1. İçeri Girmek İçin İzin İstemek
2. Aksırana «Yerhamükellah» Demek
5. Köpeklerle İlgili Rivayetler
6. Koyunlar Hakkındaki Rivayetler
7. Yağ İçersine Fare Düşmesi Ve Namazdan Önce Yemeğe Başlamak
10. Kan Almak Ve Kan Alanın Ücreti
11. Doğu Konusundaki Rivayetler
13. Yolculukta Söylenecek Şeyler
14. Yolculukta Yalnız Bulunmak
15. Yolculukta Yapılacak İşler
16. Kölelere Yumuşak Davranmak
17. Köle Ve Bağışı Hakkındaki Rivayetler
1. Yesar
oğlu Ata şunları anlatır: Bir adam ResululIpÜ (s.avj'e:
«— Ya Resûlallah!
Annemin huzuruna girmek için izin isteyecek miyim?» diye sordu. O da:
«— Evet» buyurdu.
Adam:
«— Ben evde onunla
beraber oturuyorum.» deyince Resûlul-Iah (s.a.v.):
«— Ondan izin iste»
dedi. Adam:
«— Ona ben hizmet
ediyorum.» dediğinde Resûlullah (s.a.v.) yine:
«— Ondan izin iste,
onu çıplak olarak görmek ister misin?» dedi. Adam:
«— Hayır» dedi.
Resûlullah (s.a.v.):
«— O halde, izin
almadan yanına girme» buyurdu.[1]
2. Ebû Musa
el-Eşârî (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: « (Birinin yanına
gittiğinde aralıklı) üç defa izin iste. (Üç kez kapıyı çal), izin veriliyorsa,
gir, yoksa geri dön.»
3. Ebû
Abdurrahman oğlu Rebia ve diğer bazı ulemadan şöyle rivayet edildi: Ebû Musa
el-Eşari (r.a.), Ömer b. Hattab'm huzuruna girmek için izin istedi ve üç defa
izin isteğini tekrarladı, (içerden ses gelmeyince) geri döndü. Ömer (r.a.)
arkasından adam göndererek (çağırdı ve):
«— Niçin girmedin?»
diye sordu. Ebû Musa (r.a.):
«— Resûlullah
(s.a.v.)'in «Üç defa izin istenir. Eğer sana müsaade edilirse girersin yoksa
dönersin,» buyurduğunu duydum.» dedi. Ömer (r.a.):
«— Bunu başka kim
biliyor? Eğer bana bunu bilen birisini ge-tirmezsen, sana şöyle şöyle yaparım.»
dedi Ebû Musa (r.a.) çıktı ve mesciddeki Ensar meclisi denilen bir meclise
geldi ve:
«— Ben Ömer b. Hattab
(r.a.)'a Resûlulîah (s.a.v.)'den, izin isteme üçtür, yoksa dönersin
buyurduğunu duyduğumu haber verdim. O da: Eğer bana bunu bilen başka birisini
getirmezsen sana şöyle şöyle yaparım (cezalandırırım) dedi. Eğer aranızda bunu
işiten varsa benimle gelsin.» deyince oradakiler aralarında
gençleri olan Ebû Said
el-Hudri'ye:
«— Kalk, onunla git.»
dediler. O da gidip Hz. Ömer'e ayni hadisi söyleyince Hz. Ömer (r.a.) Ebû Musa
(r.a.)'ya:
«— Ben seni itham
etmiyorum. Fakat insanların Resûlullah adına (s.a.v.) yalan uydurmalarından
korktum.» dedi.[2]
4. Abdullah
b. Ebû Bekr (r.a)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Eğer biri aksırırsa
ona «yerhamükellah = Allah sana rahmet eylesin, Ömür versin» diye hayır ve
bereketle dua et, sonra yine aksırırsa aynını söyle. Tekrar aksırırsa yine
aynen karşılık ver. Bundan sonra yine aksırırsa:
"— Sen nezle
olmuşsun = üşütmüşsün" de.» Abdullah b. Ebû Bekr (r.a.), yalnız bunun üçüncüden
sonra mı, yoksa dördüncüden sonra mı olduğunu bilmiyorum, demiştir.[3]
5. Nafi'den:
Abdullah b. Ömer (r.a.) aksırdığı zaman ona: «Yerhamükellah» denilince
«yerhamünaîlahü ve iyyaküm ve yağfiru lenâ ve leküm = Allah bize de size de
rahmet eyleyip mağfiret buyursun.» derdi.
