KİTÂBU’L-GUSL. 2

GUSÜL BÖLÜMÜ.. 2

Gusülden Önce Abdest Almak. 2

Guslün Farzları: 2

Guslün Sünnetleri: 2

Erkeğin Hanımıyla Birlikte Gusletmesi 3

Cünüp Kimse Elini Yıkamadan Önce Kaba Sokabilir Mi?. 3

Kişi Eşiyle Birden Fazla İlişki Kurduğunda Tek Gusül Yeter Mi?. 5

Her Kim Koku Sürünüp Gusleder Ve Koku İzleri Kalırsa. 6

Su Diplerine Eriştiğinden Emin Oluncaya Kadar Saçları Hilallemek. 7

Halk Arasında Guslederken Örtünmek. 7


KİTÂBU’L-GUSL

 

GUSÜL BÖLÜMÜ

 

Bâb: Gusülden Önce Abdest Almak

 

19- Abdullah b. Yûsuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Hişâm b. Urve'den, o babasından, o da Allah Resûlü'nün (sav) hanımı Âişe'den (r.anhâ) naklederek anlattı ki:

Allah Resulü (sav) cünüplükten dolayı gusül (boy) abdesti aldığında işe önce ellerini yıkayarak başlar, sonra namaz abdesti alır, sonra par­maklarını suya daldırıp parmaklarıyla saç köklerine iletir. Sonra başına iki eliyle üç avuç su döker, ardından da bütün vücuduna su dökerdi.[1]

 

Şerh

 

Ellerini yıkayarak başlar", ifadesiyle kastedilen, ellerini muhtemel kirlerden temizleme gayesidir. Meymûne'nin (r.anhâ) konuyla ilgili hadisi de bunu takviye etmektedir. Bu yıkamanın, uykudan kalktığında yapılması gereken yıkama olması da muhtemeldir.

Abdest için namaz alır gibi" ifadesinde, gusül abdes­tine başlamadan namaz abdesti gibi abdest almanın sünnet olduğu anlaşıl­maktadır. Bilindiği üzere boy abdestinde, namaz abdestinde yıkanan uzuvla­ra ek olarak bütün bedenin yıkanması farzdır. Bu abdestin alınma hikmeti, tekrar namaz abdesti almamak da olabilir.

Parmaklarıyla hilaller", yani suyla ısladığı parmak uçlarını kullanarak saçını hilaller.

Saç köklerini", ifadesinden anlaşılan gusül abdestinde saç diplerinin de sudan nasibini alması gerektiğidir. Eğer saç uzunsa, buna özellikle itina gösterilmelidir. Saçın kısa veya seyrek olması hâlinde hilalle-meye gerek yoktur.

Bütün vücuduna" ifadesiyle, gusül abdestinin tamam­lanması için, bütün bedenin ıslatılması gereğine işaret edilmektedir.

 

Hüküm

 

Bu hadis-i şeriften hareketle Hanefî mezhebine göre guslün (boy abdesti) farz ve sünnetlerini sıralamak istiyoruz:

 

Guslün Farzları:

 

1. Ağza su vermek;

2. Burna su vermek,

3. Bütün vücudu suyla yıkamak.

Gusül abdestinde ağza ve burna bolca su alınmalı, namaz abdestine göre daha titiz davranmalıdır.

Vücutta iğne ucu kadar olsun su değmedik yer bırakılmamalıdır. Küpe delikleri, göbek çukuru, tırnak altları, diş araları, parmak araları gibi vücu­dun en saklı yerleri dahi suyla ıslanmalıdır.

 

Guslün Sünnetleri:

 

1. Gusle  niyet    ederek   başlamak,    besmele    çekmek   ve    dişleri misvaklamak. Hanefî mezhebine göre niyet farz değilken, Mâliki ve Şafiî mezheplerine göre farzdır.

