GAZALAR BÖLÜMÜ.. 2

Uhud Bizi, Biz Uhud'u Severiz. 2

Zâtü'r-Rikâ Savaşı 2

Mustalik Oğullan Savaşı 3

Hudeybiye Seferi 3

Hayber Savaşı 3

Peygamber Efendimiz (Sav) Sancağı Nereye Diktirdi?. 6

Peygamber Efendimizin (Sav) Fetih Günü Konakladığı Yer 6

Veda Haccı 7

Allah Resülü'nün (Sav) Konak Yeri 8

Allah Resûiü'nün (Sav) Hastalığı Ve İrtihâli 8


 

KİTABU'L-MEGAZI

 

GAZALAR BÖLÜMÜ

 

Bâb: Uhud Bizi, Biz Uhud'u Severiz        

 

301- Nadr b. Ali bize anlatarak dedi ki: Babası ona Kura b. Hâlid'den, o Katâde'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti: Bu dağ bizi sever, biz de onu severiz.301 ŞERH

Allah Resulü (sav) Uhud dağını severdi. Çünkü o dağ, henüz sayıca az olan Müslüman topluluğunun tamamen kırılmasını engelleyerek onlara ba­ğırlarına basarak müşriklerin şerrinden kurtarmıştı. Hatırlanacağı üzere Uhud savaşının sonunda Müslümanlar bu dağa sığınarak canlarını kurtarmış­lardı. Allah Resulü (sav) bunu hiç unutmamış ve Uhud'u daima hayırla anmıştır.[1]

 

Ders

 

Bu hadis-i şeriften çıkarılacak en mühim ders, ister canlı, ister cansız ol­sun, insan hayatında önemli yeri olan varlıkların asla unutulmaması ve dai­ma hayır ile anılmasıdır. Evet, cansız varlıklar da sevgi besleyebilirler. Bu­nun en güzel misâli Allah Resûlü'nün (sav) üzerinde hutbe irad ettiği hurma kütüğüdür. Hatırlanacağı üzere bu kütük, yeni minber getirildiğinde inleye­rek ağlamıştır.

 

Bâb: Uhud Bizi, Biz Uhud'u Severiz

 

302- Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Muttalib'in azatlısı Amr'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:

Uhud dağı göründüğünde Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: Bu dağ bizi sever, biz de onu severiz. Allahim! İbrahim Mekke'yi harem kıldı, ben de Medine'nin iki yakası arasını harem kılıyorum. [2]

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerif, bir önceki hadisle aynı konudadır. Sadece burada, Mek­ke gibi Medine'nin de harem kılındığı geçmektedir. Medine haremiyle ilgili bilgiler için bkz. 291 no.lu hadis-i şerif.

 

Bâb: Zâtü'r-Rikâ Savaşı

 

303- Ebu'l-Yemân bize anlatarak dedi ki: Şuayb bize ez-Zührî'den, o Salim'den, o İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti:

Necd tarafında Allah Resulü (sav) ile birlikte gaza ettim. Düşmanı karşımıza aldık ve onlar için saf tuttuk.[3]

 

Şerh

 

Necd tarafinda Allah Resulü (sav) ile birlikte gaza ettim" ifadesinde bahsi geçen gazanın Zâtü'r-Rikâ olduğu bilinmektedir.

 

Hüküm

 

Düşman ile savaş yapılacağı zaman onlara karşı saf tutmak Allah Resû-lü'nün (sav) savaşta uyguladığı sünnetlerdendir.

 

Ders

 

Hicretin dördüncü yılında Gatafan'dan Muhârib oğulları ile Sa'lebe oğul­larına karşı yapılan gaza. Adıyla ilgili olarak iki görüş zikredilmiş olup ilki, savaşın yaşandığı yere nispetle bu ismin verilmiş olmasıdır. İkincisi ise yü­rümekten ayakkabıları parçalanan mücahitlerin ayaklarına bez parçalan (rikâ) sarmalarından dolayı bu adla anıldığıdır. İlkinin daha güçlü olduğu söylenebilir.

Müşrikler İslam ordusunun karşısına çıkmaya cesaret edemediklerinden savaş olmamıştır.

