![]()
* İlim İçin Yolculuğa Çıkmanın Önemi
* İlim Öğrenmeye Teşvik Ve Öğreticinin Hareketleri
* İlim Meclislerine Katılma Âdabı
* İhtiyacı Olmadığı Hâlde Çok Soru Soranın Hâli
* Bilinmeyen/Zarûrî Konularda Soru Sormanın Önemi
* Rasûlullah'ın (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) Hadislerini Tebliğ Ve Doğru
Olarak Aktarmanın Önemi
* Ağır Sorumluluğundan Dolayı Hadis Rivayetinde Çekingen/Geri Duranlar
* Hadis Alimlerinin Görevi: Sahih Ve Zayıflan Ayırmak, Farklılıkları
Doğru Te'vil Etmektir
* İlk Dönemlerde Hadislerin Yazılması Yasaktı
* Sonraki Dönemlerde Hadis Yazma Yasağı Kaldırıldı
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Yasaklanması
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Serbest Bırakılması
* Hadis Uydurmanın Ağır Sorumluluğu
* İlmin Bir Toplumdan Alınması Felâkettir
Allah Teâlâ buyurdu:
*... Deki : Rabbim,
ilmimi artır !' (Taha20/U4)
Allah Teâlâ buyurdu:
'....Allah'tan kulları
içinde en çok çekinenler âlimlerdir. Şüphesiz Allah
izzet ve bağış sahibidir.' (Fâtır 35/28).[1]
1/198- İbn
Mes'Ûd'dan (Radıyallahü anh):[2]
Rasûlullah (Sailaiiahn
aleyhi ve seliem) şöyle buyurdu: "Sadece İki kişiye gıpta edilir:
Biri, Allah'ın mal
bahşettiği ve onu hak yolda harcama gücü/imkânı verdiği kişidir, Diğeri ise,
Allah'ın faydalı ilim
verdiği kişidir ki
onu yaşar ve insanlara
öğretir."[3]
2/199- Enes
b. Mâlik'ten (RadıyaUahu cmh):[4]
Hz. Peygamber (Sallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Yeryüzündeki alimler,
gükyüzünde (parlayan) yıldızlara benzer ki karada ve denzt kaybolduğunda ise yildlZlar rehberler/kılavuzlar bile yollarını
kaybeder."[5]
3/200- Ebû
Mûsâ el-Eş'arî'den (Radıyaiiahü anh):[6]
Rasûlullah (SaUaUahu
aleyhi ve sellem) ashabından birisini göndereceğinde derdi ki:
"İnsanlara
müjdeler verin/sevdirin, nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın, zorlaştırmayın!"
Peygamberimiz
(Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle devam etti:
"İzzet ve celâl
sahibi olan Allah'ın beni gönderdiği hidâyet ve ilim, bir yağmura benzer ki bir
kısım toprak onu içine çeker ve orada birçok otlar, çayırlar çıkar.
O toprakların bir
kısmı da çoraktır/çukurdur, suyu üstünde tutar, izzet ve celâl sahibi olan
Allah, onu insanlara faydalı kılar; biriken sudan içerler, hayvanlarını
otlatırlar, hem başkalarına su verir, hem de ziraatla uğraşır ve topraklarını sularlar.
Bir kısmı da düz
arazidir, toprağın üstü su tutmaz ve orada ot bitmez.
İşte bu örnekler,
izzet ve celâl sahibi oian Allah'ın dinde anlayış/kavrayış sahibi kıldığı,
ayrıca Allah'ın benimle gönderdiği vahiyden başkalarına öğretmek ve öğrenmek
şeklinde faydalandırdığı kişinin misali ile bunlara itaat etmeyen, izzet ve
celâl sahibi oian Allah'ın bana gönderdiğini de
reddeden kişinin durumuna benzemektedir."[7]
4/201- Nâfî'
b. Abdır I-Hâris'ten (Radıyaiiahü anh):[8]
Hz. Ömer
(Radıyaiiahüanh) ile Usfan denilen yerde, Mekke yönetiminde görevlendirdiği
(Nafî ile) karşılaştı ve ona sordu: 'Bu vadide yaşayanların başına kimi
bıraktın?' 'Onların yönetimini İbn Ebzâ'ya bıraktım.' ''Ibn Ebzâ ne (iş)
yapar?' 'O, azad ettiğimiz kişilerdendir.'
'Kölelikten yeni
kurtulmuş birini mi tayin ettin.’
'(Fakat) o, Allah'ın
Kitabını okuyan, ferâiz ilmini bilen[9] ve
onlarla hükmeden bir kişidir.'
'(Güzel,) ben Peygamberimiz'in
şöyle dediğini işittim;
"Şüphesiz
Allah, Kitabı(nın bilgisi) ile bazı toplulukları yüceltir, diğerlerini de
(cehaletlerinden/amellerinden dolayı) alçaltır."[10]
5/202- Enes b.
Mâlik'ten (Radıyaliahûcmh):[11]
Yemenli bir grup
Rasûlullah'ın (Satlaiiahü aleyhi ve seikm) yanma geldiler ve;
'Bize dini öğretecek
birini gönder,' dediler.
Peygamberimiz
(Saltaiiahu aleyhi ve seltem), Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'ın (Radıyaiiahü anh)
elinden tuttu ve onlara tayin etti, onlara şunu hatırlattı:
"Bu kişi ümmetin
eminidir, (en güvenilir kimselerindendir.)"
NOT: Ayrıca
Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'm (Radıyallahü anh) "ümmetin emlnf olduğunu ifade
eden müstakil hadisler de vardır.[12]
6/203- Ubâde
b. eS-Sâmİt'ten (Radıyaltahü anh):[13]
Rasûlullah (Saitaiiahu
aleyhi ve seltem) şöyle buyurdu: "Büyüklerimize hürmet,
küçüklerimize merhamet etmeyen
ve âlimlerimizin konumunu kabul etmeyen kişi, benim ümmetimden
değildir."[14]
7/204- İbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[15]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını isterse,
onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."[16]
8/205- Muâviye
b. Ebû Süfyân'dan (Radıyallahü anh):[17]
Hz. Peygamber
(Saiiatiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah bir kişinin hayrını
isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."[18]
9/206- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[19]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını isterse , onu dinde
fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Ben ancak taksim edenim, asıl ihsan sahibi
Allah'tır."[20]
10/207- Muâvİye
b. EbÛ SÜfyân'dan (Radıyallahü anhümâ):[21]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İzzet ve celâl
sahibi Allah, bir kişinin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış
sahibi) kılar."
(Abdullah b. Ahmed b.
Hanbel dedi ki: Şu gelen kısmı da babamın kitabında kendisine yazdırılmış
metni, onun el yazısıyla bir önceki cümleye bitişik olarak buldum. Ancak babam
bu kısmı bana okudu mu, yoksa okumadı
mı, tam bilemiyorum:)[22]
"Kim (vahyi)
dinler ve itaat ederse, artık aleyhine bir delil bulunmaz. Kim de vahyi dinler
ve itaat etmezse, onun lehine (tezkiye eden) bir delil bulunmaz."
§Muâviye b. Ebû Süfyân
'dan (Radıyallahü anhümâ) rivayet edilen benzer mükerrerler:
a- Ma'bed
el-Cühenf den:[23]
MuaVİye (Radıyallahü anh) RaSÛlullah'tan (Sallallahü aleyhi ve sellem) nadir olarak nakilde bulunurdu. İşte şunlar,
onun bir toplulukta Rasûlu İlah'tan naklettiği rivayettir:
"Allah kimin
hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Dünya malı taze
bir yemiştir, kim onu hakkıyla alırsa kendisine bereketli olur. Birbirinizi
(gereksiz yere ya da yanında) övmekten kaçının, çünkü bu iş boğazlamaktır/helâk
etmektir."
b- Yezidb.el-Esam'dan:[24]
MuaVİye b. EbÛ
Süfyan'in (Radıyallahü anhümâ), RaSÛlullah'tan (Sallallahü
aleyhi ve sellem) bir
hadis naklettiğini işittim. İşte şu hadisi dışında, kendisinden başka bir
rivayet de duymadım:
"Allah kimin
hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Kıyamet gününe
kadar (her dönemde) Müslümanlardan, hak (doğruluk için) mücadele eden ve
saldırganları mağlûp eden bir topluluk mutlaka bulunacaktır."
c- Muhammed
b. Kâ'b el-Kurazî'den:[25]
Muaviye (Radıyaiiahü
anh) minberde: en elleek ve
engellediğine de verecek katmda çocuklan
ve mevkM ile "9"') nasîbi/şansı
katında fayda vermez.[26]
Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih Kla:T dGdİ Ve bU CÜmleleH RasûIuIlah'tan " minberde duydum, diye ekledi.
d- Muaviye
(Radıyaiiahü ani?) dedi ki:[27]
Hz. Ömer (Radıyaliahn
anh) dönemi dışında size gelen hadislerde titiz davranın, (iyi inceleyin!)
Çünkü Ömer bu konuda, izzet ve celâl sahibi olan Allah'tan en çok korkan
kişiydi. Ben Rasûlullah'ın (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini
işittim:
"Allah kimin
hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."
Şunu da işittim:
"Ben hazine
sorumlusu (gibiyim). Veren ise sadece izzet ve celâl sahibi olan Allah'tır,
Kime gönül hoşluğu ile bir şey verdiysem, bu ona bereketli olur. Kime de aç
gözlü olması ve böyle istemesinden dolayı verirsem, 'bu yiyen ama doymayan bir
kişiye benzer, (ona bereketli olmaz.)" ayrıca şunu işittim:
"Ümmetimden,
hakkı savunan bir topluluk her zaman bulunacaktır. Onlar diğer insanlara boyun
eğdirdikleri hâlde hiç kimse onlara karşı gelemeyecek ve bu (hakimiyet)
Allah'ın takdir ettiği süre bitinceye kadar devam edecektir."
e- Muaviye
b. Ebu Süfyan’dan (Radiyalahu anhuma):[28]
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiahu aleyhi ve seitem) şöyle dediğini işittim:
"Allahım! Senin
verdiğini engelleyecek ve engellediğine de verecek biri yoktur. Kişiye (dünya
malı, çocukları ve mevkii ile ilgili) nasîbi/şansı senin katında fayda vermez.
Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar.
Kadınların en hayırlısı deveye binendir. Kureyş kadınlarının salih olanı ise
eşine ait malı gözetip koruyan ve çocuğuna da küçüklüğünde şefkatli
davranandır."[29]
11/208- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyaıiahüanh):[30]
Hz. Peygamber
(Sailaiiahü aleyhi ve seîîem) şöyle buyurdu: "İnsanlar çeşitli
madenler gibidir. Cahiliyede (toplum
için) kıymetli/üstün olan kişiler,
eğer İslâm döneminde
dinde fakih (doğru anlayış
sahibi) olurlarsa, bu dönemde de
kıymetli/üstün olurlar."[31]
12/209- Ebu'd-Derdâ'dan
(Radıyaliahüanh):[32]
Rasûlullah'ın
(Sdiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim: "Âlimin üstünlüğü,
ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler Peygamberlerin varisleridir.
Peygamberler ne dinar bıraktılar ve
ne de dirhem. Geride bıraktıkları
sadece ilimdir. Kim
de bu ilimden
istifade ederse, çok şanslı demektir."[33]
Allah Teâlâ buyurdu-
‘...Rabbim ilmiyle her
şeye hâkrm oldu' bunu düşünmezmisiniz?’ (En’am 6/80).[34]
13/210-
Kesîrb. Kays'tan:[35]
Bir kişi
Medine'den yola çıktı
ve Dımeşk'te bulunan
Ebu'd-Derdâ'nın (Radıyallahü anh) yanına geldi, aralarında şu konuşma
geçti:
'Ey kardeşim, seni
buralara getiren nedir?
'Bana ulaşan senin
Rasûlullah'tan (Satiallahü aleyhi ve seiiem)
rivayet ettiğin bir hadis (beni buralara getirdi).'
''Sen şimdi buraya
ticaret için gelmedin mi?
'Hayır.'
'Ya da herhangi bir
ihtiyacın için gelmedin miT
'Hayır.'
'(Buraya), sadece o
hadisi almak için mi geldin?"
'Evet.'
'{O hâlde dinle,) ben
Rasûlullah 'in (Saiiatlahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"Kim ilim
öğrenmek için yola çıkarsa, Allah onu cennete giden yola çıkartır. Melekler
ilim talibini sevdikleri için kanatlarını (onun ayakları altına) sererler.
Sudaki balıklar da dahil göklerde ve yerde bulunan her şey onun için istiğfar
eder. Âlimin âbide üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğüne benzer.
Âlimler Peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar bıraktılar ve ne de
dirhem. Geride bıraktıkları sadece ilimdir. Kim de bu ilimden istifade ederse
çok şanslı demektir."[36]
14/211- Zirb.
Hubeyş'den:[37]
Safvan b. Assai
el-Murâdî'ye (Radıyallahü anh) gittim ve mestler üzerine mesh etmeyi sordum.
Bana dedi ki: ''Seni buraya ne getirdi?' 'İlim talebi' dedim. 'Sana bir müjde
vereyim mi?' dedi ve şu hadisi Rasûlullah'tan
(Sallallahü aleyhi ve
sellem) rivayet ettİ:
"Melekler, ilim
talibinin çalışmalarını sevdikleri
için kanatlarını (onun ayakları
altına) sererler..."
(...önceki hadiste
geçen lâfızları da nakletti.)[38]
15/212-
Abdullah b. Büreyde'den:[39]
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) ashabından biri Mısır'da bulunan Fadâle b.
Ubeyd'in (Radıyaliahuonayanına gitti, o devesini yemliyordu. Ona:
'Seni ziyaret etmek
için gelmedim. (Bilâkis) Rasûlullah'ın bana ulaşan bir hadisi için geldim,
umarım ki bu konuda sende bir bilgi vardır' dedi ve Fadâleyi biraz saçları
dağınık olarak görünce sordu:
'Bu bölgenin yöneticisi
olduğun hâlde, neden seni saçları dağınık görüyorum?'
'Rasûlullah 'bizi
fazla süslenmekten nehyetti' dedi ve onun yalın ayak olduğunu görünce sordu:
'Sen neden yalın ayak
dolaşıyorsun?'
'Rasûlullah bize bazen
yalın ayak yürümemizi emretmişti...'[40]
16/213- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaliahu anh):[41]
"Kim ilim
öğrenmek için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. "
§Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahu anh)
başka tarikle gelen
hadis şöyledir:[42]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Kim bir mü'mini
dünya sıkıntılarından kurtarırsa Allah onu kıyamet günü sıkıntılardan kurtarır.
Kim bir Müslümanın
hatasını örterse Allah da onun dünyada ve âhirette hatasını örter.
Kim bir
fakire/borçluya kolaylık sağlarsa Allah da ona dünyada ve âhirette kolaylık
sağlar.
Kul kardeşine yardımcı olduğu sürece Allah da
onun yardımcısı olur.
Kim ilim öğrenmek için
yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır.
Bir topluluk Allah'ın
evlerinden birinde toplanır, Allah'ın kitabını okur ve anlamaya çalışırlarsa,
mutlaka üzerlerine huzur iner, kendilerini rahmet kuşatır, etraflarını melekler
sarar ve Allah onları katında (hayırla)
anar.
Kimin ameli kendisini
geri bırakırsa, nesebi onu hızlandırmaz/öne geçirmez."[43]
Allah Teâlâ buyurdu:
'... Allah, sizden
iman edenleri ve Mim sahiplerini (yüksek) derecelere yükseltir. (Untmayın,)
Allah her yaptığınızdan haberdardır.' (Mücadile 58/11).[44]
17/214- Iyâz
b. Hımâr el-MÜcâşİî'den (Radıyaiiaha anh):[45]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
akyhive sellem) bir hutbesinde şrtyie konuştu: "İzzet ve celâl sahibi
Allah, bana bugün öğrettiği sizin bilmediğiniz bir (bilgiyi) size de öğretmemi
emretti ve şöyle buyurdu:
'Kullarıma
bağışladığım her nimeti, kendilerine
helâl kıldım.'"
NOT: Haram
kılman şeyler bağışlanan nimetler emsinden değildir. Zira Allah onların
kullanılmasına ve yenmesine izin vermemiştir.
§Bu hadis, yine Iyâz
b. Hımâr el-MücâşiVden (Radıyaüahn anh) şöyle rivayet edilir.[46]
Hz. Peygamber
(Sallalfohü aleyhi ve seitem)[47] bir
gün hutbede şöyle konuştu: "İzzet ve celâl sahibi olan Rabbim, bana bugün
öğrettiğini size de öğretmemi emretti ve şöyle buyurdu:
'Kullarıma
bağışladığım her nimeti kendilerine helâl kıldım. Ben bütün kullarımı Hanîf
(tevhidi kabul edecek şekilde) yarattım. Ancak şeytanlar, onların yanlarına
gelir ve (doğru olan) dinlerinden uzaklaştırır, benim helâl kıldığımı haram,
haram kıldığımı da helâl kılarlar ve ben yetki vermediğim hâlde şirk koşmayı
emrederler'
İzzet ve celâl sahibi
olan Allah yeryüzü ehline bakar, Arap olan ve olmayanları bırakır, ancak Ehl-i
kitap'tan bazı kişilere şöyle hitab eder:
'Seni ve senin
sebebinle başkalarını, imtihan etmek için vahiy ve peygamber gönderdim ve suyun
silemeyeceği bir Kitap indirdim, onu uyuyacağında ve uyanıklık durumlarında
okursunuz .'
Allah bana Kureyş'i
yakmamı/yok etmemi emredince dedim ki:
(Ya Rabbi, o zaman
başımı kırarlar/yerler ve ekmek hâline getirirler.'
Allah şöyle dedi:
'Onların seni
sürdükleri gibi sen de onları yurtlarından çıkar, biz de onlarla savaşta sana
yardım edelim, onlar için bu harcamalara gir de biz de sana ihsanda bulunalım,
onların üzerine bir ordu gönderirsen, biz de seni beş misliyle destekleriz.
Sana itaat edenleri yanına alarak isyan edenlere karşı savaş yap!
Cennetlikler üç kısımdır:
Bir kısmı;[48] yetki
sahibi, güçlü, infak
eden ve başarılı kılınanlardır.
Bazıları; akrabalarına
ve Müslümanlara karşı merhametli ve ince kalplidir.
Diğerleri de; fakir,
namuslu ve infak etmeye çalışanlardır/
Cehennemlikler ise,
beş kısımdır:
Zaafı olan kişi(ler)
ki onlar aklım kullanmaz ve içinizde size tâbi olarak bulunur,[49] aile
ve mal da istemezler,
Hain kişi ki
tamahı/aşırı arzusu gizli değil, biri kapısını çalsa ona hainlik eder,
Gece gündüz seni ailen
ve malınla kandıran, tuzaklar kuran kişi.
Cimri,
Yalancı ve
Çok ahlâksız kişi.'
"[50]
18/215- îbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhürnâ):[51]
Hz. Peygamber
(SallaUahü aleyhi ve aeiiem) buyurdu ki : "İlim öğretin, kolaylaştırın ve zorlaştırmayın !
Biriniz kızdığında susmayı denesin ! "
§îbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhümâ) bir başka rivayette; Peygamberimiz (SaUallahii aleyhi ve
sellem) Şöyle buyurdu :
Liİlim öğretin, kolaylaştırın
ve zorlaştırmayın!
Kızdığında susmayı
dene ![52]
Kızdığında susmayı
dene !
Kızdığında susmayı
dene ! "[53]
Bu kıymetli tavsiyeler
eğitimcileri olduğu kadar anne ve babalan da ilgilendirmektedir. Eğitimde
sabır, güven verme, doğru karakter kazanımı ve meseleleri herkesin anlayacağı
şekilde aktarmak çok önemlidir. Ancak günümüz insanları, bunu gözden uzak
tutmaktadırlar.[54]
19/216- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyal/ahu anh):[55]
RasÛlUİlall (SallaUahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Kolaylaştırın,
zorlaştırmayın ve sakinleştirin[56],
nefret ettirmeyin !"[57]
20/217- EbÛ
Zer (Radıyallahü anh):[58]
"Hz. Muhammed
(Satiaiiahn aleyhi ve sellem) bize öyle değerli şey bıraktı ki gökte kanat
çırpan kuş hakkında bile bilgi vermektedir."
NOT: İslâm
her konu hakkında bilgi vermektedir. Bu bilgi tafsili ya da icmâlî olduğu gibi
direk ya da endirek (yerini göstermek ve rehberlik etmek şeklinde) de olabilir.[59]
21/218- Ebû
Zeyd el-Ensârî'den (Radıyathhn anh):[60]
Rasûlutlah (Satiaiiahü
aleyhi ve seiiem) bize sabah namazını kıldırdı ve minbere çıktı. Öğle vaktine
kadar konuşma yaptı. Sonra indi ve öğle namazını kıldırdı. Tekrar minbere çıktı
ve ikindi vaktine kadar konuşma yaptı. Tekrar indi, ikindi namazını kıldırdı ve
minbere çıktı, güneş batıncaya kadar konuşmasına devam etti. Bize olmuş ve
olacak her şeyden bahsetti. Bizim en bilgili olanımız, (bunları) en iyi
öğrenen/ezberleyendir.
NOT: Bu
rivayetten, Rasûluüah'ın (Satioiiâhu aicyia w selem) bazen gün boyu insanları
eğitmeye devam ettiğini anlıyoruz.[61]
22/219- Kâtib
Hanzale (Radıyaliahü anh):[62]
Rasûlullah (Salhlhhu
aleyhi ve seitem) ile beraberdik ve bize cenneti, cehennemi öyle anlattı ki
sanki onları gözlerimizle gördük. Sonra ayrıldım ve ailemin yanma geldim,
onlarla beraber güldüm, eğlendim. Ancak bir an Rasûlullah'ın anlattıklarım
hatırlayınca hemen dışarı çıktım ve yolda Hz. Ebû Bekir (Radıyaliahü anh) ile
karşılaştım. Ona :
'Hanzale münafık oldu'
deyince bana:
'Bu ne demek ?'dedi.
'Rasûlullah ile
beraberdik ve bize cenneti, cehennemi öyle anlattı ki sanki onları gözlerimizle
gördük. Sonra ayrıldım ve ailemin yanına geldim, onlarla beraber güldüm,
eğlendim, (sanki her şeyi unuttum.)'
'Biz de böyle yapıyoruz.'
Ben ondan ayrıldım ve
Peygamberin yanına geldim, olanları anlattım. Bana dedi ki:
"Eğer evinizde de
benim huzurumda olduğunuz gibi (huşu) hâliniz devam etse, yataklarınızda ve
yollarda bile melekler (size görünür, onlarla) müsâfaha ederdiniz, (ve bir
rivayette; kanatlarıyla sizi gölgelendirirdi). Fakat Ey Hanzale, (insanın hâli)
bazen öyle, bazen böyle (olur) ."[63]
23/220- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaliahüanh):[64]
Hz. Peygamberin
(SaiMiahüaleyhi ve sellem) ashabı ona dedi ki:
'Biz senin yanmdayken
ve konuştuğunda kalplerimiz yumuşamaktadır. Yanından ayrılınca eşlerimiz ve
çocuklarımızla eğlenceye dalıyoruz, şunları ve şunları yapıyoruz.'
Peygamberimiz şöyle
buyurdu:
"Benim yanımdaki
ânınız[65] (her zaman) devam etse melekler sizinle
müsâfaha ederdi."[66]
Allah Teâlâ buyurdu:
'... De ki : Hiç
bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri düşünür/öğüt alır. '
(Zümer39/9).[67]
24/221- Ebû
Vâkid el-Leysî'den (Rad,yaUahü anhu):[68]
Rasûlullah'm
(Saiialiahu aleyhi ve sellem) yanında (Bir şeyler öğrenmek için) otururken üç
kişi geldi. Birisi sohbet halkasında boşluk buldu ve oraya oturdu. Diğeri
arkada bir yere oturdu. Üçüncüsü de ayrıldı gitti. Bunun üzerine Rasûlullah
şöyle dedi :
"Bu kişilerin
durumunu haber vereyim mi?"
"Evet, ey
Allah'ın Rasûlü !" dediler.
Peygamberimiz buyurdu
ki :
"Boşluk bulup
oturan kişi; bu (ilim meclisine) sığındı, Allah onu kabul etti. Arkalara
oturan; haya ile hareket etti ve Allah da ona merhamet etti. Ayrılıp giden ise
burayı terk ettiği için Allah da onu terk etti."[69]
25/222- Ebû
Miclez'den:[70]
Huzeyfe b. el-Yemânî
(RadıyaUahü anh), (başkalarını rahatsız ederek) sohbet halkasının tam ortasına
oturmaya çalışan hakkında :
'O, Peygamber ya da
Muhammed (Sallaliahu aleyhi ve selhm) lisanı ile lanetlenmiştir dedi.[71]
26/223- Abdullah
b. Abdurrahman b. Ebû Hüseyin'den (RadıyaUahü anh):[72]
Bana ulaşan habere
göre Lokman (Akyimseiâm), oğluna şöyle nasihat etti:
"Ey Yavrum, ilmi
(Allah rızası dışında) âlimlere öğünmek, cahillerle tartışmak ve meclislerde
şöhret elde etmek için öğrenme ! "[73]
27/224- Ebû Hüreyre'den
(RadıyaUahü anh):[74]
RasÛiuîlah (Sallatlahü
aleyhi ve selle m) dedi ki :
İIim meclisinde oturup
hikmetli şeyler öğrenen, sonra arkadaşına öğrendiklerinin
kötülerini/zararlılarını aktaranın hâli şu (yolcuya) benzer:
(Yolcu) bir çobana gelip der ki:
‘Ey Çoban, bu sürüden
bana bir koyun kes !' Çoban da:
'Git, en iyisinin
kulağından tut ve getir' der.
