14- Î'TİKÂF BAHSÎ. 2

1- Ramazanın Son On Gününde Î'tikaf Babı. 2

2- Î'tikaf  Yapmak İsteyen Kimsenin  Îtikaf Yerine Ne Zaman Gireceği Babı. 3

3- Ramazan'ın Son On Gününde (İbadete Daha Fazla) Gayret Gösterme Babı. 5

4- Zi'l -Hicce'nin On Gününde  Oruç  Babı. 5


14- Î'TİKÂF BAHSÎ

 

1- Ramazanın Son On Gününde Î'tikaf Babı

 

1- (1171) Bize Muhammed b. Mihrân Er-Bâzi rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze Hatim b. İsmail, Musa b. Ukbe'den, o da Nâfi'den, o da İbni Ömer (Radiyallahü anhüma) 'dan naklen rivayet etti ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ramazan'in son on gününde î'tikâf yaparmış.

 

2- (...) Bana EbıTt-Tâhir rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus b. Yezîd haber verdi. Ona da Ab­dullah b. Ömer (Radryallayüanhü/na)'dan naklen Nâfi' rivayet etmiş ki Kesûiûllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ramazan'ın son on gününde î'tikâfa girermiş.

Nâfi'i demiş ki: «Bana, Abdullah (Radiyaİîahû anh), Besûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Jin mescidde î'tikâf yaptığı yeri gösterdi.»

 

3- (1172) Bize Sehl b. Osman rivayet etti. (Dedi ki) : Bize tîkbe-tü'bnü Hâlid Es-Sekûni [1], Ubeydullah b. Ömer'den, o da AJbdurrah-man b, Kaasİm'den, o da babasından, o da Âişe (RaâiyaUahû anhajvs) naklen rivayet etti. Âişe:

«Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Setlem)   Ramazan'ın son on gününde î'tikâfa girerdi.» demiş.

 

4 - (...) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. vDedi ki) : Bize Ebû Muâviye haber verdi. H.

Bize Sehl b. Osman da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hafs b. Giyâs haber verdi.

Bu râvilerîn ikisi de Hişâm'dan rivayet etmişlerdir. H.

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb dahi rivayet ettiler. Bu lâfız onlarındır. (Dediler ki) : Bize İbni Nümeyr, Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe (RadiyaUahû anfıa) 'dan naklen rivayet etti. Âişe:                                                                              

«Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) Ramazanın son on gününde i'ti kafa girerdi.» demiş.

 

(...)  Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivayet etti.   (Dedi ki) :   Bize Leys, Ukayl'den, o da Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe (Radiyalîahû anha) 'dan naklen rivayet etti ki, Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve SlUem) Allah Azze ve Celle ruhunu kabzedmceye kadar hep Ramazan'ın son on gününde î'tikâfa girmiş. Onu vefatından sonra zevceleri î'tîkâf yapmışlar.

Bu hadîsleri Buhâri, Ebû Dâvud, Tirmizî, Ne-saî ve İbni Mâce bâzısı «Savm», bâzısı «î'tikâf» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Ayın mânâda EbCı Dâvud, Nesaî ve İbni Mâce Hz. Ubeyyu'bnü Ka'b 'dan, Tirmizî, Hz. Enes'den hadîsler rivayet etmişlerdir.

İbni Ömer (Radiyalîahû anh) hadîsi ile Hz. Âişe riva­yeti birbirinin aynı ise de Hz. Âişe 'nin bir rivayetinde KesûlüIIah (Sallaüahü Aleyhi ve Sellem) 'in vefatına kadar î'tikâfa devam ettiği ziyâdesi vardır. Bu ziyade î'tikâfm neshedilmediğine delildir. Nitekim «vefatın­dan sonra zevceleri î'tikâf yaptılar.» cümlesi bunu te'yid etmektedir. Ya­ni î'tikâfın hükmü devam etmiş, bu hususta erkeklerle kadınlar arasın­da fark gözetilmemiştir. î'tikâf, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Je mahsus olan fiillerden de değildir.

