K-
HAYIZ, İSTİHÂZE VE NİFAS 1-HAYIZ VE İSTİHÂZE
* Hayız Günlerinde Cinsel İlişki Haramdır
* Hayızlı Hâlde Yapılan Cinsel İlişkinin Keffâreti
* Hayızlı Döneminde İzar Üzerinden Faydalanmak
* Kişi Hayızlı Eşiyle Yemek Yer Ve Hayızlının Artığı Temizdir
* Erkeğin Hayızlı Karısına Yaslanarak Kur'ân Okuması Ve Hayızlı Kadının
Mescide Girmesi
* Hayızlı Kadının Kan Mahalli Dışında Bedeni Ve Elbisesi Temizdir
* Hayızlı ya da Nifaslı Kadının Gusül Alma Şekli
* Âdet Dışı Kan (İstihâze) Gören Kadının Hayız Ve Sonraki Hâli
* Adet Günlerini Bilen/Ayıran İstihâzli Kadının Durumu
* Âdet Günlerini Bilemeyen/Ayıramayan İstihâzeli Kadının Durumu
* Gücü Yeten İstihâzeli Kadın Bir Gusülle İki Namazı Cem' Ederek Kılar
İslâm, bazı
ibadetlerde temizlik şartı koşar. Maddî temizlik yanında manevî temizlik de bu
noktada çok Önemlidir. Abdest ve gusül gerektiren haller manevî kirliliktir.
Söz konusu hallerin bir kısmı tabiî sebeplerden kaynaklanır, bunlar da hayız ve
nifas[1] gibi
kadınların özel halleridir. Bu durumda bir Müslüman kadın bazı ibadetleri terk
eder ve kocası kendisiyle cinsel ilişkide bulunamaz. Bazı şeylerin bu dönemde
terk edilmesi emredilerek birtakım keyfiliklerin önüne geçilmiştir. İslâm'ın
sağladığı bu kolaylık, kadınların özel hallerinde biyolojik ve psikolojik
sıkıntı içinde olmalarından kaynaklanmış olabilir. Ancak önemli olan Allah ve
Rasûlü'nün emirlerine teslim olmaktır.[2]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Sana hayzı sorarlar.
De kî, o eziyet verici bir haldir, hayız döneminde kadınlarınızdan (cinsel
olarak) uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın!
Temizlendiklerinde Allah'ın size emrettiği şekilde (meşru yoldan) onlarla
beraber olun! Şüphesiz Allah tövbe edenleri sever, temizlenenleri sever'
(Bakara 2/222).[3]
1/805- Enes
b. Mâlik’ten (Radıyallahü anh):[4]
Yahudiler, bir kadın
hayız gördüğünde evlerinde onunla oturup yemek yemezler ve cima etmezlerdi. Hz.
Peygamber'in (Saiiaiiaha aleyhi ve sdiem) ashabı durumu sorunca Allah şu âyeti
indirdi:
'Sana hayzı sorarlar.
De ki, o eziyet verici bir haldir, hayız döneminde kadınlarınızdan uzak durun
ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın!’
Âyetin inzali
bitince/okuyunca Rasûlullah (Saliaiiaha aleyhi ve sdiem) şöyle buyurdu:
"Cinse! birleşme
dışında onlarla her şeyi yapabilirsiniz."[5]
2/806- Hz.Âişe
annemizden (Radıyallahü anha):[6]
Mekke'ye girmeden önce
Şerif[7]
denilen yerde kendisi hayız görünce Rasûlullah (Saiiaiı'aha aleyhi veseiiem)
ona şöyle dedi:
"'Beytullahı
tavaf etmen dışında, bir hacının yapabileceği her şeyi yapabilirsin."[8]
3/807- Hz.
Âişe annemizden (RadıyaUaha anhâ):[9]
Yedi seneden beri,[10]
Abdurrahman b. Avf ile evli olan Ümmü Habibe bt. Cahş'ın[11]
istihâze hâli uzadı (kam hiç durmadı)[12] ve
durumu Rasûlullah'a bildirdi.[13]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seHem) şöyle buyurdu:
"(Devam eden) bu
kan hayız değildir, ancak bir damar (akıntısı/sızıntısı) dır. Hayız (günü)
başladığında namazı bırak, süre tamamlanınca gusül al ve namazını kıl!"
Hz.Âişe ekledi:
"O, önceden her
namaz (vakti) için gusül alır, sonra namaz kılardı. Kız kardeşi Zeyneb bt.
Cahş'a ait tekneye/leğene yıkanmak için oturduğunda kanın kırmızı rengi
(leğendeki) suyun yüzüne çıkar (ve rengini değiştirirdi)."[14]
4/808-
Muâze'den;[15]
Hz. Âişe'ye
(RadıyaUahu anhâ): "Hayızlı kadının orucu kaza ettiği hâlde namazı kaza
etmemesinin sebebi nedir?" diye sorunca bana dedi ki:
“Sen Hancı mısın[16] yoksa?[17]
"Ben Haricî
değilim, ancak soru soruyorum."
"Rasûlullah
(Sallallahü aleyhi ve sellem) dönemindeyken bu hal geldiğinde biriyle
emrolunur, diğeriyle emrolunmazdık. Rasûlullah orucun kazasını emreder, (ama)
namazın kazasını emretmezdi"
NOT: Hz.
Âişe onun Haricî olmadığını bildiği hâlde "Sen Haricî misin?"
şeklindeki sorusunda, her şeye itiraz eden Haricîlere benzememek gerektiğine
ince bir işaret bulunmaktadır. Hz. Âişe, Muâze'nin sorusunda samimi olduğunu
anlayınca "Rasûlullah bize böyle emrederdi" diyerek konunun iman ve
teslimiyet boyutuna dikkat çekmiştir.[18]
5/809- Ebû Hüreyre'den
(Radıyaiiaha anh):[19]
Rasulullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) Şöyle buyurdu:
"Kim hayızlı
karısıyla cinsel ilişkide bulunursa ya da karısına arkadan (dübüründen)
yaklaşırsa veya kâhine (soru sormaya) gider de tasdik ederse Allah'ın
Muhammed'e indirdiği (dinden/kurallardan) uzaklaşmış olur."
§Diğer rivayette:
"Kâhinin dediğini tasdik ederse Allah'ın Muhammed’e indirdiğini inkâr
etmiş olur" şeklinde geçmektedir.[20]
6/810- İbn
Abbas (Radıyaltaltü anhüma):[21]
Hz. Peygamber'in
(Saiiaitaim aleyhi ve seikmy. "Karısıyla hayızlı hâlde cinsel ilişkide
bulunan bir dinar ya da yanm dinar tasadduk edeceği" (sözünü) nakletti.
§İbn Abbas'tan (başka
lafızla), Hz. Peygamber'in hayızlı iken karısıyla cinsel İlişkide bulunan kişi
hakkında, "O kişi bir dinar tasadduk eder, eğer bulamazsa yarım dinar
yeter" (sözü) nakledildi.
NOT: Hayızlı
hâldeyken kişinin karısıyla cima etmesi haramdır ve bu. şekildeki cimânın büyük
günah olmasında ulemânın ittifakı vardır. Bunun keffâreti ittifakla, söz konusu
cima âdetin ilk günlerinde olursa 1 dinar (4,25 gr. altın), son günlerinde
olursa yarım dinar tasadduk etmek müstehabdır.[22]
7/811- Meymûne
annemizden (Radtyaiiahu anhû):[23]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seüem) hayızlı hâldeki eşlerine izar[24]
üzerinden dokunurdu/favdalanırdı.[25]
8/812- Hz.
Âişe annemizden (RadıyaiiahUanhâ):[26]
Rasûlullah (SaüaUaim
aleyhi ve setiem) hayızlı hâldeki eşlerine izar üzerinden
dokunurdu/faydalanırdı.[27]
9/813- Hz.
Âişe annemizden (RadıyaiiaM anhâ):[28]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) birimize hayızlı hâldeyken izar kuşanmasını/bağlamasını
emreder, sonra (izar üzeriden) ondan faydalanırdı.[29]
10/814- Hz.
Âişe annemizden (Radıyailahu anha):[30]
Ben hayızlıyken Hz.
Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) bana temas eder, ben hayızlıyken
benimle birlikte yorganımın altına girer (yanımda yatardı). Fakat o, doğal
ihtiyacı[31] konusunda, kendisine en
çok sahip olanınızdı.[32]
11/815- Hz.