6. Abdullah
b. Ebû Talha'nın oğlu îshak'dan: Şifa'nın azatlı kölesi Râfi b. Ishak bana
şöyle dedi: Abdullah b. Ebû Talha ile beraber Ebû Said el-Hudrî (r.a.)'yi
hastalığında ziyarete gittik. Ebû Said bize dedi ki: Resûlullah (s.a.v.),
«içersinde heykel veya resim bulunan bir eve melekler girmez.» buyurdu.
Ravi tshak, burada Ebû
Said (r.a.)'in (resim ve heykelden) hangisini söylediği hususunda şüphe etti.[4]
7. Utbe b.
Mesud'un torunu Ubeydullah b. Abdullah'dan şöyle rivayet edildi: Ubeydullah,
Ebû Talha el-Ensari'yi hastalığında ziyarete gitti. Yanma vardığında Sehl b.
Huneyf de orada idi. Ebû Talha bir adam çağırdı, altındaki sergiyi çıkarttırdı.
Sehl b. Huneyf kendisine:
«— Onu neden
çıkartıyorsun?» diye sordu. O da:
«— Çünkü onda resimler
var. Onlar hakkında da Resûlullah (s.a.v.)'in ne söylediğini biliyorsun» dedi.
Sehl de:
«— Resûlullah (s.a.v.)
kumaşlardaki nakış ve süslemeler hariç dememiş miydi?» deyince Ebû Talha:
«— Evet. demişti ama
çıkartmak kalbime daha hoş geldi.» diye cevap verdi.[5]
8. Aişe
(r.a.)'dan: O, üzerinde hayvan resimleri bulunan bir küçük yastık satın aldı.
Resûlullah (s.a.v.) onu görünce kapının önünde durdu, içeri girmedi. Hz. Aişe
onun yüzündeki hoşnutsuzluğu anladı ve:
«— Ya Resûlullah,
(yaptığım hatadan) Allah'a ve onun Resulüne dönüyorum. Ne suç işledim ki?» diye
sordu. Resûlullah (s.a.v.):
«— Bu resimli yastık
ne oluyor?» dedi. Hz. Aişe (r.a.)'da:
>— Onu senin için
aldım. Üzerine oturur ve ona yaslanırsın.» deyince Resûlullah (s.a.v.):
«— Bu resimleri
yapanlar kıyamet günü azab çekecekler. Onlara: Yaptığınız bu suretlere can
veriniz, denilecek,»
buyurdu. Sonra da
devamla:
«— içerisinde resim
bulunan eve melekler girmez.» buyurdu.[6]
9. Süleyman
b. Yesar der ki: Yanında Abdullah b. Abbas (r.a.) ve Halid b. Velid (r.a.)
olduğu halde Resûlullah (s.a.v.) Haris'in kızı Meymune'nin evine girdi. Orada
beyaz kelerler görünce:
«— Bunlar size nereden
geldi?» diye sordu. O da:
«— Onu bana kardeşim
Haris kızı Hüzeyle hediye etti*» diye cevap verince Resûlullah (s.a.v.):
Abdullah b. Abbas ve Halid b. Velid'e:
«—Yiyin!» buyurdu.
Bunun üzerine onlar da:
«— Sen de yemez misin
ya Resûlallah?» diye sordular. Resûlullah (s.a.v.) da:
«— Bana Allah
tarafından bir melek topluluğu geliyor
(meşgulüm).» dedi.
Meymune (r.a):
«— Ya Resûlullah sana
içmen için yanımızda bulunan sütten verelim mi.» deyince Resûlullah (s.a.v.):
«—Verin» dedi ve sütü
içince şöyle buyurdu: «— Bu size nereden geldi?» Meymune:
«— Onu bana kız
kardeşim Huzeyle hediye etti» diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûluîlah
(s.a.v.) şöyle buyurdu:
«— Benden hürriyete
kavuşması için izin istediğin cariyen hakkında ne dersin. Onu kız kardeşine
ver ve onunla, bakmakla yükümlü olduğun kardeşine sıla-i rahimde bulun. Bu
senin için daha hayırlıdır.»[7]
10.
Muğire'nin oğlu Halid b. Velid'den: Resûlullah (s.a.v.) ile beraber hanımı
Meymune (r.a.)'nin evine girdiğimizde içeriye kızartılmış keler getirildi.
