Peygamber Efendimiz (Sav) Sancağı Nereye Diktirdi?
Peygamber Efendimizin (Sav) Fetih Günü Konakladığı
Yer
Allah Resülü'nün (Sav) Konak Yeri
Allah Resûiü'nün (Sav) Hastalığı Ve İrtihâli
301- Nadr b.
Ali bize anlatarak dedi ki: Babası ona Kura b. Hâlid'den, o Katâde'den, o Enes
b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti: Bu dağ bizi sever, biz de onu severiz.301 ŞERH
Allah Resulü (sav)
Uhud dağını severdi. Çünkü o dağ, henüz sayıca az olan Müslüman topluluğunun
tamamen kırılmasını engelleyerek onlara bağırlarına basarak müşriklerin
şerrinden kurtarmıştı. Hatırlanacağı üzere Uhud savaşının sonunda Müslümanlar
bu dağa sığınarak canlarını kurtarmışlardı. Allah Resulü (sav) bunu hiç
unutmamış ve Uhud'u daima hayırla anmıştır.[1]
Ders
Bu hadis-i şeriften
çıkarılacak en mühim ders, ister canlı, ister cansız olsun, insan hayatında
önemli yeri olan varlıkların asla unutulmaması ve daima hayır ile anılmasıdır.
Evet, cansız varlıklar da sevgi besleyebilirler. Bunun en güzel misâli Allah
Resûlü'nün (sav) üzerinde hutbe irad ettiği hurma kütüğüdür. Hatırlanacağı
üzere bu kütük, yeni minber getirildiğinde inleyerek ağlamıştır.
302-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Muttalib'in azatlısı
Amr'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Uhud dağı göründüğünde
Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: Bu dağ bizi sever, biz de onu severiz.
Allahim! İbrahim Mekke'yi harem kıldı, ben de Medine'nin iki yakası arasını
harem kılıyorum. [2]
Şerh
Bu hadis-i şerif, bir
önceki hadisle aynı konudadır. Sadece burada, Mekke gibi Medine'nin de harem
kılındığı geçmektedir. Medine haremiyle ilgili bilgiler için bkz. 291 no.lu
hadis-i şerif.
303-
Ebu'l-Yemân bize anlatarak dedi ki: Şuayb bize ez-Zührî'den, o Salim'den, o
İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Necd tarafında Allah
Resulü (sav) ile birlikte gaza ettim. Düşmanı karşımıza aldık ve onlar için saf
tuttuk.[3]
Şerh
Necd tarafinda Allah
Resulü (sav) ile birlikte gaza ettim" ifadesinde bahsi geçen gazanın
Zâtü'r-Rikâ olduğu bilinmektedir.
Hüküm
Düşman ile savaş
yapılacağı zaman onlara karşı saf tutmak Allah Resû-lü'nün (sav) savaşta
uyguladığı sünnetlerdendir.
Ders
Hicretin dördüncü
yılında Gatafan'dan Muhârib oğulları ile Sa'lebe oğullarına karşı yapılan
gaza. Adıyla ilgili olarak iki görüş zikredilmiş olup ilki, savaşın yaşandığı
yere nispetle bu ismin verilmiş olmasıdır. İkincisi ise yürümekten
ayakkabıları parçalanan mücahitlerin ayaklarına bez parçalan (rikâ)
sarmalarından dolayı bu adla anıldığıdır. İlkinin daha güçlü olduğu
söylenebilir.
Müşrikler İslam
ordusunun karşısına çıkmaya cesaret edemediklerinden savaş olmamıştır.
304-
Müsedded bize anlatarak dedi ki: Yezîd b. Zürey' bize Ma'mer'den, o
ez-Zührî'den, o Sâlim'den, o İbni Ömer'den (ra), o babası Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) iki
gruptan birine namaz kıldırırken öbür grup düşmanın karşısında duruyordu. Sonra
ilk gruptakiler ayrılıp arkadaş-lannın yerini aldılar. Bu defar öbürlerine bir
rekat kıldırdı. Sonra onlara selam verdi. Daha sonra onlar kalkarak
rekatlarını tamamladılar. Ardından diğerleri rekatlarını tamamladılar.[4]
Şerh
Allah Resulü (sav) iki
gruptan birine namaz kıldırdı" ifadesi, korku namazının kılınmasıyla
ilgilidir.