 

Bâb: Zâtü'r-Rikâ Savaşı

 

304- Müsedded bize anlatarak dedi ki: Yezîd b. Zürey' bize Ma'mer'den, o ez-Zührî'den, o Sâlim'den, o İbni Ömer'den (ra), o babası Ömer'den (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) iki gruptan birine namaz kıldırırken öbür grup düşmanın karşısında duruyordu. Sonra ilk gruptakiler ayrılıp arkadaş-lannın yerini aldılar. Bu defar öbürlerine bir rekat kıldırdı. Sonra onla­ra selam verdi. Daha sonra onlar kalkarak rekatlarını tamamladılar. Ardından diğerleri rekatlarını tamamladılar.[4]

 

Şerh

 

Allah Resulü (sav) iki gruptan birine namaz kıldırdı" ifadesi, korku namazının kılınmasıyla ilgili­dir.

 

Hüküm

 

Korku namazıyla (salât-ı havf) ilgili ayet-i kerime (Nisa, 101-103) bu gaza sırasında nazil olmuştur. Korku namazıyla ilgili hükümler için bkz. 104 no.lu hadis-i şerif.

 

Bâb: Mustalik Oğullan Savaşı

 

305- Kuteybe b. Saîd bize anlatarak dedi ki: İsmail b. Cafer bize Rebîa b. Ebî Abdirrahman'dan, o Muhammed b. Yahya b. Habbân'dan, o İbni Muhayrîz'den şunu nakletti:

Mescide girdiğimde Ebû Saîd el-Hudrî'yi (ra) gördüm. Yanına oturdum ve azlin hükmünü sordum. Bana şunu anlattı:

Biz Allah Resulü (sav) ile birlikte Mustalik oğulları gazvesine çıktık. Sonunda Arap kadınlarından pek çok esir aldık. Bu sırada kadınlara iştah duyduk, bekârlık iyice ağır gelmişti. (Ama gebe kalmamaları için) azil yapmak istedik. "Allah Resulü (sav) aramızdayken O'na sormadan azil yapabilir miydik?" O'na bunun hükmünü sorduk. Şöyle buyurdu: Bunu yapmamakla yükümlü değilsiniz. Ama biline ki kıyamete kadar meydana gelecek her can mutlaka meydana gelir.[5]

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerif daha önce şerhedilmişti. (Bkz. 239 no.lu hadis-i şerit) Burada tekrar zikredilme sebebi, Mustalik oğulları gazveyle ilgili olmasın­dan dolayıdır.

 

Bâb: Hudeybiye Seferi

 

306- Saîd b. er-Rebî bize anlatarak dedi ki: Ali b. el-Mübârek bize Yah­ya'dan, o Abdullah b. Ebî Katâde'den, o babası Ebû Katâde'den (ra) şunu nakletti:

Hudeybiye yılı Allah Resulü (sav) ile birlikte yola çıktık. Sahabe ih­rama girdiler, ben ihrama girmedim.[6]

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerif daha önce avlanma bölümünde geçmiş ve şerhedilmişti. Burada tekrar zikredilme sebebi Hudeybiye seferiyle ilgili olmasıdır.

 

Hukum

 

Ebû Katâde'nin (ra)  ihrama girmeyişi,  Hac bölümünde açıklanmıştı.

 

Bâb: Hayber Savaşı

 

307- Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Humeyd et-Tavîl'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) Hayber'e gece ulaştı. O bir kavme gece vardığı zaman sabah oluncaya kadar hücum etmezdi. Sabah oluduğunda Ya­hudiler kürekleri ve kazmalanyla çıktılar. O'nu gördüklerinde "(Ey­vah!) Muhammedi Ordu!" diye çığlık attılar. Allah Resulü (sav) buyur­du ki: Yıkılsın Hayber! Biz bir kavmin sahasına indiğimizde ne kötü olur uyarılanların sabahı![7]

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerif daha önce farklı yerlerde şerhedilmişti. Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif. Burada zikredilme sebebi, Hayber gazasryla ilgili olmasından dolayıdır.

 

Bâb: Hayber Savaşı

 

308- Sadaka b. el-Fadl bize anlatarak dedi ki: İbni Uyeyne bize Eyyûb'dan, o Muhammed b. Sîrîn'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu naklet­ti:

Hayber'e sabah erkenden yürüdük. Hayber halkı kürekleriyle çıktı­lar. Allah Resûlü'nü (sav) gördüklerinde "Vallahi Muhammed! Ordu!" diye bağrıştılar. Allah Resulü (sav) şöyle nida etti:

Allahü Ekber! Yıkılsın Hayber! Biz bir kavmin sahasına indiğimiz­de ne kötü olur uyarılanların sabahı!

