Bir Müslümanın Din Kardeşine "Hanımlarıma
Bak" Demesi
Cariyenin Azatlık Bedelini Mehir Saymak
Maddi Sıkıntıdaki Birinin Evlendirilmesi
"Ve Sizleri Emziren Süt Anneleriniz"
Kadın, Teyzesi Üzerine Nikahlanamaz
Kadın Teyzesi Üzerine Nikahlanamaz
Kadının Sâlih Bir Erkeğe Evlilik Teklif Etmesi
Kız İsteyen Kişi, Velîsine "Beni Filân İle
Evlendir" Dediğinde
Müslüman, Din Kardeşinin İstediği Kızı İstemez
Müslüman, Din Kardeşinin İstediği Kızı İstemez
Yüce Allah'ın "Kadmlann Mehirlerini Verin"
Buyruğu
Kur'an Karşılığında Ve Bedelsiz Evlendirme
Demir Bir Yüzük De Olsa Mehir Verilmesi
Evlenen Kimseye Nasıl Dua Edilir?
Yolculuk Esnasında Evlilik Ve Zifaf
Bir Koyunla Da Olsun Düğün Ziyafeti Vermek
Bir Koyunla Da Olsun Düğün Yemeği Vermek
Yüce Allah'ın "Erkekler Kadınlar Üzerinde Söz
Sahibidirler" Buyruğu Hakkında
333-
Muharnmed b. Kesîr bize Süfyân'dan, o Humeyd et-Tavîl'den, o Enes b. Mâlik'ten
(ra) naklederek dedi ki:
Abdurrahman b. Avf
(Medine'ye) geldiğinde Allah Resulü (sav) onunla Sa'd b. er-Rebî el-Ensârî
arasında kardeşlik tesis etti. Bu Ensârî'nin iki hanımı vardı. Abdurrahman'a
hanımlarını ve servetini yan yarıya paylaşmayı teklif etti.
Abdurrahman ona şöyle
dedi: "Allah aileni ve malını senin için mübarek kılsın! Bana çarşının
yerini gösterin." Nitekim o günkü ticaretinden biraz çökelek ve tereyağı
kâr etti.
Birkaç gün sonra Allah
Resulü (sav) onun üzerinde damatların kokusuna mahsus sarılık gördü.
"Evlendin mi ey Abdurrahman?" diye sordu. Abdurrahman "Ensâr'dan
bir hanimJa evlendim" dedi. "Ona ne verdin?" diye sorunca
"Bir nevât ağırlığınca altın" dedi. O zaman Allah Resulü (sav) şöyle
buyurdu: Bir koyunla olsun düğün yemeği ver.[1]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce şerhedilmiş olduğu için, şerhini tekrar etmiyoruz. (Bkz. 212 no.lu hadis)
İmam Buhârî, hadis-i şerifte geçen ve ensârdan Sa'd b. er-Rebî'in Abdurrahman
b. Avf a eşlerinden beğendiğiyle evlenmesine yönelik teklifi sebebiyle bu
bölümde tekrar yer vermiştir.
Ders
Hadis-i şerifle geçen
olayın servetini paylaşmayla yönelik bölümü, açık ve anlaşılır
görünmektedir. Ancak teklifin ikinci
bölümü olan eşlerinden biriyle evlenme teklifinin günümüzde bazı kimselerce
yanlış anlaşılabileceği veya hiç aniaşılamayacağmı düşünerek biraz açıklamak
istiyoruz: Öncelikle bilinmesi gereken husus, İslam öncesi Arap toplumunda
kadının statüsü olmalıdır. İslamiyetin
geldiği yıllarda kadın, toplumun
neredeyse kölelerle aynı sosyal dereceye sahip, değersiz, hatta eşya hükmünde
bir unsuru idi. Bu nedenle çoğu yoksul aile, kız çocuklarını diri diri gömerek
onlardan kurtulur, zengin ailelerse bu yeni doğanı memnuniyetsiz bir şekilde
kabul ederlerdi. İnsanlar henüz yeni Müslüman oldukları için, dinimizin bir
çok prensibini ya iyi bilmiyor veya eski alışkanlıklarından hemen
kurtulamıyorlardı. İşte yeni Müslüman olmuş ensarîhin teklifini bu bağlamda
anlamak gerekil". O da eşlerini, servetinin bir parçası gibi görüyor, bu
yüzden onlar üzerinde sırf kendi iradesiyle tasarrufta bulunabileceğini
sanıyordu. Oysa yüce dinimiz kadın ile erkeği insanî ve dinî bakımdan eşit
konuma yükseltmiş, onlara daha önce hayal bile edilemeyecek hukukî, malî ve
sosyal haklar tanımıştı. Mekkeli muhacir Abdurrahman b. Avf (ra) bunların
bilincinde bir Müslüman olarak Medincli kardeşinin teklifini nazikçe geri
çevirdi ve bir süre çalıştıktan sonra alınteriylc kazandığı paradan mehrini
ödediği bir hanımla evlendi. Olayın aslı budur. Böyle anlamak da, bu büyük dine
ve onun ilk mensuplarına gösterilmesi gereken asgari vefanın gereğidir.
334- Kuteybe
bize anlatarak dedi ki: İsmail b. Cafer bize Humeyd'den, o Enes b. Mâlik'ten
(ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
Hayber ile Medine arasında üç (gece) konakladı. Saflyye bn. Huyey (r.anhâ) ile
gerdeğe girdi. Ben Müslümanları O'nun düğün yemeğine davet ettim. Yemekte ne
ekmek vardı, ne de et. Sadece emri üzerine deri kaplar getirilerek içlerine
burma, çökelek ve tereyağı karışımı konmuştu. Bu O'nun düğün yemeği idi.
Müslümanlar kendi aralarında sordular:
Acaba Müminlerin Annelerinden biri mi oldu, yoksa O'nun cariyelerinden
mi?
Sonra (fikir
yürüterek) şöyle dediler: Eğer hicaba girerse Müminlerin Annelerinden biri
olmuştur. Hicaba girmezse cariyelerinden biri oldu demektir.
Allah Resulü (sav) yola
çıktığında, devesinin terkisini ona hazırladı ve insanlarla arasına da hicabı
yaydı.[2]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce (bkz. 314 no) geçmiş ve şerhedilmiş olduğu için aynı bilgileri tekrarlamak
istemiyor, sadece İmam Buhârî'nin hadise bu bapta yer verme sebebine bakmak
istiyoruz. Hadisin metninden de anlaşıldığı üzere, savaşta elde edilen kadın
esirler, fidyeleri ödenmediği takdirde cariye olarak alınmakta idiler. Bu
kadınlarla ilgili olarak sahipleri iki yoldan birine başvurur, bunları ya
bulundukları cariye statüsünde tutmaya devam eder, veya azat edip evlenirlerdi.
Allah Resûlü'nün (sav) Hz. Safiyye'yi almasından sonra sahabe de bunu merak
etmiş ve azat edilip nikahlanmanın belirtisi olan hicaba girme hâlini takip
etmişlerdir. Ertesi gün Hz. Safiyye'nin (r.anhâ) hicaba girdiğini görünce,
cariye olarak değil nikahlı hanım olarak alındığını anlamışlardır.
335- Şuayb
b. el-Habhâb'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
Safiyye'yi azat etti ve azatlık bedelini mehir saydı.[3]
Şerh
Daha önce de beyan
edildiği üzere Hz. Safiyye (r.anhâ) Hayber gazasında esir alınmış ve Peygamber
efendimiz tarafından azat edilerek nikahı altına alınmıştı. Mehir olarak ne
verdiği sorulduğunda Efendimizin hizmetkârı Hz. Enes'in (ra) cevabı, azat
edilmesi olduğu yönünde gelmişti. Bundan çıkarılacak hüküm, cariyenin azatlık
bedelinin mehri sayılabileceğidir. Allah Resulü (sav) bunu bizzat kendisi
uygulamıştır.