î'tikâf lüğatta: Mutlak surette bir yerde durmak demektir. Şeriatta bir kimsenin sıfat-ı mahsûsa ile mescidde durması demektir. Sıfat-ı mah-sûsa'dan murâd : İbâdettir.

Ulemâ mücaveretin de î'tikâf mânâsına gelip gelmediği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Amr b. Dinar'a göre î'tikâfla civar aynı mâ­nâya gelirler. Bu mes'ele Ata1 b. Ebî Rabâh'a sorulduğunda, onların ayrı ayrı şeyler olduğunu söylemiş ve:

«Peygamber (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem) 'in hücreleri, mescidde idi. Ra­mazanda î'tikâfa girmek istediği vakit onlardan çıkarak mescidin içine ge­lir, î'tİkâfını orada yapardı.» demiştir.

Hanefîiler'e göre î'tikâf vâcib, sünnet-i müekkede ve müs-tehab kısımlarına ayrılır. Nezredilen î'tikâfı yapmak vâcib, Ramazan'ın son on. gününde î'tikâfa girmek sünnet-i müekkede, şâir zamanlarda î'tikâf müstehabdır.

Nezredilen i'tikâf için oruç şarttır. Müstehab olan î'tikâflarda oruç şart değildir. Müstehab olan î'tikâf için muayyen zaman tahdidi yoktur. Bir kimse mescide girerken î'tikâfa niyet etse, oradan çıkıncaya kadar î'tikâf etmiş sayılır.

Bâzıları müstehab olan î'tikâfta da orucu şart koşmuşlardır.

Bu takdirde î'tikâfın en az müddeti bir gündür. Bu kavil İmam A'zam Man da rivayet olunmuştur.

Zührî : «Şu insanlara şaşarım. Nasıl oluyor da î'tikâf terkedi-yorlar?

Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir şeyi bazen yapıp bazen terk ettiği halde î'tikâfı vefatına kadar hiç bırakmamıştır.» demiş'se-de Hanefîiler   buna;

«Ashâb-ı kiramın ekserisi î'tikâf yapmamışlardır»" diye cevâp ver­mişlerdir.

imam Mâlik: «Ebû Bekir, Ömer ve Osman (Radıyallahü anhümu) üe Îbni'l-Mü'sey.yeb'ihve'bu ümmetin selef ulemâsından hiç birinin î'tikâf yaptığım duymadım. Yalnız Ebû Bekir b. Abdirrahman î'tikâf yapmıştır. Zannederim bu zevat î'tikâfı güçlüğünden dolayı terketmişlerdir.' Çünkü î'tikâfm gecesi ile gündüzü müsavidir.» demişdir.

Malikîler'in «El-Mecmûa» nâm eserinde «Ashâb-ı kiramın î'ti­kâfı terketmeleri, onlar hakkında mekruh olduğu içindir. Zîra î'tikâf nehyedilen visal orucu gibidir.» denilmiştir.

İmam   Mâlik'e göre nafile i'tikâfın en az müddeti bir gündür. Hanefîiler den îmam Ebû Yûsuf''a göre bir günün ek serisidir.

îmam Muhammed'e göreise î'tikâf için bir, saat bile kâ­fidir.

İmam Şâfii  ile bir rivayete göre İmam Ahmed'in kavilleri de budur.

Ebû Bekr-i Râzi , İmam Mâlik 'den î'tikâf müd­detinin on gün olduğunu nakletmiştir.

«El-İkmâl» nâm eserde îmam Mâlik'in bunu müstehab gör­düğü ijaydedilmiştir.

Ebu'1-Berekât îbni Teymiye : «Dört mezhebin imamları ile onlara tâbi olanlar vâcib olan î'tikâfda orucun şart olduğu­nu söylemişlerdir^ Ashâb.ı kiram 'dan Ali, îbni.Ömer, Îbni Abbâs ve Âişe (RtÛHyallahâanha) hazerâtı ile Şa'b'ı , İbrahim Nehaî', Mücâhid, Kaasim b. Muhammed, Nafi', Saîd b. El-Müseyyeb, Ev-zaî, Zührî, Sevrî ve Hasanb. Hayy'm mezhepleri budur.

