1- Ramazanın Son On Gününde Î'tikaf Babı
2- Î'tikaf Yapmak İsteyen
Kimsenin Îtikaf Yerine Ne Zaman Gireceği
Babı
3- Ramazan'ın Son On Gününde (İbadete Daha Fazla) Gayret Gösterme Babı
4- Zi'l -Hicce'nin On Gününde
Oruç Babı
1- (1171)
Bize Muhammed b. Mihrân Er-Bâzi rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze Hatim b. İsmail,
Musa b. Ukbe'den, o da Nâfi'den, o da İbni Ömer (Radiyallahü anhüma) 'dan
naklen rivayet etti ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ramazan'in son
on gününde î'tikâf yaparmış.
2- (...)
Bana EbıTt-Tâhir rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi
ki) : Bana Yûnus b. Yezîd haber verdi. Ona da Abdullah b. Ömer
(Radryallayüanhü/na)'dan naklen Nâfi' rivayet etmiş ki Kesûiûllah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) Ramazan'ın son on gününde î'tikâfa girermiş.
Nâfi'i demiş ki:
«Bana, Abdullah (Radiyaİîahû anh), Besûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Jin
mescidde î'tikâf yaptığı yeri gösterdi.»
3- (1172)
Bize Sehl b. Osman rivayet etti. (Dedi ki) : Bize tîkbe-tü'bnü Hâlid Es-Sekûni [1],
Ubeydullah b. Ömer'den, o da AJbdurrah-man b, Kaasİm'den, o da babasından, o da
Âişe (RaâiyaUahû anhajvs) naklen rivayet etti. Âişe:
«Resûlüllah
(Sallallahü Aleyhi ve Setlem)
Ramazan'ın son on gününde î'tikâfa girerdi.» demiş.
4 - (...) Bize
Yahya b. Yahya rivayet etti. vDedi ki) : Bize Ebû Muâviye haber verdi. H.
Bize Sehl b. Osman da
rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hafs b. Giyâs haber verdi.
Bu râvilerîn ikisi de
Hişâm'dan rivayet etmişlerdir. H.
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe ile Ebû Küreyb dahi rivayet ettiler. Bu lâfız onlarındır. (Dediler ki) :
Bize İbni Nümeyr, Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe (RadiyaUahû
anfıa) 'dan naklen rivayet etti. Âişe:
«Resûlüllah
(Sallallahü Aleyhi ve Setlem) Ramazanın son on gününde i'ti kafa girerdi.»
demiş.
(...) Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivayet etti. (Dedi ki) :
Bize Leys, Ukayl'den, o da Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe
(Radiyalîahû anha) 'dan naklen rivayet etti ki, Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve
SlUem) Allah Azze ve Celle ruhunu kabzedmceye kadar hep Ramazan'ın son on
gününde î'tikâfa girmiş. Onu vefatından sonra zevceleri î'tîkâf yapmışlar.
Bu hadîsleri Buhâri,
Ebû Dâvud, Tirmizî, Ne-saî ve İbni Mâce bâzısı «Savm», bâzısı «î'tikâf»
bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.
Ayın mânâda EbCı
Dâvud, Nesaî ve İbni Mâce Hz. Ubeyyu'bnü Ka'b 'dan, Tirmizî, Hz. Enes'den
hadîsler rivayet etmişlerdir.
İbni Ömer (Radiyalîahû
anh) hadîsi ile Hz. Âişe rivayeti birbirinin aynı ise de Hz. Âişe 'nin bir
rivayetinde KesûlüIIah (Sallaüahü Aleyhi ve Sellem) 'in vefatına kadar î'tikâfa
devam ettiği ziyâdesi vardır. Bu ziyade î'tikâfm neshedilmediğine delildir.
Nitekim «vefatından sonra zevceleri î'tikâf yaptılar.» cümlesi bunu te'yid
etmektedir. Yani î'tikâfın hükmü devam etmiş, bu hususta erkeklerle kadınlar
arasında fark gözetilmemiştir. î'tikâf, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) Je mahsus olan fiillerden de değildir.