336- Kuteybe
bize anlatarak dedi ki: Abdülaziz b. Ebî Hâzini bize babasından, o Sehl b.
Sa'd es-Sâ'idî'den (ra) şunu nakletti:
Bir kadın Allah
Resûlü'ne (sav) gelerek "Ey Allah Resulü! Kendimi sana hibe etmeye
geldim" dedi. Allah Resulü (sav) ona baktı, baştan ayağa dikkatlice süzdü,
sonra başını öne eğdi. Kadın, Allah Resûiü'nün (sav) kendisi hakkında hüküm
vermediğini görünce bir kenara oturdu.
Sahabeden biri
kalkarak şöyle dedi: Ey Allah Resulü, eğer onunla evlenme arzunuz yoksa, onu
benimle evlendirin.
Allah Resulü (sav)
"Sahip olduğunu bir malın var mı?" diye sordu. Adam "Hayır"
dedi. "O zaman ev halkına git, onlarda bir şey bulup bulamayacağına
bak" buyurdu. Adam gitti ve bir süre sonra döndü ve "Hayır ey Allah
Resulü, vallahi bir şey bulamadım" dedi. Allah Resulü (sav) "(Git)
iyi bak, demir bir yüzük de olsa oîur" buyurdu. Adam gitti ve bir süre
sonra döndü. "Hayır ey Allah Resulü! Demir bir yüzük bile yok"
diyerek ekledi: "Fakat bu izânm var." (Sehl der ki: Belden yukarısını
Örtecek bir ridâsı bile yoktu.)
Allah Resulü (sav)
"Senin izârını ne yapsın? Onu sen giysen bundan kadına bir şey kalmaz. O
giyse senin üzerinde bir şey kalmaz" buyurdu.
Adam oturdu. Uzun süre
yerinde oturduktan sonra ayağa kalktı. Allah Resulü (sav) onu sırtı dönük
olarak gördü ve çağrılmasını emretti. Geldiğinde şöyle buyurdu:
"Kur'an'dan ezberinde neîer var?" Adam "Filan filan
sûreler" diyerek onları saydı. Allah Resulü (sav) "Bunları
ezberden okuyabilir
misin?" diye sorunca "Evet" dedi.
Bunun üzerine Allah
Resulü (sav) şöyle buyurdu: Kur'ân'dan ezberinde olanlara karşılık onu sana
verdim.[4]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce 241 ve 331 no.lu hadis olarak geçmiş ve ibareleri yeterince
şerhedilmiştir. İmam Buhârî burada yoksul ve maddi durumu iyi olmayanların
everilmesi başlığı altında yer vermiştir ki hadis bu anlamda Yüce Allah'ın şu
buyruğunun da bir anlamda edası hükmündedir:
"İçinizdeki
bekârŞarı, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer
yoksul iseler. Allah onları lütfü ile zenginleştirir. AHah lütfü bol olandır,
bilendir." (Nur, 32)
Hüküm
Bekarları, özellikle
de maddi bakımdan sıkıntılı olanları evlendirmek sünnettir. Unutmamak gerekir
ki Allah'ın onları lütiuyla zengin edip kimseye muhtaç etmeyeceği bir vaad-i
ilahîdir.
Ders
Sağlıklı bir toplum
kurabilmek, huzurlu ve mutlu yuvalar kurabilmek demektir. Yuva kurmanın imkân
dışına çıktığı, varoların yuvaların da ekonomik ve sosyal sebeplerle sürekli
sıkıntılarla boğuştuğu bir toplumun sağlıklı bir toplum olabilmesi mümkün
değildir. Bu bakımdan, toplumun esenliği için sosyal yardımlaşma kurumunun
diri tutulması, maddi bakımdan kısıtlı olanların korunup kollanması gerekir.
Cahiliye toplumundaki gibi statülerin ekonomik durumla belirlendiği bir toplum,
barındırdığı zulüm ve adaletsizlik tohumları sebebiyle cahiliye toplumu gibi
bir inkılaba uğrama kaderinden asla kurtulamayacaktır. Müslüman bir toplumda
gençlerin sırf maddî imkansızlıklar sebebiyle evlenip yuva kuramamaları o
toplumun bütün fertleri için büyük bir fitne ve sosyal rahatsızlık sebebidir.
Bütün bunların bilincinde olması gereken Müslümanlar, kendi çevrelerindeki
maddi kısıtlı gençlerin evlenmelerine önayak olmalı, bunun uhrevî faydalar bir
yana dünyevî bakımdan da büyük faydaları olacağını bilmelidirler.
337- İsmail
bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Abdullah b. Ebî Bekr'den, o Amre n.
Abdirrahman'dan, o Allah Resûlü'nün (sav) hanımı Âişe'den (r.anhâ) şunu
nakletti:
Allah Resulü (sav)
onun odasmdayken Hafsa'nm (r.anhâ) odasına girmek için izin isteyen bir adamın
sesini işitti. (Âişe (r.anhâ) der ki:) "Ey Allah Resulü! Bir adam odanıza
girmek için izin istiyor."
Allah Resulü (sav)
şöyle buyurdu: Onu tanıyorum, Hafsa'nm (r.anhâ) süt amcası olan filan kişidir.
Aişe (r.anhâ) şöyle
dedi: Peki benim süt amcam filan hayatta olup odama girmek için izin isteseydi?
Allah Resulü (sav) buyurdu ki: Elbette, doğumun mahrem kıldığını, emzirme de
mahrem kılar.[5]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce şerhedilmiş olduğu için burada tekrar etmiyor, sadece bab başlığıyla
ilgili boyutuna işaret etmek istiyoruz.(Bkz. 259 no.lu hadis) Allah Resulü
(sav) bu hadisinde süt emzirmenin, evlilikle aynı yaptırıma sahip olduğunu,
dolayısıyla evlilik sebebiyle oluşan evlenme mahremiyetinin süt emzirmeyle de
oluşacağını bildirmektedir.
Hüküm
Süt emme sebebiyle
haram olanlar şunlardır:
1. Bir
kimsenin süt emme bakımından usûlü. Süt annesi, süt ninesi gibi...
2. Süt emme
bakımından fiirûu. Buna göre kişi süt kızı, süt oğlunun kızı ve bunların çocuk
ve torunları ile evlenemez.
3. Süt anne
ve babanın furûu. Kişi anne baba bir, baba bir veya yalnız anne bir olan süt
kardeşleri ve bunların çocukları ile evlenemez.
4. Süt anne
ve babanın usûlünden yalnız ilk fiirûu. Bunlar süt emenin, süt emme bakımından
amca, hala, dayı ve teyzeleri olup bunlarla evlenmesi
yasaktır.
5. Süt baba
ve dedelerin eşleri: Burada zifafın olup olmaması sonucu değiştirmez. Nitekim
bir kimse, nesep babasının karısı ile de evlenemez.
6. Süt oğlun
veya süt oğlun oğlunun, yahut süt kızın oğlunun karısı ile evlenmek yasaktır.
Burada da zifafın olup olmaması sonucu değiştirmez. Örneğin bir adam
gelinleriyle evlenemez.
Hanefller şu hâlleri
süt haramlığı dışında tutmuşlardır:
a. Bir kimse
süt emme bakımından erkek veya kız kardeşinin annesi ile
evlenebilir. Halbuki
nesepçe kardeşin annesi ile evlenilemez. Örneğin bir kadın bir çocuğa süt
emzirse, bu kadının nesepçe bir oğlu bulunsa, bu oğul, süt emzirilen çocuğun
annesi ile evlenebilir.
b. Bir kimse
süt emme bakımından oğul veya kızının süt kardeşi ile evlenebilir. Oysa bu
nesep bakımından caiz olmaz. Örneğin bir kadın, bir çocuğa süt emzirse, bu
kadının kocası süt emen çocuğun kız kardeşi ile evlenebilir.
