54 İZİN İSTEME KİTABI. 1

1. İçeri Girmek İçin İzin İstemek. 1

2. Aksırana «Yerhamükellah» Demek. 2

3. Resim Ve Heykeller. 2

4. Keler Yemek. 3

5. Köpeklerle İlgili Rivayetler. 4

6. Koyunlar Hakkındaki Rivayetler. 5

7. Yağ İçersine Fare Düşmesi Ve Namazdan Önce Yemeğe Başlamak. 5

8. Uğursuzluktan Sakınmak. 5

9. Mekruh Olan İsimler. 6

10. Kan Almak Ve Kan Alanın Ücreti. 7

11. Doğu Konusundaki Rivayetler. 7

12. Yılanları Öldürmek. 7

13. Yolculukta Söylenecek Şeyler. 8

14. Yolculukta Yalnız Bulunmak. 9

15. Yolculukta Yapılacak İşler. 9

16. Kölelere Yumuşak Davranmak. 9

17. Köle Ve Bağışı Hakkındaki Rivayetler. 10

 

 

 

 

 

 

 

54 İZİN İSTEME KİTABI

 

1. İçeri Girmek İçin İzin İstemek

 

1. Yesar oğlu Ata şunları anlatır: Bir adam ResululIpÜ (s.avj'e:

«— Ya Resûlallah! Annemin huzuruna girmek için izin isteye­cek miyim?» diye sordu. O da:

«— Evet» buyurdu. Adam:

«— Ben evde onunla beraber oturuyorum.» deyince Resûlul-Iah (s.a.v.):

«— Ondan izin iste» dedi. Adam:

«— Ona ben hizmet ediyorum.» dediğinde Resûlullah (s.a.v.) yine:

«— Ondan izin iste, onu çıplak olarak görmek ister mi­sin?» dedi. Adam:

«— Hayır» dedi. Resûlullah (s.a.v.):

«— O halde, izin almadan yanına girme» buyurdu.[1]

 

2. Ebû Musa el-Eşârî (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle bu­yurdu: « (Birinin yanına gittiğinde aralıklı) üç defa izin iste. (Üç kez kapıyı çal), izin veriliyorsa, gir, yoksa geri dön.»

 

3. Ebû Abdurrahman oğlu Rebia ve diğer bazı ulemadan şöyle rivayet edildi: Ebû Musa el-Eşari (r.a.), Ömer b. Hattab'm huzuru­na girmek için izin istedi ve üç defa izin isteğini tekrarladı, (içerden ses gelmeyince) geri döndü. Ömer (r.a.) arkasından adam göndererek (çağırdı ve):

«— Niçin girmedin?» diye sordu. Ebû Musa (r.a.):

«— Resûlullah (s.a.v.)'in «Üç defa izin istenir. Eğer sana müsaade edilirse girersin yoksa dönersin,» buyurduğunu duydum.» dedi. Ömer (r.a.):

«— Bunu başka kim biliyor? Eğer bana bunu bilen birisini ge-tirmezsen, sana şöyle şöyle yaparım.» dedi Ebû Musa (r.a.) çıktı ve mesciddeki Ensar meclisi denilen bir meclise geldi ve:

«— Ben Ömer b. Hattab (r.a.)'a Resûlulîah (s.a.v.)'den, izin is­teme üçtür, yoksa dönersin buyurduğunu duyduğumu haber verdim. O da: Eğer bana bunu bilen başka birisini getirmezsen sa­na şöyle şöyle yaparım (cezalandırırım) dedi. Eğer aranızda bunu işiten varsa benimle gelsin.» deyince oradakiler aralarında

gençleri olan Ebû Said el-Hudri'ye:

«— Kalk, onunla git.» dediler. O da gidip Hz. Ömer'e ayni hadi­si söyleyince Hz. Ömer (r.a.) Ebû Musa (r.a.)'ya:

«— Ben seni itham etmiyorum. Fakat insanların Resûlullah adına (s.a.v.) yalan uydurmalarından korktum.» dedi.[2]

