ADLARDAN MÜSTAHAB OLANLAR.. 4

AMEL (YÂNÎ FARZ, VÂCİB VE SÜNNET OLAN HER TÜRLÜ İBÂDET VE HAYIR İŞLEMEN) İN FAZÎLETİ. 28

BİR ADAMIN ÇOCUĞU OLMADAN ÖNCE KÜNYE (YÂNÎ FALANIN BABASI SOYADINI) ALMASI  6

BİR BİNEK HAYVANINA ÜÇ KİŞİNİN BİNMESİ. 14

BİR KİMSENİN BAŞKA BİR KİMSEYİ ÖVMESİ BABI. 7

BİR KİMSENİN YALNIZ BAŞINA KALMASININ MEKRUHLUĞU.. 13

GÜVERCİN İLE OYNAMAK.. 12

HALKA KISSA - HİKÂYE ANLATMAK.. 10

HAMAMA GİRMEK.. 9

İSTİĞFAR (GÜNAHLARIN BAĞIŞLANMASINI ALLAH'TAN DİLEMEK) 26

KERAHAT EDİLEN (YÂNİ CÂÎZ SAYILMAYAN) ŞÎİR (ÇEŞİDİNİN BEYÂNI) 11

KİMİN BERABERİNDE OKLAR VAR İSE (BİR MÜSLÜMANI YARALAMAMASI İÇİN) OKLARIN TEMRENLERİNDEN TUTSUN.. 15

KİTABIN TETRİBİ   (MÜREKKEPLE YAZILAN SAHÎFELERÎN MÜREKKEBİNİ KURUTMAK İÇÎN ÜZERÎNE TOPRAK SERPMEK) 14

KUR'ÂN-I KERÎMİ OKUMANIN SEVABI. 16

LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE İLLÂ BİLLAHİ" ZİKRİ. 29

LAKABLAR.. 7

MEKRUH ADLAR.. 5

MİZAH  (ŞAKA ETMEK)  BABI. 2

MÜSTEŞAR  (YÂNİ KENDİSİNE DANIŞILAN)   KİŞİ EMİN   (GÜVENİLİR)  BİR KİMSEDİR   8

PEYGAMBER (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) İN ADINI VE KÜNYESİ  (SOYADI) NI BERABER TAKMAK (YÂNÎ BİR KİMSEYE AD OLARAK VERMEK)  BABI. 6

RÜZGÂRI SÖVMENİN YAS AKLIĞI. 4

SAÇ VE SAKALDAN AĞARAN TELLERİ YOLMANIN YAŞARLIĞI. 2

ŞÎİR (HAKKINDA GELEN HADÎSLER) 11

TAVLA OYNAMAK.. 12

TESBÎH (YÂNİ SÜBHÂNALLAH ZİKRİNİN) FAZÎLETİ. 24

UYGUN GÖRÜLMEYEN  ADLARI DEGİŞTİRMEK.. 5

VÜCUDUN HAMAM OTU İLE SIVANMASI. 9

YATMA ZAMANINDA ATEŞİ SÖNDÜRMEK.. 13

YILDIZLAR İLMİNİ ÖĞRENMEK.. 4

YOL ÜZERİNDE KONAKLAMANIN YASAKLIĞI. 14

YÜZÜKOYUN YATMANIN YAŞARLIĞI. 3

 

 

 

 

MİZAH  (ŞAKA ETMEK)  BABI

3719) '-... Ümmü Seleme (Radtyallâhü anhâ)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'in vefatından bir yıl önce bir kere Ebû Bekir (Radıyallâhü anh), ticâret maksadıyla Bus-râ'ya gitti. Beraberinde Nuaymân ve Harmala oğlu SÜveybıt; trtadı-yallâhü anhümâ) bulunuyordu. Bu iki zât, Bedir savaşma katılmış-lar idi. Nuaymân (yolculukta), azık işine nezâret ederdi. Süveybıt da çok şakacı bir adam idi. (Yolculuk esnasında bir ara) Nuaymân'a:
Bana yemek ver, dedi. Nuaymân (ise) Ebû Bekir, gelinceye kadar bekle, dedi. Bunun üzerine Süveybıt:
(And olsun ki) Ben seni muhakkak hiddetlendireceğim, dedi. Râ-vi demiştir ki:
Sonra bunlar bir kavme uğradılar. Süveybıt o kavme: Benden bir kölemi satın alır (mı) siniz? dedi. Onlar da t Evet, dediler. Süveybıt (bu kere onlara) :
Benim (size satacağım köle), konuşkan bir köledir ve size: Ben muhakkak hür bir kimseyim, diyecektir. O size böyle söylediği zaman eğer siz onu bırakacak iseniz, kölemi bana karşı bozguncu ettirmeyiniz, dedi. Onlar t

3720)    •... Enes bin Mâlik (RadtyaUâhü an)\\en; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bize katılır (ve güler yüzle bizimle şakalaşır)di. Hattâ (kuşu ölen) küçük bir kardeşime; Ey Ebû Umeyr, Nügayr (kuşcağız) ne oldu der (şakalaşır) di.
Vekî demiştir ki: O, (nügayr ile) bîr kuş kasdeder ki Enes "in kardeşi onunla oynardı.*'


 

SAÇ VE SAKALDAN AĞARAN TELLERİ YOLMANIN YAŞARLIĞI

3721)    "... Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-Âs) (Ra-dtyallâkü anhüm)'den; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) saç ve sakaldan ağaran telleri yolmayı menederek: «O, müminin nurudur.» buyurdu."

GÖLGE VE GÜNEŞ ARASINDA (YÂNİ BEDENÎN BÎR KISMI GÖLGEDE -DİĞER KISMI GÜNEŞTE OLDUĞU HALDE) OTURMA (NIN YASAKLIĞI)

3722)   "... Büreyde (bin el-Husayb) (Radtyaîlâhü anh)'den rivayet edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gölge ve güneş ara-sında (yâni bedenin, bir kısmı gölgede, diğer kısmı güneşte olduğu halde) oturmayı yasaklamıştır."


 

YÜZÜKOYUN YATMANIN YAŞARLIĞI


3723)    "... Kays bin Tıhfc el-Gıfârî'nin babası (Tıhfe)  (Radtyaltâhü an' an-. Şöyle demiştir:
Resûiullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)  beni Mescidf-ı Nebevi) de yüzükoyun yatarken bulup ayağıyla dürttü ve şöyle buyurdu :
«Sana ne oluyor ki böyle yatıyorsun. Bu, Allah'ın hoşlanmadığı veya Allah'ın buğzettiği (sevmediği) bir yatıştır"

3724)    "... Ebû Zerr(-i Gıfârî) (Radtyaltâhü a«A>'den; Şöyle demiştir: Ben yüzükoyun yatmış iken Peygamber  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yanımdan geçti ve ayağıyla beni dürterek:
•Yâ Cündübcik! Şüphesiz bu, ateş (yâni cehennem) halkının yatışıdır buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Muhammed bin Nuaym bulunur. Ben ne onu cerhedeni ne de güvenilir olduğunu söyleyeni gördüm. R&vİ Yakûb bin Humeyd hakkında ise ihtilâf vardır. Senedin kalan ravileri güvenilir zâtlardır.

3725)    "... Ebû Ümâme (Radtyallâhü anh)'âen; Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Mescid(-i Nebevi) de yüzükoyun yatıp uyuyan bir adamın yanından geçti ve ayağıyla dürterek (adama) :
«Kalk, otur. Çünkü bu, cehennemi bir yatıştır buyurdu."


