I-İSLÂM FIKHI. 2

İslâm Fıkhında Sünnetin Belirleyici Rolü. 2

Giriş. 2

İslâm Fıkhının Oluşumunda Emeği Geçen Önemli Şahsiyetler. 2

Fakihlerin Hadislere Bakışı. 3

Fakihlerin Sünnet Anlayışı. 6

İbâdet Fıkhında Sünnetin Rolü. 11

İslâm Fıkhında İbâdet. 11

İbâdet Sınırları Ve Şekillerini Tesbitte Nasların Bağlayıcılığı. 11

İbâdet Fıkhında Sünnet Ve İctihad. 11

 


I-İSLÂM FIKHI

(Bu bölüm dört kısımdır; ibâdet, muamelât, el-ahvâlü" ş-şahsiyye ve ukûbât fıkhı)

 

İslâm Fıkhında Sünnetin Belirleyici Rolü

 

Giriş

 

Konu İslâm Fıkhında Sünnet'in Belirleyici Rolü olduğu için başlangıç­ta fıkhın oluşumu ve fakihlerin Sünnet'e bakış açısının bilinmesi gerekir. İslâm Fıkhı; ibâdet ve hukuktan oluşan bilim dalıdır. Kaynağı naslar (temel metinler) ve ictihaddır. Oluşum süreci Rasûlullah döneminde başlar ve gü­nümüze kadar uzanır. Bu süreçteki oluşum;

a- Kavramlar. Hz. Peygamber (SaiMiaM aleyhi ve seiiem) döneminde Kur'ân âyetlerinin nüzulü ve bunların Rasûlullah tarafından açıklanıp öğretilmesi anında fıkhın önemli kavramları doğmuş ve yerleşmişti. Bunları Kur'ân ve hadislerde görmek mümkündür. Meselâ helâl, haram, farz, vacib, sünnet, mubah, satış akdi, meclis muhayyerliği, evlilik, boşanma, kısas, hadler, tazir ve azınlıklar (zimmîler) bu konuda en tipik örneklerdir.[1] Rasûlullah'tan son­ra bu süreç devam etti; tenzihen mekruh ve tahrimen mekruh kavramlarında olduğu gibi...[2]

b- Genel ilkeler. Asr-ı Saadette bu ilkelerin bir kısmı oluştu; delil iddia sahibine ve yemin inkâr edene gerekir, gibi...[3]

c- Furû konuları: İslâm'ın ilk döneminde farklı konularla ilgili âyetler ve Hz. Peygamber'in açıklamaları, önemli ölçüde furû konularının oluşumu­nu hazırladı; namaz, oruç, akitler, evlilik, miras ve ceza hukuku gibi...[4]

d- Usûl konuları : Rasûlullah'tan itibaren temel metinleri doğru anlama metodlan geliştirildi, meselâ Rasûlullah'ın Muâz b. Cebel'i Yemen'e gönde­rirken tavsiyesi[5], Hz. Ömer'in Ebû Mûsâ el-Eş'ârî'ye (v.44/655) mektu­bu[6]...

 

İslâm Fıkhının Oluşumunda Emeği Geçen Önemli Şahsiyetler

 

Rasûlullah'tan sonra bazı önemli şahsiyetlerin çalışmaları ve ictihadları fıkha yön vermiş ve doğru ivme kazandırmıştır. Bunlar:

A-Sahabe dönemi:

Ashabın £ı*khı şu kişilerde toplandı: Hz. Ömer (v.23/644), Ali (v.40/661), İbn Mes'ûd (v.32/652), Übey b. Ka'b (v.21/642), Muaz b. Cebel (v. 18/639), Zeyd b. Sabit (y.45/655), Abdullah b. Abbâs (v.68/687), Abdul­lah b. Ömer (v.131692) ve Âişe annemiz (v.58/678) (Radıyaiiaha anhum).[7]

Bu sahabîler dışında ictihad edenler vardı, ancak ictihadlan çok azdı: Hz.Ebû Bekir (v. 13/634), Osman (v.35/656), Ebû Mûsâ el-Eş'arî (v.44/665), Selmân el-Fârisî (v.36/656), Ebû Saîd el-Hudrî (v.74/693), Talha b. Ubeydullah (v.36/656), Zübeyr b. Avvâm (v.36/656)^ Abdurrahman b. Avf (v.32/652), İmrân b. Husayn (v.52/672), Ubâde b. Sâmit (v.34/654), Ebu'd-Derdâ (v.32/652), Huzeyfe b. el-Yemân (v.36/565), Ebû Zer el-Gıfârî (v.32/652), Ebû Ubeyde (v. 18/639), Muâviye b. Ebû Süfyân (v.60/680), Câbir b. Abdullah (v.79/700) ve Ümmü Seleme annemiz (v.62/681).[8]

Sahabeden en çok rivayet altı kişiden nakledildi: Ebû Hüreyre (v.69/679), Enes b. Mâlik (93/712), Câbir b. Abdullah (v.79/700), İbn Ömer (v.73/692), Ebû Saîd el-Hudrî ve Âişe annemiz (v.58/678).

Sahabenin kadıları beş kişidir: Hz. Ömer, Ali, Abdullah b. Mes'ûd

Zeyd b. Sabit, Übey b. Ka'b (Radıyallahüanhüm).

 

B-Tâbiûn dönemi:

Bu dönemde İslâm dünyasının bazı merkezlerinde büyük fakihler gö­rülmektedir: Medine, Mekke, Küfe, Basra, Şam, Mısır...

Medîne: Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes'ûd (v.98/716), Urve b. Zübeyr (v.94/713), Kasım b. Muhammed (v.102/720) Said b. Müseyyib (v.94/712), Süleyman b. Yesâr (v. 107/725), Hârice b. Zeyd b. Sabit (v.100/718), Nâfî (v.l 17/735), Ebû Bekir b. Hazm (v.120/728), Muhammed b. Şihâb ez-Zührî (v.124/742), Ebu'z-Zinâd (v.131/748), Rabîatü'r-Rey (v.l 36/753)

 

Mekke: Atâ (v.l 15-713), Mücâhid (v. 100/718), îkrime (v. 150/767), Süfyan b. Uyeyne (v. 198/813)

Küfe: Alk-ame b. Kays (v.62/682), Mesrûk b. Ecdâ' (63/683), Amr b. Şurahbîl (63/683), Şurayh (v.78/697*), Şâbî (Âmir b. Şurahbîl) (v. 104/722), İbrahim en-Nehâî (v.96/714), Hammâd b. Süleyman (v.l20/738), İmam Ebû Hanîfe (Nûmân b. Sabit) (v.l50/767), Abdurrahman b. Ebî Leylâ (v. 148/765)

Basra: Hasan el-Basrî (v.l 10/728), Muhammed b. Şîrîn (v.l 10/728), Katâde (v.l 18/736)

Şam: Mekhûl (v.l 16/734), Ömer b. Abdülaziz (v.101/720)

Mısır: Leys b. Sa'd (v. 175/791)...

 

C-Tebeu't-Tâbiîn  (ejcolleşme/fıkhî mezheplerin doğuşu) dönemi:

Bu dönemde iki ilim merkezinin İslâm dünyasına hakim olduğu gö­rülmektedir: Medîne merkezli Hicaz ekolü ve Küfe merkezli Irak ekolü.[9]

 

(I) Hicaz Ekolü

Hz. Ömer (v.23/644), Osman (v.35/656), Abdullah b. Ömer (v.73/692), Hz. Âişe (v.58/678), İbn Abbas (v.68/687), Zeyd b. Sabit (v.45/655)

                                                                                 (Yedi Fakîh)

Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes'ûd (v.98/716), Urve b. Zübeyr (v.94/713), Kasım b. Muhammed (v. 102/720), Said b. Müseyyib (v.94/712), Süleyman b. Yesâr (v. 107/725), Hârice b. Zeyd b. Sabit (v. 100/718), Ebû Bekir b. Abdurrahman (v.94/713)

Muhamed b. Şihâb ez-Zührî (v. 124/742), Nâfî (v.l 17/735), Ebu'z-Zinâd (v. 131/748), Rabîatü'r-Rey (v.l36/753),Yahya b. Saîd b. Kays (v. 143/760)

                                                                                                                                İmam Mâlik b. Enes (v. 179/795)

 

(II) Irak Ekolü

Hz. Ali (v.40/661*), Abdullah b. Mes'ûd (v.32/653), Abdullah b. Abbas (v.68/687)

'Alkame b. Kays (v.62/682), Mesrûk b. Ecdâ' (63/683), Amr b. Şurahbîl (63/683), Şurayh (v.78/697)

Şâ'bî (Âmir b. Şurahbîl) (v. 104/722)                                                                           İbrahim en-Nehâî (v.96/714)

                                                                                                                            Hammâd b. Süleyman (v. 120/738)

                                                                                                      İmam Ebû Hanîfe (Nûmân b. Sabit) (v. 150/767)

İmam Züfer (v.158/775), İmam Ebû Yûsuf (v. 182/798), İmam Mu-hammed b. Hasen (v. 189/805)

 

İmam Şafiî'nin Hocaları

İmam Mâlik b. Enes (v. 179/795)     <—      İmam Muhammed b. Hasen

                                                                       İmam Şafiî (Muhamed b. İdris) (v.204/819)

 

İmam Ahmed b. Hanbel'in Hocaları

İmam Ebû Yûsuf_______İmam Şafiî (Muhamed b. İdris) (v.204/819)

                                          İmam Ahmed b. Hanbel (v.241/855)

 

D-Sonraki nesiller dönemi:

