Peygamber Efendimizin (Sav) Sıfatı
Müşriklerin Peygamber (Sav)'Den Mucize Talepleri
Allah Resûlü'nün (Sav) Muhacirlerle Ensârı Kardeş
İlan Etmesi
Peygamber (Sav) Muhacirlerle Ensârı Nasıl Kardeş
Yaptı?
293- İbni Bükeyr bize anlatarak dedi
ki: el-Leys bize Hâlid b. Saîd b. Ebî Hilâl'den, o Rebîa b. Ebî Abdirrahman'dan,
o Enes b. Mâlik'ten (ra) Allah Resûlü'nün (sav)
sıfatlan hakkında şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
kavmin orta boylusu idi, ne uzun, ne de kısaydı. Teni kırmızıya çalan beyazdı,
ne siyah, ne de tam beyazdı. Ne kıvırcık saçlı, ne de düz uzun saçlı idi. Kendisine
kırk yaşında iken vahiy indirildi. Kendisine vahiy inerken Mekke'de on sene,
Medine'de on sene kaldı. Başında ve sakalında yirmi kadar bile beyaz tem yokken
irtihal etti.
Rebîa şöyle der: O'na ait bir saç teli gördüm. Fakat
kırmızıydı. Sorduğumda, sürülen kokudan dolayı olduğu söylendi.[1]
Şerh
Kavmin orta boylusu
idi" ifadesinden Allah Resûlü'nün (sav) yaşadığı toplum bakımından ne
uzun, ne de kısa olmadığı çıkmaktadır. Ebû Hüreyre'nin (ra) ez-Zühlî vasıtasıyla gelen rivayetinde ise hadiste geçen 'rab'a' sıfatının uzuna daha yakın olduğu bildirilmektedir.
Kırmızıya çalan
beyaz" sıfatı, Enes'ten (ra) gelen başka bir
rivayette daha açık bir şekilde vurgulanmaktadır. Tarihçi İbni
Sa'd da eserinde Hz. Ali
ve Câbir'in (r.anhüma)
hadislerine yer vermiş ve orada da bu sıfat geçmiştir.
ne siyah, ne de tam
beyazdı" ifadesinden anlaşılan ne bembeyaz, ne de koyu esmer olduğu
şeklinde olmasına rağmen bunun, beyazlığının kırmızıyla karışık olduğunun
beyanı için böyle dendiği de söylenmiştir. Çünkü Araplar, beyazlığı
kırmızılıkla karışmış olana esmer derlerdi. Nitekim İbni
Hibbân'ın sahih saydığı bir rivayette Allah Resûlü'nün
(sav) 'esmer' olduğu geçmektedir. el-Muhib et-Taberî ise buna itiraz
ederek Allah Resûlü'nün (sav) esmere meyyal bir beyaz bir tene sahip olduğunu
söylemiştir.
Konuyla ilgili bütün
rivayetlerin toplamından ortaya çıkan şudur ki kastedilen esmerlik, beyazla
karışık kırmızılıktır.
Ne kıvırcık saçlı, ne
de düz uzun saçlı idi" ifadesinde anlatılan saç şekli bu ikisi arasında
hafif dalgalı bir saç olduğudur. Konuyla ilgili rivayetlerin hemen hepsi bu
sıfat üzerinde birleşmekte olup ihtilaf söz konusu değildir.
Kendisine kırk yaşında
iken vahiy indirildi'1 ifadesi hakkında şöyle denmiştir: Allah Resulü (sav)
cumhur-i ulemâya göre Rebîievvel ayında doğmuş, vahiy
ise Ramazan ayında nazil olmuştur. Kırk yaşının tam başında peygamber
olabilmesi için vahyin Rebîievvel ayında inmesi
gerekirdi. Şu hâlde Peygamber olarak gönderildiğinde ya
kırk buçuk, ya da otuzdokuz
buçuk yaşında olması gerekir. Fakat Mesûdî'nin
rivayetine göre İbni Abdi'1-Berr
vahyin Rebîievvel ayında inmeye başladığını söylemiştir.
Bu durumda tam kırk yaşında gönderilmiş olması mümkün olmaktadır. Konuyla
ilgili şâz görüşlerde kırk iki, kırk üç yaşları da dile getirilmektedir.
Kendisine vahiy
inerken Mekke'de on sene" ifadesinden çıkan altmış yıl yaşadığıdır.
Müslim'in Enes'ten (ra) naklettiği bir hadiste ise
altmış üç yıl yaşadığı geçmektedir ki bu Hz. Âişe (r.anhâ)
hadisine de uygundur. Cumhur da bu görüştedir.
