
O'na ibadet ederiz. Nî-met ve ihsan O'nundur. Güzel övgü O'na mahsustur.
Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur; kâfirler hoşlanmasa dahi, biz ibâdeti
Allah'a has kılarız (ve bu tevhid sözünü söyleriz.)" İbni Zübeyr demiştir
ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, her namazın arkasında bunları
söyler, tesbîh (tehlîl) yapardı.[21]
168- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Muhacirlerin fukarası,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip dediler ki: Mal varlığı olan
zenginler, yüksek dereceleri ve cennetin tükenmez nî-metlerini alıp götürdüler
(biz fakirlerin hali ne olacak?) onlar, bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç
tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Üstelik onların maldan ötürü faziletleri var:
Malları ile hac yapıyorlar, ömre yapıyorlar, cihad yapıyorlar, sadaka
veriyorlar... Peygamber efendimiz (onlara) buyurdu:
"Size bir şey
öğreteyim mi ki, onunla sizi geçenlere ulaşasımz, onunla sizden sonrakileri
gecesiniz ve sizden daha faziletli bir kimse olmasın; ancak sizin gibi yapan
müstesna?" Ashab dediler ki, evet (bize öğret) ya Resûlellah! Peygamber
efendimiz buyurdu: "Her namazın arkasında otuz üç defa tesbîh yaparsınız
(Sübhânellah, dersiniz), tahmîd edersiniz (Elham-dü lillah, dersiniz), tekbîr
getirirsiniz (Allahu Ekber, dersiniz)."
Bu zikrin
keyfiyetinden, Ebû Hüreyre'den rivayet eden Ebû Salih'e sorulduğu zaman dedi
ki: şöyle söylenerek tesbîh yapılır:
"Sübhânellâh",
"Elhamdülillah",
"Allâhu
ekber..."
tâ bunlardan her biri
otuzüç defa oluncaya kadar...[22]
169- Kâ'b ibni Ücre,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, Peygamber
efendimiz buyurdu:
"Arka arkaya
söylenecek kelimeler vardır ki, farz namazların sonunda bunları söyleyen yahud
bunları yapan mahrum kalmaz. Bunlarda otuzüç tesbîh (sübhânellah), otuzüç
tahmîd (Elhamdü lillâh) ve otuzdört tekbîr (Allâhu Ekber) dir."[23]
170- Ebû Hüreyre
(radıyallahu Anh) Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine
göre, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Her namazın
arkasında kim otuz üç defa Allah'ı tesbîh eder (Sübhânellah, der), otuzüç defa
Allah'a hamd eder (Elhamdü lillâh, der), otuzüç defa Allah'ı tekbîr eder
(Allâhu Ekber, der) ve
"Lâ İlahe
îîaîlâhu Vahdehü Lâ Şerîke lehu, Lehuîmülkü ve Lehulham-dü ve Hüve Alâ Külli
Şey'in Kadîr"
sözü ile yüzü
tamamlarsa, günahları deniz köpüğü kadar dahi olsa, onlar bağışlanır. "[24]
171- Sa'd b.
Ebî Vakkas (Radıyallahu Anh) dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Seliem namaz arkasında şu sözlerle Allah'a sığınırdı:
"Allâhümme innî
eûzü bike mine'l-cübni ve eûzü bike en uredde ilâ erzeü'İ-umuri ve eûzü bike
min fitneti'd-dünyâ ve eûzü bike min azâbi'l-kabri"
(Allah'ım!