2. Gusülde öncelikle elleri, avret mahallini, varsa bedende meni vesaire kalıntılarını yıkamak.

3. Gusülden önce namaz abdesti almak.

4. Abdestten sonra başa üç defa, sağ omuza üç defa, sol omuza üç defa su dökmek, önce sağ sonra sol ayağı yıkamak.

5. Yıkanırken avret mahallini örtmek, kıbleye yönelmemek.

6. Gusül esnasında konuşmamak.

7. Gusülden sonra bedeni havlu ile kurulamak ve çabuk giyinmek.

 

Ders     

 

Gusül abdesti, Hz. İbrahim'in (as) sünnetinden bir yıkanma şekli olup cahiliye Arapları, Yahudiler ve Hıristiyanlarda dahi izlerinin bulunduğu bi­linmektedir. Yüce Allah'ın kıyamete dek baki kalacağını bildirdiği dinimiz gusül abdestini çok önemli bir mevkiye yerleştirmiş, şehvetle boşalma ve hayız ile nifastan çıkma hâlleri için gusletmeyi farz kılmıştır.

Bilim adamlarının da ifade ettikleri üzere gusül abdesti, anılan hâllerden çıkılması sürecinde vücuttaki toksinlerin temizlenmesi, elektriğin salıverile­rek vücudun eski hâlini alması bakımından çok yararlı bir fiildir. Gusül, ya­kın zamanlara kadar yıkanmayı bilmeyen bir çok milletin aksine Müslümanların yüz yıllardır yaşayarak getirdikleri güzel bir temizlenme geleneğidir.

 

Bâb: Erkeğin Hanımıyla Birlikte Gusletmesi

 

20- Âdem b. Ebî İyâs bize anlatarak dedi ki: İbn Ebî Zi'b bize Zührî'den, o Urve'den, o Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini nakletti:

Ben, Allah Resulü (sav) ile Ferak denilen maşraba türü bir kaptan gusül abdesti alırdım.[2]

 

Şerh

 

Ferak demlen" ifadesindeki Ferak, İbn Uyeyne'ye göre üç sâ, Nevevî'ye göre iki sâ hacminde bir su kabıdır. Ferak, yaklaşık 8 litre­lik bir su kabıdır.

 

Hüküm

Bu hadis-i şerife göre, erkeğin hanımıyla birlikte aynı kaptan gusül ab­desti alması caizdir. ed-Dâvûdî bu hadise dayanarak erkeğin hanımının avret mahalline, kadının da kocasının avretine bakmasının cevazına hükmetmiştir. İbni Hibbân tarafından nakledilen bir rivayette de Hz. Âişe'nin (r.anhâ) konuyla ilgili bir soru karşısmda bu hadisi zikrettiği yer almaktadır.

 

Ders

 

Hadisten çıkarılacak Ders, eşler arasındaki sevgi ve kaynaşmanın sünnete uygun bir davranış olacağıdır. Diğer yandan, kullanılan su miktarı hesaplan­dığında gayet iktisatlı kullandıkları anlaşılmaktadır. Müslüman, hayatın her alananıda olduğu gibi su kullanımında da iktisatlı ve ölçülü olmalıdır. Çünkü su, bitip tükenmek bilmeyen bir kaynak değildir. Onun kıtlığı, insanlık için çok ağır bir imtihandır.

 

Bâb: Cünüp Kimse Elini Yıkamadan Önce Kaba Sokabilir Mi?

 

21- Abdullah b. Mesleme bize anlatarak dedi ki: Eflah b. Humeyd bize el-Kâsım'dan, o Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini haber verdi:

Ben ve Alah Resulü (sav) bir kaptan gusüi abdesti alırdık. Ellerimiz kap­ta birbirine karışırdı.[3]

 

Şerh

 

Ellerimiz kapta birbirine karışırdı", yani ellerimiz ardı ardına kaba girip çıkar, sıramız olmazdı, anlamındadır.

Bu hadiste, az su bulunması hâlinde cünübün artığından kullanarak te­mizlenmenin caiz olduğuna dair delil mevcuttur. Cünübün sabit bir suya dalmasının nehyi, cünüp sebebiyle suyun necis hâle gelmesinden dolayı de­ğil tenzihen mekruh görüldüğü içindir.

