HASTA ZİYARETİ BÖLÜMÜ.. 2

144) Hastayı Ziyaret Etmek, Cenâzeyi Uğurlamak, Cenâze Namazını Kılıp Kabre Konulurken Orada Bulunmak Ve Gömüldükten Sonra Mezarın Başında Bir Süre Beklemek. 2

145) Hastaya Dua Etmek (Hastaya Ne Diye Dua Edilir?) 3

146) Hastanın Halini Yakınlarından Sormak. 4

147) Öleceğini Anlayan Kimsenin Yapacağı Dua. 4

148) Hastaya Ve Ölüm Mahkûmlarına İyi Bakmak (Hastanın Yakınlarına Ve Bakıcılarına, Ona İyi Bakmalarını Ve Ondan Görecekleri Tepkilere Sabretmelerini Tavsiye Etmek; Yine Had, Kısas Ve Benzeri Cezalar Sebebiyle Ölümü Yaklaşmış Olanlara İyi Davranılmasını Hatırlatmanın Güzelliği) 4

149) Hastanın Hâlini Anlatması (Hastanın, “Hastayım, Ağrım Şiddetli, Yanıyorum, Vay Başım” Gibi Sözler Söylemesinin Câiz Olduğu, Şikâyet Etmediği Sürece Böyle Dertlenmesinde Kerahet Bulunmadığı) 5

150) Ölmek Üzere Olan Kimseye Kelime–i Tevhid Telkini 5

151) Ölünün Gözlerini Kapadıktan Sonra Söylenecek Söz. 5

152) Ölünün Başında Söylenecek Söz (Ölünün Başında Söylenecek Söz Ve Cenaze Sahibinin Söyleyeceği Söz) 6

153) Bağırıp Çağırmadan Ölüye Ağlamak. 7

154) Ölenin Hâlini Gizlemek (Ölüde Görülen Hoşa Gitmeyen Halleri Söylemekten Kaçınmak) 7

155) Cenaze Namazı Kılmak (Cenaze Namazı Kılmanın, Kabre Kadar Giderek Cenazenin Mezara Konulmasında Hazır Bulunmanın İyi, Kadınların Cenazeye İştirak Etmelerinin İse Mekruh Olduğu) 7

156) Cenaze Namazında Saflar (Cenaze Namazı Kılanların Çok Olması, Cemaatin Üç Veya Daha Fazla Saf Teşkil Etmesi) 8

157) Cenâze Namazında Okunacak Dualar. 8

158) Cenazeyi Süratli Taşımak. 9

159) Ölünün Borcunu Hemen Ödemek (Ölünün Borcunu Hemen Ödemek, Onu Bir An Önce Defne Hazırlamak, Ancak Ansızın Ölmüş İse Öldüğü İyice Anlaşılıncaya Kadar Bekletmek) 9

160) Mezar Başında Vaaz Ve Nasihat Etmek. 10

161) Mezar Başında Dua (Ölüyü Defnettikten Sonra Dua Ve İstiğfar Etmek, Kur’an Okumak İçin Bir Süre Mezar Başında Oturmak) 10

162) Ölü Adına Sadaka Vermek Ve Ona Dua Etmek. 10

163) Müslüman Ölüleri Hayırla Anmak. 11

164) Küçük Çocukları Ölen Annelerin Kazanacağı Sevap. 11

165) Zâlimlerin Kabirleri (Zâlimlerin Mezarları Yanından Ve Helâk Edildikleri Yerlerden Geçerken Korkup Ağlamak, İhtiyacını Allah’a Arzetmek Ve Bu Gibi Hallerde Gâfil Davranmaktan Sakındırmak) 12


HASTA ZİYARETİ BÖLÜMÜ

 

144) Hastayı Ziyaret Etmek, Cenâzeyi Uğurlamak, Cenâze Namazını Kılıp Kabre Konulurken Orada Bulunmak Ve Gömüldükten Sonra Mezarın Başında Bir Süre Beklemek

 

896. Berâ İbni Âzib radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize, hasta ziyaretini, cenâzenin arkasından gitmeyi, aksırana “yerhamükellah” demeyi, yemin edenin yeminini yerine getirmesini, haksızlığa uğrayana yardım etmeyi, davet edenin davetini kabul etmeyi ve selâmı yaygınlaştırmayı tavsiye etti.[1]

 

897. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Müslümanın, müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâm almak, hasta ziyaret etmek, cenâzenin arkasından yürümek, davete icâbet etmek ve aksırana “yerhamükellah” demek.”[2]

 

898. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“ Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur:

–”Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin”. Âdemoğlu:

– Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim? der. Allah Teâlâ:

– “Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun? Ey Âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim, doyurmadın” buyurur. Âdemoğlu:

– Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim? der. Allah Teâlâ:

– “Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin? Ey Âdem oğlu! Senden su istedim, vermedin” buyurur. Âdemoğlu:

– Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su verebilirdim? der. Allah Teâlâ:

– “Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevâbını katımda bulurdun. Bunu bilmez misin?” buyurur.[3]

 

899. Ebû Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın!”[4]

 

900. Sevbân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir müslüman, hasta bir müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar cennet hurfesi içindedir.”

– Ey Allah’ın elçisi, cennet hurfesi nedir? dediler. Resûl–i Ekrem;

– “Cennet yemişidir,” buyurdu.[5]

 

* Cennet hurmalığı, cennet yemişleri, cennet nimetleri anlamına gelen hurfe, harif, mahrefe kelimeleriyle hasta ziyaretine giden kimsenin cennette yemiş toplar gibi sevap toplayacağı anlamına gelmektedir. Hasta ziyaretini yapan kimseye yetmiş bin meleğin rahmet okuması ve istiğfar etmesini aşağıdaki hadis-i şeriften öğreneceğiz. [6]

 

901. Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:

“Bir müslüman, hasta olan bir müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır.”[7]

 

902. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

 Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetinde bulunan yahudi bir çocuk vardı. Bir gün hastalandı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyarete gitti, başucuna oturdu ve ona:

– “Müslüman ol!” buyurdu. Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan babasının yüzüne baktı. Babası:

– Ebü’l–Kâsım’ın çağrısına uy, dedi. Çocuk da müslüman oldu.