 

2. Aksırana «Yerhamükellah» Demek

 

4. Abdullah b. Ebû Bekr (r.a)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle bu­yurdu: «Eğer biri aksırırsa ona «yerhamükellah = Allah sa­na rahmet eylesin, Ömür versin» diye hayır ve bereketle dua et, sonra yine aksırırsa aynını söyle. Tekrar aksırırsa yine aynen karşılık ver. Bundan sonra yine aksırırsa:

"— Sen nezle olmuşsun = üşütmüşsün" de.» Abdullah b. Ebû Bekr (r.a.), yalnız bunun üçüncüden sonra mı, yoksa dördüncüden sonra mı olduğunu bilmiyorum, demiştir.[3]

 

5. Nafi'den: Abdullah b. Ömer (r.a.) aksırdığı zaman ona: «Yerhamükellah» denilince «yerhamünaîlahü ve iyyaküm ve yağfiru lenâ ve leküm = Allah bize de size de rahmet eyleyip mağfiret buyursun.» derdi.

 

3. Resim Ve Heykeller

 

6. Abdullah b. Ebû Talha'nın oğlu îshak'dan: Şifa'nın azatlı kölesi Râfi b. Ishak bana şöyle dedi: Abdullah b. Ebû Talha ile be­raber Ebû Said el-Hudrî (r.a.)'yi hastalığında ziyarete gittik. Ebû Said bize dedi ki: Resûlullah (s.a.v.), «içersinde heykel veya re­sim bulunan bir eve melekler girmez.» buyurdu.

Ravi tshak, burada Ebû Said (r.a.)'in (resim ve heykelden) hangisini söylediği hususunda şüphe etti.[4]

 

7. Utbe b. Mesud'un torunu Ubeydullah b. Abdullah'dan şöyle rivayet edildi: Ubeydullah, Ebû Talha el-Ensari'yi hastalığında ziyarete gitti. Yanma vardığında Sehl b. Huneyf de orada idi. Ebû Talha bir adam çağırdı, altındaki sergiyi çıkarttırdı. Sehl b. Hu­neyf kendisine:

«— Onu neden çıkartıyorsun?» diye sordu. O da:

«— Çünkü onda resimler var. Onlar hakkında da Resûlullah (s.a.v.)'in ne söylediğini biliyorsun» dedi. Sehl de:

«— Resûlullah (s.a.v.) kumaşlardaki nakış ve süslemeler hariç dememiş miydi?» deyince Ebû Talha:

«— Evet. demişti ama çıkartmak kalbime daha hoş geldi.» diye cevap verdi.[5]

 

8. Aişe (r.a.)'dan: O, üzerinde hayvan resimleri bulunan bir küçük yastık satın aldı. Resûlullah (s.a.v.) onu görünce kapının önünde durdu, içeri girmedi. Hz. Aişe onun yüzündeki hoşnutsuz­luğu anladı ve:

«— Ya Resûlullah, (yaptığım hatadan) Allah'a ve onun Resulüne dönüyorum. Ne suç işledim ki?» diye sordu. Resûlullah (s.a.v.):

«— Bu resimli yastık ne oluyor?» dedi. Hz. Aişe (r.a.)'da:

>— Onu senin için aldım. Üzerine oturur ve ona yaslanırsın.» deyince Resûlullah (s.a.v.):

«— Bu resimleri yapanlar kıyamet günü azab çekecek­ler. Onlara: Yaptığınız bu suretlere can veriniz, denilecek,»

buyurdu. Sonra da devamla:

«— içerisinde resim bulunan eve melekler girmez.» bu­yurdu.[6]

 

4. Keler Yemek

 

9. Süleyman b. Yesar der ki: Yanında Abdullah b. Abbas (r.a.) ve Halid b. Velid (r.a.) olduğu halde Resûlullah (s.a.v.) Haris'in kızı Meymune'nin evine girdi. Orada beyaz kelerler görünce:

