Erkeğin Hanımıyla Birlikte Gusletmesi
Cünüp Kimse Elini Yıkamadan Önce Kaba Sokabilir Mi?
Kişi Eşiyle Birden Fazla İlişki Kurduğunda Tek Gusül
Yeter Mi?
Her Kim Koku Sürünüp Gusleder Ve Koku İzleri Kalırsa
Su Diplerine Eriştiğinden Emin Oluncaya Kadar
Saçları Hilallemek
Halk Arasında Guslederken Örtünmek
19- Abdullah
b. Yûsuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Hişâm b. Urve'den, o babasından, o
da Allah Resûlü'nün (sav) hanımı Âişe'den (r.anhâ) naklederek anlattı ki:
Allah Resulü (sav)
cünüplükten dolayı gusül (boy) abdesti aldığında işe önce ellerini yıkayarak
başlar, sonra namaz abdesti alır, sonra parmaklarını suya daldırıp
parmaklarıyla saç köklerine iletir. Sonra başına iki eliyle üç avuç su döker,
ardından da bütün vücuduna su dökerdi.[1]
Ellerini yıkayarak
başlar", ifadesiyle kastedilen, ellerini muhtemel kirlerden temizleme
gayesidir. Meymûne'nin (r.anhâ) konuyla ilgili hadisi de bunu takviye
etmektedir. Bu yıkamanın, uykudan kalktığında yapılması gereken yıkama olması
da muhtemeldir.
Abdest için namaz alır
gibi" ifadesinde, gusül abdestine başlamadan namaz abdesti gibi abdest
almanın sünnet olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere boy abdestinde, namaz
abdestinde yıkanan uzuvlara ek olarak bütün bedenin yıkanması farzdır. Bu
abdestin alınma hikmeti, tekrar namaz abdesti almamak da olabilir.
Parmaklarıyla
hilaller", yani suyla ısladığı parmak uçlarını kullanarak saçını hilaller.
Saç köklerini",
ifadesinden anlaşılan gusül abdestinde saç diplerinin de sudan nasibini alması gerektiğidir.
Eğer saç uzunsa, buna özellikle itina gösterilmelidir. Saçın kısa veya seyrek
olması hâlinde hilalle-meye gerek yoktur.
Bütün vücuduna"
ifadesiyle, gusül abdestinin tamamlanması için, bütün bedenin ıslatılması
gereğine işaret edilmektedir.
Bu hadis-i şeriften
hareketle Hanefî mezhebine göre guslün (boy abdesti) farz ve sünnetlerini
sıralamak istiyoruz:
1. Ağza su
vermek;
2. Burna su
vermek,
3. Bütün
vücudu suyla yıkamak.
Gusül abdestinde ağza
ve burna bolca su alınmalı, namaz abdestine göre daha titiz davranmalıdır.
Vücutta iğne ucu kadar
olsun su değmedik yer bırakılmamalıdır. Küpe delikleri, göbek çukuru, tırnak
altları, diş araları, parmak araları gibi vücudun en saklı yerleri dahi suyla
ıslanmalıdır.
1.
Gusle niyet ederek
başlamak, besmele çekmek
ve dişleri misvaklamak. Hanefî
mezhebine göre niyet farz değilken, Mâliki ve Şafiî mezheplerine göre farzdır.
2. Gusülde
öncelikle elleri, avret mahallini, varsa bedende meni vesaire kalıntılarını
yıkamak.
3. Gusülden
önce namaz abdesti almak.
4. Abdestten
sonra başa üç defa, sağ omuza üç defa, sol omuza üç defa su dökmek, önce sağ
sonra sol ayağı yıkamak.
5.
Yıkanırken avret mahallini örtmek, kıbleye yönelmemek.
6. Gusül
esnasında konuşmamak.
7. Gusülden
sonra bedeni havlu ile kurulamak ve çabuk giyinmek.
Ders
Gusül abdesti, Hz.