Resûluîlah (s.a.v.) ona elini uzatınca Meymune'nin evinde bulunan bazı
kadınlar, şöyle dediler:
«— Resûlullah
(s.a.v.)'in yemek istediği şeyin ne olduğunu ona bildirin.» Bunun üzerine:
«— o kelerdir ya
Resûlallah!» denilince Resûlullah (s.a.v.) elini çekti. Ben de:
«— Yoksa bu haram mı
ya Resûlaîlah?» diye sordum. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.):
«— Hayır, fakat o
benim kavmimin topraklarında bulunmaz, bu yüzden onu canım çekmedi» buyurdu.
Halid der ki: Onu önüme çektim ve Resûlullah (s.a.v.)'in gözü önünde yedim.[8]
11. Abdullah
b. Ömer (r.a.) der ki: Bir zat Resûlullah (s.a.v.)'e seslenerek şöyle sordu:
«— Ya
Kesûlallah! Keler hakkında
ne buyurursun?» Resûlullah
(s.a.v.) de:
«— Onu ne yer, ne de
haranı ederim» buyurdu.[9]
12.
Sahabeden Süfyan b. Ebî Züheyr, mescidin kapısında yanındakilere hadis rivayet
ederek dedi ki: Resûlullah (s.a.v.)'i şöyle derken işittim:
«Bir kimse bahçesini
ve hayvanlarını korumayan bir köpek edinirse, bu köpek o kişinin amelinden her
gün bir kırat eksiltir.» Saib:
«— Bunu sen Resûlullah
(s.a.v.)'den mi işittin?» diye sorunca, Süfyan:
«— Mescidin Rabbine
yemin ederim ki evet.» dij'e cevap verdi.[10]
13. Abdullah
b. Ömer (r.a.)'.den; Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Av köpeği veya davar
köpeği dışında köpek besleyen kimsenin amelini bu köpek her gün iki kırat eksiltir.»[11]
14. Abdullah
b. Ömer (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) (başıboş) köpeklerin öldürülmesini
emretti.[12]
15. Ebû
Hüreyre (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.); «Küfrün başı doğu taraflarındadır.
Büyüklük iddiası ve başkasını küçük görmek deve ve at sahiplerindedir. (Yani
çölde yaşayanlardadır.) Vakar ve alçakgönüllülük koyun sahiplerindedir.»[13]
16. Ebû Said
el-Hudri (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Müslümanın en
hayırlı malı, dağ başlarında ve vadilerde arkasında dolaştığı koyunları
olacak. O dinine bağlılığı sebebiyle fitnelerden kaçar.»[14]
17. îbn Ömer
(r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Hiç bir kimse diğerinin
davarını izni olmaksızın sağmasın. Sizden biri odasının kendine verilmesini ve
deposunun kırılıp yiyeceğinin alınmasını ister mi? Bunun gibi davarlarının
memeleri de onların yiyeceklerini depo eder. O halde, hiç bir kimse diğerinin
davarını izni olmaksızın sağmasın.»[15]
18. îmanı
Malike şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.): «Koyun gitmemiş hiç bir
peygamber yoktur.» buyurdu.
«— Sen de mi? Ya
Resûlallah!» denilince: «— Ben de» buyurdu.[16]
19.
Nafı'den: İbn Ömer'e akşam yemeği getirilir, bu arada evinde iken imamın
kıraatini işitir, yemeğini yiyinceye kadar acele etmezdi.
20.
Peygamber efendimiz (s.a.v.)'in zevcesi Meymune (r.a)'dan Resûlullah (s.a.v.)'e
yağ içerisine düşen farenin durumu sorulunca:
«— Fareyi ve etrafında
bulunan yağı çıkartıp atınız» buyurdu.[17]
21. Sehl b.
Sa'd es-Sâidî (r.a.)'dan:
Resûlullah (s.a.v.):
«Uğursuzluk varsa atta, kadında ve evde olur» buyurdu.[18]
22. Abdullah
b. Ömer (r.a.)'dan:
Resûlullah (s.a.v.):
«Uğursuzluk evde, kadında ve attadır»
buyurdu.[19]
23. Yahya b.
Said'den:
Bir kadın Resûlullah
(s.a.v.)'e gelip:
«— Ya Resûlalîah!