Orada eşek eti elde ettik. Fakat Allah Resûlü'nün (sav) tellalı "Allah ve Resulü sizlere eşek etini yasaklıyor. O artık pistir" diye -yeni yasağıduyurdu.[8]

 

Şerh

 

Allahü Ekber! Yıküsın Hayber!" ifadesi Allah Re­sûlü'nün (sav) Hayber Yahudilerine karşı açtığı savaşın ilan cümleleri ol­muştur. Hayber Yahudileri için ihanetlerinin bedelini ödeme zamam gelmiş­ti. Allah Resulü (sav) sabahın ilk ışıklaryla onların meydanına indi. Hadis daha önce farklı baplarda geçmiş ve şerhi yapılmıştır. Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.

 

Bâb: Hayber Savaşı

 

309- Abdullah b. Abdülvehhâb bize anlatarak dedi ki: Abdülvehhâb bize Eyyûb'dan, o Muhammed'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:

Allah Resûlü'ne (sav) bir adam geldi ve "Eşek eti yenir mi?" diye sordu. Allah Resulü (sav) sükût etti. Aynı adam O'na ikinci kez geldi ve "Eşek eti yenir mi?" diye sordu. Allah Resulü (sav) yine sustu. Adam üçüncü defa geldi ve "Eşek eti yenir mi?" diye sordu. Bunun üzerine Allah Resulü (sav) "Eşekler tüketilir mi?" buyurdu. Ardından tellala emretti ve tellal insanlara şöyle ilan etti: "Allah ve Resulü sizlere evcil eşek eti yemeyi yasaklıyor!" Bunun üzerine eşek etlerinin kaynatıldığı kazanlar ters çevrildi.[9]

 

Şerh

 

Abdülvehhâb" râvinin babası olmayıp îbni Abdülmecid es-Sekafî'dir.

Sizleri eşek etinden nehyediyor" ifadesiyle evcil eşek eti yenmesinin yasaklandığını görmekteyiz. Bu yasak da Hayber gazası sırasında konmuştur. Yasağın hikmeti, muhtemelen o dönemin yük ve insan taşıma araçları konumunda bulunan eşeklerin telef edilerek büyük bir iş kaybının oluşumuna engel olmaktır.

 

Bâb: Hayber Savaşı

 

310- Süleyman b. Harb bize anlatarak dedi ki: Hammâd b. Zeyd bize âbit'ten, o Enes b. Mâlikften (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) sabah namazını alaca karanlıkta Hayber yakı­nında kıldırdı. Ardından şöyle nida etti: Allahü Ekber! Yıkılsın Hayber! Muhakkak ki biz bir kavmin sahasına indiğimizde ne kötü olur uyarı­lanların sabahı!

Yahudiler evlerinden çıkıp yollara dökülmüşlerdi. Allah Resulü (sav) savaşçıları öldürdü. Kadın ve çocukları esir aldı. Safiyye de esirler arasındaydı. O, önce Dihyetü'I-Kelbî'nin payına düşmüştü. Sonra Allah Resûlü'nün (sav) oldu. Allah Resulü (sav) de onun azatlığını mehir be­deli saydı.

Abdülaziz b. Suhayb Sâbit'e dedi ki: Ey Ebu Muhammed! Enes'e (ra) Allah Resûlü'nün (sav) mehir olarak ne verdiğini sen mi sormuştun? Sabit, tasdik ederek başını salladı. [10]

 

Şerh

 

Allah Resulü (sav) savaşçıları öldür­dü" ifadesinde, Hayber Yahudilerinden sadece savaşçıların öldürüldüğü anlaşılmaktadır.  Kalanları esir alınmış ve mücahitlere savaş ganimeti olarak dağıtılmışlardır.

 

Hüküm

 

İslam hukukuna göre savaşta sadece eli silah tutanlar öldürülür. Yaşlıla­ra, kadınlara ve çocuklara dokunulmaz.

