8-
KUR'AN OKUMANIN FAZİLETİ VE ADABI
Kur'an
Okumak İçin Seçilen Vakitler
Hatmin
Edebleri Ve Bunlarla İlgili Hususlar
Hatim
Vaktinde Duâ Etmek Çok Kuvvetli Bir Müstahabdır
Âdet
Edinilen Zikir Ve Okuma Görevini Yapmadan Uyumak
Kur'an'a
Devam Etmeyi Emretmek Ve Unutmaktan Sakındırmak
Kur'an
Okuyucusunun Gözeteceği Edeb Ve Meseleler
Okuyuştan
Önce Diş Temizliği Yapmak
Kur'an
Okuyucusunun Tavrı Nasıl Olmalıdır?
Gizli
Ve Aşikâre Kur'an Okumanın Fazileti
Kuranı
Okuyuşa Başlamanın Şekli
Şu
Âyeti Yahut Şu Sûreyi Unuttum Demek Mekruhtur. Bana Unutturuldu Yahud Benden
Düşürüldü Demelidir.
Bilinmelidir ki,
Kur'an okumak, zikirlerin en faziletlisidir. Ancak istenen, düşünerek ve ibret
alarak olan okuyuştur. Kur'an okumanın bir takım edeb ve maksadları vardır. Ben
bundan önce, bu konuda bir kitab yazdım ki, özet olarak orada okuyucu ve okuma
ile ilgili edeb ve vasıfları güzel bir şekilde topladım. Hafız ve kıraat ehli
olanların bundan habersiz kalmaları uygun olmaz. Ben bu kitabda, kısa olarak o
maksadlara işaret edeceğim. Bu hususta bilgi ve açıklama isteyene, kanısı üzere
delâlet ederek derim ki, tevfîk Allah'tandır.
Kur'an okuyuşuna
geceleyin, gündüz vaktinde, hazarda ve seferde devam etmek uygundur. Selef
için (Radıyallahu Anhüm), Kur'anı hatmetmek hususunda değişik ölçüler vardı.
Onlardan bir kısmı, her iki ayda bir defa hatim yapardı. Diğerleri de, her ay
bir hatim yapardı. Diğer bir kısmı ise, her on günde bir hatim yapardı.
Bazıları her sekiz günde bir hatim yaparlardı. Bazısı da her yedi günde bir
hatim yapardı. Selefden çoğunun yapmış olduğu bu idi.
Selefden (ashabdan)
başkaları, her altı gecede, beş gecede ve dört gecede bir hatim yaparlardı.
Çok kimseler de üç günde ve bir günde bir hatim yaparlardı. Bir gündüz ve bir gecede
iki hatim yapanları da vardı. Bazıları da, bir gün ve bir gecede üç hatim
yaparlardı. Bir gündüz ve bir gecede sekiz hatim yapmış olanlar vardı: Dör
hatim geceleyin ve dört hatim de gündüz...
Es-Seyyid El-Ceffl
ibni Kâtib Es^Sûfl, (Radıyallahu Anh), geceleyin dört ve gündüz de dört hatim
yapanlardan biriydi. Gece ve gündüz yapılan ibâdet ve zikirler bölümünde, bize
rivayet edilip ulaşan haberlerin çoğu budur.
Büyük îmara Ahmed
El-Devrakî, tabi'î olan Mansûr ibni Zadan ibni Abbâd'a isnad ederek rivayet
etmiştir ki, Mansûr öğle ve ikindi arasında Kur'anı hatmederdi, (Radıyallahu
Anh). Yine akşamla yatsı arasında bir hatim, ve Ramazan'da bir akşamla yatsı
arasında iki hatim yapardı ve biraz da ilâve ederdi. Onlar Ramazan ayında yatsı
namazını gecenin dörtte birine kadar geciktirirlerdi.
îbnü Ebî Davud rivayet
eder ki, Mücahid (Rahimehullah), Ramazan ayında akşam ve yatsı arasında
Kur'an-i hatmederdi. Bir rekâtta hatm edenlerin sayısı sayılamıyacak kadar
çoktu. Osman ibni Affan, Temîm Ed-Dârî, Saîd ibni Cübeyr bunlardandır.