Başında ve sakalında
yirmi kadar bile beyaz teî yokken irtihal
etti" yani vefat ettiğinde saçı ve sakalın-daki
beyaz tel sayısı yirmiden azdı.
Rebîa şöyle der: O'na ait bir saç teli gördüm. Fakat
kırmızıydı. Sorduğumda, sürülen kokudan dolayı olduğu söylendi" Burada
soru sahibi ve cevap verenin kim olduğu zikredilmemektedir. Fakat yaptığımız
inceleme sonunda Ömer b. Abdülaziz'in Enes b. Mâlik'e (ra)
şöyle dediğine rastladık: Allah Resûlü'nün (sav) renk bir saç telini gördüm. O
saçını boyatır mıydı?
Enes b. Mâlik (ra) şu cevabı verdi: O saç telinin rengini değiştiren sürülen
miskin boyasıdır.
Ancak bu soruyu Rebîa'nın da Enes'e sormuş olma ihtimali vardır.
Hüküm
Bu hadis-i şerifte
anlatılan sıfatlar, genel olarak
Efendimizin Şemail
adıyla bilmen fiziksel
özellikleridir. Bunlarla ilgili müstakil eserler yazılmış olup en
meşhurlarından biri İmam Tirmizî'nin Şemâil-i şerife'siâk.
Ders
Bu bölümde Hz. Ali (ra) tarafından yapılan
bir tarifi zikretmek istiyoruz: Onun beyanına göre Peygamber Efendimiz (sav):
* Uzuna yakın oita
boylu, iri kemikli, iri yapılı, güçlü kuvvetli ve yakışıklı bir insandı.
* Cildi yumuşak, teni kırmızıya çalan beyazdı.
* Kirpikleri siyah ve
uzundu.
* Gözleri kara ve
büyükçe idi.
* İki kaşının arası açık, fakat kaşları
birbirine yakındı.
* Saçları ne dümdüz, ne de kıvırcıktı.
* Sakalı sık ve bir tutamdı.
* Büyük başlı ve hilâl kaşlıydı.
* Alnı yüksek, burnu
çekme, boynu uzun, göğsü genişti.
* Karnı ile göğsü bir
idi, şişman değildi. Zayıf da değildi, sıla etliydi.
* Ayaklarının altı
çukur idi; düz taban değildi.
* Gözleri uzağı görür,
kulakları uzaktan ses alırdı.
* Ağzı genişçe idi.
* Dişleri sıktı.
* Yüzünün bütün
çizgileri görünürdü.
* Omuzlan etli, omuz
kemikleri enliydi.
294-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik b. Enes bize Rebîa b. Ebî Abdirrahman'dan,
o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) ne
çok uzun, ne kısaydı. Ne aşırı beyaz, ne de esmerdi. Ne kıvırcık saçlı, ne de
uzun düz saçlıydı. Kırk yaşının başında Allah ona risâleti
gönderdi. Bu dönemde Mekke'de on yıl, Medine'de on yıl kaldı. Başında ve
sakalında henüz yirmi beyaz tel yokken irtihal etti.[2]
Şerh
Bu hadis-i şerifle
ilgili şerh ve açıklama üstte geçmişti.(Bkz. 293 no.lu hadis)
295- Ebû Nuaym bize anlatarak dedi ki:
Hemmâm bize Katâde'den şunu
nakletti:
Enes b. Mâlik'e (ra) "Allah Resulü (sav) saçlarını boyadı mı?"
diye sorduğumda şöyle dedi: Hayır. Sadece şakaklarında az bir beyazlık vardı.[3]
Şerh
Sadece şakaklarında az
bir beyazlık vardı" ifadesi, daha önce de geçtiği
üzere Allah Resûlü'nün (sav) saç ve sakallarında fazla ağarma olmadığını teyit
etmektedir.
Hüküm
Ağaran saçların sarı
ve kızıl renge boyanması müstehap görülmüşken siyaha
boyanmaları, tercih edilen görüşe göre caiz değildir.
296-
Süleyman b. Harb bize anlatarak dedi ki: Hammâd bize Sabit'ten, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resûiü'nün (sav) elinden daha yumuşak ne bir yün ipeğe, ne
de kumaş ipeğe dokundum. Allah Resûiü'nün (sav) ter
ve kokusundan daha güzel bir koku veya çiçek koklamadan.[4]
Şerh
Ailah Rcsûlü'nün (sav) elinden
daha yumuşak ne bir yün ipeğe, ne de kumaş ipeğe dokundum" ifadesi, Allah
Resulü'nün (sav) yaklaşık on sene hizmetinde bulunmuş olan Enes b. Mâlik'e (ra) aittir.