Adam koyunların içine
girer ve (maalesef) sürünün köpeğini kulağından tutup, getirir.'"[75]
28/225- Zeyd
b. Sâbit'ten (Ra&yaiiahü anh):[76]
Rasûluilah (Saiiaiiahü
aleyhi ve seiiem) bana dedi ki:
"Süryaniceyi iyi
bilir misin? Bazen bana mektuplar geliyor da..." Ben:
'Hayır' deyince:
"O hâlde
öğren!" diye emretti. Ben de Süryaniceyi on yedi günde öğrendim.[77]
Allah Teâlâ buyurur
ki:
"Ey îman edenler,
açıklandığında zararınız olacak şeyleri sormayın. Kur'an indirilirken sorsanız,
o size açıklanır. Allah birçok şeylerden sizi muaf tuttu. Şüphesiz Allah
bağışlayan ve yumuşak davranandır." (Maide 5/101).[78]
29/226- Ebû Hüreyre'den
(RadıyaiiaM anh):[79]
RaSUİUİIah
(Sallallahii aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Size verdiğim
bilgi ile yetinin, (beni serbest bırakın!) Unutmayın ki sizden önceki toplumlar
çok soru sormaları ve çoğu kez peygamberlerine zıt düşmeleri sebebiyle helak
olmuşlardır. Size neyi yasakladıysam gücünüz yettiği kadar ondan kaçının ve
neyi emrettiysem onu da yapın !"[80]
30/227- Sa'd
b. Ebî Vakkas' tan (Radıyallahü anh):[81]
Rasülullah (Saiiaiiahü
aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu
"Bir kişi
(devamlı) soru sorup bir meseleyi kurcalar ve onun yüzünden bir haram hükmü
nazil olursa bu kişi Müslümanlar içinde günahı en ağır olan kişilerden biri
olur."
§Yine Sa'd'dan gelen
diğer rivayette benzeri zikredildi.[82]
31/228- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[83]
RaSUİUİIah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"insanlar o kadar
çok soru soracaklar ki hatta ; 'Allah bizi yarattı, ^i Allah'ı kim
yarattı?'diyecekler."
Ebû Hüreyre (şöyle bir
olay) anlattı :
'Ben bir gün otururken
baktım, Iraklı biri geldi ve bana ; 'Allah bizi yarattı, peki Allah'ı kim
yarattı?' demesin mi, hemen parmaklarımla kulağımı tıkadım ve çığlık attım,
sonra da:
'Allah ve Rasûlü doğru
söyledi. Allah tekdir ve Samet (varlık sebebijdir. O doğurmadı ve doğmadı.
Hiçbir şey O 'na denk değildir' dedim.'[84]
Rasûlullah'ın
(Sattallahu aleyhi ve sellem) haber verdiği olay gerçekleşince, Ebû Hüreyre
(Radıyalîahü anh) heyecanlanıyor ve mükemmel bir cevap veriyor. Cevap Kur'andan
olup tevhîd inancını özetleyen İhlas süresidir. Normal olarak düşünüldüğünde
ortaya çıkan gerçek şudur; birisi tarafından yaratılmış olan ilâh ve rab
olamaz...
Evet, Allah'tan başka
ilâh yoktur, O yaratılmamış, ama her şeyi yaratmıştır. Çünkü O, benzersiz olup,
bütün varlığın sebebidir. Dolayısıyla O'na hiçbir şey denk değildir.[85]
32/229-
Muhammed b. Şîrîn anlatıyor:[86]
Ebû Hüreyre'nin
(Radıyatiahü anlı) yanındayken biri soru sordu, ancak soru neydi, bilemiyorum.
Ebû Hüreyre ona dedi ki :
'Allahü ekber! Bunu
iki kişi daha sormuştu, bu üçüncüsü... Ben Rasûlullah 'in (Saiiallaim aleyhi ve
sellem) şöyle dediğini işittim:
"Bazı kişilerden
dolayı o kadar çok mesele ortaya çıkacak ki hatta "Allah yaratıkları
yarattı, peki Allah'ı kim yarattı?' bile diyecekler."'
NOT: Ebû
Dâvûd'dan gelen bir rivayette: Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem)
böyle soranlara, îhlâs sûresinin anlatılmasını emretmektedir.[87]
33/230- Ebû
Hüreyre'den (Radıyalîahü anh):[88]
Rasûlullah
(Saihtiohaahyinvesellem) dedi ki:
"Sizden önceki
toplumlar çok soru sormak ve peygamberlerine muhalefet etmekle helak oldular.
Size bildirdiklerim dışında (fazla) soru sormayın!"
Abdullah b. Huzâfe :
'Ey Allah'ın
Rasûlü!Benim babam kimV deyince Peygamberimiz : "Huzâfe b. Kays"dedi.
Abdullah annesinin
yanma gelince annesi ona kızdı:
'Yazıklar olsun sana,
bu yaptığına seni sürükleyen nedir?
Biz
(sadece) cahiliye
halkından olup olumsuz şeyler yapanlardandık.[89]
'Ben şu insanlardan
hangisinin babam olduğunu (kesin olarak) öğrenmek istiyordum, {onun için
sordum.)"[90]
34/231- Enes
b. Mâlik'ten (RadıyaiiaM anh):[91]
Rasûlullah (Saliaiiaim
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Size anlattıklarım dışında artık kıyamet gününe kadar bana soru
sormayın!"
Abdullah b. Huzâfe:
(Ey Allah'ın Rasûlü
benim babam kimV deyince Peygamberimiz: "Senin baban,
Huzâfe'dir" dedi. (Abdullah
annesinin yanına gelince) annesi ona (kızdı):
'Yazıklar olsun sana,
bu yaptığına seni sürükleyen nedir?' Abdullah:
'(Kalbimin) rahat
etmesini istedim' dedi.
(Râvi: Bu konuda bazı
dedikodular vardı, diye ekledi.)
ŞHumeyd şöyle dedi:
Zannediyorum ki şu rivayeti de Enes (Radıyaitahu anh) bildirmişti:
Rasûlullah (Saiialiaha
aleyhi ve sellem) (çok soru sorulmasına) kızdı. Hz. Ömer (Radıyaiiahn anh)
şöyle dedi:
'Biz Allah'ı Rab,
İslâm'ı din ve Muhammed'i (SaiiaiiaM aleyhi ve sellem) peygamber olarak kabul
ettik Allah'ın ve O'nun Peygamber'inin gazabından da A ilah 'a sığıniyoruz.'[92]
35/232- Hz.Peygamber'in
ashabının birinden (Muâviye'den) anhu):[93]
Rasûlullah (SaiiaiiaM
aleyhi ve sellem), mugalatayı (demagojiyi/faydasız konuşmaları) yasakladı.
§Râviierden îmam Evzâî:
'Burada mugalata, sıkıntı ve zorluk veren sorular anlamındadır' dedi.[94]
Allah Teâlâ buyurur
ki:
"...Eğer
bilmiyorsanız, uzmanına sorun!"
(Enbiyâ21/7).[95]
36/233- İbn
Abbas'tan (Radtyaiiahû anhamâ):[96]
Rasûlullah (Saifaiiaha
aleyhi ve seltem) döneminde biri yaralanmıştı, sonra ihtilam oldu ve kendisine
yıkanması tavsiye edildi. Ancak adam yıkanınca öldü. Bu haber Peygamber İm iz'e
ulaşınca dedi ki:
"Allah onları
kahretsin, adamı öldürdüler.
Cehaletin ilâcı sormak değil midir?.."
NOT: Bilinmeyen
konular mutlaka uzmanına sorulmalıdır. Özellikle din ve tıp gibi hayati
konularda cahilce konuşmalar toplumları helak eder, yanlış bilginin yayılması
toplumda bilgi kirlenmesine yol açar. Bu sebeple hakkında kesin bilgi sahibi
olmadığımız konularda konuşulmaması tavsiye edilir.[97]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Yanındaki Allah'a ait
şehâdet (bilgisini) gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah sizin
yaptıklarınızdan gafil değildir.' (Bakara 2/1401
Allah Teâlâ buyurdu:
'İnsanlar için Kutsal
Kitapta açıkladıktan sonra, kim indirdiğimiz (hakkı) açıklayan ve yol gösteren
bilgileri gizlerse artık Allah'ın laneti onlara ulaşır, bütün lânetçilerin
laneti de onlara ulaşır.
Ancak tövbe edip
kendilerini düzelten ve gizlediğini açıklayanlar bundan (kurtulmuştur) ve
onların tövbelerini kabul ederim. Şüphesiz ben tövbeleri kabul eden ve
bağışlayanım.' (Bakara 2/159-160).[98]
37/234- Ebû
Hiireyre'den (Radıyallahüanh):[99]
RasÛIullah (Satlatlahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kime ilimden bir
mesele sorulur da gizlerse, kıyamet günü ağzına ateşten gem vurulur/Allah gem
vurur."[100]
38/235- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaitahü anh):[101]
RasÛIullah (Saltallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Başkasına
faydalı olmayan ilim, izzet ve celâl sahibi olan Allah yolunda dağıtılmayan,
(sadece biriktirilen) bir hazineye benzer."[102]
39/236- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyallahüanh):[103]
RasÛIullah (SaiMiaha
aleyhi ve sellem) şöyle anlattı:
İsrâ gecesi, dudakları
ateşten makaslarla kesilen bazı kişilere uğradım ve dedim ki:
"Bunlar kimdir,
ey Cibril ?"
'Bunlar senin
ümmetinden bazı hatipler/tebliğcilerdtr ki insanlara iyiliği emreder,
kendilerini unuturlar, hâlbuki Kutsal Kitap (Kur'ân'ı) da okurlar, (insanlar
hâlâ) durumlarını düşünmeyecekler mi?'[104]
40/237- Ebû
Zer'den (RadıyaUahü anh):[105]
Hz. Peygamber
(SaiiaiiaM aleyhi ve seikm) bize şöyle dedi : "Siz âlimlerin çok,
hatiplerin az olduğu bir dönemde yaşıyorsunuz. Sizden kim, bildiğinin onda
birini terk ederse (ayağı) kayar, helak olur. Öyle bir zaman gelecek ki âlimler
azalacak, hatipler çoğalacak. O dönemde kim, bildiğinin onda biriyle amel
ederse kurtulur."[106]
Bu rivayette geçen
hatipler, dînî bilgisi az olan ancak iyi konuşan kişilerdir. İslâm eğitiminde
hatiplerin yerleri önemlidir, insanlara bazı konuları anlatırlar. Fakat konuyu,
sürekli hikâye ve lâf kalabalığına boğup Kur'ân'dan sûreleri ve Rasûlullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve seikm) hadislerinden ortaya çıkan Sünnet'i aktarmazlar,
sadece; 'Kur'an ve Sünnet'e uyalım...' derler. İşte bu durum, yani (Kur'an ve
Sünnet'i anlatan) âlimlerin azalıp (kıssacı) hatiplerin çoğalması, İslâm
toplumunun ne kadar zayıfladığını ve insanların İslâm'dan ne kadar
uzaklaştığını gösterir. Bu hadis, bize iki ayrı toplumun anatomisini
çizmektedir.[107]
41/238- Üsâme
b. Zeyd'den (RadıyaUahü anh):[108]
Kendisine:
'Şu kişinin yanına
girip onunla konuşmaz mısın?' (Bir rivayette:
Hz.Osman (RadıyaUahü
anh) İle konuşmaz mısın?) denildiğinde şöyle cevap verdi:
'Sizin duyduğunuz
kadar mı konuştuğumu zannediyorsunuz, vallahi ben kendimle onun arasında olan
bir konuyu, ilk başlatanın kendim olmasını istemediğim bir konumda (yani
edeble) konuştum. Ben Rasûluüah'ın (Saiiaiiahü aleyhi ve seihm) bazı sözlerini
işittikten sonra yöneticim olan bir kişi için de insanların en hayırlısıdır,
(Birrivâyette; sen yöneticim olsan da insanların en hayırlısısın ) diyemiyorum.
Rasûluüah buyurdu ki
"Kıyamet günü bir
kişi getirilir ve cehenneme atılır, (sıcaktan) karnındaki bağırsaklar dışarı
çıkar (patlar) ve ateşte tıpkı bir merkebin değirmen taşının etrafında döndüğü
gibi döner. Cehennemlikler o kişinin etrafında toplanır ve sorarlar:
'Ey Filân, sen bizi
iyiliğe teşvik eder ve kötülükten men ederdin, (bu ne hâl?)' O kişi derki:
"Evet, ben size
iyiliği emrederdim ama kendim yapmazdım, kötülükten men ederdim ama kendim
yapardım.'"[109]
Üsâme'nin (RadıyaUahü
anh) sözü ile hadisin irtibatı; insanların yanında bir kişiyi (yönetici olsun
ya da olmasın) kötü gösterip onun yanına girdiğinde de medh etmenin zararı
anlatılmakta ve bu konuda âlimlerin çok dikkatli olmaları gerektiği
belirtilmektedir. Âlimler, yöneticiler karşısında şahsiyetli hareket etmeli ve
onları ıslah edip doğru yola çağırmalıdır. Bu konudaki en güzel örnekleri,
sahabe ve daha sonraki dönemlerde yaşayan ilim Önderlerinin hayatlarında
görüyoruz. İşte imam Ebû Yûsuf, kendisi halife Harun Reşid döneminde baş
kadıydı. Tavizsiz yaşamış ve halifeyi sürekli ıslah edip doğru yola çağırmıştı.
Bu konuda en güzel Örnek, tabakât kitapları ve el- Harâc (Vergi Hukuku) gibi
kendi yazdığı eserlerdir.[110]
42/239- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaîiahü anh):[111]
RaSÛlUİlah (Sallallahü
aleyhi ve seilem) dedi kİ:
"Allah rızası
için istenen ilmi, kim dünyalık menfaatler elde etmek için öğrenirse kıyamet günü cennetin kokusunu alamaz."[112]
Allah Teâlâ buyurdu :
'Allah Rasûlü size ne
verirse onu kabul edin ve neden sakındırırsa ondan da kaçının, Allah'a karşı
takva sahibi olun. Şüphesiz Allah azabı şiddetli olandır.' (Haşr59/7).[113]
43/240- Abdurrahman
b. Ebân b. Osman'dan (Radıyaiiahuanh):[114]
Zeyd b. Sabit
(Radıyallahü anh) gün ortasına doğru Mervan'ın yanından çıktı. Biz de:
'Bu saatte, kendisine
bazı sorular sorulmasaydi Mervan'ın yanında bulunmazdı' diye konuştuk. Ben
kalktım ve konuşulan şeyi sordum, dedi ki:
'Evet, Rasûlullah'tan
(Saiiaiiahüaleyhi ve seüem) duyduğum bazı hadisleri sordu, ben Rasûlullah'm
şöyle dediğini İşittim:
"Benden bir hadis
duyup başkasına aktarmak için onu ezberleyenin yüzünü Allah
ağartsın/aydınlatsın. Nice fıkıh/dini bilgiler öğrenen var ki âlim değildir ve
nice fıkıh/dînî bilgiler öğrenen var ki kendilerinden daha fazla anlama
kabiliyeti olanlara naklederler.
Üç şey var ki dünyanın
sonuna kadar Müslüman kalbi (onların doğru
olduğunda) yamlmaz:
Allah için samimiyetle
amel etmek, yöneticilere nasihat etmek ve İslâm toplumu ile beraber hareket
etmek.
Onların daveti,
kendilerinden sonra gelenlere de faydalı olur. Kimin hedefi âhiret kazancı
olursa Allah onun kazancını toplar (bereketlendirir), kalbinde kanâat yaratır
ve istemediği[115] hâlde kendisine dünyalık
ulaşır. Kimin niyeti de dünyalık kazançsa Allah onun kayıplarını artırır,
gözünde fakir kalma duygusu yaratır ve (ne kadar hırslı olursa olsun) ancak
takdir edilen kadar kendisine dünyalık ulaşır."
Bize Mervan;
'es-Salâtü'l-Vüsta'yı (orta namazı)' sordu, "
'O, öğle namazıdır'
dedik.[116]
44/241- Cübeyr
b. Mut'ım'den (Radıyaliahüanh):[117]
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve seiiem) Minâ'daki Hayf
mescidinde[118] ayağa kalktı ve şöyle
konuştu:
"Benden bir hadis
duyup sonra onu hafızasında tutan/iyice anlayan ve duymayana aktaranın yüzünü
Allah ağartsın/aydınlatsın. Nice fıkıh/dini bilgiler öğrenen var ki âlim
değildir ve nice fıkıh/dini bilgiler öğrenen var ki kendilerinden daha fazla
anlama kabiliyeti olanlara nakleder. Üç şey var ki Müslüman kalbi onların doğru
olduğunda yanılmaz:
Samimi amel etmek,
yöneticilere nasihat etmek ve İslâm toplumu ile beraber hareket etmek.
Onların daveti,
kendilerinden sonra gelenlere de faydalı olur."[119]
45/242- îbn
Mes'ûd'dan (Radtyatfoim anh):[120]
Rasûlullalı'ın
(Sallallahualeyhi veselkm) şöyle dediğini işittim[121]:
"Benden bir hadis
duyup, başkasına aktarmak için onu ezberleyenin yüzünü, Allah
ağartsın/aydınlatsın. Nice aktarılan kişi var ki duyandan daha iyi
ezberler/anlar. "[122]
46/243- İbn
Abbas'tan (Radıyaiiahu anhumâ):[123]
Rasûlullah (Sallailahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Siz (bu sözleri)
benden dinliyorsunuz, başkaları sizden dinleyecek ve sonra gelenler de onlardan
dinleyecek."[124]
Rasûİullah (Sallailahü
aleyhi ve sellem) bu kısımda, hadis eğitiminin önemini vurgulamakta ve
hadisleri doğru olarak öğrenip yaygınlaştırmaya çalışanlara hayır ve bereketle
dua etmektedir. Son din İslâm, Rasûlullah dönemindeki orijinalitesi ile
nesilden nesle aktarılacak ve asırlar geçse de hadisler unutulmayacaktır.
Bu ümmetin en önemli
özelliklerinden birisi de Peygamberlerinin hadislerine ve Sünnet'ine sahip
çıkmalarıdır. Her hadis, senediyle aktarılmış hadisin doğruluk/sahihlik
derecesini öiçmede objektif ölçüler konmuştur. Dinimiz, Kur'an yanında Sünnet
(Kur'ân'm Rasûlullah tarafından açıklanması ve yaşanması) boyutu ile de sağlam
olarak aktarılmıştır.[125]
Sahabe-i Kiramdan
bazıları hadis rivâyetindeki büyük sorumluluktan çekinirlerdi. Bu duygular
onları daha dikkatli hadis rivayetine, başka şahid aramaya, yavaş yavaş ve
açıklayarak nakletmeye yöneltmişti. Bir kısmı ise bazen rivayeti terkediyor,
bazen de ihtiyaç olduğu için rivayet ediyordu. îslâmî naslar (metinler) onların
titiz çalışmalarıyla, sağlam olarak toplanmıştır.[126]
47/244- Amr
b. Mürra'dan:[127]
Abdurrahman b. Ebî
Leylâ, Zeyd b. Erkam'dan (Radıyallahü anh) şöyle bahsetti:
'Onun yanma
girdiğimizde, bize Rasûlullah'ın (Sallailahü aleyhi hadislerinden aktar' derdik
de şöyle cevap verirdi:
' Biz yaşlandık ve
unutuyoruz. Rasûlullah 'in hadislerin i nakletmek de zor/mes 'ûliyetli bir
iştir.'[128]
48/245-
Mutarrıf b. Abdullah'tan:[129]
İmran b. Husayn
(Radıyallahü anh) bana dedi ki:
'Ey Mutarrıf, vallahi
doğru olduğunu bilsem, ben Rasûlullah 'tan fSallallaha aleyhi ve sellem)
işittiğim hadisleri -dilersem- hiç tekrarlamadan iki gün peş peşe
nakledebilirim. Ama bende bu konuda bir ağırlık ve (hadisleri hızlıca rivayeti)
hoş görmeme duygusu arttı. Şöyle ki Hz. Muhammed'in (Saliallalm aleyhi ve
sellem) bazı ashabının yaşadıklarını ben de yaşadım, duyduklarım ben de duydum.
Ancak onlar söylediklerine tam uymayan[130] hadisler
naklediyor, bildiğim şey onlar bunu hayırdan geri durmamak için yapıyorlar.
Onların hadisleri (bazen) karıştırdığı gibi ben de hadisleri karıştırmaktan
(yani onların durumuna düşmekten) korkuyorum.'
Bazen (İmran) şöyle
derdi:
'Ben size Allah'ın
Peygamberinden şunları, şunları işittim diye nakletsem, bunun doğru olduğunu bilirim.*
Bazen o, rivayet
etmeye kesin karar verir ve;
'Ben Allah'ın
Peygamber'inden şunları, şunları işittim' diye naklederdi.
§(z.) Abdullah babası
dışındaki tarikten:
imran b. Husayn
(Radyaifohü anh) hadisinin benzerini nakletti ve dedi ki :
'Babam Ahmed b.
Hanbel'e bu rivayetin benzerini arz ettim, iyi buldu, ancak senette eksik
olduğunu belirterek, bir kişi ekledi, (o'da-Hâniü'l-A 'ver'dir.)'[131]
49/246-
Muhmmed b. Sîrîn'den:[132]
EneS b. Malik
(Radıyallahü anh), RaSÛIullah'tail (Sallallahüaleyhi ve sellem) bir
hadis rivayet
ettiğinde: 'Rasûlullah böyle dedi ya da benzerini söyledi' diye bitirirdi.[133]
Bu Rasûlullah
(Satlallahü aleyhi ve sellem) böyle dedi ya da benzerini söyledi")
lafzıyla birçok sahâbînin rivayette bulunduğu bilinmektedir. Bunda iki ihtimal
olabilir:
1- Şek
lafzı; Râvi bazı lafızlarda şüphe ettiği için bu şekilde nakledebilir.
2- İhtiyat
lafzı; Bazı râviler, kesin bildiği rivayetlerde de bu lafzı kullanmaktadır,
çünkü onlar bu işin önemini idrak edip son derce titiz davranmışlardır. Bunun
örnekleri, önceki rivayetlerde geçmişti.[134] Bu
lafzı kullanan diğer sahâbîler:
a- Abdullah
b. Mes'ûd (Radıyallahü anh): Müsned, 1/452, H.no.4321(sahih)[135];
1/423, H. no.4015
(sahih)[136]; 1/387,
H. no.3670 (sahih)[137]; 1/453,
H. no.4332 (sahih)[138];
Hâkim, 111/355, H.no.5374 (sahih)[139];
Dûrimî, Mukaddime, 28, H.no.276-277.[140]
b- Ebu'd-Derdâ
(Radıyallahu anh): Dârimî, mukaddime, 28, H.no.274-275.[141]
c- Ebû Mûsâ
el-Eş'arî (Radıyallahu anh): Müsned, IV/398, H.no. 19456, IV/402, H.no. 19492;
IV/408, H.no. 19546; IV/414, H.no. 19600; IV/415,' H.no.19615. (55/97.hadisİn
tahricîne bk.)[142]
d- İbn
Ömer'den (Radıyallahu anhumâ)'. 151/1021 .hadise bk.[143]
50/247- Ebû
Saîd el-Hudrî (Radıyallahu anh):[144]
Vehm kelimesi
hakkında, 'araştırılan şeydir' dedi. Bir kişi; 'bunun Hz. Peygamber'den
(SaliaiiaM aleyhi ve seiiem) hadis olma durumunu sorunca ; 'bildiğim kadarıyla'
diye cevap verdi.[145]
51/248- Urve'den:
Hz. Aişe annemiz
(Radıyaiiahu anhâ) dedi ki:[146]
'Ebû Hüreyre
(Radıyallahu anh) seni şaşırtmadı mı? Geldi, odamın yakınına oturdu, hadis
rivayetine başladı ve bana da duyurmak istiyordu. Ben ise nafile namaz
kılıyordum. Namazım bitmeden kalktı ve gitti. Eğer yetişseydim; Rasûlullah
(Sallaiiahn aleyhi ve sellem) hadisi sizin aktardığınız gibi (hızlıca)
aktarmazdı' diye reddedecektim.[147]
Bu rivayette Hz. Aişe
annemizin (Radıyallahu anhâ) Ebû Hüreyre'yi (Radıyallahuanh) hızlı hareket
ettiği için tenkit ettiği görülmektedir. Çünkü Enes (Radıyallahu anh); '
Peygamberimiz (SalMlahü aleyhi ve sellem) konuştuğunda, bunu üç kere tekrar
ederdi,'[148] diye rivayet etmektedir.
Öğreticinin teennî ile hareket etmesi tavsiye edilmektedir.[149]
52/249- Berâ
b. Âzib'den (Radıyallahu anh):[150]
'Bütün bu
hadisleri, bİZ RasÛlullah'tan (Satlallahü aleyhi
ve sellem) duymadık,
arkadaşlarımızdan bazıları da duyduklarını bize naklederdi. Çünkü develeri
gütmek bizi meşgul ederdi (ve Rasûlullah'ı sürekli izleyemezdik).[151]
Rasûlullah'ın
(Sallallahn aleyhi ve sellem) yanında, sahabe-i kiramın hepsinin sürekli
durması mümkün değildir. Çünkü insanlar çeşitli işlerde çalışmakta ve farklı
mekânlarda bulunmaktadır. Ancak bu fedakâr insanlar, nöbetleşe Rasûlullah'ın
sohbetine katılmakta ve duyduklarını diğer kişilere anlatmaktadırlar. Bu
şekilde bir şuur top/umu oluşmakta ve İslâmî bilgiler hızla Müslümanlar
arasında yayılmaktadır. Nöbetleşe çobanlık yapmak suretiyle Allah Rasûlü'nün
sohbet halkasına katıldıklarından bahseden sahâbîlerden biri de Ukbe b- Âmir'dir.[152]
53/250- Ebû
Hıımeyd ve Ebû Üseyd (Radıyallahüanhnmâ):[153]
Hz. Peygamber
(Saliaiiahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Benden bir hadis
nakledildiğini duyduğunuzda, kalbiniz onu benimser, tüyleriniz ve tenleriniz
ondan etkilenir ve onu kendinize yakın görürseniz, ben ona sizden daha yakınım.
Ama benden nakledilen hadisi kalbiniz kabul etmez, tüyleriniz ve tenleriniz
ondan sıkılır ve onu kendinize uzak görürseniz, ben ona sizden daha
uzağım."[154]
54/251- Hz. Ali'den
(Radıyallahü anh):[155]
'Size Hz.