Âişe annemizden (Radıyailahu anha):[33]
Ben hayızlıyken
Rasûlullah (Saitaiiaha aleyhi ve seiiem) bana izan kuşanmamı/bağlamamı
emreder, sonra bana temas ederdi. Ben hayızlı olarak, o itikâftayken onun
başını yıkardım.[34]
12/816- Hz.
Âişe annemizden (RadıyaUahu anha):[35]
Ben hayızlıyken
üzerimde elbise olduğu hâlde Rasûlullah'la aleyhi ve sel tem) aynı yatakta
uyurdum.[36]
13/817- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaiiaha anha):[37]
Ben hayızlıyken Rasûlullah
(Saiiaitaim aleyhi ve sellem) bana sarılır ve başımdan faydalanırdı (öperdi).[38]
14/818- Hz.
Âişe annemizden (Radtyallahu anhâ):[39]
Rasûlullah (Saikına/m
aleyhi ve seiiem) mescitte itikattayken bana başını uzatırdı ve ben de hayizlı
olduğum hâlde onun saçını tarardım.[40]
15/819- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaiiahu anhâ):[41]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem), hayızlı karısından faydalanmak isteyen adam hakkında şunu
söyledi:
"Sadece izar
üzerinden (faydalanma hakkı vardır)."[42]
16/820- RasûluIlah'ın
eşi Meymûne annemizden (Radıyaiiaha anhâ):[43]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiaha aleyhi ve sdiem) eşlerinden birine hayizhyken, eşinin üzerinde
(avret mahallini örten) baldırlarının yarısına kadar ya da dizlerine kadar
ayırıcı/engelleyici bir kumaş olduğu hâlde ona dokunurdu.[44]
17/821- İbn
Kurayza es-Sadefî'den:[45]
Hz. Âişe'ye
(Hadıyaitahü anhây, "Sen hayızlıyken Rasûlullah seninle beraber yatar
mıydı?" diye sorunca şöyle dedi:
"Evet, üzerime
izarımı bağladığımda (benimle yatardı). O dönemde ancak tek yatağımız vardı.
İzzet ve celâl sahibi Allah bana bir yatak daha nasip edince Rasûlullah'tan
ayrı yatmaya başladım."[46]
18/822-
Cümey' b. Umeyret-Teymî'den:[47]
Halam ve teyzemle
beraber Hz.Âişe'ye (Radıyaiiahü aniıâ) gittik ve ona; "Sizden biri hayız
gördüğünde, Rasûlullah (Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) için ne yapardı?"
diye sordum. Dedi ki:
"Bizden biri
böyle olduğunda üzerine geniş bir izar bağlar, sonra Rasûlullah'a elleri ve
boynu ile sarılırdı/ kucaklardı."[48]
19/823- Ümmü
Seleme annemizden (Radıyaitaha anhâ):[49]
Rasûlullah'la
(Saiiaiiahü aleyhi ve seiicm) aynı örtü altında yatarken ben hayız gördüm ve
(yataktan) ayrıldım. Rasûlullah:
"Hayız mı[50]
gördün?" diye sorunca şöyle dedim:
"Ey Allah'ın
Rasûlü! Kadınların gördüğü[51] şeyi
gördüm."
Bunun üzerine
Rasûlullah buyurdu ki:
"Bu, Âdem'in
kızlarına takdir edilen bir şeydir."
Ümmü Seleme devamla
şöyle dedi:
Sonra onun yanından
ayrıldım, durumumu ayarladım, bir kumaşla kan mahallini kapattım/bağladım ve
gelip Rasûlullah'la aynı örtü/yorgan altına girip (yattım)."[52]
20/824- Hz.Âişe
annemizden (Radıyaitaha anha):[53]
Rasûlullah'la
(Saiiaiiahu aleyhi ve seitem) aynı yatakta yatarken ben hayız gördüm ve ondan
geri çekildim. "Hayız mı gördün?" diye sorunca 'Evet' dedim.
Rasûlullah: "Üzerine izar al/bağla ve geri gel!" dedi.[54]
21/825-
Büdeyye'den:[55]
(Rasûlullah'ın hanımı)
Meymûne bt. Haris (Radıyaiiahu anhâj, beni Abdullah b. Abbas'ın karısına
(Radıyaiiahu animm) göndermişti, aralarında akrabalık vardı. Baktım ki onun
yatağı kocasının yatağından ayrıydı. Bunun ayrılık için yapıldığını zannettim
ve durumu sordum. Şöyle dedi:
'Hayır, ama ben
hayızlıyım ve hayız günlerimde yatağıma kocam yaklaşmaz (yatmaz).'
Sonra Ümmü Seleme'nİn
(Radıyaiiai™ anim) yanına döndüm, durumu anlatınca beni İbn Abbas'a gönderdi ve
şunu söyledi:
'Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) sünnetini terk mi (eder)? Rasûlullah eşlerinden
hayızlı birisiyle (aynı yatakta) yatarken aralarında ancak dizlerini aşan/geçen
bir örtü bulunurdu (ayrı yatmazlardı).'[56]
Bu rivayetlerden, bir
kişinin hayızlı hâldeki karısından izar üzerinden faydalanmasının meşru olduğunu
anlıyoruz. Ancak müctehidier bu durumda kişinin faydalanma Ölçüsünde ihtilâf
ettiler; İmam Ebû Hanîfe, Mâlik ve Şafiî'ye göre izar üzerinden faydalanması
caizdir, ama göbekle diz kapağı arasından faydalanamaz/dokunamaz. Ancak İ.
Ahmed'e göre cima dışında kişinin karısının diz kapağı ile göbeği arasından da
faydalanması mubahtır. Müctehidlerin ihtilâfının sebebi, Rasûlullah'm;
"Cima dışında onlarla her şeyi yapabilirsiniz"[57] sözü
ile izar üzerinden faydalanma şeklindeki ameli arasında farktır. Cumhur, mutlak
hadisin kayıtlanması şeklinde olan Rasûlullah'm uygulamasını esas olarak aldı.
İ. Ahmed ise, mutlak söz ile amel etti ve kayıtlanan uygulamanın mendûb
(fazilet) olduğunu belirtti.
'İzar üzerinden
faydalanma' görüşü ihtiyaten alınmalıdır.[58]
22/826- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaitaha anha):[59]
Rasûlullah'a (SaUaihhü
aleyhi ve seiiem) bir kap getirildiğinde hayızh olduğum hâlde (önce) ben
içerdim, sonra Rasûlullah onu alır, aynı yerden içerdi,[60] etli
kemikten yediğimde ağzımı koyduğum yere Rasûlullah da ağzını kordu (aynı yerden
yerdi).[61]
23/827- Abdullah
b. Sa'd'dan (Radıyaitaha anh):[62]
Rasûlullah'a
(Saitaüahu aleyhi ve seiicm), hayızlı bir kişiyle beraber yemek yemenin
(hükmünü) sordum, şöyle buyurdu. "Onunla yemek yiyebilirsin!"[63]
24/828- Menbûz,
annesinin (şu sözünü) nakletti:[64]
Meymûne annemizin
(Radıyaiiahu anim) huzurundayken, yanına İbn Abbas geldi. Ona dedi ki:
"Ey yavrum!
Başının dağınıklığı da ne böyle?" İbn Abbas:
"Beni
güzelleştiren (eşim)[65] Ümmü
Ammar hayızlı" diye cevap verince, o şöyle dedi:
"Ey yavrum! Hayzın
el ile ne alâkası var?[66]
Bizden birisi hayızlıyken Rasûlullah (Satiaiiaha aleyhi ve seiiem) onun yanına
gelir, başını onun kucağına kor ve o, eşi hayızlı olduğu hâlde (ona bitişik
olarak) Kur'ân okurdu. Bizden birisi hayızlıyken, Rasûlullah'ın seccadesini
getirir ve mescide bırakırdı. Ey yavrum! Hayzın el ile ne alâkası var?"[67]
25/829- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaitaha anh):[68]
Ben hayızlıyken,
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) başını kucağıma kor/ bana yaslanır[69] ve
Kur'ân okurdu.[70]
26/830- İbn
Ömer'den (Radıyallalıü anhüma):[71]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve settem) Hz. Aişe annemize (Radıyallahü anM) "Mescitten seccadeyi[72] bana
al, getir!" deyince: 'Temiz değilim/hay izliyim" dedi. Rasûlullah
şöyle buyurdu: "Hayzın elinde mi?"