Bunun üzerine Hz. Peygamber:

“Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek dışarı çıktı.[8]

 

145) Hastaya Dua Etmek (Hastaya Ne Diye Dua Edilir?)

 

903. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, bir kimsenin herhangi bir yeri ağrıdığında veya yara bere olduğunda Hz. Peygamber parmağıyla şöyle yapar – râvi Süfyân İbni Uyeyne, şehâdet parmağını yere değdirip kaldırarak Hz. Peygamber’in nasıl yaptığını gösterdi– ve:

– “Bismillah, bu birimizin tükrüğüyle karışmış bizim yurdumuzun toprağıdır, Rabbımız’ın izniyle hastalarımıza iyi gelir” buyururdu.[9]

 

* İnsan hammaddesinin toprak olması dolayısıyla bazı müslümanların tükrüğüyle yeryüzü toprağının karışımı da hastalıklara şifa vasıtası olabilir. [10]

 

904. Yine Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, aile fertlerinden biri hastalanınca, sağ eliyle hastayı sıvazlar ve şöyle dua buyururdu:

“Bütün insanların rabbı olan Allahım! Bunun ıstırabını giderip, şifa ver. Şifayı veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Buna, hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifa ihsan et!”[11]

 

905. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, (talebesi) Sâbit’e –Allah ona rahmet etsin–

– Sana, Hz. Peygamber’in hastaya okuduğu duayı okuyayım mı? diye sordu. Sâbit de:

– Oku!. dedi. Bunun üzerine Enes şu duayı okudu:

“Ey insanların, ıstırabları gideren Rabbi, Allahım! Senden başka şifa verecek yoktur. Buna, hiçbir iz bırakmayacak şekilde şifa ver; şifa veren ancak sensin.”[12]

 

906. Sa’d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

Hastalığımda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni ziyarete geldi ve üç defa:

“Rabbim, Sa’d’ı iyileştir” diye dua buyurdu.[13]

 

907. Ebû Abdullah Osman İbni Ebül–Âs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, (müslüman olduğundan beri) vücüdunda hissettiği bir ağrıdan dolayı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyette bulundu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de ona şunu tavsiye etti:

– “Vücudunun ağrıyan yerine elini koy ve üç kere “bismillah” de, yedi kere de ‘bendeki bu hastalığın şerrinden ve ileride yenileyip elem ve hüzün vermesinden Allah’ın izzet ve kudretine sığınırım’ de!”[14]

 

908. İbni Abbas radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim, henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de onun başucunda yedi kere; “büyük arşın sahibi yüce Allah’dan seni iyi etmesini dilerim” diye dua ederse, Allah o hastayı iyi eder.”[15]

 

909. İbni Abbâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, hasta bir bedevîyi ziyaret etti. Her hastayı ziyaret ettiğinde yaptığı gibi ona da, “Geçmiş olsun, hastalığın günahlarına keffâret olur inşallah” buyurdu.[16]

 

910. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Cebrâil aleyhisselâm, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek:

– Ey Muhammed, hasta mısın? diye sordu. Hz. Peygamber de:

– Evet, dedi. Cebrâil aleyhisselâm:

– Allah’ın ismiyle seni rahatsız eden her şeyden sana okurum. Her nefsin veya hasetçi her gözün şerrinden Allah sana şifâ versin. Allah’ın adıyla sana okurum” diye dua etti.[17]

 

911. Ebû Said el–Hudrî ve Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, bunlar Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğuna şahit oldular:

–”Kim, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah büyüktür”, derse; Allah onu doğrulayarak: – “Benden başka ilah yoktur, ben büyüğüm” buyurur. Kul:

– “Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir, ortağı yoktur”, dediğinde, Allah Teâlâ, (o kulunu tasdik ederek) – “Benden başka ilah yoktur, ben tekim, eşim–ortağım yoktur” buyurur. Kul:

– “Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk de O’nun, hamd de O’nundur”, dediğinde Allah Teâlâ:

– “Benden başka ilah yoktur, hamd de benimdir, mülk de benimdir” buyurur. Kul:

– “Allah’tan başka ilah yoktur, güç kudret yalnız Allah’ındır”, dediği zaman Allah Teâlâ;

– “Benden başka ilah yoktur, kuvvet ve kudret ancak benimdir, benimledir” buyurur.

Bu açıklamalardan sonra Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem sözüne devam ederek; “Bu duaları bir kimse hastalığında söyler de sonra ölürse, cehennem ateşi ona dokunmaz” buyurdu.[18]

 

* Dua gerçek şifa verene direkt başvurmak demektir. Peygamberimiz hastalıklara şifa vermesi için hem kendisi Allah’a dua eder hem de nasıl dua edilmesi konusunda ümmetine tavsiyelerde bulunurdu. 901, 909 numaralı hadisler bunların örnekleridir. [19]

 

146) Hastanın Halini Yakınlarından Sormak

 

912. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Ali İbni Ebû Tâlib radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefat ettiği hastalığı zamanında yanından çıktı. Sahâbîler:

 Ey Ebü’l–Hasan! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nasıl oldu, geceyi nasıl geçirdi ? dediler. O da:

– Allah’a hamdolsun, hastalığı atlattı! dedi.[20]

 

147) Öleceğini Anlayan Kimsenin Yapacağı Dua

 

913. Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in bana yaslanarak:

–”Allahım, beni bağışla, bana merhamet et ve beni refîk–i a‘laya ilet!” diye dua ettiğini duydum.[21]

 

914. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i, ölüm döşeğinde, yanıbaşındaki su kabına elini daldırıp yüzüne sürerken gördüm. O, böyle yapıyor sonra da “Allah’ım ölümün şiddet ve sıkıntılarına karşı bana yardım et” diye dua ediyordu.[22]

 

148) Hastaya Ve Ölüm Mahkûmlarına İyi Bakmak (Hastanın Yakınlarına Ve Bakıcılarına, Ona İyi Bakmalarını Ve Ondan Görecekleri Tepkilere Sabretmelerini Tavsiye Etmek; Yine Had, Kısas Ve Benzeri Cezalar Sebebiyle Ölümü Yaklaşmış Olanlara İyi Davranılmasını Hatırlatmanın Güzelliği)

 

915. İmrân İbni Husayn radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden bir kadın, zina sonucu gebe kalmış olduğu halde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:

– Ey Allah’ın Resûlü! Had cezasını gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver! dedi.