Allah Resulü'nün (sav)
ter ve kokusundan daha güzel bir koku veya çiçek koklamadım" ifadesinde
ise Allah Resûlü'nün (sav) hem fitrî kokusunu, hem de
terinin çok güzel koktuğuna işaret edilmektedir.
297- Ali b.
Abdullah bize anlatarak dedi ki: Süfyân bize Eyyûb'dan, o Muhammed'den, o Enes b. Mâlik'ten şunu
nakletti:
Allah Resulü (sav) Hayber'i sabah erkenden kuşattı. (Yahudiler) kürekleriyle
çıkmışlardı. O'nu görür görmez "(Eyvah) Muhammedi Ordu!" diyerek
çığlık attılar ve koşarak kaleye sığındılar. Allah Resulü (sav) ellerini
kaldırarak şöyle nida etti:
Allahü Ekber! Yıkılsın Hayber! Biz bir kavmin sahasına indiğimizde ne kötü olur
uyarılanların sabahı![5]
Şerh
Bu hadis daha önce 277
no ile geçmiş ve şerhedilmişti. İmam Buhârî'nin hadise burada yer verme sebebi, Allah Resûlü'nün
(sav) "Hayber yıkıldı" ibâresidir ki bunun
olmamış bir olayın önceden haber verilmesi şeklinde mucizevî bir bilgi olarak
değerlendirilmesi mümkündür.
Hüküm
Müşrikler Allah
Resûlü'nden (sav) ısrarla risâletini tasdik edecek
bir mucize göstermesini istiyorlar, O da kendiliğinden bir şey yapma imkânı
olmadığı için işi Rabbine havale ediyordu. Fakat müşrikler tarafından istenen
mânâda bir mucize gösterilmeyecek gibi görünüyordu. Çünkü asıl mucize an be an
inmekte olan Kur'ân-ı Kerim'di.
Bir de her hang bir talebe bağlı olmaksızın gösterilen mucizevî hâller
vardı ki "Yıkıldı Hayber" ifadesini bu
kapsamda değerlendirmek gerekir. Burada Allah Resulü (sav), olmamış bir olayı
önceden haber vermek suretiyle aslında bir mucize sergilemiş olmaktadır. O'nun
bu tarz mucizeleri bir çoktur. Fakat müşriklerin istekleri üzerine gösterdiği
mucize yoktur. Çünkü böylesi bir mucizede inanmayan kavmin toptan helak
edilmesi farz olmaktadır. Tıpkı önceki peygamberlerden bazılarının kavimleri
gibi.
298- Kuteybe bize anlatarak dedi ki: İsmail b. Cafer bize Humeyd'den, o Cafer Enes b. Mâlik'ten (ra)
şunu nakletti:
Abdurrahman b. Avf (ra)
Medine'ye yanımıza geldi. Allah Resulü (sav) onunla Ensâr'dan
Sa'd b. er-Rebî arasında
kardeşlik tesis etti. Sa'd varlıklı bir kimseydi. Abdurrahman'a "Ensâr benim
malca en zenginleri olduğumu iyi bilir. Servetimi seninle yarı yarıya
paylaşacağım, ayrıca benim iki hanımım var. Beğendiğini söyle- Ondan boşanayım.
Helal olunca onunla evlenirsin " dedi. Abdurrahman
"Allah senin aileni de, servetini de mübarek kılsın " dedi. O gün
döndüğünde ticaretinden çökelek ve tereyağı kazanmıştı. Bu şekilde kısa bir
süre sonra üzerinde damatların süründüğü kokunun sanlığıyla Allah Resûlü'ne
(sav) geldi.
Allah Resulü (sav)
"Evlendin mi?" diye sordu. "Ensâr'dan
bir hanımla evlendim ya Resulallah!"
dedi. Allah Resulü (sav) "Mehir olarak ne
verdin?" diye sorunca "Bir nevât ya da nevât ağırlığınca-
altın" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: -Bir koyunla
bile olsa düğün yemeği ver.[6]
Şerh
Bu hadis-i şerif de
daha önce şerhedilmişti. Bkz.
212 no.lu hadis-i şerif. Burada tekrar zikredilme
sebebi, muhacirlerle ensar arasında kurulan kardeşlik
bağına yer vermesinden dolayıdır.