«— Bunlar size nereden geldi?» diye sordu. O da:

«— Onu bana kardeşim Haris kızı Hüzeyle hediye etti*» diye cevap verince Resûlullah (s.a.v.): Abdullah b. Abbas ve Halid b. Velid'e:

«—Yiyin!» buyurdu. Bunun üzerine onlar da:

«— Sen de yemez misin ya Resûlallah?» diye sordular. Resûlullah (s.a.v.) da:

«— Bana Allah tarafından bir melek topluluğu geliyor

(meşgulüm).» dedi. Meymune (r.a):

«— Ya Resûlullah sana içmen için yanımızda bulunan sütten verelim mi.» deyince Resûlullah (s.a.v.):

«—Verin» dedi ve sütü içince şöyle buyurdu: «— Bu size nereden geldi?» Meymune:

«— Onu bana kız kardeşim Huzeyle hediye etti» diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûluîlah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

«— Benden hürriyete kavuşması için izin istediğin cari­yen hakkında ne dersin. Onu kız kardeşine ver ve onunla, bakmakla yükümlü olduğun kardeşine sıla-i rahimde bu­lun. Bu senin için daha hayırlıdır.»[7]

 

10. Muğire'nin oğlu Halid b. Velid'den: Resûlullah (s.a.v.) ile beraber hanımı Meymune (r.a.)'nin evine girdiğimizde içeriye kızartılmış keler getirildi. Resûluîlah (s.a.v.) ona elini uzatınca Meymune'nin evinde bulunan bazı kadınlar, şöyle dediler:

«— Resûlullah (s.a.v.)'in yemek istediği şeyin ne olduğunu ona bildirin.» Bunun üzerine:

«— o kelerdir ya Resûlallah!» denilince Resûlullah (s.a.v.) eli­ni çekti. Ben de:

«— Yoksa bu haram mı ya Resûlaîlah?» diye sordum. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.):

«— Hayır, fakat o benim kavmimin topraklarında bu­lunmaz, bu yüzden onu canım çekmedi» buyurdu. Halid der ki: Onu önüme çektim ve Resûlullah (s.a.v.)'in gözü önünde ye­dim.[8]

 

11. Abdullah b. Ömer (r.a.) der ki: Bir zat Resûlullah (s.a.v.)'e seslenerek şöyle sordu:

«—  Ya  Kesûlallah!   Keler  hakkında  ne  buyurursun?» Resûlullah (s.a.v.) de:

«— Onu ne yer, ne de haranı ederim» buyurdu.[9]

 

5. Köpeklerle İlgili Rivayetler

 

12. Sahabeden Süfyan b. Ebî Züheyr, mescidin kapısında yanındakilere hadis rivayet ederek dedi ki: Resûlullah (s.a.v.)'i şöyle derken işittim:

«Bir kimse bahçesini ve hayvanlarını korumayan bir köpek edinirse, bu köpek o kişinin amelinden her gün bir kırat eksiltir.» Saib:

«— Bunu sen Resûlullah (s.a.v.)'den mi işittin?» diye sorunca, Süfyan:

«— Mescidin Rabbine yemin ederim ki evet.» dij'e cevap ver­di.[10]

 

13. Abdullah b. Ömer (r.a.)'.den; Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Av köpeği veya davar köpeği dışında köpek besleyen kimsenin amelini bu köpek her gün iki kırat ek­siltir.»[11]

 

14. Abdullah b. Ömer (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) (başıboş) köpeklerin öldürülmesini emretti.[12]

 

6. Koyunlar Hakkındaki Rivayetler

 

15. Ebû Hüreyre (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.); «Küfrün başı doğu taraflarındadır. Büyüklük iddiası ve başkasını küçük görmek deve ve at sahiplerindedir. (Yani çölde yaşayanlardadır.) Vakar ve alçakgönüllülük koyun sahip­lerindedir.»[13]

 