§Bir rivayette: Ben:
"Hayızlıyım" deyince: "Hayzın elinde değil..." buyurduğu
nakledilir.[73]
27/831- Hz.
Âişe annemizden (Radıyallahü auhâ):[74]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem): "Mescitten seccadeyi
bana al, getir!" deyince ben:
"Hayızlıyım"
dedim. Rasûlullah şöyle buyurdu: "Hayzın elinde değil."[75]
28/832- Hz.
Âişe annemizden (Radıyallahü anhâ):[76]
Rasûlullah (SaitaUahu
aleyhi ve seiiem) mescitteyken bir cariyeye dedi ki: "Bana seccadeyi al,
getir!"
(Hz. Âişe ekledi:
Rasûlullah seccadeyi serip üzerinde namaz kılmak istiyordu.)
Cariye: "Ben
hayızhyim" deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Onun hayzı
elinde değil."[77]
Hayızlı kadının
mescide girmesi konusunda ihtilâf edildi:
a- Zeyd b.
Sabit, Müzenî ve Zahirîler 'mescidin kirletilmesi söz konusu değilse hayızlı
kadın girebilir1 dediler ve bu babdaki hadisleri delil getirdiler.
b- Hanefî ve
Mâlikîler 'orada oturması ve oradan geçmesi caiz değildir* dediler ve
Rasûlulfah'ın:
"Mescide cünüp ve
hayızlı olanın girmesini
helâl kılmıyorum"[78]
hadisini delil getirdiler ve bu babdaki hadisleri de "girmek" yerine,
sadece "elini uzatıp almak/vermek" olarak anladılar.
c- Şâfiî ve
Hanbelîler ""Cüniipde olduğu gibi sadece mescitten geçebilir,
ancak orada kalamaz'
dediler ve âyetteki "...ancak yolcu/yolda giden" bölümü ile delil
getirdiler, Hanefî ve Mâlikîlerin delil olarak getirdiği hadisin bu âyetle tahsis
edildiğini iddia ettiler.[79]
29/833- Huzeyfe
b. el-Yemân'dan (Radıyallahü anh):[80]
Bir gece Rasûlullah'm
(Saiiaihiıu aleyhi ve seüem) evinde kaldım.[81]
Rasûlullah namaza kalktı; üzerinde yorganın bir tarafı ve hayızlı olup namaz
kılamayan Hz. Âişe (RadıyaUaM aniıâ) annemizin üzerinde de diğer tarafı vardı,
(aynı yorganda yatmışlardı).[82]
30/834-
Abdullah b. Şeddâd'dan:[83]
Hz. Peygamber'in eşi
olan Meymûne annemizin (Radıyaüaha anhâ) şöyle dediğini işittim:
"Ben yanında
uyurken Rasûlullah (Saitatiaim aleyhi ve setiem) gecenin bir bölümünde namaza
kalkar ve namaz kılardı. Secdeye gittiği zaman da elbisesi bana değerdi,
hâlbuki ben hayızlıydım."[84]
31/835- Hz.
Âişe annemizden (Radtyaitahu anhâ):[85]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve sdtem) namaz kılarken kendisinin geceleyin hayız vakti gelmişti ve
üzerinde kan olan (Hz. Peygamber'e ait) elbiseyi işaret edince Rasûlullah
namazda ona 'yıkamasını' işaret etti. Hz. Âişe kan olan yeri yıkadı, daha sonra
Rasûlullah o elbiseyi alıp (giydi) ve onunla namaz kıldı.[86]
32/836- Hz.
Peygamber'in eşi Âişe annemiz (Radtyaiiahu anha):[87]
"Ben hayızlıyken
Rasûlullah'la (Saiiaiiahu aieyiu ve seiiem) aynı yorgan içinde
gecelerdim/yatardım" dedi ve ekledi:
"Eğer benden ona
bir şey (kan) bulaşırsa, başka yere taşırmaksizın[88]
sadece o kısmı yıkar ve aynı elbiseyle namaz kılardı."
NOT: Yıkama
ile ilgili bu tavsiyenin sebebi çölde su azlığı ve elbise yetersizliğidir.
Çünkü bu gibi rivayetlerde temiz olan bir elbiseye bulaşan küçük lekeler yıkanmakla
iktifa edilmektedir. Ancak dileyen elbisenin tümünü yıkayabilir.[89]
33/837- Hz.
Âişe annemizden (Radiyallahu anhâ):[90]
'Bir kadın Hz.
Peygamber'e (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) geldi ve dedi ki:
"Ey Allah'ın
Rasûlü! (Hayızdan) temizleneceğimde nasıl gusül alayım?" Rasûlullah:
"Kokulu/güzel bîr
kumaş parçası al ve onunla temizlen!"
"Onunla nasıl
temizleneyim?"
"Onunla
temizlen!"
"Onunla nasıl
temizleneyim?" Kadının tekrar sorması üzerine Rasûlullah 'Subhânallah!'
dedi ve başka tarafa yönelerek:
"Onunla
temizlen!" diye sözünü tekrarladı.'
Hz. Aİşe (Radıyaltahil
aııhâ) del* kî:
'Ben Rasûlullah'ın
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) demek istediğini anlamıştım, hemen o kadını tutup
kendime çektim, sonra da Rasûlullah'ın demek istediğini ona anlattım.'
§İkinci rivayet:
İbrahim b. Muhacir'den:
Safiyye bt. Şeybe, Hz.
Âişe'nin (Radıyaiiahuanhâ)şu sözünü nakletti: 'Esma[91]
Rasûlullah'a {Saiiaiiaim aleyhi ve senem) hayızh kadının gusül alma konusunu
sordu. Rasûlullah şöyle dedi:
"Sizden biri
suyunu ve sidrini[92]
alır, (onlarla) temizlenir, temizliğini tam yapar. Sonra başına su döker ve onu
güzelce ovalar/sıvazlar ki su saç köklerine ulaşsın. Bunun peşinden üstüne (tüm
vücûduna) su döker, (temizlenir) ve güzel/kokulu bir kumaş parçası alır,
onunla da temizlenir." Esma:
"Onunla nasıl
temizlenir" diye sorunca Rasûlullah tekrar:
"Subhânallah!
Onunla temizle[93]" dedi.'
Hz. Âişe
(Radıyattaimanhû) sözüne şöyle devam etti:
'Sanki o kadın, kanın
izi ile ilgili konuyu öğrenmek için anlamazlıktan geliyordu ve Rasûlullah'a
cünüp olan kişinin alması gereken guslü sordu, Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve
seiiem) şöyle buyurdu:
"Suyunu alırsın,
temizlenirsin, temizliğini tam yaparsın (fazlaca temizlenirsin). Sonra bu kişi
başına su döker ve onu güzelce ovalar/sıvazlar ki su saç köklerine ulaşsın.
Ardından üzerine (tüm vücuduna) su döker."'
Hz. Âişe annemiz
ekledi:
'Ensarm kadınları ne
iyi kadınlar! Onlardaki haya duygusu, dini öğrenmeye mani olmuyor.1
NOT: Bu
rivayette müftî ve müsteftî (fetva soran) ile ilgili hükümlere işaret
edilmiştir.
1- Fetva
veren kişi, sorulara doğru cevap vermelidir, ancak yanlış anlaşılmayacaksa bazı
şeyleri mutlak olarak ya da kinaye yoluyla ifade edebilir.
2- Her
Müslüman dinî sorunlarını âlim/uzman bir insana sormalı ve doğrusunu
öğrenmelidir.
3- Kadınlara
has konularda bilgili/uzman kadınlar yetiştirilmelidir. Rasûlullah döneminde,
özellikle kadınlara ait birçok problemi başta Hz. Âişe annemiz olmak üzere Hz.
Peygamber'in eşleri hallediyordu.[94]
34/838- Hz.
Âişe annemiz (Radıyatiaha anhâ):[95]
Ensann kadınlarından
bahsedilince onlardan övgüyle bahsetti, onlar hakkında güzel şeyler söyledi ve
dedi ki:
"Nur
sûresi(indeki örtünme âyeti) inince, hemen izara (ya da etraflarındaki
izarlara) yöneldiler ve onları kestiler, sonra başörtüleri olarak kullandılar.