 

Ders

 

İslam tarihinin savaşlarla ilgili bölümleri okunurken, yaşanan dönemin sosyal ve siyasal şartlarının göz önünde bulundurulması gerekir. Aksi tak­dirde bir takım haksız ve yanlış yargılara varmak mümkün olacaktır. Bu savaşlarda yaşananlar konuşulurken, Müslümanların ne yaptıkları kadar, diğerlerinin galip gelmesi hâlinde onların neler yapabilecekleri de konuşul­malıdır. Savaş tarihine âdil ve önyargısız yaklaşabilmenin tek yolu da budur.[11]

 

Bâb: Hayber Savaşı

 

311-  Âdem bize anlatarak dedi ki: Şube bize Abdülaziz b. Suhayb'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) Safiyye'yi esir aldı, sonra azat edip onunla evlen­di.

Sabit, Enes'e (ra) sordu: Mehir olarak ne verdi? (Enes:) Ona kendini (hürriyetini) verdi, azat etti.3!1

 

Şerh

 

Onu azat etti ve onunla evlendi" ifadesi, Hayber savaşı sırasında esir alınan Safiye bn. Huyey'in Allah Resulü (sav) tarafından azat edilerek nikahlanmasını beyan etmektedir.

 

Bâb: Hayber Savaşı

 

312- Abdülgaffâr b. Dâvud bize anlatarak dedi ki: Yakup b. Abdurrahman bize el-Muttalib'in azatlısı Amr'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:

Hayber'e vardık. Allah kalenin fethini O'na (sav) müyesser kılınca, kendisine Safiyye bn. Huyey bn. Ahtab'ın güzelliğinden sözedildi. Koca­sı öldürülmüştü. Bir gelin namzedi olmuştu. Allah Resulü (sav) onu ken­dine seçti. Onunla birlikte yola çıktı. Seddu's-Sahbâ denen yere vardı­ğımızda Allah Resûlü'ne (sav) helal oldu ve onunla gerdeğe girdi. Sonra küçük bir deri kapta hays yemeği yaptı. Allah Resulü (sav) sonra bana şöyle buyurdu: Çevrendekilere (yemek) için seslen.

Bu Allah Resûlü'nün (sav) Safiyye (r.anhâ) için verdiği düğün ye­meği olmuştu. Sonra Medine'ye doğru yola çıktık. (Râvi dedi ki: ) Bilâ­hare Allah Resûlü'nün (sav) arkasında, kendi abasıyla Örtmüş olarak gördük. Allah Resulü (sav) devesinin yanında diz çöküyor, Safiyye (r.anhâ) deveye binebilmek için dizine basıyordu.[12]

 

Şerh

 

Hayber savaşı sırasında esir alınan Hz. Safiye, Medine'ye dönüş yolunda Allah Resulü (sav) tararından nikahına alınmış ve gerdeğe girdikten sonra hays adı bir verilen bir yemekle düğün ziyafeti vermişti. O günden sonra Allah Resulü (sav) onu hicaba soktu ve artık Allah Resûlü'nün (sav) hanımı olduğu bütün sahabe tarafından bilindi.

 

Bâb: Hayber Savaşı

 

313- İsmail bize anlatarak dedi ki: Kardeşim bana Süleyman'dan, o Yah­ya'dan, o Humeyd et-Tavîl'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti;

Allah Resulü (sav) Hayber yolunda Safiyye bn. Huyey ile üç gün kaldıktan sonra zifafa girdi. Bundan sonra, hicap vurulan hanımlar arasına girdi.[13]

 

Şerh

Bundan sonra hicap vurulan hanımlar arasına girdi" ifadesi, Hz. Safiyye'nin (r.anhâ) Allah Resûlü'nün (sav) ha­nımı olduğunu ve hicaba girdiğini ihtiva etmektedir.

 

Bâb: Hayber Savaşı

 

314- Saîd b. Ebî Meryem bize anlatarak dedi ki: Muhammed b. Cafer b. Ebî Kesîr bize Humeyd'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) Hayber ile Medine arasında üç gece konakladı. Safiyye (r.anhâ) île gerdeğe girdi. Ben Müslümanları O'nun düğün ye­meğine davet ettim. Yemekte ne ekmek vardı, ne de et. Sadece Bilâl'e emretmiş ve deri kaplar getirilerek içlerine hurma, çökelek ve tereyağı karışımı konmuştu, Müslümanlar kendi aralarında sordular: Acaba Müminlerin Annelerinden biri mi oldu, yoksa O'nun cariyelerinden mi?