16. Ebû Said el-Hudri (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle bu­yurdu: «Müslümanın en hayırlı malı, dağ başlarında ve va­dilerde arkasında dolaştığı koyunları olacak. O dinine bağlılığı sebebiyle fitnelerden kaçar.»[14]

 

17. îbn Ömer (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Hiç bir kimse diğerinin davarını izni olmaksızın sağma­sın. Sizden biri odasının kendine verilmesini ve deposunun kırılıp yiyeceğinin alınmasını ister mi? Bunun gibi davarlarının memeleri de onların yiyeceklerini depo eder. O halde, hiç bir kimse diğerinin davarını izni olmaksızın sağmasın.»[15]

 

18. îmanı Malike şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.): «Ko­yun gitmemiş hiç bir peygamber yoktur.» buyurdu.

«— Sen de mi? Ya Resûlallah!» denilince: «— Ben de» buyurdu.[16]

 

7. Yağ İçersine Fare Düşmesi Ve Namazdan Önce Yemeğe Başlamak

 

19. Nafı'den: İbn Ömer'e akşam yemeği getirilir, bu arada evinde iken imamın kıraatini işitir, yemeğini yiyinceye kadar ace­le etmezdi.

 

20. Peygamber efendimiz (s.a.v.)'in zevcesi Meymune (r.a)'dan Resûlullah (s.a.v.)'e yağ içerisine düşen farenin durumu soru­lunca:

«— Fareyi ve etrafında bulunan yağı çıkartıp atınız» bu­yurdu.[17]

 

8. Uğursuzluktan Sakınmak

 

21. Sehl b. Sa'd es-Sâidî (r.a.)'dan:

Resûlullah (s.a.v.): «Uğursuzluk varsa atta, kadında ve evde olur» buyurdu.[18]

 

22. Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan:

Resûlullah (s.a.v.): «Uğursuzluk evde, kadında ve attadır»

buyurdu.[19]

 

23. Yahya b. Said'den:

Bir kadın Resûlullah (s.a.v.)'e gelip:

«— Ya Resûlalîah! Oturduğumuz bir evimiz var. Nüfusumuz kalabalık, malımız çoktu. Şimdi nüfusumuz azaldı, mal yok oldu» deyince, Resûlullah (s.a.v.):

«— O evi uğursuz sayarak terkediniz.» buyurdu.[20]

 

9. Mekruh Olan İsimler

 

24. Yahya b. Said der ki: Resûlullah (s.a.v.)'in sağılır bir deve hakkında:

«— Bunu kim sağacak?» diye sorması üzerine, bir zat kalktı. Resûlullah da ona:

«— Adın ne?» diye sordu. Adam Resûlullah (s.a.v.)'e:

«— Mürre» diye cevap verince, Resûlullah (s.a.v.):

«— Otur» dedi. Sonra:

«— Bunu kim sağacak?» diye sorunca, başka bir zat kalktı. Resûlullah (s.a.v.) Ona da:

«—Adın ne?» dedi. Adam:

«— Harb» diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Ona da:

«— Otur» dedi. Sonra yine:

«— Bunu kim sağacak?» diye sordu. Bu kez başka bir zat kalktı. Resûlullah (s.a.v.) ona da:

«—Adın ne?» diye sordu. Adam da:

«— Yeîş» diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) ona:

«— Sen sağ» buyurdu.[21]

 

25. Yahya b. Said'den: Ömer b. Hattab bir zata:

«— Adın ne?» diye sordu. O da

«— Cemre» diye cevap verdi. Ömer (r.a.):

«— Kimin oğlusun?» diye sordu.