İslâm fıkhı yaklaşık 300 yıl gibi kısa/mucizevî bir sürede tedvin edilip ekolleşmesinden sonra yapılan çalışmalar genelde tenkid, şerh ve haşiye ni­teliğinde olmuştur. Yeni bir ekol' çıkmamış ve ümmet çoğunlukla söz konusu dört ekolü/rnezhebi benimsemiştir. Zira onların ortaya koyduğu esaslar ve deliller çok kuvvetlidir, onların aktif ve başarılı çalışmalarıyla uluslararası-âdil hukuk normları yakalanmış ve bu alana birçok yenilikler getirilmiştir. Roma hukukunun 900 senede tedvin edildiğini düşünecek olursak, İslâm hukukunun ne kadar kısa sürede tedvin edildiği ve dünya standartlarının çok ilerisinde olduğu anlaşılır.[10]

 

Fakihlerin Hadislere Bakışı

 

Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) bir insandı ve normal konuşma­larında günlük dil kullandı, ama hutbelerinde, mektuplarında ve hüküm ifade eden hukukî konularda yüksek bir dil kullandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bazı konulan kısa ve özlü cümlelerle ifade etmişti ki bu yönü cevâmiu'l-kelîm olarak anılmaktadır. Rasûlullah'ın sözleri yanında fiil ve takrirleri de hadis olarak kabul edilmiştir. Fakihler bu hadisleri öncelikle sened ve metin yoluy­la değerlendirdiler:

 

A-Hadislerin taksimi:

Hadisler sened yönünden üç kısma ayrılmaktadır; mütevâtir, meşhur ve âhâd hadisler:

1- Mütevâtir hadis: Rasûlullah'tan bize, her dönemde yalan haber üze­re birleşmeleri imkânsız olan bir topluluk ile nesilden nesile nakledilen ha­dislerdir; namazların rekâtları, sayılan, zekât miktân, diyetler vb...[11]

2- Meşhûr hadis: Sahabeden âhâd yolla gelen ancak tâbiûndan itibaren mütevâtir derecesine ulaşan hadisler.

3- Âhâd hadisler: Sahabe ve tâbiûn döneminde mütevâtir ve meşhur derecesine ulaşamamış hadislerdir ve üç kısma ayrılır;[12]

a- Sahih hadisler,

b- Hasen hadisler,

c- Zayıf hadisler.[13]

 

B-Âhâd haberin bağlayıcılık sınırı :

Âhâd haberlerle ilgili tartışmalar h. 2. asırdan itibaren başladı ve daha çok atâad konusuna odaklandı. Fıkhî konularda ise âhâd haberin delil olmayacağını seven yok gibidir, hattâ İbn Hazm (v. 456/1063) bu konuda icma'ın varlığın-jsn bahseder.[14] Âhâd haberin bağlayıcı olması ve fıkıhta delil olarak alınması nci3sında Ehl-i Sünnet, Mutezile ve Şia âlimleri aynı görüştedir.

Ancak âhâd haberlerin nass kuvvetinde ihtilaf edildi; bu konuda iki  vardır:

1- İlim değil zan ifade*eder, ancak amel edilmesi gerekir.

2- Sıhhatine delâlet eden başka karineler bulunduğunda zann-ı galib fyı ilim ifade eder.[15] Zira Hz. Peygamber bazı kişileri elçi, zekât memuru, IğjECnen, haberci ve casus olarak göndermiş, onlardan bilgi alıp, bilgi naklet anştir ki bunlar tevatür derecesinde bilinen gerçeklerdir. Sahabenin hadisleri rierine nakletmesinde tevatür şartı yoktu, tâbiûn ve etbâ döneminde de aynı geçerliydi, ancak seneddeki ricale (râvilere) ve ittisale bakılmaktaydı.[16]

 

C-Sahih hadisler ve amel şartları:

Hadislerin sahih olabilmesi için usûl kitaplarında bazı şartlar bulunmaktadır.[17] Sahih hadis kavramı, âhâd hadislerin bir bölümü için kullanıldığından dnfayi. fukahâ metin tenkidinde bazı yöntemler geliştirdiler. Meselâ;

1- Kur'ân'a ve meşhur sünnete/Medînelilerin ameline aykırı olmama-Mhr, değilse;

a- Bütünü ilgilendiren konularda sadece bir kişiden/senedden gelen ri-iriıct alınmaz. Ancak bu konu tartışmalıdır; çünkü Rasûluilah'm (Saiıaıiahu  seiiem) Amr b. Hazm'a, Ebû Bekre'ye, Dahhâk b. Süfyan'a ve civardaki krallara yazdığı mektuplarda şahit yoktur ve bir kişi onu almakta ya da ulaştırmaktadır. İsbatı şahitle değil, güvenilir haberledir/haberciyledir.

b- Aded şartı; en az iki kişi olmalıdır. Ancak sahabe bir kişinin de ha­berini kabul ediyordu. İnsanların* inkâr ya da istismar edeceği konularda iki kişinin haberi şart koşulabilir. Tıpkı Hz. Ömer'in Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den isti'zan konusundaki rivayeti için şahit istemesi, onun da hadisi duyan Muhammed b. Mesleme'yi getirmesi, yine Hz. Ömer'in Muğîre'yi dedenin mi­rası konusunda reddedip, şahit istemesi gibi...[18] Hz. Ömer'in (Radıyaiiaha anh) şahit isteme olayları nadirdir, belki de insanların hadis rivayetinde daha dik­katli olmalarını sağlamak için böyle davranmış olabilir.

c- Bu rivayeti sahabe, tâbiûn ve etba kabul etmişse amel edilir. Bu ri­vayetin söz konusu kişilerden alınmasında ihtilaf edilmişse yine problem yoktur. Ancak bütün ^Timler tarafından reddedilmişse terk edilir, bir kısım ulemâ tarafından reddedilmişse araştırılır.

2- Akla ve mantığa uygun olmalıdır,

3- Örfe uygun olmalıdır,

4- İcmâ'a aykırı olmamalıdır...[19]

^Hadisleri âhâd haber bahanesiyle ya da ilmî olmayan başka sebeplerle red­detmek tehlikelidir. Zira bütün haberlerin tevatür derecesine ulaşması imkânsızdır. Sahih olan âhâd hadislerle amel edilmesi konusunda bütün âlimler ittifak ettiler. Yapılması gereken; sahih hadisleri anlama, hükümlerini, derecelerini bilme ve gü­cünden istifâde etme yollarına yönelmektir. Sahih hadisle amel ilmî bir sebep olma­dan terk edilmez.[20]

 

D-Zayıf hadisler ve amel şartları:

Hadisin zayıflığı sened ya da metin tenkidiyle ortaya çıkar. Öncelikle rivayetin senedine bakılır, sahih ve hasen hadislerdeki şartlar yoksa[21] ve senedde yalancı (vaddâ'/hadis uyduran) bulunmuyorsa o rivayet zayıftır. Ba­zı hadisler ise senedleri sahih olduğu halde metin tenkidi ile zayıf hale gelebilir. Metin tenkidini, o konuyu ictihad/fetva seviyesinde bilen uzman kişiler yapabilir. İlimsiz yapılan/ilmî olmayan tenkid, heva ve hevese uymak de­mektir ki İslâm'da bu yasaklamakta ve konunun bilenlere sorulması gerekti­ği hatırlatılmaktadır.

§ Metin tenkidiyle hadisin zayıflaması:

Fakihlere göre bir hadisin zayıf olma sebebi iki tür inkıtâya bağlıdır:

1- Maddî inkıta: Seneddeki kopukluktan kaynaklanır, munkatı ve mürsel hadisler gibi.

2- Mânevî inkıta: Anlamdaki kopukluk, râvideki eksiklik (çocuk, mestur olması gibi)*ya da daha kuvvetli bir delile muânz olması ile meydana gelir.

Anlamdaki kopukluğun sebepleri:

a- Rivâyetin Kur'ân, meşhur sünnet ve icmâa aykırı olması, te'vil im-ftamııın da bulunmaması,

b- Rivâyeti râvinin inkâr etmesi: Rivayet eden kişi daha sonra böyle bir batfisi bilmediğini söylemesi gibi. Meselâ;

Süleyman <— Mûsâ <— Zührî <— Urve <— Hz. Âişe yoluyla gelen rivayette Hz. Peygamber şöyle dedi: "Hangi kadın velisinin izni olmadan nikâh-Jararsa, onun nikâhı batıldır (geçersizdir)." Bir rivayette îbn Cüreyc (t. 150/767), bu hadisi Zührî'ye sordu, o böyle bir hadis bilmiyordu. Ancak îmanı Muhammed (v. 189/805) ve Şafiî (v.204/820) râvinin inkârına rağmen ta hadisle amel ettiler.[22]

c- Rivâyetten sonra (veya tarihi bilinmese) râvinin söz ya da fiil açı­sından rivayetine muhalefet etmesi. Eğer râvi önceki bir tarihte farklı fetva verdiyse, bu durum zarar vermez, ancak sonraki muhalefeti zarar verir, çün­kü rivayet edenin bizzat kendisi onunla amel etmemiş ve terk etmiştir. Mese­li, Ebû Hüreyre'den (Rodıyaiiam anhum),[23] gelen rivayette Rasûlullah {Sallallahü aieyki ve sellem) şöyle buyurdu:

"(Birinizin kabından köpek su içerse/yalarsa,) ilki toprakla olmak ü-zere, kabı yedi kere yıkanır, (yıkasın!)"