î'tikâf lüğatta:
Mutlak surette bir yerde durmak demektir. Şeriatta bir kimsenin sıfat-ı mahsûsa
ile mescidde durması demektir. Sıfat-ı mah-sûsa'dan murâd : İbâdettir.
Ulemâ mücaveretin de
î'tikâf mânâsına gelip gelmediği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Amr b. Dinar'a
göre î'tikâfla civar aynı mânâya gelirler. Bu mes'ele Ata1 b. Ebî Rabâh'a
sorulduğunda, onların ayrı ayrı şeyler olduğunu söylemiş ve:
«Peygamber (Sallaltahü
Aleyhi ve Sellem) 'in hücreleri, mescidde idi. Ramazanda î'tikâfa girmek
istediği vakit onlardan çıkarak mescidin içine gelir, î'tİkâfını orada
yapardı.» demiştir.
Hanefîiler'e göre
î'tikâf vâcib, sünnet-i müekkede ve müs-tehab kısımlarına ayrılır. Nezredilen
î'tikâfı yapmak vâcib, Ramazan'ın son on. gününde î'tikâfa girmek sünnet-i
müekkede, şâir zamanlarda î'tikâf müstehabdır.
Nezredilen i'tikâf
için oruç şarttır. Müstehab olan î'tikâflarda oruç şart değildir. Müstehab olan
î'tikâf için muayyen zaman tahdidi yoktur. Bir kimse mescide girerken î'tikâfa
niyet etse, oradan çıkıncaya kadar î'tikâf etmiş sayılır.
Bâzıları müstehab olan
î'tikâfta da orucu şart koşmuşlardır.
Bu takdirde î'tikâfın
en az müddeti bir gündür. Bu kavil İmam A'zam Man da rivayet olunmuştur.
Zührî : «Şu insanlara
şaşarım. Nasıl oluyor da î'tikâf terkedi-yorlar?
Resûlüllah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) bir şeyi bazen yapıp bazen terk ettiği halde î'tikâfı
vefatına kadar hiç bırakmamıştır.» demiş'se-de Hanefîiler buna;
«Ashâb-ı kiramın
ekserisi î'tikâf yapmamışlardır»" diye cevâp vermişlerdir.
imam Mâlik: «Ebû
Bekir, Ömer ve Osman (Radıyallahü anhümu) üe Îbni'l-Mü'sey.yeb'ihve'bu ümmetin
selef ulemâsından hiç birinin î'tikâf yaptığım duymadım. Yalnız Ebû Bekir b.
Abdirrahman î'tikâf yapmıştır. Zannederim bu zevat î'tikâfı güçlüğünden dolayı
terketmişlerdir.' Çünkü î'tikâfm gecesi ile gündüzü müsavidir.» demişdir.
Malikîler'in
«El-Mecmûa» nâm eserinde «Ashâb-ı kiramın î'tikâfı terketmeleri, onlar
hakkında mekruh olduğu içindir. Zîra î'tikâf nehyedilen visal orucu gibidir.»
denilmiştir.
İmam Mâlik'e göre nafile i'tikâfın en az müddeti
bir gündür. Hanefîiler den îmam Ebû Yûsuf''a göre bir günün ek serisidir.
îmam Muhammed'e
göreise î'tikâf için bir, saat bile kâfidir.
İmam Şâfii ile bir rivayete göre İmam Ahmed'in kavilleri
de budur.
Ebû Bekr-i Râzi , İmam
Mâlik 'den î'tikâf müddetinin on gün olduğunu nakletmiştir.
«El-İkmâl» nâm eserde
îmam Mâlik'in bunu müstehab gördüğü ijaydedilmiştir.
Ebu'1-Berekât îbni
Teymiye : «Dört mezhebin imamları ile onlara tâbi olanlar vâcib olan î'tikâfda
orucun şart olduğunu söylemişlerdir^ Ashâb.ı kiram 'dan Ali, îbni.Ömer, Îbni
Abbâs ve Âişe (RtÛHyallahâanha) hazerâtı ile Şa'b'ı , İbrahim Nehaî', Mücâhid,
Kaasim b. Muhammed, Nafi', Saîd b. El-Müseyyeb, Ev-zaî, Zührî, Sevrî ve Hasanb.