Sonra (fikir yürüterek) şöyle dediler: Eğer hicaba girerse Müminle­rin Annelerinden biri olmuştur. Hicaba girmezse cariyelerinden biri oldu demektir.

Allah Resulü (sav) yola çiktığında, devesinin terkisini ona hazırladı ve hicabı da yaydı.[14]

 

Şerh

 

Müslümanları O'nun düğün yemeğine davet ettim, ancak ne ekmek vardı, ne et" ifadesinde Allah Resulü'nün (sav) Hz. Safiyye için verdiği düğün yemeğinin sadeliği beyan edilmektedir. Olay Hayber savaşı sonrasında yaşandığı için bu bapta zikre­dilmiştir.

 

Bâb: Peygamber Efendimiz (Sav) Sancağı Nereye Diktirdi?

 

315- Yahya b. Kaza'a bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize İbni Şihâb'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) Fetih Günü Mekke'ye başında miğferle girdi. Miğferini çıkartiğı sırada bir adam gelerek "İbni Hatal Kabe'nin örtü­lerine sarılmış durumda" dedi. "Onu öldürün" buyurdu.

Mâlik dedi ki: Kanaatimize göre Allah Resulü (sav) o gün ihramlı de­ğildi. Allah en iyi bilendir.[15]

 

Şerh

 

İbni Hatal Kabe'ni örtüsüne sarılmış durumda, dedi" ifadesinde adı geçen İbni Hatal, söy[e(jjğj şiirlerle Allah Resûlü'nü (sav) hicveden biriydi.

Onu öldürün, buyurdu" ifadesi Allah Resûlü'nün (sav) açık emridir. Bu emir üzerine İbni Hatal öldürülmüş, ancak kim tarafından öldü­rüldüğü konusunda ihtilaf edilmiştir. One çıkan rivayetlerde Saîd b. Hureys ile Ebû Berze'nin birlikte öldürdükleri söylenmektedir.

 

Hüküm            

 

Bu hadis-i şeriften, hakkında ölüm cezası kesinleşmiş birinin Kâbe'nin avlusunda bile olsa öldürüleceğine dair istidlalde bulunulmuştur. Buna karşı çıkanlar ise, İbni Hatal'in katlinin, Allah Resûlü'ne (sav) haremde savaşma­nın helal kılındığı sırada gerçekleştiğini söylemişlerdir. Bununla ilgili riva­yet Ahmed b. Hanbei tarafından Amr b. Şuayb'a dayandırılarak nakledilmiş­tir.

 

Ders

 

Harem-i şerifte gerçekleşen bu olayın, Mekke'nin fethi sırasında ve tam bir savaş hâlinde meydana geldiği unutulmamalıdır. Aksi hâlde orada bir karıncanın dahi incitilmesi haramdır. İbni Hatal, Peygamber Efendimize (sav) şiirleriyle hakaret eden, bir rivayete göre Müslüman hizmetkârını öl­dürmüş bir katildi. Onunla ilgili ölüm cezası çok önceden verilmişti. Mek­ke'nin fethi sırasında verilen emân kapsamına girmediği de bilinmekteydi. İbni Hatal, Kâbe'nin örtülerine sarılmakla belki canını kurtarabileceğini sanmış, belki de Müslümanlara orada kan döktürmek suretiyle zarar vermek istemiş olabilir.

 

Bâb: Peygamber Efendimizin (Sav) Fetih Günü Konakladığı Yer

 

316- Ebu'l-Velîd bize anlatarak dedi ki: Şube bize Amr'dan, o İbni Ebî Leylâ'dan şunu nakletti:

Allah Resûlü'nün (sav) kuşluk vakti namaz kıldığını Ümmü Hâni (r.anhâ) dışında bize haber veren olmadı. O, şunu anlatmıştır:

Allah Resulü (sav) Mekke'nin Fethi günü evinde gusletti ve sekiz re­kat namaz kıldı. O'nun bu kadar hızlı namaz kılarken hiç görmemiştim. Fakat rükû ve secdeleri tam yapıyordu.[16]

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerif daha önce geçmiş ve şerhedilmişti. Burada zikredilme sebebi, Mekke'nin fethi esnasında yaşanan bir olaydan bahsetmesinden do­layıdır.