Ancak rivayet eden Ebû Hüreyre bununla amel etmeyip, üç kere yı­kamıştır ki onun bu muhalefeti hadisi zayıflatır.[24]

d- Haberle ilgili râviden te'vil ya da tahsisle ilgili bir görüşün bulun­ması...[25]

§Sehâvî (v.902/1496), el-Kavlü'l-bedVdt şunları der: Şeyhim İbn Hacer'den (v.852/1448) şunları duydum: "Zayıf hadisle amel etmenin şartı üçtür:   

1- Hadis, çok zayıf (şedîdü'z-zâ'f) olmamalı,

2- Temel kaidelere/esaslara uygun olmalı,

3- Amel sırasında zayıf olduğu bilinerek amel edilmeli."[26]

E- Hz. Peygamberdin (SaiMiaha aleyhi ve sellem) fiilleri ve bağlayıcılık sınırı: Hz. Peygamber'in hareketlerini dört kısma ayırmak mümkündür:

1- Doğal hareketleri; Kalkmak, oturmak ve uyumak gibi...Bunlara tâbi olmak mubahtır ya da Abdullah b. Ömer'in yaptığı/anladığı gibi menduptur.

2- Doğal hareketlerinden bazılarının tavsiye edilmesi: Suyu üç kerede içmek ve uyurken sağ tarafa yatmak gibi...Bu hareketlere tâbi olmak ittifakla menduptur.

3- Kendisine has hareketleri: Bazı fiiller Rasûlullah'ın şahsına özel olarak serbest bırakılmıştır ve ümmetin onları yapması caiz değildir; dörtten fazla evlenmek, savm-ı visal (hiç iftar etmeden bir kaç gün üst üste oruç tutmak) gibi...

4- Beyan niteliğindeki fiilleri: Hükümlerin uygulanma şeklini Rasûlullah bizzat kendisi uygulamış ve bunlara dikkat çekmiştir. Ashabı ise İslâm'ı onun gibi yaşamaya çalışmış ve hareketlerini sürekli gözlemişlerdir. Meselâ, bazı sahabiler abdest alınmasını gösterip, Rasûlullah'ın böyle abdest aldığını belirtiyorlardı.[27] Ayrıca "beni namaz kılarken gördüğünüz şekilde namaz kılın!"[28], "ibadet şekillerini benden alın/öğrenin!"[29] emirleri bunu açıkça ifa­de etmektedir. Bu fiillere uymanın hükmü, genelde asıl hükmün farz, mendup veya mubah olmasına göre değişir ve asıl hükme tâbi olur.[30]

§ Hz. Peygamber'in fiillerinin hükümleri nasıl bilinir?

1- Hükmü belli olanların hükmüne tâbidir,

2- Hz.Peygamber'in açıklaması ile bilinir,

3- Âyetlerin mücmelini (kapalı lafzını/mânâsını) tefsir, umûmî kısmını tahsis ve mutlak olanı kayıtlama şeklinde olur...[31]

 

Fakihlerin Sünnet Anlayışı

 

Sünnet, hadislerden ortaya çıkan hayat biçimi ya da Rasûlullah'ın İslam'ı yaşama şekli olarak anlaşıldığı için[32] bunun tesbiti ayrı bir çalışma geiBönr. Bu bağlamda fakihlerin geliştirdiği mükemmel metin tenkid ve tahlil nnnodianna, naslardaki bağlayıcılık ve sınırına, farklı hadislerin birleştiril­mesi ya da tercih yollarına bakılır.

 

A-Metin tahlili ve tenkidi:

Ehl-i hadisin geliştirdiği sened tenkidi yanında, fakihler de metin tah-iinade/ıenkidinde mükemmel usûl ve metodlar geliştirdiler. Bu çalışmaların anaya koyduğu gerçek şudur ki nasları anlama ve hukukî anlamını anlama jctsında fark vardır;

Naslan işiten kişinin anladığı mânâ onun emredilmesi, yasaklanması ya da bir şeyi haber vermesi şeklinde olabilir.[33] Ancak fakih olan kişi, nassın bağlayıcılık sınırını, ahkâm içindeki yerini araştırır ve detaylara iner:

1- Dil/Gramer açısından:

a- Nasdaki isim, fiil ve (cer, atıf) harflerin mânâlarını göz önünde bu­lundurur.

b- Edatlar ve cümlenin irabı fetvada/ietihadda önemlidir.[34]

2- Lafız tahlili açısından:

a- Lafzı, kendisi için konulduğu mânâ yani âmm, hass, mutlak, mukayyed ve müşterek olma yönünden inceler,[35]

b- Lafzı, kullanım yönüyle yani hakikat (sarih ve kinaye), mecaz ba­kımından inceler,

c- Lafzı, mânâya delâleti yani ibare, işare, delâle ve iktizâ yönüyle ya da mantûkun delâleti ve mefhûmun delâleti, mefhûmu muvafakat ve mef­hûmu muhalefet (sıfat, aded, gaye, şart, hasr)) yönüyle ya da mütâbaka, tazammun ve lüzum yönüyle inceler,

d- Lafızlann ifade ettikleri mânâların adedleri bakımından; müteradife, mütebâyine, müvâtıe ve müşterek yönüyle inceler,

e- Lafızlar karşılığında zihinde oluşan mânâlar yönünden; mahsûs, mütehayyel ve ma'kûl olarak inceler.[36]

3- Bağlayıcılık açısından,

4- Örfe uygunluk açısından

5- Söz/Fiil açısından

6- Azimet/Ruhsat açısından,[37]

7- İstihsan/İstishâb açısından;bütüncül kasd ile parçacı kasd çatıştığın­da bazen kıyas (genel hükümler), bazen de istihsan (yeni/sıradışı hüküm) tercih edilir.

8- Zarûrî/Hâcî/Tahsînî olma açısından,[38]

9- Nüzûl/Vürûd açısından,

10- Usûl/Furû açısından: Usûl konulan pasif (durağan), furû konulan ise aktif (hareketlidir)..Usûl ile furû çelişirse furû tercih edilir, çünkü furûda uygulama yanında istisnalar da dikkate alınmıştır.[39]

11- Selefin amel etmesi açısından: Sahabe ve sonraki nesil fakihlerin ictihadlan/hadise bakış açılan değerlendirilir.[40]

Bu noktadan baktığımızda Müslüman âlimler, metinleri anlamada or­taya koydukları metodlar/esaslar ile hukuk dünyasında mükemmelliği yaka­ladılar ve konuyu çok yönlü olarak incelediler: 

^Hadislerin bir kısmı mânâ rivayeti olduğu için bu ince kurallar onlara uy­gulanabilir mi? sorusu akla gelebilir. Hadislerde önemli olan lafız rivayetidir. Sa­habeden itibaren râviler lafız rivayetine önem vermişlerdir. Bu insanların lafız ez­berlemedeki maharetlerine/güçlerine (nakledilen şiirlerdeki vezin/kafiye uygunluğu sebebiyle) tarih şahittir. Ancak uzun hadislerde mânâ rivayeti normaldir. Hadisleri değerlendirirken tek rivayeti ele alarak hüküm verilmemekte, bilakis diğer tarikler-deki rivayetler toplanmakta, benzer ve farklı noktalar ayrıştırılmakta, selefin hadisle ilgili uygulamaları göz önüne alınmakta ve duruma göre bu kurallar işletilmektedir. Şunu kabul etmek gerekir ki selef âlimleri Islâmî ilimlerde yapılabilecek çalışmanın en mükemmelini yapmışlardır, onların bıraktığı ciltler dolusu çalışma ve literatürü göz önüne alırsak bu gün bile onlara ulaşmanın zor olduğunu kabul etmemiz gerekir..

 

B-Hz.Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve sellem) hadislerinin bağlayıcılık sınırı:

Fakihler hadislerin bağlayıcılık sınırını tesbit edici çalışmalar yaptılar, Kaifî (v.684/1285) dağınık bilgileri topladı,[41] daha sonra Tahir b. Âşûr ""»'. 1879/1973) bu konulan on«iki başlık altında inceledi:

1- Yasama 2- Fetvâ 3- Yargı 4- Devlet Yöneticiliği 5- Doğruya Yönlen-arse 6- Sulh (Anlaşma) 7- İstişâre ve Yol Gösterme 8- Nasihat 9- En Mü­ftümde Yönlendirme 10- Yüce Hakikatlerin Öğretimi/Eğitimi 11- Edeb 12- îcçad Dışındaki Doğal Fiiller.[42]

Hz, Peygamber'in söz ve fiillerinin bağlayıcığını bir piramit olarak düşümmsA, üstten alta doğru bağlayıcılık sınırının hafiflediğini ve ictihad sahasının genişlediğini görürüz. Bu öğeler yukardan aşağı doğru şöyle sıralanabilir:

                                                                         Akâid

                                                                       İbâdetler

                                                            Aile ve Miras Hukuku

                                                         Borçlar                Hukuku

                                                      Ticâret                        Hukuku

                                                     Ceza                               Hukuku

                                                     Uluslar arası                           Hukuk

                                                    Anayasa                                      Hukuku

 

C-Ahkâmla ilgili nasları doğru anlama ve sonuçları:

Bu ince anlama metodları ile vücûb (görev), nedb (tavsiye), ibâha (mutlak serbestlik), hürmet (yasak) ve kerâhiyet (sakındırma) sınırları tesbit edilmeye çalışıldı. Söz konusu konular usûl ve furû kitaplarında tafsilatlı olarak açıklanmıştır, özet olarak:

Hükümlerdeki vücûb (görev) ve hürmet (yasak):

1- Naslardaki emir ve nehy ile,

2- Rasûlullah'ın sürekli yapması/terketmesi ile,

3- Vücûb ifade eden bir emri ya da yasağı beyan/tahsis/takyid ile.