İbrahim'in (as) sünnetinden bir yıkanma şekli olup cahiliye Arapları, Yahudiler
ve Hıristiyanlarda dahi izlerinin bulunduğu bilinmektedir. Yüce Allah'ın
kıyamete dek baki kalacağını bildirdiği dinimiz gusül abdestini çok önemli bir
mevkiye yerleştirmiş, şehvetle boşalma ve hayız ile nifastan çıkma hâlleri için
gusletmeyi farz kılmıştır.
Bilim adamlarının da
ifade ettikleri üzere gusül abdesti, anılan hâllerden çıkılması sürecinde
vücuttaki toksinlerin temizlenmesi, elektriğin salıverilerek vücudun eski
hâlini alması bakımından çok yararlı bir fiildir. Gusül, yakın zamanlara kadar
yıkanmayı bilmeyen bir çok milletin aksine Müslümanların yüz yıllardır yaşayarak
getirdikleri güzel bir temizlenme geleneğidir.
20- Âdem b.
Ebî İyâs bize anlatarak dedi ki: İbn Ebî Zi'b bize Zührî'den, o Urve'den, o
Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini nakletti:
Ben, Allah Resulü
(sav) ile Ferak denilen maşraba türü bir kaptan gusül abdesti alırdım.[2]
Şerh
Ferak demlen"
ifadesindeki Ferak, İbn Uyeyne'ye göre üç sâ, Nevevî'ye göre iki sâ hacminde
bir su kabıdır. Ferak, yaklaşık 8 litrelik bir su kabıdır.
Hüküm
Bu hadis-i şerife
göre, erkeğin hanımıyla birlikte aynı kaptan gusül abdesti alması caizdir.
ed-Dâvûdî bu hadise dayanarak erkeğin hanımının avret mahalline, kadının da
kocasının avretine bakmasının cevazına hükmetmiştir. İbni Hibbân tarafından
nakledilen bir rivayette de Hz. Âişe'nin (r.anhâ) konuyla ilgili bir soru
karşısmda bu hadisi zikrettiği yer almaktadır.
Ders
Hadisten çıkarılacak
Ders, eşler arasındaki sevgi ve kaynaşmanın sünnete uygun bir davranış
olacağıdır. Diğer yandan, kullanılan su miktarı hesaplandığında gayet iktisatlı
kullandıkları anlaşılmaktadır. Müslüman, hayatın her alananıda olduğu gibi su
kullanımında da iktisatlı ve ölçülü olmalıdır. Çünkü su, bitip tükenmek
bilmeyen bir kaynak değildir. Onun kıtlığı, insanlık için çok ağır bir
imtihandır.
21- Abdullah
b. Mesleme bize anlatarak dedi ki: Eflah b. Humeyd bize el-Kâsım'dan, o
Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini haber verdi:
Ben ve Alah Resulü
(sav) bir kaptan gusüi abdesti alırdık. Ellerimiz kapta birbirine karışırdı.[3]
Şerh
Ellerimiz kapta
birbirine karışırdı", yani ellerimiz ardı ardına kaba girip çıkar, sıramız
olmazdı, anlamındadır.
Bu hadiste, az su
bulunması hâlinde cünübün artığından kullanarak temizlenmenin caiz olduğuna
dair delil mevcuttur. Cünübün sabit bir suya dalmasının nehyi, cünüp sebebiyle
suyun necis hâle gelmesinden dolayı değil tenzihen mekruh görüldüğü içindir.
Hüküm
Hanefî mezhebine göre
cünüp olan birinin sütün bedeninde kullandığı su, temiz sayılır fakat her türlü
abdest almada kullanılmaz. Bu tür suların temiz olup temizleyici olmamaları
İmam Muhammed'e göredir. İmam Azam ve Ebu Yusuf a göre temiz de sayılmazlar.
İmam Mâlik'e ve İmam
Şafiî'nin bir görüşüne göre ise hem temiz, hem temizleyici sayılırlar. Fakat
tekrar kullanılmaları mekruhtur.
Ders
Bu hadiste de bir
öncekinde olduğu gibi, su kıtlığının tehlikesine dair bir Ders çıkarmak
mümkündür. Bu yüzden su gibi çok değerli bir kaynağın her zaman ölçülü ve
iktisatlı kullanılması gerekir.