Oturduğumuz bir evimiz var. Nüfusumuz kalabalık, malımız çoktu. Şimdi nüfusumuz
azaldı, mal yok oldu» deyince, Resûlullah (s.a.v.):
«— O evi uğursuz
sayarak terkediniz.» buyurdu.[20]
24. Yahya b.
Said der ki: Resûlullah (s.a.v.)'in sağılır bir deve hakkında:
«— Bunu kim sağacak?»
diye sorması üzerine, bir zat kalktı. Resûlullah da ona:
«— Adın ne?» diye
sordu. Adam Resûlullah (s.a.v.)'e:
«— Mürre» diye cevap
verince, Resûlullah (s.a.v.):
«— Otur» dedi. Sonra:
«— Bunu kim sağacak?»
diye sorunca, başka bir zat kalktı. Resûlullah (s.a.v.) Ona da:
«—Adın ne?» dedi.
Adam:
«— Harb» diye cevap
verdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Ona da:
«— Otur» dedi. Sonra
yine:
«— Bunu kim sağacak?»
diye sordu. Bu kez başka bir zat kalktı. Resûlullah (s.a.v.) ona da:
«—Adın ne?» diye
sordu. Adam da:
«— Yeîş» diye cevap
verdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) ona:
«— Sen sağ» buyurdu.[21]
25. Yahya b.
Said'den: Ömer b. Hattab bir zata:
«— Adın ne?» diye
sordu. O da
«— Cemre» diye cevap
verdi. Ömer (r.a.):
«— Kimin oğlusun?»
diye sordu.
«— Şihab'in oğluyum»
dedi. Ömer (r.a.):
«— Kimlerdensin?» diye
sordu. O da:
«— Huraka'dan» diye
cevap verdi. Ömer (r.a.):
«— Evin nerede?» dedi.
Adam
«— Haratün-Nâr'da»[22] diye
cevap verdi. Ömer (r.a.):
«— Hangisi?» diye
sorunca adam:
«— Alevlisi» diye
cevap verdi. Ömer (r.a.):
«— (Öyle ise) ailene
yetiş, yandılar» dedi. Adam:
«— Olay, Ömer b.
Hattab'ın dediği gibi oldu» dedi.[23]
26. Enes b.
Malik"(r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.v.) kan aldırdı, kanım Ebu Taybe
aldı. Resûlullah (s.a.v.) de ona bir sa' hurma verilmesini ve memurlarına da
onun haracını hafifletmelerini emretti.[24]
27. İmam
Malik'e şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Bir ilaç
hastalığı tedavi ederse, kan almak da onu öyle tedavi eder.»[25]
28. Harise
oğullarından biri olan Ensar'dan Ibn Muhayyise kan alan bir adamı ücretle
çalıştırmak hususunda Resûlullah (s.a.v.)'den izin istedi. Resûlullah (s.a.v.)
ona izin vermedi. Adam, Resûlullah (s.a.v.)'a «Onu (ücreti) kölelerine yedir»
deyinceye kadar izin istemeye devam etti.[26]
29. Abdullah
b. Ömer (r.a.) şöyle rivayet eder: Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurai'ak
doğuya işaret ettiğini gördüm: «İşte fitne buradadır. Şeytanın boynuzunun
doğduğu yerde.»[27]
30. İmam
Malik'e şöyle rivayet edildi: Ömer b. Hattab (r.a.) Irak'a gitmek isteyince
Ka'bül-Ahbar ona:
«— Ey Mü'minlerin
emiri, Irak'a gitme. Zira sihrin onda dokuzu orada, cinlerin fasıkları orada
ve devasız hastalıklar da oradadır.» dedi.
31. Ebû
Lübabe'den: Resûlullah (s.a.v.) yuvalarmdaki yılanları öldürmeyi yasakladı.
32. Hz. Aişe
(r.a.)'in azatlı cariyesi Sâibe'den: Resûlullah (s.a.v.) evlerdeki küçük yılanları
öldürmeyi yasakladı. Ancak kuyruğu kısa ve sırtında iki beyaz çizgisi olanlar
hariç. Çünkü bu iki çeşit yılan, gözün nurunu alır ve kadınların çocuk
düşürmesine sebep olurlar.[28]
33. Hişam b.
Zühre'nin azatlı kölesi Ebû Sâib der ki: Ebû Said el-Hudrî'nin yanına girdim ve
onu namaz kılarken buldum. Namazım eda edinceye kadar oturup onu bekledim.