 

YILDIZLAR İLMİNİ ÖĞRENMEK

3726) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Kim yıldızlardan bir ilim alırsa, sihir (ilmin) den bir dal almış olur. Yıldızlar ilmini artırdıkça sihir ilmini artırmış olur."


 

RÜZGÂRI SÖVMENİN YAS AKLIĞI


3727) ''... Ebû Hüreyre (RadtyaUâhü ank)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Saltallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
-Rüzgârı sövmeyiniz (ayıplamayınız). Çünkü o, Allah'ın (kullarına) rahmetindendir. Rahmet ve azab getirir. Lâkin Allah'tan rüzgârın hayrından isteyiniz ve şerrinden Allah'a sığınınız"


 

ADLARDAN MÜSTAHAB OLANLAR

3728)    "... İbn-i Ömer (RadtyaUâhü anhümâ) dan rivayet edildiğine göre Peygamber (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :         
«Allah Azze ve Celle katında adlann en sevimlisi Abdullah ve Ab-durrahman'dır.-"


 

MEKRUH ADLAR

3729)    „.
Ömer bin el-Hattâb (Radtyallâhü A>'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (SallallaHü AleyHİ Ve SeUem) Şöyle buyurdu, demdir
Yesâr tîîf0İSUI! H\ InŞâaUah yaŞarSam Rebâh* NeCÎh' ™*h> Nâfi ve Tesar adların takılmasın, muhakkak yasaklayacağım.."

3730)    "... Semûre (Radtyallâhü a»*;'den; Şöyle demiştir •
ismi tIlUİUUah (SallalIahü Ale*hi ve Sellem) kölelerimize (şu) dört ismi takmamızı yasakladı, Eflah, Nâfi.
Rebâh ve Yesâr."

3731)    «... Mesrûk (Radtyollâkü a*k)>den; Şöyle demiştir:
Ben, Ömer bin el Hattâb (Radıyallâhü anh) ile karşılaştım da: Adın nedir? diye sordu. Ben de: Mesrûk bin el-Ecda1, dedim. Bunun üzerine (Hz.) Ömer; Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'-den işittim, buyurdu ki: «El-Ecda' bir şeytanın adıdır"

 


UYGUN GÖRÜLMEYEN  ADLARI DEGİŞTİRMEK

3732 «... Ebû Hüreyre (RadtyMhü ankyden rivayet edildiğine «ore :
Zeyneb'in adı Berre idi. Bu kadın adiyle kendisine tezkiye eder töver), denildi. Bunun özerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lemî ona Zeyneb adını verdi."

3733)     '... İbn-i Ömer (RadtyaUâhü anhümâ)'frdn rivayet edildiğine göre :
Ömer (bin el-Hattâb) (Radıyallâhü anh)'in Âsiye denilen bir kızı vardı. Sonra Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona Cemile adını verdi."

3734)    -... Abdullah bin Selâm (Radtyallâhü atth)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanma adım Abdullah bin Selâm değil iken vardım. Sonra (ben müslümanlığı kabul edince) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana Abdullah bin Selâm adını verdi."


 

PEYGAMBER (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) İN ADINI VE KÜNYESİ  (SOYADI) NI BERABER TAKMAK (YÂNÎ BİR KİMSEYE AD OLARAK VERMEK)  BABI


3735) ... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anAJ'clen rivayet edildiğine göre: EbÜ'l-Kâsım (Muhammed) (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Benim adımla adlanınız. Fakat soyadım (olan Ebü'l-Kâsım) İle
soyadılanmayımz"

3736)    "... Câbir (Radtyallâhü anhyûen rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sdlan) şöyle buyurdu, demiştir:
•Benim adımda adlanınız. Fakat soyadın la   soyadılanmayımz.-"

3737)    "... Enes (Radıyallâhü anh)'dea rivayet edildiğine göre:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Bakî'de idi. (Orada) bir adam, bir adamı Yâ E be'I-Kasım diye çağırdı. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (Zâtı Nebevilerinin çağırıldığını sanarak) seslenen adama dönüp baktı. Adam da: Ben, Zâtınızı kasdetmedim (şu adamı çağırdım), dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Benim adımla adlanınız. Fakat soyadımla soyadlanmayınız"

 

 

 

BİR ADAMIN ÇOCUĞU OLMADAN ÖNCE KÜNYE (YÂNÎ FALANIN BABASI SOYADINI) ALMASI

3738)    "... Hamza bin Suhayb (Radtyallâkü anhümâ)x\an rivayet edildiğine göre bir defa Ömer (RadtyaUâhü anh), Suhayb'a :
Senin oğlan çocuğun olmadığı halde niçin Ebû Yahya = Yahya'nın babası künyesi (soyadı ile) künyeleniyorsun? dedi. Suhayb t
Ebû Yahya künyesini bana ResüluUah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) verdi, dedi."

3739)    "... Aişe (RadtyaUâhü ü«Aü)dan rivayet edildiğine göre kendisi, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Scllcmye :
Sen bütün zevcelerine künye verdin. Yalnız bana vermedin, demiş. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de  (ona) :
«O halde sen de Ümmü Abdillah'sm- (yâni künyen Ümmü Ab-dillah olsun), buyurmuştur."

3740)   "... Enes (Radtyallâkü aıAJ'den; Şöyle demiştir
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bize (yâni evimize) gelirdi ve benim bir erkek kardeşime :
«Yâ Ebâ Umeyr.» buyurdu. Kardeşim küçük yaşta bir çocuk idi."


 

LAKABLAR

3741) "... Ebû Cebire bin ed-Dahhâk (Radıyallâhü a»A>'den; Şöyle demiştir :
= "ve birbirinizi kötü lâkablarla çağırmayınız"
âyeti biz Ensâr cemaatı hakkında indi. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bize (yâni Mekke'den Medine-i Münevvere'ye) teşrif etti. O zaman bizden olan adamın iki üç adı bulunuyordu. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de bazen adamlara bu adların birisiyle seslenirdi de:
Yâ Resûlallah! O bu ad (ile çağırılmakJdan kızıyor, deniliyordu. Bunun üzerine! = "ve biribirinizi kötü Iâkablar-Ia çağırmayınız*' ayeti indi."


 

BİR KİMSENİN BAŞKA BİR KİMSEYİ ÖVMESİ BABI

3742)    "... El-Mıkdâd bin Amr (Radıyallâhü atıhyden; Şöyle demiştir:
ResûluUah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) bize, meddah (yâni dalkavuk -çığırtkan)ların yüzlerine toprak saçmamızı emretti."

3743)    '■... Muâviye (Radtyallâhü atth)'den\ Şöyle demiştir:
Ben, ResûluUah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem)'den şu buyruğu işittim:
-Biribirinizi (dalkavukça) medhetmekten sakınınız. Çünkü bu, boğazlamak (yâni medhedileni bir nevi öldürmek) dir"

3744) "... Ebû Bekre (Nufey' bin el-Hâris) (Radtyallâhü an//>'den; Şöyle demiştir:
Bir adam ResûluUah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanında başka bir adamı  (aşın derecede)   övdü. Bunun üzerine Resûlullah
(Salîallahü Aleyhi ve Sellem)   (öven kişiye) :
-Vay sana yazıklar olsun! Sen dostunun boynunu kestin (öldürdün) buyurdu. Bu buyruğu defalarca tekrarladı. Daha sonra şöyle buyurdu:
«Biriniz (din) kardeşini övecek olursa: Onu (şöyle iyi) sanırım ve Allah'a karşı hiç kimseyi tezkiye edemem,» desin."


