Kebair, lügat olarak kebirenin cem'idir. Kebire büyük manasına
gelir. Dinî bir ıstılah olarak, büyük günahları ifade eder. Allah'ın emirlerine
isyanın her çeşidi günah ise de, değer olarak hepsi bir değildir. Bir kısmına
sağire (cem'i seğâir), bir kısmına da kebire denmiştir. Sağire küçük günah
demektir. Büyük ve küçük günahlar arasında
çok kesin bir sınır çizmek zordur. Zira küçük günahlarda ısrar etmek de
kebire sayılmıştır.
Günahların büyük ve küçük diye taksimi ayet ve hadiste rastlanan bir keyfiyettir. Mesela bir ayette
(mealen): "Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız sizin öbür
kabahatlarınızı örter ve sizi şerefli bir mevkie sokarız" (Nisa 31)
buyrulmuştur. Diğer bir ayette güzel davrananlar, "Küçük günahlar hariç
olmak üzere, günahın büyüklerinden ve fuhuşlardan kaçınanlar" (Necm 32)
olarak tarif edilirler. Görüleceği üzere hadislerde de büyük günahlar birçok
kereler ele alınmıştır.
Büyük günahların sayısı hususunda Ashab ihtilaf etmiştir. İbnu
Mes'ud dört, İbnu Ömer yedi, Abdullah İbnu Amr dokuz olduğunu söylemiştir (radıyallahu
anhüm ecmain). İbnu Abbas, İbnu Ömer'in:
"Büyük günahlar yedidir" dediğini işitince itiraz eder ve:
"Yediden daha fazladır, yetmişe yakındır" der.
Bazı alimler cehennemle korkutulan her günahın büyük günah
olduğunu söylemiştir. Bazıları: "Dünyada had cezasını gerektiren günahlar
büyük günahtır" demiştir. Bazıları "Kadir gecesi Ramazan geceleri içinde gizlendiği gibi,
büyük günah da günahlar arasında gizlenmiştir" demiştir. Ebu Talib el-Mekkî'nin tahkikine
göre Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
hadislerinde zikredilenlerin sayısı 17'dir.
Gazâlî'nin verdiği bilgiye göre, selef ulemasının
açıklamalarından, Ebu Talib el-Mekkî şöyle bir tabloya ulaşır:
* Büyük günahların dördü kalptedir. Bunlar şirk, günahta ısrar,
Allah'ın rahmetinden ümid kesmek ve azabından emin olmaktır.
* Dördü dildedir: Yalan şahidliği, namuslu kadına iftira,
hakkı iptal eden yere yemin ve sihirdir.
* Üçü midededir: Sarhoş edici içkiler almak, yetim malı ve
faiz yemektir.
* İkisi eldedir: Hırsızlık ve adam öldürmek.
* İkisi edeb yerindedir: Zina ve livatadır.
* Biri ayaklardadır: Savaş sırasında kaçmak.
* Biri de bütün vücuda
dağılmıştır: Anne ve babaya isyan.
Gazâlî bu taksimi ve sayıyı
yetersiz bulur. Mesela insanların gözünü çıkarmayı, el kesmeyi, dayak
atıp işkence yapmayı da büyük günah sayar ve zikredilmediğine dikkat çeker.
Hadiste gelen "bir sövmeye iki sövme ile
mukabelenin, Müslüman kardeşinin ırz
ve şerefine dil uzatmanın da büyük günah" olduğunu belirten hadisi
kaydeder.
Sözü fazla uzatmadan Şemseddin ez-Zehebî'nin bu mevzuda kaleme
aldığı Kitabu'l-Kebair'de tam yetmiş günahı bu sınıftan zikrettiğini belirtmek
isteriz. Zehebî, bunları delillere dayandırarak kaydetmektedir. Onun kitabında
yeralan son beş kebireyi kaydediyoruz:
* Cum'ayı ve cemaati özürsüz olarak terketmede ısrar.
* Vasiyette (birini kayırarak diğer varise) zarar vermek.
* Hile ve aldatmada bulunmak.
* Müslümanlar aleyhine casusluk yapmak, gizli olan hallerini ifşa
etmek.
* Ashab radıyallahu anhüm'den herhangi birine sebbetmek (dil
uzatmak).[1]
ـ5229 ـ1ـ عن
أبي بكر
رَضِيَ
اللّهُ عَنْه
قال: ]قَالَ
رَسُولُ
اللّهِ #: أَ
أُنَبِّئُكُمْ
بِأكْبَرِ
الْكَبَائِرِ؟
ثَثاً.
قُلْنَا:
بَلى. قَالَ:
ا“شْرَاكُ
باللّهِ،
وَعُقُوقُ
الْوَالِدَيْنِ،
وَقَتْلُ
النَّفْسِ،
وَكَانَ مُتَّكِئاً
فَجَلَسَ
فقَالَ: أَ
وَقَوْلُ
الزُّورِ،
وَشَهَادَةُ
الزُّورِ.
فَمَا زَالَ يُكَرِّرُهَا
حَتّى
قُلْنَا
لَيْتَهُ
سَكَتَ[.