22- Müsedded
bize anlatarak dedi ki: Hammâd bize Hişâm'dan, o babasından, o Âişe'den
(r.anhâ) şöyle dediğini nakletti:
Allah Resulü (sav)
cünüplükten dolayı gusledeceği zaman ellerini yıkamakla (başlardı)[4]
Şerh
Ellerini
yıkamak", ifadesi hadisin bu tarîkinde muhatasar olarak geçmiştir. Aynı
râviden Ebû Dâvud tarafindan rivayet edilen metinde tam olarak şöyle
geçmektedir: Sağ eline su döker, avret mahallini soluyla yıkardı. Sonra namaz
abdesti gibi abdest alırdı...
Buhârî, bu bâbda yer
alıp da elleri yıkamanın zikredilmediği hadisleri, ellerin temizliğinden dolayı
yıkanmamış olmasına yormuştur. Bir şeyin yapılması mendubiyete, terk edilmesi
ise cevaza yorulur. Yahut şöyle denebilir: El yıkamanın zikredilmediği
hadisler mutlak, diğerleri mukayyettir. Mutlak, mukayyet olana hamledilir.
Çünkü bir şeyin yapılmasının rivayetinde, diğerinde olmayan bir fazlalığın
zikredilmesi söz konusudur.
Hüküm
Hanefi mezhebine göre,
gusülden önce elleri ve avret mahallini yıkamak sünnettir.
Ders
Gusül abdestine
başlamadan önce elleri yıkamanın sünnet olduğunu teyit eden bu hadisi şerifi
"Sîzden biri uykudan kalktığında kaba sokmadan ellerini yıkasın. Çünkü
nerede sabahladıklarını bilemez" hadisi ve ben zerleriyle aynı bağlamda
görmek gerekir. Bütün bunlarda aslolan, her tür temizliğe ellerin yıkanmasıyla
başlanma isteğidir. Eller, gündelik hayatta yardımına en çok başvurulan, yeme
içme ve temizlenme araçları olarak bütün uzuvlardan daha fazla temiz tutulması
gereken organlarda".
Müslüman, gündelik
hayatın âdabı içinde uykudan kalkar kalkmaz ellerini yıkamalı, abdest ve
gusülde olduğu gibi yemeklerin öncesi ve sonrasında da ellerini yıkamayı
alışkanlık hâline getirmelidir.
23-
Ebu'l-Velîd bize anlatarak dedi ki: Şu'be Ebu Bekr b. Hafs'tan, o Urve'den, o
Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğim nakletti:
Ben ve Allah Resulü
(sav) cünüplükten dolayı aynı kaptan gusül abdesti alırdık. [5]Abdurrahman
b. el-Kâsım da babası kanalıyla Hz. Âişe'den (r.anhâ) benzerini nakietmiştir.
Şerh
Bu hadis-i şerifin
senedi dışında farklı bir ibaresi bulunmamaktadır.
Hüküm
Bu hadis-i şeriften
çıkarılan hükümler, hadisin daha önceki rivayetlerinde zikredilmiştir.
Ders
Gusülle ilgili bu
bölümde, okurlara faydası olması bakımından gusletmenin sünnet veya müstehap
görüldüğü diğer zamanlan zikretmek istiyoruz:
1. Cuma günü
ve rjayram namazları için.
2. Hac ve
umre için ihrama girerken ve Arefe günü vakfe için.
3. Mekke ve
Medine şehirlerine girmek için.
4. Günahtan
tevbe için.
5. Güneş ve
ay tutulmaları ve yağmur duası için.
6. Kan
aldıran, ölü yıkayan veya ayılan kimse için.
7. İstihâze
hâlinden kurtulan kadın için.
8. Eşiyle
ilişki kuran kimse, gusletmeksizin bir kez daha ilişkide bulunabilirse de
ikinci ilişki için gusletmesi menduptur.
9. Gusül
abdestini geciktirmeden almak.
24- Muhammed
b. Beşşâr bize anlatarak dedi ki: İbn Ebî Adî ve Yahya b. Saîd Şu'be'den, o
İbrahim b. Muhammed b. el-Münteşir'den, o babasından naklederek dedi ki:
Bunu Hz. Aişe'ye
(r.anhâ) zikrettiğimde şöyle dedi: Allah Ebu Abdurrahman'a merhamet buyursun.