 

MÜSTEŞAR  (YÂNİ KENDİSİNE DANIŞILAN)   KİŞİ EMİN   (GÜVENİLİR)  BİR KİMSEDİR

3745)    "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anhyĞtn rivayet edildiğine göre Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Müsteşar (yâni bir hususta kendisine danışılan) kişi güvenilen bir kimsedir.»"

3746)    '•... Ebû Mes'ûd (Radtyallâkü anhyden rivayet edildiğine göre Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Kendisiyle istişare edilen kişi, güvenilen bir kimsedir.»"
Not:   Zevâid'de şöyle denilmiştir : Ebû Mes'ûd (RA.)'ın hadisine dâir sened sahih olup râvileri güvenilir zâtlardır.

3747)    '... Câbir (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre Resûlul-lah (Saltallahu Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:
«Biriniz (din) kardeşine danıştığı zaman, danışılan adam ona (yararlı gördüğü) görüşünü belirtsin.»"
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde İbn-i Ebİ Leylâ bulunur. Adı Muhammed bin Abdirrahman bin Ebİ Leylâ'dır. Babası da Abdurrahman el-Ensârî el-Kadı'dır. Muhammed zayıf bir râvidir.


 

HAMAMA GİRMEK

3748) "... Abdullah bin Amr (Radıyallâhü anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellcm) şöyle buyurdu, demiştir:
-Acemlerin memleketi sizin için fethedilecek ve siz orada hamamlar denilen evler bulacaksınız. Erkekler hamamlara peştemalsız girmesin ve kadınları oralara girmekten menediniz. Meğer ki hasta veya lohusa ola"

3749)    u Aişe (Radtyallâhü anhâ)'ı\an rivayet edildiğine göre :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) erkekleri ve kadınları hamamlardan menetti. Sonra erkeklere [göbek ile diz kapağı arasını örten) peştemaller içinde oralara girmelerine ruhsat (izin) verdi ve kadınlara İzin vermedi.**

3750)    ;...  Ebül-.Melih el-Hüzelî (Radtyatfâhü anft)'c\en; Şöyle demiştir: Humus halkından birkaç kadın Âişe (Radıyallâhü anhâ)'nın yanına girmek için izin istedi.   (İzin verilip odaya alındıktan)   sonra Âişe (Radıyallâhü anhâ)   (onlara) :
Galiba siz hamamlara giren kadınlardansınız.    Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den şu buyruğu işittim, dedi:
«Hangi kadın kocasının evinden başka bir evde elbisesini bırakır (soyunur) sa o kadın kendisi ile Allah arasındaki (haya ve edebe dâir) perdeyi yırtmış olur.»"


 

VÜCUDUN HAMAM OTU İLE SIVANMASI

3751)    "... İ'nıınü Seleme (Rudıyailâhü ankâ)'&dn rivayet edildiğine »öre :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (vücudundaki kılları gidermek için) hamam otu ile sıvanmak istediği zaman avret mahallinden başlayarak, orayı hamam otu ile sıvardı. Bedeninin diğer kısmını zevcesi sıvardı."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu, râvileri güvenilir zâtlar olan bir hadîstir. Fakat munkati (yâni senedi kesik)dir. çünkü Habib bin Ebî Sabit Ümmü Seleme <R.A.)'dan hadis işitmemistir. Bu durumu Ebû Zur'a söylemiştir.

3752)    "... Unımii Seleme (RadtyaUâhü a«//ö/dan rivayet edildiğine »Öre :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (vücudundaki kılları gidermek için) hamam otu ile sıvanmış ve kasığını sıvama işini bizzat kendi eliyle yapmıştır."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu. râvİİeri güvenilir bir hadistir. Fakat senedi kesiktir. Çünkü Habîb bin Ebl Sâbifin Ümmü Seleme <R..A)'den hadis işitmediğini Ebü Zur'a söylemiştir.


 

HALKA KISSA - HİKÂYE ANLATMAK

3753) '... Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-As) (Ra-dtyallâkü ankümyâen rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Emir, (görevli) memur ve riyakâr kişiden başka kimseler halka kıssa-hikâye anlatmaz (veya hutbe okumaz) .>

3754)   "... Ibn-i Ömer (Radıyallâhü ankümâydzn; Şöyle demigtir:
Ne Besûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) zamanında, ne Ebû Bekir zamanında ne de Ömer (Radıyallâhü anhümâ) zamanında (topluma) kıssa - hikâye anlatmak olmadı.**


 

ŞÎİR (HAKKINDA GELEN HADÎSLER)

3755)    "... übey bin Ka'b (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (SaUallahü Aleyhi ve Seüem) jöyle buyurmuştur :
«Şiirin bir kısmı gerçekten bir hikmet (doğru söz - öğüt ve ibret verici tablo) dur.»"
3757) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü an*;'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
«Şâir (zümresin) in söylediği sözlerin en doğrusu Lebid tbin Ra-bia'ıDın; = "Bilmiş olunuz ki Allah'tan başka her şey bâtıl (fâni) dır" sözüdür. Ümeyye bin Ebi's-Salt dtf (şiirlerinde) müslüman olmaya yaklaşmıştı."

3758) Amr bin eş-Şerîd'in babası (eş-Şerîd bin Süveyd es-Sakafi) (Radı-yallâhü ankümâ)'âa.n; Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) e Ümeyye bin Ebi's-Salfın şiirinden yüz kâfiye (beyit) okudum. O, her kâfiye (beyit) arasında: «Devam et», Duyuruyordu ve (sonra) :
«Ümeyye müslüman olmaya yaklaşmıştı», buyurdu."


 

KERAHAT EDİLEN (YÂNİ CÂÎZ SAYILMAYAN) ŞÎİR (ÇEŞİDİNİN BEYÂNI)

3759)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü anh)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sdltallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Şüphesiz, adamın İçinin irin ile dolup nihayet çürütmesi - yemesi onun için şiir ile dolmasından hayırlıdır.»
Lakin râvi Hafs; ±j,  cümlesini söylememiştir."

3760)    "... Sa'd bin Ebi Vakkas (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
•Şüphesiz, birinizin içinin irin tfe dolup, nihayet çürütmesi onun için şür İle dolmasından hayırlıdır.-"
;
3761) '■... Âişe (Radtyallâhü anhâ)'â&n rivayet edildiğine göre: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
•Şüphesiz en büyük iftiracı insan; (şiiriyle) bir adamı hiciv (yerip) edip de bu meyanda adamın mensup olduğu kabilenin tümünü (şiiriyle) hiciv eden kişi ve babasından olmadığını ileri sürerek anasını zina ile itham eden adamdır.»"


 

TAVLA OYNAMAK

3762)    "... Ebû Mûsâ (el-Eş'ari) ( Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallûhü Aleyhi ve Setten) şöyle buyurdu, demiştir:
«Kim zar ile oynarsa şüphesiz Allah'a ve Resulüne isyan etmiş olur.»"

3763)    '... Süleyman bin Büreyde'nin babası (Büreyde) (Radıyallâhü an-an rivayet edildiğine göre:  Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Settem) şöyle buyurmuştur:
«Kim zar ile oynarsa elini domuzun etine ve kanına (domuz etini yerken) batırmış gibidir.»"