Hükümlerdeki nedb (tavsiye) ve kerâhiyet (sakındırma):

1- Yukarıdakiler dışında, ibadet şeklinde olan haller,

2- Tavsiye/Sakındırma niteliği bilinen haller,

3- Tavsiye/Sakındırma niteliği açıklanan haller,

4- Korkutma niteliğinde olup hüküm ifade etmeyen haller; namaz için mescide gelmeyenlerin evinin yakılması tehdidi gibi.[43]

 

D-Hadisleri farklı anlamanın sebepleri:

Mezhep İmamları ictihadlannda bazı metodlar izlemişlerdir ki bunlar birbirlerinden farklılık arz eder:

1- Kur'ân'a ve meşhur sünnete uygunluk/uygun yorum,[44]

2- Akla uygunluk/uygun yorum,[45]

3- İnsana verilen önem/güven,[46]

4- Maslahata/Maksada uygun olanı tercih (gâî yorum),[47]

5- Örfe uygunluk,[48]

6- Yeni gelişmelere uygunluk,[49]

7- Farklı Rivayetlerin ulaşması,[50]

8- Umûm ifade eden âyetlerin âhâd haberle tahsis edilmesi,[51]

9- Mutlak olan âyetlerin âhâd haberle takyid edilmesi,[52]

10- Mücmel âyetlerin âhâd haberle beyan edilmesi,

11- Âyetin hadisle nesh edilmesi,[53]

12- Âhâd haberle kıyas (genel kurallar) çatışmasında tercih problemi,[54]

13- Selefe bağlılık.[55]

 

E- Farklı hadislerin birleştirilmesi, tercih ve nesh:

Naslardaki tearuz iki fiil/söz ya da söz ve fiil arasında olabilir:

1- İki fiil/söz arasındaki tearuz:

a- Benzer iki fiil/söz arasındaki tearuz; öğle namazının iki farklı vakti­nin olması gibi,[56]

b- Farklı iki fiil/söz arasındaki tearuz; Rasûlullah'ın bazen oruç tutması ve bazen de tutmaması gibi; biri vücûb diğeri de cevaz ifade eder ki nedb hükmü ortaya çıkar.

2- Söz ve fiil arasında tearuz; bu durumda:

a- İki nassın tarihlerine bakılır,

b- Râvilerine bakılır,

c- Sahabe ameline bakılır,

d- Umum/Husus, Mutlak/Mukayyed durumlarına bakılır...[57]

§Aslında bir konuda iki zıt şey söylenmez/nas bulunmaz, naslar ara­sında zıtlık gözüküyorsa bunun sebebi:

a- Râvilerin hatasından kaynaklanabilir,

b- Haberlerin biri mensuhtur,

c- Eğer cem etmek mümkünse iki ayrı konuda delil olabilir.[58]

Bu nedenle aynı konudaki farklı hadislerin öncelikle birleştirilmesi (cem'i) gerekir. Bu mümkün değilse tercih yollarına gidilir. Söz konusu ri­vayetlerde tercih yolları:

1- İsbat (olumlu) ve nefy (olumsuz) mânâlar karşılaştığında isbat tercih edilir.

2- Rivâyetlerin tariklerinin sayısına bakılır; iki yoldan gelen bir yoldan gelene tercih edilir ve alınır,

3- Ziyade haber tercih edilir, çünkü sika (güvenilir) râvinin rivâyetin-deki fazlalık makbuldür,

4- Tarihi sonra olan tercih edilir,

5- Râvisi fakih olan tercih edilir,

6- Olayı gören ya da olayın kahramanı olan râvinin haberi tercih edilir,

7- Mevki olarak Rasûlullah'a daha yakın olanın rivayeti tercih edilir,

8- Büyüğün rivayeti küçüğün rivayetine tercih edilir,

9- Müsned rivayetler sahih olduğu sürece mürsellere tercih edilir,

10- Haram genellikle mubaha tercih edilir,

11- Rivayetlerden kıyasa (genel kurallara) uygun olan tercih edilir,

12- İhtiyaten had ve cezalarda en hafifi alınır,

13- Müctehidlerin tercih ettiği alınır.[59]

ŞFarklı rivayetlerde tahsis, takyid gibi konular yoksa ve farklı zaman­larda söylenmiş, olup vurûd tarihleri (ö'ncelik-sonralık açısından) biliniyorsa sonraki öncekini nesh etti (hükmünü kaldırdı) denebilir.[60]

 

F-Müctehidlerin bazı hadislerle ameli terk etmelerinin sebepleri:

Selefimiz olan müctehid imamlar bazı hadislerle amel etmediler, bu­nun sebebi keyfîlik ya da hevâ ve hevese tâbi olmak şeklinde anlaşılması yanlıştır, bu konuda mezhep taasubuna kapılarak o temiz insanları karalamak doğru değildir.[61] Bunun sebeplerini İbn Teymiyye (v.728/1327) (naslarla amel konusunda çok hassas olmasına rağmen) şöyle sıralar:

Genel olarak:

1- Hz. Peygamber'in bunu söylememiş, râvi hata etmiş ya da unutmuştur,

2- Bu sözle böyle bir mânâ kastedilmemiştir,

3- Bu hüküm mensuhtur, inancı etkili olmuştur.

Özel olarak bakıldığında:

1- Hadis, o müctehide ulaşmamıştır, zira bir müctehide bütün hadislerin ulaşması mümkün değildir. Bu nedenle mezhep imamlarının noksanlıkları son­raki müctehidlerce tamamlanmış, bazen de tenkid edilmiştir.

2- Hadis ulaşmış olabilir, ancak sıhhatinde şüphe etmiştir,

3- Bâşka hadisleri ya da hadisi tercih etmiştir,

4- Haber-i vahid ile amel şartlan bulunmamış olabilir; meselâ, râvi-lerin adil, hafız, sika olması yanında, hadisin Kur'ân ve meşhur sünnete[62] arz edilmesi/uygunluğu, râvinin fakih olması, umûmî belvâ (genelin proble­mi) cinsinden konularda Haber-i vahidle iktifa edilmemesi gibi,

5- Hadis kendisine ulaşmış, ancak unutmuş olabilir,

6- Hadisin delâletini/işaretini anlamamış olabilir,

7- Hadisin bu konuya delâlet etmediğine inanması,

8- ŞariİH nastaki muradının bu olmadığına dair başka bir delil bulması;  lafzın tahsisi ve mutlakın tâkyîdi gibi,

9- NasJardan çıkan temel kaidelere/kurallara aykırı olması,

10- Haber-i vahidin Kur'ân'ın umûm lafzını tahsis edemez inancı,[63]

11-  Haber-i vahid ne zaman zan, zann-ı galib ya da ilim ifade eder ko-i ihtilaf bu konuda etkili olmuş olabilir.[64]

G-'Saffih hadis benim mezhebimdir' sözünün anlamı:

Bu söz bütün müctehid İmamlardan nakledilmiş ve bazı mutaasıplar Hariç sonraki tabileri tarafından kabul edilmiştir:

Sahih bir hadis oÇır da mezhebin görüşüne aykırı olursa, (te 'vil, nesh we tercih ihtimali olmadığında) o hadisle amel edilir ve mezhep bu olur.[65]

Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, bu şekilde amel fet-'waHctihad derecesinde olan kişiler için geçerli olmasıdır:

A'meş (v. 148/765), Ebû Hanîfe'nin yarımdayken birisi geldi ve soru sor-da. A'meş, "Ey Nûmân, bu konuda konuşl" deyince o da cevap verdi. A'meş,

"Bunu nerden bildin!" diye sorunca o: "senin rivayet ettiğin hadisten" dedi. Bunun üzerine A'meş, "bizler eczacı, sizler doktorsunuz" dedi.[66]

Süfyan es-Sevrî (v. 161/777) dedi ki: "Öyle hadisler var ki onunla a-mel edilmez.”[67]

Süfyan b. Uyeyne (v.198/813) dedi ki: "Alim her hadise hakkını ve-rrndir/doğru istinbat edendir."[68]

Abdullah b. Vehb (v.197/812) dedi ki: "Üçyüz altmış alimle karşılaş-am. Mâlik b. Enes (v. 179/795) ve Ley s b. Sa'd (v. 175/791) olmasaydı ilim­de yolumu şaşırırdım." Ona: "Bu nasıl olur?" denilince şöyle cevap verdi: ""Birçok hadis topladım ve hangisiyle amel edeceğimi şaşırdım. Onları İmam Mâlik'e ve Leys b. Sa'd'a arzedince, onlar da bana, "Bunu al, bunu bırak" dıyorlardu"[69]

Vekf (v. 196/811) dedi ki: "Ey gençler, hadisin fıkhını anlayınl"[70]

Ahmed b. Hanbel dedi ki: "Bir kimsenin elinde, içinde Rasûlullah'ın hadisleriyle, sahabe ve tâbiûnun ihtilafları bulunan bir kitap varsa, ilim eh­line bunlardan hangisinin kabul edileceğini sorup da, böylece sahih bir hükümle amel etmedikçe, o kimsenin istediğiyle amel etmesi, dilediğini tecih edip onunla hüküm vermesi ve amel etmesi caiz değildir."[71]

 

H-İslâm fıkhında mezhepler:

Mezhepler, İslâm Hukuk Tarihinin tedvin döneminde doğmuştur. Arala­rındaki İhtilâf, genellikle sahabe arasındaki ihtilâftan kaynaklanmaktadır:

1- Zira sahabeden biri Rasûlullah'tan (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) bir hüküm dinler, ama bir başkası duymadığı için ictihadla amel eder. Bu ictihad hadise uygun olabilir veya hadisi duyunca görüşünden döner ya da (hadisin ona sağlam yoldan ulaşmaması gibi sebeplerle) görüşüyle amel etmeye devam eder, bu ihtimaller yanında ona söz konusu hadis hiç ulaşmayabilir,

2- Sahabe Rasûlullah'ın bir amelini görür; bazısı ibadet olmasına, di­ğerleri de mübahlılığına^hamledebilirler,

3- Râvi haberi unutabilir,

4- Ezberde farklılık olabilir,

5- İlletini anlamada farklılık olabilir,

6- İki farklı hükmü cem ya da tercihdeki farklılıklar gibi ihtilaflardan mezheplerin(ekollerin) görüşleri doğdu.