Hayy'm mezhepleri budur.
Abdullah b. Mes'ud
(RadiyaîUtkÛ anh) ile Tâvus , Ömer b. Abdi1aziz , Ebû Sevr, Dâvud-u Zahiri,
îshâk ve bîr rivayette îmam Ahmed b. Han-bel gerek vâcib gerekse nafile
î'tikâfda orucun şart olmadığını söylemişlerdir.»
îmam Şafiî ile îmam
Ahmed'in kavilleri de budur. Ebu'l-Berekât'ın naklettiği kavil Şafii 'nin eski
mezhebidir.
Orucun şart olmadığını
söyleyenler Hz. İbni Abbâs'ın: #î'tikâf yapana oruç lâzım değildir. .Meğer ki
orucu kendisine şart kıla.» sözü ile istidlal etmişlerdir, :
Bu sözü bâzıları merfû
bâzıları da İb.ni Abbâs'a mevkuf olarak rivayet etmişlerdir.
Vâcib olan îtikâ£da"
orucun şart olduğunu söyleyenler Ebû Davud'un, rivayet ettiği Hz. Âişe hadîsi
Üe İstidlal etmişlerdir.
Mezkûr hadîste:
«Orucsuz î'tikâf sahih
olmaz.» buyurulmuştur. Hadîsden murâd: Vâ. cip olan î'tikâfdır,
Bu hadîsler,
Ramazan'ın son on' gününde î'tikâfa girmenin müste-hab olduğuna delildir.
Erkekler hakkında bunun kuvvetle müstehab olduğunda ulemâ ittifak etmişlerdir.
Kadınlar hakkında ihtilâf vardır.
Nevevî : «Bu hadîste
kadınların î'tikâfının. sahih olduğuna delil vardır. Çünkü Peygamber
(Sdllaîlahü Aleyhi ve Sellem) onlara î'tikâf için izin vermişti. Lâkin. Ebû
Hanîf e'ye göre kadının î'tikâfı yâlnız evinin mescidinde sahan olur. Evinim.,
mescidinden murâd : Namaz için tahsis ettiği yerdir. Ona göre erkek evinin
mescidinde î'tikâfa giremez. Ebû Hanife'ııin mezhebi, Şâfîi'nin de eski mezhebidir.
Fakat Şâfîiyye ulemâsına göre bu mezheb zayıftır.» diyor.
Yine bu hadîsler
î'tikâfın yalnız mescidde yapılabileceğine delildirler. Zîra gerek Peygamber
(SaUaUahü Aleyhi ve Sellem) gerekse zevceleri ile ashabı güçlüğüne rağmen
î'tikâfı mescidde yapmışlardır.
Evde î'tikâf caiz
olsa, bir defa olsun evde yaparlardı.
İmam Mâlikile ekseri
.MâHtiye ulemâsına ve Şâfîiyye göre
î'tikâf her mescidde yapılabilir.
îmâm Ahmed'e göre beş
vakit namaz kılınan, mescidde; İmam A'zam'a göre bütün namazların kılındığı
mescidde yapılır.
Zühr î ile diğer bazı
ulemaya göre î'tikâf cumâ mescidinde yapılır.
Huzeyfetü'bnü Yemân
(Raâiyallahû anh) 'm : «î'tikâf üç mescide yani Mescid-i Haram,
Mescid.iRe-sûlüllah ve Mescid-i Aksa 'ya masutur.» dediği nakledilmiştir.
6- (1173)
Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Muâviye, Yalıya b.
Saîd'den, o da Amra'dan, o da Âişe (Radiyaüahû anha) dan naklen haber verdi.