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının velisini çağırtıp getirtti ve ona:

–”Bu kadına iyi bak. Çocuğunu doğurunca bana getir!” buyurdu.

Adam, aldığı talimatın gereğini yaptı ve kadını doğumdan sonra getirdi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının üzerine elbisesinin iyice bağlanmasını söyledi, sıkı sıkı bağladılar. Sonra Hz. Peygamber’in emri üzerine taşlanarak öldürüldü. Sonra da Resûl–i Ekrem kadının cenâze namazını kıldı.[23]

 

* Ölmesi kesinlikle muhtemel hastalara ve ölümüne karar verilmiş mahkumlara iyi bakmak ve iyi bakılma tavsiyesinde bulunmak peygamberimizin tavsiyelerindendir. Evli olup zina eden kimseye recm cezası uygulamasını da böylece görmüş olduğumuz peygamberimiz; bu tür bir suçu işleyen ve recm cezasını hak eden kimseye toplum ve yakın çevresi tarafından psikolojik baskılar kınama ve benzeri bir takım kaba, olumsuz davranışlara girilmemesi için cezadan önce ceza anlamına gelebilecek bu tür davranışlardan uzak durulması gereğini hatırlatarak düşene düşman olmamalı prensibini ortaya koymuştur.[24]

 

149) Hastanın Hâlini Anlatması (Hastanın, “Hastayım, Ağrım Şiddetli, Yanıyorum, Vay Başım” Gibi Sözler Söylemesinin Câiz Olduğu, Şikâyet Etmediği Sürece Böyle Dertlenmesinde Kerahet Bulunmadığı)

 

916. İbni Mes‘ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Bir keresinde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdim, kendisi sıtmaya yakalanmıştı, elimi vücuduna dokundurdum ve:

– Gerçekten şiddetli bir sıtma nöbetine tutulmuşsunuz, dedim.

–”Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ıstırap çekiyorum” buyurdu.[25]

 

917. Sa’d ibni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Yakalandığım şiddetli bir hastalık dolayısıyla Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ziyaretime geldi. Ona:

– “Gördüğün gibi çok rahatsızım. Ben zengin bir adamım. Bir tek kızımdan başka mirasçım da yok…” dedim.

[Râvi, hadisin tamamını nakletmiştir. ][26]

 

918. Kâsım İbni Muhammed’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Âişe radıyallahu anhâ, bir keresinde şiddetli baş ağrısına tutulduğundan dolayı, “vay başım, ölüyorum” dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

–”Asıl ben, ‘vay başım’ demeliyim” buyurdu.

(Râvi hadisin tamamını nakletti)[27]

 

150) Ölmek Üzere Olan Kimseye Kelime–i Tevhid Telkini

 

919. Mu’âz radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kimin son sözü, “Allah’tan başka ilah yoktur” (Lâ ilâhe illallah) cümlesi olursa, o kişi cennete girer.”[28]

 

* Hayatı boyunca yaşantısı Kelime-i Şehadetin muhtevasına göre olan ve müslümanca yaşayan kimsenin otomatik olarak son nefesindeki son sözü de aynen Kelime-i Şehadet olacak ve cennete girecektir. Bir ömür boyu para ve benzeri şeylerle ömür tüketen kimsenin son nefesinde bu kelimeyi söylemesi de mümkün değildir. [29]

 

920. Ebû Sa’îd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ölmek üzere olanlarınıza Lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz!”[30]

 

* Ölüm esnasında yapılabilecek en büyük yardım Kelime-i Şehadet söylemeye yardımcı olmaktır. Bu hareket o kimseye çok değerli bir ahiret armağanı sunmak demektir. İlk konuşmaya başlayan çocuğa “la ilahe illallah” öğretiniz buyurmuş, bizzat Rasûlullah (s.a.v.) kendisi de İsra: 17/111 ayetini yeni konuşmaya başlayan çocuklara yedi sefer tekrarlatarak öğretip belletirdi. Bu da doğumdan ölüme tevhid çizgisinde oluşu gösterir. [31]

 

151) Ölünün Gözlerini Kapadıktan Sonra Söylenecek Söz

 

921. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, (vefat etmiş olan) Ebû Seleme’nin yanına girdi. Gözleri açık kalmıştı, onları kapattı. Sonra şöyle buyurdu:

“Ruh çıkınca gözler onu izler.”

Tam bu sırada Ebû Seleme’nin aile fertlerinden bazıları bağıra–çağıra ağlamaya başladılar. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

“Kendinize hayırdan başka bir şeyle dua etmeyin. Çünkü melekler dualarınıza âmin derler” buyurdu. Sonra şöyle dua etti:

“Allah’ım! Ebû Seleme’yi bağışla. Derecesini hidâyete ermişler seviyesine yükselt! Geride bıraktıkları için de sen ona vekil ol! Ey âlemlerin Rabbı! Bizi de onu da bağışla!. Kabrini genişlet ve nurla doldur!”[32]

 

* Bu dua başka hadis-i şeriflerden de öğrendiğimize göre her hâdise karşısında yapılmalıdır. Hatta ayağımıza bir taş takılsa bile, başa gelen her türlü sıkıntı, musibet, dert, bela vs. her şeyde aynen söylenmelidir. Biz Allah’ın mülkünde yaşamaktayız ve sonunda da ona ulaşacağız, denmelidir. Dilimiz bu söze devamlı alıştırılmalı ve her başa gelen sıkıntı ve işte söylenmelidir. [33]

 

152) Ölünün Başında Söylenecek Söz (Ölünün Başında Söylenecek Söz Ve Cenaze Sahibinin Söyleyeceği Söz)

 

922. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“– Hasta veya ölünün başında bulunduğunuz zaman güzel sözler söyleyiniz. Zira melekler sizin dualarınıza âmin derler”.