Korkaklıktan Sana sığınırını, erzeli ömre (kocalma haline) düşürülmemden Sana
sığınırım, dünyanın fitnesinden Sana sığınırım, kabir azabından sana
sığınırım."[25]
172-
Abdullah ibni Ömer'den, o da Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet
ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
"İki haslet yahud
iki huy vardır ki, bunlara devam eden müslüman bir kul cennete girer. Bu iki
şey kolaydır; fakat bunları yapan azdır: Her namazın arkasında Allah Tealâ'yi
on defa tesbîh eder, on defa hamd eder, on defa tekbîr getirir ki, (bir vakit
namazda otuz tesbîh ve beş vakit namaz itibariyle) bunların tümü dil ile yüz
ellidir. Sevab tartısında ise (bir haseneye on sevab itibariyle), bin
beşyüzdür. Ayrıca yatağına girdiği zaman otuz dört tekbir yapar (Alİahu Ekber,
der), otuz üç defa hamd eder (elhamdü lillâh, der), otuz üç defa tesbîh yapar
(sübhânellah, der). Bunlar da dilde yüzdür; fakat tartıda (bire on sevab hesabı
ile) bindir."
Ravi der ki, ben,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in parmaklan ile bu teşbihleri saydığım
gördüm. Ashab sordular:
- Ya Resûlallah!
Bunlar nasıl olur kolaydır da, bunları yapan azdır? Buyurdular : "Sizden
birine uykusu vaktinde şeytan gelir de bunları söylemeden önce onu uyutur. Bir
de ona namazında gelir de, bunları söylemeden önce ona bir işi hatırlatır (ve
o iş için bunları terk eder)."[26]
173- Ukbe
ibni Âmir'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, "Her
namazın arkasında Muavvizeteyn (Felâk ve Nâs) sûrelerini okumamı Resûlüllah
sallallahu Aleyhi ve Seliem bana emretti."
Ebû Davud'un diğer bir
rivayetinde de, "Muavvizat" sûrelereni okumamı bana emretti,
şeklindedir ki, bundan "Kul Hüvellâhu Ahad, Kul Eûzü birabbilfelak ve Kul
E'ûzü birabbinnâs" sûrelerinin kasdedildiği anlaşılmaktadır. [27]
174-
Mu'az'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallaîlahu
Aleyhi ve Seliem Muaz'ın elinden tutarak buyurdu: "Ey Mu'az, vallahi seni
seviyorum. Ey Mu'az, sana tavsiye ediyorum ki, her namazın arkasında şunu
söylemeyi asla terk etmeyesin:
"Allâhümme e'innî
alâ zikrike ve şukrike ve hüsni ibâdetike"
(Allah'ım! Seni
anmaya, Sana şükretmeye ve Sana güzel ibâdet etmeye bana yardım et).[28]
175-
Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki,
"Resûlüllah sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazım tamamladığı zaman, sağ
eliyle yüzünü meshederdi (sıvardı) sonra buyururdu:
"Eşhedü en lâ
ilahe illâllahu errahmânü errahîmu. Allâhümme ezhib anni'î-hemme
ve'l-hazene"
(Rahman ve Rahim olan
Allah "dan başka hiç bir ilâh olmadığına şahid-lik ederim. Allah'ım!
Benden üzüntü ve kederi gider.)"[29]
176- Ebû
Ümâme'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
"Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kıldığı farz ve nafile namazları arkasında ona
her yaklaştığım zaman şöyle dediğini işitmişimdir:
"Allâhümmeğfir
lîzünûbî ve hatâyâyne küllehâ. Allâhümme en'işnî vecburnî
vehdinîlisâlihi'l-a'mâli ve'I-ahlâki innehû lâ yehdı Hsâlihihâ ve lâ yesrifu
seyyiehâ illâ ente."
(Allah'ım! Günahlarımı
ve kusurlarımı, hepsini bağışla. Allah'ım! Beni yükselt ve halimi düzelt ve
beni iyi işlere, iyi ahlâka ilet. Çünkü Senden başkası iyi işlere iletemez ve
kötü işlerden alıkoyamaz.''[30]
177- Ebû
Sa'îd El-Hudrî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki:
"Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazını bitirince, bilemiyorum,
selâm vermeden önce yahud selâm verdikten sonra, şöyle derdi:
"Sübhâne rabbike
rabbi'l-ızzeti amma yesıfûn ve selâmün ale'l-murselîn ve'1-hamdü Iillâhi
rabbi'l-âlemin"
(Aziz olan senin
Rabbm, müşriklerin yaptıkları (kötü) vasıflardan münezzehtir, peygamberlere
selâm olsun, alemlerin Rabbine hamd olsun...)"[31]
178-
Enes'den (radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
"Peygamber sallallahu Aleyhi ve Sellem namazdan ayrılınca şöyle söylerdi:
"Alîahümmec'al
hayre umarî âhirahu ve hayre amelîhavâtimehu vec'al hayre eyyamı yevme
elkâke."