Hüküm
Korku namazıyla
(salât-ı havf) ilgili ayet-i kerime (Nisa, 101-103) bu gaza sırasında nazil
olmuştur. Korku namazıyla ilgili hükümler için bkz. 104 no.lu hadis-i şerif.
305- Kuteybe
b. Saîd bize anlatarak dedi ki: İsmail b. Cafer bize Rebîa b. Ebî
Abdirrahman'dan, o Muhammed b. Yahya b. Habbân'dan, o İbni Muhayrîz'den şunu
nakletti:
Mescide girdiğimde Ebû
Saîd el-Hudrî'yi (ra) gördüm. Yanına oturdum ve azlin hükmünü sordum. Bana şunu
anlattı:
Biz Allah Resulü (sav)
ile birlikte Mustalik oğulları gazvesine çıktık. Sonunda Arap kadınlarından pek
çok esir aldık. Bu sırada kadınlara iştah duyduk, bekârlık iyice ağır gelmişti.
(Ama gebe kalmamaları için) azil yapmak istedik. "Allah Resulü (sav)
aramızdayken O'na sormadan azil yapabilir miydik?" O'na bunun hükmünü
sorduk. Şöyle buyurdu: Bunu yapmamakla yükümlü değilsiniz. Ama biline ki
kıyamete kadar meydana gelecek her can mutlaka meydana gelir.[5]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce şerhedilmişti. (Bkz. 239 no.lu hadis-i şerit) Burada tekrar zikredilme
sebebi, Mustalik oğulları gazveyle ilgili olmasından dolayıdır.
306- Saîd b.
er-Rebî bize anlatarak dedi ki: Ali b. el-Mübârek bize Yahya'dan, o Abdullah
b. Ebî Katâde'den, o babası Ebû Katâde'den (ra) şunu nakletti:
Hudeybiye yılı Allah
Resulü (sav) ile birlikte yola çıktık. Sahabe ihrama girdiler, ben ihrama
girmedim.[6]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce avlanma bölümünde geçmiş ve şerhedilmişti. Burada tekrar zikredilme sebebi
Hudeybiye seferiyle ilgili olmasıdır.
Hukum
Ebû Katâde'nin
(ra) ihrama girmeyişi, Hac bölümünde açıklanmıştı.
307-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Humeyd et-Tavîl'den, o
Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
Hayber'e gece ulaştı. O bir kavme gece vardığı zaman sabah oluncaya kadar hücum
etmezdi. Sabah oluduğunda Yahudiler kürekleri ve kazmalanyla çıktılar. O'nu
gördüklerinde "(Eyvah!) Muhammedi Ordu!" diye çığlık attılar. Allah
Resulü (sav) buyurdu ki: Yıkılsın Hayber! Biz bir kavmin sahasına indiğimizde
ne kötü olur uyarılanların sabahı![7]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce farklı yerlerde şerhedilmişti. Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif. Burada
zikredilme sebebi, Hayber gazasryla ilgili olmasından dolayıdır.
308- Sadaka
b. el-Fadl bize anlatarak dedi ki: İbni Uyeyne bize Eyyûb'dan, o Muhammed b.
Sîrîn'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Hayber'e sabah
erkenden yürüdük. Hayber halkı kürekleriyle çıktılar. Allah Resûlü'nü (sav)
gördüklerinde "Vallahi Muhammed! Ordu!" diye bağrıştılar. Allah
Resulü (sav) şöyle nida etti:
Allahü Ekber! Yıkılsın
Hayber! Biz bir kavmin sahasına indiğimizde ne kötü olur uyarılanların sabahı!