338-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Ebu'z-Zinâd'dan, o el-A'rac'dan, o
Ebû Hüreyre'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
buyurdu ki: Bir kadın halası veya teyzesiyle beraber (aynı erkek tarafından)
nikahlanamaz.[6]
Şerh
Bir kadın halası veya
teyzesiyle beraber (aynı erkek tarafından) nikahlanamaz" ifadesi,
îsîamiyetin evlilikle ilgili yasaklarından birini içerir. Buna göre bir teyze,
kızkardesinin kızı, veya bir hala erkek kardeşinin kızı üzerine nikahlanamaz. veya
bir hala erkek kardeşinin kızı üzerine nikahlanamaz.
Hüküm
Bir kadının teyzesi veya
halası ile aynı zamanda nikahlanması, yani tek
bir erkeğin hanımı
olmaları haramdır. Aynı haramlık, iki kızkardeşle beraber evlenmede de
geçerlidir. Hz. Osman
(ra) örneğinde olduğu
gibi kızkardeşlerden evli olanın vefatı üzerine diğeriyle evlenmek
caizdir. O Efendimizin (sav) iki kızıyla
evlenmek suretiyle Zinnûreyn lakabını ihraz etmiştir.
Ders
Birbirine çok yakın
olan kadınlarla aynı anda evlenmenin yasaklanmasının sebebi, daha çok
ahlakîdir. Gönüllerinde karşılıklı sevgi ve saygı bulunması gereken iki kız
kardeşi veya yeğen ile teyze veya halayı aynı zamanda nikahlamak, onlar
arasında bir kıskançlık ve rekabete yol açar ve aralarında bulunması gereken
akrabalık bağı kesintiye uğrar. Süt kız kardeş, süt hala ve süt teyzelerin
durumu da böyledir.
339- Abdan
bize anlatarak dedi ki: Abdullah bize Yûnus'tan, o ez-Zührî'den, o Kabîsa b. Züeyb'den, o Ebû
Hüreyre'den (ra) şunu nakletti: Allah Resulü (sav) bir kadının halası veya
teyzesi üzerine nikahlanmasını yasakladı. Babasının teyzesi de aynı makamda
görülür. Çünkü Urve bana Âişe'den (ra) şunu nakletti: Nesep ile haram
kılınanlar, süt emzirmeyle de haram kılınırlar.[7]
Şerh
Bu hadis-i şerif bir
önceki bapta şerhedilen hadis ile aynı hüküm ve içeriğe sahip olduğundan
tekrarına gerek görmüyoruz.
340-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Nâfı'den, o İbni Ömer'den
(ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
berdel usulü nikahı yasakladı, Berdel, kişinin kendi kızını başka bir adamla, o
adamın da kızım ona mehirsiz olarak nikahlaması şartıyla nikahlamasıdır.[8]
Şerh
Allah Resulü (sav)
berdel usûlü nikahı yasakladı" ifadesi, evlilik yasaklarından birini daha
içermektedir. Hadis metninde şiğârın açıklamasıyla ilgili bölümün hadisten mi
yoksa Mâlik'ten mi olduğu hususunda ihtilaf edilmiştir. Bazı hadis âlimleri bu
açıklama bölümünü ona nispet etmişlerdir. pet etmişlerdir.
Hüküm
Şiğâr: Toplumumuzda
Berdel evliliği olarak bilinen ve iki tarafın birbirlerine mehirsiz kız
vermesi şeklinde gerçekleşen evlilik türüdür. Hanefî mezhebine göre taraflar
arasında mehri ortadan kaldırma konusunda bir anlaşma varsa yine mehr-i misil
(^kadının emsali için takdir edilen mehir) gerekir. Mehir şâriin nikâh akdinde
uyulmasını emrettiği hükümdür. Tarafların mehri kaldırma yetkisi yoktur. Eğer
akde bitişik bir şartla onu kaldırmaya teşebbüs ederlerse bu şîırt fâsiddir. Bu
durumda akit sahih ve şart geçersiz olur. Şiğâr evliliği Ahmed b. Hanbel, İmam
Mâlik ve İmam Şafiî'ye göre fasittir
Ders
Berdel usûlü evlilik
büyük ölçüde ekonomik zorluklar sebebiyle ihdas edilmiş bir evlilik şeklidir.
Tabii ki iki ailenin birbirleriyle kaynaşmak için bu tür bir evlilik yapmaları
da mümkündür. Ancak evlenen çiftlerin birbirleriyle zoraki evlenmiş olmaları
hâlinde çok acı aile facialarına yol açması muhtemeldir. Çünkü özellikle
erkeklerin, kendi iradelerine rağmen eşlerine kötülük etmeleri ve kendi
taraflarının yaşadığını karşı tarafın kızına da yaşatma gibi temelsiz bir kısas
uygulamasına gitmeleri imkân dahilindedir. Bu sebeple, dinimizin de pek hoş
görmediği bu nikah şeklinde evlenen tarafların berdel şartıyla değil,
birbirlerini sevip hoşlanarak ve mehirleri ödenerek evlenmeleri daha doğrudur.
341- Saîd b.
Ebî Meryem bize anlatarak dedi ki: Ebû Gassân bize Ebû Hâzim'den, o Sehl b.
Sa'd'dan (ra) şunu nakletti:
Bir kadın Allah
Resûlü'ne (sav) gelerek O'nunla evlenme teklifinde bulundu. Sahabeden biri
kalkarak şöyle dedi: Ey Allah Resulü, onu benimle evlendirin.
Allah Resulü (sav)
"Sahip olduğunu bir malın var mı?" diye sordu. Adam "Hayır"
dedi. "O zaman git, bir şey bulmaya bak" buyurdu. Adam gitti ve bir
süre sonra döndü ve "Hayır ey Allah Resulü, vallahi bir şey bulamadım"
dedi. Allah Resulü (sav) "(Git) iyi bak, demir bir yüzük de olsa
olur" buyurdu. Adam gitti ve bir süre sonra döndü. "Hayır ey Allah
Resulü! Demir bir yüzük bile yok" diyerek ekledi: "Fakat bu izârım
var." (Sehl der ki: Belden yukarısını örtecek bir ridâsı bile yoktu.)
Allah Resulü (sav)
"Senin izârım ne yapsın? Onu sen giysen bundan kadına bir şey kalmaz. O
giyse senin üzerinde bir şey kalmaz" buyurdu. Adam oturdu. Uzun süre
yerinde oturduktan sonra ayağa kalktı. Allah Resulü (sav) onu görerek çağırdı
veya çağrıldı. Geldiğinde şöyle buyurdu: "Kur'an'dan ezberinde neler
var?" Adam "Filan filan sûreler" diyerek onları saydı. -
Bunun üzerine Allah
Resulü (sav) şöyle buyurdu: Kur'ân'dan ezberinde olanlara karşılık onu sana
verdim.[9]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce geçmiş ve şerhedilmişti.(Bkz. 241 ve 331 no.lu hadisler) İmam Buharı,
hadisi bu bap başlığında zikredilen hususla da ilgisi bulunduğu için
zikretmiştir ki gayet yerindedir. Çünkü insanların en Sâlihi Allah Resûlü'dür.
Bir kadının O'na evlenme teklif etmesi kadar yerinde bir davranış olamaz.
Hüküm
Bir kadın veya
velisinin sâlih bir kimseye evlilik teklif etmelerinde dinen bir sakınca
bulunmayıp bilakis sünnete uygun bir davranıştır.
Ders
Günümüzde her ne kadar
yadırgansa da, güzel ahlaklı, ekmeği elinde ve dindar bir gence evlilik teklif
edilmesi kadar normal bir şey olamaz. Bunu gurur ve izzet-i nefs meselesi
yapmanın da fazla dayanağı yoktur. Belki bizzat genç kadın veya velisinin
doğrudan değil ancak dolaylı olarak bu yönde adım atmaları, hiç de çirkin
bulunacak bir davranış değildir. Özellikle sosyal bağların iyice zayıfladığı
metropollerde bu yola başvurulabilir. Sırf hemşehri veya uzaktan akraba olmak,
yahut yüksek gelir sahibi olmak hiç de yeterli ve sağlıklı kriterler değildir. Esas
kriter salâh ve güzel ahlaktır.