(Allah'ım, ömrümün
sonunu, ömrümün hayırlısı yap; işlerimin sonunu, işimin hayırlısı yap;
günlerimizin en hayırlısını da, Sana kavuştuğum gün yap "[32]
179- Ebû
Bekre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre: "Namazın arkasında,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle söylerdi:
"Allâhümme innî
eüzü bike mine'l-küfri ve'1-fakri ve azâbi'l-kabri" (Allah'ım! Küfürden,
fakirlikten ve kabir azabından Sana sığınırım."[33]
180- Zayıf
bir isnadla Fedale b. Ubeydullah'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki,
Resûlüllah Sallallahu aleyhi ye Sellem şöyle buyurdu: .
"Sizden biriniz
namaz kılınca (sonunda), Allah'a hamd ve övgü getirsin. Sonra Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Salât" getirsin. Sonra dilediği şeyi
istesin (dua yapsın)."[34]
Bil ki, gündüz yapılan
zikir vakitlerinin en şereflisi, sabah namazından sonra yapılan zikirdir.
181-
Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah
Sallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Kim sabah
namazını cemaatla kıldıktan sonra oturur da, güneş doğuncaya kadar Allah'ı
zikreder sonra (kerahet vakti çıktıktan sonra) iki rekât namaz kılarsa, tam bir
hac ve ömre sevabı gibi olur, tam, tam...”[35]
182- Ebû
Zer'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Kim, sabah
namazının sonunda dünya kelâmı yapmadan, iki ayağını bükerek şunları on kez
söylerse
"Lâ ilahe
illallâhu vahdehû lâ şerîke lehu, lehu'l-mülkü ve Jehu'J-hamdü yuhyî ve yümîtü
ve hüve alâ külli şey'in kadîr"
(Allah'tan başka ilâh
yoktur. O birdir ve eşi yoktur. Mülk O'nundur ve ha m d O'nundur. Diriltir ve
öldürür ve O her şeye muktedirdir.) ona
on sevab yazılır, ondan
on günah silinir, son derece yükseltilir ve o günü her nahoş şeyden güvencede
olur, şeytandan korunur, Allah'a ortak koşmak günahından başka hiç bir günahın
da ona kavuşması uygun düşmez. (Çünkü Allah', şirkten başka günahları
dilediğinde bağışlar. Şirk ise, tevbe ve istiğfar ile bağışlanır)."[36]
183-
Ashabdan Müslim b.El-Haris Et-Temîmî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine
göre, Resûlüllah Sallahu Aleyhi ve Sellem ona fısıldayarak şöyle dedi:
"Akşam namazını
bitirdiğin zaman yedi kez:
"Allâhümme ecirnî
minennâr"
(Allah'ım, beni
ateşten koru) söyle. Zira sen bunu söyleyip de o gecende ölürsen, ateşten
kurtuluş sana vacib olur. Sabah namazını kıldığın zaman yine aynı şeyi söyle.