Orada eşek eti elde
ettik. Fakat Allah Resûlü'nün (sav) tellalı "Allah ve Resulü sizlere eşek
etini yasaklıyor. O artık pistir" diye -yeni yasağıduyurdu.[8]
Şerh
Allahü Ekber! Yıküsın
Hayber!" ifadesi Allah Resûlü'nün (sav) Hayber Yahudilerine karşı açtığı
savaşın ilan cümleleri olmuştur. Hayber Yahudileri için ihanetlerinin bedelini
ödeme zamam gelmişti. Allah Resulü (sav) sabahın ilk ışıklaryla onların
meydanına indi. Hadis daha önce farklı baplarda geçmiş ve şerhi yapılmıştır.
Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.
309-
Abdullah b. Abdülvehhâb bize anlatarak dedi ki: Abdülvehhâb bize Eyyûb'dan, o
Muhammed'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resûlü'ne (sav)
bir adam geldi ve "Eşek eti yenir mi?" diye sordu. Allah Resulü (sav)
sükût etti. Aynı adam O'na ikinci kez geldi ve "Eşek eti yenir mi?"
diye sordu. Allah Resulü (sav) yine sustu. Adam üçüncü defa geldi ve "Eşek
eti yenir mi?" diye sordu. Bunun üzerine Allah Resulü (sav) "Eşekler
tüketilir mi?" buyurdu. Ardından tellala emretti ve tellal insanlara şöyle
ilan etti: "Allah ve Resulü sizlere evcil eşek eti yemeyi
yasaklıyor!" Bunun üzerine eşek etlerinin kaynatıldığı kazanlar ters
çevrildi.[9]
Şerh
Abdülvehhâb"
râvinin babası olmayıp îbni Abdülmecid es-Sekafî'dir.
Sizleri eşek etinden
nehyediyor" ifadesiyle evcil eşek eti yenmesinin yasaklandığını
görmekteyiz. Bu yasak da Hayber gazası sırasında konmuştur. Yasağın hikmeti,
muhtemelen o dönemin yük ve insan taşıma araçları konumunda bulunan eşeklerin
telef edilerek büyük bir iş kaybının oluşumuna engel olmaktır.
310-
Süleyman b. Harb bize anlatarak dedi ki: Hammâd b. Zeyd bize âbit'ten, o Enes
b. Mâlikften (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
sabah namazını alaca karanlıkta Hayber yakınında kıldırdı. Ardından şöyle nida
etti: Allahü Ekber! Yıkılsın Hayber! Muhakkak ki biz bir kavmin sahasına
indiğimizde ne kötü olur uyarılanların sabahı!
Yahudiler evlerinden
çıkıp yollara dökülmüşlerdi. Allah Resulü (sav) savaşçıları öldürdü. Kadın ve
çocukları esir aldı. Safiyye de esirler arasındaydı. O, önce
Dihyetü'I-Kelbî'nin payına düşmüştü. Sonra Allah Resûlü'nün (sav) oldu. Allah
Resulü (sav) de onun azatlığını mehir bedeli saydı.
Abdülaziz b. Suhayb
Sâbit'e dedi ki: Ey Ebu Muhammed! Enes'e (ra) Allah Resûlü'nün (sav) mehir
olarak ne verdiğini sen mi sormuştun? Sabit, tasdik ederek başını salladı. [10]
Allah Resulü (sav)
savaşçıları öldürdü" ifadesinde, Hayber Yahudilerinden sadece
savaşçıların öldürüldüğü anlaşılmaktadır.
Kalanları esir alınmış ve mücahitlere savaş ganimeti olarak
dağıtılmışlardır.
Hüküm
İslam hukukuna göre
savaşta sadece eli silah tutanlar öldürülür. Yaşlılara, kadınlara ve çocuklara
dokunulmaz.
Ders
İslam tarihinin
savaşlarla ilgili bölümleri okunurken, yaşanan dönemin sosyal ve siyasal
şartlarının göz önünde bulundurulması gerekir. Aksi takdirde bir takım haksız
ve yanlış yargılara varmak mümkün olacaktır. Bu savaşlarda yaşananlar
konuşulurken, Müslümanların ne yaptıkları kadar, diğerlerinin galip gelmesi
hâlinde onların neler yapabilecekleri de konuşulmalıdır. Savaş tarihine âdil
ve önyargısız yaklaşabilmenin tek yolu da budur.[11]
311- Âdem bize anlatarak dedi ki: Şube bize
Abdülaziz b. Suhayb'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
Safiyye'yi esir aldı, sonra azat edip onunla evlendi.