 

Bâb: Veda Haccı

 

317- Ebu'l-Yemân bize anlatarak dedi ki: Şuayb bize ez-Zührî'den, o Muhammed b. Yusuf tan, o el-Evzâî'den, o İbni Şihâb'dan, o Süleyman b. Harb'den, o İbni Abbâs'tan (ra) şunu nakletti:

Veda Haccı sırasında Has'am'dan bir kadın gelerek Allah Resu­lü Men (sav) fetva istedi. Fadl (b. Abbâs) Allah Resûlü'nün (sav) terki­sinde bulunuyordu. Kadın: "Ey Allah Resulü! Allah'ın kullarına farz kıldığı hac farizası babama çok yaşlı iken ulaştı, binek üzerinde dura­mayacak hâlde. Acaba onun adına hac yapabilir miyim?" dedi.

O da "Evet" buyurdu.[17]

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerif daha önce Hac bölümünde geçmiş ve orada şerhedilmişti. Burada zikredilme sebebi, olayın Veda Haccı sırasında geçmiş olmasındandır. Ayrıntıları için bkz. 180 no.lu hadis-i şerif.

 

Bâb: Veda Haccı

 

318- Muhammed bize anlatarak dedi ki:  Süreye b.  en-Nu'mân bize Fuleyh'ten, o Nâfı'den, o İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti:

Fetih Yılı Allah Resulü (sav) Kasvâ adlı devesine binmiş ve terkisin­de Üsâme olduğu hâlde yanında Bilâl ve Osman b. Talha ile Beytullah'a yöneldi. Kabe'nin önünde devesini çökertti. Osman'a "Bize anahtarları getir" buyurdu. O anahtarı getirdi ve O'nun için kapıyı açtı. Allah Re-sûlü (sav) yanında Üsâme, Bilal ve Osman olduğu hâlde içeri girdi. Ka­pıyı arkalarından kapattılar. Orada günün uzun bir vakti kaldı. Sonra çıktı. İnsanlar Kabe'ye girmek için acele ettiler. Ben hepsini geçtim. Bilal'ı kapının arkasında ayakta gördüm.

Ona "Allah Resulü (sav) nerede namaz kıldı?" diye sordum. O da şöyle dedi: Şu iki ön sütunun arasında kıldı.

Kabe o sıralar altı sütun üzerine kuruluydu ve bunlar iki sıra hâlin­de dizilmişti. Allah Resulü ön sıradaki iki sütunun arasında namaz kıl­mış, Kabe kapısını arkasına alarak yüzünü siz içeri girdiğinizde O'nunla duvar arasında kalan yöne çevirmişti.

(Abdullah dedi ki:) Bilâl'e kaç rekat kıldığını sormayı unuttum. Allah Resûlü'nün namaz kıldığı yerde kırmızı bir mermer vardı.[18]

 

Şerh

 

Muhammed" b. Râfı'dir.

Bu hadis-i şerifin Veda Haccı babında geçmesi biraz tartışmalıdır. Çün­kü hadise konu olan olay, Mekke'nin Fethi sırasında yaşanmıştır. Mekke'nin Fethi sekizinei yılda, Veda Haccı ise onuncu yılda gerçekleşmiştir.

 

Bâb: Veda Haccı

 

319- İbrahim b. el-Münzir bize anlatarak dedi ki: Ebû Damre bize Musa b. Ukbe'den, o Nâfı'den, o İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti: Allah Resulü (sav) Veda Haccmda kafasını tıraş etti.[19]

 

Şerh

 

Allah Resulü (sav) Veda Haccında kafasını tı­raş etti" ifadesi, daha önce Hac bölümünde şerhedilmişti.(Bkz. 193 no.lu hadis-i şerif) Fakat olay, Veda Haccı esnasında geçtiği için hadis burada da zikredilmiştir.

 

Bâb: Veda Haccı

 

320- Ubeydullah b. Saîd bize anlatarak dedi ki: Muhammed b. Bekr bize İbni Cüreyc'den, o Musa b. Ukbe'den, o Nâfı'den, o İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti:

Veda Haccmda Allah Resulü (sav) ve sahabeden bazıları (saçlarını) tıraş ettiler, bazıları ise (saçlarını) kısalttılar.[20]

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerif üstte ve ilgili 193 no.lu hadis altında şerhedilmiştir. Ge­niş bilgi için oraya bakılabilir. Hadisin bu bölümde yer alma sebebi, Veda Haccıyla ilgili olmasındandır.