Âişe şöyle demiş:
«Resûlüllah
(Sullallahü Aleyhi ve Sellem) î'rikâfa girmek istediği vakit sabah namazını
kılar, sonra î'tikâf yerine" girerdi. (Bîr defa) Ramazanın son on gününde
î'tikâfa girmek istedi de çadırının kurulmasını emir buyurdu ve kendisine
çadır kuruldu. Müteakiben Zeyneb de çadırının kurulmasını emretti, ona da
çadır kuruldu. Peygamber (Sailalkıhü Aleyhi ve Sellemyin zevcelerinden bir
başkası da çadırının kurulmasını emretti. Onun çadırı da kuruldu. Resûlüllah
(Sallallahü Aleyhi v e Selle m) sabah namazını kılınca baktı ki çadırlar
kurulmuş :
«(Acaba bu
yaptıklarınızla) hayır mı
kastediyorsunuz?» buyurdu ve derhal çadırının sökülmesini emretti, çadır
söküldü. Artık o ramazan aysn da îtikâfı terketti de iaa Şevval ayının ilk on
gününde î'tikafa girdi.
(...) Bize,
bu hadîsi İbni Ebî Ömer de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân rivayet etti.
H.
Bana, Amr b, Sevvâd da
rivayet etti. (Dedi ki) : Bize îbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bize Amr b.
Haris haber verdi. H.
Bana Muhamme d b.
Râfi* dahî rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Ebû Ahine d rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân rivayet etti. H.
Bana Sclemetü'bnü
Şebîb dahî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebu'l-Muğîra rivayet etti. (Dedi ki) :
Bize Evzaî rivayet eyledi. H.
Bnnrt Züheyr b. Harb
da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd rivayet etti.
(Dedi ki) : Bize babam, İbni İshâk'dan rivâ-vıt etti.
Bu râvilerin hepsi
Yahya b. Said'den, o da Amra'dan, o da Aişe CRadiyallahû anha) 'dan, o da Peygamber
(Sallaîlahü Aleyhi ve Selîem) 'den Ebû Muaviye hadîsi mânâsı ile tivayette
bulunmuşlardır.
İbni Uyeyne, Amr b.
Haris ve İbni İshâk hadîslerinde Âişe, Hafsa ve Zeyneb (Raâiyalîayü anhüma) 'mn
î'tikâf için çadır kurdukları zikredilmiştir.
Bu hadîsi Buhâri
«Î'tikâfun-Nisâ» ile «Savm» bahislerinde, Nesaî «Kitâbu's-SalâWa, Ebû Dâvud ile
Tirmizî «î'tikâf» bahsinde, îbni Mâce «Savm» bahsinde muhtelif râvüerden
tah-ric etmişlerdir.
Hiba': Yün veya
yapağıdan yapılan çadırdır. İki veya üç direk üzerine kurulur.
Hadîsin muhtelif rivayetlerinden
anlaşıldığına göre Resûlüllah (Sallaîlahü Aleyhi ve Selîem) 'in î'tikâf için
çadır kurduğunu görünce zevcelerinden Âişe, Hafsa ve Zeyneb binti Cahş
(Radryallahûanh) da peyder pey kendilerine i'tikâf çadırları kurdur-muşlardır.
Bazı rivayetlere göre
Hz. Âişe çadır kurmak için Peygamber (SallallaJm Aleyhi ve Sellertı) 'den izin
istemiş, Resûlüllah (Sallaîlahü Aleyhi ve Selîem) ona izin vermiştir.
Hz. Hafsa
da Âişe 'den izin istemiştir.
Bir rivayette Hz.
Zeyneb binti Cahş bunlan görünce kendisine çadır kurdurduğu zîra gayur bîr
kadın olduğu bildirilmiştir.
Kaadî îyâz
diyor kî :
«Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Se?fem)'in (Siz bu
yaptıklarınızı hayır maksadıyla mı
yapıyorsunuz?) buyurması, zevcelerinin yaptığını beğenmediği içindir. Çünki
î'tikâi hususunda samîmi olmayıp, bunu kendisine yaranmak için yapmış
olmalarından endîşe etmiştir. Bir de mos-cide herkes gelir. Bu meyanda
Bedeviler'le münafıkların gelmesi de melhuzdur. Halbuki zevceleri mescide girip
çıkmaya muhtaçtırlar. Bu sebeple münafıkların diline düşebilirler. Şu da var
ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) mescidde zevcelerini yanında
görünce evîndey-miş gibi olur ve î'tikâfdan maksat olan tenhalık ve dünya
işlerinden el çekme mânâsı kaybolur. Yahut zevceler^ mescidi çadırla
doldurdukları için cemaata dar geleceği mülâhazası ile canı sıkılmıştır.»