Abdullah b. Mes'ud (RadiyaîUtkÛ anh) ile Tâvus , Ömer b. Abdi1aziz , Ebû Sevr, Dâvud-u Za­hiri, îshâk ve bîr rivayette îmam Ahmed b. Han-bel gerek vâcib gerekse nafile î'tikâfda orucun şart olmadığını söyle­mişlerdir.»

îmam Şafiî ile îmam Ahmed'in kavilleri de budur. Ebu'l-Berekât'ın naklettiği kavil Şafii 'nin eski mezhe­bidir.

Orucun şart olmadığını söyleyenler Hz. İbni Abbâs'ın: #î'tikâf yapana oruç lâzım değildir. .Meğer ki orucu kendisine şart kıla.» sözü ile istidlal etmişlerdir, :

Bu sözü bâzıları merfû bâzıları da İb.ni Abbâs'a mevkuf olarak rivayet etmişlerdir.

Vâcib olan îtikâ£da" orucun şart olduğunu söyleyenler Ebû Davud'un, rivayet ettiği Hz. Âişe hadîsi Üe İstidlal etmişlerdir.

Mezkûr hadîste:

«Orucsuz î'tikâf sahih olmaz.» buyurulmuştur. Hadîsden murâd: Vâ. cip olan î'tikâfdır,

Bu hadîsler, Ramazan'ın son on' gününde î'tikâfa girmenin müste-hab olduğuna delildir. Erkekler hakkında bunun kuvvetle müstehab ol­duğunda ulemâ ittifak etmişlerdir. Kadınlar hakkında ihtilâf vardır.

Nevevî : «Bu hadîste kadınların î'tikâfının. sahih olduğuna delil vardır. Çünkü Peygamber (Sdllaîlahü Aleyhi ve Sellem) onlara î'tikâf için izin vermişti. Lâkin. Ebû Hanîf e'ye göre kadının î'tikâfı yâlnız evinin mescidinde sahan olur. Evinim., mescidinden murâd : Namaz için tahsis ettiği yerdir. Ona göre erkek evinin mescidinde î'tikâfa giremez. Ebû Hanife'ııin mezhebi, Şâfîi'nin de eski mezhebidir. Fakat Şâfîiyye ulemâsına göre bu mezheb zayıftır.» diyor.

Yine bu hadîsler î'tikâfın yalnız mescidde yapılabileceğine delildir­ler. Zîra gerek Peygamber (SaUaUahü Aleyhi ve Sellem) gerekse zevceleri ile ashabı güçlüğüne rağmen î'tikâfı mescidde yapmışlardır.

Evde î'tikâf caiz olsa, bir defa olsun evde yaparlardı.

İmam Mâlikile ekseri .MâHtiye ulemâsına ve Şâfîiyye  göre î'tikâf her mescidde yapılabilir.

îmâm Ahmed'e göre beş vakit namaz kılınan, mescidde; İmam A'zam'a göre bütün namazların kılındığı mescidde ya­pılır.

Zühr î ile diğer bazı ulemaya göre î'tikâf cumâ mescidinde yapılır.

Huzeyfetü'bnü Yemân (Raâiyallahû anh) 'm : «î'tikâf üç mescide yani Mescid-i Haram, Mescid.iRe-sûlüllah ve Mescid-i Aksa 'ya masutur.» dediği nak­ledilmiştir.

 

2- Î'tikaf  Yapmak İsteyen Kimsenin  Îtikaf Yerine Ne Zaman Gireceği Babı

 

6- (1173) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Muâviye, Yalıya b. Saîd'den, o da Amra'dan, o da Âişe (Radiyaüahû anha) dan naklen haber verdi. Âişe şöyle demiş:

«Resûlüllah (Sullallahü Aleyhi ve Sellem) î'rikâfa girmek istediği vakit sabah namazını kılar, sonra î'tikâf yerine" girerdi. (Bîr defa) Ramazanın son on gününde î'tikâfa girmek istedi de çadırının kurulmasını emir bu­yurdu ve kendisine çadır kuruldu. Müteakiben Zeyneb de çadırının ku­rulmasını emretti, ona da çadır kuruldu. Peygamber (Sailalkıhü Aleyhi ve Sellemyin zevcelerinden bir başkası da çadırının kurulmasını emretti. Onun çadırı da kuruldu. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi v e Selle m) sabah namazını kılınca baktı ki çadırlar kurulmuş :

«(Acaba bu yaptıklarınızla) hayır mı  kastediyorsunuz?» buyurdu ve derhal çadırının sökülmesini emretti, çadır söküldü. Artık o ramazan aysn da îtikâfı terketti de iaa Şevval ayının ilk on gününde î'tikafa girdi.