Daha doğrusu,
insanların şahsî durumlarına göre bu hatim işi değişir. Kur'anın hikmet ve
incelikleri üzerinde düşünmek isteyen kimse, bu maksadına ulaşabilecek şekilde
hatmi kısaltır. Yine ilim neşretmekle ve müs-lümanlar arasındaki davaları
çözmekle yahud müslümanlarm umumi işleriyle önemli din işleri üzerinde meşgul
olan kimse, kendisinden beklenen işler bozulmayacak ve aksatılmayacak şekilde
hatim yapmayı kısaltır. Fakat şu anılanlar kısmından olmayan kimse, mümkün
olduğu kadar hatmi çoğaltsın; ancak usanç haline ve okuyuşta kelimeleri
tekerleme durumuna sokmasın.
İlk devir alimlerinden
bir cemaat, bir gün ve bir gecede bir hatim yapılmasını mekruh görmüşlerdir.
Buna da, Ebû Davud, Tirmizî, Nese'î ve başkalarının Sünenlerinde sahîh bir
isnadla yaptığımız şu rivayet delâlet eder:
283- Abdullah ibni Amr
ibni'l-As'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurdu:
"Üç günden az bir
zamanda Kur'anı okuyan (hatmeden), bir şey anlayamaz."
Hatime başlama ve
bitirme vaktine gelince, bu okuyucunun arzusuna göre değişir. Haftada bir hatim
yapan, Hazreti Osman'ın yaptığı gibi, cuma gecesinden başlayarak perşembe
gecesi bitirmelidir. îmam Ebû Hamid El-Gazalî, İhya'sında şöyle demiştir:
"En faziletli
olan, bir hatmi geceleyin ve diğerini gündüz tamamlamaktır. Gündüz hatmim,
pazartesi günü sabah namazının iki rekâtında yahut bundan sonra yapmaktır. Gece
hatmini ise, cuma gecesinde, akşamın iki rekâtında yahud bundan sonra
yapmalıdır ki, gündüzün evveli ve sonu karşılanmış olsun."
ibni Ebî Davud, tabi'î
büyüklerinden Amr ibni Mürre'den (Radıyallahu Anh) rivayet ettiğine göre, o
şöyle demiştir:
Kur'ân'ın, gündüzün ve
akşamın evvel vaktinde hatmedilmesini, Ta-bi'în severlerdi.
Büyük İmam Talha ibni
Musarrif Et-Tabi'î den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Gündüz hangi
vakitte olursa olsun, Kur’an-ı hatmeden kimse üzerine, akşam oluncaya kadar
melekler istiğfar ederler ve geceden de hangi vakitte hatim olursa,
sabahlayıncaya kadar onun üzerine melekler istiğfar ederler (Allah'dan o kulun
bağışlanmasını dilerler). Mü-cahid'den de bunun benzeri rivayet edilmiştir.
284- Sa'd
ibni Ebî Vakkas'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
"Kur'an hatmi gecenin evveline rasgelirse, hatmeden üzerine
sabahlayıncaya kadar melekler istiğfar ederler. Eğer hatmi gecenin sonuna
rasgelirse, bir daha akşamlaymcaya kadar melekler ona istiğfarda bulunurlar.''[1]
Bil ki, Kur'an
okumanın en faziletlisi, namaz içinde olan okuyuştur. îmam ŞafiTnin ve
diğerlerinin (Allah hepsine rahmet etsin) mezhebleri-ne göre, namazda Kur'an
okuyuşu ile kıyamı uzatmak, secdeyi ve diğer rükünleri uzatmaktan daha
faziletlidir.
Namaz dışındaki
okuyuşa gelince, bunun en faziletli olanı gece okuyuşudur. Gecenin son
yarısında okumak da, evvelinden daha faziletlidir. Akşamla yatsı arasında
okumak da iyidir.
Gündüz okuyuşunda
faziletli olan sabah namazından sonraki okuyuştur. Kur'ân okumak hususunda
mekruh hiç bir vakit yoktur, namaz kılınması yasak olan vakitlerde de, Kur'ân
okumak için bir kerahet yoktur.
îbni Ebî Davud'un Muan
ibni Rüfa'a'dan, o da şeyhlerinden (Allah ona rahmet etsin) rivayet ettiğine
göre, onlar ikindiden (ikindi namazından) sonra okumayı mekruh gördüler ve
dediler ki: Bu vakitteki okuyuş, Yahudi'lerin ders vaktidir. Bu söz makbul
değil ve bunun aslı da yoktur.