 

GÜVERCİN İLE OYNAMAK

3764)    "... Âişe (Radtyallâhü anhâ)'dan rivayet edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir kuşu izleyen (onunla oynayan) bir insana baktı ve «(Şu herif) bir şeytanı İzleyen bir şeytandır,» buyurdu."

3765)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir güvercin arkasında giden (onunla oynayan) bir adamı gördü ve t
- (Şu herif) bir şeytanı tâkibeden bir şeytandır,- buyurdu."

3766) "... Osman bin Affân (Radtyallâhü a«Â)'den rivayet edildiğine göre:
Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir güvercinin peşine takılan bir adam gördü ve t
(Şu adam) -Bir şeytanı tâkibeden bir şeytandır,, buyurdu."

3767)    "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü an/t/den rivayet edildiğine göre :
Resûluilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir güvercinin arkasında giden (onunla oynayan) bir adam gördü ve:
«(Şu adam) bir şeytanı izleyen bir şeytandır.» buyurdu."


 

BİR KİMSENİN YALNIZ BAŞINA KALMASININ MEKRUHLUĞU

3768) "... İbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâ)'âan rivayet edildiğine güre; Kesûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Eğer herkes yalnız başına yolculuk etmekteki sakıncaları bilseydi hiç kimse yalnız başına gece yolculuğu etmezdi.»"


 

YATMA ZAMANINDA ATEŞİ SÖNDÜRMEK

3769) *■... İbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâj'dan rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
«Yutacağınız zaman evlerinizde ateş (i yanar halde) bırakmayınız.»"

3770) "... Ebû Mûsâ (el-Eş'arî) (Radtyaüâhü anh)'den rivayet edildiğine göre:
Medine (-i Münevvere)'de bir ev, içinde oturanların başında gece yandı. Sonra durumları Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e anlatıldı. Bunun üzerine:
«Bu ateş şüphesiz sizin düşmamnızdır. Bu itibarla uyumak istediğiniz zaman söndürünüz,- buyurdu."

377!)    "... Câbir (Radtyalâhü a»AJ'den; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bize (bâzı şeyleri) emretti ve (bazı şeyleri) yasakladı. Bu meyanda (uyumak istediğimiz zaman) lambamızı söndürmemizi emretti,'*


 

YOL ÜZERİNDE KONAKLAMANIN YASAKLIĞI

3772) "... Câbir (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlul-lah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
İşlek yol üzerinde konaklamayınız ve üzerinde ihtiyaçlarınızı gi-dermeyiniz (yâni abdest bozmayınız).»"


 

BİR BİNEK HAYVANINA ÜÇ KİŞİNİN BİNMESİ

3773) "... Abdullah bin CVfer (bin Ebî Tâlib) (RadtyaUâkü ankümâ)'-dan; Şöyle demiştir :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir yolculuktan geldiği zaman biz Onu karşılamaya götürü İtiyorduk. (Bir defa) ben ve Hasan veya Hüseyin (O'nu) karşılamaya götürüldük. Abdullah bin Cafer demiştir ki: O, birimizi önüne, diğerini de terkisine aldı ve nihayet böylece Medine'ye vardık."


 

KİTABIN TETRİBİ   (MÜREKKEPLE YAZILAN SAHÎFELERÎN MÜREKKEBİNİ KURUTMAK İÇÎN ÜZERÎNE TOPRAK SERPMEK)

3774) "... Câbir (Radtyallâhü anh)\]en rivayet edildiğine güre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
(Mürekkeple yazdığınız) sahifelerinizin üzerine toprak serpiniz. SahifçlerUn mürekkebinin dağılmaması) için en verimli yöntem budur. Çünkü toprak mübarektir."

3775) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâkü ankyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Siz üç kişi (bir arada) olduğunuz zaman (bunlardan ikisi (üçüncü) arkadaşlarından ayrı gizli konuşmayacaklar (yâni konuşmasınlar) . Çünkü ikisinin gizli konuşması üçüncü arkadaşı şüphesiz üzer"

3776)    "... İbn-i Ömer (Radtyallâkü anhümâydan rivayet edildiğine göre:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (bir arada bulunan) iki kişinin (yanlarındaki) üçüncü (arkadaşların) dan ayrı gizli konuşmalarım yasaklamıştır.*"


 

KİMİN BERABERİNDE OKLAR VAR İSE (BİR MÜSLÜMANI YARALAMAMASI İÇİN) OKLARIN TEMRENLERİNDEN TUTSUN

3777) "... Câbir bin Abdillah (Radtyallâkü mkümâyâm rivayet edildiğine göre:
Bir adam, yanında (temrenleri açıkta olan) oklarla Mescid(-i Nebevi) den geçti. (Adam okları sadaka olarak dağıtıyordu). Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)  (adama) -
«Temrenlerinden    tut  (ki    kimseye    dokunmasın),»    buyurdu. Adam da t
Peki, dedi."

3778) "... Ebû Mûsâ (el-Eş'arî) (Radtyallâhü onA/den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) jöyle buyurmuştur:
«Biriniz, yanında ok varken mescidimizden veya çarşımızdan geçtiği zaman herhangi bir müslümana değmemesi için eliyle temrenlerinden tutsun (da öyle geçsin) veya elini temrenlerin üstüne koysun.."



 

KUR'ÂN-I KERÎMİ OKUMANIN SEVABI

3779) "... Âişe (Radtyallâhü anhâ)'da.n rivayet edildiğine göre; Resûlul-lah (Sattallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Kur'ân-ı Kerim'de maharetli olan (mü'min), Allah'a itaatkâr ve saygın meleklerle beraberdir. Okuyuşunda güçlük çekerek ve âyet ile kelimeleri tekrarlamak suretiyle (yâni okuyuşunda pişkin olmayarak) okuyan (müslüman) a iki sevab vardır*'

3780)    "... Ebû Saîd-i  Hudrî   (Radtyallâhü  anhyden  rivayet edildiğine göre; Resûiullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur;
«Kur'ân ehli (yâni O'nu devamlı okuyup O'nunla amel ede) ne, cennete gireceği zaman -. Oku ve (cennetin mertebelerine) yüksel, denilecektir. Bunun üzerine okumaya başlayacak ve Kur'ân'dan bildiğini bitirinceye kadar beher âyete karşılık bir derece yükselecektir."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Atiyye el-Avfl zayıftır.

3781) "... İbn-i Büreyde'nin babası (Büreyde) (Radtyallâhü fl«A/dcn rivayet edildiğine göre: Resûiullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Kur'ân, kıyamet günü  (hastalık veya yolculuk gibi bir sebeb-ten dolayı) rengi değişmiş adam şeklinde gelir ve  (okuyucusuna) : Seni gece uykusuz ve gündüz susuz bırakan benim diyecektir.»"

3782)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü awA)'den rivayet edildiğine göre; Resuluİlah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Biriniz aile ferdlerinin yanına döndüğü zaman yanlarında iri yapılı ve semiz üç aded hâmile deve bulmayı sever mi?* buyurdu. Biz t Evet dedik. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «O halde birinizin namazında okuduğu üç âyet onun İçin İri yapılı ve semiz üç Aded hâmile deveden-hj|yırhdxr,- buyurdu."