342- Kuteybe
bize anlatarak dedi ki: Yakup bize Ebû Hâzim'den, o Sehl b. Sa'd'dan (ra) şunu
nakletti:
Bir kadın Allah
Resûlü'ne (sav) gelerek "Ey Allah Resulü! Kendimi sana hibe etmeye
geldim" dedi. Allah Resulü (sav) ona baktı, baştan ayağa dikkatlice süzdü,
sonra başını öne eğdi. Kadın, Allah ResûhVnün sav) kendisi hakkında hüküm
vermediğini görünce bir kenara oturdu.
Sahabeden biri
kalkarak şöyle dedi: Ey Allah Resulü, eğer onunla evlenme arzunuz yoksa, onu
benimle evlendirin.
Allah Resulü (sav)
"Sahip olduğunu bir malın var mı?" diye sordu. Adam "Hayır"
dedi. "O zaman ev halkına git, onlarda bir şey bulup bulamayacağına
bak" buyurdu. Adam gitti ve bir süre sonra döndü ve "Hayır ey Allah
Resulü, vallahi bir şey bulamadım" dedi. Allah Resulü (sav) "(Git)
iyi bak, demir bir yüzük de olsa olur" buyurdu. Adam gitti ve bir süre
sonra döndü. "Hayır ey Allah Resulü! Demir bir yüzük bile yok"
diyerek ekledi: "Fakat bu izânm var." (Sehl der ki: Belden yukarısını
Örtecek bir ridâs| bile yoktu.)
Allah Resulü (sav)
"Senin izârını ne yapsın? Onu sen giysen bundan kadına bir şey kalmaz. O
giyse senin üzerinde bir şey kalmaz" buyurdu.
Adam oturdu. Uzun süre
yerinde oturduktan sonra ayağa kalktı. Allah Resulü (sav) onu sırtı dönük
olarak gördü ve çağrılmasını emretti. Geldiğinde şöyle buyurdu:
"Kur'an'dan ezberinde neler var?" Adam "Filan filan
sûreler" diyerek onları saydı. Allah Resulü (sav) "Bunları ezberden
okuyabilir misin?" diye sorunca "Evet" dedi.
Bunun üzerine Allah
Resulü (sav) şöyle buyurdu: Kur'ân'dan ezberinde olanlara karşılık onu sana
verdim.[10]
Şerh
241 ve 331 no.lu
hadisler babında şerhedilen bu hadis-i şerifin bu bapta da yeralma sebebi,
gelin adayına nikahtan, hatta isteme ve nişan safhasına varmadan önce
dikkatlice bakmanın sünnet olduğudur.
Bu konuda Allah
Resûlü'nün (sav) ensârdan bir hanımla evlenme niyetinde olan Muğîre'ye
söyledikleri kulaklara küpe olmalıdır:
"O kadına bak,
çünkü bakmak geçinebilmeniz için daha uygundur." (Tirmizî, Nikâh, 5)
Yine başka bir sahabî
ile arasında şu diyalog geçmiştir: Sahabeden biri ensârdan bir kadınla evlenmek
istemişti. Allah Resulü (sav): "Kadına baktın mı?" diye sordu. Adam:
"Hayır" deyince: "Git, kadına bak. Çünkü ensârın gözlerinde bir
şey vardır!" (Müslim, Nikah 74; Nesai, Nikah, 23)
Hüküm
Evlenilecek kadına
bakılması, kadının da erkeği görmesi kurulacak yuvanın esenliği bakımından
müstehaptır. Ulemânın cumhuru yani çoğunluğuna göre kız isteyen bir erkeğin
gelin adayına bakmasında mahzur yoktur. Bakılcak yerleriyle ilgili olarak
sınır, el, yüz ve ayaklar olabilir. Dinen görülmesine izin verilenlerin sınırı
budur.
Ders
Evlenecek erkek ve
kızların birbirlerine görmeleri, hatta konuşmaları kurulacak yuvanın saadet ve
esenliği için çok faydalıdır. Bu anlamda görücü usulü denilen geleneksel
evlilik şeklinde dahi, büyüklerin uygun görmeleriyle yetinilmemeli, kalplerin
ısınıp usunmayacağım, kafaların uyup uymayacağını tespit etmek için adayların
birbirlerini görmeleri sağlanmalıdır.
343- Ahmed
b. el-Mikdâm bize anlatarak dedi ki: Fudayl b. Süleyman bize Ebû Hâzim'den, o
Sehl b. Sa'd'dan (ra) şunu nakletti:
Biz Allah Resulü (sav)
ile beraber otururken bir kadın geldi ve O'na kendisiyle evlenmesini teklif
etti. Allah Resulü (sav) kadını yukardan aşağıya süzdü, fakat bir cevap
vermedi. Bu sırada sahabeden bir adam kalkarak "Ey Allah Resulü! Onu
benimle evlendir" dedi.
Allah Resulü (sav)
"Yanında bir malın var mı?" diye sordu. Adam "Hiçbir şeyim
yok" dedi. "Demir bir yüzüğün de mi yok?" diye sorunca,
"Demir bir yüzüğüm bile yok" dedi ve ekledi: "Fakat şu bürdemi
yırtıp yansını ona verebilirim, diğer yarısını ben alırım." Allah Resulü
(sav) "Peki Kur'an'dan ezberinde bir şey var mı?" diye sordu. Adam
"Evet" deyince Allah Resulü (sav) "Haydi git, seni ezberindeki
Kur'an'a karşılık onunla evlendirdim" buyurdu.[11]
Şerh
Bu hadis-i şerifi
üstte ve daha önce görmüş ve şerhetmiştik. Burada tekrar yer verilme sebebi,
bab başlığıyla ilgisinden dolayıdır. Çünkü Allah Resulü (sav) kendisini hibe
eden hanımın velîsi konumuna gelmiş ve onunla evlenmek isteyen sahabî
karşısında kadının velîsi gibi hareket etmiştir.
Hüküm
Kız velîsinin
kolaylaştırıcı olması sünnettendir. Mühim olanın sağlam ve huzurlu bir yuva
kurmak olduğu bilinciyle hareket edilmeli ve bir takım aşırı maddî taleplerle
damat adayının işi zorlaştırılmamalıdır. Bu konuda en doğru olan yol,
kolaylaştırıcı ve çözüm bulucu olmaktır.
Ders
Günümüzde birçok kız
velîsi, Efendimizin (sav) bu sünnetinden uzaklaşarak damat adaylarını zora
koşacak istekler sıralamakta, genç çifti ağır borç yükü altına sokacak
taleplerde bulunmaktadır. Bu, dinimizin hayata bakış şekliyle hiç ilgisi
olmayan bir tutumdur. Olgun ve aynı süreçleri yaşamış velîlerin bu tür yersiz
taleplerle gençlerin dünyalarını karartmaları ağır bir vebaldir.
344-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Ebû Hâzim'den, o Sehl b.
Sa'd'dan (ra) şunu nakletti:
Bir kadın Allah
Resûlü'ne (sav) gelerek "Kendimi hibe ettim" dedi. (Cevap alamadığı
için) uzun süre ayakta dikili kaldı. Bir adam "Ey Allah Resulü! Onunla
evlenme arzunuz yoksa onu benimle evlendirin" dedi. "Peki ona mehir
olarak verecek bir şeyin var mı?" diye sordu. Adam, "Izanmdan başka
bir şeyim yok" dedi.
Allah Resulü (sav)
"Onu verirsen, oturduğunda göbeğinin altı açıkta kalır. Başka bir şeye
bak" buyurdu. Adam, "Verecek bir şey bulamıyorum" dedi. "Demir
bir yüzük de olsun bak" buyurdu. Adam, aramasına rağmen bir şey bulamadı.