Ben Allah Resûlü'ne (sav) koku sürerdim, kendisi de hanımlarını dolaşır sonra
sabahleyin ihrama girer, (üzerinden) kokular yayılırdı.[6]
Şerh
Bunu
zikrettiğimde", ufadesinde kastedilen, Abdullah İbni Ömer'in "İhramlı
iken üzerimden kokular saçılmasını istemem" sözüdür.
Ebû Abdirrahman"
ile kastedilen de İbni Ömer'dir. Çünkü Ebû Abdirrahman onun künyesidir.
Dolaşır", ifadesi
kinaye yoluyla eşleriyle ilişki kurması anlamında kullanılmıştır.
kokular)
yayılırdı" ifadesinde, o dönemde kullanılan sıvı esaslı kokuların akarak
düşmesi murat edilmiştir.
Hüküm
Hadisteki bilgiye
rağmen Hanefî mezhebine göre ihrama giren kimse hanımıyla cinsel ilişki
kuramaz, onu öpüp okşayamaz, güzel koku hükmüne giren misk, amber, kâfur gibi
şeyler sürünemez. Bu meselede mezhebimizin görüşü, Abdullah b. Ömer'in (ra)
görüşüne uygun düşmektedir.
Ancak burada da Allah
Resûlü'nün (sav) söz konusu fiilleri ihrama girmeden önce işlediği
anlaşılmaktadır.
İmam Buhârî'nin bu
hadisi bu bâbda zikretme sebebi, birden fazla münasebette bulunan bir erkeğin,
tekbir gusül abdestiyle yetinmesinin caiz olduğuna delalet etmesidir.
Ders
Bu hadis-i şeriften
çıkarılabilecek ders, güzel koku sürünmenin Allah Resûlü'nün (sav) sünnetinden
olduğudur. Peygamber Efendimiz "Bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın
ve namaz" buyurduğunda da bunu belirtmiş ve dolaylı olarak Müslümanın
güzel kokması gerektiğini söylemiştir.
Ter kokusu, ağız
kokusu, sarımsak kokusu ve diğer hoş olmayan kokular, bir Müslümana yakışmayan
durumlardır. Müslüman her zaman temiz ve güzel kokan bir insan olmalıdır.
25-
Ebu'n-Nu'mân bize anlatarak dedi ki: Ebû Avâne bize İbrahim b. Muhammed b.
el-Münteşir'den, o babasından şöyle dediğini nakletti:
Aişe'ye (r.anhâ) İbni
Ömer'in "Üzerimden kokular yayılarak ihranıa girmiş olmayı sevmem"
sözünü zikrederek sordum. Aişe (r.anhâ) Şöyle dedi:
Ben Allah Resûlü'ne
(sav)^kokular sürdüm, sonra eşlerini dolaştı, sonra da ihrama girdi.[7]
Şerh
Hanımlarını
dolaştı", ifadesi daha önce de ifade edildiği üzere, eşleriyle münâsebette
bulunmuş olmasından kinayedir. Tabii ki bunun sonucu olarak gusül abdesti
alması gerekirdi. Hz. Âişe'nin (r.anhâ) ifadesinden anlaşılan, O'na daha önce
koku sürdüğüdür.
Hüküm
Bu hadis-i şeriften
çıkarılacak hüküm, ihrama girmeden önce eşlerle münâsebette bulunmanın, güzel
koku ürünmenin sünnet olduğudur. Bunlar, Allah Resûlü'nün (sav) özel hayatına
ait fiiller olduğu için üyük sahabenin dahi bu konularda bilgisiz olmaları
muhtemeldir.
İmam Buhârî'nin hadisi
bu bâbda zikretme sebebi, ihramdan önce gusül abdesti almanın sünnet olduğunu
beyan ederek birden çok münâsebet için tek bir guslün yeteceğini ifade
etmektir.