Günler içerisinde,
cuma, pazartesi, perşembe ve Arefe günü seçilir. Zilhicce ayının ilk on günü ve
Ramazan ayının da son on günü, daha faziletli olmalarıyle seçilirler. Aylar
içinde de en faziletli okuyuş, Ramazan ayına mahsustur.
Daha önce geçti ki,
yalnız başına Kur'ân okuyanın namazda hatim yapması müstehabdır. Fakat namaz
dışında hatim yapanla toplu olarak hatim yapanlar için, hatimlerinin gecenin
evvelinde yahud gündüzün evvelinde olması müstahabdır; nitekim geçmişti.
Şeriatın yasakladığı güne rastgelmemek şartı ile, hatim günü oruçlu olmak yine
müstahabdır.
Tâbi'î ve Kûfe'li olan
Talha ibni Musarrif, Müseyyib ibni Rafi've Hu-beyb ibni Ebî Sabit'den (Allah
hepsinden razı olsun) sahih olarak rivayet edilmiştir ki bunlar, hatmedecekleri
gün oruçlu olarak sabahlarlardı.
Kur'an okuyan ve
okuyamayan kimselerin hatim meclisinde bulunmaları müstahab olur. Buhârî ve Müslim'in
Sahîh'lerinde rivayet ettik: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, âdet
(hayız) halindeki hanımlara, bayram günü çıkıp müslümanların duâ ve hayırlı
işlerinde hazır bulunmalarını emretti."
Dârimî'nin Müsned'inde
İbni Abbas'dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet ettiğimize göre, İbni Abbas,
Kur'an okuyan bir adamı gözetleyen bir adam görevlendirirdi. Adam Kur'am
hatmedeceği zaman, durumu İbni Abbas'a (Radıyallahu Anhüma) bildirirdi; o da
hatme hazır bulunurdu.
Hazreti Enes'in
(Radıyallahu Anh) arkadaşı tabiî büyük İmam Katade-'den iki sahîh isnadla İbni
Ebî dâvud rivayet eder ki:
"Enes ibni Malik
(Radıyallahu Anh) Kur'anı hatmettiği zaman, aile halkını toplar ve duâ
ederdi."
Tabi'î büyük İmam
Hakem ibni Uteybe'den sahîh isnadlarla rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
"Mücahid ve Ubâde
ibni Ebî Lübâbe bana haber gönderdiler ve dediler ki, biz sana haber
gönderiyoruz; çünkü biz Kur'am hatmetmek istedik. Kur'an hatminde duâ etmek
makbul olur, (sen de gelesin). Bazı sahîh rivayetlerinde de şöyle ifade vardır:
Kur'an hatminde rahmet iner, denilirdi.
Yine sahîh bir isnadla
Mücahid'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, Kur'an hatmi zamanında
toplanırlardı ve : "rahmet iner" derlerdi.
Humeyd El-A'rac'den
(Allah ona rahmet etsin) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
"Kim Kur'an okur
da sonra duâ ederse, dörtbin melek onun duasına amîn der."[2] Toplu
mana ifade eden kelimelerle ve önemli işlerle duâ edip, duada ısrarda bulunmak
uygundur. Böylece duanın büyük bir kısmı yahud tümü ahiret işlerine,
müslümanların işlerine, idarecilerinin dürüstlüğüne, itaat ehlinden
olmalarına, aykırı hareketlerden korunmalarına, iyilik ve takva üzere
yardımlaşmalarına, hakkı yerine getirmelerine, hak üzere toplanmalarına, din
düşmanlarına ve muhaliflere karşı üstün gelmelerine ait olmalıdır.
Ben, "Kur'an
Edebleri" kitabında bu hususla ilgili bazı sözlere işaret ettim ve orada
veciz duâlan anlattım. İsteyen oradan nakledip alır. Hatim tamamlandıktan
sonra, ona bitiştirerek diğer bir hatime başlamak müsta-habdır. Selef böyle
yapmayı müstahab görmüşler ve bu hususta Enes'in (Radıyallahu Anh) şu hadîsini
delil göstermişlerdir:
Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem buyurdu: "Amellerin hayırlısı Hail ile Rahle'dir."