 

Bâb: Veda Haccı

 

321- Yahya b. Kaza'a bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize İbni Şihâb'dan, o el-Leys'ten, o Yûnus'tan, o İbni Şihâb'dan, o Ubeydullah b. Abdillah'tan, o Abdullah b. Abbâs'tan (ra) şunu nakletti:

Veda Haccı sırasında Allah Resulü (sav) Mina'da halka namaz kıl­dırırken, o (İbni Abbâs) bir eşeğin sırtında oraya yönelmiş ve eşek safın bir kısmının Önünden geçtikten sonra (İbni Abbâs) inerek insanlarla birlikte saf tutmuştu.[21]

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerif daha önce 1 no.lu hadis altında ve bilâhare Namaz bö­lümünde şerhedilmiştirl Burada yeralma sebebi ise, olayın Veda haccı sıra­sında geçmiş olmasıdır.

 

Bâb: Allah Resülü'nün (Sav) Konak Yeri

 

322- Yahya b. Bükeyr bize el-Leys'ten, o Abdülaziz b. Ebî Seleme'den, o Sa'd b. İbrahim'den, o Nâfı' b. Cübeyr'den, o Urve b. el-Muğîre'den, o da babası el-Muğîre b. Şûbe'den (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) tuvalet ihtiyacı için gitti. O'na su dökmek için kalktım. (Tebük Gazvesini söylediğinden başka bir şey bilmiyorum.) Yüzünü yıkadıktan sonra kollarını yıkamak istedi. Ancak cüppenin yenleri dar olduğu için kollarını altından çıkartarak yıkadı. Sonra mestleri üzerine mesnetti.[22]

 

Şerh

 

Muğîre hadisi, daha önce birkaç bölümde geçmiş (Bkz. 5 no.lu hadis-i şerif) ve şerhedilmiş olup bu bölümde yer verilme sebebi, Allah Resûiü'nün (sav) konaklama âdâbıyla ilgili olmasından dolayıdır. Allah Resulü (sav) bir yerde konakladığı zaman, büyük veya küçük abdest bozmak için konak ye­rinden uzaklaşarak tenha bir yer seçer, temizlenmek ve abdest almak için arkasından su getirtirdi.

 

Bâb: Allah Resûiü'nün (Sav) Hastalığı Ve İrtihâli

 

323- Yahya b. Bükeyr bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize Ukayl'dan, o İbni Şihâb'dan, o Ubeydullah b. Abdillah'tan, o Abdullah b. Abbâs'tan (ra) şunu nakletti:

Ümmü'1-Fadl bn. el-Hâris (r.anhâ) dedi ki: Allah Resûlü'nü (sav) aksam namazında Mürselât sûresini okurken dinledim. Ondan sonra Allah ruhunu alıncaya kadar bize namaz kıldırmadı.[23]

 

Şerh

 

Ümmü'1-Fadl", İbni Abbas'ııı (ra) annesidir.

Hadis-i şerif daha önce 85 no ile geçmiş ve orada şerhedilmiştir. İmam Buhââ Allah Resûiü'nün (sav) vefatıyla ilgisinden dolayı hadise bu bölüm­de de yer vermiştir.

 

Hüküm

 

Allah Resûiü'nün (sav) vefatı: Allah Resulü (sav) Mâide sûresinin üçüncü ayeti nazil olduktan sonra sekseniki gün daha yaşadı. Bu ayet-i ke­rimenin meali şöyleydi:

"Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmiş­lerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak

İslâm'ı beğendim."

O bu âyeti okuduğu zaman sahabe çok sevinmiş ama Hz. Ebu Bekir (ra) ağlamıştı. Ağlamasının sebebi sorulduğunda ise "Bu ayet, Allah Resûiü'nün (sav) vefatının yaklaştığını gösteriyor" demişti.

"Öyle bir günden korkun ki, o gün hepiniz Allah'a döndürüleceksi­niz" (Bakara, 281) âyeti de bundan hemen sonra Kurban Bayramının birinci günü inmiş ve seksenbir gün sonra Allah Resulü (sav) ebediyete irtihâl et­mişti.