Ders
Allah Resûlü'nün (sav)
özel hayatıyla ilgili bilgiler bakımından mübarek hanımlarından gelen
rivayetlere sahih olmaları şartıyla itibâr etmek gerekir. Çünkü onlar, O'nun en
yakınında bulunmuş, en mahrem meselelere dahi muttali olmuşlardır. Bu yüzden,
onlardan gelen sahih rivayetlere özellikle öncelik vermek faydalıdır.
26- Âdem b.
Ebî İyâs bize anlatarak dedi ki: Şu'be bize anlatarak dedi ki: el-Hakem bize
İbrahim'den, o el-Esved'den, o Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini haber
verdi:
Allah Resulü (sav)
ihramli olduğu hâlde (saçlarının) ayrımındaki kokunun parlaklığına bakar
gibiyim.'[8]
Şerh
Parlaklık"
ifadesinden anlaşılması gereken şudur ki günümüzde bazı kokularda olduğu gibi
eski zamanlarda kokular genelde yağla karışık ve hazırlandıkları malzemelerin
renklerini taşırlardı. Bu nedenle kişi koku sürdüğü zaman, misk, amber veya
kâfur olsun ışık vurduğunda parlardı.
Saç ayrımı"
ifadesiyle kastedilen de, saçlar taranıp ayrıldığında oluşan iz yeridir,
Hüküm
Hadisin bu bâb altında
zikredilme sebebi, ya aynı hadiseyle ilgili olmasından, ya da ihrama girmeden
önce gusledip koku sürmenin sünnet olduğunu beyan etmek için olabilir.
Ders
Bu hadis üzerinde
düşündüğümüz zaman, Peygamber Efendimiz'in günümüz şartlarında yüz ve beden
temizliğine çok önem veren, kendine bakmasını bilen örnek bir insan gibi
olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu kıssadan bize düşen hisse, el, yüz ve
beden temizliğine önem vermek, eski de yamalı da olsa temiz giyinmek gereğidir.
Bir Müslümariın saçı
başı dağınık, kötü kokulu ve kirli bir şekilde sokaklarda dolaşması hiç de
Efendimizin (sav) sünnetine uygun değildir. Temizliği, imanın yarısı olarak
gören bir Peygamber'in ümmetine yakışabilecek en son hâl bu olsa gerekir.
27- Abdan
bize anlatarak dedi ki: Abdullah bize haber vererek dedi ki: Hişâm b. Urve bize
babasından, o Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini haber verdi:
Allah Resulü (sav)
cünüplükten dolayı gusül abdesti aldığında ellerini yıkar, namaz abdestini
alır, sonra yakınırdı. Eliyle derisinin ıslandığına kanaat getirene kadar
saçlarının (diplerini) hilaller, üzerine üç defa su döker, sonra da bedeninin
kalan bölümünü yıkardı.
(Âişe) dedi ki: Ben ve
Allah Resulü (sav) aynı kaptan gusül abdesti alır, suyu hep beraber avuçlardık.[9]
Şerh
Kanaat
getirdiğinde" ifadesinin aslında geçen 'zannettmek' fiilinin burada zann-ı
galip irade etmesi muhtemel olduğu gibi 'bilmek' anlamına gelmesi de mumundur.
Dedi ki", yani
Hz. Âişe (r.anhâ) dedi ki. Bu ibare hadisin başlangıç bölümüne atfedilmiş olup
aynı senedle muttasıl hükmündedir.
Avuçlardık"
fiiliyle, kaba ellerimizi birlikte sokardık, mânâsının kastedildiği
söylenmiştir.
Hüküm
Gusül abdestinin farz
ve sünnetleriyle ilgili başlık altında buna benzer hadislerden çıkarılan
hükümlere yer verdiğimiz için tekrarı uygun görmüyoruz. Şu var ki, cünüp olan
iki insanın aynı kaptan abdest almalarına bu ve bunu destekleyen hadislere
cevaz verildiğini belirtmemiz faydalı olacaktır. Öte yandan bu hadis
vesilesiyle eşlerin birbirlerinin avret mahallerini görmelerinde de bir sakınca
bulunmadığını konuyla ilgili hadislerde görmekteyiz.