 

Hüküm

 

Hanefî mezhebine göre cünüp olan birinin sütün bedeninde kullandığı su, temiz sayılır fakat her türlü abdest almada kullanılmaz. Bu tür suların temiz olup temizleyici olmamaları İmam Muhammed'e göredir. İmam Azam ve Ebu Yusuf a göre temiz de sayılmazlar.

İmam Mâlik'e ve İmam Şafiî'nin bir görüşüne göre ise hem temiz, hem temizleyici sayılırlar. Fakat tekrar kullanılmaları mekruhtur.

 

Ders

 

Bu hadiste de bir öncekinde olduğu gibi, su kıtlığının tehlikesine dair bir Ders çıkarmak mümkündür. Bu yüzden su gibi çok değerli bir kaynağın her zaman ölçülü ve iktisatlı kullanılması gerekir.

 

Bâb: Cünüp Kimse Elini Yıkamadan Önce Kaba Sokabilir Mi?

 

22- Müsedded bize anlatarak dedi ki: Hammâd bize Hişâm'dan, o baba­sından, o Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini nakletti:

Allah Resulü (sav) cünüplükten dolayı gusledeceği zaman ellerini yıkamakla (başlardı)[4]

 

Şerh

 

Ellerini yıkamak", ifadesi hadisin bu tarîkinde muhatasar olarak geçmiştir. Aynı râviden Ebû Dâvud tarafindan rivayet edilen metinde tam olarak şöyle geçmektedir: Sağ eline su döker, avret mahallini soluyla yıkardı. Sonra namaz abdesti gibi abdest alırdı...

Buhârî, bu bâbda yer alıp da elleri yıkamanın zikredilmediği hadisleri, ellerin temizliğinden dolayı yıkanmamış olmasına yormuştur. Bir şeyin ya­pılması mendubiyete, terk edilmesi ise cevaza yorulur. Yahut şöyle denebi­lir: El yıkamanın zikredilmediği hadisler mutlak, diğerleri mukayyettir. Mut­lak, mukayyet olana hamledilir. Çünkü bir şeyin yapılmasının rivayetinde, diğerinde olmayan bir fazlalığın zikredilmesi söz konusudur.

 

Hüküm

 

Hanefi mezhebine göre, gusülden önce elleri ve avret mahallini yıkamak sünnettir.

 

Ders

 

Gusül abdestine başlamadan önce elleri yıkamanın sünnet olduğunu teyit eden bu hadisi şerifi "Sîzden biri uykudan kalktığında kaba sokmadan ellerini yıkasın. Çünkü nerede sabahladıklarını bilemez" hadisi ve ben zerleriyle aynı bağlamda görmek gerekir. Bütün bunlarda aslolan, her tür temizliğe ellerin yıkanmasıyla başlanma isteğidir. Eller, gündelik hayatta yardımına en çok başvurulan, yeme içme ve temizlenme araçları olarak bü­tün uzuvlardan daha fazla temiz tutulması gereken organlarda".

Müslüman, gündelik hayatın âdabı içinde uykudan kalkar kalkmaz elle­rini yıkamalı, abdest ve gusülde olduğu gibi yemeklerin öncesi ve sonrasın­da da ellerini yıkamayı alışkanlık hâline getirmelidir.

 

Bâb: Cünüp Kimse Elini Yıkamadan Önce Kaba Sokabilir Mi?

 

23- Ebu'l-Velîd bize anlatarak dedi ki: Şu'be Ebu Bekr b. Hafs'tan, o Urve'den, o Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğim nakletti:

Ben ve Allah Resulü (sav) cünüplükten dolayı aynı kaptan gusül abdesti alırdık. [5]Abdurrahman b. el-Kâsım da babası kanalıyla Hz. Âişe'den (r.anhâ) ben­zerini nakietmiştir.

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerifin senedi dışında farklı bir ibaresi bulunmamaktadır.

 

Hüküm

 

Bu hadis-i şeriften çıkarılan hükümler, hadisin daha önceki rivayetlerin­de zikredilmiştir.