 

(...) Bize, bu hadîsi İbni Ebî Ömer de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân rivayet etti. H.

Bana, Amr b, Sevvâd da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize îbni Vehb ha­ber verdi. (Dedi ki) : Bize Amr b. Haris haber verdi. H.

Bana Muhamme d b. Râfi* dahî rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Ebû Ahine d rivayet etti.  (Dedi ki) : Bize Süfyân rivayet etti. H.

Bana Sclemetü'bnü Şebîb dahî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebu'l-Muğîra rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Evzaî rivayet eyledi. H.

Bnnrt Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ya'kub b. İb­rahim b. Sa'd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam, İbni İshâk'dan rivâ-vıt etti.

Bu râvilerin hepsi Yahya b. Said'den, o da Amra'dan, o da Aişe CRadiyallahû anha) 'dan, o da Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Selîem) 'den Ebû Muaviye hadîsi mânâsı ile tivayette bulunmuşlardır.

İbni Uyeyne, Amr b. Haris ve İbni İshâk hadîslerinde Âişe, Hafsa ve Zeyneb (Raâiyalîayü anhüma) 'mn î'tikâf için çadır kurdukları zik­redilmiştir.

Bu hadîsi Buhâri «Î'tikâfun-Nisâ» ile «Savm» bahislerinde, Nesaî «Kitâbu's-SalâWa, Ebû Dâvud ile Tirmizî «î'tikâf» bahsinde, îbni Mâce «Savm» bahsinde muhtelif râvüerden tah-ric etmişlerdir.

Hiba': Yün veya yapağıdan yapılan çadırdır. İki veya üç direk üze­rine kurulur.

Hadîsin muhtelif rivayetlerinden anlaşıldığına göre Resûlüllah (Sallaîlahü Aleyhi ve Selîem) 'in î'tikâf için çadır kurduğunu görünce zev­celerinden Âişe, Hafsa ve Zeyneb binti Cahş (Radryallahûanh) da peyder pey kendilerine i'tikâf çadırları kurdur-muşlardır.

Bazı rivayetlere göre Hz. Âişe çadır kurmak için Peygamber (SallallaJm Aleyhi ve Sellertı) 'den izin istemiş, Resûlüllah (Sallaîlahü Aleyhi ve Selîem) ona izin vermiştir.

Hz.   Hafsa   da   Âişe 'den izin istemiştir.

Bir rivayette Hz. Zeyneb binti Cahş bunlan görünce kendisine çadır kurdurduğu zîra gayur bîr kadın olduğu bildirilmiştir.

Kaadî   îyâz   diyor kî :

«Peygamber   (Sallaîlahü Aleyhi ve Se?fem)'in (Siz bu yaptıklarınızı  hayır maksadıyla mı yapıyorsunuz?) buyurması, zevcelerinin yaptığını be­ğenmediği içindir. Çünki î'tikâi hususunda samîmi olmayıp, bunu ken­disine yaranmak için yapmış olmalarından endîşe etmiştir. Bir de mos-cide herkes gelir. Bu meyanda Bedeviler'le münafıkların gelmesi de melhuzdur. Halbuki zevceleri mescide girip çıkmaya muhtaçtırlar. Bu sebeple münafıkların diline düşebilirler. Şu da var ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) mescidde zevcelerini yanında görünce evîndey-miş gibi olur ve î'tikâfdan maksat olan tenhalık ve dünya işlerinden el çekme mânâsı kaybolur. Yahut zevceler^ mescidi çadırla doldurdukları için cemaata dar geleceği mülâhazası ile canı sıkılmıştır.»