Ders
Gusül abdestinin
hikmetleri çerçevesinde daha önce dile getirdiğimiz hususlar iyi bilinmeli ve
sadece farz olduğu vakitlerde değil, sair zamanlarda da gusül abdesti almaya
gayret edilmelidir. Çünkü gusül, temizlenme ve rahatlama vesilesidir.
Bu bağlamda Cuma günü
gusül abdesti alma sünnetinin aile fertlerini de kapsayacak şekilde yaşanması,
yaşatılması güzel bir girişim olacaktır. Çünkü Cuma, Müsümanların bayramıdır.
28- Abdullah
b. Mesleme b. Ka'neb bize Mâlik'ten, o Ömer b. Ubeydullah'ın azatlısı
Ebu'n-Nazr'dan anlatarak dedi ki: Ümmü Hâni bn. Ebî Tâlib'in azatlısı Ebû
Murra, efendisi Ümmü Hâni'yi şöyle derken dinlediğini söyledi:
Fetih Yılı Allah
Resûlü'nün (sav) yanma gittim. (Vardığımda) O guslediyor, Fâtıma da kendisini
örtüyordu. 'Kim o hanım?' diye sordu.
'Benim, Ümmü Hâni!'
dedim.[10]
Şerh
Kim o hanım?"
ifadesi, Allah Resûlü'nün (sav) aradaki perdeden dolayı geleni görmediğini,
fakat bulunduğu mahalle erkeklerin girmesi ihtimal dışı olduğu için gelenin bir
hanım olduğunu göstermektedir.
Hüküm
Hadisten çıkarılacak
hüküm, guslederken perde kullanmak ve insanlara görünmemenin sünnet olduğudur.
Zaruret hâlinde, örneğin erkeğin erkekler arasında veya kadının .kadınlar
arasında gusletmesi gerektiğinde bir köşye çekilerek ve peştamal gibi bir örtü
kullanarak gusletmeleri gerekir. Hatta eğer namaz için abdest alınıyorsa,
abdest alınacak mekanda avret mahallinin açılması zaruri ise gusletmeyip
teyemmüm etmek ve müsait bir yer bulunduğunda gusül abdesti alarak namazı
tekrarlamak daha uygundur.
Ders
Bu hadisten
çıkarılacak en mühim ders, Müslümamn olmazsa olmazlarından biri olarak tarif
edebileceğimiz haya duygusudur. Allah Resulü (sav) "Haya imandandır"
buyurmak suretiyle, hayasızlığın imanla birlikte ban-namayacağına dikkat
çekmiştir.
Ahlakı Kur'an olan
Efendimiz (sav) hayalı bir insan olduğu gibi, çevresine de sürekli hayayı
telkin etmiştir. Günümüzde hamam, banyo ve plaj kültürünün giderek
yaygınlaşmasıyla birlikte bir Müslümamn en önemli erdemlerinden biri olan haya
ve utanma duygusu da giderek körelmektedir. melerinde de bir sakınca
bulunmadığını konuyla ilgili hadislerde görmekteyiz.
Ders
Gusül abdestinin
hikmetleri çerçevesinde daha önce dile getirdiğimiz hususlar iyi bilinmeli ve
sadece ferz olduğu vakitlerde değil, sair zamanlarda da gusül abdesti almaya
gayret edilmelidir. Çünkü gusül, temizlenme ve rahatlama vesilesidir.
Bu bağlamda Cuma günü
gusül abdesti alma sünnetinin aile fertlerini de kapsayacak şekilde yaşanması,
yaşatılması güzel bir girişim olacaktır. Çünkü Cuma, Müsümanların bayramıdır.
28- Abdullah
b. Mesleme b. Ka'neb bize Mâlik'ten, o Ömer b. Ubeydullah'ın azatlısı
Ebu'n-Nazr'dan anlatarak dedi ki: Ümmü Hâni bn. Ebî Tâlib'in azatlısı Ebû
Murra, efendisi Ümmü Hâni'yi şöyle derken dinlediğini söyledi:
Fetih Yılı Allah
Resûlü'nün (sav) yanına gittim. (Vardığımda) O guslediyor, Fâtıma da kendisini
örtüyordu. 'Kim o hanım?' diye sordu. Benim. Cmraü Hâni!' dedim.
