53 SELÂM KİTABI. 1

1. Selamlaşma Şekli. 1

2. Yahudi Ve Hristiyanlara Selam Vermek. 1

3. Selam Hakkında Çeşitli Rivayetler. 2

 

 

 

 

53 SELÂM KİTABI

 

1. Selamlaşma Şekli

 

1. Zeyd b. Eslem'den: Resûîullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Bi-nekli olan yaya yürüyene selam verir. Bir topluluktan biri­si selam verince diğerlerine de kâfi gelir.»[1]

 

2. Amr b. Atâ'nın oğlu Muhammed şunları ani attı: Abdullah b. Abbas (r.a.)'m yanında oturuyordum. Onun huzuruna Yemen hal­kından bir adam girdi ve: «Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berakâtuh» diye selam verdi. Sonra bir şeyler daha ilâve etti. O za­manlar gözleri âmâ olan îbn Abbas:

«— Bu kim?» diye sordu. Oradakiler de:

«— Bu sana gelen bir Yemenlidir.» diye onu kendisine tanıttı­lar. Bunun üzerine Ibn Abbas dedi ki:

«— Selam bereketle tamamlanır.»[2]Yahya diyor ki: îmam Malik'e:

«— Kadına selam verilir mi?» diye sorulduğunda şu cevabı verdi:

Yaşlı kadınlara verilmesinde bir mahzur görmüyorum, ama genç kadınlara verilmesini hoş karşılamıyorum.[3]

 

2. Yahudi Ve Hristiyanlara Selam Vermek

 

3. Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyur­du: «Yahudilerden biri size selam verdiğinde: «Essâmü aleyküm = Ölüm sizin üzerinize olsun.» der. Siz de: «Aley-ke= senin üzerine olsun» diye karşılık veriniz.»[4]

Yahya diyor ki: îmam Malik'e:

«— Yahudi veya hristdyana selam veren kimse bundan dönüp selamını bozacak mı?» diye sorulduğunda:

«- — Hayır» diye cevap verdi.[5]

 

3. Selam Hakkında Çeşitli Rivayetler

 

4. Ebû Vâkid el-Leysî (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) mescidde ashabıyla otururken üç kişi geldi. îkisi Resûlulîah'a doğru yönel­di, biriside gitti. Bu iki kişi, Resûluîlah (s.a.v.)'ın meclisinde durup selam verdiler. Onlardan biri halkada bir boş yer gördü ve oraya oturdu. Diğeri de oradakilerin arkasına oturdu. Üçüncüye gelince dönüp gitti. Resûlullah (s.a.v.) (sözünü) bitirince şöyle buyurdu: «Şu üç kişinin durumunu size haber vereyim. Onlardan bi­ri Allah'a sığındı (meclise girdi), Allah da onu himayesine aldı. Diğeri çekindi (zahmet vermek istemedi), Allah da ona azab etmekten çekindi (af etti), öbürü ise (Resûlul-lah'ın (s.a.v.) meclisinden) yüz çevirdi. Allah da ondan (ga­zap ederek) yüz çevirdi.»6

 

5. Enes. b. Malik (r.a.)'den: Ömer b. Hattab (r.a.)'ı dinledim. (6) Buharı, îlim, 3/8; Müslim, Selâm, 39/10, no:26.

Bir adam ona selâm verdi. O da selâmını aldı. Sonra adama: «— Nasılsın?» diye sorunca adam:

«— Allah'a hamdolsun» diye karşılık verdi. Ömer (r.a.): «— Senden istediğim işte budur.» dedi.[6]

 

6. Abdullah b. Ebû Talha'dan: Übey b. Kâ'b'ın oğlu Tufeyl bana Abdullah b. Ömer (r.a.)'e geldiğini ve beraberce çarşıya git­tiklerini haber vererek şöyle dedi: Çarşıya gittiğimizde Abdullah b. Ömer (r.a.), uğradığı satıcılara, ticaret erbabına, fakirlere ve herkese mutlaka selâm verirdi.