 

Ders

 

Gusülle ilgili bu bölümde, okurlara faydası olması bakımından guslet­menin sünnet veya müstehap görüldüğü diğer zamanlan zikretmek istiyoruz:

1. Cuma günü ve rjayram namazları için.

2. Hac ve umre için ihrama girerken ve Arefe günü vakfe için.

3. Mekke ve Medine şehirlerine girmek için.

4. Günahtan tevbe için.

5. Güneş ve ay tutulmaları ve yağmur duası için.

6. Kan aldıran, ölü yıkayan veya ayılan kimse için.

7. İstihâze hâlinden kurtulan kadın için.

8. Eşiyle ilişki kuran kimse, gusletmeksizin bir kez daha ilişkide buluna­bilirse de ikinci ilişki için gusletmesi menduptur.

9. Gusül abdestini geciktirmeden almak.

 

Bâb: Kişi Eşiyle Birden Fazla İlişki Kurduğunda Tek Gusül Yeter Mi?

 

24- Muhammed b. Beşşâr bize anlatarak dedi ki: İbn Ebî Adî ve Yahya b. Saîd Şu'be'den, o İbrahim b. Muhammed b. el-Münteşir'den, o babasından naklederek dedi ki:

Bunu Hz. Aişe'ye (r.anhâ) zikrettiğimde şöyle dedi: Allah Ebu Abdurrahman'a merhamet buyursun. Ben Allah Resûlü'ne (sav) koku sürer­dim, kendisi de hanımlarını dolaşır sonra sabahleyin ihrama girer, (üzerinden) kokular yayılırdı.[6]

 

Şerh

 

Bunu zikrettiğimde", ufadesinde kastedilen, Abdullah İbni Ömer'in "İhramlı iken üzerimden kokular saçılmasını istemem" sözüdür.

Ebû Abdirrahman" ile kastedilen de İbni Ömer'dir. Çünkü Ebû Abdirrahman onun künyesidir.

Dolaşır", ifadesi kinaye yoluyla eşleriyle ilişki kurması an­lamında kullanılmıştır.

kokular) yayılırdı" ifadesinde, o dönemde kullanılan sıvı esaslı kokuların akarak düşmesi murat edilmiştir.

 

Hüküm

Hadisteki bilgiye rağmen Hanefî mezhebine göre ihrama giren kimse hanımıyla cinsel ilişki kuramaz, onu öpüp okşayamaz, güzel koku hükmüne giren misk, amber, kâfur gibi şeyler sürünemez. Bu meselede mezhebimizin görüşü, Abdullah b. Ömer'in (ra) görüşüne uygun düşmektedir.

Ancak burada da Allah Resûlü'nün (sav) söz konusu fiilleri ihrama gir­meden önce işlediği anlaşılmaktadır.

İmam Buhârî'nin bu hadisi bu bâbda zikretme sebebi, birden fazla mü­nasebette bulunan bir erkeğin, tekbir gusül abdestiyle yetinmesinin caiz ol­duğuna delalet etmesidir.

 

Ders

 

Bu hadis-i şeriften çıkarılabilecek ders, güzel koku sürünmenin Allah Resûlü'nün (sav) sünnetinden olduğudur. Peygamber Efendimiz "Bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve namaz" buyurduğunda da bunu belirt­miş ve dolaylı olarak Müslümanın güzel kokması gerektiğini söylemiştir.

Ter kokusu, ağız kokusu, sarımsak kokusu ve diğer hoş olmayan koku­lar, bir Müslümana yakışmayan durumlardır. Müslüman her zaman temiz ve güzel kokan bir insan olmalıdır.

 

Bâb: Her Kim Koku Sürünüp Gusleder Ve Koku İzleri Kalırsa

 

25- Ebu'n-Nu'mân bize anlatarak dedi ki: Ebû Avâne bize İbrahim b. Muhammed b. el-Münteşir'den, o babasından şöyle dediğini nakletti:

Aişe'ye (r.anhâ) İbni Ömer'in "Üzerimden kokular yayılarak ihranıa girmiş olmayı sevmem" sözünü zikrederek sordum. Aişe (r.anhâ) Şöyle dedi:

Ben Allah Resûlü'ne (sav)^kokular sürdüm, sonra eşlerini dolaştı, sonra da ihrama girdi.[7]

 

Şerh

 

Hanımlarını dolaştı", ifadesi daha önce de ifade edildiği üzere, eşleriyle münâsebette bulunmuş olmasından kinayedir. Tabii ki bunun sonucu olarak gusül abdesti alması gerekirdi. Hz. Âişe'nin (r.anhâ) ifadesin­den anlaşılan, O'na daha önce koku sürdüğüdür.