299- Kuteybe bize anlatarak dedi ki: İsmail b. Cafer bize
Abdullah b. Dinar'dan, o Abdullah b. Ömer'den (ra)
şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
buyurdu ki: Dikkat edin! Her kim yemin edecekse Allah'tan başka bir şey
üzerine etmesin. Kureyş ataları üzerine yemin
ederdi. Siz atalarınız üzerine yemin etmeyin.[7]
Şerh
Kureyş ataları üzerine yemin ederdi" ifadesinde, Câhiliye döneminde Kureyşlilerin
nasıl yemin edildiklerine işaret edilmektedir. Allah Resulü (sav) bir
keresinde Hz. Ömer'in (ra)
böyle yemin ettiğine tanık olmuş ve onu uyararak bir daha ataları üstüne yemin
etmemesini istemiştir. Şayet yemin edilecekse Allah üstüne yemin edilmelidir
Hüküm
Yeminin esas
itibarıyla Allah'ın adıyla yapılması gerektiğini daha önce görmüştük. Bkz. 261 no.lu hadis-i şerif.
300-
Muhammed b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Süryân bize
Humeyd'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra)
şunu nakletti:
Abdurrahman b. Avf (ra)
Medine'ye geldi. Allah Resulü (sav) onunla Ensâr'dan
Sa'd b. er-Rebî arasında
kardeşlik tesis etti. Sa'd, Abdurrahman'a
ailesini ve servetini yan yarıya paylaşmayı teklif etti. Bunun üzerine Abdurrahman "Allah aileni de, servetini de mübarek
kılsın, bana çarşının yerini göster" dedi. O gün ticaretinden biraz çökelek
ve tereyağı kazanmıştı. Allah Resulü (sav) birkaç gün sonra onu damatların
süründüğü kokunun sarılığıyla görerek sordu: "Evlendin mi?" Abdurrahman, "Ensâr'dan bir
hanımla evlendim ya Resulallah!"
dedi.
Allah Resulü (sav)
"Mehir olarak ne verdin?" diye sorunca
"Bir nevât ağırlığınca altın" dedi. Bunun
üzerine Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu:
Bir koyunla bile olsa
düğün yemeği ver.[8]
Şerh
Allah Resulü (sav)
onunla (Abdurrahman b. Avf)
Sa'd b. er-Rebî el-Ensârî arasında kardeşlik tesis etti" ifadesinde
muhacir ensâr kardeşliği açık bir şekilde beyan
edilmektedir.
Hüküm
Muhacirlerle ensâr arasındaki kardeşlik, ev sahipleri konumunda olan ensârın muhacir kardeşlerini barındırmalarını ve onlara
yardımcı olmalarını içeriyordu. Ama ensârdan bazıları
o derece ileri gitmişlerdi ki, muhacir kardeşlerine servetlerini, hatta
evlerini dahi paylaşmayı teklif etmişlerdi. Tamamen inanca dayanan bu
kardeşlik bağının dünya tarihinde emsali yoktur.
[1] Buhârî, menâkıb/3283-3284,
3286, 3297, libâs/5444-5445, 5449, 545-5457- Müslim fezâil/4311-4313,
4317-4322, 4330; Tirmizî, libâs/1676, menâkıb/3556; Nesâî, zi ynet/4967, 4999-5000,
5139-5140; Ebû Dâvud, tereccul/3653-3654, 3676; İbn Mâce, libâs/3619, 3624; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-müksirîn/11527, 11550, 11612, 11817, 11877, 11934, 12017,
12043, 12174, 12229, 12362, 12363, 12453, 12488, 12525, 12578, 12594, 12605,
12633, 12668, 12786, 12850, 12893, 12902, 12938, 12984, 13031, 13075, 13116,
13139, 13161, 13169, 13181, 13249,13260, 13307, 13338; Mâlik, akziye/1214, câmi/1434; Dârimı,
mukaddime/61-62.
[2] Bkz. 293 no.lu
hadis-i şerif.
[3] Bkz. 293 no.lu
hadis-i şerif.
[4] Bkz. 293 no.lu
hadis-i şerif.
[5] Bkz. 277 no.iu
hadis-i şerif.
[6] Bkz. 212 no.lu
hadis-i şerif.
[7] Buhârî, vekâlet/2147,
şahâdet/2455, sulh/2498, şurût/2523, eymân/6143, hudûd/6326, 6329-6330,
6332, 6337, 6353, 6656, 6717-6718, 6736; Müslim, hudûd/3210;
Tirmizî, hudûd/1353; Nesâî, âdâbu'I-kuzât/5315-5316; Ebû Dâvud, hudûd/3855; İbn Mâce, hudûd/2539;
İbn Hanbel, musneâu'ş-Şâmiyyîn/16423; Mâlik, hudûd/1293; Dârimî, hudûd/2214.
[8] Bkz. 212 no.lu
hadis-i şerif.