«— Şihab'in oğluyum» dedi. Ömer (r.a.):

«— Kimlerdensin?» diye sordu. O da:

«— Huraka'dan» diye cevap verdi. Ömer (r.a.):

«— Evin nerede?» dedi. Adam

«— Haratün-Nâr'da»[22] diye cevap verdi. Ömer (r.a.):

«— Hangisi?» diye sorunca adam:

«— Alevlisi» diye cevap verdi. Ömer (r.a.):

«— (Öyle ise) ailene yetiş, yandılar» dedi. Adam:

«— Olay, Ömer b. Hattab'ın dediği gibi oldu» dedi.[23]

 

10. Kan Almak Ve Kan Alanın Ücreti

 

26. Enes b. Malik"(r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.v.) kan aldırdı, kanım Ebu Taybe aldı. Resûlullah (s.a.v.) de ona bir sa' hurma ve­rilmesini ve memurlarına da onun haracını hafifletmelerini em­retti.[24]

 

27. İmam Malik'e şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Bir ilaç hastalığı tedavi ederse, kan almak da onu öyle tedavi eder.»[25]

 

28. Harise oğullarından biri olan Ensar'dan Ibn Muhayyise kan alan bir adamı ücretle çalıştırmak hususunda Resûlullah (s.a.v.)'den izin istedi. Resûlullah (s.a.v.) ona izin vermedi. Adam, Resûlullah (s.a.v.)'a «Onu (ücreti) kölelerine yedir» deyinceye ka­dar izin istemeye devam etti.[26]

 

11. Doğu Konusundaki Rivayetler

 

29. Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle rivayet eder: Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurai'ak doğuya işaret ettiğini gördüm: «İşte fitne buradadır. Şeytanın boynuzunun doğduğu yerde.»[27]

 

30. İmam Malik'e şöyle rivayet edildi: Ömer b. Hattab (r.a.) Irak'a gitmek isteyince Ka'bül-Ahbar ona:

«— Ey Mü'minlerin emiri, Irak'a gitme. Zira sihrin onda doku­zu orada, cinlerin fasıkları orada ve devasız hastalıklar da oradadır.» dedi.

 

12. Yılanları Öldürmek

 

31. Ebû Lübabe'den: Resûlullah (s.a.v.) yuvalarmdaki yılanları öldürmeyi yasakladı.

 

32. Hz. Aişe (r.a.)'in azatlı cariyesi Sâibe'den: Resûlullah (s.a.v.) evlerdeki küçük yılanları öldürmeyi yasakladı. Ancak kuyruğu kısa ve sırtında iki beyaz çizgisi olanlar hariç. Çünkü bu iki çeşit yılan, gözün nurunu alır ve kadınların çocuk düşürmesine sebep olurlar.[28]

 

33. Hişam b. Zühre'nin azatlı kölesi Ebû Sâib der ki: Ebû Said el-Hudrî'nin yanına girdim ve onu namaz kılarken buldum. Namazım eda edinceye kadar oturup onu bekledim. Evinde sedi­rin altında bir hareket hissettim. Baktım ki bir yılan! Onu öldürmek için ayağa kalktım. Ebû Said «Otur» diye işaret etti. Namazı bitirince evde bir odayı göstererek dedi ki:

«— Şu odayı görüyor musun?» Ben de: «— Evet» dedim. Ebû Said:

«— Orada yeni gerdeğe girmiş bir genç vardı. Bu genç Resûlullah (s.a.v) ile beraber Hendek savaşına katıldı. Resûlullah (s.a.v.) Hendek'de iken, bu genç gelerek, ondan izin istedi ve şöyle dedi:

«— Ya Resûlallah ben yeni evliyim, bana izin ver» Resûlullah (s.a.v.) ona izin verdi ve şöyle emretti:

«— Silâhını yanına al. Zira Beni Kurayza'nın sana bir şey yapmalarından korkuyorum.» Genç evine gittiğinde, karısını iki kapı arasında ayakta dururken gördü. Onu vurmak için mızrağa elini uzattı ve ona izzeti nefis galip geldi. Bunun üzerine hanım: «Evine girip içerdekini görmeden acele et­me» dedi. Genç de eve girdi yatağının üzerinde kıvrılmış bükülmüş bir yılan gördü. Ona mızrağını sapladı. Sonra dışarı çıkarıp mızrağını eve dikti. Mızrağın ucunda yılan titredi ve genç Ölü olarak yere yıkıldı. Genç mi yoksa yılan mı daha önce öldü bi­linmiyor. Bu durum Resûlullah (s.a.v.)'a anlatılınca şöyle buyur­du:

«Medine'de müslüman olmuş cinler vardır. Onlardan birini görürseniz, üç gün mühlet verin. Ondan sonra ister­seniz Öldürün. Zira o, şeytandır.»