Onların farklı görüşleri tâbiûna geçti, onlar da bu sözleri ezberlediler ve uygun olanlarla amel ettiler. Tedvin döneminde ise mezhep imamları; müsned ve mürsel hadisler yoksa ya da rivayetler muhtelif ise sahabe kavli ile amel ettiler, sahabe ve tâbiûn kavli farklı olduğunda ise kendi hocalarının görüşünü tercih ettiler.[72]

Görüşlerin mezhep haline gelmesi kolay değildir, bunun için:

1- Çok sağlam metodlar/esaslar olmalıdır,

2- Ulemâ tarafından kabul edilmelidir,

3- Kendisinden sonra güçlü talebeleri bulunmalıdır,

4- Belli bir tenkid süzgecinden geçmelidir,

5- Ümmet tarafından kabul edilmelidir.

Mezhep İmamları dışında Abdurrahman b. Ebî Leylâ (v. 148/765), Süfyan es-Sevrî (v. 161/777), Evzaî (v. 157/774) gibi yüzlerce müctehid bu­lunmaktaydı. Ancak bu âlimler görüşlerini bir mezhep disiplini altında top-lamadılar.

Müctehid seviyesinde olmayan kişi, mezheplerden birisine tâbi olmalı ve mezhebin delillerim incelemelidir. Diğer mezheplerin görüşlerini ise zaruret halinde ya da bir bütün olarak bir ameli alarak veya görüşlerin delillerini ince­leyerek birini taklit edebilir, ama bunlar bir mezhep olarak yayılmaz.[73]

                                                                                                                                                                Rıfat ORAL

 

İbâdet Fıkhında Sünnetin Rolü

 

İslâm Fıkhında İbâdet

 

İbadet kavramını, Allah'a kulluk olarak düşünürsek bir Müslümanın ioğumundan ölümüne kadar bütün hayatını kapsadığı görülür. Ancak bazı .İBadetlerin özel şekilleri vardır. Bu yönüyle ibadetler iki kısma ayrılır:

a- Genel İbâdet: Allah için yapılan İslâm'a uygun her hareket (sevap uzandıran herşey),

b- Özel İbâdet: Kur'ân ve Sünnet'te şekli/sınırlan açıklanan uygula­malar; namaz, oruç vb.[74]

 

İbâdet Sınırları Ve Şekillerini Tesbitte Nasların Bağlayıcılığı

 

İbadet konusu özelde taabbudî konulardan olduğu için akılla tesbit edilemez, mutlaka Allah ve Rasûlü'nden açıklama bulunmalıdır. Zira bu bölüm kıyas/ictihad sahasının en dar olduğu konulardır. Ancak naslan anlamada ietihad kaideleri işletilir. Naslann büyük çoğunluğu ibadetler konusunda görülür.[75]

 

İbâdet Fıkhında Sünnet Ve İctihad

 

Özelde ibadet fıkhının konuları:

1- Temizlik,

2- Abdest,

3- Gusül,

4- Teyemmüm,

5- Namaz,

6- Oruç,

7- Zekât,

8- Hac,

9- Kurban...

Müctehid İmamlarımız naslan anlama konusunda mükemmel çalışma­lar yaptılar ve usûller geliştirdiler. Onlann naslan anlama ve hayata akset­tirmelerinde iki çalışma görülür:

1- Bütüncül (küllî) bakış: Bu bakış açısıyla söz konusu ibadetin İslâm İbadet Fıkhındaki yeri ya da ibadetin bir parçasının söz konusu ibadetteki yeri tesbit edilir.

2- Parçacı (cüz'î) bakış: Bununla söz konusu ibadet ya da ibadetin bir par­çası ile ilgili naslar tek tek incelenir ve anlamı doğru tesbit edilmeye çalışılır.

§Bu çalışmalar belli metodlar/esaslar işletilerek yapılır ki bunlar önceki makalede anlatıldı. Meselâ, Allah Teâlâ abdestle ilgili âyette buyurur ki:

'Ey iman edenler, namaz kılmaya kalktığınızda (abdestiniz yoksa), yüzünüzü ve ellerinizi dirseklere kadar yıkayınız, başınızı mesh edin ve ayak­larınızı da topuklara (aşık kemik/erine) kadar yıkayınız...' (Mâide sûresi 5/6)

Burada dört emir vardır: Ellerin dirseklere kadar ve yüzün yıkanması, başın mesh edilmesi ve ayaklann yıkanması.

Bu âyetin anlamından Sünnet'ten[76] de yararlanarak şu sorular akla ge­lebilir:

1- Abdest müstakil bir ibadet mi yoksa başka ibadetlerin olmazsa ol­maz bir parçası mı?

2- Kollan yıkamada dirsekler emre dahil mi?

3- Ağzın ve burnun içi yüzün yıkanması emrine dahil mi?

3- Sakallann üzerini yıkamak yeterli mi yoksa su, altındaki deriye geçmeli mi?

4- Başın neresi ve ne kadarı mesh edilmeli?

5- Kulaklar başın meshi emrine dahil mi?

6- Ayaklardaki topuk (aşık) kemikleri yıkamaya dahil mi?

7- Âyetteki tertip farz mı?

8- Abdest alırken peş peşe olması şart mı, aralık vermek caiz mi?..

Söz konusu sorulara Allah ve Rasûlü'nün muradına uygun cevap ver­mek gerekir. Bu da ictihad denilen titiz/sistemli hukukî çalışmalar ister. Hadisle­ri okurken müctehid imamların görüşlerine müracaat edildi, çünkü  selefimiz bu konuda çok başarılı olmuş ve güçlü eserler vermiştir.[77]   

                                                                                                                                                                    Rıfat Oral

 

 

       

 

 

 

 



[1] Kur'ân'daki bazı kavramlar için bk. Nahl 16/116, Ahzab 33/50, Bakara 2/227; Hadislerde ise bu kavramlar daha geniş/fazla görülür.  Bk.Buharî, Menâkıbü'l-Ensâr, 42; Müslim, Müsâfirûn, 139, Fiten 19; Tirmizî, Mevâkît, 188; Nesâî, Nikâh, 17... Ayrıca bk. İbnü'l-Kayyim, Fetâva 'r-Rasûl.

[2] Mevsılî, İhtiyar, IV/679; İbnü'l-Kayyim, İ'lâmü'l-muvakkıîn, 1/39-43; İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, 1/48,89.

[3] Buharı, Relin, 6; Tirmizî, Ahkâm, 12; İbn Mâce, Ahkâm, 7.

[4] Hz. Peygamber'in yargı ve fetvalarını toplayan müstakil kitaplar için bk. Muhammed b. el-Ferec el-Kurtubî, Akdıyetü Rasûlillâh; İbnü'l-Kayyim, Fetâva'r-Rasûl...

[5] Ebû Dâvûd, Akdıye, l\Tirmizu Ahkâm, 3.

[6] Bu mektubun şerhi ve değerlendirilmesi için bk. İbnü'l-Kayyim, age., 1/86.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/38-39.

[7] İbn Hacer, İsâbe, 1/19; İbnü'l-Kayyim, age., 1/12.

[8] Hacvî, el-Fikru's-sâmî, 11/339-342,349-351; İbnü'l-Kayyim, İ'lâmü'l-muvakıîn, 1/14 vd.

[9] Bu konudaki geniş bilgi için bk. Ali b. Medînî, Ilelü'l-hadis ve mârifetü'r-ricâl; İbn Hazm, Ashâbü 'l-Jütyâ mine 's-sahâbe ve 't-tâbiîn ve men bâ 'dehüm.

[10] Bu konudaki geniş bir değerlendirme için bk. Hamîdullah, Muhammed, İslâm Hukuku Etüt­leri (trc. Kemal Kuşçu).

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/39-42.

[11] Serahsî, Usûl, 1/282; Ebû Yâ'lâ el-Ferrâ, el-Uddefî usûli'l-fıkh, 1II/845; Süleyman et-Tûfî, Şerhu Muhtasarı 'r-Ravda, 11/74.

Fakihler ve usûlcüler arasında var olan mütevâtir ve âhâd ayırımı, hadisçiler arasında Hatîb el-Bağdâdî (v.463/1071) ile başladı. Önceki hadis âlimleri bu kavramları kullanmadılar. Daha sonra İbnu's-Salâh (v.643/1245) bu ayırımı Mukaddime'sine aldı.