3783) "... İbn-î Ömer (Radtyallâhü anhümâyâan rivayet edildiğine göre ; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«(Ezberlenen) Kur'ân'ın durumu, bağlı devenin durumuna benzer. Eğer deve sahibi devesini bağlamak suretiyle muhafaza ederse onu tutar ve şayet bağlarını salıverirse deve gider"

3784) !:... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü tinh)'den rivayet edildiğine <î<>re; Resûlullah (SallaUahü Aleyhi ve Selicm) 'den şu buyruğu işittim, demiştir:
«Allah (Azze ve Celle) buyurdu ki: Ben salâtı (yâni Fatiha sûresini) kendim ile kulum arasında ikiye taksim ettim ve kuluma istediğini veririm.» Ebû Hüreyre demiştir ki: Sonra Resûlullah (Sallal-lahü Aleyhi ye Sellem) şöyle buyurdu:
-(Fatiha'yi) okuyunuz: Kul;   odUJl Vj ,4 JU.AI  = "Hamd, âlem-
lerin Rabb'ı olan Allah'a mahsustur" der. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celle)) :
Kulum bana hamdetti ve kuluma istediğini veririm, buyurur. Sonra kul:   = "Rahman ve Rahim olan (Allah)" der. Bunun üzerine Allah:
Kulum bana sena etti, kuluma dilediğini veririm, buyurur. Kul (bundan sonra) . ^'jS\ *y_ «iUll = Din-hesâb, ceza gününün mâliki olan (Allah), der. Bunun üzerine Allah:
Kulum beni ta'zim etti. İşte bu (yâni Fatihanın buraya kadar olan kısmı) baha (hamd, sena ve ta'zim etmeye) aittir. Şu âyetin de yansı bana, yarısı kulumadır: Kulumnız sana kulluk ederiz ve yalmz senden yardım dileriz, der. Yâni işte bu, benim ve kulum arasmdadır. Kuluma dilediğini veririm. Fatiha sûresinin sonu (yâni bundan sonraki kısmı) da kuluma (âit dilekleri) dır. Kul:
«Bizi dosdoğru yola, gazabına uğramış olan (yahûdîler)den ve dalalete düşen (Hıristiyanlar) dan başka olup, nimetlendirdigin (peygamberler, sıddikler, şehîdler ve sâlih) kulların yoluna hidâyet eyle (yâni İslâm dini üzerinde sabit kıl), der. İşte bu âyetler (deki dilek) kuluma (ait)dir ve kuluma dilediğini veririm."

3785)    "... Ebû Saîd bin el-Muallâ (Radıyaüâhü anh)'dexı; Şöyle demiştir:
Bir gün Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana hitaben: Bilmiş ol ki ben Mescid(-i Nebevi) den çıkmadan önce sana Kur'-ân'daki (sevab yönünden) en büyük sûreyi muhakkak öğreteceğim (yâni en büyük sûrenin hangi sûre olduğunu bildireceğim), buyurdu. Ebû Saîd bin el-Muallâ demiştir ki:
Sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (Mescid'den) çıkmak için gitti. Bunun üzerine ben O'na (sözünü) hatırlattım. O da buyurdu ki:
«(O sûre); dir (yâni Fatiha süresidir). O sûre es-Sebü'1-Mesânî (adlı) dır ve bana verilen Kur'ân-ı Azîm'dir"
3786)    "... Ebû Hiireyre (Radıyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; ResûluDah (Sallallahü Aleyhi ve SeUem) şöyle buyurmuştur:
Ebû Saîd (RjMIn Hâl Tercemesi:
Ebû Sald bin el-Muallâ (B.A.) Medfne-i Münevvere halkından olup Ensâr-ı Kirâm'dan sayılır. Adı kesinlikle bilinmiyor. Bir kavle göre Râfi ismindedir. Bu-hârl onun yalnız bu hadisini rivayet etmiştir. Müslim, ise ondan hadis rivayetinde bulunmamıştır. îbn-i Mâceh, Ebü Dâvûd ve Nesâi de onun hadislerini rivayet etmişlerdir. (Hulasa, 450; Avnü'İ-Mâbûd, C. 4. sah. 232
«Kur'ân'da bir sûre otuz âyet olup sahibi (yâni okuyucusu) ba-ğışlamncaya kadar onun için şefaat eder:     (O sûre); t
;    (yâni Mülk sûresi) dir.»"

3787)    ■'... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ank)\\en rivayet edildiğine göre; Resûluilah (Salfallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
 (yâni İhlâs sûresi sevab bakımından)  Kur'ân-ı Ke-rîm'in üçte birisine muâdildir (eşittir).-"

3788)    '■... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anhy&en rivayet edildiğine göre; Kesûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

    (yâni îhlâs sûresi sevab bakımından)  Kur'ân'ın üçte birisine muâdildir.»"

3789)    "... Ebû Mes'ûd el-Ensârî (Radtyaîiâhü anh)fden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
 (yâni îhlâs sûresi sevab bakımından) Kur'-an'ın üçte birisine muâdildir.»"

3790) "... Ebü'd-Derdâ (Radtyallâhü a«A/den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (sahâbîlere) :
•Ben size amellerinizin en hayırlısını, mâlikiniz (Allah) katında en çok beğenilen, (cennetteki) derecelerinizi en çok yükselten, altın ve gümüşü (Allah yoluna) vermekten size daha sevablı olan ve düşmanınıza rastlayıp da boyunlarını vurmanız I gazi olmanız) İle düşmanınızın sizin boyunlarınızı vurmasından (şehid edilmenizden) daha üstün faziletli işi haber vermiyeyim mi? (veya bilmiş olunuz ki size haber veririm) * buyurdu. Sah&bîler:
Bu amel nedir? Yâ Resûlallah dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Zikrullah (yâni Allah'ı anmak) tır,» buyurdu. Ve (Ziyâd bin Ebî Ziyâd'dan anılan senedle rivayet edildiğine göre) Muâz bin Cebel (Radıyallâhü anh), söyle demiştir 1
Hiç bir adam. kendisini Allah (Azze ve Celle)nin azabından, Allah*! anmak (ibâdetin) den daha çok kurtarıcı hiç bir amel (ibâdet) işlemedi."

3791) "... Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyaltâkü anhüntâ)'-dan rivayet edildiğine göre bu iki zât Peygamber (SallaUahii A ley ki ve Sellem)'in şöyle buyurduğuna şehâdet etmişlerdir :
«Bir mecliste oturup da orada Allah'ı anan her (müslüman) cemaatı melekler kuşatır, onları rahmet kaplar, üzerlerine sekînet (Allah'ın rızâsı, vakar ve sükûnet) peyderpey iner ve Allah, katındaki (melek) ler arasında onlardan (övgü ile) s öze d er.»"