Ümmü Seleme dedi ki, Ebû Seleme vefat edince Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve:

– Ey Allahın Resûlü! Ebû Seleme öldü, dedim. Bana şöyle buyurdu:

“Allahım, beni ve onu bağışla! Ve bana ondan daha iyi birini nasip et!” diye Allah’a yalvar.” Hz. Peygamber’in dediği gibi yaptım. Neticede Allah Teâlâ bana Ebû Seleme’den daha hayırlı olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i eş olarak verdi.[34]

 

923. Yine Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim:

“Herhangi bir kul sıkıntıya düşer de “Biz Allah’dan geldik, Allah’a döneceğiz. Allahım, başıma gelen musibetin ecrini ver ve bana bundan daha hayırlısını lutfet” diye dua ederse, Allah Teâlâ onu uğradığı sıkıntıdan dolayı mükâfatlandırır ve ona kaybettiğinden daha hayırlısını verir.”

Ümmü Seleme dedi ki, Ebû Seleme öldüğünde ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in öğrettiği gibi dua ettim. Allah da bana Ebû Seleme’den daha hayırlısını, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i verdi.[35]

 

924. Ebu Musa (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Bir kulun çocuğu ölünce Allah meleklerine şöyle der:

- Kulumun çocuğunun ruhunu mu kabzettiniz? buyurur. Melekler:

- Evet, derler. Allah:

- Kulumun ciğerparesini gönlünün meyvesini mi kopardınız? Buyurur. Melekler:

- Evet, derler. Allah:

- Peki kulum ne dedi, buyurur. Melekler:

- Sana hamdetti ve inna lillah ve inna ileyhi râciûn = Biz senin mülkündeyiz ve sana döneceğiz dedi, derler. Bunun üzerine Allah:

O halde kulum için cennette bir ev yapın ve adını da hamd evi koyun, buyurur.[36]

 

925. Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.), Allah’ın  şöyle buyurduğunu söylemiştir:

“Mü’min bir kulumun dünyada sevdiklerinden birini aldığım zaman buna sabredip sevabını Allah’tan beklerse onun mükafatı ancak cennettir.”[37]

 

926. Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Resûlullah’ın kızlarından biri (Zeynep), Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e adam göndererek, çocuğunun (veya oğlunun) ölmek üzere olduğunu haber verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem haber getiren kimseye:

 –”Ona dön ve şunu bildir ki, alan da veren de Allah’tır. Onun katında her şeyin belli bir eceli vardır. Sabretsin ve ecrini Allah’tan beklesin” buyurdu.

Râvi hadisin tamamını nakletti.[38]

 

153) Bağırıp Çağırmadan Ölüye Ağlamak

 

927. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, yanında Abdurrahman İbni Avf, Sa’d İbni Ebû Vakkâs ve Abdullah İbni Mes’ûd Allah onlardan razı olsun bulunduğu halde Sa’d İbni Ubâde’yi ziyaret etti. Durumunu görünce Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ağladı. Onun ağladığını gören sahâbîler de ağlamaya başladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber:

– “Bilmez misiniz, gerçekten Allah, gözyaşı ve kalbin elemi sebebiyle kişiye azap etmez. Fakat – dilini işâret ederek– bunun yüzünden azap eder veya bağışlar” buyurdu.[39]

 

928. Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, ölmek üzere olan kızının oğlunu verdikleri zaman, Peygamber’in gözleri doldu. Bunun üzerine Sa’d İbni Ubâde:

– Ey Allahın Resûlü! Bu ne haldir? dedi. Hz. Peygamber de:

– “Bu, Allah’ın, kullarının kalbine koyduğu acıma duygusu, rahmettir. Allah, acımasını bilen kullarına merhamet eder” buyurdu.[40]

 

929. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ruhunu teslim etmek üzere olan oğlu İbrahim’in yanına girince gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı. Bunun üzerine Abdurrahman İbni Avf:

– Ey Allah’ın Resûlü! Siz de mi ağlıyorsunuz?” diye sordu. Hz. Peygamber ona:

– “Ey İbni Avf! Bu gördüğün gözyaşları rahmet ve şefkat eseridir” cevabını verdi. Sonra şunları ilave etti:

–”Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Biz ancak Rabbimiz’in razı olacağı sözleri söyleriz. Ey İbrahim! Seni kaybetmekten dolayı gerçekten üzgünüz.”[41]

 

154) Ölenin Hâlini Gizlemek (Ölüde Görülen Hoşa Gitmeyen Halleri Söylemekten Kaçınmak)

 

930. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in âzad ettiği kölesi Ebû Râfi’ Eslem radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ölüyü yıkayıp da onda gördüğü hoş olmayan halleri gizleyen kimseyi Allah Teâlâ kırk kere bağışlar.”[42]

 

* Çokluktan kinaye olarak “kırk kere bağışlar” denmektedir. Cenaze yıkayan kimselerin bazı sırları saklamaları gerektiği böylece anlatılmış oldu. Müslümanın ayıbını örtmeyi başaranı Allah ta bağışlar olumlu durumları söylemekte bir sakınca yoktur. [43]

 

155) Cenaze Namazı Kılmak (Cenaze Namazı Kılmanın, Kabre Kadar Giderek Cenazenin Mezara Konulmasında Hazır Bulunmanın İyi, Kadınların Cenazeye İştirak Etmelerinin İse Mekruh Olduğu)

 

931. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim bir cenazede, cenaze namazı kılınıncaya kadar bulunursa, bir kîrat, gömülünceye kadar kalırsa, iki kîrat sevap alır.”

– İki kîrat ne kadardır? diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

– “İki büyük dağ kadar!” cevabını verdi.[44]

 

932. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim, sevâbına inanarak, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek bir müslüman cenazesi ile birlikte gider ve namazı kılınıp gömülünceye kadar beklerse, her biri Uhud dağı kadar olan iki kîrât sevapla döner. Kim de cenaze namazını kılar, defnolunmadan önce ayrılırsa bir kîrât sevapla döner.”[45]

 

933. Ümmü Atıyye radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Biz hanımlar cenazeye iştirak etmekten men edildik. Fakat cenâze teşyii bize kesin olarak haram kılınmadı.[46]

 

156) Cenaze Namazında Saflar (Cenaze Namazı Kılanların Çok Olması, Cemaatin Üç Veya Daha Fazla Saf Teşkil Etmesi)

 

934. Âişe radıyalallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Herhangi bir ölüye, sayıları yüzü bulan bir cemaat namaz kılar ve hepsi de ona şefaatçi olursa, onların bu duaları kabul olunur.”[47]