Şerh
Kim o hanım?"
ifadesi, Allah Resûlü'nün (sav) aradaki
dolayı geleni görmediğini, fakat
bulunduğu mahalie erkeklerin ;?. mal dışı olduğu için gelenin bir hanını
olduğunu göstermektedir.
Hüküm
Hçıkarılacak hüküm,
guslederken perde kullanmak ve insanlara sünnet olduğudur. Zaruret hâlinde,
örneğin erkeğin erkekler arasır.ceya kadının pcadınlar arasında gusletmesi
gerektiğinde bir köşye çeklere? ; peştamal gibi bir örtü kullanarak
gusletmeleri gerekir. Hatta eğin abdest almıyorsa, abdest alınacak mekanda
avret mahallinin açıimas: zaruri ise gusletmeyip teyemmüm etmek ve müsait bir
yer bulun abdesti alarak namazı tekrarlamak daha uygundur.
Ders
Bu bisten çıkarılacak
en mühim ders, Müslümanın olmazsa olmazlarından br. olarak tarif edebileceğimiz
haya duygusudur. Allah Resulü (sav) "Haya ilandandır" buyurmak
suretiyle, hayasızlığın imanla birlikte barı dikkat çekmiştir, var'an olan
Efendimiz (sav) hayalı bir insan olduğu gibi, çevresine de srekli hayayı
telkin etmiştir. Günümüzde hamam, banyo ve plaj
yaygınlaşmasıyla birlikte bir Müslümanın en önemli erdemkrnden biri olan
haya ve utanma duygusu da giderek körelmektedir. Şuurlu Müslümanlara düşen,
lisân-ı halleriyle ve sözleriyle haya erdemini yaşamak ve yaşatmaktır. Çünkü
hayasız bir toplumun, yaşadığı rezalet ve sefahati ne boyutlara götüreceğinden
kimse emin olamaz.
[1] Buharı, vudû/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287,
290-291, iükâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim, hayz/474-475,
479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/3677, sıfatu'l-kıyamet/2392;
Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276, hayz/370-372, 383,
gusI/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70, 210-211, 234,
savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, siyâm/1768, libâs/3643; İbn Hanbel,
bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123, 23132, 23213, 23275,
23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678, 23805, 23821, 23842,
23872, 23939, 24076, 24H4, 24185, 24200, 24210, 24220, 24236, 24309, 24366,
24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568, 25201; Mâlik,
tahâret/89, 116, 12Q* itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015, 1019, 1040.
[2] Buhârî, vudû/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287,
290-291, itikâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim,
hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/1677,
sıfatu'l-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276,
hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70,
210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768,
libâs/3643; îbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123,
23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678,
23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220,
24236, 24309, 24366, 24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568,
25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015,
1019, 1040.
[3] Buhârî, vudû/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287,
290-291, İtikâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim,
hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/1677,
sıfatu'I-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276,
hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70,
210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768,
libâs/3643; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123,
23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678,
23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220,
24236, 24309, 24366, 24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568,
25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015,
1019, 1040
[4] Buhârî, vudÛ/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287,
290-291, itİkâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müsiim,
hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/1677,
sıfatu'i-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276,
hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70,
210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768,
libâs/3643; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123,
23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678,
23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220,
24236, 24309, 24366, 24376^24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568,
25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015,
1019, 1040.
[5] Buhârî, vudû/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287,
290-291, itikâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim,
hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tirmizî, tahâret/122, libâs/1677,
sifatu'l-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276,
hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Davud, ta-hâret/70,
210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768,
libâs/3643; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123,
23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678,
23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220,
24236, 24309, 24366, 24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568,
25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015,
1019, 1040.