Rivayetlerin birinde Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) o Rama-zan'da î'tikafı terkederek Şev vâl'in onuncu gününün sonunda, di­ğerinde Şevvâ1'in ilk on gününde, î'tikâfa girdiği bildirilmektedir. Bu iki rivayetin arasını bulmak için: «On günün sonundan murâd Re-sûlüllah  (Sallallahü Aleyhi ve Settendin î'tikâfdan çıkmasıdır.»  denilmiştir.

îsmâi1i'ye göre bu hadîs î'tikâfm orUçsuz" da caiz olduğuna de­lildir. Çünkü Şevva1'in ilk günü bayramdır. O gün oruç tutmak haramdır. Fakat Aynî bu istidlali beğenmemiştir. Zira Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) 'in Şevvâ1'in ilk on gününde îHikâf yap­ması, ikinci günden itibaren başlamakla da mümkündür.

 

Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:

 

1) Hadîs-i Şerîf î'tikâfın sabah namazından sonra yani günün ev­velinde , başlayacağına delildir. Eyzâî ile bir rivayette Leys'in ka­villeri budur.

İbnü'l-, -Münzir dahi bu kavli ihtiyar etmiştir. Dört mez­hebin imamları ile İbrahim Nehaî'ye göre on gün yahut bir ay î'tıkâf yapmak isteyen bir kimse güneş kavuşmazdan önce î'tikâfa girebilir.                                                        

Ebû Sevr: «On gün î'tikâf yapmak isteyen, güneş kavuşmaz­dan Önce î'tikâfa girebilir.» demiştir.

2) î'tikâfa giren kimsenin bayram akşamı î'tikâfdan çıkıp çıkamı-yacağı hususunda iki kavil vardır;

a) Ebû Kiâbe, Ebû   Miclez,   İmam   Mâlik, îmam Ahmed   ve diğer bazı ulemâdan hem çıkabileceğine hem de çıkamıyacağına dâir rivayetler vardır.

b) îmam Şafiî, Leys, Zühri ve Evzaî'ye gore bayram akşamı î'tikâftan çıkmak caizdir. Bundan dolayı mütekîfe hiç bir şey lâzım gelmez.

3) î'tikâf için  mescid  şarttır.  Çünkü  kadınların  evlerde  dahî te­settüre rivayet etmeleri meşru kılınmıştır. î'tikâf için mescid şart olma­sa bu babda Besûlüllah (StrUalIahii Aleyhi ve. Selîem) 'den izin istemeye ha­cet kalmazdı.

İbrahim b. Able: Kbsûİûlluh(SaîIallahü Aleyhi ve Seîiem) 'in (Bu yaptıklarınızdan maksadınız hayır mıdır?) sözünde kadınların mes-cidde î'tikâf yapamıyacaklanna delil vardır.»  demiştir.

4) Mescidlere çadır kurmak caizdir.

5) Bir maslahatdan dolayı efdal terketmek caizdir.

6) Tirmizî 'nin beyânına göre ulemâ î'tikâfmı tamamlamadan bırakan mûtekif hakkında ihtilâf etmişlerdir.

Bâzılarına göre î'tikâfını kaza etmesi vâcibdir.

7) Mûtekif zaruri bir ihtiyacından dolayı î'tikâf yerinden çıkabilir.

8) İbnü'l.Münzir: «Bu hadîs, kadının kocasından izin

almadan î'tikâfa giremiyeceğihe delildir.» demiştir.

9) Kadınların î'tikâfı şahindir.

10) Kocası karısının, izinsiz î'tikâfa girmesini menedebilir. Bir defa izin verdikten sonra menedip edemiyeceği ihtilaflıdır.

îmam Şafiî, îmam Ahmed ve Dâvud-u Za­hirî'ye göre bîr kimse zevcesi ile memlükünü nafile î'tikâfdan çıka­rabilir.

îmam   Mâlik'e göre çıkaramaz.

tmam A'zam'a göre memlükünü çıkarabilir, fakat zevcesini çıkaramaz.