 

935. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:

“Bir müslüman ölür de cenaze namazını Allah’a şirk koşmamış kırk kişi kılarsa, Allah onların cenaze hakkındaki dualarını kabul eder.”[48]

 

936. Mersed İbni Abdullah el–Yezenî’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

Mâlik İbni Hübeyre radıyallahu anh, cenaze namazı kılacağı zaman cemaatı az bulursa, onları üç saf hâlinde dizer sonra da şöyle derdi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Üç saf cemaatin cenaze namazını kıldığı kişi, cenneti hakeder” buyurdu.[49]

 

157) Cenâze Namazında Okunacak Dualar

 

Cenaze namazı dört tekbir ile kılınan bir namaz olup Birinci tekbir alınınca Eûzu besmele ile Fatiha suresi okunur, İkinci tekbirden sonra Salli ve Barik denilen her namazın oturuşunda okunulan dualar okunur. Üçüncü tekbirden sonra ilerideki hadislerde gelecek olan ölüye ve tüm müslümanlara yapılacak dualardan biri ile dua edilir. Dördüncü tekbirden sonra en güzel dualardan biri olan “Allahümme la tahrimna ecrehû ve la teftinna ba’dehü vağfirlena ve lehu = “Allah’ım bunun sevabından bizi mahrum etme bundan sonra da bizi fitneye düşürme. Bizi ve onu bağışla” diye dua edilerek sağa sola selam verilip cenaze namazı bitirilmiş olur.

Üçüncü tekbirden sonra okunacak dualardan değişik rivayetleri de şunlardır. [50]

 

937. Ebû Abdurrahman Avf İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir cenaze namazı kıldı. Onun şöyle dua ettiğini duydum ve ezberledim:

“Allahım! Onu bağışla, ona rahmet et, onu azap ve sıkıntılardan koru. Kusurlarını affet. Cennetten nasibini ihsan et, gireceği yeri(kabrini) genişlet! Onu su ile, karla ve buzla yıka. Beyaz giysileri kirden (ve pisten) temizler gibi onu günahlarından arındır. Kendi evinden daha güzel bir ev, ailesinden daha hayırlı bir aile, eşinden daha hayırlı bir eş ver. Onu cennete koy, kabir ve cehennem azabından koru.”

İbni Avf diyor ki, bu güzel duaları duyunca “keşke ölen ben olsaydım” diye içimden geçirdim.[51]

 

938. Ebû Hüreyre, Ebû Katâde ve Ebû İbrahim el–Eşhelî’nin sahâbî olan babasından radıyallahu anhüm rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir cenaze namazı kıldı ve şöyle dua etti:

“Allahım! Dirilerimizi ve ölülerimizi, küçüklerimizi ve büyüklerimizi, erkeklerimizi ve kadınlarımızı, burada bulunanlarımızı ve bulunmayanlarımızı bağışla! Allahım! Bizden hayatta bırakacaklarını İslâm üzre yaşat. Öldüreceklerini iman ile öldür. Bizi bu cenazede bulunmanın sevabından mahrum etme ve ondan sonra bizi fitneye düşürme!”[52]

 

939. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim” demiştir:

“Cenaze namazı kıldığınız zaman, ölen kimseye ihlâsla dua ediniz!”[53]

 

940. Yine Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem cenaze namazında şöyle dua etmiştir:

“Allahım! Bu cenazenin Rabbi sensin, onu sen yarattın, İslâm’a sen hidâyet ettin. Şimdi onun ruhunu da sen aldın. Onun gizlisini–açığını en iyi sen bilirsin. Biz senin huzuruna, ona şefaatçi olarak geldik, onu bağışla!”[54]

 

941. Vâsile İbnü’l–Eska‘ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bize müslümanlardan birinin cenaze namazını kıldırmıştı. Onun şöyle dua ettiğini duydum:

“Allahım! Falan oğlu falan sana emanettir ve senin güvencene sahiptir. Artık onu kabir fitnesinden ve cehennem azabından koru. Sen sözünde duran ve hamde lâyık olansın. Allahım! Onu bağışla ve ona rahmet et. Şüphesiz bağışlayan ve merhamet eden sensin.”[55]

 

942. Abdullah İbni Ebû Evfâ radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre o, kızının cenaze namazında dört defa tekbir aldı. Dördüncü tekbirden sonra, iki tekbir arasında durduğu kadar durup kızının bağışlanmasını diledi ve ona dua etti. Sonra da “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapardı” dedi.

Bir başka rivayette şu ifadeler yer almaktadır: “Dört tekbir aldıktan sonra o kadar bekledi ki, biz onun beşinci defa tekbir alacağını sandık. Sonra sağına ve soluna selâm verdi. Namazdan sonra; “Bu yaptığın nedir?” dedik. O da bize, “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığını gördüğüm şeye bir ilave yapmış değilim, ” ya da “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapardı” diye cevap verdi.[56]

 

158) Cenazeyi Süratli Taşımak

 

943. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“ Cenâzeyi süratli taşıyın. Eğer o iyi bir kişi ise, bu onun için bir hayırdır; onu bir an evvel kabirdeki hayır ve sevabına kavuşturmuş olursunuz. Yok eğer iyi bir kişi değilse, bu da bir şerdir; onu çabucak omuzlarınızdan atmış olursunuz.”[57]

 

944. Ebû Sa’îd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyururdu:

“Ölü tabuta konup da erkekler onu omuzlarına aldıkları zaman, eğer o iyi bir kişi ise; “beni bir an önce yerime ulaştırınız!” der; eğer iyi biri değilse, “eyvah, beni bu tabut ile nereye götürüyorsunuz?” diye feryat eder. Ölünün bu seslenişini insanlardan başka her yaratık işitir. Şayet insan bu sözleri işitecek olsaydı, düşüp bayılırdı.”[58]

 

* Ölümle birlikte karşılaşılacak olan bu ikili ihtimali düşünerek hayatımızı korku ve ümid arasında yaşamamız gerekir. Kainatta her şeyin ibret alınacak bir yönü vardır. [59]

 