أخرجه
الشيخان
والترمذي .
1. (5229)- Ebu Bekre
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?" buyurmuş ve
bunu üç kere tekrar etmişlerdi. "Evet!" deyince:
"Allah'a şirk koşmak, anne ve baba haklarına riayetsizlik,
cana kıymak!" buyurdular. Bu sırada dayanmış durumda idi, yere oturup:
"Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahidlik!" dedi ve
bunu o kadar tekrar etti ki, "Keşke kesse artık!" temennisinde bulunduk." [Buhârî, Şehadat
10, Edeb 6, İstizan 35, İstitabe 1; Müslim, İman 143, (87); Tirmizî, Şehadat 3,
(2302).][2]
AÇIKLAMA:
1- Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın burada büyük
günahlardan olarak zikrettiği yalan söz ve anne-baba hakkına riayetsizliği
yasaklayan ayetler Kur'an'da yer almıştır. (Mealen):
* "Allah ile
birlikte başka bir ilah edinme ki, kınanmış ve terkedilmiş bir halde
kalmayasın. Rabbin şunu da emretti:
"Ondan başkasına ibadet etmeyin. Anne ve babaya da iyilikte
bulunun..." (İsra 22-23).
* "..Putlara tapmak
gibi bir pislikten ve yalan sözden de
kaçının" (Hacc 30).
2- Hadiste Resulullah'ın, dayanırken oturmak suretiyle vaziyet
değiştirmesi, son cümlesini çokça tekrarı, muhataplarını uyarmak, onların
dikkatlerini kendi üzerine iyice toplamaya, sözlerindeki müessiriyet ve
öğreticilik vasfını artırmaya racidir.
Ashabın "keşke sussa temennisi"nin Resulullah'a karşı
duydukları şefkatten ve Aleyhissalâtu vesselâm'ı rahatsız eden şeylerden
hoşlanmamaktan ileri geldiği belirtilmiştir.
3- Hadis, günahı büyük (kebir) ve en büyük (ekber) diye taksim
etmektedir. Bu taksimle Resulullah'ın günah hususunda küçük ayırımı da yaptığı
anlaşılır. Alimler arasında küçük
günahın sübutu münakaşalıdır. "Allah'ın emir ve yasağına muhalefetin
küçüğü olmaz" denmiştir. Muhalefet,
Allah'ın büyüklüğü karşısında kebiredir.
Sağirenin varlığını söyleyenler buna,
daha büyüğe nisbetle sağire derler. Şu
da var ki, bir kısım hadisler,
ibadetlerin bir kısım günahlara kefaret olacağını bildirmiştir. Öyleyse,
ibadetlerin kefaret olduğu günahlar küçük (sağire) kefaret olmadığı günahlar
büyük (kebire)dirler. Bu, hadislerle sabit olduğu için, ulema umumiyetle,
günahların büyük ve küçük diye taksimini inkar etmeyi uygun bulmamıştır. Şurası
da muhakkak ki, "büyük" "küçük" tavsifi izafidir. Her günah
kendinden büyüğe nisbeten küçük, kendinden küçüğe nisbeten de büyüktür.
Sözgelimi bir kimsenin kolunu kesmek, dövmeye nisbetle büyük ise de, öldürmeye
nisbetle küçüktür. Keza yabancı bir kadını öpmek, bakmaya nisbetle büyük ise de, zinaya
nisbetle küçüktür.
Ayet ve hadiste cehennemle korkutulan günahların kebire olduğu
kabul edilmiştir.[3]
ـ5230 ـ2ـ
وعن عُبيد بن
عمَيْر عن
أبيه رَضِيَ
اللّهُ عَنْه:
]أنَّ رَسُولَ
اللّهِ #
قَالَ وَقَدْ
سَألَهُ رَجُلٌ
عَنِ
الْكَبَائِر
ِ فَقَالَ:
هُنَّ تِسْعٌ:
الشِّرْكُ،
وَالسِّحْرُ،
وَقَتْلُ النَّفْسِ،
وَأكْلُ
الرِّبَا،
وَأكْلُ
مَالِ الْيَتِيمِ،
وَالتَّوَلِّي
يَوْمَ الزَّحْفِ،
وَقَذْفُ
الْمُحْصَنَاتِ،
وَعُقُوقُ
الْوَالِدَيْنِ،
وَاسْتِحَْلُ
الْبَيْتِ
الْحَرَامِ
قِبْلَتِكُمْ
أحْيَاءً
وَأمْوَاتاً[.
أخرجه أبو
داود
والنسائي.»الفِرارُ
من الزَّحْفِ«
هو الفرار من
مصاف الجهاد
ومقاتلة الكفار.»المحصنات«
جمع محصنة وهن
العفائف ذوات
ا‘زواج.و»قذفهنّ«
رميهن بالزنا
.