Peygamber'den (SaiMiahü aleyhi ve sellem) (birden fazla mânâya ihtimali olan)
hadis nakledilirse bu hadisi hidâyete, inanca ve takvaya en uygun olan mânâya
hamledin, öyle yorumlayın ! '
§Başka tarikten aynı
sahabîden benzeri nakledildi, farklılık; '...bu hadisi inanca, takvaya ve
hidâyete en uygun olan mânâya hamledin, öyle yorumlayın ! ' şeklindedir.[156]
Bu rivayetlerde, Hz,
Peygamber (Salialhhü aleyhi ve sellem) ve sahabeden bazıları, metin tenkidi
üzerinde durmuşlardır. Ancak şunu unutmamak gerekir: Metin tenkidi sübjektif
olur ve kötü kişilerin eline de fırsat geçerse hevâ ve heveslerine ya da
tağutlarm emirlerine uymadığı için hadisleri reddederler. Bu felâketi Önlemek için
hadis ve fıkıh âlimleri metin tenkidinde mükemmel ölçüler/metodlar
bulmuşlardır. Daha geniş bilgi için usûl kitaplarına bakılabilir.[157]
55/252- Ebû
Saîd el-Hudrî'den (RadıyaUahu anh):[158]
Rasûluliah (Saiiatiahn
aleyhi ve setlem) şöyie buyurdu: "(Bu ilk dönemde,) benden Kur'an dışında
bir şey yazmayın, kim Kur'an'dan başka
bir şey yazdıysa onu yok etsin!"[159]
56/253- Ebû
Saîd el-Hudrî'den (RadıyaUahu anh);[160]
(İlk dönemlerde) bazen
arkadaşlarla oturur ve Hz. Peygamber'den (Saiiaiiahn aleyhi ve seüem)
duyduklarımızı yazardık. Bir keresinde Rasûluliah yanımıza geldi ve ;
"Ne yazıyorsunuz
?" diye sordu. Bizde:
''Senden duyduğumuz
şeyleri (yazıyoruz/ dedik.Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu :
"Allah'ın Kitabı ile birlikte başka bir kitap mı yazıyorsunuz?'
'Biz sadece senden
duyduğumuzu yazıyoruz.'
"Allah'ın
Kitabını yazıni Allah'ın Kitabı ile birlikte başka bir kitap mı yazıyorsunuz,
sadece Allah'ın Kitabını yazın! Sadece onu yazın!"
Bunun üzerine biz de
onları bir tepede topladık ve hepsini yaktık. Sonra Rasûlullah'a dedik ki:
1 Ey Allah 'm Rasûlü!
Sözlerini senden nakledelim miT
"Evet, sözlerimi
nakledebilirsiniz, bu konuda sakınca yok. (Ancak dikkat edin,) Kim benim adıma
bir söz uydurursa, cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın!"
'Ey Allah 'in Rasûlü!
İsrail oğullarından da nakledelim miT
"Evet, İsrail
oğullarından da nakledebilirsiniz, bu konuda sakınca yok. Onlardan
naklettiğiniz şeylerden daha ilginç olanı da yanlarında bulunmaktadır."[161]
Bu rivayetlerde
geçtiği gbi, İslâm'ın İlk döneminde hadislerin yazılması yasaklanmış olabilir.
Bunun sebebi,
1- K.ur'ân'la
beraber hadislerin de yazılması durumunda iki metnin karışması endişesi,
2- İslâmî
bilgilerin olgunlaşmadığı ilk dönemde yazılan bazı rivayetler, daha sonra nesh,
tahsis ya da kayıtlama olguları karşısında zorluk çıkartabilir ve metinler
karışabilir kaygısı ile sadece sözlü rivayet ve nakil serbest bırakılmış
olabilir. Ancak daha sonra hadislerin bazı sahâbîlerce yazıldığı kesindir.[162]
57/254- Muttalip
b. Abdullah[163] anlatıyor :[164]
Zeyd b. Sabit
(Radıyallahü anh) bîr gün, Muâvİye'nİn (Radıyallahü anhümâ)
yanına girer ve ona
Rasûluliah'ın bazı hadislerini nakleder. Muâviye de bir kişiye bunu yazmasını
emredince, Zeyd :
'Rasûlullah
(Saiiaiiahn aleyhi ve seliem) bize, hadisin yazılmasını yasaklamıştı' der ve o
kişi de yazdıklarını siler.
NOT: İik
dönemlerde hadislerin yazılması yasağı görüşüne karşı çıkanlar der ki: yasakla
ilgili nakillerden sadece Ebû Saîd el-Hudrî'den gelen 55/252 no.lv rivayet
sahihtir. Ancak bu hadis de o sahâbînin sözü olması ihtimali ile Bııhârî gibi
mııhaddislerin tenkidine mâruz kalmıştır.' Mustafa el-Âzamî ilk dönemde de
böyle bir yasağın olmaması düşüncesini ısrarla vurgular.[165]
Doğrusunu Allah bilir.[166]
58/255- Abdullah
b. Amr b. Âs'tan (Radıyallahüanhümâ):[167]
Ben Rasûlullah'tan
(Saiiatlahü aleyhi ve set/em) her duyduğumu, kaybolmaması için yazıyordum.
Kureyşliler buna mâni olmak istedi ve dediler ki:
'Rasûlullah'tan her
duyduğunu yazıyorsun, hâlbuki o da bir insan, kızgın ve sakin olduğunda
(farklı) konuşabilir.'
Bunun üzerine bir
müddet yazmayı bıraktım ve durumu Rasülullalva bildirdim. O şöyle buyurdu ;
"Sen yaz! Nefsimi
elinde tutan Allah'a yemin ederim ki benden hak sözden başkası sadır
olmaz."[168]
59/256- Mücâhid
ve Muğîre b. Hakîm anlatıyor:[169]
Biz Ebû Hüreyre'nin
(Radıya/iahüanh) şöyle dediğini duyduk: 'Rasûlullah'm (Saiiaiiahu aleyhi ve
sellem) hadislerini benden iyi bilen yoktur. Ancak Abdullah b. Amr b. Âs bundan
istisna edilebilir, çünkü o eliyle yazar ve kalbiyle korurdu. Ben ise sadece
kalbimle koruyorum, (ama) elimle yazmıyordum. O, (yazmak için) izin istedi ve
Rasûlullah da ona izin verdi.'
§(Bir başka rivayette:
'RaSUİUİlah'in (SaUallahü aleyhi
ve sellem) hadislerini benden
fazla bilen yoktur. Ancak Abdullah b. Amr b. Âs bundan istisna edilebilir,
çünkü o yazardı, ben yazmazdım.)[170]
60/257- (z.)
Abdullah, Yahya b. Maîn'in şu sözünü nakleder:[171]
Abdurrezzak bana :
'Yanımda yazılı metin
olmadan da, benden bir hadis bile olsa yaz,' deyince şöyle cevap verdim :
'Hayır, bir harf de
olsa, (yazılı metinden nakletmedikçe yazmayacağım.)'[172]
*Yahya b. Maîn, büyük
muhaddislerdendir. Ahmed b. Hanbel cnun hakkında : 'Yahya'nın bilmediği hadis
sağlıklı olamaz, araştırılmalıdır,' dedi. Medine'de h.233 yılında vefat etti.
*Abdurrezzak b.
Hemmam, büyük muhaddislerden olup el~Musannef sahibidir. H.211 yılında 85
yaşındayken vefat etti.
Bu rivayet, ilk dönem
âlimlerinin hadis naklindeki araştırma ve titizliğini göstermektedir. Yahya b.
Maîn, Abdürrezzak'ın ilmî açıdan büyüklüğüne rağmen sırf karıştırma ve unutma
endişesiyle yazılı metin olmadan ondan hadis yazmamaıştır.[173]
§İlk dönemlerde
yapılan hadis çalışması için bk.
a- Mustafa
Sıbâî, es-Stinne ve mekânetüha fı't-teşrîi'l-lslâmi (Trc. İslâm Hukukunda
Sünnet)
b- Mustafa
el-Âzamî, Studies in Early Hadith Literatuare (Trc. İlk Devir Hadis Edebiyatı)
c- Mustafa
el-Âzamî, Dirâsâtünfı 'l-Hadîsi 'n-Nebevi ve târihi tedvînih,
d- Muhammed
Accâc el-Hatîb, es-Sunne kable't-tedvîn
e- Muhammed
Ebû Zehv, el-Hadîs ve'l-Muhaddisûn
f- Mustafa
el-Âzamî, Menhecü'n-nakdınde'l-muhaddisîn
h- Dr. Ekrem
Ziya el-Umerî, Buhûsiin fi târihi's-simneti'l-mıtşrika
ı- Salim
el-Behensâvî, es-Sünnetii 'l-miifterâ aleyhâ
i- Rifat
Fevzi, Tevsîku's-sünnefi'l-kami's-sânî.[174]
Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: Ey İnsanlar!
Ben hepinize gönderilmiş Allah Rasûlüyüm ki göklerin ve yeryüzünün otoritesi O
(Allah'a) aittir. Dirilten ve öldüren O Allah'tan başka ilâh yoktur. Haydi siz
de Allah'a ve ümmî peygamber olan Rasûle iman edin, O (Peygamber de) Allahâ ve
O'nun sözlerine iman etmektedir. Ona itaat edin ki hidâyete eresiniz.' (Araf
7/158).[175]
61/258- Cabir
b. Abdullah'tan (Radıyallahüanh):[176]
RaSÛlUİIah (Sallallahü
aleyhi ve sellemj buyurdu :
"Ehl-i kitaptan
bir şey sormayın! Onlar, kendileri sapıttığı hâlde sizi hidayete/doğruya
getiremez. Siz de bu durumda ya batılı tasdik etmiş yada bir hakkı tekzib etmiş
olursunuz. Eğer Mûsâ (Akyhisselûm) aranızda olsaydı, benden başkasına tâbi olması
(ona da) helâl olmazdı."[177]
62/259- Cabir
b. Abdullah'tan (Radıyaiiahü anh):[178]
Ömer b. Hattab
(Radıyallahü anh) Ehl-i kitaptan elde ettiği yazılı bir metinle Rasûlullah'm
(Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) yanma geldi ve onu okudu. Peygamberimiz bu
hareketine kızdı ve şöyle dedi :
"Ey Hattab'ın
oğlu! O kitaptaki bilgiler hoşuna mı[179]
gitti? Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki ben size tamamen hâlis
(karışık ve şüpheli olmayan) bir din getirdim.
Ehl-i kitaptan bir şey
sormayın! Olabilir ki size bir doğruyu anlatırlar, onu tekzip edersiniz ya da
bâtılı anlatırlar, onu da tasdik edersiniz. Eğer Mûsâ (Aieyhisselâm) bugün
yaşasaydı benden başkasına tâbi olma hakkı ona da verilmezdi."[180]
63/260- Abdullah
b. Sâbit'ten (Radıyallahü anh):[181]
Ömer b. Hattab
(Radıyallahü anh) RasÛİLllIah'in
(Sallallahü aleyhi ve sellem) yanma geldi ve dedi ki :
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Kureyza oğullarından bir tanıdığıma uğradım ve bana Tevrat'tan özlü sözler
yazdı, sana onları nakledeyim mi?'
Rasûlullah'm yüzü
değişti.
Abdullah b. Sabit ona
dedi ki:
'Rasûlullah'm
yüzündeki değişikliği görmüyor musun?'
Hz. Ömer :
'Biz Allah'ı Rab,
İslâm'ı din ve Muhammed'i (SaiMiahn aleyhi ve sellem) Rasûl olarak kabul ettik'
deyince, Rasûlullah'm yüzündeki (sıkıntı) açıldı ve şöyle buyurdu :
"Nefsimi elinde
tutan Allah'a yemin ederim ki eğer Mûsâ (Aleyhissetâm) bugün yaşasa ve siz de
ona tâbi olsanız, beni terk etseniz kesinlikle dalâlette (sapıtmış) olursunuz.
Ümmetlerden benim hisseme sizin döneminiz düştü ve peygamberlerden sizin
nasibiniz de benim."[182]
64/261- Ibn
Ebî Nemle (babası) Ebû Nemle el- Ensârî'den (Radıyaliahü anh):[183]
Rasûlullah'ın
(Sallailaha aleyhi ve seîiem) yanında otururken, Yahudilerden biri geldi ve
dedi ki :
Ey Muhammedi Bu cenaze
konuşur mu, ne dersin?' Rasûlullah : "Allah daha iyi bilir" dedi.
Yahudi :
'Ben şehadet ederim ki
o konuşur' deyince de Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Ehl-i kitap size
bir şeyler anlattığında onları ne tasdik edin ne de tekzip edin! Sadece biz
Allah'a, Kitaplarına ve Peygamberlerine iman ettik, deyin, Bu durumda eğer
dedikleri doğruysa tekzip etmemiş, batılsa da tasdik etmemiş olursunuz."
NOT: Bu
bölümde Peygamberimiz (Saiiatlahn aleyhi ve seiiem), Ehl-i kitaptan gelen
bilgiler konusunda dikkatli olmamız gerektiğini ve yorum yapılmamasının daha
doğru olacağını vurgulamaktadır.[184]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Biz senden önce de
kendisine vahyettiğimiz kişiler gönderdik. Eğer bilmiyorsanız uzmanlarına sorun
! ' (Enbiya 21/7).[185]
65/262- Abdullah
b. Amr b. Âs'tan (Radıyaliahü anhümâ):[186]
Rasûlullah'ın
(SaUatiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum : "Benden bir âyet
de olsa başkalarına ulaştırın. İsrail
oğullarından da nakil yapabilirsiniz, sakınca yoktur.
Kim benim
adıma yalan uydurursa
cehennemdeki yerine (şimdiden)
hazırlansın."[187]
66/263- Ebû
Said el- Hudrî'den (Radıyaliahü anh):[188]
(Bu rivayet 56/253
nolu hadiste geçti ve son bölümü konuyla İlgili olduğu için yeniden zikredildi.
Bu rivayetteki ziyâde;)
Peygamberim İz'e
(Sallallahü aleyhi ve sellem):
Ey Allah'ın Rasûlü!
İsrail oğullarından nakiller yapabilir miyiz ?' dedik. Şöyle buyurdu :
"Evet, İsrail
oğullarından da nakil yapabilirsiniz, sakınca yoktur. Onlardan bir şey
aktarırsanız bilin ki yanlarında daha acaib bilgiler de vardır. "[189]
İsrâiliyyat, önceki
ümmetlerden bize ulaşan
bilgiler, demektir, îsrâiîiyyat
konusundaki değişik rivayetlerden anlaşılan:
1- Kur'an ve
Sünnet'e aykırı bilgiler nakledilmemeli,
2- Kur'an ve
Sünnet'e uygun bilgiler de te'kid ya da beyan
için nakledilebilir. Ancak bunun îsrailî bilgi olduğu mutlaka
belirtilmeli ve kaynağı verilmelidir. Kaynaksız ve yerini belirtmeden yapılan
nakiller Müslümanların kendi düşünceleri olarak anlaşılır ve büyük problemlere
yol açar.[190]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Kendisi İslâm'a davet edildiği hâlde Allah'a
karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir !' (Saf61/7).[191]
67/264- Ebû
Hüreyre'den (RadıyaiiaM anh):[192]
RasÛlUİlah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Ümmetimden
yalancı deccallar olacak, sizin ve atalarınızın duymadığı hadisler söyleyecek
(uyduracak). Onların sizi saptırmasından sakının ! "[193]
68/265- Semürab.
Cündüb (Radıyallahü anh):[194]
Hz. Peygamber'den
(Sallallahü aleyhi ve sellem) nakletti:
"Kim yalan
olduğunu bile bile, (uydurulmuş) sözü
hadis diye rivayet ederse o kişi büyük yalancılardandır."[195]
69/266- Muğîre
b. Şu'be'den (Radıyallahü anh):[196]
Hz. Peygamber
(SaUaifohü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Kim yalan/uydurma olduğundan
şüphelendiği bir hadisi benden naklederse o kişi yalancılardan biri olur."[197]
70/267- İbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[198]
Rasûlullah (Saiiaihhu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bildikleriniz dışındaki hadis
rivayetinde dikkatli olun ! Kim benim adıma
bilerek yalan uydurursa
cehennemdeki yerine (Şimdiden).[199]
71/268- Ebû Katâde'den
(Radıyallahü anh):[200]
Rasûlullah'ın
(Saiiaitaha aleyhi ve sellem) bu minberde şöyle konuştuğunu duydum:
"Ey İnsanlar!
Benden çokça hadis rivayetinde dikkatli olun! Benim adıma konuşan ancak doğruyu
nakletsin! Kim de benim söylemediğim sözleri (hadis olarak) uydurursa
cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın."[201]
72/269- EbÛ
Saİd el- Hudrî'den (Radıyallahü anh):[202]
Rasûlullah (Saifoiiahü
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Benden hadisleri
nakledin (ancak) yalan uydurmayın ! Kim benim adıma bilerek yalan uydurursa
cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın. İsrail oğullarından nakil yapabilirsiniz, sakınca yoktur."
NOT: îsrâil
oğullarından nakil yapma konusunda bk. hadis no. 66/263 ve ilgili açıklama...[203]
73/270- Yahya
b. Meymûn el- Hadramî'den:[204]
(Sahabeden) Ebû Mûsâ
el-Gâfikî (Radıyallaha anh), (Sahabeden) Ukbe b. Âmir el-Cühenî'nin
(Radıyallaha anhj minberdeyken Rasûlullah'tan (Saltalfahü aleyhi ve seiiem)
hadisler naklettiğini gördü ve dedi ki:
'Arkadaşınız (dinin)
ya koruyucusu ya da bozguncusudur. Rasûlullah'ın bize en son söylediği
sözlerden biri şuydu:
Allah'ın Kitabına
yapışın! (Meşhur olmak için) benden çokça hadis rivayet eden bir toplulukla
karşılaşacaksınız.
Kim benim adıma
bilerek yalan uydurursa cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın. Kim de
benden bir şey ezberlemişse onu başkalarına nakletsin !"[205]
74/271- Muhammed
b. Kâ'b b. Mâlik'ten:[206]
Biz; 'Rasûlullah
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi, Rasûlullah böyle dedV diye nakiller
yaparken yanımıza Ebû Katade (Radıyallahü anh) geldi ve dedi ki:
'Sımalar değişmiş,
siz ne dediğinizi
biliyor musunuz? Ben Rasûlullah'ın şöyle dediğini işittim:
"Kim benim
söylemediğim sözleri (hadis
olarak) uydurursa cehennemdeki
yerine (şimdiden) hazırlansın."[207]
75/272- İbn
Ömer'den (Radıyaiiahü anhamâ):[208]
RaSÛllllIah (SallaÜahü
aleyhi ve sel/em) ŞÖyİe buyurdu:
"Kim benim
söylemediğim sözleri (hadis
olarak) uydurursa cehennemde
kendisine bir bina yapılır."[209]
Allah Teâlâ buyurdu:
'...Çok kişi
arzularına göre bilgisizce
(toplumu) saptırır. Rabbin, o
haddi aşanları çok iyi bilmektedir' (En'âm 6/119).[210]
76/273- Abdullah
b. Amr b. Âs'tan (Radıyaliahü anhümâ):[211]
Rasûlullah'ın (Sallaliahüaleyhivese/lem)
şöyle dediğini işittim: "Allah
toplumdan ilmi bir
anda söküp almaz.
Fakat âlimlerin (sayısını) azaltır,
hatta hiçbir âlim kalmaz ve
insanlar cahilleri rehber edinir.
Onlar da sorulduğu zaman bilgisizce
cevap verirler. Böylece hem kendileri sapar, hem de başkalarını
saptırırlar."
§Bir diğer rivayette
ise Rasûlullah (Sallaliahü aleyhi ve seiiem)
şöyle
buyurdu:
"Allah bir
topluma ilmi verdikten sonra hemen söküp almaz. Fakat âlimlerin (sayısını)
azaltır. Her âlim vefat ettikçe onunla birlikte olan ilmin bir parçası
kaybolur, sonunda hiçbir âlim kalmaz ve insanlar cahilleri rehber edinir.
Onlara sorulduğunda da bilgisizce cevap verirler. Böylece hem kendileri sapar,
hem de başkalarını saptırırlar."[212]
77/274- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh):[213]
Rasûlullah (Sallaliahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İlmin (kaldırılıp)
yerine cehaletin gelmesi,
içki ve zinanın
da yaygınlaşması kıyamet alâmetlerindendir."[214]
78/275- İbn
Abbas (Radıyaliahüanhümâ) dedi ki:[215]
'Mü'minin
karşılaşacağı en son sıkıntı, ölümdür.
"O gün gökyüzü
erimiş bir maddeye benzer,"[216]
ayetinin tefsirinde (İbn Abbas): "(Gökyüzü) yağ tortusuna
benzetilmektedir" dedi ve ekledi:
"Gece boyunca
secde ederek..."[217]
ayetindeki mânâ; "gece içinde" demektir.
İlmin kayboluşu nedir,
bilir misiniz?
O, âlimlerin
yeryüzünden gidişidir/kaybolmasıdır.'[218]
79/276- Ziyâd
b. Lebîd'den (Radıyaliahü anh):[219]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiaim aleyhi ve sellem) bîr şey anlattı ve ; "Bu şey, ilmin
kaybolduğunda gerçekleşecektir" dedi.
kadar buyurdu:
kuturken Ve °n'ar da k en ,I,m nasıl kaybolur?' dedik. O şöyle
buyurdu:
“Annen seni kaybetsin
ey Ümmü Lebid’in oğlu![220]
Yahudi ve Hıristiyan
Tevrat’ı kişiler haline geldiler, öyle değil mi?...[221]
80/277- Avf
b. Mâlİk'ten (RadıyaUahü anh):[222]
Bir gün Rasûlullah
(Saiiaihhu aleyhi ve seilem) ile birlikte otururken gökyüzüne baktı, sonra
şöyle dedi:
"Bu ilmin
kaldırılma vaktidir."
Ensardan Ziyâd b.
Lebîd isimli biri dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Kur'ân yanımizdayken onu çocuklarımıza
ve kadınlarımıza Öğretirken, ilim nasıl kaldırılır?' Peygamberimiz:
"Medine'de seni
en anlayışlı kişi olarak kabul edersem (cevap ver,)" dedi, sonra da Ehl-i
kitap'ın, yanlarında Allah'ın Kitaplarından ikisi olduğu hâlde sapıttıklarından
bahsetti.
§Cübeyr b. Nüfeyr,
musallada Şeddad b. Evs ile karşılaştı ve bu hadisi Avf dan aldığını nakletti.
Şeddad b. Evs dedi ki:
''Avf doğru söylemiş.
İlmin kaldırılması nedir, sen bilir mısinT
'Hayır, bilmiyorum.'
'O, ilim
kaplarının/sahiplerinin kaybolmasıdır. Hangi ilim önce kaldırılacak, bilir
misİnT
'Hayır, bilmiyorum.'
''Huşu ilmi (önce
kaldırılacak), hâttâ (öyle olacak ki) huşu sahibi birini neredeyse
bulamayacaksın?[223]
81/278- Ebû
Ümâme el-Bâhilî'den (RadıyaUahüanh):[224]
Peygamberimiz
(Saiiai/ahu aleyhi ve seilem), Veda Haccı günü bembeyaz bir deve üzerinde
terkisinde Fazl b. Abbas (Radıyaliahü anh) olduğu hâlde ortaya çıktı ve şöyle
buyurdu:
"İlim sizden
çekilip alınmadan ve kaldırılmadan önce ilim öğrenin! İzzet ve celâl sahibi
Allah şu âyeti indirdi:
"Ey iman edenler,
açıklandığında ağır gelecek konularda (fazla)
soru sormayın. Kur'an
indirilirken sorsaydınız, size açıklanırdı. (Demek
ki) Allah o
konuda sizi serbest
bıraktı. Şüphesiz O affeden ve yumuşak davranandır."
Râvi dedi ki:
'Biz fazla soru sormayı
iyi karşıİamazdık, Allah Peygamber'ine ilgili âyetleri indirirken de (soru
sormaktan) çekinirdik.
Bir bedevinin yanma
geldik ve ona elbise (hırka) vererek kendisini aracı kıldık. Bedevi hırkaya
(tümüyle) sarıldı, hatta hırkanın kenarının sağ kaşı tarafından çıktığını (her
tarafı kapattığını) gördüm.
Sonra bedeviye dedik
ki:
'Hz. Peygamber'e soru
sor!' O da:
"Ey Allah'ın
Peygamberi! Kur'ân yanımızdayken, onun içindekileri öğrenmişken ve
kadınlarımıza, çocuklarımıza, yanımızda çalışanlara öğretirken ilim nasıl
kaldırılır?' deyince Peygamberimiz başını kaldırdı, gazabından dolayı yüzüne
kıpkırmızı bir renk yayılmıştı ve buyurdu ki:
"Annen seni
kaybetsin e mi, (şimdi cevap ver;) şu Yahudi ve Hristlyanlar yanlarında Kutsal
Kitaplar olduğu hâlde, Peygamberlerinin getirdiklerinin bir harfiyle bile
irtibatı olmayan kişiler hâline geldiler, (öyle değil mi?..)
Dikkat et! İlmin
kaldırılması ilmi taşıyan (âlimlerin) yok olmasıyla gerçekleşecektir."
Bu son sözünü
Peygamberimiz (Saiiaiiaha aleyhi ve seitemj üç kere tekrarladı.[225]
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/247.