Sabit, Enes'e (ra)
sordu: Mehir olarak ne verdi? (Enes:) Ona kendini (hürriyetini) verdi, azat
etti.3!1
Şerh
Onu azat etti ve
onunla evlendi" ifadesi, Hayber savaşı sırasında esir alınan Safiye bn.
Huyey'in Allah Resulü (sav) tarafından azat edilerek nikahlanmasını beyan
etmektedir.
312-
Abdülgaffâr b. Dâvud bize anlatarak dedi ki: Yakup b. Abdurrahman bize
el-Muttalib'in azatlısı Amr'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Hayber'e vardık. Allah
kalenin fethini O'na (sav) müyesser kılınca, kendisine Safiyye bn. Huyey bn.
Ahtab'ın güzelliğinden sözedildi. Kocası öldürülmüştü. Bir gelin namzedi
olmuştu. Allah Resulü (sav) onu kendine seçti. Onunla birlikte yola çıktı.
Seddu's-Sahbâ denen yere vardığımızda Allah Resûlü'ne (sav) helal oldu ve
onunla gerdeğe girdi. Sonra küçük bir deri kapta hays yemeği yaptı. Allah
Resulü (sav) sonra bana şöyle buyurdu: Çevrendekilere (yemek) için seslen.
Bu Allah Resûlü'nün
(sav) Safiyye (r.anhâ) için verdiği düğün yemeği olmuştu. Sonra Medine'ye
doğru yola çıktık. (Râvi dedi ki: ) Bilâhare Allah Resûlü'nün (sav) arkasında,
kendi abasıyla Örtmüş olarak gördük. Allah Resulü (sav) devesinin yanında diz
çöküyor, Safiyye (r.anhâ) deveye binebilmek için dizine basıyordu.[12]
Şerh
Hayber savaşı
sırasında esir alınan Hz. Safiye, Medine'ye dönüş yolunda Allah Resulü (sav)
tararından nikahına alınmış ve gerdeğe girdikten sonra hays adı bir verilen bir
yemekle düğün ziyafeti vermişti. O günden sonra Allah Resulü (sav) onu hicaba
soktu ve artık Allah Resûlü'nün (sav) hanımı olduğu bütün sahabe tarafından
bilindi.
313- İsmail
bize anlatarak dedi ki: Kardeşim bana Süleyman'dan, o Yahya'dan, o Humeyd
et-Tavîl'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti;
Allah Resulü (sav)
Hayber yolunda Safiyye bn. Huyey ile üç gün kaldıktan sonra zifafa girdi.
Bundan sonra, hicap vurulan hanımlar arasına girdi.[13]
Şerh
Bundan sonra hicap
vurulan hanımlar arasına girdi" ifadesi, Hz. Safiyye'nin (r.anhâ) Allah
Resûlü'nün (sav) hanımı olduğunu ve hicaba girdiğini ihtiva etmektedir.
314- Saîd b.
Ebî Meryem bize anlatarak dedi ki: Muhammed b. Cafer b. Ebî Kesîr bize
Humeyd'den, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
Hayber ile Medine arasında üç gece konakladı. Safiyye (r.anhâ) île gerdeğe
girdi. Ben Müslümanları O'nun düğün yemeğine davet ettim. Yemekte ne ekmek
vardı, ne de et. Sadece Bilâl'e emretmiş ve deri kaplar getirilerek içlerine
hurma, çökelek ve tereyağı karışımı konmuştu, Müslümanlar kendi aralarında
sordular: Acaba Müminlerin Annelerinden biri mi oldu, yoksa O'nun
cariyelerinden mi?
Sonra (fikir
yürüterek) şöyle dediler: Eğer hicaba girerse Müminlerin Annelerinden biri
olmuştur. Hicaba girmezse cariyelerinden biri oldu demektir.