[6] Buhârî, gusl/259, 262-263, hac/1438-1439, 1635,
libâs/5463, 5467-5468, 5473, 5475; Müslim, hac/2040-2058; Tirmizî, hac/840,
855; Nesâî, gusl414, 428, menâsiku'l-hac/2636-2657; Ebû Dâvud,
menâsik/4483-4484; İbn Mâce, menâsik/2917-2919, 3074;İbn Hanbel, bakî,
musnedi'l-Ensâr/22976, 23004, 235531, 23607, 23787, 23818, 23835. 24126, 24233,
24251, 24302, 24347, 24409, 24424, 24461, 24541, 24570, 24593, 24607, 24633,
24688, 24743, 24798, 24824, 24884, 24886, 24934, 24966, 25023, 25070, 25099, 25192;
Mâlik, hac/635; Dârimî, menâsik/1733-1735
[7] Buharı, gusl/259, 262-263, hac/1438-1439, 1635,
libâs/5463, 5467-5468, 5473, 5475; Müslim, hac/2040-2058; Tirmizî, hac/840,
855; Nesâî, gusl414, 428, menâsiku'l-hac/2636-2657; Ebû Dâvud,
menâsik/4483-4484; İbn Mâce, menâsik/2917-2919, 3074;İbn Hanbel, bakî,
musnedi'l-Ensâr/22976, 23004, 235531, 23607, 23787, 23818, 23835. 24126, 24233,
24251, 24302, 24347, 24409, 24424, 24461, 24541, 24570, 24593, 24607, 24633,
24688, 24743, 24798, 24824, 24884, 24886, 24934, 24966, 25023, 25070, 25099,
25192; Mâlik, hac/635; Dârimî, menâsik/1733-1735.
[8] Buhârî, gusl/259, 262-263, hac/1438-1439, 1635,
libâs/5463, 5467-5468, 5473, 5475; Müslim, hac/2040-2058; Tirmizî, hac/840,
855; Nesâî, gusİ414, 428, menâsiku'l-hac/2636-2657; Ebû Dâvud,
menâsik/4483-4484; İbn Mâce, menâsik/2917-2919, 3074;İbn Hanbel, bakî,
musnedi'l-Ensâr/22976, 23004, 235531, 23607, 23787, 23818, 23835. 24126, 24233,
24251, 24302, 24347, 24409, 24424, 24461, 24541, 24570, 24593, 24607, 24633,
24688, .24743, 24798, 24824, 24884, 24886, 24934, 24966, 25023, 25070, 25099,
25192; Mâlik, hac/635; Dârimî, menâsik/1733-1735.
[9] Buhâri, vudÛ/240, gusl/242, 253-255, 264, hayz286-287,
290-291, itikâf/1888-1890, 1905, mezâlim/2299, libâs/5470; Müslim,
hayz/474-475, 479-480, 482-485; Tırmızi, tahâret/122, libâs/1677,
sıfatu'l-kıyamet/2392; Nesâî, tahâret/231-235, 243-244, 247-248, 274-276,
hayz/370-372, 383, gusl/408-410, ziynet/5257-5260, Ebû Dâvud, ta-hâret/70,
210-211, 234, savm/2111; İbn Mâce, tahâret/370, 625, 628, sıyâm/1768,
Hbâs/3643; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/22887, 22952, 23031, 23085, 23123,
23132, 23213, 23275, 23370, 23458, 23507, 23559, 23576, 23697, 23721, 23678,
23805, 23821, 23842, 23872, 23939, 24076, 24114, 24185, 24200, 24210, 24220,
24236, 24309, 24366, 24376, 24406, 24430, 24450, 24501, 24553, 24562, 24568,
25201; Mâlik, tahâret/89, 116, 120, itikâf/605; Dârimî, tahâret/741, 1015,
1019, 1040.
[10] Buhârî, gusl/271, salât/344, cum'a/1039, 1105,
cizye/2935, megâzî/3954, edeb/5692; Müslim, hayz/509-510, salâtu'l-musâfirîn/1177-1180;
Tirmizî, salât/436, isti'zân/2658; Nesaı, tahâret/225, gusl/412; Ebû Dâvud,
salât/1098-1099; İbn Mâce, taharet/458, 606, ıkametuVsalât/1313, 1369; İbn
Hartbel, bakî musnedi'l-Ensâr/25652, 25660, 26111; Malık, nıdâ/323; Dârimî, salât/1416-1417.