[12] Cassâs, el-Fusûlfi'l-usûl, 111/37; İbn Hazm, İhkâm, 1/100; Âmidî, age., 11/31; Abdülaziz el-Buhârî, age., 11/658-660; Suyûtî, Tedrîbu'r-râvî, 30;

İmam Şâfıî, bu ayırımda haber-i âmme ve hâssa terimlerini kullanır. Haber-i âmme; genelin kabul ettiği haber, (mütevâtir hadis,) Haber-i hâssa ise, yaygın olmayan haberlerdir, bunlar tevatür derecesine çıkmamış olup en az bir kişi tarafından rivayet edilirler. Haber-i vâhid ise, bir kişinin rivayetidir. (Bk.İmam Şâfıî, Ümm, V/588, Risale, 369, 461) Her ne kadar haber-i vâhid, bir kişinin ve âhâd haber de birden fazla kişinin rivayetleri olsa da daha sonra birbirlerinin yerine, yani mütevâtir olmayan hadisler için aynı mânâda kullanılır oldular. Hadisçilere «t tazı usûlü fıkh âlimlerine göre, âhâd haberler seneddeki râvi sayısına göre üç kısma ayrılır. .-Garib hadis, râvi sayısı tabakalardan birinde teke düşmüş, 2-Aziz hadis, iki veya üç kişiye.3-Meşhûr hadis ise, üçten fazla kişiden bize ulaşmış rivayetlerin adıdır. (Bk. Cassâs, apt, D/37; Suyûtî, age., 355)

[13] imam Ebû Hanîfe'nin (v.150/767) öğrencilerinden İsâ b. Eban (v.221/835), haberleri üçe ayırır: 1-İnkârı küfür olmadığı halde dalâlet sayılan haberler, recm olayı gibi, 2-İnkârı dalâlet p, hatalı ve günahkâr olmasından korkulan haberler, mest üzerine mesh gibi, 3-İnkârı olmayıp, tercih edilmesi gereken haberler, Fukahânın ihtilâf ettikleri rivayetler gibi. , age., 111/49; Serahsî, age., 1/293.

[14] İbn Hazm, age., 1/114; Gazzâlî, Müstesfa, 1/148; Abdüaziz el-Buhârî, age., 11/693.

[15] Ossâs, age., 111/63; Ebû Yâ'lâ, age., III/869.

[16] Amidî, İhkâm 1/106-107; Buhârî, Sahîhindeki Ahbâru'l-âhâd babında bu rivayetlerin bağlayı-ı dan bahseder ve ezan, namaz, oruç, ferâiz, ahkâm konularındaki rivayetleri zikreder.

[17] Sahih hadis, Usûlü hadis kitaplarında; senedinde kopukluk olmayan, râvileri âdil, zabtı tli, her türlü şâz ve illetten salim olan hadis, olarak tarif edilir. (Bk. Suyûtî, age., 31).

[18] Cassâs, age., III/102, 107, 118.

[19] Kevserî, bu şartlan 14 kısımda nakletti (Bk. Te'nîbü'l-Hatîb 153-154); Bu konuda geniş açıklama için bk. Makaledeki Fakihlerin Sünnet Anlayışı bölümü.

[20] Âmidî, age., 11/48,64.

[21] Sahih hadisin tarifinde geçen şartlar; rivayet senedinde kopukluk olmaması, râvilerin âdil, zabtı kuvvetli, her türlü şâz ve illetten salim olması gerekir. (Bk. Suyûtî, age., 31) Senetteki ittisal yönünden Ehl-i hadis mükemmel kavramlar geliştirdiler. Fakihler ise daha çok metin tenkidi üzerinde durduklarından dolayı sened tenkidine yüzeysel olarak baktılar, müsned, mürsel ve munkatı olarak üçe ayırdılar. İmam Ahmed'in Müsned'inde mürsel hadis bulun­mamaktadır. Fakihlerin mürsel hadislerle ilgili görüşü;

1-Sahabe mürseli çoğunluğa göre tereddütsüz kabul edilir.

2-Sahabe dışındakilerin mürselinde ihtilâf edildi;

a-Hanefî, Mâlikî, Mutezile ve Hanbelîlerden bir kısmına göre, râvi sika ise kabul edilir,

b-Şâfiîler, Ehl-i hadis, bazı Hanbelî ve Zahirîlere göre, Said b. Müseyyib gibi bazı ki­şiler dışındakilerin mürseli kabul edilmez. (Bk. Ebu'1-Alâ, age., m/906-917; Ebu'l-Hüseyin el-Basrî, age., n/143-152; İbn Hazm, age., 1/135,143; Gazzâlî, age., 1/170; Abdülaziz el-Buhârî, age., m/5).

[22] Saahsî, age., 11/ 3.

[23] Ataed b. Hanbel, Müsned, 11/489, H.no: 10290; Benzer rivayet için bk.II/427, H.no: 9479; ,H.no: 10544; Müslim, Taharet, 91; İbnü'l-Cârûd, H.no: 52; Ebû Dâvûd, Taharet, 37, ; 71; Tirmizî, Taharet, 68, H.no: 91 (Tirmizî, hasen-sahih hükmünü belirttikten sonra, ı Şafiî, İshak ve Ahmed b. Hanbel'in kavlinin de bu hadis olduğunu söyler.); Heysemî, r'ın bu hadisin lafzını şeklinde (yani, "ilkini toprakla yıkayın" "onlardan biri toprakla olsun") rivayet ettiğini, Bezzâr'ın hocası hâricinde kalan tüm râvilerin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk.Mecma', 1/287.

[24] Hanelilerde kural, Önemli olan râvinin görülen muhalefetidir, yaptığı rivayet değil; diğer âlimlere göre ise kural, (ıstj u. y isv u. ;^ı) Önemli olan râvinin rivayetidir, görülen muhalefeti değil şeklindedir. Bk.İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 11/176;  Zurkânî, Şerhu'l-Muvatta', IV/75.

[25] Serahsî, Usûl, 1/359, 364-370, II/3.

[26] M.Zahid el-Kevserî, Makâlât (Havle'1-hadîseyn), 44-45.

[27] Bk. Müsned trc. H.no. 220/528 vd.

[28] Buhâri, Ezan, 18; Edeb, 627; Âhâd, 1; Dârimî, Salât, 42; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/53.

[29] Müslim, Hac, 310, Ebû Dâvûd, Menâsik, 77, Nesâi, Menâsik, 220; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 111/318,366.

[30] Ebû'l-Hüseyin el-Basrî, Mu'temed, 1/355-357; Âmidî, age., 1/174.

[31] Ebû'l-Hüseyin el-Basrî, age., 11/343-353; Rasûlullah'ın fiilleri ile ilgili geniş bilgi için bk. Süleyman el-Eşkar, Ef'âlü'r-Rasûl.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/42-46.

[32] Bk. Âmidî, age., 1/156; Abdülaziz el-Buhârî, age., 11/653.

[33] İbn Hıbbân (v.354/965) bunları beş başlık halinde topladı:

1-Rasûlullah'ın emirleri (110 bölüm),

2-Rasûlullah'ın yasakları (110 bölüm),

3-Rasûlullah'ın verdiği haberler (80 bölüm),

4-Rasûlullah'ın mubah kıldıkları (50 bölüm),

5-Rasûlullah'ın fiilleri (50 bölüm) olmak üzere toplam 400 bölümdür. (Bk. İbn Belebân, el-İhsân bi tertibi Sahihi İbn Hıbbân, 1/38-82).

[34] Bk. Sa'dî, Abdülkadir Abdürrahman, Eserü'd-delâle en-nahviyye el-lügaviyye; Abdül-vehhab Abdüsselâm, Eseru'l-lüga fi'htilâfi'l-müctehidîn.

[35] Bu konudaki müstakil çalışma için bk. Şihâbüddin el-Karâfi, el-Ikdü'l-manzûm fi'l-husûs ve'l-umûm.

[36] Cassâs, age., 1/400-419; Serahsî, age., 11/11-99, 124-279; Gazzâlî, age., 1/30; Âmidî, age., 1/15, 154; Tûfî, age., 11/448, 552-553, 630, 702.

[37] Bk. Muhammed eş-Şerif er-Rahmûnî, er-Ruhasü'l-fıkhiyye mine'l-Kur'ân ve's-Sünne; Abdülkerim b. Ali b. Muhammed en-Nemle, er-Ruhas eş-Şer'iyye.

[38] Bk. Izz b. Abdüsselâm, Kavâidü'l-ahkâmfi mesâlihi'l-enâm; Şâübî, Muvafakat n.cild; Tahir b. Âşûr, Makâsidü'ş-şeria; Ahmed Raysûnî, Namriyyetü'l-makasıd ınde'l-îmam eş-Şâtıbî.

[39] Örnek için bk. Hamevî, Gamzu uyûni'l-besâir (Eşbâh şerhi), 1/82.

[40] Gazzâli, age., 1/177 vd.; Ebu'l-Hüseyin el-Basrî, age., 1/14 vd.; Nesefî, Keşfü'l-esrâr, 1/26 vd.; Şevkânî, İrşâdü'l-fuhûl, 38 vd.

Bu konudaki müstakil çalışmalar için bk. Esnevî, Ebû Muhammed b. Hasen, et-Temhîd fi tahrîri'l-fiırû ale'l-usûl; Yâkub b. Abdülvehhâb, et-Tahrîc mde'l-fukahâ ve 7-usûliyyîn...

[41] Karâfî, Furûk, 1/205-209.

[42] Tâhir b. Âşûr, Makâsıdü'ş-şeria, 30.

[43] Ebû'l-Hüseyin el-Basrî, age., 11/343-353; Âmidî, age., 1/158-171; Abdülaziz el-Buhârî, age., 1/253-258, III/374-382.