(Ensardan) bir kadın
Rasûlullah'm (Saiiaiiaitu aleyhi ve sdiem) huzuruna girdi ve:
'Ey Allah'ın
Rasûlü! Hayızdan temizlenme
şeklini bana anlatır mısın?'[96] deyince Rasûlullah buyurdu ki:
"Evet, sizden
biri su ve (kokulu madde) sidri alsın..." Hz. Âişe yukarıdaki hadisin
benzerini nakletti."
NOT: Hz.
Âişe annemiz bu rivayette ensar kadınlarının iki önemli vasfına dikkat
çekmektedir:
1- Mutlak
teslimiyet: Başörtüsü ile ilgili Allah'ın emri inince, hemen elbise veya kumaş
cinsinden bir şey aradılar ki onu kesip başörtüsü yapabilsinler. Burada kadın
sahabilerin kulluk ve teslimiyete verdikleri Önem göze çarpmaktadır. Allah ve
Rasûlü'nün emirleri karşısında yorum yapmadan, dini sulandırmadan ve işlerine
geldiği gibi te'vil etmeden kul olan/itaat eden bu insanların şuuruna bugün ne
kadar muhtacız!..
2- Dini
doğru öğrenme gayretleri: Kendi sorunlarını Rasûlullah'a ve onun temiz eşlerine
anlatıyorlar, dinî konularda hiç çekinmeden ilgili sorular sorabiliyorlardı.[97]
İstihâze, kanın âdet
günlerinden kısa ya da daha uzun süre gelmesidir, meselâ (Hanefîlere göre) üç
günden az ya da âdetini aşıp on günden fazla gelmesi ve nifaslı kadın için kırk
günden fazla gelmesi hali gibi, buna hastalık kanı da denmektedir.[98]
35/839-
Fâtıma bt. Ebû Hubeyş'ten:[99]
Hz. Aişe annemizin
(RadıyaitaimanhUma) yanına geldim ve dedim ki:
"Ey mü'minlerin
annesi! İslâm'dan benim bir hissemin olmamasından ve (ayrıca) cehennemliklerden
olmaktan korkuyorum, (zira) istihâze günlerimde Allah'ın dilediği kadar
kalıyor/duruyor, izzet ve celâl sahibi olan Allah için namaz kılamıyorum."
Hz. Aişe şöyle dedi:
"Hz. Peygamber
(Saiiatiaim aleyhi ve sellem) gelinceye kadar otur!"
Hz. Peygamber gelince
Hz. Âişe ona dedi ki:
"Ey Allah'ın
Rasûlü! Bu, Fatıma bt. Ebû Hubeyş'tir. İslâm'dan kendisinin bir hissenin
olmamasından ve cehennemliklerden olmaktan korkuyor, (zira) istihâze günlerinde
Allah'ın dilediği kadar kalıyor/duruyor, izzet ve celâl sahibi olan Allah için
namaz kılamıyor." Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Fatıma bt.
Hubeyş'e her ay âdet günleri kadar durmasını, sonra gusül almasını, pamukla kan
mahallini kapatmasını, kumaşla bağlamasını, bu şekilde temizlenip her namaz
vaktinde abdest almasını ve namaz kılmasını emret/söyle! Bu (fazla kanama)
şeytandan gelen bir darbedir ya da yaralanan bir damar veya ona arız olan bir
hastalıktır."
NOT: Allah
Rasûlü döneminde istihâze kanı gören kadınların sayısı dokuz olarak nakledilir:
1- Fâtima
bt. Ebû Hubeyş (Radıyallahu anhâ),
2- Ümmü
Habîbe bt. Cahş (Radıyallahü anhâ),
3- Hamne bt.
Cahş (RadıyaUahu anhö),
4- Zeyneb
bt. Cahş annemiz (RadıyaUahu anhâ),
5- Sevde
annemiz (Radıyallahu anhâ),
6- Sehle bt.
Seni (Süheyl) (RadıyaUahu anhâ),
7- Esmâ bt.
Mersed el-Hârisiyye (Radıyallahü anhâ),
8- Zeyneb
bt. Ebû Seleme (Radıyallahii anhâ),
9- Badine
bt. Gaylan es-Sekafıyye (Radıyaliaha anM).[100]
36/840- Urve
b. Zübeyr'den:[101]
Fatıma bt. Ebû Hubeyş
(Radtyaiiaha aniıâ) anlattı:
Kendisi Rasûlullah'a
geldi ve (fazla akan) kandan şikâyet etti. Rasûlullah (Saiiatiaha aleyhi ve
seiiem) buyurdu ki:
"Bu bir damar
(akıntısı)dır, âdet dönemin gelince bekle ve namaz kılma, âdet günleri sona
erince temizlen, sonra diğer âdet günleri başlayıncaya kadarki arada namaz
kıl!"[102]
37/841- Hz.
Âişe annemizden (Radtyallaha anha):[103]
Fatıma bt. Ebû Hubeyş,
Hz. Peygamber'e geldi ve dedi ki: "Ben istihâze (âdet fazlası kan)
gördüm." Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve
şöyle buyurdu:
"Âdet günlerinde
namazı bırak, sonra gusül al ve her namaz (vaktinde) abdest al (ve namazını
kıl), isterse kan hasıra/sergiye damlasın."[104]
38/842- Hz.
Peygamber'in eşi Ümmü Seleme annemizden (Radıyaiiaim anhâ):[105]
Rasûlullah döneminde
bir kadının fazlaca kanı geliyordu. Hz. Peygamber'in eşi Ümmü Seleme durumu
onun için Rasûlullah'a (Saiiaitaha aleyhi ve seiiem) sorunca[106], o
buyurdu ki:
"Kendisine bu
hastalık gelmeden önceki ayda gördüğü âdet geceleri ve günleri sayısınca yine
beklesin ve bu aydaki (âdet) süresince de namazı terk etsin! Bu süre
tamamlanınca gusül alsın, (kanın akmasını engellemek için) kumaş parçası
bağlasın ve namazını kılsın!"[107]
39/843- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaihhü anhâ):[108]
Ümmü Habîbe bt. Cahş,
Abdurrahman b. Avf in karısıydı. Kendisi istihâze (âdet fazlası kan) görür ve
hiç temizlenemezdi. Durumu Rasûlullah'a (SaUaUahü aleyhi ve seiiem)
anlatılınca, o şöyle buyurdu:
"Bu hayız
değildir, ama rahimdeki bir darbedir/rahatsızlıktır. Hayız günlerindeki âdet
müddeti kadar beklesin ve namazı terk etsin, sonra (sürenin) bitmesini beklesin
ve ardından her namaz vaktinde gusül alıp namaz kılsın!"[109]
önceki rivayetlerden
farklı olarak burada istihâzeli kadının her namaz vaktinde gusül alması
isteniyor ki bu da mendûb olarak tavsiye edilmektedir. Zira önceki
rivayetlerde, âdet günleri bitince tek gusül ve her namaz vakti için de birer
abdest emredilmektedir. Ancak Mâlikî ve Şâfiîler; 'bu durumdaki bir kadın,
abdestiyle bir farz namaz eda edebilir' derken, Hanefî ve Hanbelîler; 'başka
bir sebeple abdesti bozulmadığı sürece, o vakitte dilediği kadar namaz
kılabilir' görüşündedirler. Bu ihtilaf hadisini farklı anlamadan kaynaklanıyor;
Mâlikî ve Şâfiîler "her namaz için abdesi alY şeklinde anlarlarken, Hanefî
ve Hanbelîler rivayetinden dolayı bu emrin 'her namaz vakti için abdest şeklinde olduğunu kabul ettiler.[110]
40/844- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaihhü anhâ):[111]
Yedi seneden beri,
Abdurrahman b. Avf ile evli olan Ümraü Habibe bt. Cahş'ın hayzı uzadı (kan hiç
durmadı) ve durumu Rasûlullah'a bildirdi.[112]
Rasûlullah (Saitaitahu aicyiu ve sdiem) şöyle buyurdu:
"Bu hayız
değildir. Bu bir damar (akıntısı)dır. Âdet (günü) başladığında namazı bırak,
süre tamamlanınca gusül al ve namazını kıl!"
Hz.Âişe ekledi:
"O, önceden her
namaz (vakti) için gusül alır, sonra namaz kılardı. Kız kardeşi Zeyneb bt.