159) Ölünün Borcunu Hemen Ödemek (Ölünün Borcunu Hemen Ödemek, Onu Bir An Önce Defne Hazırlamak, Ancak Ansızın Ölmüş İse Öldüğü İyice Anlaşılıncaya Kadar Bekletmek)

 

945. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mü’minin ruhu, ödeninceye kadar borcuna bağlı kalır”[60]

 

946. Husayn İbni Vahvah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Talha İbni’l–Berâ İbni’l–Âzib radıyallahu anhümâ hastalanmıştı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyarete geldi. (Çıkarken) şöyle buyurdu:

“Talha’ya ölümün yaklaştığını görüyorum. Ölecek olursa bana haber verin; techiz ve tekfini işinde elinizi çabuk tutun. Çünkü bir müslümanın cesedini ailesi yanında bekletmek uygun değildir.”[61]

 

* Cenazenin evde bekletilmesi; cesedde meydana gelecek değişiklikler sebebiyle etrafındaki kimselerin ondan tiksinmesine ve ölünün geride bıraktıkları üzerindeki saygınlığının ortadan kalkmasına sebep olur.

Cîfe : Hayvan ölüsüne verilen bir isim olup burada insan ölüsü hakkında kullanılması cenazenin uzun süre bekletilmesi halinde özellikle sıcak mevsimde onun da hayvan leşi gibi kokacağını hatırlatmak ve dolayısıyla cenazeyi evde bekletmekten ciddi şekilde sakındırmak maksadına yöneliktir. [62]

 

160) Mezar Başında Vaaz Ve Nasihat Etmek

 

947. Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Bakîü’l–ğarkad Kabristanı’nda bir cenazenin defni için bulunuyorduk. Derken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem elinde baston olduğu halde yanımıza geldi, oturdu. Biz de çevresine oturduk. Başını eğdi ve bastonuyla yere birşeyler çizmeye başladı. Sonra da şöyle buyurdu:

– “İçinizde, cennet veya cehennemdeki yeri önceden bilinmeyen kimse yoktur.” Orada bulunanlar:

– Ey Allahın Resûlü! Biz akıbetimizi ezeldeki o yazıya havale edip ameli bırakalım mı? dediler. Hz. Peygamber:

“– (Hayır) siz görevinizi yapmaya bakın. Herkes niçin yaratıldı ise onu kolayca elde eder” buyurdu.

Râvi hadisin bundan sonraki kısmını da rivayet etti.[63]

 

* Kaza ve kader meselesi uyarınca herkesin yeri belirtilmiştir. Bir ömür boyu neyi nasıl yapacağı hepsi yazıldığı gibi neticesi de yani sonucu da yazılıdır. [64]

 

161) Mezar Başında Dua (Ölüyü Defnettikten Sonra Dua Ve İstiğfar Etmek, Kur’an Okumak İçin Bir Süre Mezar Başında Oturmak)

 

948. Ebû Abdullah veya Ebû Leylâ künyeleriyle de bilinen Ebû Amr Osman İbni Affân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir ölü defnedildikten sonra kabri başında durdu ve şöyle buyurdu:

“Kardeşinizin bağışlanmasını isteyiniz ve Allah’tan ona başarılar dileyiniz. Çünkü o şu anda sorgulanmaktadır”.[65]

 

949. Amr İbni’l–Âs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

“Beni kabrime defnettiğiniz zaman, bir deve kesip etini parçalayacak kadar mezarımın başında bekleyin ki, sizin varlığınızla yeni hayatıma alışma imkânı bulayım ve Rabbimin elçilerine vereceğim cevapları hazırlayayım.”[66]

 

162) Ölü Adına Sadaka Vermek Ve Ona Dua Etmek

 

“Muhacir ve Ensar denilen ilk müslümanlardan sonra gelenler: Ey Rabbimiz! diye yalvarırlar: “Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla.” (Haşr: 59/10)

 

950. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam;

– Annem ansızın öldü. Öyle sanıyorum ki, şayet konuşabilseydi, sadaka verilmesini vasiyyet ederdi. Şimdi ben onun adına sadaka versem, sevabı ona ulaşır mı? diye sordu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de:

– “Evet” buyurdu.[67]

 

* Cenaze arkasından yapılacak her türlü hayır hasenat ve iyiliklerin ona faydası vardır. [68]

 

951. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsan ölünce, şu üçü dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka–i câriye, kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlat.”[69]

 

163) Müslüman Ölüleri Hayırla Anmak

 

952. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Peygamber aleyhisselâm ile bazı sahâbîler birlikte bulunurlarken onların yanından bir cenaze geçti. Ashâptan bazıları o cenazeyi hayırla andı. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Kesinleşti” buyurdu.

Sonra bir cenaze daha geçti. Orada bulunanlar onu da kötülükle andılar. Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yine:

– “Kesinleşti” buyurdu.

Bunun üzerine Ömer İbnu’l–Hattâb:

– Ne kesinleşti Ya Resûlallah? diye sordu. Peygamber aleyhisselâm da şöyle buyurdu:

– “Şu önce geçen cenazeyi hayırla andınız; bu sebeple onun cennete girmesi kesinleşti. Bu berikini kötülükle andınız; onun da cehenneme girmesi kesinleşti. Çünkü siz (mü’minler), yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz.”[70]

 

* Müslüman herkes hakkında diri veya ölü daima doğru şehadette bulunmalıdır. [71]

 

953. Ebü’l–Esved’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Medine’ye gelmiş Hz. Ömer’in yanında oturuyordum. Yanımızdan bir tabut geçti. İçindeki hayırla anıldı. Bunun üzerine Ömer; “kesinleşti” dedi. Sonra bir başka tabut daha geçti, onun içindeki de hayırla anıldı. Ömer yine “kesinleşti” dedi. Daha sonra üçüncü bir tabut geçti, onun içindeki kötülükle anıldı. Ömer yine; “kesinleşti” dedi.

Bu defa ben kendisine:

– Ne kesinleşti, ey mü’minlerin emiri? dedim. Ömer şöyle cevap verdi:

– Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu gibi söyledim. O:

– “Herhangi bir müslüman hakkında dört kimse hayırla şahitlik ederse, Allah onu cennetine kor” buyurmuştu. Biz kendisine:

– Peki üç kişi şehâdet ederse? dedik.