Bunun üzerine Allah Resulü (sav) "Peki Kur'anMan ezberinde bir şey var
mı?" diye sordu. Adam, "Evet, şu şu sûreler" diyerek sûreleri
saydı. Allah Resulü (sav) "Ezberindeki Kur'an karşılığında onu seninle
evlendirdim" buyurdu.[12]
Şerh
Hadis-i şerif daha
önce lafeen şerh edildiği için tekrar etmiyoruz. İmam Buhârî, devlet başkanının
veliliği konusuyla ilgisinden dolayı hadise bu bapta da yer vermiştir. Ebû
Dâvud ve Tirmizî'nin Hz. Âişe'den (r.anhâ) naklettikleri şu hadis de nikahta
velînin varlığını şart koşmaktadır: "Velîsinin izni olmaksızın evlenen
kadının nikahı bâtıldır. Velîsi olmayan kadının velîsi ise sultan (yani devlet
başkanı)dır."
Hüküm
Reşit bir erkek,
velisi olmaksızın kendi kararı ile evlenebilir. Bir vekil aracılığı ile
evlenmesi de mümkündür. Hanefîlere göre hür, akıllı ve ergin kadın da evlenme
akdinde bizzat taraf olabilir. Çünkü Hanefî mezhebine göre velînin bulunması
evliliğin sıhhat şartlarından değildir.
İmam Şafiî, Mâlik ve
Ahmed b. Hanbel'e göre, kadın için nikâhta erkek bir velinin bulunması şarttır.
Ders
Mezhebimize göre
nikahta velî izninin aranma şartının bulunmaması, bireylerin yetki ve
sorumluluklarını erginleştiren bir yaklaşım gibi görünse de, henüz tecrübesiz
bir çağda bulunan gençlerin kendi başlarına evlenmeleri, ileride farklı
sorunlara yol açabilecek bir durumdur. Bu nedenle, evlilik gibi önemli bir
kutsal bir kurumun tesisinde her iki tarafın da velilerinin müdahil olmaları
sağlıklı bir sonuç için yararlı olacaktır. Öte yandan toplumumuzda giderek
yaygınlaşan ve henüz sorumluluk taşımaya hazır bulunmayan gençlerin gizli
evliliklerinin de önü alınmış olacaktır.
345- Ebu'n-Nu'mân
bize anlatarak dedi ki: Hammâd b. Zeyd bize Ebû Hâzim'den, o Sehl b. Sa'd'dan
(ra) şunu nakletti:
Bir kadın Allah
Resûlü'ne (sav) gelerek kendisiyle evlenmesini teklif etti. Allah Resulü (sav)
"Şu an için evlenme ihtiyacım yok" buyurdu. Bir adam, "Ey Allah
Resulü! Onu benimle evlendir" dedi. "Neyin var?" üye sordu.
Adam, "Verecek hiçbir şeyim yok" deyince Allah Resulü sav)
"Demir bir yüzük olsun ona ver" buyurdu. Adam yine "Hiçbir eyim
yok" deyince, Allah Resulü (sav) "Kur'an'dan ezberinde neler
ar?" diye sordu. Adam, "Şu şu sûreler" deyince Allah Resulü
(sav)
"Seni ezberindeki
Kur'an'a karşılık onunla evlendirdim" buyurdu.[13]
Şerh
Bir talipli, kadının
velîsinden evlenme talebinde bulunduğunda eğer uygun bir kişiyse velîye^ düşen
bu sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesine katkıda bulunmaktır. Allah Resulü
(sav) de böyle yapmış ve kadının velîsi sıfatıyla onunla evlenmek isteyen
sahabîden mehir talep etmiştir.
346- Mekkî
b. İbrahim bize anlatarak dedi ki: İbni Cüreyc bize Nâfi'den, o İbni Ömer'den
(ra) şöyle dediğini nakletti:
Allah Resulü (sav)
birbirinizin alışverişi üzerine alışverişi yasakladı. Kişi din kardeşinin
dünürlüğü üzerine dünürlük göndermesin. Tâ ki önceki dünürlük gönderen
dünürlükten vazgeçinceye veya kendisine izin verinceye kadar.[14]
Şerh
Kişi, din kardeşinin
dünürlüğü üzerine dünürlük göndermesin" ifadesi, daha önce başka bir
müslümamn talip olduğu hanıma, o vazgeçinceye veya müsaade edinceye kadar
dünürcü göndermeyi kesin bir dille yasaklamaktadır.
Hüküm
Din kardeşinin
alışverişi üzerine alışverişte bulunmak, pazarlığı üzerine pazarlık etmek nasıl
tahrimen mekruh ise, dünürlüğü üzerine dünürlük göndermek de aynı şekilde
tahrimen mekruhtur.
Ders
Bu hadisten çıkarmamız
gereken ders, bir genç kız veya hanım istenmeden önce isteyeninin olup
olmadığının araştırılması, şayet varsa onunla ilgili karar verilinceye kadar
dünürcü gönderilmemesi gerektiğidir. Bu bağlamda "Bir kızı kırk kişi
ister, bir kişi alır" sözünden hareketle başkalarının üstüne dünürcü
göndermek hem çirkin, hem de edep dışı bir davranıştır. Bu söz ancak şöyle caiz
olabilir ki, isteyenlerden hepsine olumsuz cevap verildikten sonra kiz evine
dünürcü gönderilebilir ve kısmetse kabul edilir.
347- Yahya
b. Bükeyr bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize Cafer b. Rebîa'dan, o
el-A'rac'dan, o Ebû Hüreyre'den (ra) şunu nakletti:
Zandan uzak durun.
Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Casusluk etmeyin, başkalarını araştırmayın,
birbirinize buğzetmeyin. Kardeş olun. Kişi, evieninceye veya (dünürlüğü)
bırakıncaya kadar din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünürlük göndermesin. [15]
Şerh
Hadis-i şerif bir
önceki bab ile aynı konuda ve benzer hüküm içerdiğinden şerh ve hükmünün
tekrar edilmeyecektir. Ancak burada dünürlük göndermeme sınırı olarak evlilik
veya ilk dünürlük gönderenin ikinci lehine hakkından fergat etmesi
zikredilmektedir.
348-
Süleyman b. Harb bize anlatarak dedi ki: Şube bize Abdülaziz b. Suhayb'dan, o
Enes'ten (ra) şunu nakletti:
Abdurrahman b. Avf
(ra) bir nevât ağırlığında altın (mehir vererek) bir hanımla evlenmişti. Allah
Resulü (sav) onda düğünün neşesini görerek sordu. O da cevap verdi: Bîr nevât
ağırlığında altın karşılığı bir hanım ile evlendim.
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce farklı bölümlerde zikredilip şerhedildiği için lafızlarına girmek
istemiyorıız.(Bkz. 333 no.lu hadis) Yalnız evlenilen kadınlara mehirlerinin
verilmesiyle ilgili muhtevasından dolayı burada yeniden zikredilmiştir.
Mehirlerin verilmesiyle ilgili ayet-i kerime mcâlen şöyledir:
"Aldığınız
kadınların mehirlerini yürekten isteyerek ve Allah'ın bir bağışı olarak
verin." (Nisa, 4)
Hüküm
Mehir: Evlenme
sırasında kadına bu adla ödenen tutara denir.
Mehir, nikâh akdinin
rükün veya şartlarından değildir. Bu yüzden mehirsiz kıyılacak nikâh geçerli
olur ve kadın emsal mehire hak kazanır. Üst sınırı için bir miktar
belirtilmemişken Ebû Hanife'ye göre alt sınırı 10 dirhem gümüştür. Allah Resulü
(sav) devrinde bunun mal olarak karşılığı iki koyundur.