Soruldu ki, bunlar nedir? "Kur'ana başlamak ve onu hatmetmektir,"
buyurdular.
285- Ömer
İbni'l-Hattab'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki,
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Geceleyin hizbini
(mutad okuyuşunu) yapmadan yahud bir kısmını yapmadan uyur da, onu sabah
namazı ile öğle namazı arasında yerine getirirse, geceden onu okumuş gibi onun
sevabına yazılır."[3]
286- Ebû
Musa El-Eş'arî'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu: "Bu Kur'an'a devam ediniz; Muhammedin
canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o develerin bağlarından
kaçışından daha çabuk kaçar."[4]
287- İbni
Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Kur'an sahibinin
(Kur'an ezberleyenin) hali, bağlı devenin haline benzer; deve sahibi onu
devamlı göz altında bulundurursa, onu tutar. Eğer deveyi salıverirse, geçip
gider. "[5]
288-
Enes'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"İnsanların
mescidden çıkardıkları çöplere varıncaya kadar ümmetimin sevabları bana arz
edildi. Bir de ümmetimin günahları bana arz edildi de, bir adamın, Kur'andan
bir sûre yahud bir ayet ezberledikten sonra, onu unutmasından daha büyük bir
günah görmedim. "[6]
289- Sa'd
ibni Ubâde'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem buyurdu:
"Kim Kur'an-ı
okur da, sonra onu unutursa, kıyamet gününde cüz-zamlı olarak Allah Tealâ'ya
kavuşur. "[7]
Bu bölümle ilgili
meseleler cidden çoktur. Delillerinin şöhretinden dolayı ve bunlar sebebiyle
usanç gelmesin diye, onları kaldırarak bu meselelerden bir kısmını
anlatacağız:
Okuyucunun ilk
emrolunduğu şey, okumasında ihlâs olmaktır. Okuyuşu ile Allah rızâsını
isteyecek ve bundan başka bir şeye kavuşmayı kasd etmeyecektir. Kur'an ile
edeblenecek ve Allah Sübhânehu ve Teâlâ Hazretlerine münâcatta bulunduğunu ve
kitabını okuduğunu zihninde tutacaktır. Öyle ki, Allah'ı görenin hali üzere
okuyacak; zira o Allah'ı görmüyorsa, Allah onu görüyordur.
Kur'an okumak isteyen
kimsenin, misvak ve benzeri (fırça gibi) şeylerle ağzını temizlemesi uygundur.
Misvak için "Erâk" ağacını tercih etmek iyi ise de,diğer ağaçlarla
da olur. Sert bez ve bunlardan başka temizleyici şeylerle dişleri ve ağzı
temizlemek de misvak yerine geçer.
Kalın parmakla
temizlik olması hususunda Şafi'î alimleri için üç görüş vardır:
1. Onlara göre en meşhur olanı, temizliğin
yapılamayışıdır.
2. İkinci görüşte, parmakla temizleme olur.
3. Eğer ağzı
temizleyecek başka bir şey bulunamıyorsa, parmak misvak yerine geçer.
Dişler temizlenirken
sünnet niyeti taşınılır ve ağzın sağ tarafından enine doğru fırçalama yapılır.
Bazı imamlarımız
demişlerdir ki, fırçalarken şöyle denilir:
"Allâhümme, bârik
lî fîhi yâ erhamerrâhimîn." (Allah'ım, bu işte bana bereket ver; ey
merhamet edenlerin en merhametlisi!..)"
Dişlerin iç ve dış
tarafları, çevreleri, dişlerin tabanları ve üst damağında hafifçe gezdirilir.
Çok sert ve çok yumuşak olmayan orta kıvamda bir misvak kullanılır. Eğer
misvak kuruyup sertleşmişse, su ile yumuşatılır.
Eğer ağızda kan ve
benzeri bir akıntı veya bulaşma varsa, bunları yıkamadan önce Kur'an okumak
mekruh olur. Bu durumda, Kur'an okumanın haram olup olmadığı hususunda iki
görüş vardır: Bu iki görüşten sahîh olanı, haram olmayışıdır. Bu mesele kitabın
başında geçmişti. Bu bölümle ilgili bir takım meseleler daha varsa da, onlar
kitabın baştara-fındaki bölümlerde anlatılmışlardır.