Bir gün yine Abdullah b. Ömer (r.a.)'e gittim. Kendisiyle bera­ber çarşıya çıkmamı istedi. Ben de ona:

«— Çarşıda ne yapacaksın? Sen satıcıların yanında durmaz­sın. Bir mal sormazsın, bir şey almazsın ve çarşıdaki meclislerde de oturmazsın. Ben diyorum ki, burada bizimle otur, konuşalım.» dediğimde bana:

«— Ey şişman! (Tufeyl büyük karınlı bir kişi idi) Biz selâm için gideceğiz, karşılaştığımız kimselere selam veririz.» dedi.[7]

 

7. Yahya b. Said'den: Bir adam Abdullah b. Ömer (r.a.)'e selâm verdi ve:

«— Esselâmü aleyke ve rahmetullahi ve berakâtuhu vel gâdi-yatü ver-raihât = Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi ve sabah ak­şam gidip gelenler (insanoğlunun amellerini yazmak için gelen melekler) senin üzerine olsun.» dedi.

Abdullah b. Ömer (r.a.) de:

«— Bin kere de senin üzerine olsun.» dedi ve sanki bunu hoş karşılamadı.[8]

 

8. imam Malik'e şöyle rivayet edildi: İçinde kimse olmayan bîr eve girildiğinde:

«— Esselâmü aleynâ ve alâ ibadillahis-sâlihîn = Allah'ın sela­mı bizim ve Allah'ın iyi kullarının üzerine olsun.» denilir.[9]

 



[1] Ravilerin ittifakıyla mürseldir.

Selam vermek sünnet, almak ise farzdır. Selam vermenin sünnet oluşu Kesûlullah (s.a.v.)'in çeşitli hadisi şerifleriyle sabittir. Almanın farz oluşu da «Size biri selam verdiğinde siz onun selamını daha güzel bir şekilde alın veya onu aynen karşılayın» (Nisa: 4786) âyeti kerimesiyle sabittir. Ebû Hüreyre'den rivayet edilen bir hadisi şerifle de Resûîullah (s.a.v,) şöyle buyurmuştur: «Selamı küçük büyüğe, binekli olan yüre-yene, yürüyen oturana ve az olan kalabalık olana verir.» (Bâcî, el-Münteka, c.7, s.279).

[2] Yani «ve berakâtüh» sözü ile tamamlanır. Bundan başka bir şeyler ilâve et­meye lüzum yoktur.

[3] Şeybanî, 914.

[4] Buharı, îsti'zân, 79/22; Müslim, Selâm, 39/4, no:8.

[5] Şeybanî, 911.

Çünkü bunu bozmakta herhangi bir fayda ve mana yoktur. Çünkü ona selâm vermek iyi bir şey ise dönmek gerekmez. Kötü birşey ise, keffareti Ya-hudinin elinde değildir. Zira selâm yahudinin hukukundan değil, Cenab-ı HakVın hukukundan sayılır. (Bâcî, el-Münteka, c.7, s. 282).

[6] Yani iyilik ve nimetleri ihsan eden Allah olduğu için, ona daima hamd etmek gerektiğini anlatmak istedi.

[7] Ya maksadını anlamadığı için onu azarlamak suretiyle böyle demiştir, ya da lakabı böyle olup onunla tanındığı için aynı lakapla hitap etmiştir.

[8] Yani senin selâmın gibi bin selâm da sana olsun dedi ve bu çeşit selâmı, «ve berekâtuh» kelimesinde bitirmeyip, daha başka ilaveler yaptığı için mekruh saydı ve hoş karşılamadı.

[9] îçinde selâm verilecek kimse olmayan bir eve girildiğinde kendine ve Al­lah'ın iyi kullarına selâm verilir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur: «Evle­re girdiğiniz vakit Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir sağ­lık (dilemiş) olmak üzere kendi kendinize selam verin.» (Nur, 24/61).