Mehir; Adı konmuş
Mehir (=mehr-i müsemmâ) ve Adı konmamış Mehir (=mehr-i gayr-i müsemmâ) olarak
iki kısma ayrılır.
Adı konmuş Mehir,
nikah akdi sırasında zikredilen ve Mu'accelen (derhal) veya Müeccelen
(bilâhare) ödenmesi kararlaştırılan tutardır.
Adı konmamış Mehir
ise, bir şekilde akit sırasında zikredilip kavrana-madığı veya hiç
zikredümediği için aynı şartlardaki bir hanıma takdir edilen Emsal Mehri
(=mehr-i misi) ifade eder.
Ders
Mehir evlilik hayatı
boyunca kadın için bir güvence niteliğindedir. Kocasını aniden kaybetmesi veya
boşanmaları hâlinde, kocasının evinde kalması zorlaşabileceği için, kendisine
yeni bir hayat programı hazırlayrncaya kadar mehir ona destek olur. Bu açıdan
bakıldığında mehrin erkeğin imkânına göre bu nitelikte bir miktar olarak tayin
edilmesi her iki taraf için de yerinde olacaktır. Çünkü eşini seven hiçbir
erkek, Allah'ın emaneti olarak aldığı hanımı ve çocuklarının kendinden sonra
perişan olmalarını isteyemez.
349- Ali b.
Abdullah bize anlatarak dedi ki: Süfyân bize, Ebû Hâzim'den, o Sehl b. Sa'd'dan
(ra) şunu nakletti:
Allah Resûlü'nün (sav)
huzurunda bir topluluğun arasındaydım. Bir adın kalkarak şöyle dedi: Ey Allah
Resulü! Bu kadın size kendini hibe itti. Hakkında görüşünüzü söyleyiniz.
Allah Resulü (sav)
kadına hiçbir cevap vermedi. Kadın tekrar kalktı ve "Ey Allah Resulü! Bu
kadın kendini size hibe etti, hakkında görüşünüzü söyleyin" dedi. Allah
Resulü (sav) yine cevap vermedi. Kadın üçüncü kez ayağa kalktı ve "Ey
Allah Resulü! Bu kadın kendini size hibe etti, hakkında görüşünüzü
söyleyin" dedi.
Orada bulunan bir adam
kalktı ve "Ey Allah Resulü! Onu bana nikahlayın" dedi. Ona,
"Verecek bir şeyin var mı?" diye sordu. Adam Hayır" deyince,
"Demir bir yüzük de olsa olur" buyurdu. Adam gitti ve aradı. Sonra
dönüp geldi ve "Bir şey bulamadım. Demir bir yüzük bile" dedi. Allah
Resulü (sav) "Kur'an'dan ezberinde bir şeyler var mı?" diye sordu.
Adam, "Şuşu sûreyer ezberimde" deyince Allah Resulü (sav)
"Haydi git, ezberindeki Kur'an'a karşılık onu seninle nikahladım"
buyurdu.[16]
Şerh
241 ve 331 no.lu
hadisler altında şerhedilen bu hadisin burada zikredilme sebebi, Kur'an
ezberinin de mehir sayılabildiğini göstermesidir. Nitekim adı geçen olayda
Allah Resulü (sav) mehir olarak verecek hiçbir şey bulamayan sahabîyi
ezberindeki Kur'an sûreleri karşılığında evlendirmiştir.
350- Yahya
bize anlatarak dedi ki: Vekî bize Süfyân'dan, o Ebû Hâzim'den, o Sehl b.
Sa'd'dan (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) bir
adama şöyle buyurdu: Demir bir yüzük karşılığı olsun (mehir vererek) evlen.[17]
Şerh
Nikahın rükün veya
şartlarından olmamasına rağmen evlenilecek hanıma demir yüzük dahi olsun mehir
olarak verilmesi, onun hatırının alınması anlamında manidar bir harekettir.
Çünkü o, bir şekilde kendisini kocasına
armağan etmekte, hayatta desteği ve hayat arkadaşı olmaya hazır olduğunu ilan
etmektedir. Onun bu jestinin karşılıksız bırakılması, en azından usûl ve âdaba
ters düşen bir davranıştır. Bu yüzden bir parça kumaş, bir demir halka dahi
olsun mehir vermek Efendimizin (sav) tavsiyesi gereğidir.
351-
Abdullah b. Musa bize Zekeriyâ'dan (İbni Ebî Zaide), o Sa'd b. İbrahim'den, o
Ebû Seleme'den, o Ebû Hüreyre'den (ra) şunu nakletti:
Tavasını boşaltmak
için başka bir kızkardeşinin boşanmasını istemek bir kadına helal olmaz. Onun
için ancak kaderde yazılmış olan vardır.[18]
Şerh
Tavasını boşaltmak
için başka bir kızkardeşinin boşanmasını istemek bir kadına helal olmaz"
ifadesinde nikahta koşulması helal olmayan şartlardan biri beyan edilmektedir.
"Helal olmaz" ibaresi istidlal yoluyla haram olacağı anlamına gelir.
Yani boşanması talep edilen kadınla ilgili her hangi bir kuşkunun bulunmaması
hâlinde bunu istemek haramdır. İbni Habîb der ki: Ulemâ bu yasağı, mendûbiyete
yormuştur. Yani kişi böyle bir adım attığında ikinci kadınla nikahı feshoimaz.
İbni Battal ise helalliğin reddinin, haramlığı gerektirdiğini söyleyere bu görüşe
itiraz etmiş, ancak o da nikahın fesholmayacağını söylemiştir.
Hadiste geçen 'tava'
sözcüğü, temsili olarak kullanılmış ve böyle bir talepte bulunan kadın,
başkasının tavasındakini kendi tavasına boşaltmak isteyene benzetilmiştir.
Hüküm
Böyle bir şart
koşulması hâlinde nikah sahih, şart geçersiz olur.
Ders
Bunu gerektirecek
meşru bir neden bulunmadıkça, Müslüman bir hanımın başka bir hanımın yuvasının
dağılmasını talep etmesi çok çirkin bir davranıştır. Böyle bir tavır, ağlayanın
malı gülene yâr olmaz misâli, onun için saadet değil, muhtemelen bedbahtlık
getirecektir. Büyüklerimizin bu konuda birbirinden güzel sözleri vardır ki biri
de "Zulüm ile âbâd olanın âhiri berbad olur" sözüdür. Evliliğini
zulüm üzerine kuran bir kadının yüzünün gülmesi hiç beklenmemelidir.
352-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Humeyd et-Tavîl'den, o
Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Abdurrahman b. Avf
Allah Resûlü'nün (sav) yanına geldi. Üzerinde (damatlara mahsus kokunun) san
izleri vardı. Allah Resulü (sav) sorunca Ensâr'dan bir hanımla evlendiğini
bildirdi. Allah Resulü (sav) "Ona ne kadar mehir- verdin?" diye
sordu. "Bir nevât ağırlığınca altın" dedi. Allah Resulü (sav)
buyurdu ki: Bir koyunla olsun düğün yemeği ver.[19]
Şerh
Bu hadis-i şerifi daha
önce bu bölümde ve farklı bölümlerde görmüştük. Hadisin bu bapta yeralma
nedeni, düğün gibi önemli bir sosyal olayın eserlerinin gelin ve damat
üzerinde bulunmasının müstehap oluşudur. Toplumumuzda bunun en güzel örneği
yeni evlilere sürülen kınadır. Kına askere gitme, kurban kesme, evlilik gibi
çok mühim sosyal olaylarda konan bir nişandır. Kimi zaman adanmışlığı, kimi
zaman mutlu bir yuvanın kuruluşunu haber vermek için yakılır.
Hadis-i şerifte de
Abdurrahman b. Avf in (ra) gerdek için sürdüğü kokunun sarılığının henüz
üzerinde bulunduğu, Allah Resûlü'nün (sav) bunu hoşgördüğü bildirilmektedir.