3792)    "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü afth)'dtn rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) şöyie buyurmuştur:
«Allah (Azze ve Celle) buyuruyor ki -.
Kulum beni andığı ve dudakları benim zikrimle teprendiği zaman ben onunla beraberim"

3793)    "... Abdullah bin Büsr (Radtyallâhü ankümâ)'dan; Şöyle demiştir:
(Bir gün) bir bedevi, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e t İslâm şeriatleri (yâni nafile ibâdetler) cidden bana çok geldi (yâni zayıflığım nedeniyle hepsini yapamam). Onun için bana onlardan sarılıp yapışacağım bir şeyi bildir (tavsiye buyur), dedi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)  (de ona) :
«Senin dilin devamlı surette Allah  (Azze ve Celle)'nin zikri ile meşgul olsun,» buyurdu.*'

3794) "... Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü anhümâ)'-dan rivayet edildiğine göre :
Bu iki zât Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in şu hadisi buyurduğuna şâhid olmuşlardır (yâni bizzat O'ndan işi t mislerdir) :
«Kul; "Lâ ilahe illâllahu vellahu ekber = Allah'tan başka (ibâdete lâyık) hiç bir ilâh yoktur ve Allah herşeyden büyüktür» dediği zaman, Allah (Azze ve Celle) :
Kulum doğru söyledi. Benden başka (ibâdete lâyık) hiç bir ilâh yoktur ve ben en uluyum, buyurur. Kul ;"Lâ ilahe illâllahu vahdehu = Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O yalnızdır, birdir dediği zaman AUah:
Kulum doğru söyledi. Benden başka ilâh yoktur, ben yalnızım, birim, buyurur. Kul; "Lâ ilahe illâllahu lâ şerike lehu = Allah'tan başka ilâh yoktur, ortağı yoktur" dediği zaman Allah:
Kulum doğru söyledi. Benden başka ilâh yoktur ve ortağım yo -tur, buyurur. Kul; "Lâ ilahe illâllahu Lehü'l-mülkü ve lehu'I-hamdu = Allah'tan başka ilâh yoktur. Mülk (hâkimiyet) O'nundur, hamd O'nundur" dediği zaman, Allah: Kulum doğru söyledi. Benden başka ilâh yoktur. Mülk (hâkimiyet) benimdir, hamd benimdir, buyurur. Kul; "Lâ ilahe illâllahu ve lâ havle ve lâ kuvvetei illâ billahi = Allah'tan başka ilâh yoktur ve günahlardan dönüş, ibâdete kuvvet ancak Allah'ın yardımıyladır" dediği zaman, Allah =
Kulum doğru söyledi. Benden başka ilâh yok, günahlardan dönüş ve ibâdete kuvvet ancak benim yardımımladır, buyurur
Râvi Ebû îshâk demiştir ki: Sonra (şeyhim) el-Ağarr, anlamadığım bir şey söyledi. Bunun üzerine ben Ebû Ca'fer'e ı O (yâni el-Ağarr) ne dedi? diye sordum. Ebû Cater dedi ki: (senin anlamadığın şey, hadîsin şu cümlesidir) :
«Bu zikirler kime ölüm döşeğinde nasip edilirse o kimseye ateş dokunmayacak (yâni cehennem ateşi onu yakmayacak) tır.»"

3795)    "... Su'dâ el-Mürriyye (Radtyallâhü anhâydm; Şöyle demiştir:
Ömer (Radıyallâhü anh), Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in vefatından sonra bir gün (kocam) Talha (bin Ubeydillah) (Radıyallâhü anh) 'a uğradı da (onu üzgün görünce) :
Niçin üzgünsün? Amcan oğlunun (Ebû Bekir es-Sıddik)'ın halîfe oluşu mu seni üzdü? dedi. Talha: Hayır. Lâkin Ben, Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den:
«Şüphesiz ben bir kelimeyi çok iyi bilirim ki herhangi bir kimse ölüm döşeğinde o kelimeyi söylediği takdirde, mutlaka o kelime o kimsenin sahifesine (yâni amel defterine) bir nur olur ve muhakkak o kimsenin cesedi ve ruhu ölüm döşeğinde o kelime sayesinde behemehal bir ravh (yâni rahmet, rızâ-ı Bari ve rahatlık) bulacaklardır,» buyruğunu kulağımla işittim de o kelimenin ne olduğunu O'na vefat edinceye kadar sormadım (üzüntüm bundandır), dedi. (Bunun üzerine) Ömer (Radıyallâhü anh) :
Ben o kelimeyi bilirim. O, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in amcasına (yâni Ebû Tâlib'e ölüm döşeğinde) teklif ettiği (söylemesini istediği tevhîd) kelimesidir. Eğer Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), amcası (Ebû Tâlib) için tevhîd kelimesinden daha fazla kurtarıcı bir şey bilseydi o şeyi emredecekti, dedi.'*
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bu hadisin senedinde râvi Satıl üzerinde çok ihtilâf olmuştur. Şöyle ki: Müellifin senedinde olduğu gibi Şa*bl'den rivftyet olunmuştur. Başka bir rivayette «... Şati'den o da Ebû Talha"dan o da babanından» şeklinde bir sened söylenmiştir. Başka bir rivayette «... Şattİ'den o da Yahya'dan o da anası Su'dâ'dan o da Talha'dan» biçiminde bir sened söylenmiştir. Diğer bir rivayette «... Şa'bi'den o da Talha'dan mürsel olarak» şeklinde bir sened vardır.

3796) "... Muâz bin Cebel (RadtyaUâkü u«//,)'den rivayet edildiğine «Üre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
-Hiç bir kimse yoktur ki Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim A İlah'm Resulü (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) olduğuma şehâdet edip bunu kalben de tasdik ederek ölsün de, Allah ona mağfiret etmesin (bağışlamasın).-"

3797)    "... Ürnmu Hâni' (Radtyallâhü atthâ)'âan rivayet edildiğine göre: Resûlullah (Sallatlahâ Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«"Lâ ilahe illallah" kelimesini hiç bir amel (faziletçe) geçmez ve bu kelime hiç bir günahı bırakmaz.»


3798)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Kim bir günde yüz defa "Lâ ilahe illâllahu, vahdehu lâ şerike lehu, Iehü'l-mülkü ve lehü'I-hamdu ve hüve alâ külli şey'in kadir = Allah'tan başka ilâh yoktur, O yalnızdır (yâni tektir) ortağı yoktur, mülk (hâkimiyet) O'nundur ve hamd O'nundur, O, herşeye kadirdir" derse bu zikir o kimse için on köleyi azâdlamak sevabına denktir ve ona yüz hasene yazılır, yüz günah da ondan silinir. Bu zikir o kimse için akşama kadar şeytanın şerrinden güvence olur. Hiç kimse de onun ettiği bu zikirden daha faziletli bir zikir getiremez. Ancak bu zikri ondan fazla söyleyen kimse daha fazla fazilet kazanır"

3799) "... Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
«Kim sabah namazından hemen sonra "Lâ ilahe illâllahu, vahdehu lâ şerike lehu, lehü'l-mülkü ve lehü'I-hamdu, bi yedihi'1-haym, ve hüve alâ külli şey'in kadir = Allah'tan başka ilah yoktur, O, yalnız
 (tek)dir ortağı yoktur, mülk O'nundur ve hamd O'nundur, hayır O'nun (kudret) eliyledir ve O, her şeye kadirdir" derse bu zikir (se-vab bakımından) İsmail (Aleyhisselâm)'in evlâdından olan bir köleyi azâdlamak gibidir.»"

3800) "... Câbir bin Abdillah (Radtyallâhü anhümâyâan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemyden şu buyruğu işittim, demiştir :
«Zikrin (yâni Allah'ı anmanın) en faziletlisi "Lâ ilahe illallah = Allah'tan başka ilâh yoktur" kelimesidir ve duanın en faziletlisi "El-hamdu lillâh = Hamd Allah'adır" sözüdür (veya "El-hamdu lillah" sûresi, yâni Fatiha süresidir).»"