Rivayetlerin birinde
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) o Rama-zan'da î'tikafı terkederek Şev
vâl'in onuncu gününün sonunda, diğerinde Şevvâ1'in ilk on gününde, î'tikâfa
girdiği bildirilmektedir. Bu iki rivayetin arasını bulmak için: «On günün
sonundan murâd Re-sûlüllah (Sallallahü
Aleyhi ve Settendin î'tikâfdan çıkmasıdır.»
denilmiştir.
îsmâi1i'ye göre bu
hadîs î'tikâfm orUçsuz" da caiz olduğuna delildir. Çünkü Şevva1'in ilk
günü bayramdır. O gün oruç tutmak haramdır. Fakat Aynî bu istidlali
beğenmemiştir. Zira Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) 'in Şevvâ1'in ilk
on gününde îHikâf yapması, ikinci günden itibaren başlamakla da mümkündür.
1) Hadîs-i
Şerîf î'tikâfın sabah namazından sonra yani günün evvelinde , başlayacağına
delildir. Eyzâî ile bir rivayette Leys'in kavilleri budur.
İbnü'l-, -Münzir dahi
bu kavli ihtiyar etmiştir. Dört mezhebin imamları ile İbrahim Nehaî'ye göre on
gün yahut bir ay î'tıkâf yapmak isteyen bir kimse güneş kavuşmazdan önce
î'tikâfa girebilir.
Ebû Sevr: «On gün
î'tikâf yapmak isteyen, güneş kavuşmazdan Önce î'tikâfa girebilir.» demiştir.
2) î'tikâfa
giren kimsenin bayram akşamı î'tikâfdan çıkıp çıkamı-yacağı hususunda iki kavil
vardır;
a) Ebû
Kiâbe, Ebû Miclez, İmam
Mâlik, îmam Ahmed ve diğer bazı
ulemâdan hem çıkabileceğine hem de çıkamıyacağına dâir rivayetler vardır.
b) îmam
Şafiî, Leys, Zühri ve Evzaî'ye gore bayram akşamı î'tikâftan çıkmak caizdir.
Bundan dolayı mütekîfe hiç bir şey lâzım gelmez.
3) î'tikâf
için mescid şarttır.
Çünkü kadınların evlerde
dahî tesettüre rivayet etmeleri meşru kılınmıştır. î'tikâf için mescid
şart olmasa bu babda Besûlüllah (StrUalIahii Aleyhi ve. Selîem) 'den izin
istemeye hacet kalmazdı.
İbrahim b. Able: Kbsûİûlluh(SaîIallahü
Aleyhi ve Seîiem) 'in (Bu yaptıklarınızdan maksadınız hayır mıdır?) sözünde
kadınların mes-cidde î'tikâf yapamıyacaklanna delil vardır.» demiştir.
4) Mescidlere
çadır kurmak caizdir.
5) Bir
maslahatdan dolayı efdal terketmek caizdir.
6) Tirmizî
'nin beyânına göre ulemâ î'tikâfmı tamamlamadan bırakan mûtekif hakkında
ihtilâf etmişlerdir.
Bâzılarına göre
î'tikâfını kaza etmesi vâcibdir.
7) Mûtekif
zaruri bir ihtiyacından dolayı î'tikâf yerinden çıkabilir.
8)
İbnü'l.Münzir: «Bu hadîs, kadının kocasından izin
almadan î'tikâfa giremiyeceğihe
delildir.» demiştir.
9)
Kadınların î'tikâfı şahindir.
10) Kocası
karısının, izinsiz î'tikâfa girmesini menedebilir. Bir defa izin verdikten
sonra menedip edemiyeceği ihtilaflıdır.
îmam Şafiî, îmam Ahmed
ve Dâvud-u Zahirî'ye göre bîr kimse zevcesi ile memlükünü nafile î'tikâfdan
çıkarabilir.