(29) Müslim, Selâm, 39/37, no:129.

 

13. Yolculukta Söylenecek Şeyler

 

34. imam Malik'e şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.) sefe­re çıkmak maksadıyla ayağını üzengiye koyunca şöyle derdi: «Allah'ın adıyla! Allahım, seferde sahip sensin, ailem hakkında vekil sensin. Allahım, yeryüzünü bizim için dür ve yolculuğu bize kolaylaşUr. Allahım, yolculuğun şiddet ve eziyetlerinden, yolculukta üzüntü verici bir şeye uğra­maktan» mal ve çoluk/çocuk balonundan kötü bir manzara ile karşıtoşflMiktap sana sığınınla.»[29]

Hakimin kızı Hatvle'den şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.av.): «Bir yerde konaklayan bir kimse şöyle desin, buyurdu:

«— Yarattığı şeylerin şerrinden Allah'ın tam ve noksansız kelimelerine sığamın,» çünkü (öyle derse) ora dan göç edinceye kadar ona hiç lârşey zarar veremez.[30]

 

14. Yolculukta Yalnız Bulunmak

 

35. Amr b. Şuayb dedesinden şöyle rivayet etti: Resülullah (s.a.v.) «Tek yolcu şeytandır.[31]Çift yolcu iki şeytandır. Üç tanesi ise bir cemaattir.»[32]

 

36. Said b. Müseyyeb der ki: Şeytan bir ve iki yolcuya musallat olur. Üç kişi olursa onlara musallat olamaz.[33]

 

37. Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle rivayet etti: Resülullah (s.a.v.): «Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kadın için, yanında mahremi olmadan bir gün bir gecelik mesafeye yolculuk yapması helal olmaz,» buyurdu.[34]

 

15. Yolculukta Yapılacak İşler

 

38. Halid b. Mâdan merfu olarak rivayet ettiği hadisinde der ki: «Allah Teâlâ lütuf sahibidir. Kolaylığı sever, ondan hoşlanır, şiddet ve meşakkate karşı göstermediği yardımı ona gösterir. Siz dilsiz hayvanlara bindiğinizde, onları alışılmış yerlerine indiriniz. Eğer yer kurak ve çorak ise, ilikleri erimeden oradan süratlice geçiriniz. Gece yolculu­ğunu tercih ediniz. Çünkü gündüz alınamayan yol, gece alınır. Siz yol üzerinde sabaha karşı konaklamak* \ sakının. Zira yol hayvanların gelip geçeceği ve yılanlar n sığınacağı yerdir.»[35]

 

39. Ebû Hüreyre (r.a.), Resülullah (s.a.v.)'in şöyle buyurdu­ğunu rivayet etti: «Yolculuk azabdan bir parçadır. Sizden bi­rinin uyumasına, yemesine ve içmesine engel olur. Her­hangi biriniz ihtiyacını giderince (işini görünce), ailesine dönmeye acele etsin.»[36]

 

16. Kölelere Yumuşak Davranmak

 

40. Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurdu­ğunu rivayet etti: «Normal bir şekilde yedirilip giydirilmesi, kölelerin hakkıdır. Ona gücünün yetmeyeceği iş yapürılamaz.»[37]

 

41. îmam Malik'e şöyle rivayet edildi: Ömer b. Hattab (r.a.), her cumartesi günü Medine'nin kenar semtlerine gider, bir köleyi gücü yetmeyeceği bir işte çalışırken görürse o işi ona yaptırmazdı.