Hz.Fatıma (r.anhâ) hastalığı sırasında her gün babasının ziyaretine gelir­di. Bir seferinde:

Babacığım kim bilir ne acılar çekiyor, deyince;

Babacığının sevgili kuzusu, bu günden sonra babacığın hiç acı çekme­yecek, cevabını verdi.

Nitekim 8 Haziran'a rastlayan Rebîivvel ayının Pazartesi sabahı, hastalı­ğı biraz hafifledi. Sabah namazını Hz. Ebu Bekir'in (ra) arkasında kılarak odasına döndü. Kuşluk vakti, mübarek başı, Hz. Âişe'nin kucağında olduğu hâlde; "Ya Rab! Ölüm şiddetine karşı bana kolaylık ver, canımı tatlılıkla al" diye dua etti. Bir ara parmağıyla yukarı doğru işaret ederek:

Refîk-i âlâya - Yüce Dosta, diyerek gözlerini semaya çevirdi ve ruhunu teslim etti.

 



[1] Bkz. 271 no.Iu hadis-i şerif.

[2] Bkz. 271 no.lu hadis-i şerif.

[3] Buhârî, cum'a/890-891, megâzî/3819-3820, tefsînı'l-Kur'ân/4171; Müslim, salâtu'l-musâfirîn/1385-1386; Tirmizî, cum'a/517; Nesâî, salâtu'l-havf/1521-1524; EbûDâvud, salât/1053; İbn Mâce, ikâmetu's-salât/1428; İbn Hanbel, musnedu'l-müksirîn/5884, 6066, 6089, 6143; Mâlik, nida/396; Dârimî, salât/1481.

[4] Bkz. 303 no.lu hadis-i şerif.

[5] Bkz. 239 no.lu hadis-i şerif

[6] Bkz. 197 no.lu hadis-i şerif.

[7] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.

[8] Bkz. 65 no.îu hadis-i şerif.

[9] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.

[10] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.

[11] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.

[12] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.

[13] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif

[14] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.

[15] Buhâri, hac/1715, cihâd/2817, megâzî/3949, libâs/5361; Müslim, hac/2417; Tirmizî, cıhâdl6I6; Nesâî, menasik/2818-2819; Ebû Davud, cihad/2310; İbn Mâce, cihâd/2795; Ibn Hanbel, bakî musnedi'l-müksirîn/11625, 12220, 12387, 12464, 12886, 12933,' 12955, 13030; Mâlik, hac/842; Dârimî, menâsik/1857, siyer/2348

[16] Bkz. 135 no.lu hadis-i şerif.

[17] Bkz. 180 no.lu hadis-i şerif.

[18] Bkz. 45 no.lu hadis-i şerif.

[19] Buharı, hac/1611-1612, 1614, megâzî/4058-4059; Müslim, hac/2292-2294, 2297; Tir-mizî, hac/837; Nesâî, menâkıb/2810; Ebû Dâvud, menâsik/1689-1690; İbn Mâce, menasik/3035; İbn Hanbel, musnedu'l~müksirîn/4428, 4656, 4662, 5250, 5357, 5366, 5733, 5841, 5954, 5987, 6095; Mâlik, hac/785; Dârimî, menâsik/1815, 1827

[20] Bkz. 318 no.lu hadis-i şerif.

[21] Buhârî, salât/463, ezân/814, hac/1724, megâzî/4060; Müslim, salât/780, 781; Tirmizî, salât/309; Nesâî, kıble/744, 746; Ebû Dâvud, salât/714-715; İbn Mâce, ikâmetu's-salât/937; İbn Hanbel, musned-i Şenî Hâşim/1793, 1991, 2256, 2667,, 2749, 2862, 3001, 3136, 3275; Mâlik, nidâ/332; Dârimî, salât/1379

[22] Bkz. 5 no.lu hadis-i şerif.

[23] Buhârî, ezân/721, megâzî/4076; Müslim, salât/704; Tirmizî, salât/283; Nesâî, iftitâh/975-976; Ebû Dâvud, salât/6£7; İbn Mâce, ikâmetuVsalât/823; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/25634, 25637; Mâlik, nidâ/158; Dârimî, salât/1261