 

3- Ramazan'ın Son On Gününde (İbadete Daha Fazla) Gayret Gösterme Babı

 

7- (1174) Bize İshak b. İbrahim El-Hanzali ile fbni Ebî Ömer hep birden İbni Uyeyne'den rivayet ettiler. İshâk (Dedi ki) ; Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû Ya'fûr'dan, o da Müslim b. Subeyh'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe   {Radiyallahü anlıaf'ûan naklen haber verdi.    Âişc şöyle demiş:         .

«RamazatVm son on günü girince Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve SeUem) geceleri ihya eder, ailesini uyandırır, ibadete karşı daha ciddi­yet gösterir ve paçaları sıvardı.»

 

8- (1175) Bize Kuteybetü'bnü Saîd ile Ebû Kâmil-i Cahderi ikisi birden Abdülvâhid b. Ziyâd'dan rivayet ettiler. Kuteybe (Dedi ki) : Bi­ze Abdülvâhid, Hasen b. Ubeydillah'dan rivayet etti. (Doraı  ki) : Ben, İbrahim'i şunu söylerken işittim : Ben, Esved b. Yezîd'i a jyle derken işittim : Âişe (Radtyalîahû anha) :

«Resûltillah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) Ramazan'ın son on gününde, başka zamanlarda ibâdet hususunda göstermediği cehd-u gayreti göste­rirdi.» dedi.

Bu hadîsi Buhâri -Fadl-u Leyleti'l-Kadir»de, Ebû Dâ-vud ile Nesaî «Sala t» bahsinde ve *î'tikâf»da, îbni Mâce «Kitâbu's-Savm»da  muhtelif râvilerden  tahric  etmişlerdir.

Mi'zer: Elbise, demektir.

Şedd-i Mi'zer: Elbiseyi bağlamak, mânâsına gelirki bir işe ciddi­yetle sarılmaktan kinayedir. Lisanımızda bu mânâda «Paçaları sıva­mak», «Kolları sıvamak» gibi tâbirler kullanılır.

Burada paçaları sıvamak ya cîmâ'ı terk etmekten yahut ibadete ha­zırlanmaktan kinayedir. Yani Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve SeUem) Ra-mazan'm son on gününde ibâdet için mûtadından fazla bir gayret gös­terirdi.

Sevri : «Bu söz, kadınlardan uzaklaşmak mânâsına gelen en la­tif kinayelerdendir.»  demiştir.

Kurtuhî' , bazı Mâlikiyye ulemâsının bu sözden i'tikâf mânâ­sını anladıklarını söylemişse de bu te'vil ihtimâlden uzaktır. Çünkü nef-si-i hadîste Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'in ailesini uyandırdı­ğından bahsedilmektedir. Bu, onların bir evde olduklarını gösterir.

Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve SeUem) î'tikâf günlerinde mescidde an­cak zarurî hacetler sebebiyle çıkardı. Maamafih kendisi mescidde bulu­nup, pencereden ailesini uyandırmış olması  da mümkündür.

«Telvih» sahihi :  «İhtimâl Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve SeUem) mescîdde kendisiyle beraber î'tik.âfa giren ailesini uyandırmıştır. Bir haceti doîayisıyle mescidden çıktıktan sonra uyandırmış olması da mümkün­dür,»  diyor.

Geceleyin ihyâsı : Onlarda yapılan ibâdet ve taatlardan kinayedir. Zira geceleyin ibâdet eden kimse, o geceyi diriltmiş gibi olur. Uyku Ölü­mün kardeşidir, derler :

«Evlerinizi kabir ittihaz etmeyin.» Hadîs-i Şerifi de bu mânâyadır. Ya­ni «Uyuyup da ölüler gibi olmayın. Bu takdirde evleriniz de kabirler gibi olur.» demektir.

Bütün geceyi ihyadan murâd: Gecenin ekserisini ibadetle geçir­mektir.

Hz, Âişe'nin sahih bir hadîsde: «Ben, Hesûlüllah (Sallallahü Aleyhi veSellem] 'in bütün gece sabaha kadar namaz kıldığını bilmiyorum.» sö­zü de bunu te'yid eder.