[2] sened:
Sahih: Müsned, 1/385,
H.no:3651, 1/432, H.no:4|09; Buhârî, İlim, 15; Zekât, 5; Ahkâm, 3; î'tisâm, 13;
Müslim, Salâtu'i-müsâfirîn, 268; İbn Mâce, Zühd, 22, H.no:4208;
İbnti'İ-Mübârek, Zühd, s.353, H.no:994; Hennâd, Zühd, 11/640, H.no:1389; Ebû
Nuaym, Müstahrec, 11/410-411, H.no: 1847-1848; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ,
X/88; Şuabü'l-îmân, VI/73, H.no:7528; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, 111/426,
H.no:5840; Şâşî, 11/182-183, H.no:749-750; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat,
11/200, H.no:1712; Humeydî, 1/55, H.no:99; Ebû Ya'lâ, IX/11, H.no:5078; IX/115,
H.no:5186; IX/147, H.no:5227;
a-İbn Ömer'den
(Radıyallahü anhümâj benzer bir rivayet İçin bk. Müsned, II/8-9, H.no: 4550,11/36,
H.no: 4924,11/88, H.no: 5618, Buhârî, Fezâilü'i-Kur'ân, 20; Halku efâli't-[bâd,
s. 119; Müslim, Salâtu'i-müsâfirîn, 266-267; Ebû Nuaym, Müstahrec, 11/410,
H.no: 1845-'846; Tirmizl, Birr, 24, H.no:1936; İbn Mâce, Zühd, 22, H.no:4209;
İbn Ebî Şeybe, VI/153, H.no:30281; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, IV/188,
H.no:7615; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/27, H.no:8072; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebir, XII/296, H.no:13162; el-Mu'cemü'l-evsat, IIf/126.
H.no:2688; Rûyâm, 11/397, H.no:1389; Ebû Ya'lâ, IX /291, H.no:5417; IX /365,
H.no:5478: IX /401. H.no:5543; Abd b. Humeyd, s.239, H.no:729; Deyfemî.
Firdevs, V/189-190, H.no:7918
b-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) benzer rivayet için bk. Mümed, U/479, H.no; 10166, Buhârî,
Fczâilü'l-Kur'ân, 20; Haîku efâli'l-ıbâd, s. 119; Beyhakî, es-Sünenü'i-kübrâ.
İV/İ89, H.no:7616; Lâlkâl 11/347, H.no:578
c-Abduliah b. Amr b.
eİ-Âs'tan (RadıyaUahu anh) benzer rivayet için bk. Heysemî, Taberânî'nin
el-Mu'cemü'l-kebîr isimli eserinde bu rivayetin varlığını ifade ettikten sonra
hadisin senedinde Ravh b. Salah'ın bulunduğunu, bu zatın ise İbn Adiy
tarafından zayıf, İbn Hıbban tarafından da sika sayıldığını belirtir. Hakim'in
de "sikadır, me'mûndur" dediğini nakleder. Bk. Mecma1, 11/256;
III/IÛ8
d-Semure b. Ciindüb'den
(Radıyallahü anh) benzer rivayet için bk. Heysemî, hadisin Taberânî'nin
el-Mu'cemü'l-kebîr isimli eserinde nakledildiğini belirttikten sonra hadisin
senedinde zayıf sayılan bazı râvîlen'n bulunduğunu, Bezzâr'in zayıf bir senedle
rivayet ettiğini ifade etti. Bk. Mecma\ H/256
e-Yezid b. el-Ahnes'den
(RadıyaUahu anh) benzer rivayet için bk. Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-evsat,
III/375, H.no:2271; el-Mu 'cemü 's-sağir, 1/93. H.no: 125: Müsnedü 'ş-Şâmiyyîn,
U/214, H.no:1212; Heysemî, hadisin Taberânî'nin el-Mu'cemü't-kebîr ve el-Mu 'cemü
'l-evsat isimli eserinde nakledildiğini ve râvîlerinin de sika olduklarını
ifade etti. Bk. Mecma',11/256:111/108
f-Ebû Said el-Hudrî'den
(Radıyallahü anlı) benzer rivayet için bk. Ebû Ya 'lâ, (1/340, H.no: 1085;
Heysemî, hadisin Ebû Ya'la tarafından sahih ricaliyle nakledildiğini, bir
benzerinin de Bezzâr tarafından rivayet edildiğini belirtir. Bk. Mecma\
11/256-257; 111/108.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/247-248.
[4] Sened:
Hasen: Müsned, III/I57,
H.no: 12537: Deylemî, Firdevs, IV/134, H.no:6418; Râmehurmuzî, Emsâlü'l-hadîs,
s.87, H.no:51; Heysemî, "Hadisin senedinde Rişdîn b. Sa'd var, bunun
hakkında delil getirilip getirilmeyeceğinde ihtilaf bulunmaktadır. (Rişdîn b.
Sa'd için bk.31/73.hadis) Enes'in (Radıyallahü anh) talebesi Ebû Hafs (Ömer b.
Abdullah) ise meçhuldür," der. Bk.Mecma\ 1/121, 1/201; Münzirî de aynı
kanaati taşıdığını belirtir. Bk.Terğlb, 1/56, H.no:128.
Heysemî'nin Rişdin için
"zayıftır' dediği yerler için bk. Mecma', 1/60, 89, 214, 265; V/294, 295,
328; VI/13; Vl/319; VÎI/52, 78; VIII/46, 81; IX/79; Heysemî, eserinin bazı
yerlerinde ise "seyyİü'I-hıfz (hafızası kötü)" (1/266); ''kendisiyle
delil getirilip getirilmemesi hususunda ihtilaf vardır" (IX/70);
''ekseriyet zayıflığına hükmetti" (1/58, 209; VIII/223);
"münkeru'i-hadis" (I/İ19); "cumhur, zayıflığı Üzerinde görüş
beyan etti; ancak sika sayan da olmuştur'' (1/160); "Heysem b. Hârice ve
bir rivayete göre Ahmed b. Hanbel sika; diğerleri zayıf saymıştır' (f/242: V/274): "Heysem b.
Hârice sika saydı; Ahmed b.
Hanbel ise "Rikâk/zühd
hadislerinde herhangi bir beis yoktur" dedi; fakat cumhur zayıf
saydı" (U/74; V71I8); "Rikâk/zühd hadislerindeki rivayetleri
hasendir"(X/31) "zayıftır, ancak amellerin faziletleri (Rikâk/zühd
hadisleri) İle ügili rivayetleri kabul edilir" (X/I23, 156);
"hakkında tenkit var; ancak bazıları sika saymışlardır" (11/24;
111/172, 239); "hakkında tenkit var" (11/301; 111/20); "baskın
olan görüşe göre zayıftır" (VU/203); "sika sayıldığı hâlde zayıftır'
(IV/166. 300; V/25, 58, 101, 162; VII/I45); "zayıftır, mütâbaatlarla
kuvvet kazanır" (V/290); "sika sayılmıştır" (IX/I36)gibİ
ifâdelerle Rişdin'i tanıtır.
Bûsirı de Rişdin'in
zayıf olduğunu ifade eder. Bk.Afisbâhu'z-zücâce, İ/60, 67, 76; Bûsirî, Rişdin'i
zayıf sayan âlimlerin isimlerini de verinibn Maîn, Ebû Hatim er-Râzî, Ebû
Zür'a, Nesâî, îbn Hibbân. Cüzcânî, İbn Yûnus, Jbn Sa'd, Ebû Dâvûd, Dârekutnî ve
diğerleri. İbnü'l-Cevzî ise Rişdin'in neslinin de zayıflıkla temayüz ettiğini
söyler: Oğlu Haccâc, torunu Muhammed b. Haccâc, torunun oğlu Ahmed b.
Muhammed...Bk. Bûsirî Misbâhu'z-zücâce, IH/124; İbnü'l-Cevzî,
el-Ilelü'l-mütenâhiye, I/1I5, 354; U/653, 939; İbn Ebî Hatim er-Râzî, Ifel,
1/44; İbnü'l-Cevzî, Ahmed b. Hanbel ve Fellâs'ın da bu zâtı zayıf saydığını
ekler. Bk. el-Ilelü' 1-mutenahiye, 1/53-354; Fakat, Ahmed b. Hanbel kendi
eserinde sika olduğunu vurgular. Bk. el-Ilel ve Ma 'rifetü 'r-ricâl, U/479,
Trc.no:3145;
İbn Hacer, Rişdin'in
zayıf olduğunu söyler ve Ebû Hâtim'in "İbn Lchîa'yı Rişdîn'e tercih
ettiği" görüşünü nakleder. İbn Yûnus'un da: "Dininde sağlam biri idi.
Sonradan gaflete düştü ve ihtilât etti." dediğini kaydetti. Bk. Takrîb,
Trc.no: 1942. Zehebî ise Ebû Zür'a'nın "zayıftır" dediğini
naklederek, hafızasının kötü olduğunu hatırlattı. Bk.Kâşif, Trc. no:I575.
Tİrmizî, âlimlerin bu zatı, hafızasından dolayı zayıf saydığını söyler.
Ek.Tinnizî. Cum'a, 17, H.no:513;
Taharet, 40, H.no:54. (Ahmed Muhammed Şâkir ise Tirmizî'nin bu hadisinin
haşiyesinde, zayıflığının tartışılabileceğini ifade etti.) Tirmizî'nin Sünenincie
bu zâtı zayıf saydığı hadisler için bk.Sifatü cehennem, 4, H.no:258I, 2584; 10,
H.no:2599; Kıraat, I, H.no:2930; Tirmizî, Rişdîn b. Sa'd'ın yer aldığı bir
hadis için de "hasen-garib'' hükmünü verir. Bk.Birr, 31, H.no: 1949;
Tefsir. 9/9. H.no:3093. Bir hadiste ise sadece "hasen" hükmünü verir:
Deavât, 64, H.no:3476. Senedde yer aldığı hâlde herhangi bir hüküm vermediği de
olur. Bk.Kader, 16, H.no:2153. Yahut "garib'" demekle yetinir.
B^Fiten, 79, H.no:2269; Sıfatü'l-cenne, 8, H.no:2540; 23, H.no;2562; Tefsir,
56/3, H.no:3294; 70/1, H.no:3322 (Fakat bu r"vâyet: Sıfatü
cehennem, 4, H.no:258I
ile aynı olduğu hâlde
orada zayıf olduğunu söylemişti)
Suyûtî, hadisin hasen
olduğuna işaret etti. Bk.el~Câmiu 's-sağîr, H.no:2441. Bennâ da bu kanaatte
olduğunu, Suyûtî'nin hükmünü vererek yansıtmaya çalışır. Bk.Bülûğu 'l-emânî,
1/145.
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/248-249.
[6] Sened:
Sahih: Müsmd, IV/399,
H.no; 19464; Hadisin ilk bölümü için bk. Müsned, IV/4I2, 19587 IV/417, H.no:
19630 (Bu rivayetler 19/216.hadiste zikredilecektir); IH/13i, H.no: 12273
("ve eskinû" lafzıyla); III/209, H.no: 13109 (Bu iki rivayet ise
Enes'ten -Radıyaiiahü anlı- sahicidir. Bunlar 19/216.hadiste zikredilecektir);
Müslim, Cihâd, 6-8; Ebu Avâne, IV/2I5, H.no:6558; Ebû Dâvûd, Edeb, 17,
H.no:4835; Ebû Ya'lâ, XIU/306, H.no:7319: Hadisin ikinci bölümü için bk.
Buhârî, İlim, 20; Müslim, Fezâil, 15; Ebû Yala, XIII/296, H.no:7311; Nesâî,
es-Sünenü 'l-kübrâ, 111/427, H.no:5843; Râmehurmuzî, Emsâlü 7-hadîs, s.28,
H.no:12; Ibn Ebî Âsim, 11/437, H.no:903; Lâikûî, 1/78, H.no:87.
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/249-251.
[8] Sened:
Sahih: Müsned, 1/35.
H.no: 232; Ma'mer b. Râşid, Xl/439; Müslim, SalâtÛ'l-mÜsâfirîn, 269; Ibn Mâce,
Mukaddime, 16, H.no: 218; Dâriml Fezâilü'l-Kur'ân, 9, H.no: 2368; Ebû Nuaym,
Müstahrec, II/412, H.no: 1850; Beyhakî, es-Sünenü l-kübrâ, 111/89, H.ııo:4904;
Şuabü '/-îmân, H/549, H.no:2682; Ebû Ya'lâ, 1/186, H.no:211.
[9] Ferâiz, miras ya da farzlar ilmidir.
[10] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/251-252.
[11] Sened:
Sahih: Müsned, III/146, H.no:12420. Benzer rivayet için bk. 111/175,
H.no:12725; 111/286, H.no:13981; III/212, H.no:13150; III/125, H.no:12201;
Buhârî, Âhâd, İ: Müslim, Fezâilii's-sahâbe, 53-55; Tirmizî, Menâkıb, 32,
H.no:3796, (hasen-sahih); İbn Mâce, Mukaddime, 11, H.no:135; Tayâlisî, s.272,
H.no:2038; Abd b. Humeyd, s.399, H.no:1345; Hâkim, Müstedrek, 111/299, Hn.o:5163;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/17, H.no:2I01; İbn Mes'ûd'dan (Radıyaltahü anh)
şahidi için bk. Müsned, 1/414, H.no:3930; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/57,
H.no:8196; Şâşî, 11/232-233, H.no:804.
[12] İlgili rivayetler için bk. Müsned, III/133, H.no:12298;
IH/189, H.no:12901; III/245, H.no: 13497; Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'm
(Radıyallahü anh) "ümmetin emini"" olduğunu ve diğer bazı
sahabenin özelliklerini kısaca ifade eden hadisler için bk. Müsned, 111/184,
H.no:12839; 111/281, H.no:13925;
Tirmizî, Menâkıb, 32, H.no:3790-3791,
(hasen-sahih); İbn Mâce, Mukaddime, U, H.no:154; Abdürrezzâk, XI/225,
H.no:20387. Hz.Ömer'in (Radıyallahü anh) bir vesîle ile Ebû Ubeyde b.
el-Cerrâh'ın (Radıyallahü anh) "ümmetin emmi" olduğunu vurguladığını
ifade eden rivayet için bk. Müsned, 1/18, H.no: 108.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/252.
[13] Sened:
Hasen; Müsned, V/323,
H.no: 22654; Hâkim,"Müstedrek, 1/211, Hn.o:421: Humeydî, 11/268, H.no:286,
Makdisî, Muhtara, VIII/362, H.no:445; Heysemî isnadının hasen olduğunu söyler.
Rk.Mecma', 1/127, VIII/14; Münzirî de bu görüştedir. Bk.Terğîb, 1/64, H.no:169.
Çünkü senedinde Mâlik b. el-Hayr bulunmaktadır. İbn Hıbbân ve Hâkim
"sika" kabul etmiş, Zehebî de Hâkim'in bu görüşünü onaylamış; İbnü'i-Kattân
ise adaletinin sabit olmadığını söylemiş ancak herhangi bir cerh sebebini
belirtmemiştir.
a-Enes'ten (Radıyallahü
anh) şahidi için bk. Tirmizî, Birr, 15, H.no:1919, (Tirmizî, rivayetin garİb
olduğunu belirttikten sonra, bu konuda Ebû Hüreyre, Abdullah b. Amr, İbn Abbas
ve Ebû Ümâme'den -Radıyallahü anhüm- nakillerin bulunduğunu söyler);
b-Abdullah b. Amr b.
el-Âs'tan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Ebû Dâvûd, Edeb, 58, H.no:4943;
Tirmizî, Birr, 15, H.no:1920;
c-İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Tirmizî, Birr, 15, H.no: 1921;
d-Ebû Ümâme'den
(Radtyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/167, 236,
H.no:7703, 7922.
[14] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/253.
[15] Sened:
Sahih: Müsned, 1/306,
H.no: 2791; Tirmizî, İtim, 1, H.no:2645, (Hasen-sahîhtir. Bu konuda Hz. Ömer,
Ebû Hüreyre ve Mııâviye'den -Radıyallahü anhüm- nakiller bulunmaktadır);
Ûârimî, Mukaddime, 24, H.no:23I; Rİkâk, 1, H.no:2709; Makdisî, Muhtara, X/408-409,
H.no:430-431; Taberâni, et-Mu'cemü'f-kebîr, X/323, H.no:10787.
a-Hz.Ömer'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, IV/322,
H.no:3288. Heysemî, Taberânî'nin bu rivayetinde zayıf olan İbn Lehîa'nın
varlığına işaret etti. Bk. Mecma\ I/I21.
b-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. İbn Ebî Şeybe, VI/240, H.no:31047 (mevkuf
olarak); Bezzâr, V/İ17, H.no:I700; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IX/İ5İ,
H.no:8756; X/197, H.no:10445; Heysemî, Taberânî'nin ve Bezzâr'ın bu rivayetinin
sika râvîlerle nakledildiğini ifade etti. Bk. Mecma', 1/121. Münzirî de
isnadında bir bcisin olmadığını belirtir. Bk. Terğîb, 1/50, Rno:10I.
c-Enes'ten (Radıyallahü
anh) şahidi için bk. Rebî' b. Habîb el-Ezdî, Müsned, s.31, H.no:25.
d-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü
anh) şahidi İçin bk. 9/206.hadisin tahrici.
e-Muâviye b. Ebû
Süfyân'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 8/205 ve 10/207.hadislerin
tahrici.
[16] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/253-254.
[17] Sened:
Sahih: Miİsned, IV/92,
H.no:16777. Benzer rivayet için bk. İV/93, H.no:16785; TV/96, H.no: 16821:
IV/97, H.no: 16823; İV/98, H.no:16836 İV/99. H.no:i6852; İV/!01, H.norl6868;
IV/92-93, H.no: 16782; IV/93. H.no:16793; IV/95. H.no:16803; IV/96, H.no:16817;
IV/92, H.no: 16780; IV/93, H.no: 16792; IV/93, H.no:16789; IV/99, H.no:16852
("innemaene hazin"' ilaveli rivayet); Mâlik, Mııvatta', Kader, 8;
Buhârî, İlim, 13; İ'tisâm, 10; Farzu'l-humus, 7; el-Edebü'l-müfred, s.232,
H.no:666; Müslim, Zekât, 98-100; Rebî' b. Habib el-Ezdî, Müsned, s.31, H.no:26;
İbn Ebî Şeybe, VI/240, H.no:31045~31046; İbn Mâce, İlim, 17, H.no:22l; Dârimî,
Mukaddime, 24, H.no:230, 232; Heysemî, Mevârid, 1/49, H.no:82; Ebû Nuaym,
Müstahrec, III/106-107. H.no:2313, 2316: Taberânî, Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/158,
H.no:257; 1/240. H.no:428; 1/431, H.no:758;
11/154, H.no:1095; 11/159. H.no:! 106; el-Mu 'cemü'l-evsat, 11/117, H.no:1436;
V1I/42, H.no:6794; VIII/58, H.no:7957: IX/273, H.no:8614: DC/328, H.no:8766;
el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/321, 329, 330. 338. 342, 344, 348, 367. 369, 371. 385.
386, 389, 391, 395, H.no:729, 755-756, 782-786, 792, 797, 810. 860, 864, 867,
871, 904. 906, 911, 912, 918, 929; Ebû Ya'lâ, XIII/371, H.no:7381; (Heysemî,
Taberânî'nin rivayetinde müphem râvınin ve Ebû Ya'la'nın rivayetinde ise zayıf
sayılan Velid b. Muhammed'ın bulunduğunu ifade etti. Bk. Mecma\ 1/183) Abd b.
Humeyd. s.156, H.no:412; Kudâl Müsnedü'ş-şihâb, 1/225, H.no:346; 11/95,
H.no:954; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, U/264. H.no:1702;IV/226,H.no:4870
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/254.
[19] Sened:
Sahih: Müsned, 11/234,
H.no: 7193 (uzun bir hadisin son bölümü): Ma'merb. Râşid, XI/403; İbn Mâce,
Mukaddime, 17, H.no:220; Ebû Ya'lâ, X/238, H.no:5855; Mu'cem, s.38. H.no:2;
Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, III/425, H.no:5839; İshâk b. Râhûye, 1/400, H.no:439;
Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/224, H.no:345; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, VI/319,
H.no:5424; el-Mıt'cemü's-sağîr, 11/76, H.no:810. Heysemî, Taberânî'nin bu
rivayetinin sahih ricaliyie nakledildiğini ifade etti. Bk. Mecma', i/121.
[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/255.
[21] Sened:
Sahih: Müsned, IV/96,
H.no: 16817-16818; İbn Ebî Âsim, 11/503. H.no:!056; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/339, 366, H.no: 785, 861. Heysemî, Cebele b. Atıyye
hariç, hadisin sahih ricaliyie nakledildiğini, bu zâtın ise sika olduğunu ifade
etti. Bk. Mecma', V/217. Ayrıca 8/205.hadisin tahricine bk.
[22] Bu şekildeki hadisler, vicâde şeklindeki rivayetler
olarak değerlendirilir.
[23] Müsned, IV/92, H.no:16780; IV/93, H.no:I6789;
IV/98-99, H.no: 16845; Taberânl, el Mu 'cemü 'l-kebîr, XIX/350, H.no: 815;
Beyhakî, Şuabü 'l-îmân, VII/280, H.no:10307.
[24] Müsned, IV/93, H.no:16792; IV/101, H.no:16870; Ebu
Avane, IV/507, H.no:7505.
[25] Muhammed b. Ka'b: Hno:16803;IV/98;abd b. Humeyd,
s.:157, H.no:146; Tebarani, el- Mu’cemu’l-kebir, XIX/340, H.no: 787.
[26] Ona salih ameli yanında Allah’ın fazlı ve rahmeti
fayda verir.
[27] Müsned, IV/99, H.no: 16921; Müslim, Zekât, 98; Ebû
Avâne, IV/506, H.no:7504; Taberânı, el-Mu 'cernü 1-kebîr, XIX/370, H.no: 869.
[28] Müsned, IV/101, Ma’mer b. Raşid, XI/303, Nesai Ahmed
eş-Şeybani, V/459, Deylemi, Firdevs, II/183, H.no :2923.
Bu rivayetin ikinci bölümünün
Ümmü Hani bt. Ebi Talib’den XXIV/436, Hno:1067.
[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/255-259.
[30] Sened:
Sahih:Müsned, III/367, H.no:14886.BenzerHeysemi sahih ricaliyle naklettiği belirtir.
a-Ümmü Seleme2den şahidi için bk.Hakim, Müstedrek, III7/271,H.no:5061.
b-Ebû Hüreyre'den
(Radıyaliahü anh) şahidi için bk.II/257, H.no:7487; H/260, H.no:7534; 11/391,
H.no:9056; 11/431, H.no:9533; 11/438, H.no:9618; 11/485, H.no:10244-10246:
H/498, H.no:10418; 11/524-525, H.no:10737; 11/539, H.no: 10898; Buhârî,
Menâkıb, 1; Müslim, Bur, 160; Fezâilü's-sahâbe, l99;Fezâil, 168; Şafiî, Swue«,
s.351, H.no:445; Tayâlisî, s.324, H.no:2476; Dârimî, Mukaddime, 24, H.no:229;
Şâşî, 1/279; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, VI/367. H.no:ll249; Beyhaki, ŞuabüUmân,
11/264, H.no:1701; Ebû Ya'tâ, X/457-458, H.no:6070; XI/438, H.no:6562; Humeydî,
11/451, H.no:1045; îshâk b, RâhÛye. 1/169, H.no: 116; 1/226, H.no:183; 1/436,
H.no:505; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/145, H.no: 196; 1/354, H.no:606; Taberânî,
el-Mu'cemü't-evsat, 1/217, H.no:704; Deylemî, Firdevs, IV/300, H.no:6880.
c-Zeyd b. Ebî Attâb'ın nakline
göre Muâviye'nin (Radıyaliahü anh)
hutbeden naklettiği ilgili bölüm için bk. Müsned, IV/101. H.no: 16868;
İbn Ebî Şeybe, Vl/402. FI.no: 32387; Ebû Amr Osmfin ed-Dânî,
es-Sünenü'l-vâridefı'l-fıten, 11/486, H.no: 195.
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/259-260.
[32] Sened:
Hasen: Müsned, V/196,
H,no: 21612; Tirmizî, İlim, 19, H.no:2682; Ebû Dâvûd, İlim, 1, H.no:3641-3642;
İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:223; Dârimî, Mukaddime, 32, H.no:349; Ebû Hanîfe,
Müsned, s.57; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 11/362-363, H.no:1696-1697; MuhâmiH.
Emâlî, s.330, H.no:354; Taberânî, Müsnedü 'ş-Şâmiyyîn, 11/224, H.no:1231;
Beğavî, Şerhu's-sütrne, 1/275, H.no:129 (garib); Deylemî, Firdevs, 111/74,
H.no:4207. Hadisin hasen olmasının sebebi; İbn Hibbân'ın "Sikât"
isimli eserinde yer almasına rağmen Kesir b. Kays hakkında birtakım olumsuz
ifadelerin bulunuşu ve Asım b. Raca' b. Hayve hakkında da ihtilafın varlığı...
Bazı rivayetlerde Kays b. Kesir, bazılarında ise Kesir b. Kays olarak râvînin
is"1' zikredilmektedir. Cerh ve ta'dîl kitaplarında da her ikisinin de
kullanıldığı ifade edilmektedir. Bir sonraki hadisin tahririne bk-13/210.
[33] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/260.
[34] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/261.
[35] Sened:
Hasen: Müsned, V/196,
H.no: 21612; Tirmizî, İlim, 19, H.no:2682; Ebû Dâvftd, İlim, I, H.no:3641-3642;
İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:223; Dârimî, Mukaddime. 32, H.no:349; Ebû Hanîfe,
Mûsned, s.57; Beyhakî, Şuabü'1-îmân, 11/362-363, H.no:I696-1697; Muhâmiiî,
Emâlî, s.330. H.no:354; Heysemî, Mevârid, 1/176-177. H.no:80; Taberânî,
Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 11/224, H.no:l231; Beğavî, Şerhu's-sünne, 1/275, H.no:129
(garib); Deylemî, Firdevs, 111/74, H.no:42Û7. Hadisin hasen olmasının sebebi
bir önceki (12/209) hadisin lahricinde zikredildi.
Ayrıca Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.Tirtnizî, İlim, 2. H.no:2646, (hasen):
16/213.hadisin tahricine bk. İbn Hıbbân'ın senedinde Âsım'ın hocası Dâvûd b.
Cemil. O'nun da hocası Kesir b. Kays olarak geçer. İbn Ebî Hatim, Dâvûd b.
Cemil hakkında herhangi bir cerh ve ta'dîlde bulunmamıştır. Bu râvîyİ İbn Hacer
zayıf (bk.Takrîb, Trc.no: 1778); Zehebî de sika kabul eder (bk,Kâşif, Trc.no:
1433). Kesir b. Kays hakkında da aynı hükmün verildiğini görüyoruz. Ayrıca İbn
Hacer, "Kesjr" İsminin daha çok kullanıldığım ifade eder: (bk. Takrîb,
Trc.no:5624; Kâşif. Trc.no:4644). Âsim b. Recâ hakkında ise, Zehebî
"suveylih" (salih sayılabilir) hükmünü tercih ederken (bk. Kâşif,
Trc.no:2499); îbn Hacer. "sadûktur, ama hata yapabilir," der. Bk.