 

Hüküm

 

Bu hadis-i şeriften çıkarılacak hüküm, ihrama girmeden önce eşlerle münâsebette bulunmanın, güzel koku ürünmenin sünnet olduğudur. Bunlar, Allah Resûlü'nün (sav) özel hayatına ait fiiller olduğu için üyük sahabenin dahi bu konularda bilgisiz olmaları muhtemeldir.

İmam Buhârî'nin hadisi bu bâbda zikretme sebebi, ihramdan önce gusül abdesti almanın sünnet olduğunu beyan ederek birden çok münâsebet için tek bir guslün yeteceğini ifade etmektir.

 

Ders

 

Allah Resûlü'nün (sav) özel hayatıyla ilgili bilgiler bakımından mübarek hanımlarından gelen rivayetlere sahih olmaları şartıyla itibâr etmek gerekir. Çünkü onlar, O'nun en yakınında bulunmuş, en mahrem meselelere dahi muttali olmuşlardır. Bu yüzden, onlardan gelen sahih rivayetlere özellikle öncelik vermek faydalıdır.

 

Bâb: Her Kim Koku Sürünüp Gusleder Ve Koku İzleri Kalırsa

 

26- Âdem b. Ebî İyâs bize anlatarak dedi ki: Şu'be bize anlatarak dedi ki: el-Hakem bize İbrahim'den, o el-Esved'den, o Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini haber verdi: 

Allah Resulü (sav) ihramli olduğu hâlde (saçlarının) ayrımındaki kokunun parlaklığına bakar gibiyim.'[8]

 

Şerh

 

Parlaklık" ifadesinden anlaşılması gereken şudur ki günü­müzde bazı kokularda olduğu gibi eski zamanlarda kokular genelde yağla karışık ve hazırlandıkları malzemelerin renklerini taşırlardı. Bu nedenle kişi koku sürdüğü zaman, misk, amber veya kâfur olsun ışık vurduğunda parlar­dı.

Saç ayrımı" ifadesiyle kastedilen de, saçlar taranıp ayrıldığında oluşan iz yeridir,

 

Hüküm

 

Hadisin bu bâb altında zikredilme sebebi, ya aynı hadiseyle ilgili olma­sından, ya da ihrama girmeden önce gusledip koku sürmenin sünnet olduğunu beyan etmek için olabilir.

 

Ders

 

Bu hadis üzerinde düşündüğümüz zaman, Peygamber Efendimiz'in gü­nümüz şartlarında yüz ve beden temizliğine çok önem veren, kendine bak­masını bilen örnek bir insan gibi olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu kıs­sadan bize düşen hisse, el, yüz ve beden temizliğine önem vermek, eski de yamalı da olsa temiz giyinmek gereğidir.

Bir Müslümariın saçı başı dağınık, kötü kokulu ve kirli bir şekilde sokak­larda dolaşması hiç de Efendimizin (sav) sünnetine uygun değildir. Temizli­ği, imanın yarısı olarak gören bir Peygamber'in ümmetine yakışabilecek en son hâl bu olsa gerekir.

 

Bâb: Su Diplerine Eriştiğinden Emin Oluncaya Kadar Saçları Hilallemek

 

27- Abdan bize anlatarak dedi ki: Abdullah bize haber vererek dedi ki: Hişâm b. Urve bize babasından, o Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini haber verdi:

Allah Resulü (sav) cünüplükten dolayı gusül abdesti aldığında ellerini yıkar, namaz abdestini alır, sonra yakınırdı. Eliyle derisinin ıslan­dığına kanaat getirene kadar saçlarının (diplerini) hilaller, üzerine üç defa su döker, sonra da bedeninin kalan bölümünü yıkardı.