Nevevî diyor ki : «Hz. Âişe'rün (Gfitralerİ ihya edordi) sözü, bütün geceleri namaz ve sair ibadetlerle uykusuz geçirirdi, manasınadır. Bu hadîs Ramazan'ın son on gecesinin ibâdetlerle ihya etmenin müs-tehab olduğuna delildir. Bazı ulemâmızın (bütün gece namaz kılmak mekruhtur.) demişlerse de, bundan maksatları devam üzere her gece namaz kılmaktır. Bİr-ikı geceyi ve Ramazan'ın son on gecesini ibadetle ihya etmenin kerahetine onlar da kaail değildir. Bu sebepledir ki bay­ram geceleriyle diğer bazı geceleri ibâdetle ihya etmenin müstehab ol­duğuna ittifak eylemişlerdir.»

Bu babda Zeyneb bin ti Seleme (Radiyallahû anh) 'dan da hadîs rivayet olunmuştur.

 

4- Zi'l -Hicce'nin On Gününde  Oruç  Babı

 

9- (1176) Bize Ebû Bekir h. Ebî Şeyh- ile Ebû Küreyb ve İshâk rivayet ettiler. îshâk: (Ahberanâ), öiekîler : (Haddenenâ) tâbirlerini kul-iandülar. (Dediler ki) : Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe {RadiyaUahû <mha)'dsın naklen rivayet etti. Aişe :

«Ben, Resûlüllah [SalktUahü Aleyhi ve Selleın) 'in on günlerde hiç oruç tuttuğunu görmedim.» demiş.

 

10- (...) Bana Ebû Bekir b. Nâfi' El-Abdî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdurrahman rUayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfy&n, A'roeş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe (Radiyallahû anfıa^dan naklen rivayet etti ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellenı), Zi*l-Hîece*nm ilk on gününde oruç tutmamış.

Bu hadîsin şerhinde Nevevî (631-676) şunları söylemiştir: «Ulemâ diyor ki: Bu hadîs, Zi'l.Hicce 'nin on gününde oruç tut­manın mekruh ^olduğunu ilham etmektedir. Halbuki buradaki on'dan murâd: Zi'1-Hicce'nin, evvelinden itibaren dokuz gündür. Bu hadîs, te'vili gereken hadîslerdendir. Zi'lHicct 'nin dokuz günün­de oruç tutmak mekruh değil, bil'akis şiddetle müsttnabdır. Bağhusus dokuzuncu gün ki arâfedir. O günün fazileti hakkında birçok hadîsler geçmiştir. Sahîh.i Buhâri 'de Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Seltem) ,'in:   ,

  «Bunlardan   yâni Zi'I-Hİcce'nin  ille on   gönünden   daha   faziletli amel-i sâlih günleri olamaz.» buyurduğu sabit olmuştur. Binâenaleyh Hz.

Aişe'm'n ; .

  (Bu on «günde oruç tutmadı.) sözü, ya hastalık, sefer ve daha baş­ka bir arıza dolayısıyla o günlerde oruç tutmadığına yahut oruç tuttuğu halde Hz. Âişe'nin görmediğine hamlolunur. Âişe (Radiyallahû anha) 'nın   görmemesinden hakikaten   Resûlüllah  (Sallalkthü Aleyhi ve Selİem) 'in oruç tutmaması lâzım gelmez,   Ebû   Dâvud'un rivayet ettiği bir hadîs dahî bu te'vili teyid eder. Mezkûr hadîsde Ezvâc-ı Tahiratdan biri:

  {Resûlüllah (Saltaltehü Aleyhi ve Sellem) Zi'l-Hicce'nin dokuz gönüy-le aşûra gününde ve her ay üç gön yani ayın pazartesi' ile perşembe günlerinde oruç tutardı.) demiştir. Aynı hadîsi   İmam Ahmed ile Nesâi dahi rivayet etmişlerdir. Onların rivayetlerinde:

(Pazartesi ile iki perşembe güriu oruç tutardı.) denilmiştir.»

 



[1] Sahtheyn râviicrin denilir