 

42. Ebû Süheyl'in babası Malik, Osman b. Affan (r.a.)'ı hutbe okurken dinledi. Osman (r.a.) şöyle diyordu: «Sanatı olmayan cariyeyi kazanç sağlamaya zorlamayın. Siz onu kazanca zorlarsanız, namusunu satarak kazanır. Küçükleri de kazanç sağlamaya zorlamayın. Zira o bulamazsa çalar. On­lardan müstağni kalınız..Helal olan yiyecekleri arayınız.»

 

17. Köle Ve Bağışı Hakkındaki Rivayetler

 

43. Abdullah b. Ömer (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edildi: «Köle efendisine samîmi davranır­sa ve Allah'a karşı ibadetini güzel ifa ederse ona iki kat se­vap verilir.»[38]

 

44. İmam Malik'e şöyle rivayet edildi: Ömer b. Hattab (r.a.) oğlu Abdullah'ın cariyesinin hür kadınlar gibi giyindiğini görünce kızı Hafsa'nm yanma giderek: «Kardeşinin cariyesinin hür kadınların şekline bürünerek insanlar arasında dolaştığını görmeyeyim» dedi ve bunu hoş karşılamadı.

 

 



[1] Ebu Ömer der ki: Mürseldir, sahihtir. Sahih veya sâiih herhangi bir yoldan müsned olduğunu bilmiyorum Şeybanî, 9Ü2.

[2] Buharı, Buyu, 34/9; Müslim, Âdâb, 38/7, no:36

Hz. Ömer (r.a.)'in şahit istemesi de bu korkudan doğmuştur. Bu sebeple, Resûl-i Ekrem'e nispet edilen şeylerin tahkik edilmesi gerektiğine dikkati çekmiştir. Başka bir rivayette Übey b. Kâ'b da bu hususta şahitlik yapmış ve «Ey Hattaboğlu, Resûlullah (s.a.v.)'in ashabı üzerinde bir azab olma!» de­yince, Hz. Ömer (r.a.): «Süphanellah! Ben bir şey duydum, onu tesbit etmek istedim» demiştir. (Bâcî, el-Münteka, c.7, s. 285).

[3] Ebu Davud, Edeb, 40/92; Şeybanî, 954.

[4] İbn Abdilber der ki: Bu, konuyla ilgili en sahih ve senedi en güzel hadistir. Zurkanî der ki: Yani en sahih ve en güzeldir.

Burada, heykel ve resmin her ikisinin birden kast edilmiş olma ihtimali bu­lunduğu gibi, hadisi şerifte geçen «timsal» kelimesinin başlı başına müsta­kil resimler, «suret» kelimesinin de başka bir şey üzerine nakış veya süsle­me olarak yapılan resimler olma ihtimali de vardır. (Bâcî, el-Münteka, c.7, s. 287).

[5] Muvatta ravileri, bu hadisin isnadında ve metninde ihtilafsızdır. Şeybanî, 904.

[6] Buharı, Buyu, 34/40; Müslim, Libas, 37/26, no:96; Şeybanî, 903.

[7] Mürseldir. îbn Abdilber der ki: Bubeyr b. el-Eşecc, Süleyman b. Yesar- Mey­mune yoluyla rivayet eder.

[8] Buharî, Zebâih, 72/33; Müslim, Sayd, 34/7,no: 43. Bkz. Zurkanî, 44, s.193 (1278 basımı)

[9] Tirmizî, El/ime, 23/3 (Bu, sahih-Kasen bir hadistir).

[10] Buharî.Hars, 41/3; Müslim, Musâkat, 22/10, no:61; Şeybanî, 892.

[11] Buharı, Zebaih, 72/6; Müslim, Musâkat, 22/10, no:5O; Şeybanî, 893.

[12] Buharı, Bed'u'1-Halk, 59/17; Müslim, Musâkat, 22/10, no:43.

[13] Buharı, BedVİ-Halk, 59/15; Müslim, İman, l/21,no:85.

[14] Buharı, Bed'u'1-Halk, 59/15.

[15] Buharı, Lukata, 45/8; Müslim, Lukata, 31/2, no:13.