Okuyucunun kalb ve
kahb itibariyle huzur ve huşu halinde bulunarak okuması ve okuduğundan ibret
alması gereklidir. İşte istenen ve kasdoiu-nan budur. Bu durumda kalbîer
ferahlanır ve nurlanır. Bunun delilleri sayılamayacak kadar çok ve
söylenemiyecek kadar da meşhurdur.
Selefden öyle bir
cemaat olmuştur ki, onlardan biri, tam bir gece boyunca, yahud gecenin büyük
bir kısmında, yalnız bir ayet okumuştur da, onun üzerine düşünüp ibret
almışlardır ve bunlardan bir kısmı düşmüş bayılmış ve bir kısmı da ölmüştür.
Kur'an okuyucusunun
ağlaması, ağlayamıyorsa ağlar halinde bulunması müstahabdır; çünkü okurken
ağlamak, ariflerin sıfatı ve Allah'ın salih kullarının alâmetidir. Allah Tealâ
buyuruyor ki: "(Kur'an okuyan ihlâslı mü'minler) secdeye kapanıp ağlarlar
ve bu, onların huşû'unu artırır .”[8]
Bu hususta varid olan
pek çok haber ve eserleri, "Et-Tibyan Fî Âdâbi Hameleti'l-Kur'an"
adlı kitabda anlattım.
Büyük İmam, keramet ve
maarif sahibi, ilâhî lütuf ve vergilere nail olmuş İbrahim El-Havas
(Radiyallahu Anh) şöyle demiştir :
"Kalbin ilâcı beş
şeydir: 1) Düşünüp ibret alarak
Kur'an okumak, 2) Mideyi boş
bulundurmak, 3) Gece ibâdete durmak,
4) Seher vaktinde Allah'a
yalvarmak, 5) Salih kimselerle
oturmak.
Mushaftan Kur'an
okumak, ezberden okumaktan daha faziletlidir. İmamlarımız böyle söylemişlerdir.
Selefden (Radıyallahu Anhüm) rivayet edilen de budur. Ancak, bu mutlak bir
hüküm değildir. Okuyuştan maksad düşünüp ibret almak olduğuna göre, ezber
okuyuşla bu maksada varan ve mushaftan bunu elde edemeyen kimse için, ezbere
okumak daha faziletli olur. Eğer iki yön eşit olursa, mushafdan okumak yine daha
faziletli olur. İşte selef bunu murad etmiştir.
Sesi yükselterek
Kur'an okumanın faziletine dair haberler nakledildiği gibi, gizli okumak
hakkında da haberler varid olmuştur. Bu iki durum karşısında alimler
demişlerdir ki, riyadan korkan kimse için, gizli okumak daha faziletlidir.
Riyadan korkmayan için de, aşikâre okumak daha faziletlidir; ancak namaz kılanı
veya uyuyanı veya bunlardan başkasını rahatsız etmemek şartı ile...
Aşikâre okumakta amel
daha büyük olduğu için, bu durum onun faziletine delildir. Yine bu okuyuşun
faydası başkasına da geçer, okuyucunun kalbini uyarır, gayretini düşünceye
çevirir, ona kulak verdirir, ondan uykuyu giderir, neş'esini artırır, gafil ve
dalgın bulunanları uyarır, onları ferahlandırır. İnsanın kalbine bu niyyetler
geldiği zaman, aşikâre okumak daha faziletlidir.
Kirâet usûlünden
çıkacak şekilde uzatmalar yapmaksızın sesi güzelleştirip tezyin ederek Kur'an
okumak müstahabdır. Eğer ifrata varılarak bir harf ilâve edilirse yahud bir
harf saklı bırakılırsa, bu haramdır. Ta-gannî ile okuyuşa gelince, bu da
anlattığımız gibi, ifrat derecesine varırsa haramdır, varmazsa haram değildir.
Sesi güzelleştirmeğe dair anlattıklarımız konusunda hadîsler çoktur ve
Sahîh'lerde ve diğer kitaplarda bunlar meşhurdur. Ben bunlardan bir kısmını,
okuyuşun edebleri bölümünde anlattım.