Cahş'a ait tekneye/leğene yıkanmak için oturduğunda kanın rengi (dökülen) suyun
rengim değiştirirdi."
§Hz. Âişe annemizden
başka senedle gelen rivayet:
Ümmü Habîbe bt. Cahş,
Rasûlullah'tan fetva istedi ve
"Benden âdet dışı
kanı (istihâze) geliyor" dedi. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Bu sadece bir
damar (akıntısı)dır. Gusül al ve namazı kıl!" (Bu fetva üzerine) Ümmü
Habîbe her namaz vaktinde gusül aldı. (Râvîlerden) İbn Şihâb dedi ki: "Hz.
Peygamber her namaz vaktinde gusül almayı emretmedi. Sadece o (Ümmü Habîbe)
bunu yaptı."[113]
41/845-
Hamne[114] bt. Cahş (RadıyaiiahumM)
anlatıyor:[115]
"Ben âdet dışı
çok fazla kanı gelen bir kadındım. Bu durumun fetvasını/hükmünü sormak ve
anlatmak için Rasûlullah'a gittim, kendisini kız kardeşim Zeyneb bt. Cahş'm
(Radıyaihhu anim) evinde buldum ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Bir konuda sana ihtiyacım var!' Rasûlullah:
"Nedir o?"
deyince ben şunu sordum:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Ben âdet dışı çok fazla kanı gelen bir kadınım, bu konuda ne dersin? (Zira) bu
durum beni namaz ve oruçtan engelliyor.'
RaSÛlullah (Sallaliahü
aleyhi ve seüem) buyurdu ki:
"Pamuğu (tampon
yapmanı) tavsiye ederim[116],
zira o kanı tutar." Hamne:
'Bu kanama çok fazla
(ona yetmez).'
'Ayrıca bir kumaş
parçası bağla!'
'Şanl şarıl kanım
akıyor.' Rasûlullah:
"O hâlde sana iki
şey emredeceğim. Hangisini yaparsan diğeri için sana yeterli olur. İkisini de
yaparsan, sen bilirsin. Bu (akıntı) şeytanın darbelerinden bir
darbedir/rahatsızlıktır. Allah'ın bilgisine uygun olarak (her ay) altı ya da
yedi gün hayız kabul et,[117]
sonra da temizlendiğine (âdetin bittiğine) kanâatin geldiğinde gusül al ve
(ayda) yirmi üç ya da yirmi dört gece-gündüz namazı kıl, orucu tut! Bu sana
yeterlidir. İşte böylece her ay hayız ve temizlik dönemlerinde, hayız gören ve
temizlenen kadınlar gibi hareket edersin.
(İkinci olarak) eğer
öğleyi geciktirip ikindiyi erkene (İlk vaktine) alarak birlikte kılmaya gücün
yeterse (onlar için) gusül alırsın, sonra öğle ile ikindiyi bu şekilde beraber
kılarsın. Ayrıca akşamı geciktirip yatsıyı erkene (ilk vaktine) alarak birlikte
kılmaya gücün yeterse (onlar için) gusül alır, sonra akşam ile yatsıyı bu
şekilde beraber kılarsın. Sabah vakti de (tekrar) gusül alır ve namazı
kılarsın. İstersen böyle yap! Buna gücün yeterse namazı böyle kıl ve orucu da
tut!"
Sonra Rasûlullah
ekledi:
"Benim iki işten
en çok hoşuma giden budur (ikincisidir).'"[118]
Sürekli kanı gelen bir
kadın âdet günlerini tesbİtte zorlanabilir; rnüctehidler bu konularda bazı
ölçüler geliştirdiler:
1- Yeni kan
görmeye başlayan kızın, kanı kesilmezse siyah renkli olduğu günleri âdet
günlerinden sayılır.
2- Âdet
günleri bilinen bir kadının kanı erken kesilse, sonra tekrar başlasa
(mezheplerin İhtilâfına göre) hayızın son gününe kadar (on ya da on beş gün)
devam etse ya da erken kesilse tümü hayız kanı sayılır. Ancak son hayız
limitini geçerse âdeti kadarı hayız, fazlası istihâzedir.
3- Âdet
günlerinde sarı ve bulanık renkli kanlar da hayız sayılır.[119]
§Yukandaki hadiste iki
şeyden biri tavsiye edilmektedir.
1- Âdet dışı
kan gören (istİhâzeli kadın) âdet günleri tahminî olarak bittiği zaman gusüİ
alır ve her namaz vakti için abdest alıp namazlarını vaktinde kılar.
2- Ya da
üğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı cem ederek beraber kılar ve sabahı da
tek olarak kılar, ayrıca bu üç vakitte de birer gusül alır. Buradan yola
çıkarak istihâzeli bir kadının gusül alarak namazları cem edebileceği görüşü
Çıkmaktadır ki bu da İbn Abbas, Atâ' ve İbrahim en-Nehâî gibi âlimlerin görüşüdür.
Ancak bazı rivayetlerden anlaşıldığı gibi buradaki cem sûrîdir, yani öğleyi son
vaktine geciktirip, İkindiyi de ilk vaktinde kılmak şeklindedir.[120]
42/846- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaihhü anhâ):[121]
Seleme bt. Süheyl (bir
rivayette; Süheyle bt. Seni) b. Amr istihâze (âdet dışı kan) görünce
Rasûlullah'a (SaiiaUahü aleyhi ve seiiem) geldi ve bu durumu sordu. Rasûlullah
da ona, her namaz (vaktinde) gusül almasını emretti. Bu emir ona zor gelince,
Hz. Peygamber öğle ile ikindiyi cem ederek kılması halinde bir gusül, akşam ve
yatsı(mn cem'i) için bir gusül ve sabah namazı için de bir gusül almasını
emretti.[122]
43/847- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaihhü anhâ):[123]
İstihâze (âdet dışı
kan) gören bir kadın durumunu Rasûlullah aleyhi ve seüem) döneminde sormuştu,
kendisine:
"Bu ancak
inatçı/habis bir damar (akıntısı)dır" denildi ve öğleyi geciktirip
ikindiyi erkene (ilk vaktine) alarak birlikte kılması ve bunlar için bir gusül
alması, akşamı geciktirip yatsıyı erkene (ilk vaktine) alarak birlikte kılması
ve onlar için de bir gusül alması, ayrıca sabah namazı için de bir[124]
gusül alması emredildi.[125]
44/848- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaihhü anhâ):[126]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) buyurdu ki: "İstihâze (âdet dışı
kan) gören kadın
namazı kılar, isterse
kan hasır/sergi üzerine dökülsün."[127]
45/849- Hz.
Âişe annemizden (RadıyaiiaM anha):[128]
Rasûlullafr'la
(Satiaiiahtı aleyhi ve seiiem) birlikte eşlerinden istihâzeli biri de itikâfa
girdi. O eşi bu durumda gelen akıntıyı san ve kırmızı olarak görürdü. (Hattâ) o
namaz kılarken biz (kanın fazlalığından dolayı) altına büyük kap[129]
koyduğumuz da olurdu.[130]
46/850- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaihha anhâ):[131]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem), temizlik döneminde[132]
kendisini şüphelendiren bir şey (kan) gören kadın hakkında şöyle dedi: "Bu
ancak bir damar[133]
(akıntısı)dır, (hayız değildir)."[134]
Âdet dışı kan gören
(istihâzeli) kadın normal aile hayatına ve İbadetine devam eder; namaz, oruç,
tavaf, itikâf ve kocasıyla cima kendisine yasak değildir. Âdet günleri bitince
sarı ya da kırmızı akıntı gören kadının durumu hakkında ihtilâf edildi:
a- İmam Ebû
Hanîfe; Âdet günleri biten bir kadın yine sarı ya da kırmızı bir akıntı görür
de bu on günü geçmezse hayız sayılır ve beyaz akıntı görünceye kadar gusül
almaz. Bu sürede ibadet ve cima konularındaki yasak devam eder. Âdet
günlerinden onuncu güne kadar geçen sürede, kılmadığı namazları kaza etmez,
tutmadığı oruçları kaza eder. Ancak bu akıntı on günü geçerse hemen gusül alır
ve namaz kılmaya başlar, zira bu akıntının istihâze olduğu anlaşılmıştır. Âdei fun
lerinden onuncu güne kadarki namaz ve oruçlarını da kaza eder.
b- Mâlikî,
Şâfıî ve Hanbelîlere göre hayzın en uzun müddeti on beş gündür. Âdet günleri
biten bir kadın yine sarı ya da kırmızı bir akıntı görür de bu on beş günü
geçmezse hayız sayılır ve beyaz akıntı görünceye kadar gusül almaz. Bu sürede
ibadet ve cima konularındaki yasak devam eder. Âdet günlerinden on beşinci güne
kadar geçen sürede, kılmadığı namazları ve tutmadığı oruçları da kaza etmez.