Takrîb, Trc.no:3058.
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/261-262.
[37] sened:
Sahih: Müsned, IV/239,
H.no: 18007, Benzer rivayet için bk.IV/239-240, H.no:18011-18013; IV/240, H.no:
18016, IV/241, H.no: 18018. Abdürrezzâk, Musanmf, 1/205, H.no:795; Şafiî, s.
17; Ümm, 1/34-35; Tayâlisî, s. 160, H.no:1165; İbn Ebî Şeybe, 1/162. H.no:
1867; V/2S4, H.no: 26112; Ebû Dâvûd, ilim, 1, H.no:3641; Tirmizî, Deavât, 98,
H.no: 3536. (hasen-sahih); NesâJ, Taharet, 113, H.no:I58; İbn Mâce, Mukaddime,
17, H.no:226 (Bûsirî, son döneminde ihtilât eden Âsim b. Ebi'n-Necûd - Âsim b.
Behdele- haricinde diğer râvîlerin sika olduğunu ifade eder); Dârimî,
Mukaddime, 32, H.no:369; Îbnü'l-Mübârek, s.387, H.no:1096; Heysemî, Mevârid,
1/174-175, H.no:79; Humeydî, 0/389, H.no:881; Saîd b. Mansûr, Sünen, V/119,
H.no:940; Dârekutnl 1/197, H.no: 15; Hâkim, I/180.H.no:341; Makdisî, Muhtara,
VII1/32-34. H.no: 23-26; VIII/36, H.no: 29; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr,
VIII/55-60, H.no:7349-7365. Heysemî, Taberâni'nin rivayetinde zayıf sayılan
Abdulkerim b. Ebü'l-Mehârik'in bulunduğunu belirtir. Bk.Mecma\ 1/123. Âsim b.
Behdele -îbn Ebi'n-Necûd- hakkında İbn Hacer: "Sadûktur, ancak bazen hata
yapar. Kırâatta delildir. Buhârî ve Müslim'in râvîleri arasında bir başka râvî
ile destekli olarak yerini alır." (Bk. Takrîb, Trc.no:3054) Zehebî ise,
"Sıka sayılır. Ancak Dârekutnî hafızasında biraz problemin bulunduğunu
söyler" demiştir (bk. Kâşif, Trc.no:2496).
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/262-263.
[39] Sened:
Sahih: Müsned, VI/22,
H.no: 23851; Ebû Dâvûd, Teracciil, 1, H.no:4I60; Nesâi, Zînet, 7 H.no:5055;
Ahmed eş-Şeybâm, V/350, H.no:2929; Beyhakî, Şuabü 1-îmân, V/227, H.no:6468
Bennâ, senedinin ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bulûğu 't-emânî, 1/151.
[40] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/263-264.
[41] Sened:
Sahih: Müsned, 11/325,
H.no: 8299; Tirmizî, İlim, 2, H.no:2646 (hasen); Ebû Dâvûd, İİim, 1,
H.no:3643); Hâkim, 1/165, H.no:299-300; ibn EbîŞeybe, V/284, H.no:26117.
Suyûtî, hadisin "hasen" olduğuna hükmeder (bk.el-Câmiu 'ssağîr,
H.no:8756); Münâvî ise, hadisin Müslim'de geçtiğine dikkat çekerek (Müslim,
Zikir, 38) bu hükmü Suyûtî'nin bir zuhûlü olarak değerlendirir
{bk.Feyzu'l-kadîr, VI/200). Ayrıca İbn Abbas'tan (Radıyaliahu anhümâ) şahidi
için bk.İbn EbîŞeybe, V/284, H.no:26114. Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahu anh)
şahidi içinde 12-13/209-210. hadislerin tahricine bk.
[42] Müsned, U/252, H.no: 7421; Benzer rivayet için bk.
11/274, H.no: 7687; 11/296, H.no: 7929; 11/404, H.no: 9220; 11/500, H.no: 10444; Müslim, Zikir, 38; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, Vl/27, İbn Hıbbân, 11/119-120, H.no:84, (Heysemî, Mevârid,
1/173. H.no:78); İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:225; Ebû Nuaym, Hılye, VIII/119.
[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi,
Ensar Yayıncılık: 1/264-266.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/266.
[45] Sened:
Sahih: Müsned. IV7266,
H.no: 18255; Benzer rivayet için bk. IV/266, H.no: 18254; IV/266, H.no: 18256;
IV/I62-163, H.no:17420; IV/162, Rno:17414-17415; Müslim, Cennet, 63-64; Nesâî,
es-Sünenü'l-kübrâ, V/26, H.no:8070-807I; Bezzâr, VIII/419, H.no:3491; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebir, XVII/358, H.no:987; XVII/360, H.no:992; XVII/362, H.no:996;
el-Mu 'cemü 'l-evsat, III/206, H.no:2933.
Hakîm el-Esrem,
Tİrmizî'nin Süneninde bir yerde (âdet kam gören kadına yaklaşan kimse ile
ilgili hadiste) zikredilir. Tirmizî o hadis için: "Muhammed (Buhâri) bu
hadisi senedi sebebiyle zayıf saydı" der. Bk.Tahâret, 102, H.no:l35.
Tirmizî, isim zikretmeksizin böyle bir değerlendirme vermektedir. (Buradaki
zayıflık:Ebû Temîme'nin, Ebû Hüreyre'den hadis işilmemesidir.
Bk.et-Târîhu'1-kebîr, 111/16, Trc.no:67; Ibn Adiy, Kâmil, H/219. Trc.no:403;
Ukaylî. Duafâ, 1/317, Trc.no:391) Ahmed Muhammed Şâkir o hadisin haşiyesinde,
İbn Ebî Şeybe'nin İbnü'l-Medînî'ye Hakîm ei-Esrem'in nasıl biri olduğu
sorulduğunda "bize göre sikadır1 cevâbının verildiğini nakleder, Ebû Dâvûd
ve İbn Hıbbân'm (bk.Sikât, VI/215, Trc.no:7432) bu zâtı sika saydıklarını
belirtilerek hadisin sahih oluşunu isbât eder. Nesâî, bu râvî için: "bir
beis yoktur" derken, îbnü'I-Mcdînî: "Bu şahıs bizi âciz
bırakmıştır" der. Bk.İbn Ebi Hatim er-Râzî, et-Cerhu ve 't-ta 'dil,
UT/208, Trc.no:909; Mizzî, Tehzîbü l-kemâl, VII/207. Trc.no:1465; Zehebî, Mîzânü'l-i'tidâl,
11/355, Trc.no:2231; İbn Hacer, Tehzîb, 11/388, Trc.no:7864; İbn Hacer,
"fîhi lîn" ifadesini kullanır. Bk.Takrîb, Trc.no:1481; Zehebî ise,
"sadûkuır" der. Bk.Kâşif, Trc.no: 1208; Görüldüğü gibi, Hakîm
el-Esrem hakkında birtakım olumlu olumsuz tenkitler yapılmıştır. Fakat hadis,
mütâbîleri ile sahih mertebesine yükselir.
[46] Müsned, IV/162, H.no:17414-17415.
[47] Ayrıca Yahya b. Said, Şu'be yoluyla Katade'den rivayet
etmekte ve hadisin bir bölümünü işittiğini bildirmektedir. Affan, Hemmam'ın
rivayetinde; 'çok ahlâksız kişi1 cümlesinin bulunduğunu nakleder, ayrıca
'yalancı ve cimriyi' de ekler.
[48] Lafız olarak ...bir kişi, anlamındadır.
[49] Râvî Yahya burada şüpheli konuştu.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/266-269.
[51] Sened:
Sahih: Müsned, 1/239.
H.no: 2136: Benzer rivayet için bk.I/283, H.no: 2556; 1/365, H.no: 3448; Buhâıl
el-Edebü'l-müfred, s.95, H.no:245; s.447, H.no:1320; Tayâlisî, s.340,
H.no:2608; İbn Ebî Şeybe. V/216, H.no:25379; Taberânî, el-Mucemii'l-kebîr,
XI/33. H.no:10951: Beyhakî, Şuabü'l-îmân, VI/309, H.no:8286; Deylemî, Firdevs,
1II/9, H.no:4003. Heysemî, hadisi Taberâni'nin de rivayet ettiğini, Ahmed b.
Hanbel'in ricalinin sika olduklarını, Leys'İn Tavûs'tan semâmı açıkladığını
beyan etti. Bk.Mecma', VIII/70. Eserinin bir başka yerinde İse Bczzâr'ın da
rivayet ettiğini, senedinde zayıf sayılan Leys b. Ebi Stileym'in bulunduğunu
belirtir Bk.Mecma', 1/131. Ahmed Muhammed Şâkir, Heyscmî'nin Leys b. Ebî
Süleym'i zayıf göstermesini tasvib etmeyerek, sika olduğunu isbat eder (2136.
hadisin tahrİcinde). Bu râvîyi 2136. hadisin tahricinde ele alarak
"sika" olduğunu belirtir, hafızasından dolayı bazıları tarafından
tenkide tabî tutulduğunu, hatta bir kısmının bu tenkitlerinde ileri gittiklerini
ifade ederek, Vekî'yi buna örnek gösterir. Vckî': "Süfyân, Leys'in adını
bile anmaz'1 der, ancak (1199 ve 2l36.hadislerde) ismini bizzat söyler, der.
Sâcî de: "Ebû Dâvûd bu zatın hadislerini Süncn'ine aimadı" der, ancak
îbn Hacer'in Tehzîb İsimli eserindeki "az da oisa Sünen'de hadisleri
vardır' görüşünü naklederek, buna da cevâbını verir. {Müsned, I/l 00 tahkiki)
Buhâri bu zatı cerbetmemiştir. Bk. et-Târîhu 'l-kebîr, IV/I/246.
[52] Lafız olarak "sus!" mânâsındadır, ancak
anlam olarak "susmayı dene!" şeklinde terceme edildi.
[53] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/269-270.
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/270.
[55] Sened:
Sahih: Müsned, III/131, H.no: 12273; Benzer rivayet için bk.HI/209,
H.no: 13109 ("sekkinû" yerine "eskinû" lafzı geçmektedir);
Buhârî, Edeb, 80; el-Edebü'l-müfred, s. 167, H.no:473; Müslim, Cihâd, 4-5;
Eşribe, 71; Tayâlisî, s.280, H.no:2086; Ebû Dâvûd, Edeb, 17, H.no:4835: Dârimî.
Mukaddime, 24, H.no:228; Ebû Avöne, IV/214, H.no:6554; Ebû Ya'iâ, VII/187.
H.no:4172; Îbnü'l-Ca'd, s.212, H.no:1404; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/365.
H.no:624: Heysemî. hadisi Bezzâr'ın da rivayet ettiğini, ricalinin sıka
olduğunu belirtir. Bk.Mecma', 1/61. "Sekkinû" yerine "beşşirû"
lafzının geçtiği kaynaklar: Buhârî. İlim, 11; Meğâzî, 60; Cihâd, 164; Ahkâm,
22; Nesâî, es-Sümnü'l-kübrâ, III/449, H.no:5890; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/365,
H.no:625. Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den (Radıyallahü anh) gelen rivayet için bk.
Müsned, IV/399, H.no: 19464. Ayrıca 3/200.hadise bk. Hz.Peygamber'in (SallaUahü
aleyhi ve sellem) Ebû Mûsâ ve Muâz b. Cebel'i (Radtyallahii anhüm) Yemen'e
gönderirken yaptığı tavsiyelerden biri de, bu rivayette zikredilen lafız
gibidir. Bu rivayetler için bk. Müsned, IV/412, H.no: 19587; IV/4İ7, H.no:
19630; Dârimî, Mukaddime, 24, H.no:228.
[56] Yani "müjdeleyin, tatmin edin !" Bk. Bennâ,
Bulûğu'l-emânî 1/152.
[57] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/270-271.
[58] Sened:
Zayıf: Müsned, V/153,
H.no: 21258; V/İ62, H.no: 21331-21332: Taberânî, el-Mu'cemiVl-kebîr, 11/155,
H.no:1647; Bezzâr, IX/341, I-I.no:3897; Tayâlisî, s.65, H.no:479; İbn Hıbbân,
1/267, H.no:65 (Heysemî, Mevârid, 1/168, H.no:71). Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in rivayetinde
isimlendirilmeyen râvîlerin varlığına dikkat çeker. Bk.Mecma', VHI/263-264.
Müsnedin tahririni Ahmed Muhammed Şâkir'den sonra devam ettiren Hamza Ahmed
ez-Zeyn, 21258.hadis için "zayıf, fakat sahihe hamledilir. Çünkü sika biri
mechûl olan birçok kimseden naklederse bu ittisale hamledilir," derken
21331-21332.hadislerde doğrudan sahih hükmünü verir.
[59] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/271-272.
[60] Sened:
Sahih' Müsned V/341,
H.no: 22786; Müslim, üten, 25 (bu rivayette sahabinin ismi de aç.klanm.şt.rAmr
b. Ahtab Rifâael-Ensâri), Hâkim, IV/533 H.no.8494; Ebû Ya'lâ, XII/237,
H.no:6844; Taberânî, ei-Mucemü'l-kebîr, XVII/28, H.no:46; Ahmed eş-Şeyban,.
TV/199, H.no:2183.
[61] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi,
Ensar Yayıncılık: 1/272.
[62] sened:
Sahih: Müsned, IV/346.
H.no:18946-18947; Benzer rivayet için bk.IV/178, H.no:17541; Müslim, Tevbe,
12-13; Tirmizî, Sıfatü'l-kiyâme, 59, H.no: 2514, (hasen-sahih); İbn Mâce, Zühd,
28, H.no:4239; İbnü'l-Mübârek, Zühd, s.380, H.no:1075; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-tebîr, IV/11, H.no:3490; Ahmedeş-Şeybânî, 11/406, H.no:1201;
Beyhakî, Şuabü 'l-îmân, 11/23, H.no:1059; Deylemî, Firdevs, V/397, H.no:8540.
Hadisin Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh) Şahidi: Müsned, 11/304-305. H.no:8030;
Tirmizî, Sıfatü'l-cenne, 2, H.no:2526; Humeydî, H/486, H.no:1150; Tayâlisî,
s.337, H.no:2583; Abd b. Humeyd, s.415, H.no:1420; Ishâk b. Râhıîye, 1/318,
H.no:301. Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh) şahidi için bir sonraki hadisin
tahricine bk.(23/220).
[63] Buradaki "sâaten ve sâaten" cümlesinden
"Ey Hanzala vaktinin bir kısmını Allah için, bir kısmını eşin ve
çocukların (ailen) için, bir kısmını da diğer dünyalık işler için
kullanırsın/harcarsın" anlamı da anlaşılır.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/272-273.
[64] Sened:
Sahih: Müsned, III/I75,
H.no: 12732; Makdisî, Muhtara, V/13-14, H.no:l615; V/138-139, H.no:I762;
VII/63-64, H.no:2469; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, HI/129, H.no:2696; îsmâilî,
Mucemü şüyûhı Ebî Bekr, 1/418-419, H.no:80; Ebû Ya'lâ, V/378, H.no:3035; VI/58,
H.no:3304; Heysemî, hadisin Bezzâr tarafından rivayet edildiğini belirttikten
sonra râvîlerin sika olduklarını söyier. Bk.Mecma', X/308, 310. Bennâ,
senedinin ^ceyyid" olduğunu belirtir. Bk.Büiûğu'l-emâm, 1/154. Kâtib
Hanzala (et-Temîmî el-Üscyyidî) ve Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anhümâ) şahidi
İçin bir önceki hadise bk. (22/219).
[65] Yani vaktiniz...
[66] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/274.
[67] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/274.
[68] Sened:
Sahih: Müsned, V/219,
H.no: 21804; Mâlik, Muvaita', Selâm, 4; Buharı, İlim, 8; Salât, 84; Müslim,
Selâm, 26; Tirmizi, îsti'zfin, 29, H.no: 2724, "hasen-sahih" (Burada
sahâbinin ismi de belirtilmiştir: Haris b. Avf); Nesâî' es-Sünenü'l-kübrâ,
III/453, H.no:5900; Beyhakî, es-Sünenü'I-kübrâ, III/231, 234, H.no:5683, 5698;
Ebû Ya'lâ, 111/33, H.no:I445; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IH/249, H.no:3308;
Rebî' b. Habîb el-Ezdî, Müsned, s.33, H.no:31.
[69] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/275.
[70] Sened:
Sahih: Müsned, V/384.
H.no: 23156. Benzer rivayet için bk.V/401, H.no:23299; Tirmizl Edeb, 12, H.no:
2753, "hasen-sahih" (Burada sahâbînin ismi de belirtilmiştir: Lâhık
b. Humeyd); Hâkim, 1/314, H.no:7754; Bezzâr, VII/359, H.no:2957; Deylemî,
Firdevs, 11/121, H.no:2635. Lanetin bizzat Rasûlullah (Sallaliahu aleyhi ve
sel/em) tarafından yapıldığını ifade eden rivayet için bk.
Müsned, V7398, H.no:
23269 (Bu rivayette Haccâc, Şu'be'den Ebû Miclez'in Huzeyfe'ye yetişmediğini
nakleder); V/40I. H.no: 23299; Tayâlisî, s.58. H.no:435; Ebû Dâvitd. Edeb, 14,
H.no:4826; Bcyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 111/234-235, M.no:5699, 5701.
[71] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/275-276.
[72] Sened:
Sahih: Eser, iki
bölümden ibaretttir. Birinci bölüm: Müsned, 1/190, H.no: 1651 (Senedinin
kopukluğu sebebiyle zayıftır. Ancak, hadisin pek çok şâhid ve mütâbii vardir);
îbnü'f-Mübârek, Zühd, s.338, H.no:952; Dârimî, Mukaddime, 34, H.no:383-387 (Bu
iki kaynakta zikredilen hadisin senedinde Şchr b. Havşeb bulunmaktadır. Şelır
b. Havşeb hakkında geniş bilgi için bk.4/4.hadİs). Ahmed b.Haııbel Müsned'de
"zekerahû -hadisin devamını zikretti-" ifadesi i!e kisallmada
bulunmuştur. Bu sebeple hadisin geri kalan kısmı Dârimî'nin Sünen'indc
zikredilmektedir:
Eser, şu sahâbîlerden
merfû olarak da rivayet edilir:
a-Huzeyfe'den
(RadıyaUahü anh): Bk.İbn Mâce, Mukaddime, 23, H.no:259, (Bûsıri. isnadının
zayıf olduğunu söyler);
b-Ebû Hüreyre'den
(RadıyaUahü anh): Bk.İbn Mâce, Mukaddime, 23, H.no:260, (Bûsırî, bunun da
isnadının zayıf olduğunu söyler);
c-İbn Ömer'den
(Radıyallahü anhiimâ): YSk.îbn Mâce, Mukaddime, 23, H.no:253, (Bûsıri, bunun da
Hammâd ve Ebû Kerib el-Ezdî sebebiyle isnadının zayıf olduğunu söyler).
d-Câbir'den (RadıyaUahü
anh) sahih olarak rivayet edilen hadis:
"İlmi, âlimler
arasında Övünç, câhiller arasında gurur ve gösteriş, oturumlarda da seçkinlik
sahibi olabilmek için öğrenmeyiniz. Kim bu niyetlerle ilim öğrenirse cehennem
ateşi onun için tam bir cehennem olacaktır." Bk. İbn Mâce, Mukaddime, 23,
H.no:254. Heysemî, Mevârid, 1/187-188, H.no:90; (Bûsiri Zevâid'de râvîlerinin
sika olduklarını, İbn Hıbbân ve Hâkim'in sahihlerinde bu hadisi naklettiklerini
ifade etti).
e-Ka'b b. Mâlik'ten
(RadıyaUahü anh) şahidi için bk.Tirmizî, İlim, 6, H.no:2654 (garib, aynı
zamanda İshak b. Yahya pek kuvvetli değildir, hafızası sebebiyle tenkide maruz
kalmıştır);
f-îbn Mes'ûd'un
(RadıyaUahü anh) sözü olarak da nakledildi: Bk.Dârimî, Mukaddime, 27, H.no:261;
34, H.no:373;
h-Mekhûl'ün sözü olarak
gelen rivayet için bk. Dârimî, Mukaddime, 34, H.no:379; MekhûFün,
Hz.Peygamber'den (Sallaliahu aleyhi ve sellem) mürse! olarak bir rivayeti de
bulunmaktadır: Bk. Dârimî, Mukaddime, 34, H.no:380.
Bennâ, bu eserin
yukarıda ismini zikrettiğimiz sahâbilere ek olarak, Saîd b. Mansûr'un
Sünen'inde Enes'ten (RadıyaUahü anh) de bîr rivayetin bulunduğunu, her biri
için ayrı ayrı tenkitlerin varlığını belirttikten sonra "Tariklerin
çokluğu birbirlerini destekler" ifadesini kullanır. Bk.Bülûğu'l-emânî,
1/156.
İkinci bölüm: Müsned, 1/190, H.no: 1651; Ebû Dâvûd, Edeb, 35, H.no:4876;
Şâşî, 1/246, H.no:208; Beyhakî, es-SünenüH-kübrâ, X/241; ŞuabüUmân, W1291,
H.no:6710. Heysemî, ricalinin sika olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VIII/150;
Münzirî de hadisin Bezzâr tarafından da nakledildiğini, Ahmed b. HanbePin
râvîlerinin sika olduğunu ifade etti. Bk. Terğîb, 11/230, H.no:38I0. İkinci
bölümdeki rivayet diğer konularda tekrar zikredilecektir.
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/276-277.
[74] Sened:
Hasen: Müsned, 11/353,
H.no: S624; Benzer rivayet için bk.II/405, H.no: 9232, 11/508, H.no: 10555; İbn
Mâce, Zühd, 15, H.no:4172; Ebû Ya'lâ, XI/275, H.no:6388; Râmehurmuzî, Emsal,
s.92, H.no:57; Beyhakî, Şuabü"l-îmân, 11/269, H.no:I722; 11/287,
H.no:1788; Deylemî, Firdevs, IV/135-136, H.no:6422.
Hcysemî, hadisin
senedinde A1İ b. Zeyd* in bulunduğunu, bu râvînin ise zayıf olduğunu,
kendisiyle delil getirilip getirilmeyeceğinde ihtilafın varlığını ifade etti.
Bk.Mecma \ 1/128; Bûsirî de aynı şeyleri söyler. Bk. Misbâhu 'z-zücâce, IV/228.
Buhârî bu zat hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Bk.et-Târîhu
'l-kebîr, Vl/275, Trc.no:2389: İbn Hacer, bu râvî hakkında "zayıftır"
derken {Bk.Takrîb, Trc.no:4734); Zehebî: "Hadis hafızlarından biridir;
fakat sebt/hâfızası kuvvetli değildir" der ve Dârekutnî'nin bu zat
hakkındaki şu görüşünü nakleder: "O, benim nazarımda leyyin/zayıf olarak
kalacaktır." Bk.Kâşif, Trc.no:3916. İmam Müslim, bu râvîyi (Sabit
cl-Bünâni ile birlikte) mütâbaat açısından eserine almıştır. Bk.Sahih. Cihâd,
100; Tirmizt ise: "Saduktur; ancak bir başkasının mevkuf yaptığı haberleri
merfû yapar" diyerek sadece zaptını tenkit etmiştir. İşte bu sebeple de
bazı âiimler, bu râvînin hadislerini hasen olarak telakki etmişlerdir. Fakat
Tirnıizî, bu râvînin de yer aldığı hadislere "hasen-sahİh" hükmü de
verir. Bk.Sünen, Taharet 80, H.no: 109 (Ahmed Muhammed Şâkir, sika olduğunu;
hakkında tenkitte bulunanların ise delilsiz hareket ettiklerini ifade eder);
Cuma, 39, H.no:545. Ali b. Zeyd için 29/180.hadisin tahricine bk.
Suyûtî hadisin hasen
olduğuna işaret etti. Bk.e\-Câmiu 's-sağîr. H.no:8I39. Münâvî İse Irâkî'nin
hadisin senedinin zayıf olduğunu söylediğini, talebesi Heysemî'nin zayıflık
sebebinin Ali b. Zeyd b. Ciid'ân olduğunu belirttiğini zikretti. Bk.Feyzu
'l-kadîr, V/651.
Ayrıca: senedinde
bulunan Evs b. Hâlid hakkında da tenkit yapılmıştır. Buhârî ve İbn Ebî Hatim
er-Râzî, Evs b. Hâlid İçin herhangi bir cerh veya ta'dîlde bulunmadılar.
Bk.et-Târîhu'l-kebîr, 11/18, Trc.no: 1547; el-Cerhu ve't-ta'ctil, 11/305,
Trc.no:! 136. İbn Hıbbân ise sika râvîler arasında nakleder. Bk.Sikât, IV/44,
Trc.no: 1758.
[75] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/277-278.
[76] Sened:
Sahih: Müsned,
V/182,H.no: 21479; Benzer rivayet için bk.V/186, H.no: 21510-21511; aIIak
°larak): EM Dâvûd. Îlim, H.no:3645; Tirmizt, İsti'zân, 22, sahih, (Hance'mn
Zeyd b" Sâbit'ten (Radıyallahü anh) naklini vererek hadisin
"hasen-ljgUnU^Iİrt:î III/477. H-n°*™ ("Sabit b. Ubeyd, Zeyd b.
Sâbit'ten Atdbd-me^ Sm H-n°:243'
Taberih* el-Mu'cemü'i-kebîr, eS-SmenÜ'M^ VM1I. H,o:,1974; Akmed eŞ-Şeybani,
IV/86, H.no: 2045.
[77] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/278-279.
[78] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/279.