Allah Resulü (sav)
yola çiktığında, devesinin terkisini ona hazırladı ve hicabı da yaydı.[14]
Şerh
Müslümanları O'nun
düğün yemeğine davet ettim, ancak ne ekmek vardı, ne et" ifadesinde Allah
Resulü'nün (sav) Hz. Safiyye için verdiği düğün yemeğinin sadeliği beyan edilmektedir.
Olay Hayber savaşı sonrasında yaşandığı için bu bapta zikredilmiştir.
315- Yahya
b. Kaza'a bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize İbni Şihâb'dan, o Enes b.
Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
Fetih Günü Mekke'ye başında miğferle girdi. Miğferini çıkartiğı sırada bir adam
gelerek "İbni Hatal Kabe'nin örtülerine sarılmış durumda" dedi.
"Onu öldürün" buyurdu.
Mâlik dedi ki:
Kanaatimize göre Allah Resulü (sav) o gün ihramlı değildi. Allah en iyi
bilendir.[15]
Şerh
İbni Hatal Kabe'ni
örtüsüne sarılmış durumda, dedi" ifadesinde adı geçen İbni Hatal,
söy[e(jjğj şiirlerle Allah Resûlü'nü (sav) hicveden biriydi.
Onu öldürün,
buyurdu" ifadesi Allah Resûlü'nün (sav) açık emridir. Bu emir üzerine İbni
Hatal öldürülmüş, ancak kim tarafından öldürüldüğü konusunda ihtilaf
edilmiştir. One çıkan rivayetlerde Saîd b. Hureys ile Ebû Berze'nin birlikte
öldürdükleri söylenmektedir.
Hüküm
Bu hadis-i şeriften,
hakkında ölüm cezası kesinleşmiş birinin Kâbe'nin avlusunda bile olsa
öldürüleceğine dair istidlalde bulunulmuştur. Buna karşı çıkanlar ise, İbni
Hatal'in katlinin, Allah Resûlü'ne (sav) haremde savaşmanın helal kılındığı
sırada gerçekleştiğini söylemişlerdir. Bununla ilgili rivayet Ahmed b. Hanbei
tarafından Amr b. Şuayb'a dayandırılarak nakledilmiştir.
Ders
Harem-i şerifte
gerçekleşen bu olayın, Mekke'nin fethi sırasında ve tam bir savaş hâlinde
meydana geldiği unutulmamalıdır. Aksi hâlde orada bir karıncanın dahi
incitilmesi haramdır. İbni Hatal, Peygamber Efendimize (sav) şiirleriyle
hakaret eden, bir rivayete göre Müslüman hizmetkârını öldürmüş bir katildi.
Onunla ilgili ölüm cezası çok önceden verilmişti. Mekke'nin fethi sırasında
verilen emân kapsamına girmediği de bilinmekteydi. İbni Hatal, Kâbe'nin
örtülerine sarılmakla belki canını kurtarabileceğini sanmış, belki de
Müslümanlara orada kan döktürmek suretiyle zarar vermek istemiş olabilir.
316-
Ebu'l-Velîd bize anlatarak dedi ki: Şube bize Amr'dan, o İbni Ebî Leylâ'dan
şunu nakletti:
Allah Resûlü'nün (sav)
kuşluk vakti namaz kıldığını Ümmü Hâni (r.anhâ) dışında bize haber veren
olmadı. O, şunu anlatmıştır:
Allah Resulü (sav)
Mekke'nin Fethi günü evinde gusletti ve sekiz rekat namaz kıldı. O'nun bu
kadar hızlı namaz kılarken hiç görmemiştim. Fakat rükû ve secdeleri tam
yapıyordu.[16]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce geçmiş ve şerhedilmişti. Burada zikredilme sebebi, Mekke'nin fethi
esnasında yaşanan bir olaydan bahsetmesinden dolayıdır.
317-
Ebu'l-Yemân bize anlatarak dedi ki: Şuayb bize ez-Zührî'den, o Muhammed b.
Yusuf tan, o el-Evzâî'den, o İbni Şihâb'dan, o Süleyman b. Harb'den, o İbni
Abbâs'tan (ra) şunu nakletti:
Veda Haccı sırasında
Has'am'dan bir kadın gelerek Allah Resulü Men (sav) fetva istedi. Fadl (b.