353-
Süleyman b. Harb bize anlatarak dedi ki: Hammâd (İbni Ebî Zeyd) bize Sâbit'ten,
o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
Abdurrahman b. Avfın üzerinde (damatlara mahsus kokunun) sarı izini görünce
"Bu nedir?" diye sordu. O da "Bir nevât ağırlığı altın vererek
bir hanımla evlendim" dedi. Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu:
Allah mübarek etsin!
Bir koyunla olsun düğün yemeği ver.[20]
Şerh
Daha önce muhtelif
bölümlerde şerhedilen (Bkz. 241, 331 no) bu hadis-i şerifin burada zikredilme
sebebi, yeni evlenenler için nasıl dua edileceğini içermesinden dolayıdır.
Allah Resulü (sav) yeni evlenen Abdurrahman b. Avf a (ra) "Allah mübarek
etsin!" diye dua etmiştir.
Hüküm
Yeni evlenenlere hayır
duada bulunmak, Allah Resulü'nün (sav) sünne-tindendir.
354-
Muhammed b. Selâm bize anlatarak dedi ki: İsmail b. Cafer bize Humeyd'den, o
Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
Hayber ile Medine arasında üç (gece) konakladı. Safiyye bn. Huyey (r.anhâ) ile
gerdeğe girdi. Ben Müslümanları O'nun düğün yemeğine davet ettim. Yemekte ne
ekmek vardı, ne de et. Sadece emri üzerine deri kaplar getirilerek içlerine
hurma, çökelek ve tereyağı karışımı konmuştu. Bu O'nun düğün yemeği idi.
Müslümanlar kendi aralarında sordular: Acaba Müminlerin Annelerinden biri mi
oldu, yoksa O'nun cariyelerinden mi?
Sonra (fikir
yürüterek) şöyle dediler: Eğer hicaba girerse Müminlerin Annelerinden biri
olmuştur. Hicaba girmezse cariyelerinden biri oldu demektir.
Allah Resulü (sav)
yola çıktığında, devesinin terkisini ona hazırladı ve insanlarla arasına da
hicabı yaydı. [21]
Şerh
Allah Resûlü'nün (sav)
Safiyye bn. Huyey (ra) ile evliliğinin anlatıldığı bu hadis-i şerifi daha önce
şerhetmiştik. Bu bapta yeralma sebebine gelince Allah Resûlü'nün (sav) onunla
yolculuk esnasında evlenmesi ve gerdeğe girmesidir. Buna göre yolculukta
evlenmek ve zifafa girmek mubah olmaktadır. Toplumun adet ve gelenekleri göz
önüne alındığında bu tür bir evliliğin hoş karşılanmayacağı söylenebilir.
Ancak Allah Resûlü'nün (sav) fiillerini belirleyen adet ve geleneklerden
ziyade Allah'ın emirleri ve yaşadığı şartların gerekleri olmuştur. Bu açıdan
bakıldığında zaruret bulunan hâllerde yolculuk esnasında evlenmek ve gerdeğe
girmek mubah iken, aslolan gelin veya damadın yerleştiği beldede düğün icra
edilmesidir.
355- Ali
bize anlatarak dedi ki: Süfyân bize Humeyd'den, o Enes b. Mâ-lik'ten (ra) şunu
nakletti:
ABah Resulü (sav),
Ensâr'dan bir hanımla evlenen Abdurrahman b. Avf a mehir olarak ne verdiğini
sormuş, o da bir nevât ağırlığında altın verdiğini söylemişti.
Humeyd der ki: Enes’in
(ra) şöyle anlattığını duydum: Onlar Medine'ye vardıklarında muhacirler,
ensâra konuk olmuşlardı. Abdurrahman b. Ayf da Sa'd b. er-Rebî'in misafiri
olmuştu. Sa'd ona şöyle demişti: Malımı seninle paylaşayım, iki hanımımdan
birinden se-nin için vazgeçeyim?
Abdurrahman ona şöyle
karşılık verdi: Allah aileni de malını da mübarek kılsın. Sonra çarşıya çıkmış
ve yaptığı alışverişler sayesinde biraz çökelek ile tereyağı kazanmıştı.
Evlendiği zaman Allah Resulü (sav) ona "Bir koyunla olsun düğün yemeği
ver" buyurmuştu.[22]
Şerh
"Bir koyunla
olsun düğün yemeği ver" ifadesinde düğün yemeğinin sünnet olduğuna vurgu
yapılmaktadır. Hadisten çıkarılabilecek bir hüküm de, hususî işlerin umumî
işlere feda edilmemesidir. Bu olayda düğün ziyafeti vermek hususî bir iştir.
Gündelik hayatın devamı ise umumî iştir. Allah Resulü (sav) "Bir koyunla
bile olsun düğün yemeği ver" buyurmak suretiyle Abdurrahman'dan bu hususî
görevi ifa etmesini istemektedir.
Hüküm
Düğün ziyafeti vermek
erkek tarafına düşer ve sünnettir.
Ders
İsrafa kaçılmamak
şartıyla verilen düğün yemekleri, insanların bir araya gelerek sevinçli bir
olayı paylaştıkları, yedikleri bir kaç lokma ile düğün sahibine hayır duada
bulundukları güzel bir olaydır. Düğün yemeğinin evliliğin bereketini
arttırması umulur. Yemek, aynı zamanda nikahın asli şartlaruıdan biri olan ilâm
yani duyurma şartının da pekişmesini sağlar. Günümüzde ateş almaya benzer
şekilde evlendirme salonlarında kıyılan nikahların böyle bir bereket ve hayra
vesile olmayışları üzücü bir gelişme olmakla birlikte ekonomik şartların ve
şehir ortamının buna zorladığı da bir hakikattir.
356-
Müsedded bize anlatarak dedi ki: Abdülvâris bize Şuayb'dan, o Enes b. Mâlik'ten
(ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
Safiyye ile evlendi, azatlık bedelini mehir saydı ve hays ile düğün yemeği
verdi.[23]
Şerh
Bu hadisle ilgili konu
üstte açıklanmış, şerh ve hükmü belirtilmiştir. Ancak düğün yemeğinde asıl
olanın sadelik olduğunu bu hadisten çıkarmamız mümkündür. Zira Allah Resulü
(sav) çok sade, hatta yoksul işi sayılacak türden bir ziyafet vererek
konuklarına hays yemeği ikram etmiştir.
357- Hâlid
b. Mahled bize anlatarak dedi ki: Süleyman bize Humeyd'den, o Enes b. Mâlik'ten
(ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
hanımlarına bir yaklaşmamak üzere yemin etti. Kendine ait bir çardakta ikâmet
etti. Yirmi dokuz gün sonra ordan inince "Ey Allah Resulü! Bir ay
yaklaşmamak üzere yemin etmiştiniz?" dediler. Buyurdu ki: Ay, yirmidokuz
da çekebilir.[24]
Şerh
Allah Resûlü'nün |sav)
hanımlarına bir ay yaklaşmamak üzere yemin edişini konu edine bu hadisi daha
önce Yemin ve Namaz bölümlerinde de görmüş ve şerhetmiştik. Hadisin bu başlık
altında yeralma sebebi, O'nun hanımlanyla ilgili bu kararı kendi başına alan
bir aile reisi (kayyım) olduğunun belirtilmesi cihetindendir. Bab başlığında
geçen ayet-i kerîme meâlen şöyledir:
"Allah'ın bazısını
bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler kadınlar
üzerinde gözeticidirler."
(Nisa, 34)
Hukum
Kadın ve erkeğin
yaratılıştan kaynaklanan farklılık ve üstünlükleri, hukuk açısından birinin
diğeri üzerinde egemen ve hükümrân olması demek değildir. Yukarıdaki ayette
geçenç ve koruyucu, kollayıcı, gözetici anlamında kullanılan kavvâm kelimesi;
hizmet eden, hâkim, yönetici gibi anlamları da içerir. Kavvâm kelimesinin
mânâsını sadece yönetici, yöneten olarak kabul etmek ve bundan hareketle erkeğe
kadının üzerinde bir hak tanımak,
Kur'ân'in ruhuna ve
adaletine uygun düşmez.