[79] Sened:
Sahjh: H.n/247, H.no:
7361; Benzer rivayet için bk. 11/258, H.no- 7492' 11/313-314 Hno: 8129; 11/428,
H.no: 9491; 11/447-448, H.no: 9742; .1/456, H.no: 9849" 11/467, H.no:
9985; 11/482, H.no: 10204; 11/495, H.no: 10378; 11/508, H.no: 10556; 11/517,
H.no: 10653; Hemmâm, Sahîfe, M.no:31; Buhârî, İ'tisâm, 2 ("zerûnî:' yerine
"deûnî" lafzı ile); Müslim, Hac, 411-412; Fezâil, 131; Tirmizî, İlim,
17, H.no:2679 (Hasen-sahihîir. "zerûnî" yerine "ütrukûnî"
lafzı ile zikredilmektedir); Nesâî, menâsik, 1. H.no:2617; es-Sünenii't-kübrâ,
IÎ/3I9, H.no:3598; İbn Mâce, Mukaddime, 1, H.no:2; Beyhakî. es-Sünenü'l-kübrâ,
1/388, H.no: 1693; IV/253, H.no: 8003; IV/325, H.no: 8398; VII/103, H.no:13368;
İbn Huzeyme, IV/129, H.no: 2508; Ebû Nuaym, Müstahrec, İV/111, H.no: 3108;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsal, III/345-346, H.no:2736; Şâfıî, Müsned, s.272;
Humeydî, 11/477, H.no: 1125; Ishâk b. Râhûye, 1/134, H.no:60; 1/151, H.no:90;
Ebû Yala, XI/195, H.no:6305; XII/28, H,no:6676; İbnü'1-Ca'd, Müsned, s. 176,
H.no:l 136; Lâlkâî, 1/114, H.no:176; Mervezî, es-Süruıe, s.39-40, H.no:124;
Deylemî, Firdevs, 11/241, H.no:3137; Muğîre'den (Radıyallahü anh) şahidi için
bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, VII/Iİ-I2, H.no:6014. Heysemî, Taberânî'n in
bu rivayetinde isimlendirilmeyen bir râvîye dikkat çeker. Bk. Mecma', 1/158.
[80] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/279-280.
[81] Sened:
Sahih: Müsned, I/I76,
H.no: 1520; Benzer rivayet için bk.1/179, H.no: 3 545; Şafiî, Müsned, s.270;
Buhârî, İ'tisâm, 3; Müslim, Fezâil, 133; Ebû Dâvûd, Sünnet. 6, H.no:4610;
Humeydî, 1/37, H.no:67: İbnü'l-Câr'ud, Müntekâ, s.223, H.no:882; Şâşî,
I/158-I59, H.no:96-97; Bezzâr, 111/392, H.no:I084; Ebû Ya'lâ, 11/104-105,
H.no:761-762. Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'in babası ve dedesi (Radıyallahü anh)
kanalıyla benzer bir rivayeti vardır. Bk.Hâkim, 111/725, H.no:6628.
[82] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/280-281.
[83] sened:
Sahih: Müsned, U/387,
H.no: 9004; Benzer rivayet için bk.II/431, H.no: 9531; Müslim, îmân, 215-216;
Ebû Dâvûd, Sünnet, H.no:4721; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, VI/169, H.no: 10497;
İbn Mende, 1/478-482, H.no:352-365; İbn
Ebî Âsim, 1/292, H.no:464-466; Ebû Ya 'lâ. X/446, H.no:6056; Ebû Nuaym,
Müstahrec, 1/202, H.no:347-350: Ebû Avâne, 1/79-80, H.no:233-234, 236-238;
Humeydî, 11/488, H.no:1153; Lâlkâî, 1/120-121, H.no:İ92-195; Enes'ten
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 111/102, H.no: 11934; Buhârî,
İ'tisâm, 3; el-Edebü'l-müfred, s.437, H.no:I286; Müslim, îmân, 217; İbn Mende,
1/483, H.no:366-367; İbn Ebî Âsim, 1/293, H.no:467; Ebû Yala, VII/47,
H.no:3961; VII/5I, H.no:3969; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/203, H.no:351-352; Ebû
Avâne, 1119, H.no:235; Deylemî, Firdevs, III/I71. H.no:4457; Enes'ten
(Radıyallahü anh) rivayeti daha sonra tekrar edilecektir. Ebû Ümâme'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Deylemî, Firdevs, V/98, H.no:7586.
[84] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/281-282.
[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/282.
[86] Sened:
Sahih: Müsned._ 11/282,
H.no: 7777; Benzer rivayetler için bk.II/317. H.no: 8192; 11/331, H nrv 8^8-
ITA87 H ruv 90M- R<-wer hadi*: irin
hWT/^Q Hnn: 10809: Hemmâm, Sahîfe.
H.no:98; Ma'mer b, Râşid, XI/244, Buharı, itisâm, 3; bed'ü'1-halk, 11; Müslim,
imân, 212, 214-217; Ebû Dâvûd, Sünnet, 18, H.no:4721-4722; İbn Mende, 1/481,
H.no:362; Hz.Âişe'den {Allah ondan razı olsun) şahidi için bk. Miisned, VI/257,
H.no:26081;
Ayrıca 19/19. hadise bk.
[87] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/282-283.
[88] sened:
Sahih: Müsned, 11/503,
H.no: 10538; Benzer rivayet için bk. 11/428, H.no:9491; Hadis iki bölümden
ibarettir. İlk bölümün tahrici 29/226.hadiste zikredildi. İkinci kısmın
lahrici: Encs'ten (Radıyalîahü anh) şahidi için bk. Müsned, 111/107, H.no:l
1983; 111/254, H.no:13600; Ma'mer b. Râşid, XI/379-380; Buharı, î'tisâm, 3;
Müslim, Fezâii, 134; Ebû Yala, VI/286-287, H.no:3601: VI/360, H.no:3689: Ebû
Musa'dan (Radıyalîahü anh) şahidi için bk Buhârl n'm, 28; Bezzâr, VIII/146,
H.no:3165; Ebû Ya'tâ, XIIl/288, H.no:7303.
[89] Ama ahlâksızlık yapmazdık...
[90] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/283-284.
[91] Sened:
Sahih: Müsned, IH/107,
H.no:11983; Benzer rivayet için bk. 111/162, H.no:12596; III/254, H.no:13600;
IH/177, H.no:12756; Ma'mer b. Râşid, XI/379-380; Buhâri, İ'tisâm, 3; Müslim,
Fezâil, 134; Ebû Ya'lâ, VI/286-287, H.no:3601; VI/360, H.no:3689; Ahmed
eş-Şeybânî, H/115, H.no:818; Hâkim, III/731, H.no:6651.
[92] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/284-285.
[93] Sened:
Sahih: Müsned, V/435, H.no: 23577, Senedde yer alan müphem sahâbî diğer
rivayette beyan edildi: "Muâviye" Diğer rivayet için bk.V/435, H.no:
23578: Ebû Dâvûd, İlim, 8, H.no:3656; Taberâni, el-Mu'cemü'1-kebîr, XIX/380,
H.no:892; el-Mıı'cemü'l-evsat, IX/137, H.no:8204; Müsnedü'l-Hâris, 1/202,
H.no:62. Bennâ, Ahmed b. Hanbel'in isnadını "ceyyid" olarak kabul
eder. Bk.Bülûğu 'l-emânî, 1/160.
[94] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/285.
[95] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/286.
[96] Sened:
Sahih: Müsned, 1/330,
H.no: 3057; Abdürrezzâk, 1/223, H.no:867; Ebû Dâvûd, Taharet, 125, H.no:337;
İbn Mâce, Taharet, 93, H.no:572 (Bûsirî, İbn Mâce'nin isnadının munkati olduğunu
belirtir); Dârimî, vudû\ 70, M.no:758; Hâkim, 1/285-286, H.no:630-63I;
Dârekutnî, Sünen, 1/190-191, H.no:4, 7; Taberânî, el-Mu'cemü'1-kebir, XI/194,
H.no:11472; Ebû Ya'lâ, IV/309, H.no:2420; Câbir'den (Radıyallahü anlı) şahidi
için bk.Ebû Dâvûd, Taharet, 125, H.no:336; Dârekutnî, Sünen, 1/189, H.no: 3;
Beyhakî, es-Sünenü'I-kübrâ. 1/227-228, H.no:10I6. 1018; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb,
11/191. H.no:1163; Deyiemî, Firdevs, 11/357, H.no:3595; Hz. Ali'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.Ahınedes-Şeybânî, V/449, H.no:3f 30; Kudâî,
age., 11/190, H.no:I161; Deyiemî, Firdevs, i/343, H.no:1371; Zeyd b. Enis'ten
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Abdürrezzâk, 1/225, H.no:873.
[97] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/286.
[98] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/287.
[99] Sened:
Sahih: Müsned, İl/263,
H.no: 7561, Benzer rivayet için bk. IT/305, H.no: 8035, 11/296, H.no: 7930,
11/344, H.no: 8514, 11/353, H.no: 8623; 11/495, H.no: 10370; Ebû Dâvûd, İlim,
9, H.no:3658; Tirmizî, İlim, 3, H.no: 2649 (hasen); İbn Mâce, Mukaddime. 24,
H.no:26L 266; Hâkim, 1/181-182, H.no:344-345; İbn Hıbbân, 1/154, H.no:95
(Heysemî, Mevârid, 1/198, H.no:95); Taberânî, el-Mu cemü'l-evsat, IV/29,
H.no:3529; IV/335, H.no:3322; el-Mu'cemûS-sağîr, 1/112, H.no:160; 1/198,
H.no:315; 1/275, H.no:452; Beyhakî. Şuabü'l-îmân, 11/275-176, H.no:1743-1745;
Suyûtî, sahih olduğunu remzetti. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:8732.
a-İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu 'cenrii '1-kebîr, XI/145,
H.no:11310; Ebû Yala, IV/458, H.no:2585; Heysemî, Ebû Ya'lâ'nm râvîlcrin sahih
ricali olduklarını söyler. Bk.Mecma', 1/163.
b-Abduüah b. Amr b.
Âs'tan (Radıyallahü anhümâ) şahidi İçin bk. İbniV'I-Mübarek, s. 119, H.no:399:
Hâkim. 1/182, H.no:346; İbn Hıbbân, 1/154. H.no:96 (Heysemî, Mevârid, 1/198,
H.no:96); Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, VI/187, H.no:5027; Heysemî, el-Mu
'cemii'l-kebîr'de de nakledildiğini ve râvîlerin sika olduklarını belirtir.
Bk.Mecma', 1/163.
c-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, eî-Mu'cemü'l-kebîr, X/102,
H.no:10089. Heysemî, el-Mu'cemü'l-evsat'fa da nakledildiğini ancak scnedierinde
zayıf râvîlerin bulunduğunu .söyler. Bk.Mecma', 1/163.
d-îbn Ömer'den
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, İV/183.
H.no:3921. Heysemî. senedinde zayıf bir râvînin bulunduğunu ifâde eder.
Bk.Mecma\ 1/163.
e-Enes'ten (Radıyallahü
anh) şahidi için bk. İbn Mâce. Mukaddime, 24, H.no:264 (Bûsiri, bu rivayetin
zayıf olduğunu söyler.)
f-Ebû Saîd el-Hudrî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. İbn Mâce, Mukaddime, 24, H.no:265 (Bûsiri, bu
rivayette hadis uyduran bir râvînin bulunduğunu söyler.)
g-Talk b.Ali'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 11/191, H.no:l 163;
Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-kebîr, VIII/334, H.no:8251
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/287-288.
[101] Sened:
Sahih: Müsned, 11/499,
H.no: 10424; Dârimî, Mukaddime. 46, H.no:562; Heysemî, hadisi Bezzâr ve Ahmed
b. Hanbel'in rivayet etliğini râvîlerinin ise sika olduklarını ifade etti.
Bk.Mecma', 1/164, 184. Selmân-ı Fârisî'nin Ebu'd-Derda'ya (Radıyallahü anh)
yazdığı bir mektupta "Arşın gölgesinde gölgelenecek sınıflar" dile
getirildikten sonra bu hadis mevkuf olarak yer almaktadır. Bk.İbn EbîŞeybe,
VII/121, H.no:24666.
[102] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/288.
[103] Sened:
Sahih: Müsned. III/231,
H.no: 13354; Benzer rivayetler için bk.HI/120, H.no: 12150; 111/180, H.no:
12792; 111/239, H.no: 13449; Heysemî, Mevârid, 1/141-142, H.no:35; İbn
EbîŞeybe, VII/335, H.no:36576; Müsnedü'UHâris, 1/170, H.no:26; Ebû Ya'lâ,
VII/69, H.no:3992; VII/72. H.no:3996; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, U/283, H.no:1773;
IV/249, H.no:4965; IV/250, H.no:4967; İbn Ebi Âsim, Zühd, s.65; Heysemî, bu
hadisi Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî'nin Evsafında naklettiğini Ebû Ya'lâ'nın
senedİerinden birinin sahih ricali olduğunu söyler. Mecma', VII/276; Hcysemî
burada Ahmed b. Hanbel'in rivayetine değinmemiştir. Bezzâr'ın Müsnedinde Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh) de şahidi olduğu ifâde edilmektedir. Bk. MünzirL
1/67-68; IV/246-247, H.no:5534;
Burada zikredilen
hadisin senedinde Ali b. Zeyd (b. Cüd'ân et-Teymî el-Basrî el-Kuraşî) vardır.
Heysemî, bir başka hadisi değerlendirirken, senedinde Ali b. Zeyd'İn
bulunduğunu, bu râvînin ise zayıf olduğunu, kendisiyle delil getirilmesinde
İhtilafın varlığım ifade eder. Bk.Mecma'. l/l 28; Bûsiri de aynı şeyleri
söyler. Bk. Misbâhu 'z-zücâce, IV/228. Buhâri bu zat hakkında herhangi bir
değerlendirme yapmamıştır. Bk.et-Târîhu 'l-kebîr, Vl/275, Trc.no:2389; İbn
Hacer, bu râvî hakkında "zayıftır" derken (Bk.Takrîb, Trc.no:4734);
Zehebi: "Hadis hafızlarından biridir; fakat sebt/hafızası kuvvetli
değildir" der ve Dârekutnî'nin bu zat hakkındaki şu görüşünü nakleder:
"O, benim nazarımda leyyin/zayıf olarak kalacaktır." Bk.Kâşif,
Trc.no:3916. İmam Müslim, bu râvîyi (Sabit el-Bünâni ile birlikte) mütâbaat
açısından eserine almıştır. Bk.SahiK Cihâd, 100; Tirmizî ise: "Saduktur;
ancak bir başkasının mevkuf yaptığı haberleri merfû yapar" diyerek sadece
zaptını tenkit etmiştir. İşte bu sebeple de bazı âlimler, bu râvînin
hadislerini hasen olarak telakki etmişlerdir. Fakat Tirmizî, bu râvînin de yer
aldığı hadislere "hasen-sahih" hükmü de verir. Bk.Sünen, Taharet, 80,
H.no:109 (Ahmed Muhammed Şâkir, sika olduğunu; hakkında tenkitte bulunanların
ise delilsiz hareket ettiklerini ifade eder); Cuma, 39, H.no:545. Ali b. Zeyd
için 29/180.hadisin tahricine bk. Hadisin diğer senedleri ve şahidi dikkate
alınırsa sahih olduğu ifade edilebilir.
[104] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/289.
[105] Sened:
Zayıf: Müsned, V/155.
H.no: 21268; Heysemî, isimlendirilmeyen bir râvînin bulunduğunu söyler.
Bk.Mecma ', 1/127; Ebû Hilreyre'den (RadıyaUahü anh) şahidi için bk. Tirmizî,
Fiten, 79, H.no:2267 (garib):Suyûtî, Tİrmizî'nin bu rivayeti için "zayıf
işareti koymuştur. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:2542; Münâvî ise, İbnü'l-Cevzî'nin
bu rivayete vâhî hadisler içinde yer verdiğini, Nesâî'nin de münker olarak
addettiğini belirtir. Bk.Feyzu 'l-kadîr, 11/705; Hakîm b. Hızâm'dan (RadıyaUahü
anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü't-kebîr, M/197, H.no:3111; İbn
Mes'ûd'dan (RadıyaUahü anh) mevkuf olarak da nakledilir. Bk. Taberânî, el-Mu'cemü't-kebîr,
IX/108, H.no:8566; Hennâd, Zühd, U/355, H.no:670; Heysemî, Mecma', X/249.
[106] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/290.
[107] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/290.
[108] Sened:
Sahih: Müsned, V/207,
H.no: 21697; Benzer rivayet için bk.V/205, H.no: 21681; V/206, H.no: 21691;
V/209, H.no: 21716; Buharı, Bed'ül-hatk, 10; Müslim, Ztihd, 51; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, X/94; Şuabü'l-îmân, VI/88, H.no:7568; İbnü'l-Merzübân,
Müsnedü Üsâme, s.13 1-133, H.no:52; s. 135, H.no:54; Humeydî, 1/250, H.no:547.
Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahü anh) şahidi için bk. Deylemî, Firdevs, V/460,
H.no:8753.
[109] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/290-292.
[110] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/292.
[111] Sened:
Sahih: Müsmd, 11/338,
H.no: 8438; Ebû Dâvûd, İlim, 12, H.no:3664; İbn Mâce, Mukaddime, 23, H.no: 252
(Bûsırî, Dârekunî'nin Ilel'inden nakil yaparak "Ebû Talha Abdullah b.
Abdurrahman birinden, o da Salim oğullarından mürsel olarak Hz. Peygamber'den
(SaÜallahü aleyhi ve seilem) rivayet eder. Mürsel olan bu rivayet doğruya daha
yakındır" der. Bk.Misbâhu'z-zücâce, 1/39) Dârimî, Mukaddime, 27, H.no:263
(Ebû Talha Abdullah b. Abdurrahman'dan mürsel olarak Hz. Peygamber'den
(SallallaM aleyhi ve seilem) rivayet eder.) İbnü'l-Mübârek, Zühd, s.15,
H.no:44; İbn EbîŞeybe, V/2S5, H.no:262I7; Heysemî, Mevârid, 1/186-187, H.no:89;
Hâkim, 1/160, H.no:288 ("Sika râvîleri olup, sahih bir hadistir"
der); Ebû Yala, Xî/260, H.no:6373; Beyhakî, Şuabü'i-îmân, 11/282, H.no:1770.
[112] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/292.
[113] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/293.
[114] Sened:
Sahili: Müsned, V/183,
H.no: 21482; 77/-/mz;, İlim, 7. H.no:2656 {Hascndir. Hadisin sadece ilk bölümü
nakledilmiştir); Ebû Dâvûd, İlim, 10. H.no:3660; İbn Mâce, Mukaddime. 18.
H.no:230; Zühd, 2, H.no:4I05; Dâriml Mukaddime, 24, H.no:235; Heyscmî, Mevârid.
1/169, H.no:72; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/40-41, H.no:I0-12; Makcîisî, Muhtara,
Vl/307-308, H.no:2329; (Dârekutnî, hadisin son bölümünde ızdırab bulunduğunu
ifade eder.) Beyhakî, İ'tikâd, s.245: Taberânî, el-Mu 'cemü '/-kebîr, V/I43,
H.no:4890; V/I54, H.no:4924-4925; ibn EbiÂsım, 1/45, H.no:94;
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Mcs'ud'dan
(Radıyallahü anlı): Müsned, \İA1>1, H.no: 4157; Şafiî, Müsned, s.240;
Humeydî, 1/47. H.no:S8; Tirmizî, İlim, 7, H.no:2657 (Hasen-sahih); 2658; İbn
Mâce, Mukaddime. 18, H.no:232; İbn Hıbbân, 1/143-144, H.no:66. 69, H.no:6S
"rahımallâhü" lafzıyla (Heyscmî. Mevârid, 1/171, H.no:74); Bezzâr,
V/382, H.no:2014; V/385. H.no:20I8-2019: Şaşı. 1/314-315, H.no:275-27S;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, H/179-180, H.no:1326; Vr/84. H.no: 5175; Saydâvî.
Mu'cemü's-şüyûh, s.83, 315; Ebû Yala, IX/62, H.no:5126; IX/I98, H.no:5296.
b-Cübeyrb. Mut'ım'den
(Radıyallahü anlı): (Bir sonraki hadis: 44/241) c-Nu'mân b. Beşîr'den
(Radıyallahü anhy. Hâkim, 1/164. H.no:297; Heysemî, hadisi Taberânî'nin
Kebîr'İnde rivayet ettiğini fakat senedinde İsâ el-Habbât'in bulunduğunu bu
zatın ise münkenrl-hadis olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/138;
d-Ebu'd-Derdâ'dan
(Radıyallahü anh): Darımı, Mukaddime, 24, H.no:236; Heysemî, hadisi Taberânî'nin
Kebîr'İnde rivayet ettiğini fakat senedinde Buhârî'nin "hadisi
münkerdir" dediği Abdurrahman b. Zeyd'in bulunduğunu söyler. Bk, Mecma'.
1/137:
e-Ebû Said el-Hudrî'den
(Radıyallahü anh): Taberânî. Müsnedü's-Şâmiyyîn, 11/260. H.no:l302: Deylemî,
Ffrdevs, IV/279, H.no:6825; Heysemî, "Bezzâr tarfindan rivayet olunduğunu,
ricalinin sika olduğunu" belirtir. Bk. Mecma7,1/137;
f-Câbir'den
(Radıyallahü anh): Taberânî, el-Mıı'ceınü'l-evsat, V1/14I, H.no:528S; Heysemî.
hadisi Taberânî'nin Evsat'inda rivayet ettiğini fakat senedinde Muhammed b.
Mûsâ el-Berberî'nin bulunduğunu, bu zatın ise Dârekutnî tarafından kuvvetli
bulunmadığını belirtir. Bk. Mecma', I/!38;
g-Muâz b. Cebel'den
(Radıyallahü anh): Taberânî, el~Mu'cemü'!-kebîr, XX/82, H.no:155:
el-Mu'cemü'1-evsai, VII/400, H.no:6777; Viir/458. H.no:7949; Kudâî,
Müsnedü's-sihâb, Ü/307. H.no:1422; Ebû Nuaym, Müsiahrec, 1/41. H.no:I3;
Heysemî. hadisi Taberânî'nin Evsat ve Kebîr'İnde rivayet ettiğini fakat
senedinde Amr b. Vâkid'in bulunduğunu bu zatın ise yalancı ve münkeru'l-hadis
olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/138;
h-Enes b. Mâlik'ten
(Radıyallahü anh) (Mina'da Mescid-i Hayf hutbesi): Müsned, 111/225. H.no:
13283; Ebû Hanîfe, Müsned, s.253; İbn Mâce, Mukaddime, 18, H.no:236; Taberânî,
el-Mu'cemü'/-evsat, X/202, H.no:9440; Heysemî, hadisi Taberânî'nin Evsafında
rivayet ettiğini fakat senedinde zayıf olan Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'in
bulunduğunu söyler. Bk, Mecma', 1/138;
ı-Nu'mân b. Beşîr'in
(Radıyallahü anh) babasından rivayeti: Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/40. H.no:9; Heysemî.
hadisi Taberânî'nin Kebîr'İnde rivayet ettiğini fakat senedinde Muhammed b.
Kesîr el-Kûfi'nin bulunduğunu bu zatın Buharı vd. tarafından zayıf sayıldığını,
İbn Maîn'in de bu kanaatta olduğunu ifade etti- Bk. Mecma', 1/138;
İ-Ebû Kırsâfc Haydara
b. Hayseme'den (Cendere b. Hayşene el-Leysî'den) (Radıyallahü anh): Taberânî.
el-Mu 'cemü '/-evsat, IV/74, H.no:3096; Mu'cemü's-sağîr, 1/189, H.no:300;
Heysemî, hadisi Taberânî'nin Evsal ve Sağîr'inde rivayet ettiğini fakat
senedinde cerh ve la'dîlin yapıldığı bir râvînin bulunmadığını belirtir. Bk.
Mecma ', I/I38;
k-Sa'd b. Ebî
Vakkâs'tan (Radıyallahü anh): Taberânî, el-Mu 'cemü '/-evsat, VIII/13,
H.no:7DI6; Heysemî, hadisi Taberânî'nin Evsafında rivayet ettiğini fakat
senedinde Saîd b. Abdullah'ın bulunduğunu ve bu zat hakkında olumlu veya
olumsuz herhangi bir değerlendirmeye rastlamadığını söyler. Bk. Mecma',
1/138-139;
1-Ebû Bekre'den
(Radıyallahü anh) mânâ rivayeti için bk. İbn Mâce, Mukaddime. 18, H.no:233;
m-İbn Ömer'den
(Radıyallahü anhümâ): Taberânî, Müsnedil 'ş-Şâmiyyin, 1/291, H.no:508;
n-Ubeyd b. Umeyr (Ömer)
babası Umeyr (Ömer) kanalıyla yaptığı rivayet: Taberânî, el-Mu 'cemü 1-kebîı;
XVII/49, H.no:106; Mu'cemü'Z-evsal, VII/505. H.no:7000; Heysemî, hadisi
Taberânî'nin Kebîr'İnde rivayet ettiğini ricalinin sika olduğunu fakat
senedinde Taberânî'nin şeyhi Muhammed b. Nasr'ın bulunduğunu ve bu zat hakkında
olumlu veya olumsuz herhangi bir değerlendirmeye rastlamadığını söyler. Bk.
Mecma \ 1/137-138.
[115] Dünyalık kendisine düşük ve alçalarak gelir. Bk. Bennâ,
Bulûğu 'l-emânî, 1/165.
[116] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/293-295.
[117] Sened:
Sahih: Müsned, IV/80,
H.no: 16683; Benzer rivayet için bk.IV/82, H.no: 16699 (Bu rivayet munkatıdır.