– “Üç kişi şehâdet ederse de aynıdır” buyurdu. Biz;

– Ya iki kişi şâhitlik ederse? dedik.

– “İki kişi de şahitlik etse yine aynıdır” buyurdu.

Artık bir kişinin şahitliğini de sormadık.[72]

 

164) Küçük Çocukları Ölen Annelerin Kazanacağı Sevap

 

954. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Henüz ergenlik çağına ulaşmamış üç çocuğu ölen her müslümanı Allah, çocuklara olan rahmet ve şefkati sebebiyle cennete koyar.”[73]

 

955. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Herhangi bir müslümanın (ergenlik çağına ermemiş) üç çocuğu ölürse, o kimseye cehennem ateşi ancak Allah’ın yemini yerine gelecek kadar kısa bir süre dokunur.”[74]

 

* Tehilletül kasem: Yemini helal kılmak manasına gelen bu ifade çok kısa süreden kinaye olarak kullanılmaktadır. Bu konuda bkz. Meryem: 19/71, Araf: 7/18, Hud: 11/119, Secde: 32/13, Sad: 38/85. [75]

 

956. Ebû Sâid el–Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir kadın Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:

– Ey Allah’ın Resûlü! Senin sözlerinden hep erkekler yararlanıyor. Biz kadınlara da bir gün ayır, o gün toplanalım, Allah’ın sana öğrettiklerinden bize de öğret!” dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Peki şu gün şurada toplanınız!” buyurdu.

Kadınlar toplandılar. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de gidip Allah’ın kendisine öğrettiklerinden onlara öğretti. Sonra onlara:

– “Sizden (henüz ergenlik çağına gelmemiş) üç çocuğunu âhirete gönderen her kadın için bu çocuklar cehenneme karşı mutlaka siper olur” buyurdu.

İçlerinden bir kadın:

– “Bu durum iki çocuk gönderenler için de geçerli midir?” dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem :

– “Evet, iki çocuk gönderen için de durum aynıdır” cevabını verdi.[76]

 

165) Zâlimlerin Kabirleri (Zâlimlerin Mezarları Yanından Ve Helâk Edildikleri Yerlerden Geçerken Korkup Ağlamak, İhtiyacını Allah’a Arzetmek Ve Bu Gibi Hallerde Gâfil Davranmaktan Sakındırmak)

 

957. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Semûd kavminin ülkesi Hicr denilen yere varınca ashâbına şöyle hitâp etti:

– “Azâba uğratılmış olan şu milletin yurduna ancak ağlayarak girin. Ağlayamıyorsanız girmeyin ki, onların başına gelen sizin de başınıza gelmesin.”[77]

 

Başka bir rivayette Hicr’e vardığı zaman Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu bildirilmektedir:

– “Kendilerine zulmedenlerin yurduna ağlayarak girin. Yoksa onların başına gelenler sizin de başınıza gelebilir.”

Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başını örttü; o vadiyi geçinceye kadar süratle yürüdü.[78]

 

* Yine bir seferinde o mıntıkada bulundukları bir gece peygamberimiz “Bu gece şiddetli bir fırtına çıkacak, herkes devesini sıkı bağlayıp otursun, ayağa kalkmasın” buyurmuş o gece çıkan kasırga abdest almak için ayağa kalkan birini yere çarpmış, devesini aramaya giden bir başkasını da tay dağına fırlatıp atmıştır.[79] Zalimler hayatlarında olduğu gibi ölümlerinden sonra da kendilerinden sakınılan kimselerdir. Zalimlerin hatıra ve kalıntılarında felaket izleri bulunur. [80]

 



[1] Buhârî, Cenâiz 2, Mezâlim 5, Nikâh 71, Eşribe 28; Müslim, Libâs 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 45; Nesâî, Cenâiz 53.

241 ve 847’de geçmişti.

[2] Buhârî, Cenâîz 2; Müslim, Selâm 4. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 1.

240’da geçmişti.

[3] Müslim, Birr 43.

[4] Buhârî, Cihâd 171, Et’ime 1, Nikâh 71, Merdâ 4.

[5] Müslim, Birr 40–42. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 2.

[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 271.

[7] Tirmizî, Cenâiz 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 2.

[8] Buhârî, Cenâiz 80, Merdâ 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 2.

[9] Buhârî, Tıb 38; Müslim, Selâm 54. Ayr. bk. Ebû Dâvûd, Tıb 19; İbni Mâce, Tıb 36.

[10] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 272.

[11] Buhârî, Merdâ 20, 38, 40; Müslim, Selâm 46–49. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 18, 19; Tirmizî, Daavât 111; İbni Mâce, Cenâiz 64, Tıb 36, 39.

[12] Buhârî, Tıb 38, 40. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 19.

[13] Müslim, Vasâyâ 8. Ayrıca bk. Buhârî, Merdâ 13, 30.

[14] Müslim, Selâm 67. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 19; Tirmizî, Tıb 29, Daavât 125; İbni Mâce, Tıb 36.

[15] Ebû Dâvûd, Cenâiz 8; Tirmizî, Tıb 32.

[16] Buhârî, Tevhîd 31, Menâkıb 25, Merdâ 10, 14.

[17] Müslim, Selâm 40.

[18] Tirmizî, Daavât 36.

[19] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 273.

[20] Buhârî, Megâzî 83, İsti’zân 29.

[21] Buhârî, Merdâ 19, Fezâilüs–sahâbe 5, Megâzî 83, 84, Rikâk 42, Daavât 28; Müslim, Selâm 46, Fezâilu’s–sahâbe 85, 87. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 76; İbni Mâce, Cenâiz 64.

[22] Tirmizî, Cenâiz 7. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 64.

[23] Müslim, Hudûd 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 24; Tirmizî, Hudûd 9; Nesâî, Cenâiz 64.

Bu hadis 22 numarada geçmişti.

[24] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 274.

[25] Buhârî, Merdâ 3, 13, 16; Müslim, Birr 45.

Bu hadis 38 numarada geçmişti.

[26] Buhârî, Cenâiz 36, Vasâyâ 2, Merdâ 16, Daavât 43, Ferâiz 6; Müslim, Vasâyâ 5. Ayr. bk. Ebû Dâvûd, Ferâiz 3; Tirmizî, Vasâyâ 1; Nesâî, Vasâyâ 3; İbni Mâce, Vasâyâ 5.