358-
Abdullah b. Muhammed b. Esma bize anlatarak dedi ki: Cüveyriye bize Mâlik b.
Enes'ten (ra), o ez-Zührî'den, o İbni Muhayrîz'den, o Ebû Saîd el-Hudrî'den
(ra) şunu nakletti:
Birçok Arap kadını
esir almıştık. Azil yapıyordu. Allah Resûlü'ne (sav) -bunun hükmünü-
sorduğumuzda şöyle buyurdu: Siz (azil) mi yapıyorsunuz? (Bunu) üç kez
söyledikten sonra "Kıyamet gününe kadar meydana gelmesi mukadder olan her
nefis meydana gelecektir" buyurdu.[25]
Şerh
Azil yapma konusuyla
ilgili bu hadis, daha önce geçmiş ve tafsilatlı olarak şerhedilmiş, hükmü
zikredilmiştir. (Bkz. 239 no.lu hadis)
Hüküm
Doğum kontrol
yöntemlerinin en masumlarından biri olan azil kadının da rızasıyla caiz olur.
359-
Abdullah b. Mesleme bize
Mâlik'ten, o Hişâm'dan,
o babası Âişe'den (r.anhâ) şunu
nakletti:
Resulü (sav) buyurdu
ki: Ey Muhammed ümmeti! Erkek veya L:i unu zina ederken görmeye en çok Allah
dayanamaz. Ey Mu-\mmti ümmeti! Eğer benim bildiğimi bilseydiniz az güler, çok
ağlaris-i şerif daha önce Küsûf bölümünde ayrıntılı olarak şerhedilmiş ükümler
zikredilmiştir. (Bkz. 123 no.lu hadis) e geçen kıskançlığın kadın erkek
ilişkisinde rastlanan kıskançlıkla si olmamasına rağmen yine de burada yer
verilmiştir.[26]
[1] Buhârî, nikâh/4648, 4769, buyû/1908, havâİât/2129,
menâkıb/3497, edeb/5618, da'avât/5907; Müslim, nikâh/2556-2560; Tirmizî,
nikâh/1014, bir/1856; Nesâî, nikâh/3299-3300, 3319-3321, 3335; Ebû Dâvud,
nikâh/1804; İbn Mâce, nikah/1897; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-mtiksirîn/12224,
12508, 12649, 12891, 13360, 13395, 13451; Mâlik, Rİkâh/999; Dârimî, nikâh/2107
[2] Bkz. 314 no.lu hadis-i şerif.
[3] Bkz. 314 no.lu hadis-i şerif.
[4] Bkz. 33! no.lu hadis-i şerif.
[5] Bkz. 259 no.lu hadis-i şerif.
[6] Buhârî, nikâh/4718-4719; Müslim, nikâh/2514-2521;
Tirmizî, nikâh/3045; Nesâî, nikâh/3236-3241, 3249, 3262-3266; Ebû Dâvud,
nikâh/1768-1769; İbn Mâce, nikâh/1919; İbn Ilanbel, bakî musnedİM-müksirîn/6836,
7151, 8757, 8836, 9102, 9136, 9216, 9458, 9572, 9614, 9755, 9953, 10197, 10271,
10294, 10424, 10466; Mâlik, nikâh/977; Dârimî, nikâh/20S3-2084
[7] Bkz. 338 no.lu hadis-i şerif.
[8] Buharı, nikâh/4720, hiyel/6445; Müslim,
nikâh/2537-2539; Tirmizî, nikâh/1043; Nesâî, nikâh/3282, 3285-3286; Ebû Dâvud,
nikâh/1776; İbn Mâce, nikâh/1873; İbn Hanbe{ musnedu'l-müksirîn/4297, 4463,
4682, 5037, 5396; Mâlik, nikâh/980- Dârimî nikâh/2085.
[9] Bkz. 331 no.lu hadis-i şerif.
[10] Bkz. 331 no.lu hadis-i şerif
[11] Bkz. 331 no.lu hadis-i şerif.
[12] Bkz. 331 no.lu hadis-i şerif.
[13] Bkz. 331 no.lu hadis-i şerif
[14] Buhârî, buyû/1995, 2020, nikâh/4746; Müslim,
nikâh/2530-2531, buyû/2786-2787; Tirmizî,
buyû/1213; Nesâî, nikâh/3191,
buyû/4428; Ebû Dâvud,
nikâh/1783, buyû/2979; İbn Mâce,
ticârât/2162; İbn Hanbel,
musnedu'l-müksirîn/4492; Mâlik/nikâh/965, buyû/1188; Dârimî, nikâh/2454
[15] Buhârî, nikâh/4747, edeb/5604, 5606, ferâiz/6229;
Müslim, nikâh/2533-2535, bir/4646-4649; Tirmizî, bir/1911; Nesâî, nikâh/3187-3190;
Ebû Dâvud, nikâh/1781; İbn Mâce, nikâh/1857, ticârât/2165; İbn Hanbel, bakî
musnedi'I-müksirfn/7035, 7375, 7402, 7520, 7536, 7770, 8148, 8365, 8690, 8746,
8757, 9387, 9620, 9682, 9698, 9828, 9861, 9971, 10112, 10149, 10237, 10283,
10527; Mâlik, nikâh/964, câmi/1412; Dârimî, nikâh/2080. Bkz. 333 no.lu hadis-i şerif.
[16] Bkz. 331 no.lu hadis-i şerif.
[17] Bkz. 331 no.lu hadis-i şerif.
[18] Buharı, buyu/1996, 2004, 2006-2007, 2015, 2017,
şurût//2522, 2575, nikâh/4755, kader/6111; Müslim,zekât/1789, nikâh/2532-2535,
buyû/2788-2791; Tirmizî, nikâh/1053, talâk/1111, buyu/1142, 1172-1173, 1225;
Nesâî, nikâh/3187-3190, buyu/4411-4413, 4415, 4420, 4426, 4430-4431; Ebû Dâvud,
nikâh/1781, buyû/2980-2981, 2986-2988; İbn Mâce, nikâh/1857, ticârât/2163,
2165-2166, 2169, 2230; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-müksirîn/6950, 7004, 7011,
7976, 7144, 7211, 7373, 7753, 7863, 8363, 8365, 8579, 8644-8645, 8757, 8854,
8898, 8942, 8959, 9028, 9153, 9192, 9520, 9547, 9572, 9581, 9623, 9678, 9828,
9845, 9876, 9887, 9925, 9953, 9971, 10111, 10181, 10197, 10237, 10271, 10294,
10377, 10434; Mâlik, nikâh/964; Dârimî, nikâh/2080, buyû/2440, 2453.
[19] Bkz. 333 no.lu hadis-i şerif.
[20] Bkz. 333 no.lu hadis-i şerif.
[21] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.
[22] Bkz. 333 no.Iu hadis-i şerif.
[23] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.
[24] Bkz. 43 no.lu hadis-i şerif.
[25] Bkz. 239 no.lu hadis-i şerif.
[26] cum'a/986, 988-989, 991, 996, 998, cenâiz/1283,
bed'ul-haIk/2964, tdsîru'l-Lit'4258, nikâh/4820, da'avât/5889, eyraân/6141;
Müslim, küsûf/1499, 1501-1502, 51^-1506; Tirmîzî, cum'a/514; Nesâî, küsûf/1453,
1455, 1457-1459; Ebû Dâvud sa-K0S, 997; Ibn Mâce, İkâmetu's-salât/'1253; İbn
Hanbel, bâkî musnedi'l-Ensâr/2291 /, yM- 23133, 23333, 23379, 23432,>23529,
24088, 24148, 24184, 24815; Malık, ffl-â*^.400; Dârimî, salât/1486.