(Âişe) dedi ki: Ben ve Allah Resulü (sav) aynı kaptan gusül abdesti alır, suyu hep beraber avuçlardık.[9]

 

Şerh

 

Kanaat getirdiğinde" ifadesinin aslında geçen 'zannettmek' fiilinin burada zann-ı galip irade etmesi muhtemel olduğu gibi 'bilmek' anla­mına gelmesi de mumundur.

Dedi ki", yani Hz. Âişe (r.anhâ) dedi ki. Bu ibare hadisin başlangıç bölümüne atfedilmiş olup aynı senedle muttasıl hükmündedir.

Avuçlardık" fiiliyle, kaba ellerimizi birlikte sokardık, mânâsı­nın kastedildiği söylenmiştir.

 

Hüküm

 

Gusül abdestinin farz ve sünnetleriyle ilgili başlık altında buna benzer hadislerden çıkarılan hükümlere yer verdiğimiz için tekrarı uygun görmüyo­ruz. Şu var ki, cünüp olan iki insanın aynı kaptan abdest almalarına bu ve bunu destekleyen hadislere cevaz verildiğini belirtmemiz faydalı olacaktır. Öte yandan bu hadis vesilesiyle eşlerin birbirlerinin avret mahallerini görmelerinde de bir sakınca bulunmadığını konuyla ilgili hadislerde görmekte­yiz.

 

Ders

 

Gusül abdestinin hikmetleri çerçevesinde daha önce dile getirdiğimiz hu­suslar iyi bilinmeli ve sadece farz olduğu vakitlerde değil, sair zamanlarda da gusül abdesti almaya gayret edilmelidir. Çünkü gusül, temizlenme ve rahatlama vesilesidir.

Bu bağlamda Cuma günü gusül abdesti alma sünnetinin aile fertlerini de kapsayacak şekilde yaşanması, yaşatılması güzel bir girişim olacaktır. Çün­kü Cuma, Müsümanların bayramıdır.

 

Bâb: Halk Arasında Guslederken Örtünmek

 

28- Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb bize Mâlik'ten, o Ömer b. Ubeydullah'ın azatlısı Ebu'n-Nazr'dan anlatarak dedi ki: Ümmü Hâni bn. Ebî Tâlib'in azatlısı Ebû Murra, efendisi Ümmü Hâni'yi şöyle derken dinle­diğini söyledi:

Fetih Yılı Allah Resûlü'nün (sav) yanma gittim. (Vardığımda) O guslediyor, Fâtıma da kendisini örtüyordu. 'Kim o hanım?' diye sordu.

'Benim, Ümmü Hâni!' dedim.[10]

 

Şerh

 

Kim o hanım?" ifadesi, Allah Resûlü'nün (sav) aradaki perdeden dolayı geleni görmediğini, fakat bulunduğu mahalle erkeklerin girmesi ihtimal dışı olduğu için gelenin bir hanım olduğunu göstermektedir.

 

Hüküm

 

Hadisten çıkarılacak hüküm, guslederken perde kullanmak ve insanlara görünmemenin sünnet olduğudur. Zaruret hâlinde, örneğin erkeğin erkekler arasında veya kadının .kadınlar arasında gusletmesi gerektiğinde bir köşye çekilerek ve peştamal gibi bir örtü kullanarak gusletmeleri gerekir. Hatta eğer namaz için abdest alınıyorsa, abdest alınacak mekanda avret mahallinin açılması zaruri ise gusletmeyip teyemmüm etmek ve müsait bir yer bulun­duğunda gusül abdesti alarak namazı tekrarlamak daha uygundur.

 

Ders

 

Bu hadisten çıkarılacak en mühim ders, Müslümamn olmazsa olmazla­rından biri olarak tarif edebileceğimiz haya duygusudur. Allah Resulü (sav) "Haya imandandır" buyurmak suretiyle, hayasızlığın imanla birlikte ban-namayacağına dikkat çekmiştir.

Ahlakı Kur'an olan Efendimiz (sav) hayalı bir insan olduğu gibi, çevre­sine de sürekli hayayı telkin etmiştir. Günümüzde hamam, banyo ve plaj kültürünün giderek yaygınlaşmasıyla birlikte bir Müslümamn en önemli erdemlerinden biri olan haya ve utanma duygusu da giderek körelmektedir. melerinde de bir sakınca bulunmadığını konuyla ilgili hadislerde görmekte­yiz.