Bu hadis geniş şekliyle 6 numarada geçmiş ve gerekli açıklama da orada verilmişti.

[27] Buhârî, Merdâ 16.

[28] Ebû Dâvûd, Cenâiz 20; Hâkim, el–Müstedrek, I, 351.

[29] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 275.

[30] Müslim, Cenâiz 1, 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 16; Tirmizî, Cenâiz 7; Nesâî, Cenâiz 4; İbni Mâce, Cenâiz 3.

[31] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 276.

[32] Müslim, Cenâiz 7.

[33] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 277.

[34] Müslim, Cenâiz 6. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 15; Tirmizî, Cenâiz 7; Nesâî, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 4.

[35] Müslim, Cenâiz 4.

[36] Tirmizi, Cenaiz 36.

1396’da tekrar gelecek.

[37] Buhari, Rikak 6.

Bu hadis önceden 32 numarada geçmişti.

[38] Buhârî, Cenâiz 33, Müslim, Cenâiz, 9, 11. Ayrıca bk. Buhârî, Eymân 9, Merdâ 9, Tevhîd 25; Ebû Dâvûd, Cenâiz 24, Edeb 58; Nesâî, Cenâiz 22; İbni Mâce, Cenâiz 53.

Bu hadisin tamamı 29 numarada geçmişti.

[39] Buhârî, Cenâiz 44, Talak 24; Müslim, Cenâiz 12.

1665 de tekrar gelecektir.

[40] Buhârî, Cenâiz 33, Müslim, Cenâiz, 9, 11. Ayrıca bk. Buhârî, Eymân 9, Merdâ 9, Tevhîd 25; Ebû Dâvûd, Cenâiz 24, Edeb 58; Nesâî, Cenâiz 22; İbni Mâce, Cenâiz 53.

[41] Buhârî, Cenâiz 43; Müslim, Fedâil 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 53.

[42] Hâkim, Müstedrek, I, 362. Ayrıca bk. Beyhakî, es–Sünenü’l–kübrâ, III, 395.

[43] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 278.

[44] Buhârî, Cenâiz 59; Müslim, Cenâiz 52, 53. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 79; İbni Mâce, Cenâiz 34.

[45] Buhârî, İmân 35. Ayrıca bk. Müslim, Cenâiz 56; İbni Mâce, Cenâiz 79.

[46] Buhârî, Cenâiz 29, İ’tisam 27; Müslim, Cenâiz 34–35. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 40; İbni Mâce, Cenâiz 50.

[47] Müslim, Cenâiz 58. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 40; Nesâî, Cenâiz 78.

[48] Müslim, Cenâiz 59. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 41; İbni Mâce, Cenâiz 19.

431 de geçmiş, gerekli açıklama orada verilmişti.

[49] Ebû Dâvûd, Cenâiz 39; Tirmizî, Cenâiz 40.

[50] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 279.

[51] Müslim, Cenâiz 85. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 38 ; İbni Mâce, Cenâiz 23.

[52] Tirmizî, Cenâiz 38 (Eşhelî ve Ebû Hüreyre’den); Ebû Dâvûd, Cenâiz 56 (Ebû Hüreyre ve Ebû Katâde’den). Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 77; İbni Mâce, Cenâiz 23.

[53] Ebû Dâvûd, Cenâiz 56.

[54] Ebû Dâvûd, Cenâiz 56.

[55] Ebû Dâvûd, Cenâiz 56; İbni Mâce, Cenâiz 23.

[56] Hâkim, el–Müstedrek, I, 360 (Hâkim, “hadis sahihtir” der). Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 24.

[57] Buhârî, Cenâiz 51; Müslim, Cenâiz 50, 51. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 46; Tirmizî, Cenâiz 30; İbni Mâce, Cenâiz 15.

[58] Buhârî, Cenâiz 50, 52, 90. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 44.

445 de geçmişti.

[59] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 281.

[60] Tirmizî, Cenâiz 74. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sadakât 12.

Bkz. 1371. hadisin açıklaması

[61] Ebû Dâvûd, Cenâiz 34.

[62] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 281.

[63] Buhârî, Cenâiz 83, Tefsîru sûre( 92 )3, 4, 5, 7, Kader 4, Tevhîd 54; Müslim, Kader 6–8. Ayrıca bk. Tirmizî, Kader 3; İbni Mâce, Mukaddime 10.

[64] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 282.

[65] Ebû Dâvûd, Cenâiz 69.

[66] Müslim, îmân 192.

[67] Buhârî, Cenâiz 95, Vasâyâ 19; Müslim, Zekât 51. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 15; Nesâî, Vasâyâ 7; İbni Mâce, Vasâyâ 8.

[68] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 282.

[69] Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8.

Ölümden sonra yapılmaması gerekenler için bkz. 711 nolu hadis.

Allah yolunda olmak nedir için 1386’ya bkz.)  Bu hadis 1384’de tekrar gelecektir.

[70] Buhârî, Cenâiz 86, Şehâdât 6; Müslim, Cenâiz 60. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 76; Tirmizî, Cenâiz 63; Nesâî, Cenâiz 50; İbni Mâce, Cenâiz 20, Zühd 25.

[71] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 283.

[72] Buhârî, Cenâiz 86; Şehâdât 6. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 50.

[73] Buhârî, Cenâiz 6, 91; Müslim, Birr 153. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 64; Nesâî, Cenâiz 25; İbni Mâce, Cenâiz 57.

[74] Buharî, Cenâiz 6, Eymân 9; Müslim, Birr 150. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 64; Nesâî, Cenâiz 25; İbni Mâce, Cenâiz 57.

[75] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 284.

[76] Buhârî, İlim 36, Cenâiz 6, 91; İ’tisam 9; Müslim, Birr 152. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 13.

[77] Buhârî, Salât 53, Enbiya 17, Tefsîru sûre (15), 2, Meğâzî 80; Müslim, Zühd  38–39.

[78] Buhârî, Enbiyâ 17, Tefsîru sûre (15), 2; Müslim, Zühd 39.

[79] Bkz. Müslim, Fedail 11.

[80] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 284.