Bir okuyucu, sûre
ortasından okuyacağı zaman, birbiriyle ilgili olan ayetlerin ilkinden başlaması
müstahab olduğu gibi, duracağı zaman da birbirine bağlı ayetlerin en sonunda ve
söz bitiminde durması da müstahabdır. Ne okumaya başlarken, ne de durunca,
cüz, hizib ve aşirlere itibar etmek şart değildir. Çünkü bunların çoğu,
birbirine bağlı olan ayetlerin ortasmdadır. Bizim anlattığımız ve
sakındırdığımız bu edeblere riayet etmeyen çok kimselerin tutumu ve işi,
insanları aldatmasın. Bunun için sen, büyük İmam Ebû Ali El-Fudaly ibni İyad'ın
şu sözünü örnek al:
"Hidayet
yollarının ehli az olduğundan ürküp kaçma ve helak olanların çokluğuna
aldanma." Bu mana üzere alimler demiştir: Bir sûreyi tam olarak okumak,
uzun bir sûreden onun mıktarınca okumaktan daha faziletlidir. Çünkü insanların
çoğunda, ayetler arasındaki bağlantı gizli kalıyor yahud bazı yer ve durumlarda
çoğu kimseler bunu gözetemiyor.
Bu bid'atlardan
birisi, müstahab olduğuna inanarak teravih namazını insanlara kıldıran çok
cahillerin, yedinci gecede teravihin son rekâtında En'am sûresini tamamen
okumalarıdır. Sanıyorlar ki, bu sûre tüm olarak nazil olmuştur. Bu işlerine de
hoş olmayan çok şeyleri katıyorlar: İnanıyorlar ki, bu işleri müstahabdır.
Halk tabakasına da bu fikri aşılıyorlar. Bu hareketleriyle ikinci rekâtı
birinci üzerine uzatmış oluyorlar, bu imamlara uyan kimselere usanç verecek
şekilde uzatma oluyor. Ayrıca çabuk okumakla yanlışlıklar da olur. Yine bu son
rekâttan önceki rekât hafif geçmiş olur.
Bakara sûresi, Âl-i
İmrân sûresi, Nisa sûresi, Ankebût sûresi demek caizdir; diğer sureler hakkında
da hüküm böyledir; ve bunda kerahet yoktur. Selefden bazısı demiştir ki, bu
şekilde söylemek mekruhtur. Ancak şöyle demelidir: İçinde "Bakare"
anılan sûre, içinde "Nisa" anılan sûre.... Diğer sûreler de böyle
adlandırılır. Fakat doğru olan önceki sözdür. Selef ve halef alimlerin
çoğunluğunun sözü de budur. Bu konuda, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'den rivayet edilen hadîsler, sayılamayacak kadar çoktur. Ashabdan ve
sonrakilerden olan nakiller de böyledir.
Yine, bu, Ebû Amr'ın
kıraatidir, İbni Kesîr'in kıraatidir, falanın kıraatidir, demek mekruh
değildir. Selef ve halef alimlerin üzerinde inkâr-sız olarak bulundukları
mezheb budur.
İbrahim En-Nehâ'î den
(Allah ona rahmet etsin) nakledildiğine göre şöyle demiştir:
Öncekiler,
"falancanın sünneti, falancanın kıraati" diye söylemesini kerîh
görürlerdi. Fakat doğrusu bizim anlattığımızdır.
290- İbni
Mes'ud dan (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz,
şu ve bu ayeti unuttum demesin, bana unutturuldu, desin." Yine iki
SahûYdeki rivayetlerde şu ifade vardır:
"İnsanlardan
birinin: Şu ve bu ayeti unuttum, demesi ne çirkin!.. Doğrusu, unutturuldu
o."[9]
291- Hazreti
Aişe'den (Radıyallahu Anha) rivayet edildiğine göre: "Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem, (uzakta bulunan) bir adamın
Kur'an okuduğunu
işitti de: Allah ona rahmet etsin, düşürüldüğüm bir ayeti bana hatırlattı,
buyurdu." Yine Sahîh'deki bir rivayette: ^Unutturulmuş olduğum (bir
ayeti.....)" şeklindedir.[10]
Bil ki, okumanın ve
okuyucunun edeblerini cildler dolusu kitabların daha azına sığdırmak mümkün
değildir. Lâkin biz, şu kısa bölümlerimizde önemli olan noktaların bir kısmına
işaret etmek istedik. Zaten kitabın başında, Zikir yapanla Kur'ân okuyanın
edeblerinden bir miktarı evvelki bölümlerde geçmişti. Yine namazın zikirleri
bölümünde de, kiraatla ilgili edeblerden bir nebze anlatılmıştı. Biz bu hususta
daha fazla bilgi edinmek isteyenleri, "Kitabu't-Tibyan fî Adabı
Hamelet'il-Kur'an" adlı eserimize havale etmiştik. Muvaffakiyet
Allah'dandır. O, bana kâfidir ve ne güzel vekildir!..