 

Ders

 

Gusül abdestinin hikmetleri çerçevesinde daha önce dile getirdiğimiz hu­suslar iyi bilinmeli ve sadece ferz olduğu vakitlerde değil, sair zamanlarda da gusül abdesti almaya gayret edilmelidir. Çünkü gusül, temizlenme ve rahatlama vesilesidir.

Bu bağlamda Cuma günü gusül abdesti alma sünnetinin aile fertlerini de kapsayacak şekilde yaşanması, yaşatılması güzel bir girişim olacaktır. Çün­kü Cuma, Müsümanların bayramıdır.

 

Bâb: Halk Arasında Guslederken Örtünmek

 

28- Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb bize Mâlik'ten, o Ömer b. Ubeydullah'ın azatlısı Ebu'n-Nazr'dan anlatarak dedi ki: Ümmü Hâni bn. Ebî Tâlib'in azatlısı Ebû Murra, efendisi Ümmü Hâni'yi şöyle derken dinle­diğini söyledi:

Fetih Yılı Allah Resûlü'nün (sav) yanına gittim. (Vardığımda) O guslediyor, Fâtıma da kendisini örtüyordu. 'Kim o hanım?' diye sordu. Benim. Cmraü Hâni!' dedim.

 

Şerh

Kim o hanım?" ifadesi, Allah Resûlü'nün (sav) aradaki  dolayı geleni görmediğini,  fakat bulunduğu mahalie erkeklerin ;?. mal dışı olduğu için gelenin bir hanını olduğunu göstermektedir.

 

Hüküm

 

Hçıkarılacak hüküm, guslederken perde kullanmak ve insanlara sünnet olduğudur. Zaruret hâlinde, örneğin erkeğin erkekler arasır.ceya kadının pcadınlar arasında gusletmesi gerektiğinde bir köşye çeklere? ; peştamal gibi bir örtü kullanarak gusletmeleri gerekir. Hatta eğin abdest almıyorsa, abdest alınacak mekanda avret mahallinin açıimas: zaruri ise gusletmeyip teyemmüm etmek ve müsait bir yer bulun abdesti alarak namazı tekrarlamak daha uygundur.

 

Ders

 

Bu bisten çıkarılacak en mühim ders, Müslümanın olmazsa olmazla­rından br. olarak tarif edebileceğimiz haya duygusudur. Allah Resulü (sav) "Haya ilandandır" buyurmak suretiyle, hayasızlığın imanla birlikte barı dikkat çekmiştir, var'an olan Efendimiz (sav) hayalı bir insan olduğu gibi, çevre­sine de srekli hayayı telkin etmiştir. Günümüzde hamam, banyo ve plaj  yaygınlaşmasıyla birlikte bir Müslümanın en önemli erdemkrnden biri olan haya ve utanma duygusu da giderek körelmektedir. Şuurlu Müslümanlara düşen, lisân-ı halleriyle ve sözleriyle haya erdemi­ni yaşamak ve yaşatmaktır. Çünkü hayasız bir toplumun, yaşadığı rezalet ve sefahati ne boyutlara götüreceğinden kimse emin olamaz.

 

 



[1] Buharı, vudû/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287, 290-291, iükâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim, hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/3677, sıfatu'l-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276, hayz/370-372, 383, gusI/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70, 210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, siyâm/1768, libâs/3643; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123, 23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678, 23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24H4, 24185, 24200, 24210, 24220, 24236, 24309, 24366, 24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568, 25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 12Q* itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015, 1019, 1040.

[2] Buhârî, vudû/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287, 290-291, itikâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim, hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/1677, sıfatu'l-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276, hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70, 210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768, libâs/3643; îbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123, 23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678, 23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220, 24236, 24309, 24366, 24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568, 25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015, 1019, 1040.