[44] İmam Ebû Hanîfe, el-Âlim ve'l-müteallim, 26-27; İmam Şafiî, Risale, 22, 30, 40; Serahsî, Usûl, 1/364; Sehnûn, Müdevvene, 1/5; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, 1/10; Desûkî, Haşiye, 1/83.

[45] İmam Şafiî, Risale, 22; Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/184-186.

[46] İmam Ebû Yûsuf, Harâc, 49; İhtilâftı Ebî Hanîfe ve'bni Ebî Leylâ, 155-157; İmam Şafiî, Risale, 300.

[47] İmam Muhammed, Âsâr, 18, Asi, 1/489-491; Gazzâlî, age., 1/287-288.

[48] İmam Ebû Hanife, Âlim, 11; İmam Ebû Yûsuf, İhtilâf, 34; Ebu'l-Hüseyin el-Basrî, age., 11/301; Gazzâli, age., 11/111-1113; Karâfî, Furûk, 1/176; İbnü'l-Kayyim, İ'lâm, 111/17-70.

[49] İmam Ebû Hanîfe, Âlim, 11; İbnü'l-Kayyim, age., IV/228; İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, 1/49; Kevserî, Nuket, 19-21,45-47.

[50] Şartlı satış konusundaki ihtilaf için bk. Zeylaî, Nasbür'râye, IV/17.

[51] Hanefîlere göre, umûm ifade eden âyetler ancak âyet, mütevâtir ya da meşhur hadisle tah­sis edilirler, zira ânım lafızlar kesinlik ifade ederler ve zan ifade eden âhâd haberlerin ziyadesi ile daraltılmazlar, sınırlandırılmazlar. Meselâ, '(Nanıazda) kolayınıza geleni okuyun!' âyeti, Kur'ân'ın her hangi bir yerinden kıraatin farz olduğunu gösterir. 'Fatihasız namaz olmaz' hadisi bunu sınırlandırmaktadır, ancak söz konusu rivayet âhâd haber olduğu için sınırlandır­ma farz değil, vacibtir dendi.Hanefilerde mutlak nassın takyidinde aynı şart aranır. Ancak mücmel lafızda âhâd haber müfessir(açıklayıcı) olarak alınır; abdestte 'Başınızı mesh edin!' emri mücmeldir, âhâd haberlerdeki perçemin mesh edilmesi kapalılığı açıkladığı için alındı. Şâfiîlerde ise âmm lafzı zan ifade ettiği için, âhâd haber onu sınırlandırabilir, dolayısıyla na­mazda Fatiha okumak onlara göre farzdır. (Bk. İmam Şafiî, Risale, 58; Serahsî, Usûl, 1/132). Hanbelîler de aynı görüştedir. (Bk. Ebû Yâ'lâ, age., 11/550-551).

[52] Serahsî, age., 1/26; 11/26.

[53] Hanefîlere göre, âyetler mütevâtir veya meşhur hadislerle nesh edilebilir, ama İmam Şafiî bunu reddeder ve Kur'ân'ın ancak Kur'ân'la nesh edilebileceğini savunur. (Bk. İmam Şâfıî, age., 113-114; Serahsî, age., 11/66 vd. ) Hanbelîlerin çoğunluğu da aynı görüştedir. (Bk. İbnü'l-Kayyim, age., 1/322).

[54] Kıyas (genel kurallar) âhâd haberle çatıştığında tercih konusunda İmamlar ihtilâf etti; 1-İmam Ebû Hanîfe, Şâfıî ve Ahmed b. Hanbel'e göre genellikle haber tercih edilir. Ancak Hanefi'ler bu konuda râvinin fakih olma şartını koşarlar, eğer râvi fakih değilse kıyas tercih edilir. Kerhî ve Serahsî gibi bazı âlimler, râvinin zabt ve adaleti yanında Kur'ân ve Sünnet'e aykırı olmamasını yeterli görürler. Şurası açık ki  bu konuda net bir şey söylemek doğru de­ğildir ve konuya göre durum değişebilir.

2-İmam Mâlik'e göre ise, kıyas tercih edilir. (Bk. Gazzâli, age., 1/171; Ebû Yâ'lâ, age., III/889, 893-894; Serahsî, age., 1/340; Âmidî, age., ü/94 ).

[55] İmam Ebû Hanîfe, er-Risâle ilâ Osman el-Bettî, 66; İmam Şafiî, age.,387, 453.

[56] Ebû Davûd, Salât, 2;  Tirmizî, Salât,  113; Ahmed b.  Hanbel, 1/333;  Tahâvi, 1/147; Dârakutnî, 1/147; Hâkim, 1/193.

[57] Cüveynî, Telhis, 11/927-929; Ebû'l-Hüseyin el-Basrî, age., 11/359; Tûfî, age., III/687-689.

[58] Cassas, Fusûl, III/161.

[59] Tercih konusunda Fıkıh ve Hadis usûlü kitaplarında geniş bilgi bulunmaktadır. Bu konuda müstakil bir çalışma için bk. Abdüllatif Abdullah Azizülberzencî, et-Teâruz ve't-Tercîh bey­ne 'l-edilleti 'ş-şer 'iyye.

[60] Bk. Serahsî, Usûl, 12-26.

[61] Bu konuda maalesef bazı âlimler mezhep taassubu ile büyük İmamlara saldırmışlardır. Meselâ, İbn Ebî Şeybe Musannef'inde Kitabu'r-red alâ EbîHanîfe {Haza ma halefe bihi Ebû Hanîfe el-eser ellezî câe an Rasûlillah sallallahü aleyhi ve sellem) başlığı altında İmam Ebû Hanife'nin terk ettiği hadisleri toplamıştır, (bk. Musannef, VII/277 vd.) Buna değerli alim M.Zahid el-Kevserî en-Nüketü't-tarife fı't-tehaddüs an vürûdi İbn Ebî Şeybe ala Ebî Hanîfe adlı kitabında cevap vermekte ve amel etmemesinin sebeplerini zikretmektedir. Diğer İmam­ların da terk ettiği hadisler vardır, ancak hepsi bunu keyfilikten dolayı değil de bir takım tenkid/ictihad sebeplerinden dolayı terk etmişlerdir. Onların ilmî üstünlükleri ve ahlâkî güve­nilirlikleri konusunda ümmetin ittifakı vardır.

[62] Hanefîlerin meşhur sünnet dediği herkesin kabul ettiği haberlerdir. Mâlikîlerde bu durum, Kur'ân'a ve Medine ehlinin ameline uygun olması olarak gözükür. (Geniş bilgi için bk. Ahmed Muhammed Nurseyf, Amelü ehli'l-Medîne); Aslında umûmi belvâ ile Medînelilerin ameli aynı anlamlan ifade eder. (Örnek için bk. İbn Rüşd, Bidayetti'l-müctehid, 1/137, 190).

[63] Zira Hanefîlere göre umum lafız kat'îlik ifade eder, tahsis olması için kuvvet yönünden daha üstün ya da benzer başka bir nas bulunması lazım. Ancak Şâfiîlere göre umum lafız zan ifade eder. (Bk. İmam Şafiî, Risale 58-61; Cessas, el-Fusûlfi'l-usûl 1/111; Serahsî, Usûl 1/132).

[64] Bk. İbn Teymiyye, Refu'l-Melâm an Eimmeti'l-A 'lam, 11-138.

[65] Kerhî, Usûl, md.29; Nevevî, Mecmu', 1/63-64; İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, 1/46.

[66] Hatîb el-Bağdâdî, el-Fakîh ve'l-Mütefakkih, 11/163.

[67] İbn Receb, Şerhu İleli't-Tirmizî, 1/29.

[68] İbn Abdilber, Câmiu Beyânı'l-İlm, 11/816.

[69] İbn Hıbbân, Mecrûhîn, 1/42; Kâdi Iyaz, Tertîbü'l-Medârik, U/427.

[70] Hatîb el-Bağdâdî, age., 11/161-162.

[71] İbnü'l-Kayyim, İ'lâmü'l-Muvakkıîn, 1/44.

[72] Dehlevî, el-İnsâffi beyânı esbâbi'l-ihtilûf, 15-36.

[73] İbn Âbidîn, age., 1/51-53.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/47-54.

[74] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/55.

[75] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/55.

[76] İslâm fıkhında sünnet, hem hadislerden çıkan İslâmî hayat tarzının adıdır. Hem de farz ve vâcib emirler yanında Rasûlullah'ın tavsiyelerini içeren hükümlerdir. Bu bağlamda Sünnet iki kısımda incelenir:

1-Sünnet-i hüdâ: Terki günah/hata ve mekruhtur; cemâatle namaz, ezan ve kamet gibi...

2-Sünnet-i zevâid: Terki günah/hata değildir, ancak tabi olmak efdaldir; Rasûlullah'ın giymesi, yemesi ve oturması gibi tabiî hareketleridir.

Kuvvetli sünnet, Rasûlullah'ın hareketlerinde süreklilik arz edenlerdir ve bunlar vacibe yakındır. Sürekli olmayanlar ise mendûb ve müstehab olarak isimlendirilirler. (Bk. İbn Âbidîn, age., 1/70).

[77] Mezheplerin doğuşu ile İslâm fıkhında tedvin dönemi başlamış ve temel esaslarla birlikte fer'î konularda teknik ve metodolojik bir disiplin sağlanmıştır. Fıkıh mezheplerinin temel eserlerini bilmek ve onlara ulaşmak bu çalışmada bize doğru bilgi kazandıracaktır.