Evinde sedirin altında bir hareket hissettim. Baktım ki bir yılan! Onu
öldürmek için ayağa kalktım. Ebû Said «Otur» diye işaret etti. Namazı bitirince
evde bir odayı göstererek dedi ki:
«— Şu odayı görüyor
musun?» Ben de: «— Evet» dedim. Ebû Said:
«— Orada yeni gerdeğe
girmiş bir genç vardı. Bu genç Resûlullah (s.a.v) ile beraber Hendek savaşına
katıldı. Resûlullah (s.a.v.) Hendek'de iken, bu genç gelerek, ondan izin istedi
ve şöyle dedi:
«— Ya Resûlallah ben
yeni evliyim, bana izin ver» Resûlullah (s.a.v.) ona izin verdi ve şöyle
emretti:
«— Silâhını yanına al.
Zira Beni Kurayza'nın sana bir şey yapmalarından korkuyorum.» Genç evine
gittiğinde, karısını iki kapı arasında ayakta dururken gördü. Onu vurmak için
mızrağa elini uzattı ve ona izzeti nefis galip geldi. Bunun üzerine hanım:
«Evine girip içerdekini görmeden acele etme» dedi. Genç de eve girdi yatağının
üzerinde kıvrılmış bükülmüş bir yılan gördü. Ona mızrağını sapladı. Sonra
dışarı çıkarıp mızrağını eve dikti. Mızrağın ucunda yılan titredi ve genç Ölü
olarak yere yıkıldı. Genç mi yoksa yılan mı daha önce öldü bilinmiyor. Bu
durum Resûlullah (s.a.v.)'a anlatılınca şöyle buyurdu:
«Medine'de müslüman olmuş
cinler vardır. Onlardan birini görürseniz, üç gün mühlet verin. Ondan sonra
isterseniz Öldürün. Zira o, şeytandır.»
(29) Müslim, Selâm,
39/37, no:129.
34. imam
Malik'e şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.) sefere çıkmak maksadıyla
ayağını üzengiye koyunca şöyle derdi: «Allah'ın adıyla! Allahım, seferde sahip
sensin, ailem hakkında vekil sensin. Allahım, yeryüzünü bizim için dür ve
yolculuğu bize kolaylaşUr. Allahım, yolculuğun şiddet ve eziyetlerinden,
yolculukta üzüntü verici bir şeye uğramaktan» mal ve çoluk/çocuk balonundan
kötü bir manzara ile karşıtoşflMiktap sana sığınınla.»[29]
Hakimin kızı
Hatvle'den şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.av.): «Bir yerde konaklayan bir
kimse şöyle desin, buyurdu:
«— Yarattığı şeylerin
şerrinden Allah'ın tam ve noksansız kelimelerine sığamın,» çünkü (öyle derse)
ora dan göç edinceye kadar ona hiç lârşey zarar veremez.[30]
35. Amr b.
Şuayb dedesinden şöyle rivayet etti: Resülullah (s.a.v.) «Tek yolcu şeytandır.[31]Çift
yolcu iki şeytandır. Üç tanesi ise bir cemaattir.»[32]
36. Said b.
Müseyyeb der ki: Şeytan bir ve iki yolcuya musallat olur. Üç kişi olursa onlara
musallat olamaz.[33]
37. Ebû
Hüreyre (r.a.) şöyle rivayet etti: Resülullah (s.a.v.): «Allah'a ve ahiret
gününe inanan bir kadın için, yanında mahremi olmadan bir gün bir gecelik
mesafeye yolculuk yapması helal olmaz,» buyurdu.[34]
38. Halid b.
Mâdan merfu olarak rivayet ettiği hadisinde der ki: «Allah Teâlâ lütuf sahibidir.
Kolaylığı sever, ondan hoşlanır, şiddet ve meşakkate karşı göstermediği yardımı
ona gösterir. Siz dilsiz hayvanlara bindiğinizde, onları alışılmış yerlerine
indiriniz. Eğer yer kurak ve çorak ise, ilikleri erimeden oradan süratlice
geçiriniz. Gece yolculuğunu tercih ediniz. Çünkü gündüz alınamayan yol, gece
alınır. Siz yol üzerinde sabaha karşı konaklamak* \ sakının. Zira yol
hayvanların gelip geçeceği ve yılanlar n sığınacağı yerdir.»[35]
39. Ebû
Hüreyre (r.a.), Resülullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
«Yolculuk azabdan bir parçadır. Sizden birinin uyumasına, yemesine ve içmesine
engel olur. Herhangi biriniz ihtiyacını giderince (işini görünce), ailesine
dönmeye acele etsin.»[36]
40. Ebû
Hüreyre (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: «Normal
bir şekilde yedirilip giydirilmesi, kölelerin hakkıdır. Ona gücünün yetmeyeceği
iş yapürılamaz.»[37]
41. îmam
Malik'e şöyle rivayet edildi: Ömer b. Hattab (r.a.), her cumartesi günü
Medine'nin kenar semtlerine gider, bir köleyi gücü yetmeyeceği bir işte
çalışırken görürse o işi ona yaptırmazdı.