Abbâs) Allah Resûlü'nün (sav) terkisinde bulunuyordu. Kadın: "Ey Allah
Resulü! Allah'ın kullarına farz kıldığı hac farizası babama çok yaşlı iken
ulaştı, binek üzerinde duramayacak hâlde. Acaba onun adına hac yapabilir
miyim?" dedi.
O da "Evet"
buyurdu.[17]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce Hac bölümünde geçmiş ve orada şerhedilmişti. Burada zikredilme sebebi,
olayın Veda Haccı sırasında geçmiş olmasındandır. Ayrıntıları için bkz. 180 no.lu
hadis-i şerif.
318-
Muhammed bize anlatarak dedi ki: Süreye
b. en-Nu'mân bize Fuleyh'ten, o
Nâfı'den, o İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Fetih Yılı Allah
Resulü (sav) Kasvâ adlı devesine binmiş ve terkisinde Üsâme olduğu hâlde yanında
Bilâl ve Osman b. Talha ile Beytullah'a yöneldi. Kabe'nin önünde devesini
çökertti. Osman'a "Bize anahtarları getir" buyurdu. O anahtarı
getirdi ve O'nun için kapıyı açtı. Allah Re-sûlü (sav) yanında Üsâme, Bilal ve
Osman olduğu hâlde içeri girdi. Kapıyı arkalarından kapattılar. Orada günün
uzun bir vakti kaldı. Sonra çıktı. İnsanlar Kabe'ye girmek için acele ettiler.
Ben hepsini geçtim. Bilal'ı kapının arkasında ayakta gördüm.
Ona "Allah Resulü
(sav) nerede namaz kıldı?" diye sordum. O da şöyle dedi: Şu iki ön sütunun
arasında kıldı.
Kabe o sıralar altı
sütun üzerine kuruluydu ve bunlar iki sıra hâlinde dizilmişti. Allah Resulü ön
sıradaki iki sütunun arasında namaz kılmış, Kabe kapısını arkasına alarak
yüzünü siz içeri girdiğinizde O'nunla duvar arasında kalan yöne çevirmişti.
(Abdullah dedi ki:)
Bilâl'e kaç rekat kıldığını sormayı unuttum. Allah Resûlü'nün namaz kıldığı
yerde kırmızı bir mermer vardı.[18]
Şerh
Muhammed" b.
Râfı'dir.
Bu hadis-i şerifin
Veda Haccı babında geçmesi biraz tartışmalıdır. Çünkü hadise konu olan olay,
Mekke'nin Fethi sırasında yaşanmıştır. Mekke'nin Fethi sekizinei yılda, Veda
Haccı ise onuncu yılda gerçekleşmiştir.
319- İbrahim
b. el-Münzir bize anlatarak dedi ki: Ebû Damre bize Musa b. Ukbe'den, o Nâfı'den,
o İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti: Allah Resulü (sav) Veda Haccmda kafasını
tıraş etti.[19]
Şerh
Allah Resulü (sav)
Veda Haccında kafasını tıraş etti" ifadesi, daha önce Hac bölümünde
şerhedilmişti.(Bkz. 193 no.lu hadis-i şerif) Fakat olay, Veda Haccı esnasında
geçtiği için hadis burada da zikredilmiştir.
320-
Ubeydullah b. Saîd bize anlatarak dedi ki: Muhammed b. Bekr bize İbni
Cüreyc'den, o Musa b. Ukbe'den, o Nâfı'den, o İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Veda Haccmda Allah
Resulü (sav) ve sahabeden bazıları (saçlarını) tıraş ettiler, bazıları ise
(saçlarını) kısalttılar.[20]
Şerh
Bu hadis-i şerif üstte
ve ilgili 193 no.lu hadis altında şerhedilmiştir. Geniş bilgi için oraya
bakılabilir. Hadisin bu bölümde yer alma sebebi, Veda Haccıyla ilgili
olmasındandır.