2. (5230)- Ubeyd İbnu Umeyr
babası (radıyallahu anh)'tan anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a bir adam kebairden sormuştu,
şöyle cevap verdiler:
"Onlar dokuzdur!" buyurdular ve saydılar: "Şirk,
sihir, insan öldürmek, faiz yemek, yetim
malı yemek, savaştan kaçmak, namuslu kadınlara iftirada bulunmak, anne ve
babaya haksızlık, kıbleniz olan
Beytu'l-Haram (da masiyet işlemey)i sağlığınız ve ölümünüzde helal
addetmek." [Ebu Davud, Vesaya 10, (2875); Nesâî, Tahrim 3, (7, 89).][4]
ـ5231 ـ3ـ
وعن ابن
مسعودٍ
رَضِيَ
اللّهُ عَنْه
قال: ]قُلْتُ
يَا نَبِيَّ
اللّهِ! أيُّ
الذَّنْبِ
أعْظَمُ
عِنْدَ
اللّهِ؟ قالَ:
أنْ تَجْعَلَ
للّه نِدّاً
وَهُوَ
خَلَقَكَ.
قُلْتُ: ثُمَّ
أيُّ؟ قَالَ:
أنْ تَقْتُلَ
وَلَدَكَ
مَخَافَةَ
أنْ يَطْعَمَ
مَعَكَ.
قُلْتُ: ثُمَّ
أيُّ قَال:
أنْ
تُزَانِيَ
حَلِيلَةَ جَارِكَ[.
أخرجه الخمسة
إ أبا داود.
3. (5231)- İbnu Mes'ud
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Allah
nezdinde en büyük günah
hangisidir?"
"Seni yaratmış olan Allah'a eş koşmandır!" buyurdular.
"Sonra hangisidir?" dedim.
"Seninle birlikte yiyecek diye, evladını
öldürmendir!" buyurdular. Ben yine:
"Sonra hangisidir?" dedim.
"Komşunun helalliği ile zina etmendir!"
buyurdular." [Buharî, Tefsir, Bakara 3, Furkan 3, Edeb 20, Muharibin 20,
Diyat 1, Tevhid 40, 46, Müslim, İman 141, (3181, 3182), Tefsir, Furkan,
Nesaî, Tahrim 4, (7, 89, 90); Ebu Davud,
Talak 50, (2310).][5]
ـ5232 ـ4ـ
وعن ابن عمرو
بن العاص
رَضِيَ
اللّهُ عَنْهما
قال: ]قَالَ
رَسُولُ
اللّهِ #: إنَّ
مِنَ الْكَبَائِرِ
أنْ يَشْتِمَ
الرَّجُلُ
وَالِدَيْهِ.
قَالُوا:
وَهَلْ
يَشْتِمُ الرَّجُلُ
وَالِدَيْهِ؟
قَالَ:
نَعَمْ، يَسُبُّ
أبَا
الرَّجُلِ
فَيَسُبُّ
أبَاهُ، وَيَسُبُّ
أُمَّهُ
فَيَسُبُّ
أُمَّهُ[.
أخرجه الخمسة
إ النسائي .
4. (5232)- İbnu Amr
İbni'l-As (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm):
"Kişinin anne ve babasına sövmesi büyük
günahlardandır" buyurmuşlardı.
Orada bulunanlar:
"Hiç kişi anne ve babasına söver mi?" dediler.
"Evet! Kişi, bir başkasının babasına söver, o da babasına
söver; annesine söver, o da bunun annesine söver!" buyurdular." [Buhârî, Edeb 4; Müslim,
İman 146, (90); Tirmizî, Birr 4, (1903); Ebu Davud, Edeb 129, (5141).][6]
AÇIKLAMA:
Bazı rivayetlerde şetm (sövme) yerine lanet kelimesi
kullanılmıştır. Şu halde şetm, lanet, sebb, hakaret ifade eden söz manasında
birbirine müteradif olmaktadırlar. Hadis, annebabaya sövmeyi büyük günah
saydığı gibi, başkasının annebabaya sövmesine sebep olmayı da büyük günah
olarak değerlendirmektedir. Bu hal bize,
anne ve baba karşısında hassasiyeti ileri götürme gereğini te'yid eder. Şu halde,
sövmeye sebep olmak büyük bir günahsa,
bizzat sövmek çok daha büyük bir günah olmaktadır.
İbnu Battal: "Bu hadis, sedd-i zeraide asıldır"
demiştir. Hadis, kişi bizzat haram kasdetmemiş bile olsa, fiili harama müncer
olacaksa bu fiilin ona haram olduğunu ifade eder.
Bu hadis, ayette gelmiş olan bir asla dayanmaktadır:
"Onların Allah dışında taptığı şeylere sövmeyin, onlar da
cahillikle hadlerini aşıp Allah'a söverler" (En'am 108).
Maverdi, bu hadisten hareketle, ipekli kumaşı, bizzat giyeceğinden
korkulan kimseye satmanın, keza parlak kölenin, livataya yer vereceğinden
korkulan kimseye satılmasının, şıranın, ondan
şarap yapacağından korkulan kimseye satılmasının caiz olmayacağı hükmünü
çıkarmıştır. [7]
[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/35-36.
[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/36-37.
[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/37-38.
[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/38.
[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/39.
[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/39.
[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/39-40.