Çünkü İbn İshâk bu hadisi Zührî'den işitmemiştİr. Fakat aynı hadis için verilen
ikinci bir sened muttasıldır); Hâkim, 1/162, H.no:294-295; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, [I/126-I27, H.no:!54I-I544; Ebû Ya'lâ, XIII/408. H.no:7413;
Bezzâr, VIII/342-343, H.no:3416-34I7; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 11/307,
H.no:1422; Heysemî, ricalinin sika olduğunu belirtir. Bk. Mecma', 1/138; İbn
Mâce, Mukaddime, 18, H.no:23I (Bûsırî, Abdüsselâm sebebiyle isnadının zayıf
olduğunu söyler. Bk.Misbâhu 'z-zücâce, 1/33); Menâsİk. 76. I-I.no:3056 (İbn
Mâce'nin Nahr (Kurban Bayramının ilk) günü hutbesi başlığı altında tekrar yer
verdiği hadis için Bûsıri, şunları söyler: İbn İshâk'ın tedlisi sebebiyle
isnadının zayıf olduğunu ancak hadisin şâhidleri ile kuvvet kazanarak sahihe
yükseldiğini söyler. Bk.Misbâhu'z-zücâce, III/206). Dârimî, Mukaddime, 24,
H.no:233-234. Dârimî'nin metni şöyledir:
Zeyd b. Sâbit'ten
(Radıyallahü anlı) şahidi için bir önceki hadisin tahricine bk. 43/240.
[118] Hamevî, Mûcemu'l-büldân, V/133.
[119] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/296.
[120] Sened:
Sahih: Müsned. 1/437,
H.no: 4157; Tirmizî, İlim, 7, H.no:2657 (Hascn-sahih); 2658; Şafiî, Müsned,
s.240; Humeydl. 1/47. H.no:88; Ah Mîce, Mukaddime, 18. H.no:232; An ///Aiân,
1/143-144. H.no:66, 69, H.no:68 "rahtmallahü'' lafzıyla (Heysemî, Mevârid,
T/171, H.no:74); Bezrâr, V/382, H.no:20I4; V/385, H.no:2018-2019; ŞâşL 1/3 14-3
15, H.no:275-278; Taberânî, el-Mn'cemü'l-evsat, 11/179-180, H.no:3326: VI/84.
H.no: 5175: Saydâvî, Mu'cemû'ş-şiivûh, s.83, 315; Ebû Ya'lâ, 1X162, H.no:5126;
IX/!98, H.no:5296. Önceki iki hadisin tahricine bk. 43-44/240-241.
Son üç rivayetin
(43-45/240-242.hadislerin) genelinden ortaya çıkan netice: Hadis. Veda Haccında
arefe günü îrâd buyurulmuş, ve birçok sahabe-i kiram tarafından nekiedilmiştİr.
Rivayetlerin bir kısmında İse Mina'daki Mcscid-i Hayf ta Hac hutbesi olarak
sunulmuştur. Hac ibadeti sırasında haccın ve diğer dîni konuların önemi ve
faziletleri konusunda üç ayrı yerde hutbe (veya va'z u nasihat) verilmesi
miistehaptır. Bu nakillerde zikri geçen lafızların, hem Arafat, hem de Mina'da
ifade edilmiş olduğu anlaşılıyor. Yahut, terviye günü Mina'da konaklayan Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellemj arefe günü Arafat meydanına çıkmadan
önce Mina'daki Mescid-i Hayfta gerçekleştirilmiş olabilir. Yukarıda zayıf
rivayetler de zikredildi. Ancak bu rivayetler sahih olanlara gölge düşürmez.
Aksine, zayıf olanlar sahih hadisler sebebiyle kuvvet kazanırlar.
[121] Terccmemİzde Abdürrezzâk kanalıyla gelen rivayeti
tercih ettik. Çünkü, semâyı (hadisin duyarak alınmasını) isbat etmektedir.
"İsbat eden isbat etmeyene tercih edilir," Bu da senedi
kuvvetlendirmektedir.
[122] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/297.
[123] Sened:
Sahih: Müsned, 1/321, H.no: 2947; Ebû Dâvûd, İlim,' 10, H.no:3659; İbn
Hıbbân, 1/140. H.no:62, (Heysemî, 1/172, Mevârid, H.no:77); Hâkim, 1/174,
H.no:327; Makdisî, X/196. H.no:!98; Bcyhakî, es-Sünenü't-kübrâ, X/250;
Müstıedül-Hâris, 1/194, H.no:52; Heysemî, Sâbİt b. Kays b. Şemmâs'tan (Radıyallahü
anh) şahidinin Bezzâr ve Taberânî'nin Kebîr'inde rivayet olunduğunu Abdurrahman
b. Ebî Leylâ'nın Sâbit'ten (Radıyallahü anh) hadis işitmediğini söyler.
Bk.A/ecma', T/137; Taberânî, el-Mu'cemü'I-kebîr, 11/71, H.no:1321; et-Mu 'cemü
'l-evsat, VI/312, H.no: 5664; Deylemî, Firdevs, 11/61, H.no:2342.
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/297-298.
[125] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/298.
[126] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/298.
[127] sened:
Sahih: Müsned, İV/370,
H.no: 19200; Benzer rivayet için bk. IV/370, H no: 19201- IV/372, H.no: 19220;
Ibnü'l-Ca'd, s.26, H.no:68; Tayâlisî, 11/60, H.no:7H; )bn Ebî Şeyb'e, V/293İ
H.no:26225; İbn Mâce, Mukaddime, 3, H.no:25 (Bûsırî, isnadının sahih,
râvîlerinin sika olduklarını ve hepsinin de el-Kütübii's-sitte'de deüi olarak
kabul edildiklerini ifade elti. Rk.el-Misbâhu'z-zücâce, 1/8); Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr. V/169 H no-4978" ibn Asâkir XlX/273.
[128] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/298-299.
[129] Sened:
Sahili: Müsned. IV/433,
H.no: 19779; Bu rivayet bir hadis değildir. Sadece İmran'in ilimdeki gayretine
ve hadis rivâyetİndeki titizliğine işaret eden bir nakildir. Heysemî, senedinde
Ebû Mârûn el-Ğanevî'nin bulunduğunu, bu zat hakkında cerh ve ta'dîl
kitaplarında herhangi bir başlığa rastlamadığını ifade etti. Ek.Mecma\ 1/141.
Fakat Iclî bu râvî hakkında "sikadır" demiştir. Bk.Ma 'rifetü
's-sikâl, 1/203, Trc.no:32; Buharı, bu zata eserinde yer vermiş, cerh ve
ta'dîlde bulunmamıştır. Bk. et-Târîhu'l-kebîr, 1/307, Trc.no::973; İbn Ebî
Hatim, Ebû Zür'ü ve Yahya b. Main'in bu zat hakkında "sikadır"
dediğini nakletti. Bk.el-Cerhu ve'l-ta'dîU H/120, Trc.no:367: İbn Hıbbân
sikaları derlediği eserinde bu zâta yer vermiştir. Bk. Sikât, VI/12,
Trc.no:6513. İbnü'l-Cevzî ise bu görüşlerin tam aksine Şu'be'nin şöyle dediğini
nakletti: "Öne atılıp boynumun vurulması, "Ebû Hârûn bana hadis
nakletti" dememden daha iyidir." Bk.Kitâbüd-duqfâ vel-metrûkîn, 1/42,
Trc.no:90; Zehebî ise bu sözün doğru olmadığını bilakis Şu'be'nin bizzat bu
şeyhten hadis rivayet ettiğini söyicr. BkMîzânü'I-i'tidâl, 1/172, Trc.no:152.
Ahmed b. Hanbel bir başka eserinde Ebû Hârûn el-Ganevî'nin ismini vemiştir.
'ibrahim b. el-Alâ"' Bk.el-Esâmî ve 'l-künâ, s.85, no.243; İbn Ebî Şeybe
de, künyeler başlığı altında ismini vermiştir. Bk.Muşannef, VII/24, no.33935.
[130] Ya da söylediklerine zıt düşen...
[131] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/299-301.
[132] sened:
Sahih: Müsned U\m5,
H.no: 13398; Benzer rivayetler için bk. 111/205, H.no: 13057" 111/250
H-no: 13548; ibn Ebî Şeybe, V/293, H.no:26223; Hakim, m/665. H.no:6456- İhnMüce
Mukaddime. 3, H.no:24 (Bûsırî, hadisin Buhârî ve Müslim'in şartına uygun
olduğunu heHkİ alımın de eserlerinde bu râvîieri delil olarak aldıkların, ifade
etmiş vf: "Ene" \J Malık'in madıyallahü anh) bu endişe, ihtiyat ve
titizliğini daha birçok sahabe de göstermiş meselâ bunlardan biri de ibn
Mes'ûd'dur. (RadyaUaha anh)" demiştir. Bk.eU4hbâhu'^ücâcTml Darimî,
Mukaddime, 28, H.no:282-283; Ebû Ya'lâ, V/227, H.no:2839 (Bu iki eserde sövle h
r piyade de bulunmaktadır: "Enes (Radıyallahü anh) az hadis naklederdi.
Hadis nakledeceği zaman da...”).
[133] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/301.
[134] Meselâ bk. Müsned trc. H.No. 39/39.
[135] Kullandığı lafız şöyledir:
[136] Kullandığı lafız:
[137] Kullandığı lafız:
[138] Kullandığı lafız:
[139] Kullandığı lafız:
[140] Kullandığı lafız:
[141] Kullandığı lafız:
[142] Kullandığı lafız:
[143] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/301-302.
[144] Sened:
Sahih: Müsned, IH/39,
H.no: 11288; Benzer rivayet için bk.
111/46, Hno" 11358- Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu ifade eder.
Bk.Bü/Ûğu 'l-emânî 1/168.
[145] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/302.
[146] Sened:
Sahih: Müsned, VI/1I8.
H.no: 24746; Benzer rivayet için bk. VI/138, H.no: 24958; VI/157, H.no: 25116;
VI/257, H.no: 26087; Bu son rivayetin metni şöyledir:Buhârî, Menâkıb, 23;
Müslim, Fezâilü's-sahâbe, 160; Tirmizî, Menâkıb, 9, H.no:3639 (hasen); Ebû
Dâvûd, İlim, 7, H.no:3655; Ebû Ya'lâ'da Urve hadiseyi kendisi anlatmıştır ve
rivayetin sonunda şöyle bir ziyade de bulunmaktadır:Ebû Ya'Iâ, Müsned, VII/357,
H.no:3493.
[147] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/302-303.
[148] Mâlik, Muvatta', Cihâd, 33; Akdıye, II; Ahmed b.
HanbeL Müsned, V/26, 42, 123; Buhârî, İlim, 30; Vudû', 27, 30, 69; Ezan, 6, 60;
İsti'zân, 13; Daavât, 53; Müslim, Zikir, 79; Ebû Dâvûd, îlim, 6; Nikah, 49;
Talak, 27; Cihâd, 74; Fiten, 1; Tirmizî, Salât, 79, 108; Nesâî, İftitâh, 7;
Hac, 163, 170, 172, 180; İmamet, 23; Kasâme, 24; İbn Mâce, Sıyâm, 8; Edeb, 56.
[149] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/303.
[150] Sened:
Sahih: Müsned, IV/283,
H.no: 18404; Benzer rivayet için bk. IV/283, H.no: 18409; Heysemî, râvîlerinin
sahih ricali olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/154.
[151] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/303.
[152] Müsned, İV/145; EbûAvâne.. J/191, H.no:607: Beyhakî,
Şuabü'l-îmân, IH/20, H.no:2753.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/304.
[153] Sened :
Sahih: Müsned. IH/497,
H,no: 16003; Benzer rivayet için bk.V/425, H.no:23497: Bezzâr, IX/168,
H.no:3718; İbn Hıbbân. 1/140-141. H.no:63 (Heysemî, Mevârid, 1/189, H.no:92);
Heysemî, râvîlerinin sahih ricali olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/150. Suyııtî,
hadis için "sahih" işareti koymuştur. Bk.el-Câmiu 's-sağîr, H.no:699.
[154] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/304.
[155] Sened:
Sahih: Müsned, 1/122,
H.no: 985, İkinci rivayet: 1/122. H.no: 987; Benzer rivayet için bk. Müsned,
1/122, H.no:986; 1/126. H.no:!039; 1/130. H.no:1080-1082; 1/131, H.no:l092;
(Birinci rivayetin ( 985.hadisin) ve lOSO.hadisin senedinde inkıta vardır.
Sebebi ise Ebü'l-Bahterî et-Tâî'nin Hz.Ali'ye (Radıyallahü anh) yetişmemiş
olmasıdır. Fakat diğer rivayetler mevsûl ve sahihtir. Yani Ebü'l-Bahterî, Ebû
Abdurrahman es-Sülemî'den, o da Hz.Ali'den (Radıyallahü anh) nakletmiştir).
Ebü'l-Bahterî Saîd b. Feyrûz et-Tâî. Hz.Ali ve İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü
anhümâ) mürse] olarak rivayette bulunmuştur. Bk.Zehebî, Kâşif, Trc.no: 1946;
Ebû Dâvûd, bu zâtın Ebû Saîd el-Hudrfden de hadis İşitmediğini ifade eder.
Bk.Sünen, Zekât, 2, H.no:I559. Miibârekfûrî, Ebü'l-Bahterî et-Tâî'nin
"sika, sebt" olduğunu; fakat birçok mürsel rivayette bulunduğunu
belirtir. Bk. Tuhfetil 'l-akvezî, IH/458. Dârimî, Mukaddime, 50, H.no:598; İbn
Mâce, Mukaddime, 2, H.no:20; Makdisî, Muhtara, 11/192, H.no:573 {isnadı sahih).
İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1/385, H.no:3645 (Bu
rivayet senedinde inkıta bulunması sebebiyle zayıftır. Zîra, Avn babası İbn
Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) hadis işitmemiştir); 1/415, H.no:3940; Dârimî,
Mukaddime, 50, H.no:597; İbn Mâce. Mukaddime, 2, H.no:19; Ebû Yala, IX/170,
H.no:5259.
[156] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi,
Ensar Yayıncılık: 1/304-305.
[157] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/305.
[158] Sened:
Sahih: Müsned, 111/12,
H.no: 11027; Benzer rivayetler için bk. 111/12, H.no: 11029; III/2I. H.no: i
1101; 111/39, H.no: 11283; 111/56, H.no: 11474; Müslim, Zühd, 72; Dârimî,
Mukaddime, 42, H.no:456; Hâkim, 1/216, H.no:437; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ,
V/10, H.no:8008; Ebû Yala, 11/466, H.no:1288; Deytemî, Firdevs, V/34,
H.no:7375. İbn Hacer, bu hadisin merfû olmadığını, Ebû Saîd el-Hudrî'nin
(Radıyallahü anh) sözü olduğunu söyleyenlerin bulunduğunu belirterek, bu
görüşün Buhâri'ye âit olduğunu ifâde eder. Bk.Fethıı 'l-Bârî, 1/277. Fakat biz,
ne Buhârî'nin eserlerinde, ne de bir başka yerde hadisin mevkuf olarak rivayet
edildiğini bulamadık. Şayet mevkuf olarak rivayet edilseydi, usûl kuralları
gereğince isbat eden rivayet, İsbât edemeyen rivayete mukaddem olacak ve o
tercih ediimesi gerekecekti. (Yani Müslim'in rivayeti hadisin merfû olduğunu
isbat etmektedir.) Heysemî, Bezzâr'ın bu konudaki Bezzâr'dan gelen Ebû Hüreyre
(Radıyallahü anh) rivayetine yer vermiş, senedinde zayıf olan Abdurrahman b.
Zeyd b. Eslem'İn varlığına dikkat çekmiştir. Bk.Mecma \ 1/151. Ayrıca 72/269.
ve bir sonraki hadise bk.
[159] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/305-306.
[160] Sened:
Zayif: Müsned, 111/12,
H.no: 11034; (Benna, konu tasnifi sebebiyle hadisi iki bölüme ayırmıştır.
Buradaki iîk bölümüdür. İkinci bölüm için 66/263.hadise bk.) Heysemî.
"senedinde zayıf olan Abdurrahman b.
Zeyd b. Eşlem var," der. Bk.Mecma', 1/150-151. Zchebî, "zayıf
saydılar" derken (bk.Kâşif, Trc.no:3196); İbn Hacer ise,
"zayıftır" der. (Bk.Takrîb, Trc.no:3865) Tirnıizî ise, Ahmed b.
Hanbel ve Ali b. eî-Mcdînî'nin bu râvîyi zayıf saydıklarını, hatasının çok
olduğunu söylediklerini; Buhârî'nin de "Ben O'ndan hiç hadis almadım"
dediğini nakletti. Tirmizî, Ebû Dâvûd'dan şöyle bir nakilde bulunur:
"(Hocam) Ahmed b. Hanbel'e Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem'i sordum:
"Kardeşi Abdullah'da bir beis yoktur' diye karşılık verdi."
(Tirmizî'nin bütün bu değerlendirmeleri için bk.Tirmizî, Vitir, 11.
H.no:465-466; Zekât 10, H.no:632; Hac, 29, H.no:852: savm, 24, H.no:719).
Hadisin son bölümünün Benzer rivayetler için: Câbir'den (RadıyaUahu anh)
rivayet: Bk./6tt Ebî Şeybe, V/318, H.no:26486. Zeyd b. Eslem'den (RadıyaUahu
anh) rivayet: Bk.Abdürrezzâk, X/311. Ayrıca 66/263 ve 72/269. hadislere bk.
[161] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/306-308.
[162] Geniş bilgi için bk.Müsned trc.66/263. Hadisin
açıklaması.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/308.
[163] Asıl metinde Abdulmuttalib b. Abdullah olarak
zikredilmiş. Ancak, Kesir b. Zeyd'in hocaları arasında böyle bir isme
rastlayamadık. Doğrusunun "Muttalib b. Abdullah b. Hantal olacağı
kanaatindeyiz. Bk.Mİzzî, Tehzîbü 'Î-Kemâl, XXIV/114.
[164] Sened:
Hasen: Müsned, V/182,
H.no: 21471; Ebû Dâvûd, İlim. 3, H.no:3647. Kesîr b. Zeyd el-Eslemî Ebû
Muhammed e!-Medenî, sadûk biridir. Ahmcd b. Hanbel bu zat hakkında "Bir
beis görmüyorum" der. Bk. Mizzî, Tehzîbü 'l-Kemâl, XXIV/114; İbn Hacer,
Ebû Zür'a'nın "sadûk, fîhi lîn" dediğini nakleder. Bk.Kâşîf,
Trc.no:463I. İbn Hacer ise, "sadûktur, bazen hata eder" demiştir. Bk.Takrîb,
Trc.no:3865. "Ebü'l-Hakem Muttalib b. Abdullah b. Hantab'ın hiçbir
sahâbîden hadis işitmem iştir" iddiası bir yana, Hz.Âişe, Ömer, Ebû Mûsâ,
Ümmü Seleme, Ebû Hüreyre, tbn Abbas, Câbir, İbn Ömer, Sehl b. Sa'd, Sa'd b. Ebî
Vakkâs, Seleme b. el-Ekva' ve Enes (Radıyallahü anhüm) gibi sahabeden hadis
naklettiği de bir gerçektir. Zeyd b. Sâbit'ten hadis işittiğine dâir Ebû
Davûd'daki rivayetine bakılabilir. Buna göre senedde inkıta iddiası da
yersizdir. Bk.Müslim, el-Künâ ve'l-esmâ, 1/239, Trc.no:806; İbn Hıbbân. Sikât,
V/450, Trc.no:5667; Mizzî, Tehzîbü'l-Kemâl, XXVIII/81-82; Zehebî, Kâşif,
Trc.no:5483; el-Muktenâfî serdi'l-künâ, 1/196, Trc.no: 1721.
[165] İbn Hacer, Fethu 'l-Bârî, 1/277; Mustafa el-Azâmî,
Studies in Early Hadith Literatuare (Trc. İlk Devir Hadis Edebiyatı), 23-25.
[166] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/308-309.
[167] Sened:
Sahih: Müsned, 11/162.
H.no: 6510; Benzer rivayet için bk.II/192. H.no: 6802; 11/215, H.no: 7020;
11/207, H.no: 6930; 11/215, H.no: 7018 (Bu sonuncu rivayet Düveyd Horasânî'nin
meçhul olması sebebiyle zayıftır. Lafzı:Ebû Dâvûd, İlim, 3, H.no: 3646; Dârimî,
Mukaddime, 43, H.no: 490.
[168] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/309-310.
[169] sened:
Sahih: Müsned, ir/403,
H.no: 9203. Heysemi, senedde bulunan İbn İshâk'm müdellis olduğunu, Amr b.
Şuayb hakkında da tenkitlerin varlığını ifade etti. BkMecma', 1/151. Fakat
hadis, mütâbileri ile kuvvetlenir. İkinci rivayet sahihtir: Müsned, 11/248-249,
H.no: 7383; Buhârî, İlim, 39; Tirmizî, İlim, 12, H.no:2668 (zayıf); Menâkıb,
47, H.no:384! (hasen-sahih); Tahâvî, Şerhu meâni 'l-âsâr, IV/320; Nesâî,
es-Sünenü'I-kübrâ, 111/434, H.no:5853; Dârimî, Mukaddime, 43, H.no:489; Hâkim,
1/186, H.no:357.
[170] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/310.
[171] Sened:
Sahih: Müsnedî ITT/297, H.no:
14102; Âmir Hasan Sabri, Zevâidu Abdillah b. Ahmed b. HanbelJî'l-Müsned,
H.no:9; Abdullah b. Ahmed b.
Hanbel'in, Yahya b. Maîn'in
sözünü buraya alması, Abdurrezzak'm
eseri Musannef in sağlam oluşunu zımnen ifade eder. Ayrıca daha o devirde hadis
yazımının varlığı ve muhaddislerin de bu eserlere dayanarak hadislerini
naklettikleri de anlaşılmakladır. Hadisin tam metni:
[172] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/310-311.
[173] Âmir Hasan Sabri, Zevâidu Abdillah b. Ahmed b. Hanbel
fi 'l~Müsned, H.no:9.
[174] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/311-312.
[175] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/312.
[176] Sened:
Hasen: Mûsned, III/338,
H.no: 14565; Bııhârî, İ'tisâm, 25 (muallak olarak). İbn Hacer bu muallak
rivayetin îbn Ebî Şeybe ve Bezzâr tarafından da nakledildiğini söyler.
Kârilerinin ise. zayıf olan Mücâlid'in dışında sika olduklarını; Bezzâr'ın da
Abdullah b. Sabit el-Ensârî'den naklettiğini, senedinde zayıf olan Ca'fer
el-Cu'fi'ııin varlığını dile getirir. Bk.Fet.hu 'İ-BârU XIII/4I2; Ebû Yala,
IV/102, H.no:2135: Deylemî, Firdevs, V/64. H.no: 7469: Heysemİ. İbn Mes'üd'dan
(Radıyallahü anlı) benzer bir rivayeti verdikten sonra Taberânî'nin Kebîr* inde
geçtiğini ve ricalinin de sika olduklarını söyler. Bk.Mecma', 1/192; Rebî' b,
Habîb, Müsnedü >-Rebî\ s.337. Mücâlid b. Saîd ei-Hemdânî hakkında Zehebî.
İbn Maîn'nin "zayıf; Nesâî'nin de bir keresinde "kuvvetli
değildir", diğer bir seferde ise "sikadır" dediklerini belirtir.
Bk.Kâşif, Trc.no:52S6. Müslim ise, mütâbaat yolu ile bu râvîye eserinde yer
verir. (Bk.Müslîm, Talâk, 42: Bu rivayetle Hüseyin, hocaları Seyyar. Husayn,
Muğîre, Eş'as. Mücâlid. İsmail b. Ebî Ilâlid ve Dâvûd'dan nakleder. Bütün bu
hocaları ise Şa'bî'den hadis almışlardır.) Tirmizî. bu râvînin galatının çok
olduğunu, Ahtned b. Hanbel'in de onu zayıf saydığını ifade eder. Bk.Tirmizî,
Zekât, 20. H.no:647; Nikah, 28, H.no:lll9. İbn Hacer ise. "kuvvetli
değildir, ömrünün son döneminde değişti" der. Bk.Takrib, Trc.no:6478.
Hadis, şâhidleri ile kuvvet kazanır. Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi
için bk.Buhön. Tefsîr, 2/I2;Tevhîd,5I.
[177] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/312-313.
[178] Sened:
Hasen: Müsned, 111/387, H.no: 15094; İbn Ebî Şeybe, V/3 12, H.no: 26421;
Beyhakî, Şuabü 7-imân, 1/200, H.no:177-179; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel,
Bezzâr ve Ebû Ya'lâ tarafından rivayet edildiğini, senedindeki Mücâlid b.
Saîd'in Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Saîd
tarafından zayıf sayıldığını ifade
etti. Bk. Mecma',
1/173-174: VIII/262. Mücâlid hakkında diğerbilgiler için bir
önceki (62/259) hadise bk.şahidi için de bir sonraki (63/260) hadise bk.
[179] Hasan Basri; hayran ofmak ve hoşa gitmek şeklinde
açıkladı. Bk. Beyhakî, Şuabu Uman, I/200.
[180] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/313-314.
[181] Benzer rivâ*et W hk- IV/265-266, H.no:18251; 10I64;
X/3I4= He^ hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberâni
^* oIunduŞ"™. zayf olan Câbir b. Yezid el-Cu'fi haricindeki
râvîlerinin sahih °ldUgUnUrf'klar-.Bk-
Me™< I/J73. Câbir'den
şahidi için bk.61-62/258- n?K ^™' Ebu'd-Derdâ'da" (^yallahü anh) da benzer bir rivayeti sonra,
Taberanı'nın Kebîr'inde geçtiğini,
senedinde Ebû Âmir
el-Kâs.m b. Muhammed el-Esedî'nin
bulunduğunu, bu râvî hakkında herhangi bir biyografiye rastlamadığını ve diğer
ricalinin de sika olduklarını söyler. Bk.Mecma \ 1/174. Abdullah b.
el-Hâris'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Beyhakî, Şuabü'l-îmân, IV/307,
H.no: 5201. Hadisin en son cümlesi ise Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahü anh)
rivâyel olunmuştur. Heysemî, bu rivayetin senedinde bulunan Ebû Habîbe
et-Tâî'nin, İbn Hıbbân'ın "Sika?"mda. yer aldığını, Tirmizî'nin de
"hadisini sahih saydığı bir kimsedir" diye nitelendirdiğini nakletti.
BkM; X/68.
[182] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/314-315.
[183] Sened:
Sahih: Müsned, IV/137,
H.no: 17163; Ebû Dâvûd, İlim, 2, H.no- 3644- Taberânî el Mu'cemtl'i-kebîr,
XXII/35İ, H.no: 879; tbn Hıbbân, VIII/51-52, H no-6224 CHev^mî Mevârid, 1/215,
H.no:110); Ahmedeş-Şeybânî, İV/1 A0-\Al, ti no-2\2l.