Ancak bu akıntı on beş günü geçerse hemen gusül alır ve namaz kılmaya başlar,
zira bu akıntının istihâze olduğu anlaşılmıştır. Âdet günlerinden on beşinci
güne kadarki namaz ve oruçlarını da kaza eder.[135]
47/851- Ümmü
Seleme annemizden (Radıyaiiahtı anhâ):[136]
Rasûlullah
(Saiiaiiahtı aleyhi ve seiiem) döneminde nifaslı (lohusa) kadın kırk gün ya da[137]
kırk gece beklerdi. Biz yüzlerimize vers bitkisi[138] ile
kırmızımsı bir renk[139]
verirdik/sürerdik.
NOT: Nifas,
doğumdan sonra gelen kandır. En az müddeti yoktur, en fazla müddeti konusunda
ihtilâf vardır. İmam Ebû Hanîfe ve Ahmed'e göre kırk gündür. İ. Mâlik 'nifasın
en fazla süresi altmış gündür' dedi, sonra bu görüşünden döndü ve 'bu konuda
kadınlara danışılır' dedi, ancak Mâlikî âlimleri İmamın birinci görüşüne tâbi
oldular. İ. Şafiî'ye göre de altmış gündür.
Kadının birinci
doğumda nifas âdeti varsa, sonraki doğumlarında bu süre göz önüne alınır.
Nifas (Lohusahk)
süresinde, hayızlı kadına helâl ve haram olan konular lohusa kadın İçin de
geçerlidir: Namaz kılamaz, oruç tutamaz, tavaf yapamaz, itikâfa giremez ve
kocasıyla cimâda bulunamaz. Temizlendiğinde ise âdet günlerine rastlayan
Ramazan orucunu kaza eder, ama kılmadığı namazları kaza etmez.[140]
Hayız-Nifas konusunda
ittifak ve ihtilâf edilen konular:
A- İhtifâk
Edilen Konular:
1- Eşiyle
cima edemez, haramdır. Bunun keffâreti, söz konusu cima ilk günlerde olursa 1
dinar (4,25 gr. altın), son günlerde olursa yarım dinar tasadduk etmek
müslehabdir.
2- Namaz
kılamaz, kılmadığı namazların kazasını da kılmaz.
3- Oruç
tutmaz, ancak Ramazan ayında tutamadığı farz oruçların kazasını temizlenince
tutar.
4- Kâbeyi
tavaf edemez.
5- Zarûret
yokken mescide giremez.
6- Öğretmen
ya da Öğrenci olma gibi zarurî haller dışında Kur'ân okuyamaz.
7- Hayızlı
hâlde boşamak doğru değildir.
8- Nifasın
en az süresinde sınır yoktur.
9- Hayız ile
ilgili hükümler nifas için de geçerlidir.[141]
B- ihtilâf
Edilen Konular :
1- Hayız
kanı kesilince gusül almadan cima caiz midir? îmam Mâlik, Şafiî ve Ahmed'e göre
helâl değildir, İ. Ebû Hanîfe'ye göre hayız kanı en üst süresi olan on günde
kesilirse gusülden önce cima helâldir, ancak on günden önce kesilirse gusül
almadan ya da bir namaz vakti geçmeden cima caiz değildir, zira kadın gusül ile
hakikaten veya bir namaz vaktinin geçmesi ile hükmen temizlenmiş olur; bu durum
yeni hayız gören ya da bilinen âdeti olan kadınlar için geçerlidir. Adetinden
önce kanı kesilenler ya da âdeti belli olmayanlar gusül almadan cima edemezler.[142]
2- Kişinin
hayızlı hâldeki karısından izar üzerinden faydalanması ittifakla meşrudur.
Ancak müctehidler bu durumda kişinin faydalanma ölçüsünde ihtilâf ettiler; İmam
Ebû Hanîfe, Mâlik ve Şafiî'ye göre izar üzerinden faydalanması caizdir, ama
göbekle diz kapağı arasından faydalanamaz/dokunamaz. Ancak İ. Ahmed'e göre cima
dışında kişinin karısının diz kapağı ile göbeği arasından da faydalanması
mubahtır. Müctehidlerin ihtilâf sebebi, Rasûlullah'ın; "Cinsel birleşme dışında
onlarla her şeyi yapabilirsiniz"[143]
sözü ile izar üzerinden ameli arasındaki farklılıktır. Cumhur, mutlak hadisin
kayıtlanması şeklinde olan Rasûlullalı'ın uygulamasını esas olarak aldı, İ.
Ahmed ise, mutlak ile amel etti ve kayıtlanan uygulamanın mendûb (fazilet)
olduğunu belirtti. 'İzar üzerinden faydalanma' görüşü ihtiyaten alınmalıdır.[144]
3- Kadmın
hayız kanı kesilir de su bulamazsa İ. Ebû Hanîfe, Şafiî ve Ahmed'e göre
teyemmüm yapar ve kocasıyla cimâsı helâldir. İ. Mâlik'e göre ise gusül almadan
cima haramdır.[145]
4- Hayzın en
az ve çok süresinde ihtilâf edildi; İ. Ebû Hanîfe en az süresi üç gün üç gece,
en fazlası on gün on gecedir. İ. Mâlik'e göre en az sınırı yoktur,[146] en
çoğu on beş gündür, İ. Şafiî ve Ahmed'e göre en azı bir gün ve gecedir, bu iki
İmamdan bir gün rivayeti de bulunmaktadır ve onlara göre en çoğu on beş gündür.
Bu ihtilâflar genelde iki başlıkta toplanmaktadır:
a- Hayzın en
azı bir gün bir gece ya da üç gün üç gecedir.
b- Hayzın en
çoğu on gün on gece ya da on beş gün onbeş gecedir.[147]
5- Hayızlı
kadının mescide girmesi konusunda ihtilâf edildi:
a- Zeyd b.
Sabit, Müzeni ve Zahirîler 'mescidin kirletilmesi söz konusu değilse hayızh
kadın girebilir' dediler ve bu babdaki hadisleri delil getirdiler.
b- Hanefî ve
Mâlikîler 'orada oturması ve oradan geçmesi caiz değildir' dediler ve
Rasûluİlah'ın; "Mescide cünüp ve hayızlı olanın girmesini helâl kılmıyorum"[148]
hadisini delil getirdiler. Bu babdaki hadisleri de girmek yerine, sadece elini
uzatıp almak/vermek olarak anladılar.
c- Şâfıî ve
Hanbelîler 'Cünübde olduğu gibi sadece mescitten geçebilirler, ancak orada kalamazlar'
dediler ve âyetteki "...ancak yolcu/yolda giden" bölümünü delil
getirdiler, Hanefî ve Mâlikîlerin delil olarak getirdiği hadisin bu âyetle
tahsis edildiğini iddia ettiler.[149]
6- Nifasın
en azı için ittifakla süre yoktur, en çoğunda İhtilâf edildi; î. Ebû Hanîfe ve
Ahmed'e göre en çoğu kırk gün, Mâlik ve Şafiî'ye göre ise en çoğu altmış
gündür.[150]
7- Temizlik
döneminin en azı konusunda İ. Mâlik'ten muhtelif rivayetler bulunmaktadır: a- on gün, b- sekiz gün, c- on beş
gün; İ. Ebû Hanîfe ve Şafiî'ye göron beş gün, Ahmed'e göre ise on üç gündür.