3801) "... Kudâme bin îbrâhîm el-Cümahî (Radtyallâhü ankyâen rivayet edildiğine göre :
Kendisi bir genç iken üstünde aspurla boyalı iki parçadan İbaret bir elbise bulunduğu halde Abdullah bin Ömer bin el-Hattâb (Ra-dıyalâhü anhümâ) 'mn yanma gidip gelirdi. Kudâme demiştir ki: Abdullah bin Ömer (Radıyallâhü anhümâ) bir gün bize hadis rivayet ederek Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'in onlara şu buyruğu buyurduğunu söyledi:
«Allah'ın kullarından biri: "Yâ Rabbi leke'l-hamdu kemâ yenbaği li celâli vechike ve li azîmi sültânike = Ey benim Rabbim, Senin zâtının celâlına ve senin hâkimiyetinin azametine layık biçimde sana hamd olsun" dedi. Bu hamd, kulun amelini yazmakla görevli iki meleği âciz bırakarak, nasıl yazacaklarını bilemediler. Bunun Üzeru» melekler göğe çıktılar ve: Ey Rabbımız, Senin kulun öyle bir söz (hamd) söyledi ki nasıl yazacağımızı bilemiyeceğiz, dediler. Allah (Azze ve Celle) kulunun söylediği sözü en iyi bilen olduğu halde t
Benîm kulum ne söyledi?
diye sordu. Melekler i Ey Rabbimiz o kul: "Yâ Rabbi Leke'l-hamdu kemâ yenbaği li celali vechike ve azîmi sültânike" söyledi, dediler. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celle) o iki meleğe buyurdu ki:
Kulum bana kavuşup da ben onu söylediği söz (hamd) e karşılık mükâfatlandırıncaya kadar siz o sözü kulumun söylediği gibi yazınız, buyurdu.»"

3802) "... Abdülcebbâr bin Vâli'in babası (Vâil bin Hucr) (Radtyallâhü ankümâyda.n; Şöyle demiştir :
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraber (yâni O'nun arkasında) namaz kıldım. Bir adam fnamaz içinde "El-hamdü lillahi hamden kesiren tayyıben mübarek en fihi = Çok, güzel ve mübarek hamd AIIah*adir" dedi. Sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) namazı bitirince:
«Bunu söyleyen kimdir?- diye sordu. Adam:
Benim. Hayırdan başka bir şey kasdetmedim, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu i
«O hamd için muhakkak göğün kapıları açıldı ve Arşa yükselmesine hiçbir şey engel olmadı"

3803) "... Âişe (Radtyallâhü anhâ)'âan; Şöyle demiştir: —Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sevdiği bir şey gördüğü zaman «El-hamdu lillahi'1-lezî bini'metihi tetimmü's-sâlihât = Hamd O Allah'adır ki yararlı şeyler ancak O'nun nîmetiyle tamamlanır" derdi- ve hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman «Elhamdü lillahi ala külli hâlin = Her durum üzerine hamd Allah'adır» derdi."


3804) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle derdi:
«El-hamdü lillahi ala külli halin. Rabbi Eûzu bike min hâli ehli'n-nâri = Her hal üzerine hamd Allah'adır. Rabbi m! Ben cehennem halkının hâlinden sana sığınının.*"

3805) "... Enes (Radtyallâhü a»A/den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Allah herhangi bir kuluna bir nimet ikram edip de kul da "el-fıamdü lillah = Hamd Allah'adır" derse kulun verdiği (yâni ödediği hamd), aldığı (ni'meti)nden mutlaka efdal  (üstün)  olur.»"


 

TESBÎH (YÂNİ SÜBHÂNALLAH ZİKRİNİN) FAZÎLETİ

3806) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü û»AJ'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
-Sübhânallahi ve bi hamdın, Sübhânallahi'l Azim = Ben, AUah'a hamdederek O'nun her türlü noksanlıklardan pak-nezih olduğuna İnanıp itiraf ederim, Azametli olan Allah'ı teşbih ederim; zikri, dile hafif (kolay), âhiretteki amel terazisinde ağır ve Rahman (olan Allah) a sevimli iki kelime (söz) dür.*"

3807)   "... Ebû Hüreyre (RadtyeUâkü a»AJ'den rivayet edildiğine göre:
Bir defa kendisi bir fidan dikmekle meşgul iken Resulullah (Sal-lallahü Aleyhi ve Sellem) oradan geçmiş ve ona:
-Yâ Ebâ Hüreyre! Dikdiğin nedir diye sormuş. (Ebû Hüreyre dem iş ki) Ben (de) :
Kendim için bir fidan dikiyorum, dedim. Resül-î Ekrem (Sallal-lahü Aleyhi ve Sellem) :
«Senin için daha hayırlı bir dikilecek fidanı göster miyeyim mi?, buyurmuş. Ebû Hüreyre (de) :
Göster Yâ Resûlallah, demiş. (Bunun üzerine) Resûlullah (Sal-lallahü Aleyhi vo Sellem) :
«Sübhânallahİ ve'1-hamdu lillahi ve la ilahe illallahü vellahu ek-ber = Allah'ı bütün noksanlıklardan tenzih ederim, hamd Allah'adır, Allah'tan başka ilâh yoktur ve Allah en büyük olandır» de. Böyle söylersen beher kelimeye karşılık cennette senin için bir ağaç dikilir buyurdu."

3808)    "... (Peygamber  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinden) Cüveyriye (Radtyaîlâhü anhâ)'dm rivayet edildiğine göre
Kendisi Allah'ın zikri ile meşgul iken Resûiullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sabah namazını kılmak İstediği zaman veya sabah namazını kıldıktan sonra ona uğramış.
Sonra Resûlullah (Sallallahi Aleyhi ve Sellem), güneş yükseldiği (veya râvi demiş ki gün yanlan dığı) zaman onun yanma dönmüş. Cüveyriye hâlâ o vaziyette (yân zikir ile meşgul) idi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyh; ve Sellem)  (ona) :
«(And olsun ki:) Ben senin yanından kalktığım zamandan beri dört kelime (cümle) yi üç defa söyledim. Halbuki o kelimeler (se vab bakımından) senin (bu sürece) söylediğinden daha çok, daha ağır (veya daha fazla tartıya gelen) zikirdir: "Sübhânallahİ adede halkım. Sübhânallahİ rıdâ nefsihi. Sübhânallahİ zinete arşını. Süb hânallahi midâde kelimâtihi = Ben yaratıkları sayısınca Allah'ı tenzih ederim. Ben rızâsı olacak kadar Allah'ı tenzih ederim. Ben, Arşının ağırlığınca Allah'ı teşbih ederim. Ben kelimelerinin sayısı kadar Allah'ı tenzih ederim.*"

3809)    "... Numân bin Beşîr (Radtyaîlâhü anhy&tn rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Söylediğiniz "Sübhânallah, lâ ilahe illallah ve el-hamdulillah" sözleri, şüphesiz Allah'ın yüceliğini ifâde eden zikirlerinizdendir. Bunlar (yâni bu üç zikir çeşidi), Arş'm çevresinde dönüp dolaşırlar, bal arısı sürüsünün uğultusu gibi bir uğultusu olur, sahibini (yâni bu zikri edeni) andırırlar. Sizden birisi kendisini (Arş'ın çevresinde) andıracak bir kimsenin olmasını (veya devamlı olmasını) sevmez mi"