42. Ebû Süheyl'in babası Malik, Osman b.
Affan (r.a.)'ı hutbe okurken dinledi. Osman (r.a.) şöyle diyordu: «Sanatı
olmayan cariyeyi kazanç sağlamaya zorlamayın. Siz onu kazanca zorlarsanız,
namusunu satarak kazanır. Küçükleri de kazanç sağlamaya zorlamayın. Zira o
bulamazsa çalar. Onlardan müstağni kalınız..Helal olan yiyecekleri arayınız.»
43. Abdullah
b. Ömer (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
«Köle efendisine samîmi davranırsa ve Allah'a karşı ibadetini güzel ifa ederse
ona iki kat sevap verilir.»[38]
44. İmam
Malik'e şöyle rivayet edildi: Ömer b. Hattab (r.a.) oğlu Abdullah'ın cariyesinin
hür kadınlar gibi giyindiğini görünce kızı Hafsa'nm yanma giderek: «Kardeşinin
cariyesinin hür kadınların şekline bürünerek insanlar arasında dolaştığını
görmeyeyim» dedi ve bunu hoş karşılamadı.
[1] Ebu Ömer der ki: Mürseldir, sahihtir. Sahih veya sâiih
herhangi bir yoldan müsned olduğunu bilmiyorum Şeybanî, 9Ü2.
[2] Buharı, Buyu, 34/9; Müslim, Âdâb, 38/7, no:36
Hz. Ömer (r.a.)'in
şahit istemesi de bu korkudan doğmuştur. Bu sebeple, Resûl-i Ekrem'e nispet
edilen şeylerin tahkik edilmesi gerektiğine dikkati çekmiştir. Başka bir
rivayette Übey b. Kâ'b da bu hususta şahitlik yapmış ve «Ey Hattaboğlu,
Resûlullah (s.a.v.)'in ashabı üzerinde bir azab olma!» deyince, Hz. Ömer
(r.a.): «Süphanellah! Ben bir şey duydum, onu tesbit etmek istedim» demiştir.
(Bâcî, el-Münteka, c.7, s. 285).
[3] Ebu Davud, Edeb, 40/92; Şeybanî, 954.
[4] İbn Abdilber der ki: Bu, konuyla ilgili en sahih ve
senedi en güzel hadistir. Zurkanî der ki: Yani en sahih ve en güzeldir.
Burada, heykel ve
resmin her ikisinin birden kast edilmiş olma ihtimali bulunduğu gibi, hadisi
şerifte geçen «timsal» kelimesinin başlı başına müstakil resimler, «suret»
kelimesinin de başka bir şey üzerine nakış veya süsleme olarak yapılan
resimler olma ihtimali de vardır. (Bâcî, el-Münteka, c.7, s. 287).
[5] Muvatta ravileri, bu hadisin isnadında ve metninde
ihtilafsızdır. Şeybanî, 904.
[6] Buharı, Buyu, 34/40; Müslim, Libas, 37/26, no:96;
Şeybanî, 903.
[7] Mürseldir. îbn Abdilber der ki: Bubeyr b. el-Eşecc,
Süleyman b. Yesar- Meymune yoluyla rivayet eder.
[8] Buharî, Zebâih, 72/33; Müslim, Sayd, 34/7,no: 43. Bkz.
Zurkanî, 44, s.193 (1278 basımı)
[9] Tirmizî, El/ime, 23/3 (Bu, sahih-Kasen bir hadistir).
[10] Buharî.Hars, 41/3; Müslim, Musâkat, 22/10, no:61;
Şeybanî, 892.
[11] Buharı, Zebaih, 72/6; Müslim, Musâkat, 22/10, no:5O;
Şeybanî, 893.