îmam Mâlik'e göre çıkaramaz.
tmam A'zam'a göre
memlükünü çıkarabilir, fakat zevcesini çıkaramaz.
7- (1174)
Bize İshak b. İbrahim El-Hanzali ile fbni Ebî Ömer hep birden İbni Uyeyne'den
rivayet ettiler. İshâk (Dedi ki) ; Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû Ya'fûr'dan, o da
Müslim b. Subeyh'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe {Radiyallahü anlıaf'ûan naklen haber
verdi. Âişc şöyle demiş: .
«RamazatVm son on günü
girince Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve SeUem) geceleri ihya eder, ailesini
uyandırır, ibadete karşı daha ciddiyet gösterir ve paçaları sıvardı.»
8- (1175)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd ile Ebû Kâmil-i Cahderi ikisi birden Abdülvâhid b.
Ziyâd'dan rivayet ettiler. Kuteybe (Dedi ki) : Bize Abdülvâhid, Hasen b. Ubeydillah'dan
rivayet etti. (Doraı ki) : Ben,
İbrahim'i şunu söylerken işittim : Ben, Esved b. Yezîd'i a jyle derken işittim
: Âişe (Radtyalîahû anha) :
«Resûltillah
(Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) Ramazan'ın son on gününde, başka zamanlarda
ibâdet hususunda göstermediği cehd-u gayreti gösterirdi.» dedi.
Bu hadîsi Buhâri
-Fadl-u Leyleti'l-Kadir»de, Ebû Dâ-vud ile Nesaî «Sala t» bahsinde ve
*î'tikâf»da, îbni Mâce «Kitâbu's-Savm»da
muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.
Mi'zer: Elbise,
demektir.
Şedd-i Mi'zer:
Elbiseyi bağlamak, mânâsına gelirki bir işe ciddiyetle sarılmaktan kinayedir.
Lisanımızda bu mânâda «Paçaları sıvamak», «Kolları sıvamak» gibi tâbirler
kullanılır.
Burada paçaları
sıvamak ya cîmâ'ı terk etmekten yahut ibadete hazırlanmaktan kinayedir. Yani
Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve SeUem) Ra-mazan'm son on gününde ibâdet için
mûtadından fazla bir gayret gösterirdi.
Sevri : «Bu söz,
kadınlardan uzaklaşmak mânâsına gelen en latif kinayelerdendir.» demiştir.
Kurtuhî' , bazı
Mâlikiyye ulemâsının bu sözden i'tikâf mânâsını anladıklarını söylemişse de bu
te'vil ihtimâlden uzaktır. Çünkü nef-si-i hadîste Peygamber (Saîlallahü Aleyhi
ve Sellem)'in ailesini uyandırdığından bahsedilmektedir. Bu, onların bir evde
olduklarını gösterir.
Resûlüllah (Saîlallahü
Aleyhi ve SeUem) î'tikâf günlerinde mescidde ancak zarurî hacetler sebebiyle
çıkardı. Maamafih kendisi mescidde bulunup, pencereden ailesini uyandırmış
olması da mümkündür.
«Telvih» sahihi : «İhtimâl Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve
SeUem) mescîdde kendisiyle beraber î'tik.âfa giren ailesini uyandırmıştır. Bir
haceti doîayisıyle mescidden çıktıktan sonra uyandırmış olması da mümkündür,» diyor.
Geceleyin ihyâsı :
Onlarda yapılan ibâdet ve taatlardan kinayedir. Zira geceleyin ibâdet eden kimse,
o geceyi diriltmiş gibi olur. Uyku Ölümün kardeşidir, derler :
«Evlerinizi kabir
ittihaz etmeyin.» Hadîs-i Şerifi de bu mânâyadır. Yani «Uyuyup da ölüler gibi
olmayın. Bu takdirde evleriniz de kabirler gibi olur.» demektir.
Bütün geceyi ihyadan
murâd: Gecenin ekserisini ibadetle geçirmektir.
Hz, Âişe'nin sahih bir
hadîsde: «Ben, Hesûlüllah (Sallallahü Aleyhi veSellem] 'in bütün gece sabaha
kadar namaz kıldığını bilmiyorum.» sözü de bunu te'yid eder.