3810)    "... Ümmü Hâni (Radtyallâhü anhâyâtuı; Şöyle demiştir: Ben, HesûluUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına giderek:Yâ Resûlallah, bana (yapabileceğim nafile) bir amel göster (tavsiye buyur). Çünkü ben gerçekten yaşlandım, güç bakımından zayıfladım ve şişmanladım, dedim. Bunun üzerine O, şöyle buyurdu t
* (Günde) yüz defa 'AHahü ekber" de, yüz defa "Elhamdü lillah" de ve yüz defa "Sübhânallah" de.
(Bu zikir sevab bakımından) Allah yolunda (savaş için) gemlenmiş, eğer vurulmuş yüz attan, (kurban edilen) yüz deveden ve (azâdlanan) yüz köleden hayırlıdır.-"

3811) "... Semûre bin Cündüb (Radtyallâhü anA)'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«Dört cümle vardır ki (zikir olarak) sözlerin en fariletltaidir. Bu dört cümleden hangisinden başlasan zarar etmez t "SÛbbanallatıl ve'l-hamdü lillahi ve lâ ilahe illallahü vellahü ekber = Allah'ı teşbih ederim, hamd Allah'adır, Allah'tan başka ilâh yoktur ve Allah en büyük olandır"

3812)   "... Ebû Hüreyre (RadtyaUâkm a«*)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Settallah* Aleyhi ve Sellem) förb buyurdu, demiştir :
«Kim (günde) yüz defa "Sübhânallahi ve bi hamdihi = Allah'ı teşbih ve Ona hamdederim" derse o kimsenin (kul hakkı dışında kalan) günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile mağfiret olunur.»"

3813)    "... Ebü'd-Derdâ (Radtyallâhü a«A/den; Şöyle demiştir: Besûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana buyurdu ki: «Sen "Sübhânallah'i vel-hamdü lillah'i ve lâ ilahe illallah'u vel-lah'u ekber = Ben Allah'ı teşbih ederim, hamd Allah'adır, Allah'tan başka ilâh yoktur ve Allah en büyük olandır" zikrine devam et Çünkü ağaç yapraklarını düşürdüğü gibi bunlar (da küçük) günahları düşürür (giderir)"


 

İSTİĞFAR (GÜNAHLARIN BAĞIŞLANMASINI ALLAH'TAN DİLEMEK)

3814) "... İbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir: Biz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in -Rabb'i-ğfir Iî ve tüb aleyye, inneke ente't-Tevvâbü'r-Râhîm = Ey Rabbim! Bana mağfiret eyle ve tevbemi kabul buyur, çünkü Tevvâb (yâni tevbeleri çokça kabul eden), sensin; Rahim (yâni mü'minlere merhamet eden), sensin» istiğfarını bir oturumda yüz defa tekrarladığını sayı ile tesbit ederdik."

3815)    Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anAJ'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

3816)     ... Ebû Musa (Radıyallâhü anh)>dtn rivayet edildiğine güre; Re-sûlullah (SallaUahü Aleyhi ve Scllem) şöyle buyurmuştur :
«Ben günde muhakkak yetmiş defa Allah'tan mağfiret taleb ederek O'ndan tevbemin kabulünü dilerim.»"

3817)    "... Huzeyfe (Radtyallâhü anh)}den; Şöyle demiştir:
Benim dilimde aile ferdi erime karşı bir acılık, ölçüsüzlük vardı. Fakat başkalarına karşı yoktu. Sonra bir gün bu durumu Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Selle m)'e anlattım. Bunun üzerine buyurdular ki :
«İstiğfar etmek bakımından senin durumun ne merkezde? (8u hatânın bağışlanması için) günde yetmiş defa istiğfar edersin'*

3818)    "... Abdullah bin Büsr (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel/cm) şöyle buyurdu, demiştir:
«Cennet, her nevî mutluluk o kimseye lâyıktır ki amel defterinde çok istiğfar bulur.»"

3819) "... Abdullah bin Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Kim istiğfar etmeye devam ederse, Allah o kimse için her kederden bir kurtuluş ve her sıkıntıdan bir çıkış yolu ihsan eder ve onu ummadığı yerden (helâl, güzel nzık iîe)  nzıklandırır.»"


3820) "... Âişe (Radtyallâhü anhâydan rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle dua ederdi:
-Allahım, beni o kimselerden eyle ki ihlâsla güzel amel işledikleri zaman (bunun mükâfatıyla) müjdelenir ve hatâ işledikleri zaman istiğfar ederler"


 

AMEL (YÂNÎ FARZ, VÂCİB VE SÜNNET OLAN HER TÜRLÜ İBÂDET VE HAYIR İŞLEMEN) İN FAZÎLETİ

3821) "... Ebû Zerr(-i Gıfârî) (Radtyaliâkü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve. Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Allah Tebâreke ve Teâlâ buyurur ki: Kim güzel (ibâdet, hayır) işlerse o kimseye işlediğinin on misli (sevab) vardır ve (dilediğimin sevabım daha da) arttırırım. Kim kötülük işlerse bir kötülüğün cezası o kötülüğün mislidir veya bağışlarım. Kim bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir zira yaklaşırım ve kim bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak varırım. Kim bana bir şeyi ortak etmeksizin hemen hemen yer dolusu hatâ ile huzuruma gelirse ben onu o kadar mağfiretle karşılarım"

3822) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ö«A/den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Allah Sübhânehû buyurur ki: Ben (mü'min) kulumun benim hakkımdaki zannı (kanaati) yanındayım ve kulum beni andığı zaman muhakkak onunla beraberim. Artık kulum beni gizli anarsa ben de onu gizli anarım. Eğer o beni bir cemâat içinde anarsa ben de onu o cemaattan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir zira yaklaşırım. O yürüyerek bana gelirse ben ona koşarak varın m"

3823) "... Ebû Hüreyre (Radtyattâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:
«Âdem oğlunun İşlediği her (hayırlı) amel onun için (sevab bakımından) kat kat arttırılır: Her hasene (ibâdet, hayır) on mislinden yedi yüz misline kadar (sevab yönünden) arttırılır. Allah Sübhânehu buyurdu ki: Fakat oruç (sevabı) böyle değildir (yâni sevabı çok daha fazladır). Çünkü oruç şüphesiz benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm'*


 

"LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE İLLÂ BİLLAHİ" ZİKRİ

3824)    "... Ebû Mûsâ (el-Eş'arî)  (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Ben "Lahavle ve lâ kuvvete illâ bJIah'f' derken Peygamber (Sal-lallahü Aleyhi ve Sellera) benim sesimi işitti ve (bana) :
«Yâ Abdullah bin Kays! Sana cennet hazinelerinden bir kelime (cümle) yi göstermiyeyim (bildirmiyeyim) mi?- buyurdu. Ben (de) : Bildir, Yâ Resûlullah dedim. O buyurdu ki: «Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi* de"

3825)    «... Ebû Zerr(-i Gıfârî) (Radtyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir : Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana: -Ben sana cennet hazînelerinden bir hazîne göstermiyeyim (bil-miyeyim) mi?» buyurdu. Ben (de) .
Bildir, Yâ Resûlallah dedim. O:
«(Dediğim hazine) "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bilIahT'dir- buyurdu."

3826)    "... Hâzim bin Harmele (Radtyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir:
Ben bir gün Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) *e uğradım. Bunun üzerine bana buyurdu ki:
«Yâ Hâzim "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi" zikrini çok söyle. Çünkü bu cümle şüphesiz cennetin hazinelerindendir"