Bil ki, Kur'ân okumak,
daha önce belirttiğimiz gibi, zikirlerin en kuv-vetlisidir. Onun için buna
devam etmek gerekir. Bir gün ve bir gece bundan boş kalmamalıdır. İnsanın az
miktar ayet okuması ile kıraatin esası elde edilmiş olur.
292- Enes'den
(Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve
Sellem buyurdu:
"Bir gün ve bir
gecede elli âyet okuyan kimse, gafillerden yazılmaz; yüz âyet okuyan, ibâdet
edenlerden yazılır: ikiyüz âyet okuyana, kıyamet gününde Kur'an husûmet etmez;
kim de beşyüz âyet okursa, ona bir kın-tar (yüz miskal) sevab yazılır."
Bir rivayette; "Elli" yerine, "Kim kırk âyet okursa" ve
diğer bir rivayette: "Kim yirmi âyet okursa" şeklindedir. Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resülüİlah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kim on âyet okursa,
gafillerden yazılmaz." Bu bölümle ilgili olarak benzeri çok hadîsler
nakledilmiştir.[11]
Biz, bir gün ve bir
gecede okunacak sûreler hakkında çok hadîs rivayet ettik. Okunacaklardan bir
kısmı şu sûrelerdir: Yâsîn, Tebareke, Mülk, Vakı'a ve Duhan.
293- Ebû
Hüreyre (Radıyallahu Anh) Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet
etmiştir:
"Kim bir gün ve
bir geeede Allah nzasmı isteyerek Yâsîn okursa, bağışlanır."[12] yine
Ebû Hüreyre'den bir rivayette: "Kim bir gecede DUHÂN sûresini okursa,
bağışlanmış olarak sabahlar" şeklinde varid olmuştur.
İbni Mes'ud dan
rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
şöyle buyurduğunu işittim: "Kim her gece VÂ-KI'A sûresini okursa, ona
ihtiyaç isabet etmez."[13]
Bir de Cabir'den
(Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir:
"Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem, her gece, Elif-Lâm Tenzil ve Tebareke sûrelerini
okumadıkça uyumazdı. "[14]
294- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem buyurmuştur:
"Bir gecede
ZİLZÂL sûresini okuyan Kur'an'ın yansını okumuş gibi (sevaba nail) olur. Kim
KÂFÎRÛN sûresini okursa, Kur'anın dörtte birini okumuş kadar (sevaba nail)
olur. İhlâs sûresini okuyan, Kur'an'ın üçte birini okumuş kadar (sevaba nail)
olur."[15] Bir rivayet de şöyle:
"Kim Âyete'
1-Kürsî'yi ve ilk Hâ-Mîm sûresini okursa, o gün, her kötülükten korunur."[16]
"Anlattığımızın benzeri hadisler çoktur. Biz, mak-sadlara işaret ettik.
Doğruyu en iyi bilen Allah'dır. Hamd ve nimet O'nun-dur, korunmak ve
muvaffakiyet O'nunladır.
[1] Ed Dârimî, Müsned'inde. (Dârimî demiştir ki, Sa'd
Hazretlerinden rivayet edilen bu hadîs ha-sendir.)
[2] Ed-Dârimî, Müsned'inde.
[3] Müslim.
[4] Buhârî. Müslim.
[5] Buhârî. Müslim. Muvatta'. Nesâî.
[6] Ebû Dâvud. Tirmizî.
[7] Ebû Dâvud. Ed-Dârimî.
[8] Kur'ân-ı Kerim, îsrâ Sûresi: 109.
[9] Buhârî. Müslim. Tirmizî. Nesâî.
[10] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvüd.
[11] İbn-i Sünnî.
[12] îbn-i Sünnî. Muvatta'. İbn-i Hibbân. Beyhakî.
[13] İbn-i Sünnî.
[14] İbn-i Sünnî.
[15] İbn-i Sünnî.
[16] îbn-i Sünnî