Ancak nifasın en az süresinde ittifakla sınır yoktur.[151]
8- İstihâzc
kanı gören kadın âdeti bitince yıkandıktan sonra özürlü insan gibidir; namaz,
oruç ve cima ile ilgili hükümler şartlar düzeyinde normal olarak devam eder.[152]
9- İstihâze
kanı gören kadın:
a- Hanefî ve
Hanbelîlere göre her namaz vakti için, Mâlikî ve Şâfıîlere göre her farz namaz
için abdest almalıdır[153] ya
da
b- Günde üç
vakit için birer gusül alır, öğle ile ikindiyi, bir de akşam ile yatsıyı cem
ederek beraber kılar, ancak sabahı tek olarak kılar. Buradan yola çıkarak
istihâze kanı gören kadının gusül alarak namazları cem edebileceği görüşü
çıkmaktadır ki bu da İbn Abbas, AUT ve İbrahim en-Nehâî gibi âlimlerin
görüşüdür. Ancak bazı rivayetlerden anlaşıldığı gibi buradaki cem sûrîdir, yani
öğleyi son vaktine geciktirip ikindiyi de ilk vaktinde kılmak şeklindedir.[154]
10- İstihâzelİ
kadın âdet/gün sayısını unutursa Hanefîlere göre zann-ı gafibiyle amel eder. Bu
konuda t. Şafiî'den muhtelif rivayetler vardır;
a- En az
adet günleri kadarı hayızdır,
b- Kadınlann
genelinde olan adet günleri kadardır (altı ya da yedi gün). İ. Mâlik'e göre ise
hayız kanının vasfını[155]
görünceye kadar temiz hükmündedir. î. Ahmed'den gelen farklı rivayetler vardır;
a- En az
adet günleri kadarı hayızdır,
b- Kadmlann
genelinde olan adet günleri kadardır (altı ya da yedi gün),
c- Adetin en
uzun süresi hayız kabul edilir,
d- Kendisine
yakın kadınların adeti kadarı hayızdır.[156]
AMEL |
İLGİLİ HÜKÜMLER |
|||||
GENEL |
ÖZEL |
HANEFİ |
MALİKİ |
ŞAFİÎ |
HANBELÎ |
|
|
|
Niyet |
Sünnet |
Farz |
Farz |
Farz |
Başlangıç |
Besmele |
Sünnet |
Sünnet |
Sünnet |
Farz |
|
|
Yıkama |
Mazmaza |
Farz |
Sünnet |
Sünnet |
Farz |
îstinşâk |
Farz |
Sünnet |
Sünnet |
Farz |
||
Temizlikle İlgili
Farzlar |
Bütün vücut |
Farz |
Farz |
Farz |
Farz |
|
Ovma |
Saç.sakal, kıl |
Sünnet |
Farz |
Sünnet |
Sünnet |
|
Vücut |
Sünnet |
Farz |
Sünnet |
Sünnet |
||
|
|
Mahal |
Göbek ve diz arası
hariç |
Göbek ve diz arası
hariç |
Göbek ve diz arası
hariç |
Cima dışında her yer |
Faydalanma |
Teyemmümle
temizlikte |
Cima helâldir |
Gusül alıncaya kadar
cima helâl değildir |
Cima helâldir |
Cima helâldir |
|
Süre |
Hayzın en kısa-uzun
süresi |
3-10 gün |
0-15 gün (İbadet
için) 1-15 gün (İddet için) |
1-15 gün |
1-15 gün |
|
Nifasın en kısa-uzun
süresi |
0-40 gün |
0-60 gün |
0-60 gün |
0-40 gün |
||
Hayızclan sonraki
temizliğin en kısa-uzun süresi |
15-Sınırsız gün |
8/10/15-Sınırsız gün |
15-sınırsız gün |
!3-Sınırsız gün |
||
İstihâzeii kadının
abdesünin geçerliliği |
Her namaz vakti için |
Her farz namaz için |
Her farz namaz için |
Her namaz vakti için |
[1] Hayız lügatta, akmak anlamındadır. Istılahta ise,
bulûğ çağına erişmiş bir kadının belli vakitlerde rahminden gelen kana hayız ve
doğumdan sonra gelen kana da nifas denir. Bk. Nevevî, Serini Müslim, III/204,207;
Dört canlının dişisi hayız görür; İnsan, tavşan, sırtlan ve yarasa. Türkçede
âdet ve aybaşı olarak bilinen hayız tıpta, rahim içindeki döllenmemiş
yumurtaların bir müddet sonra kanla dışarı atılması ve rahmin temizlenmesi
şeklinde açıklanır.
Hayız ve gusül ile
ilgili konular (Yahudilik, Hindu ve Zerdüştlük gibi) önceki dinlerde de vardı.
(Meselâ bk. Levililer, XV/I9-24, 18/19,20/18; ILSamuel, XI/4; Hezekeil, XX/10)
Kadından gelen kan dört kısımdır; Hayız, nifas, istihâze ve fasit kan
(dokuz yaşından/bulûğdan önce gelen kan). (Bk. Nevevî, Mecmu', 1/346)
[2] Hayız konusunda yüz kadar hadis İ50 tarikten bize
intikâl etmiştir. (Bk.Tirmiztt Hayz, 96 (Ahmed Muhammed Şâkir Şerhi, 1/231))
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/178.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/178.
[4] Sened:
Sahih: Miisned, III/132-133, H.no:12294; Benzer rivayet için bk.
III/246, H.no:13510; Müslim, Hayz, 16; Ebû Dâvûd, Taharet, 102, H.no:258;
Nikâh, 46, H.no:2165; Tirmizî, Tefsir, 2/24, H.no:2977 (Hasen-Sahih); NesÛÎ,
Taharet, 181, H.no:287; Hayz, 8, H.no:3ö7; İbn Mûce, Taharet, 125, H.no:644;
Dârimf, Vudû', 107, H.no:1058 (Abdullah Hâşİm hadisin tahricînde: "Abd b.
Humeyd, Ebû Ya'lâ, İbnü'l-Münzir, İbn Ebî Hatim; Nehhâs ve tbn Hıbbân
tarafından da nakledildiğini" İfade eder).
[5] Bu kısım hadisin sadece baş tarafıdır. Kur'ân'ın
Faziletleri ve Tefsiri (Bakara sûresinin tefsiri) bölümünde 185/76OO.hadiste
gelecektir. Hadisin tamamı:
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/178-179.
[6] Sened:
Sahih: Müsned, VI/39,
H.no:23991; Mâlik, Hac, 54 lafzıyla; Buhârî, Hayz, 1, 7; Edâhî, 3, J0; Hac, 33,
Sİ ziyadesiyle; Umre, 9; Müslim, Hac, 119-123; Eöfi Dâvdrf, Meiîâsik, 23,
H.no:1778; M.',mj", Taharet, 183, H.no:289; Hayz, 1. H.no:347; Menâsik,
5İ, H.no:2739: İbn Mace, Menâsik, 36, H.no:2963; Dârimî, Menâsik, 31,
H.no:1853.
Hz.Aişe'nİn bu haccim
ayrıntılı olarak anlatan rivayet için bk. Buhârî, Hac, 33:
İbn Abbas'lan
(Radıyatiahü anhüma) şahidi için bk.215/3780.1ıadis.
Ten'im, Mekke ile Şerif
arasında bir yerdir.
[7] Mekke'ye yaklaşık on mil uzaklıkta bir yerdir.
[8] Hadisin hayızla ilgili bölümü terceme edildi, kalan
bölümü Hac konusunda gelecektir. Hadisin lamamı;
Bk. 216-217/3781 -3782 ve 3 6/405 8.hadisiler.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/179-180.
[9] Sened:
Sahih: Aftoiccf.
VI/83.H.no:244İ9; Benzer rivayetler için bk. VI/237, H.no:25883; VI/82,
H.no:24404; VI/42, H.no:24027;
VI/262, H.no:26133; VI/137,
H.no:24940; VI/204, H.no:25557;
VI/194, H.no:25498; VI/I87, H.no:25421; VI/128-129, H.no:24853; VI/434,
H.ııo:27318-27319 (Ümmü Habîbe'nin müsnedinde); Mâlik, Taharet, 106 {Fakat isim
yanlışlıkla Zeynep bt. Cahş (Radıyallahü anhâ) olarak geçiyor. Asıl isminin
Zeynep olduğu ile ilgili yorumlar da yapılmıştır. Peygamberimizin eşi Zeyneb'in
kardeşi olduğu dikkate alındığında iki kardeşin de isminin aynı olması pek
doğru bir değerlendirme gibi görünmemekledir); Buhârî, Hayz, 26; Müslim, Hayz,
63-66; Ebû Dâvûd, Taharet. 107, 109. 110, 116, H.no:279, 285, 288-292, 305;
TirmizU Taharet, 96. H.no:129 (Hasen-Salıih); Nesâî. Taharet, 134-135,
H.no:203-207, 209-210; İbn Mûce, Taharet, 115-116, H.no:622, 626; Dârimİ,
Vudû', 84, H.no:781, 784, 788-789; Şâfî, Ümm, 1/53-54; İbn Sa'd. Tabakça,
VIII/178; Hadisin değerlendirmesi için bk. Zeylaî, Nasbu'r-râye, 1/106; İbn
Hacer, ei-Telhîsu'l-habîr, 1/62.