[184] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/315-316.
[185] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/316.
[186] Sened:
Sahih: Müsned, 11/159,
H.no: 6486; Benzer rivayetler için bk. H/202, H.no:6888; 11/214, H.no:7006;
Abdürrezzâk, VI/109, H.no:10157; X/312, Buhârî, Enbiyâ, 50; Tirmizî, İlim, 13,
H.no:2669: DârimL Mukaddime, 46, H.no:548; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/39,
H.no:7-8; İbn Hıbbân, VIII/51-52, H.no:6223; Taberânî, eî-Mu'cemü's-sağîr,
1/281, H.no: 462; Kudâî, Müsnedü'ş-sihâb., 1/387, H.no: 662; Deylemî, Firdevs,
IE/9, H.no: 2081.
[187] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/316-317.
[188] Sened:
Zayıf: Müsned, 111/12,
H.no: 11034; (Benna konu tasnifi sebebiyle hadisi iki bölüme ayırmıştır.
Buradaki ikinci bölümüdür. İlk bölüm için 56/253.hadise bk.) Benzer rivayet
için bk.III/46, H.no:11362; Heysemî, "senedinde zayıf olan Abdurrahman b.
Zeyd b. Eşlem var," demiştir. Bk.Mecma', T/150-151. Zehebî, "zayıf
saydılar' derken (bk.Kâşif, Trc.no:3196); İbn Hacer, "zayıftır" der.
(Bk.Takrîb, Trc.no:3865) Tirmizî ise, Ahmed b. Hanbel ve Ali b. el-Medînî'nin
bu râvîyi zayıf saydıklarını, hatasının çok olduğunu söylediklerini; Buhârî'nin
de "Ben O'ndan hiç hadis almadım'" dediğini nakletti. Tirmizî, Ebû
Dâvûd'dan şöyle bir nakilde bulunur: "(Hocam) Ahmed b. Hanbel'e
Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'i sordum: "Kardeşi Abdullah'da bir beis
yoktur" diye karşılık verdi." (Tirmizî'nin bütün bu değerlendirmeleri
için bk.Tirmizî, vitir, 11. H.no:465-466; Zekât, 10, H.no:632; Hac, 29,
H.no:852; Savm, 24, H.no:719) Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh) şahidi için bk.
Müsned, 11/474, H.no: 10086; 11/502, H.no: 10477; Ebû Dâvûd, İlim, 11,
H.no:3662; İbn Hıbbân, VIII/50, H.no:6221 (Heysemî, Mevârid, 1/213, H.no:109);
Câbir'den (Radıyaliahü anh) benzer rivayet için bk. İbn Ebî Şeybe, V/318,
H.no:26486. Zeyd b. Eslem'den (Radıyaliahü anh) benzer rivayet için
bk.Abdürrezzâk, X/311. Ayrıca 56/253.hadise bk.
[189] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/317-318.
[190] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/318.
[191] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/318.
[192] Sened:
Sahih: Müsned. 11/349,
H.no: 8580; Hadisin senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvi ile ilgili geniş
bilgi için bk.22/64.hadis. Müslim, Mukaddimede zikretti. Benzer rivayet İçin
bk. Müsned, 11/236-237, H.no: 7227; 11/313, H.no: 8122; 11/321, H.no: 8250;
H/450, H.no: 9780; 11/530, H.no: 10809; Hemmâm. Sahîfe, H.no:24; Müslim, Fİten,
84; Bu rivayetin metni ise şöyledir:
Dânî, IV/861, H.no:
441; Tirmizî, Fitcn, 43, H.no:2218 (hasen-sahih); Ebû Dâvûd, Melâhım, 16,
H.no:4334; Taberânî, el-Mu'cemü's-sağîr, H/182, H.no: 993. Câbir b. Semure'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müslim, Fiten, 83; Müslim'in lafzını
verdiğimiz hadisin bir benzeri de îbn Ömer'den nakledilir: Müsned, 11/217-218,
H.no: 5985; 11/95, H.no: 5694-5695; 11/103-104, H.no: 5808.
[193] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/318-319.
[194] Sened:
Sahih: Müsned, V/20,
H.no: 20101; Benzer rivayetler için bk. V/20, H.no: 20098; V/14, H.no: 20039;
İbn Mâce, Mukaddime, 5, H.no:39; Tayâlisî, s.121, H.no:895; Rûyânî, 11/75,
H.no:848. İbn Ebî Şeybe, V/237, H.no:25615-25616; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/46,
H.no:28; 1/93, H.no:62; Taberâni, el-Mu'cemü'1-kebîr, V1I/I80, H.no: 6757;
İbnül-Ca'd, s.41, H.no: 140.
Hz.AIi'den (Radıyallahü
anh) şahidi için bk. Müsned, 1/112-113, H.no: 903; 1/78, H.no: 584; 1/83, H.no:
629-630; 1/123, H.no: 1000-1001; İbn Mâce, Mukaddime, 5, H.no:38, 40; Hennâd,
Zühd, 11/636, H.no:1381; Makdisî, 11/268, H.no: 647; Bezzâr, 11/225, H.no: 621;
Muğîre b. Şu'be'den (Radıyallahü anh) şahidi için bir sonraki hadise bk.
69/266.hadis.
[195] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/319.
[196] Sened:
Sahih: Aföinerf,
IV/250, H.no: 18101; Benzer rivâyeüer için bk. IV/252,'h.ıid: 18118, 18127;
IV/255, H.no:18!57; Tayâlisî, s.94. H.no:690; İbn EbîŞeyhe, V/237, H.no:25614;
Taberânî, el-Mu'cemül-kehîr, XX/422. H.no: 1020: VII/180, H.no:6757; Hennâd.
Zühd. 11/637, H.no:1382. Tirmizî, İlim, 9, H.no:2662 (hasen-sahih); İbn Mâce,
Mukaddime, 5, H.no:4I; İbnü'l-Ca'd, s.93, H.no:541; s.306, H.no:2067. Bu hadis
Dilin âfetleri bölümünde 30/8889.hadis olarak tekrar edilecektir. Semura b.
Cündüb'den (Radıyallahü anh) şahidi İçin bir önceki hadise bk. 68/265.hadis.
[197] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/319-320.
[198] Sened:
Sahih: A/apnerf, 1/293,
H.no: 2675; Benzer rivayetler için bk. 1/327, H.no: 3025; 1/269, H.no: 2429;
1/233, H.no: 2069; 1/323, H.no: 2976; Bu son rivayetin metni ise şöyledir:
Heysemî, "Bu hadis
Abdüfâlâ b. Âmir es-Sa'lebfnin zayıf olması sebebiyle zayıftır," der.
Bk.Mecma', 1/146-147. Fakat Heysemî bu hadisi sadece Taberânî'ye nisbet etti.
TirmizU Tefsir. 1, H.no:2950 (hasen-sahih); Tefsir, I, H.no:295I (hasen);
Dârimî. Mukaddime. 25, H.no:238; Ebû Ya'lâ, IV/228, H.no:2338; V/109,
H.no:2721; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/228, H.no:2338; Ziibeyr b. Avvam'ın
(Radıyallahü anh) az hadis rivayet sebebi şu rivayetlerde dile getirilir:
Müsned, 1/166-167,
H.no:1428;
Müsned, 1/162,
H.no:I4l3; Buhârî, İlim, 38: EbÛ Dâvûd. İlim, 4, H.no:3651; İbn Mâce,
Mukaddime, 4, H.no:36; Dârimî, Mukaddime, 25, H.no:239.
[199] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/320-321.
[200] Sened:
Sahih: Müsned, VY297,
H.no: 22437; İbn Mâce, Mukaddime, 4, H.no:35 (Bûsırî, İbn İshâk'ın tedlisi
sebebiyle hadisin zayıf olduğu görüşündedir. Bk.el-Misbâhu 'z-zücâce, 1/9);
Dârimî, Mukaddime, 25, H.no:243; îbn Ebî Şeybe, V/295, H.no:26244; Hennâd,
Zühd, 11/639, H.no:1388; Hâkim, 1/194-195, H.no:379-380; Deylemî, Firdevs,
1/381, H.no:1531; Muhâmilî, s.375, H.no:424. Bu hadisin şâhidleri için
75/272.hadisin tahricine bk. 495.
[201] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/321.
[202] Sened:
Sahih: Müsned, 111/46,
H.no: 11362; Benzer rivayetler için bk. 10/39, H.no: 11289 (Atıyye el-Ûfî
sebebiyle hasendir.), HI/56, H.no: 11474; 111/39, H.no: 11283; III/I2, H.no:
11034 (Bu rivayette de sikalığmda ihtilaf olan Abdurrahman b. Zeyd ve İshâk b.
İsâ bulunduğu için basendir); Müslim, Mukaddime, Zühd, Tirmizî, İlim, İbn Mâce,
Mukaddime, 4. H.no:37; Ebû Ya'lâ, 11/416,
H.no: 1209. Ebû Hüreyre'den (Radiyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/502,
H.no: 10477; Buhârî, İlim, 38; İbn Mâce, Mukaddime, 4, H.no:34; Humeydî,
11/491, H.no: 1165. Ayrıca 55/252, 56/253 ve 66/263. hadislere bk. Enes'ten
(Radıyallaha anh) şahidi için bk. Müsned, 111/46, H.no: 11442.
[203] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/321-322.
[204] Sened:
Sahih: Müsned,
IW334,'H.no: 18848; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/43, H.no:18; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/295, H.no:657; Heysemî, Ahmed b. Hanbel, Taberânî ve
Bezzâr tarafından nakledilen bu hadisin râvîlerinin sika olduklarını ifade
etti. Bk.Mecma', 1/143-144. Ebû Mûsâ el-Gâfikî Mâlik b. Ubâde'nin (Radıyallahü
anh) sahâbiliği hakkında ihtilaf vardır. Ancak sahâbî oluşu tercih edilmektedir.
[205] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/322-323.
[206] Sened:
Sahih: Müsned, V/310,
H.no: 22538-22539; Buradaki hadisin isnadı zayıftır. Çünkü Ebû Muhammed b.
Ma'bed b. Ebû Katâde meçhuldür. Fakat hadis mütevâtirdir. Şahitleri için bir
sonraki hadisi thii bk. sonraki hadisin
tahricine bk.
[207] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/323.
[208] Sened:
Sahih: Müsned. U/22.
H.no: 4742; Benzer rivayeti İçin bk. 11/103, H.no: 5798; 11/144 H no" 6309
(Bu rivayette inkıta var. Diğer rivayetleri dikkate aldığımızda, bunun
müstensih hatası olabileceği ihtimalini hatıra getirmektedir); Şafiî, Müsned,
s.239; Abd b Humeyd s 241 H.no:738: Hennâd, 11/638, H.no: 1386;
Heysemî, hadisin Bezzar ve Taberânİ tarafından da nakledildiğini, Ahmed b.
Hanbci'in râvîierinin sahih ricali olduklarını söyler. Bk.Mecma ', j/143. Bu
hadis Dilin âfetleri bölümünde 43/8902.hadis olarak tekrar edilecektir.
a-Ebû Hüreyre'dcn
(Radıyalhhü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/365. H.no: 8761; Hâkim, 1/183-184,
H.no:349; Beyhakî, es-Sünenü'l-kiibrâ, X/l 12. 116; Şafiî, Müsned. s.239; İshâk
b. Râhüye, 1/341, H.no;334. Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 44/8903.hadis
olarak tekrar edilecektir.
b-Abdullah b. Zübeyr'den
şahidi Dilin âfetleri bölümünde 42/8901.hadis olarak zikredilecektir. Babası
Zübeyr b. Avvâm'dan (Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Hâkim, IIT/407,
H.no:5557; Tayâiisî, s.27. H.no: 191;
c-Osman b. Affân'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned. 1/65, H.no: 469; Tavâlisî. s. 14.
H.no;80: Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/44. H.no:2I; Makdisî. 1/478-479, H.no:351-353;
Bezzâr. 11/37-38. H.no: 383; Heysemî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr
tarafından nakledilen bu hadisin râvîierinin sika olduklarını ifade elti.
Bk.Mecma', 1/143. Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 40/8899.hadis olarak tekrar
edilecektir.
d-Abdullah b. Amr'dan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Müsned. 11/158, H.no: 6478; 11/171, H.no:
6591; 11/159, H.no: 6486;
e-Ukbe b. Âmirden
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, IV/159, H.no:17388; Tfüatâati,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XVIl/301, H.no:832: XVII/305, H.no:843;
f-Suhcyb'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Bezzâr. VI/3 I, H.no: 2100;
g-Mâlik b. Atâhiyye'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.Ahmed es-Şeybânî. IV/405. H.no:2454
Iı-Üsâme b. Zeyd'den
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr.V\7\,
H.no:426;
ı-Hz.Ali'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1/1 12-113, H.no: 903; 1/78, H.no:
584; 1/83, H.no: 629-630; 1/123. H.no; 1000-1001; Buharı, İlim, 38; İbn Mâce.
Mukaddime, 4, 5, H.no:31. 38, 40; Tirmizî, İlim, 8, H.no:2660 (hascn-sahilı);
Tahâvî, Şer hu meâni'l-âsâr. 1/175; Hcnnâd, Zühd, U/636, H.no:]38l; Makdisî,
11/268, H.no: 647; Bezzâr, U/225, H.no: 621; Ebû Nuaym. Htfye, IV/356; Âmir
Hasan Sabri hadisin isnadının sahih olduğunu söyler. Bk. Zevâidu Abdillah b.
Ahmed b. Hanbel fi'l-Müsned, H.no:8; Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde
41/8900.hadis olarak tekrar edilecektir.
i-Selenıe b.
e!-Ekva"dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, IV/47, H.no; 16458;
Buhârî. İlim, 38; Taberânî, el-Mu 'ceınü 'l-kebîr, VÎI/29. H.no:6280;
j-Muğîre b. Şıı'be'dcn
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-teWr,XX/444, H.no:
1084;
k-Muâvİye b. Ebû
Süfyân'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, IV/100, H.no: 16856
I-Hâlid b. UrRita'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V/292, H.no: 22400; (Bu hadisin
senedinde Hâlid'in azadlığı Müslim'in meçhul olması sebebiyle sened zayıftır,
ancak hadis mütevâtirdir). Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 45/8904.hadis
olarak tekrar edilecektir.
m-Câbir'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, III/300, H.no: 14189 (sülâsiyyattan);
İbn Mâce, Mukaddime, 4, H.no:33;
n-Enes'ten (Radıyalhhü
anh) şahidi için bk. Müsned, IH/279. H.no: 13935 (z.); IH/278, H.no: 13896;
III/203. H.no: 13034; IH/176, H.no: 12736; III/172, H.no: 12700; III/I66-167,
H.no: 12638; III/116, H.no: 12093; HI/98, H.no: 11881; Buhârî, İlim, 38;
Tirmizî, İlim, 8, H.no:266I; İbn Mâce. Mukaddime, 4, H.no:32, 40; Dârimi,
Mukaddime, 24, H.no:241-242, 244;
o-İbn Mcs'ûd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Tirmizî, İlim, 8, H.no:2659; İbn Mâce,
Mukaddime, 4, H.no:30.
ö-Ya'Ia b. Mürre'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Dârimi. Mukaddime, 25, H.no:240 (Senedinde
Ya'lâ'nın torunu "metrûkü'l-hadis" olan Ömer b. Abdullah var.
Bk.Heysemî, Mecma', 1/147)
p-Hz.Ömer'den:
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1/46-47, H.no; 326 (isnadı zayıftır.
Çünkü Düceyn b. Sabit el-Yarbûî cl-Basrî Ebii'l-Ğusn zayıf bir râvîdir. Heysem!
hadisi Ebû Ya'lâ'ya da nisbet eder. Bk.Mecma', 1/142-143); Bu hadis Dilin
âfetleri bölümünde 39/8898.hadis olarak tekrar edilecektir.
r-Kays b. Sa'd b.
Ubâde'den şahidi 'Dilin âfetleri bölümünde' 47/8906.hadİs olarak
zikredilecektir.
Tirmizî, İlim, 8, H.no:2660'da
bu hadisi rivayet eden sahabeyi şöyle sayar: Hz.Ebûbekir, Ömer, Osman, Zübeyr,
Saîd b. Zeyd, Abdullah b. Amr, Enes, Câbir, İbn Abbas, Ebû Saîd. Amr b. Abese,
Ukbe b. Âmir, Muâviye, Büreyde, Ebû Mûsâ el-Gâfıkî, Ebû Ümâme, İbn Amr
el-Mukanna', Evs es-Sakafî'dir. (Radıyallahü anhüm). Başta aşere-i mübeşşere
olmak üzere yüze yakın sahabe tarafından rivayet edilen ve lafzi mütavâtir olan
bir hadistir.
[209] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/323-325.
[210] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/325.
[211] Sened:
Sahih: Müsned, 11/162,
H.no: 6511. İkinci rivayet: 11/203, H.no:6896; Benzer rivayeti için bk. 11/190,
H.no: 6787-6788; Ma'mer b. Râşid, XI/256-257; İbn EbîŞeybe, VII/505,
H.no:37590; Tayâlisî, s.302, H.no:2292; Buhârî, İlim, 34; İ'tisâm, 7; Halku
efâli'l-ıbâd, s.86; Müslim, İlim, 13-14; Îbnü'l-Mübârek, Zühd, s.281; Tirmizî,
İlim, 5, H.no:2652 (Hasen-sahih); İbn Mâce, Mukaddime, 8, H.no:52; Dârimî,
Mukaddime, 26, H.no:245; Kudâi, Müsnedü 'ş-sihâb, 11/163, H.no:l 107; Muhâmîlî,
1/337, H.no:369; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 11/253, H.no:1660.
[212] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/325-326.
[213] Sened:
Sahih: Müsned, III/151,
H.no: 12466:'Benzer rivayeti için bk. 111/98, H.no: 11883; IH/176, H.no: 12742:
III/202, H.no: 13029; IH/213-214, H.no: 13163; III/273, H.no: 13816-13817;
111/289, H.no: 14011; Buhârî, İlim, 21; Nikah, 110; Fiten, 5; Hudûd, 20; Halku
efâli'l-ıbâd, s.80; Müslim, İlim, 8-10, 14; Tirmizî, Fiten, 31, H.no:2200;
Fiten, 34, H.no:2205 (hasen-sahih); îbn Mâce, Fiten, 25, H.no:4045; İbn Ebî
Şeybe, VII/466, H.no:37280; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, IH/455, H.no: 5905; Ebû
Yala, V/273-274, H.no:2892; V/307, H.no:2931; V/335. H.no:2961;
V/395, H.no:3062; V/400,
H.no:3070; V/409, H.no:3085;
V/456, H.no:317S; VII/I93, H.no:4179; Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh)
şahidi için bk. 11/530, H.no: 10807; 11/524, H.no: 10734; 11/481, H.no: 10182;
11/313, H.no: 8120; 11/257, H.no: 7480; 11/428, H.no: 9495; 11/539, H.no:
10897; Hemmâm, Sahîfe, H.no:22; İbn Mâce, Fiten, 26. H.no:4052; İbn Mes'ûd'dan
(Radıyaliahü anh) şahidi için bk. İbn Mâce, Fİten. 26, H.no:4050; Ebû Musa'dan
(Radıyaliahü anh) şahidi için bk. İbn Mâce, Fiten, 26, H.no:4051.
[214] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/326-327.
[215] Sened:
Sahih: Müsned, 1/223,
H.no: 1946 (Mevkuf bir eserdir); Dârimî, mukaddime, H.no::243; Makdisî, X/20,
H.no: 10; Heysemî, senedinde Kâbûs'un bulunduğunu, bu zâtın da kendisiyle delil
getirilip getirilmeyeceği huşunda ihtilafın bulunduğunu İfade etmiştir.
Bk.Mecma7, 1/202.
Aynı tefsiri Ebû Said el-Hudrî (Radıyaliahü anh) de yapmıştır. Bu
rivayet için bk. Müsned, III/70-71. H.no: 11612 (Bu rivayetin senedinde İbn
Lehîa ve Derrâc bulunmaktadır. İbn Lehîa ile ilgili geniş bilgi için
bk.22/64.hadis. Bu sebeple hadis hasendir); Tirmizî, Sıfatü cehennem, 4,
H.no:2584 (Tirmizî hafızası ile tenkide maruz kalan Rişdin'e işaret etmiş, aynı
senedde yer alan Derrâc hakkında herhangi bir tenkidi yorum getirmemiştir).
Hadisin senedindeki Kâbus (b. Ebû Zibyârı el-Cenbt): İbn Hacer "fîhi
lîn" ifadesini dile getirirken (Bk.Takrîb, Trc. no:5445); Zehebî de Ebû
Hâtim'in "Bu Râvî ile delil getirilemez" görüşünü nakletmekle yetinir
(Bk.Kâşif, Trc.no:4498). Ahmed Muhammed Şâkir de bu râvînin zayıf olduğunu
belirtir. İbn Hıbbân'nm "Bu zatın hafızası kötü İdi, aslı olmayan
rivayetlerde babasından nakleden sadece o idi," dediğini nakleder. Ayrıca
Ahmed b. Hanbel, Nesâî, İbn Sa'd ve Dârekutnî'nin zayıf, İbn Main'in ise sika
saydığını belirtir. Buradaki rivayette ise Yakub b. Süfyân'ın, Tirmizî ve
Hâkim'in de bu râvîyi sika saydığını belirterek önceki "zayıftır"
iddiasından döndüğünü dile getirir. (Tirmizî'nin hadislerini hasen saydığını
gösteren bir misal için bk.Cenâiz, 59, H.no: 1053) Kâbûs'un babası Ebû Zıbyân
Hüseyin b. Cündüb ise tabiînden sika bir râvîdir.
[216] Meâric, 70/8.
[217] Zümer, 39/9.
[218] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/327-328.
[219] Sened:
Sahih: Müsned, IV/160, H.no: 17403; Benzer rivayeti için bk.IV/218-219,
H.no: 17843; IV/219, H.no: 17844; Tayâlisî, s.165, H.no:1196; İbn Mâce. Fiten,
26, H.no:4048 (Bûsırî, râvîlerînin sika olduklarını ancak senedinin kopuk
olduğunu zikretti. Bk. el-Misbâhu'z-zücâce. IV/193-194); Zira Buhârî,
et-Târîhu's-sağîr isimli eserinde Sâlim'in Ziyâd'dan hadis işitmediğini söyler.
Zchebî, Kâşif, Trc.no: 1706 (Ziyâd b. Lebîd'in -Radıyaliahü anh-tercemesinde);
İbn Ebî Şeybe, VI/145, H.no:30l99; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, V/265.
H.no:529l; Ahmed eş-Şeybânl IV/54-55, H.no: 1999; Hâkim. 1/180, H.no:339 (Hâkim
hocası Ahmed b. Cafer ct-Katîî ve Abdullah b. Ahmed kanalıyla Ahmed b. Hanbel'e
ulaşır. Hadis hakkında sahih hükmünü vermiştir. Zehebî de bunu onaylamıştır);
Salim b. Ebi'l-Câd hakkında Zehebî, "sika'dir Hz. Âİşc'dcn (Radıyaliahü
anhâ) duydukları mürseidir" derken (bk-Kâfif, Trc.no:1767); İbn Hacer
"sikadır ancak irsali çoktur," der (Takrîb, Trc.no:2169).
Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. Tirmizî, İlim, 5, H.no:2653;
Avf b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh) şahidi için bir sonraki hadise bk.80/277.
[220] Bu çumle Arap dilinde, dua mânâsında olup burada aslî
mânâs. kullanılmıştır. Allah hayrın, versin gibi...
[221] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/328-329.
[222] Sened:
Sahih: Müsned,
Vl/26-27, H.no: 23872; Buhârî. Haîku efâli'l-ıbâd, s.79; Tabcrânî.
el-Mu'cemü'l-kebu; XVIII/43, H.no:75; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/55, Hn.o:55; İbn
Hıbbân, VII/48-49, H.no:4553 (Heysemi, Mevârid, 1/218-219, H.no:l 15); Hâkim,
1/178. H.no:337; Nesâî, es-Sünenül-kübrâ, III/456, H.no:5909; Bezzâr, VII/175,
H.no:274I; Heysemî, Bezzâr'ın rivayetine yer vererek senedinde Leys'in katibi
Abdullah b. Salih'in bulunduğunu, bu zatı da sadece Abdülmelik b. Şuayb'ın sika
kabul ettiğini, diğerleri tarafından zayıf sayıldığını belirtmiştir. Bk.Mecma',
1/200; Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. Hâkim, 1/179,
H.no:338; Tirmizî, İlim, 5, H.no:2653; Hadisin Müsned'deki metninde Cübeyr b. Nüfeyr
(Radıyaliahü anh), Şeddad b. Evs'e (Radıyaliahü anh) Avf b. Mâlik'in
(Radıyaliahü anh) anlattıklarını doğrulattırıyor. Tirmizîdeki metinde ise,
Ubâde b. Sâmit'e (RadıyaUahü anh) Ebu'd-Derdâ'nın (Radıyaliahü anh)
söylediklerinin sağlaması yaptırılıyor. Tirmizî hadis hakkında
"hasen-garib" der ve Avf b. Mâlik'ten (RadıyaUahü anh) de
nakledildiğine temas eder. Ziyâd b. LebîdMen (RadıyaUahü anh) şahidi için bir
önceki hadise bk.
[223] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/329-330.
[224] Sened:
Hasen: Müsned, V/266, H.no: 21191; İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:228
(Bûsirî, cumhurun Ali b. YezİdMn zayıflığını belirttiğini ifade eder); İbn
Hacer ve Zehebî de bu zayıf sayanlardandır. Bk.Takrtb, Trc.no:4817; Kâşif,
Trc.no:3983. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/2I5, H.no:7867; Heysemî,
Taberânî'nin isnadını daha sahih bulur. Çünkü "Ahmed b' Hanbel'in
isnadında çok zayıf sayılan Ali b. Yezid var" der. Bk.Mecma', 1/199-200.
Fakat hadisi Veda Hutbesi ve ilmin zayi olması ile ilgili rivayetler
kuvvetlendirir.
[225] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/330-332.