[16] Bu duyma (belağ), Abdurrahman b. Avf, Cabir ve Ebu Hureyre'den mevsul olarak gelmiştir: Buharı, îcare, 37/2.

[17] Buharı, Zebâih, 72/34; Şeybanî, 984

[18] Buharı, Cihad, 56/47; Müslim, Selâm, 39/34, no:119.

[19] Buharı, Nikâh, 67/17; Müslim, Selâm, 39/34, no:115.

Aslında İslâm uğursuzluk inancını reddeder. Bu üç uğursuz varlığın zikre­dilmesi iki şekilde yorumlanmıştır:

1) Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, Rasûlullah bu hadiste cahiliye inanışını dile getirmiş ve "onlar bu üç şeyi uğursuz sayardı" demiştir.

2) Bazı âlimler ise, bu üç şeyin genel hükümden istisna tutulduğunu, bu takdirde onları terketmek gerektiğini söylemişlerdir.

[20] İbn Abdilber der ki; Enes ve başkalarından gelen bir hadistir. Ebu Davud, Tıb, 27/24.

[21] Mürsel ve müdaldir. İbn Abdilber, İbnVehb - îbn Lehîa - el-Haris b. Yezid -Abdurrahman b. Cubeyr. -Yaîş el-Gıfasî yoluyla mevsul olarak rivayet eder.

[22] Sıcak veya ateşten taşları yanmış gibi kararmış bir yer anlamında Medine yakınlarında bir mevkii ismi.

[23] Munkatıdır. Ebu'l-Kasım b. Bişran, Fevâid'inde Musa b. Ukbe - Nafî - Ibn Ömer yoluyla mevsul olarak rivayet eder.

Şeybanî, 988

[24] Buharı, Buyu, 34/39.

[25] Ru haber, Ebu Hureyre, Enes ve Semura b. Gendub'tan manaca sahihtir.

[26] Ibn Abdilbcr der ki: Yahya ve tbnu'1-Kasım, böylece rivayet ederler. Bu yanlıştır, hiçbir bilgin bu konuda şüphe duymaz. Sa'd b. Manisa'nın sahabiliği yokken, oğlu Hiram'ın nasıl olsun? Şüphesiz ki bu hadisi Zührî'den rivayet eden Biram b. Sa'd b. Manisa'dır. Bkz. Tirmizî, Buyu, 12/47; Ibn Mace, Ticârât, 12/10.

[27] Buharı, Bedu'1-Halk, 59/11; Müslim, Fiten, 52/16, no: 45-49.

[28] Mürseldir. Sahîhayn'de Ibn Ömer, Aişe ve Ebu Lubâbe'den benzeri mevsul hadis vardır: Buharı, Bedu'1-Halk, 59/15; Müslim, Selâm, 39/37, no: 128-134.

[29] 8a haber, Afedaftah b. Serafenl, feftfegySaaı Hureyre v» başkalarından

[30] Müslim,Zikr,48/16,no,54,55

[31] Ünsiyet ve iyi davranış hususunda hayırdan uzaktır.

[32] Ebu Davud, Cihad, 15/79; Tirmizî, Cihad, 21/4.

[33] Ebu Ömer der ki: Muvatta ravilerinin ittifakıyla mürseldir.

Kasım b. Asbag, Abdurrahman b. Ebi'z-Zinâd-Abdurrahman b. Harmele -Said b. el-Museyyeb - Ebu Hureyre yoluyla mevsul olarak rivayet eder.

[34] Buharı, Taksîru's-Salât, 18/4; Müslim, Hac, 25/74, no: 421.

[35] îbn Abdilber der ki: Bu, pekçok yoldan müsned bir hadistir. Bunlar mahfuz pekçok hadistir.

[36] Buharı, Umre, 26/19; Müslim, İmaret, 33/55, no:179.

[37] Müslim, Eyman, 27/10, t» 41.

[38] Buharî, Itk, 49/16; Müslim, Eyman, 27/11, no: 43.