[3] Buhârî, vudû/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287, 290-291, İtikâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim, hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/1677, sıfatu'I-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276, hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70, 210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768, libâs/3643; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123, 23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678, 23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220, 24236, 24309, 24366, 24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568, 25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015, 1019, 1040

[4] Buhârî, vudÛ/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287, 290-291, itİkâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müsiim, hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/1677, sıfatu'i-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276, hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70, 210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768, libâs/3643; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123, 23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678, 23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220, 24236, 24309, 24366, 24376^24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568, 25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015, 1019, 1040.

[5] Buhârî, vudû/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287, 290-291, itikâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim, hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/1677, sifatu'l-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276, hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Davud, ta-hâret/70, 210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768, libâs/3643; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123, 23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678, 23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220, 24236, 24309, 24366, 24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568, 25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015, 1019, 1040.

[6] Buhârî, gusl/259, 262-263, hac/1438-1439, 1635, libâs/5463, 5467-5468, 5473, 5475; Müslim, hac/2040-2058; Tirmizî, hac/840, 855; Nesâî, gusl414, 428, menâsiku'l-hac/2636-2657; Ebû Dâvud, menâsik/4483-4484; İbn Mâce, menâsik/2917-2919, 3074;İbn Hanbel, bakî, musnedi'l-Ensâr/22976, 23004, 235531, 23607, 23787, 23818, 23835. 24126, 24233, 24251, 24302, 24347, 24409, 24424, 24461, 24541, 24570, 24593, 24607, 24633, 24688, 24743, 24798, 24824, 24884, 24886, 24934, 24966, 25023, 25070, 25099, 25192; Mâlik, hac/635; Dârimî, menâsik/1733-1735

[7] Buharı, gusl/259, 262-263, hac/1438-1439, 1635, libâs/5463, 5467-5468, 5473, 5475; Müslim, hac/2040-2058; Tirmizî, hac/840, 855; Nesâî, gusl414, 428, menâsiku'l-hac/2636-2657; Ebû Dâvud, menâsik/4483-4484; İbn Mâce, menâsik/2917-2919, 3074;İbn Hanbel, bakî, musnedi'l-Ensâr/22976, 23004, 235531, 23607, 23787, 23818, 23835. 24126, 24233, 24251, 24302, 24347, 24409, 24424, 24461, 24541, 24570, 24593, 24607, 24633, 24688, 24743, 24798, 24824, 24884, 24886, 24934, 24966, 25023, 25070, 25099, 25192; Mâlik, hac/635; Dârimî, menâsik/1733-1735.

[8] Buhârî, gusl/259, 262-263, hac/1438-1439, 1635, libâs/5463, 5467-5468, 5473, 5475; Müslim, hac/2040-2058; Tirmizî, hac/840, 855; Nesâî, gusİ414, 428, menâsiku'l-hac/2636-2657; Ebû Dâvud, menâsik/4483-4484; İbn Mâce, menâsik/2917-2919, 3074;İbn Hanbel, bakî, musnedi'l-Ensâr/22976, 23004, 235531, 23607, 23787, 23818, 23835. 24126, 24233, 24251, 24302, 24347, 24409, 24424, 24461, 24541, 24570, 24593, 24607, 24633, 24688, .24743, 24798, 24824, 24884, 24886, 24934, 24966, 25023, 25070, 25099, 25192; Mâlik, hac/635; Dârimî, menâsik/1733-1735.

[9] Buhâri, vudÛ/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287, 290-291, itikâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim, hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tırmızi, tahâret/122, libâs/1677, sıfatu'l-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276, hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70, 210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768, Hbâs/3643; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123, 23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678, 23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220, 24236, 24309, 24366, 24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568, 25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015, 1019, 1040.

[10] Buhârî, gusl/271, salât/344, cum'a/1039, 1105, cizye/2935, megâzî/3954, edeb/5692; Müslim, hayz/509-510, salâtu'l-musâfirîn/1177-1180; Tirmizî, salât/436, isti'zân/2658; Nesaı, tahâret/225, gusl/412; Ebû Dâvud, salât/1098-1099; İbn Mâce, taharet/458, 606, ıkametuVsalât/1313, 1369; İbn Hartbel, bakî musnedi'l-Ensâr/25652, 25660, 26111; Malık, nıdâ/323; Dârimî, salât/1416-1417.