*Hanefî Mezhebi: Bu mezhep İmam Ebû Hanîfe (v. 150/767) ile birlikte İmam Ebû Yûsuf (v.182/798) ve Muhammed'in (v.189/805) görüşlerinden oluşmaktadır. Üç İmamın ilk dönem ictihadlannın çoğunu bize İmam Muhammed aktarmıştır. Mezhebin tedvini yönüyle onun yeri tartışılmaz ve eserlerinin bir kısmı da bize tevatür yoluyla ulaşmıştır ki bunlara Zahiru 'r-Rivaye denilir; üç İmamın görüşlerini ihtiva eden bu içtihatlar altı eserde toplanmış­tır: el-Asl (el-Mebsût); el-Camiu's-Sağîr; el-Camiu'l-Kebîr; es-Styeru's-Sağîr; es-Siyeru'l-Kebîrve Ziyâdat

§ Bunlar dışında İmam Ebû Hanîfe ve öğrencilerinin diğer görüşleri bize tevatür yoluyla ulaşmamıştır ki bunlara Nadiru'r-Rivaye denmektedir imam Ebû Yusuf un eserleri; el-Âsar; Kitabü'l-Harac; İhtilâfu Ebî Hanife ve'bni Ebî Leylâ... İmam Muhammed'in eserleri; Ziyâdatü'z-Ziyâdat; el-Âsar; el-Hücce alâ Ehli'l-MaEne: Bu konuda başka çalışmalar da vardır, meselâ Keysaniyyat, Harûniyyat, Cürcaruyyat gibi ...

§İmam Ebû Hanîfe'nin öğrencilerinden sonra gelen fakihlerin görüşleri de Vâkıat, Nevazil veya Fetava adı altında toplanmıştır. (Bk. Serahsî , Şerhu's-Siyeri'l-Kebîr, 1/3; İbn Abidîn; Ukûdu resmi'I müftil6-17)

* Mâliki Mezhebi: Temel eserleri iki kısımdır:

A-Rivâyetler: Bunlar İmam Mâlik'in (v. 175/795) kendi rivayet ve görüşleridir; Muvatta; el-Müdevvene, (Bu eserde Sehnûn b. Saîd (v.240/854) İmam Mâlik'in görüşlerini Abdurrahman b. el-Kasım (v. 191/807) yoluyla zikretmektedir), bu eserde 26.000 mesele vardır.

B-Kaviller. Mezhepte İmam Mâlik dışında diğer fakihlerin görüşleridir ki bunların balanda İbnu'l-Kasım gelmektedir. (Bk. Muhammed el-Hudarî, Tarîhu't-Teşrîi'l-İslâmî, 205, 207)

* Şafiî Mezhebi: Temel eserleri üç kısımdır:

A-Kaville'r. İmam Şafiî'nin (v.2Q4/820) rivayet ve görüşleri; el-Müsned (Rabî b. Süleyman) (v.270/883) rivayetleri); es-Sünenü'1-Me'sûra (Müzenî) (v.246/877) rivayetleri); d-Ümm, (Rabî b, Süleyman, İbn Carûd ve Buveytî rivayetleri )...

B-Vecihler. Mezhepteki diğer fakihlerin tahric ettiği görüşler.

C-Tarikler. Mezhepteki diğer fakihlerin ihtilaflı olan rivayetleri ve fetvaları , gibi ... (Bk. Nevevî, Mecmu', II65-66)

* Hanbelî Mezhebi: Temel eserleri üç kısımdır:

A-Rivâyetler: İmam Ahmed b. Hanbel'e (v.241/855) ait rivayet ve görüşler; Müsned we Mesâilü'1-İmam Ahmed b. Hanbel (Oğlu Ebü'1-Fazl Salih (v.266/879) rivayetleri)...

B-Tenbihler. Açıkça Ahmed b. Hanbel'e nisbet edilmeyen görüşler. Bu görüşler üze­rine yeni hükümler bina edilmiştir.

C-Vecihler: Mezhepteki diğer fakihlerin görüşleridir. (Bk. İbnü'l-Kayyim , age., 1/39; O» Kudame el-Makdisi, eş-Şerhu'l-Kebîr (el-Muğnî ile birlikte), 1/4)

§ Temel eserlerden sonra yapılan bazı çalışmalar.

*Hanefî Mezhebi: el-Mebsût - İmam Serahsî (v.483/1090) (Zahiru'r-rivâye kitapları fabul edilen İmam Muhammed'in altı kitabını el-Hakimü'ş-şehîd el-Kâfi adlı eserinde muh-ttoar olarak birleştirdi ve Serahsî de bunu el-Mebsût adıyla şerhetti.); Bedaiu's-Sanaî -Kâsanî (v.587/1191); el-Hidâye -Merğınanî (v.593/1197); el-Muhtasar-(Kudûn (v.428/1037) bcüii ve bazı konularda el-Camiu's-Sağîr şerhi); el-lhtiyar - Mevsılî (v.683/1284) (Muhtar cini şerhi); Tebyînü'l-Hakâık - Zeylaî (v.743/1343) (Kenz metni şerhi); Nasbu'r-Râye -Zeylaî (el-Hidâye Hadislerinin tahrîri); Fethu'l- Kadîr - İbnü'l-Hümam (v.861/1457) (el-Hidâye şerhi); el-Bahru'r-Raik - İbn Nüceym (v.970/1562) (Kenz metni şerhi); Fethu Babi'l-

butye- Aliyyü'l Kârî(v. 1041/1605) (Nukaye metni şerhi); Reddü'l-Muhtar ale'dDürri'l-Muhtar-lbn Âbidîn (v.1252/1836) (Timurtaşî'nin (v.1004/1595)Tenvîru'l-ebsar kitabına

Alââddîn Haskefî'nin (v. 1058/1677) yazdığı ed-Dürrü'1-muhtar şerhine İbn Âbidîn haşiyesi); el-Lübab - Meydanı (v.1289/1881) (Kudûrî metni şerhi)...

*Mâlikî Mezhebi: el-îstizkâr - İbn Abdilber (v.463/1081) (Muvatta'ın fıkhî açıdan şer­hi); Ayrıca İbn Abdilbberr'in Muvatta'ın Hadis yönünü inceleyen et-Temhîd isimli bir çalış­ması da vardır; el-Beyan ve't-Tahsîl - Ebu Velîd İbn Rüşd (v.520/1126) (Fetva kitabı); Bidayetü'l-Müctehid - İbn Rüşd (el-Hafid) (v.595/1119) (En kısa mukayeseli kitabı); Haşiyetü'd-Desûkî ale'ş-Şerhi'l-Kebîr - Desûkı (v.1230/1815) (Muhtasara'1-Halîl şerhine haşiye çalışması); el-Furûk - Karafi (v.684/1285) (Fıkhî ıstılahlar arasındaki farklı mânâlar ansiklopedisi)...

*Şâfiî Mezhebi: el-Havi'l-Kebîr - İbn Habîb el-Maverdî (v.450/1058) (Ahkâmü's-Sultaniye sahibinin Muhtasara'1-Müzenî şerhi); el-Vasît - İmam Gazzalî (v.505/1111); eş-Şerhu'l-Kebîr -İmam Rafiî (v.623/1226) (Bir diğer adı el-Fethu'l Aziz fi Şerhi'l- vecîz li'l-Gazzalî'dir.); Mecmu', - İmam Nevevî (v.679/1277) (el-Mühezzeb şerhi); Ravzatü't-Talibîn -Nevevi (Rafiî'nin eş-Şerhu'1-Kebir kitabının hülasası); Tashîhu't-tenbîh - Nevevi (et-Tenbîh metnindeki bazı görüşlerin tashihi); el-Bedru'l-Münîr fi Tahrîci'ş-Şerhi'l-Kebîr li'r-Rafiî -İbn MUlakkın (v.804/1401); Şerhu't-tenbîh li'ş-Şirazî- Suyûtî (v.911/1505); Muğni'l-muhtac

Şirbînî (v.977/11570) (Şerhu'l-Minhac li'1-Nevevî); Nihayetü'l-muhtac-Şemsü'd-dîn er-Ramlî (v.1004/1595) (Şerhu'l-Minhac li'n-Nevevî)...

*Hanbelî Mezhebi: el-Muğnî - Ebû Muhammed İbn Kudame el-Makdisî (v.620/1223) (el-Hırakî (v.324/936) metni şerhi); eş-Şerhu'l-kebîr - Şemsüddîn İbn Kudame el-Makdisî (v.682/1283) el-Muğnî sahibinin talebesinin el-Muknî şerhi); Mecmûu'l -Fetâva - İbn Teymiyye (v.728/1328); el-Furû - Şemsüddîn İbn Müflıh (v.763/1362); Şerh alâ Metni'l-Hırakî- Zerkeşî (v.772/1370); el-Mübdî- Ebû İshak İbn Müflıh (v.884/1479)...

*Zahirî Mezhebi: el-Muhallâ - İbn Hazm (v.456/1062)

*Zeydî Mezhebi: Sübülü's-selâm - San'ânî (v.l 182/1768); es-Seylü'l-cerrar -Şevkânî(v.l250/1832)...

*Yeni Eserler. Hukuku İslâmiye Kamusu- Ömer Marta iihek lamm ümkuku ve Fı­kıh ıstılahları Kamusu - Elmalılı Hamdı Yazır; lfınfîrtfTM IhııiMıııî mf fMfaf fıflıııfjî sevbihi'l-cedîd - Mustafa Zerka; Buhûsün mukaranetmm JFpHıtıÛaMf — Fc*i Düreynî; Yes'elûnekefi'd-dîn - Ahmed eş-Şerabâsî...

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/55-58.