Zira sen, o gündüzünde ölürsen, ateşten kurtuluş sana vacib olur."[37]
184- Ümmü
Seleme (radıyallahu Anha) validemizden rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
"Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem sabah namazını kılınca şöyle derdi:
"Allâhümme
es'elüke ilmen nâfi'an ve amelen mütekabbelen ve nzkan tayyiben"
(Allah'ım! Senden faydalı
ilim, makbul amel ve helâl nzık isterim).[38]
185-
Suheyb'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki; Resûlüllah
sallahu Aleyhi ve Sellem, sabah namazından sonra bir şey söyleyerek
dudaklarını kıpırdatırdı. Ben sordum: Ya Resûlallah, bu söylemekte olduğun
nedir? cevab olarak
"Allâhümme bike
uhâvilü ve bike usâviîü ve bike ukâtilü." (Allah'ım! İşlerimin düzelmesini
senden isterim, Seninle korunurum ve Senin kudretinle cihad yaparım).[39]
"Bu belirttiğim manada hadîsler çoktur. Bundan sonra gelecek olan bölümde,
gündüzün ilk vaktinde söylenecek zikirler, gözlerin aydın olacağı dualardır,
lnşaallah Tealâ...
Muhammed Beğavi'nin
"Şerhu's-Sünne" adlı eserinden rivayet ettiğimize göre, Alkame İbni
Kays demiştir ki: Sabah namazından sonra alimin uyumasından dolayı arz, Allah'a
şikâyette bulunur, diye bize nakledilmiştir.
[1] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
[2] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
[3] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
[4] Beyhakî.
[5] Muvatta'. Sünen-i Beyhakî. Sahih isnadla.
[6] Muvatta'. Sünen-i Beyhakî. İmam-ı Şafii. Hâkim, Sahih
isnadla.
[7] Muvatta'. Sünen-i Beyhakî. Sahih bir İsnadla.
[8] Ebû Dâvud. Tirmizî. Beyhakî.
Tirmizî demiştir ki, bu hasen bîr hadîstir. Hakim de, sahîhdir,
demiştir. Bir sahabî, "Şu sünnettendir" dediği zaman,
"Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu" manasında olur.
Rütbe bakımından farkları varsa da, her ikisi de sünnettir. Birincisine
"Mevkuf", diğerine de "Merfû" denilir.) Muhtar olan sahîh
mezheb budur. Fıkıh alimlerinden, hadîs, usûl ve kelâm alimlerinden ibaret
çoğunluk bu görüş üzerindedir. Aşikâre okunarak teşehhüd yapılması mekruhtur;
namaz batıl olmaz ve sehiv (yanılma) secdesi de gerekmez.
[9] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
[10] Buhârî. Müslim
[11] Buhârî. Müslim. Ebü Dâvud. Nesâî.
[12] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
[13] Müslim. Tirmizî.
[14] Buhârî. Müslim. Tirmizî. Nesâî.
[15] Ebû Dâvud. İbn-i Mâce.
[16] Buhârî. Müslim. Muvatta'. Ebû Dâvud. Nesâî.
[17] Tirmizî. Hadis Hasen'dir. Nesâî.
[18] Buhârî. Müslim.
[19] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
[20] Buharı. Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
[21] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
[22] Buhârî. Müslim. Muvatta'. Ebû Dâvud.
[23] Müslim. Tirmizî. Nesâî.
[24] Müslim.
[25] Buharî. Tirmizî. Nesâî.
[26] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.(Bu hadîsin isnadı sahihtir.)
[27] Ebü Dâvud. Tirmizî. Nesâî. Ahmed b. Hanbel. İbn-i
Hibbân. îbn-i Sünnî.
[28] Ebû Dâvud. Nesâî. Hâkim. Ahmed b. Hanbel.
[29] İbn-i Sünnî.
[30] İbn-i Sünnî.
[31] İbn-i Sünnî.
[32] İbn-i Sünnî.
[33] İbn-i Sünnî.
[34] İbn-i Sünnî. Ahmedb. Hanbel. Ebû Dâvud. Tirmizî.
[35] Tirmizî. (Tirmizî demiştir ki, bu.hasen bir hadistir.)
[36] Tirmizî.
[37] Ebû Dâvud. Nesâî. İbn-i Hibbân.
[38] Ahmed b. Hanbel. İbn-i Mâce. Ibn-i Sünnî. Nesâî.
[39] İbn-i Sünnî.