321- Yahya
b. Kaza'a bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize İbni Şihâb'dan, o el-Leys'ten, o
Yûnus'tan, o İbni Şihâb'dan, o Ubeydullah b. Abdillah'tan, o Abdullah b.
Abbâs'tan (ra) şunu nakletti:
Veda Haccı sırasında
Allah Resulü (sav) Mina'da halka namaz kıldırırken, o (İbni Abbâs) bir eşeğin
sırtında oraya yönelmiş ve eşek safın bir kısmının Önünden geçtikten sonra
(İbni Abbâs) inerek insanlarla birlikte saf tutmuştu.[21]
Şerh
Bu hadis-i şerif daha
önce 1 no.lu hadis altında ve bilâhare Namaz bölümünde şerhedilmiştirl Burada
yeralma sebebi ise, olayın Veda haccı sırasında geçmiş olmasıdır.
322- Yahya
b. Bükeyr bize el-Leys'ten, o Abdülaziz b. Ebî Seleme'den, o Sa'd b. İbrahim'den,
o Nâfı' b. Cübeyr'den, o Urve b. el-Muğîre'den, o da babası el-Muğîre b.
Şûbe'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
tuvalet ihtiyacı için gitti. O'na su dökmek için kalktım. (Tebük Gazvesini
söylediğinden başka bir şey bilmiyorum.) Yüzünü yıkadıktan sonra kollarını
yıkamak istedi. Ancak cüppenin yenleri dar olduğu için kollarını altından
çıkartarak yıkadı. Sonra mestleri üzerine mesnetti.[22]
Şerh
Muğîre hadisi, daha
önce birkaç bölümde geçmiş (Bkz. 5 no.lu hadis-i şerif) ve şerhedilmiş olup bu
bölümde yer verilme sebebi, Allah Resûiü'nün (sav) konaklama âdâbıyla ilgili
olmasından dolayıdır. Allah Resulü (sav) bir yerde konakladığı zaman, büyük
veya küçük abdest bozmak için konak yerinden uzaklaşarak tenha bir yer seçer,
temizlenmek ve abdest almak için arkasından su getirtirdi.
323- Yahya
b. Bükeyr bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize Ukayl'dan, o İbni Şihâb'dan, o
Ubeydullah b. Abdillah'tan, o Abdullah b. Abbâs'tan (ra) şunu nakletti:
Ümmü'1-Fadl bn.
el-Hâris (r.anhâ) dedi ki: Allah Resûlü'nü (sav) aksam namazında Mürselât
sûresini okurken dinledim. Ondan sonra Allah ruhunu alıncaya kadar bize namaz
kıldırmadı.[23]
Şerh
Ümmü'1-Fadl",
İbni Abbas'ııı (ra) annesidir.
Hadis-i şerif daha
önce 85 no ile geçmiş ve orada şerhedilmiştir. İmam Buhââ Allah Resûiü'nün
(sav) vefatıyla ilgisinden dolayı hadise bu bölümde de yer vermiştir.
Hüküm
Allah Resûiü'nün (sav)
vefatı: Allah Resulü (sav) Mâide sûresinin üçüncü ayeti nazil olduktan sonra
sekseniki gün daha yaşadı. Bu ayet-i kerimenin meali şöyleydi:
"Bugün kâfirler,
sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan
korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi
tamamladım ve sizin için din olarak
İslâm'ı
beğendim."
O bu âyeti okuduğu
zaman sahabe çok sevinmiş ama Hz. Ebu Bekir (ra) ağlamıştı. Ağlamasının sebebi
sorulduğunda ise "Bu ayet, Allah Resûiü'nün (sav) vefatının yaklaştığını
gösteriyor" demişti.
"Öyle bir günden
korkun ki, o gün hepiniz Allah'a döndürüleceksiniz" (Bakara, 281) âyeti
de bundan hemen sonra Kurban Bayramının birinci günü inmiş ve seksenbir gün
sonra Allah Resulü (sav) ebediyete irtihâl etmişti.
Hz.Fatıma (r.anhâ)
hastalığı sırasında her gün babasının ziyaretine gelirdi. Bir seferinde:
Babacığım kim bilir ne
acılar çekiyor, deyince;
Babacığının sevgili
kuzusu, bu günden sonra babacığın hiç acı çekmeyecek, cevabını verdi.