[12] Buharı, Bed'u'1-Halk, 59/17; Müslim, Musâkat, 22/10,
no:43.
[13] Buharı, BedVİ-Halk, 59/15; Müslim, İman, l/21,no:85.
[14] Buharı, Bed'u'1-Halk, 59/15.
[15] Buharı, Lukata, 45/8; Müslim, Lukata, 31/2, no:13.
[16] Bu duyma (belağ), Abdurrahman b. Avf, Cabir ve Ebu
Hureyre'den mevsul olarak gelmiştir: Buharı, îcare, 37/2.
[17] Buharı, Zebâih, 72/34; Şeybanî, 984
[18] Buharı, Cihad, 56/47; Müslim, Selâm, 39/34, no:119.
[19] Buharı, Nikâh, 67/17; Müslim, Selâm, 39/34, no:115.
Aslında İslâm
uğursuzluk inancını reddeder. Bu üç uğursuz varlığın zikredilmesi iki şekilde
yorumlanmıştır:
1) Hz. Aişe'nin
belirttiğine göre, Rasûlullah bu hadiste cahiliye inanışını dile getirmiş ve
"onlar bu üç şeyi uğursuz sayardı" demiştir.
2) Bazı âlimler ise, bu
üç şeyin genel hükümden istisna tutulduğunu, bu takdirde onları terketmek
gerektiğini söylemişlerdir.
[20] İbn Abdilber der ki; Enes ve başkalarından gelen bir
hadistir. Ebu Davud, Tıb, 27/24.
[21] Mürsel ve müdaldir. İbn Abdilber, İbnVehb - îbn Lehîa
- el-Haris b. Yezid -Abdurrahman b. Cubeyr. -Yaîş el-Gıfasî yoluyla mevsul
olarak rivayet eder.
[22] Sıcak veya ateşten taşları yanmış gibi kararmış bir
yer anlamında Medine yakınlarında bir mevkii ismi.
[23] Munkatıdır. Ebu'l-Kasım b. Bişran, Fevâid'inde Musa b.
Ukbe - Nafî - Ibn Ömer yoluyla mevsul olarak rivayet eder.
Şeybanî, 988
[24] Buharı, Buyu, 34/39.
[25] Ru haber, Ebu Hureyre, Enes ve Semura b. Gendub'tan
manaca sahihtir.
[26] Ibn Abdilbcr der ki: Yahya ve tbnu'1-Kasım, böylece
rivayet ederler. Bu yanlıştır, hiçbir bilgin bu konuda şüphe duymaz. Sa'd b.
Manisa'nın sahabiliği yokken, oğlu Hiram'ın nasıl olsun? Şüphesiz ki bu hadisi
Zührî'den rivayet eden Biram b. Sa'd b. Manisa'dır. Bkz. Tirmizî, Buyu, 12/47;
Ibn Mace, Ticârât, 12/10.
[27] Buharı, Bedu'1-Halk, 59/11; Müslim, Fiten, 52/16, no:
45-49.
[28] Mürseldir. Sahîhayn'de Ibn Ömer, Aişe ve Ebu
Lubâbe'den benzeri mevsul hadis vardır: Buharı, Bedu'1-Halk, 59/15; Müslim,
Selâm, 39/37, no: 128-134.
[29] 8a haber, Afedaftah b. Serafenl, feftfegySaaı Hureyre
v» başkalarından
[30] Müslim,Zikr,48/16,no,54,55
[31] Ünsiyet ve iyi davranış hususunda hayırdan uzaktır.
[32] Ebu Davud, Cihad, 15/79; Tirmizî, Cihad, 21/4.
[33] Ebu Ömer der ki: Muvatta ravilerinin ittifakıyla
mürseldir.
Kasım b. Asbag,
Abdurrahman b. Ebi'z-Zinâd-Abdurrahman b. Harmele -Said b. el-Museyyeb - Ebu
Hureyre yoluyla mevsul olarak rivayet eder.
[34] Buharı, Taksîru's-Salât, 18/4; Müslim, Hac, 25/74, no:
421.
[35] îbn Abdilber der ki: Bu, pekçok yoldan müsned bir
hadistir. Bunlar mahfuz pekçok hadistir.
[36] Buharı, Umre, 26/19; Müslim, İmaret, 33/55, no:179.
[37] Müslim, Eyman, 27/10, t» 41.
[38] Buharî, Itk, 49/16; Müslim, Eyman, 27/11, no: 43.