Nevevî diyor ki : «Hz.
Âişe'rün (Gfitralerİ ihya edordi) sözü, bütün geceleri namaz ve sair
ibadetlerle uykusuz geçirirdi, manasınadır. Bu hadîs Ramazan'ın son on
gecesinin ibâdetlerle ihya etmenin müs-tehab olduğuna delildir. Bazı ulemâmızın
(bütün gece namaz kılmak mekruhtur.) demişlerse de, bundan maksatları devam
üzere her gece namaz kılmaktır. Bİr-ikı geceyi ve Ramazan'ın son on gecesini
ibadetle ihya etmenin kerahetine onlar da kaail değildir. Bu sebepledir ki bayram
geceleriyle diğer bazı geceleri ibâdetle ihya etmenin müstehab olduğuna
ittifak eylemişlerdir.»
Bu babda Zeyneb bin ti
Seleme (Radiyallahû anh) 'dan da hadîs rivayet olunmuştur.
9- (1176)
Bize Ebû Bekir h. Ebî Şeyh- ile Ebû Küreyb ve İshâk rivayet ettiler. îshâk:
(Ahberanâ), öiekîler : (Haddenenâ) tâbirlerini kul-iandülar. (Dediler ki) :
Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe
{RadiyaUahû <mha)'dsın naklen rivayet etti. Aişe :
«Ben, Resûlüllah
[SalktUahü Aleyhi ve Selleın) 'in on günlerde hiç oruç tuttuğunu görmedim.»
demiş.
10- (...)
Bana Ebû Bekir b. Nâfi' El-Abdî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdurrahman
rUayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfy&n, A'roeş'den, o da İbrahim'den, o da
Esved'den, o da Âişe (Radiyallahû anfıa^dan naklen rivayet etti ki, Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellenı), Zi*l-Hîece*nm ilk on gününde oruç tutmamış.
Bu hadîsin şerhinde
Nevevî (631-676) şunları söylemiştir: «Ulemâ diyor ki: Bu hadîs, Zi'l.Hicce
'nin on gününde oruç tutmanın mekruh ^olduğunu ilham etmektedir. Halbuki
buradaki on'dan murâd: Zi'1-Hicce'nin, evvelinden itibaren dokuz gündür. Bu
hadîs, te'vili gereken hadîslerdendir. Zi'lHicct 'nin dokuz gününde oruç
tutmak mekruh değil, bil'akis şiddetle müsttnabdır. Bağhusus dokuzuncu gün ki
arâfedir. O günün fazileti hakkında birçok hadîsler geçmiştir. Sahîh.i Buhâri
'de Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Seltem) ,'in: ,
— «Bunlardan
yâni Zi'I-Hİcce'nin ille on gönünden
daha faziletli amel-i sâlih
günleri olamaz.» buyurduğu sabit olmuştur. Binâenaleyh Hz.
Aişe'm'n ; .
— (Bu on «günde oruç tutmadı.) sözü, ya
hastalık, sefer ve daha başka bir arıza dolayısıyla o günlerde oruç
tutmadığına yahut oruç tuttuğu halde Hz. Âişe'nin görmediğine hamlolunur. Âişe
(Radiyallahû anha) 'nın görmemesinden
hakikaten Resûlüllah (Sallalkthü Aleyhi ve Selİem) 'in oruç
tutmaması lâzım gelmez, Ebû Dâvud'un rivayet ettiği bir hadîs dahî bu
te'vili teyid eder. Mezkûr hadîsde Ezvâc-ı Tahiratdan biri:
— {Resûlüllah (Saltaltehü Aleyhi ve Sellem)
Zi'l-Hicce'nin dokuz gönüy-le aşûra gününde ve her ay üç gön yani ayın
pazartesi' ile perşembe günlerinde oruç tutardı.) demiştir. Aynı hadîsi İmam Ahmed ile Nesâi dahi rivayet
etmişlerdir. Onların rivayetlerinde:
(Pazartesi ile iki
perşembe güriu oruç tutardı.) denilmiştir.»