Nitekim 8 Haziran'a
rastlayan Rebîivvel ayının Pazartesi sabahı, hastalığı biraz hafifledi. Sabah
namazını Hz. Ebu Bekir'in (ra) arkasında kılarak odasına döndü. Kuşluk vakti,
mübarek başı, Hz. Âişe'nin kucağında olduğu hâlde; "Ya Rab! Ölüm şiddetine
karşı bana kolaylık ver, canımı tatlılıkla al" diye dua etti. Bir ara
parmağıyla yukarı doğru işaret ederek:
Refîk-i âlâya - Yüce
Dosta, diyerek gözlerini semaya çevirdi ve ruhunu teslim etti.
[1] Bkz. 271 no.Iu hadis-i şerif.
[2] Bkz. 271 no.lu hadis-i şerif.
[3] Buhârî, cum'a/890-891, megâzî/3819-3820,
tefsînı'l-Kur'ân/4171; Müslim, salâtu'l-musâfirîn/1385-1386; Tirmizî, cum'a/517;
Nesâî, salâtu'l-havf/1521-1524; EbûDâvud, salât/1053; İbn Mâce,
ikâmetu's-salât/1428; İbn Hanbel, musnedu'l-müksirîn/5884, 6066, 6089, 6143;
Mâlik, nida/396; Dârimî, salât/1481.
[4] Bkz. 303 no.lu hadis-i şerif.
[5] Bkz. 239 no.lu hadis-i şerif
[6] Bkz. 197 no.lu hadis-i şerif.
[7] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.
[8] Bkz. 65 no.îu hadis-i şerif.
[9] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.
[10] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.
[11] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.
[12] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.
[13] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif
[14] Bkz. 65 no.lu hadis-i şerif.
[15] Buhâri, hac/1715, cihâd/2817, megâzî/3949, libâs/5361;
Müslim, hac/2417; Tirmizî, cıhâdl6I6; Nesâî, menasik/2818-2819; Ebû Davud,
cihad/2310; İbn Mâce, cihâd/2795; Ibn Hanbel, bakî musnedi'l-müksirîn/11625,
12220, 12387, 12464, 12886, 12933,' 12955, 13030; Mâlik, hac/842; Dârimî,
menâsik/1857, siyer/2348
[16] Bkz. 135 no.lu hadis-i şerif.
[17] Bkz. 180 no.lu hadis-i şerif.
[18] Bkz. 45 no.lu hadis-i şerif.
[19] Buharı, hac/1611-1612, 1614, megâzî/4058-4059; Müslim,
hac/2292-2294, 2297; Tir-mizî, hac/837; Nesâî, menâkıb/2810; Ebû Dâvud,
menâsik/1689-1690; İbn Mâce, menasik/3035; İbn Hanbel, musnedu'l~müksirîn/4428,
4656, 4662, 5250, 5357, 5366, 5733, 5841, 5954, 5987, 6095; Mâlik, hac/785;
Dârimî, menâsik/1815, 1827
[20] Bkz. 318 no.lu hadis-i şerif.
[21] Buhârî, salât/463, ezân/814, hac/1724, megâzî/4060;
Müslim, salât/780, 781; Tirmizî, salât/309; Nesâî, kıble/744, 746; Ebû Dâvud,
salât/714-715; İbn Mâce, ikâmetu's-salât/937; İbn Hanbel, musned-i Şenî
Hâşim/1793, 1991, 2256, 2667,, 2749, 2862, 3001, 3136, 3275; Mâlik, nidâ/332;
Dârimî, salât/1379
[22] Bkz. 5 no.lu hadis-i şerif.
[23] Buhârî, ezân/721, megâzî/4076; Müslim, salât/704;
Tirmizî, salât/283; Nesâî, iftitâh/975-976; Ebû Dâvud, salât/6£7; İbn Mâce,
ikâmetuVsalât/823; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/25634, 25637; Mâlik,
nidâ/158; Dârimî, salât/1261