İbn Hacer, Tahâvî'nin:
"Ümmü Habibe (Radıyatlaha anhâ) hadisi Falıma bt. Ebû Htıbeyş (Radıyalialıü
anhâ) hadisi ile neshedildi. Çünkü her namaz (vakti) için gusül değil, abdest
gerekir. Ayrıca Ümmü Habibe hadisindeki gusledilmesİne dair emir nedb ifade
eder" sözünü nakleder. TSk.Fethu'1-Bârî, 1/563.
Falıma bt. Ebû
Hubeyş'in (Radıyallahü anhâ) de benzer bir şikâyetle geldiğini gösteren
rivayetler için bk. Mâlik, Taharet, 104; Buhârî, Vudû', 63; Hayz, 8, 19; Ebû
Dâvûd. Taharet, 107-111, 115, H.no;280-283, 286, 286, 298. 304; Tinnizî,
Taharet, 93, H.no:125 (Hasen-Sahih); Nesâî, Taharet, 134-135. 138, H.no:201,
211-212. 215-219; İbn Mâce, Taharet, 115, H.no:620-621, 624; Dârimİ, Vudû', 84,
H.no:780, 785; Bu konu ile ilgili rivayet için lercemenin
35-37/839-841.hadislerine bk. Ayrıca 355/663 ve 37/841.hadislcre bk.
Ümmü Habîbe bt. Cahş
(Radıyallahü anhâ) ilgili rivayetler için bk. 39/843. hadis.
[10] Buhari, Müslim ve Müsned'de geçen rivayetlerde Ümmü
Habîbe'nin yedi yıldan beri islihâze kanı gördüğü bildirilmektedir. (Bk.
Buharı, Hayz, 26; Müslim, Hayz, 64; Müsned, İV/434) İbn Hacer bu rivayetlerden
yola çıkarak, İbnü'l-Kâsım'ın 'İstihâze kanı gören kadından namazın kazası
iskat edilir' görüşüne karşı hüccet olduğunu bel irimi şiir. Çünkü Allah Rasûiü
U2un bir süre olmasına rağmen namazın kazasını emretmemiştir, doğrusunu Allah
bilir. (Bk. İbn Hacer, Fetlm'l-Bâri, 1/562).
[11] Rivayetlerde Cahş'in üç kızının da İstihâze (ö2ür)
kanı gördüğü belirtilmektedir:
a-Zeynep bl. Cahş
(Radıyallahü anhâ) annemiz: (İbnii'l-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, VII/126-128,
Trc.no:6955)
b-Ümmü Habîbe bt. Cahş
(Radıyaüahii anhâ): (İbnü'l-Esîr, age., VII/302-303, Trc.no:4708)
c-Hamne bt. Cahş
(RadıyaUahii anhâ): (İbnü'l-Esîr. age., VII/71-72, Trc.no:6857)
Cahş'ın üç kızı, İki
oğiu vardır. Oğulları Abdullah ve Ubcydul lalı 'tır. Cahş'in eşi ve bu
çocukların annesi, Hz. Peygamber'in halası Ümeyye bt. Abdulmuttalip'ıİr.
Hanine bt. Cahş,
Uhud'da şehid edilene dekMus'ab b. Umeyr'in, daha sonra da Talha b.
Ubeydullah'ın eşi olmuştur. Talha b. Ubeydullah'ıan Muhammed ve İmrân İsimli
iki çocuğu oldu. İmrân b. Talha annesinin özür kanı görmesi ile ilgili rivayeti
kendisinden nakleden oğludur. (Bk. Ebû Dâvûd, Taharet, 109, H.no:287)
Ümmü Habîbe bı. Cahş,
künyesi ile meşhurdur. İsmi Habîbe'dir. Künyesinin Ümmü Habİb olduğu da
nakledilir. Abdurrahman b. Avf in eşi idi. Bazı rivayetlerde Abdurrahman b.
Avfın eşi Zeynep bt. Cahş şeklinde geçmektedir (Bk. Mâlik, Taharet, 106; Ebû
Dâvûd, Taharet, 110, H.no:292) Fakat Ebû Dâvud bunun hata olduğunu söyler.
Bazıları asıl isminin Zeynep olduğunu iddia ederler. Bunların gerekçesi ise
Vâhidî'nin Esbâbü'n-nüzûrdeki müminlerin annesinin asıl İsminin Berre olduğu.
Hz. Peygamber'in bu ismi kızkardeşinİn ismi olan Zeyneb'e çevirdiği naklidir.
Bazı rivayetlerde Ümmü Habîbe ismi zikredildikten sonra "Hz.Peygamber'in
baldızı" olarak nitelendirildiğini de görmekteyiz. (Bk.Miislim, Hayz, 64;
Ebû Dâvûd, Taharet, 108, H.no:285 ) Bazı Mâlikîler de Cahş'ın her üç kızının da
isminin Zeynep olduğunu, müminlerinin anesinin gerçek adıyla, ÜmmÜ Habîbe'nİn
künyesiyle, Hamne'nin İse lâkabı ile meşhur olduğunu söylerler. Fakat Hamne
İsminin lakap olarak kullanıldığına da hiçbir örnek gösterilememekledir.
Mâlikîlerin bu kadar zorlamaya da gitmesine gerek yok, çünkü Ebû Dâvûd
rivayetinde de Zeynep bt. Cahş olarak zikredilmekledir. Bk.Fethıt'l-Bâri,
1/562.
İstihâze (özür) kanı
gören kadınlardan biri olan Fatıma bt. Ebû Hubeyş de Cahş'ın oğlu Abdullah'ın
eşidir.
[12] Hayız ya da nifas günlerinden sonra da kanın durmaması
haline istihâze denir. Hastalık sebebiyle kanamanın uzaması şeklinde anlaşılan
bu durumu Rasûlullah özür hali kabul etmiş ve her namaz vaktinde abdest almanın
yeterli olacağını bildirmiştir. (Bk.İbn Hacer, age., 1/440,538)
[13] Lafız manası, şikâyet etti şeklindedir. Şikâyetin
sebebini, Hz.Âişe annemizin sözünden anlıyoruz ki o da her namaz vaktinde gusül
almasıdır. Metinde bu konu açık olmadığı için bildirdi şeklinde terceme edildi.
[14] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/180-182.
[15] Sened:
Sahih: Müsned, VI/231
-232, H.no:25827; Benzer rivayetler için bk. VI/144, H.no:24989; VI/120,
H.no:24767; VI/32, H.no:239l8; VI/97, H.no:24541; VI/94, H.no:24514; VI/187,
H.no:25418; VI/185, H.no:25397; Buhârî, Hayz, 20; Müslim, Hayz, 67-99; Ebû
Dâvûd, Taharet, 104, H.no:262-263; Tirmizî, Taharet, 97, H.no:I30
(Hasen-Sahih); Savm, 68, H.no:787 (hasen); Nesât, Hayz, 17, H.no:380; Sıyâm,
64, H.no:2316; İbn Mâce, Taharet, 119, H.no:631;Dömnf,Vudû\ 102, H.no:985,991.
Muâze bt. Abdullah el-Adeviyye tabiînin fakihlerinden biridir. Kendisine
ulaşan seneddeki râviler Basıalıdır. Rivayetlerin hepsinde Muâze'nin
Hz-Âişe'den nakli vardır. Fakat Tirmİzî'nin bu hadisi iki ayrı tarikten aldığı
görülür; bunlardan biri de Esved'in Hz.Âişe'den (Radıyallahii anltâ) naklidir.
Tirmizi Savm, 68,
H.no:787 (hasen).
[16] Metinde
geçen Harûıî kelimesi,
Haricî anlamındadır. Zira
Harûra yakınlarındaki (iki millik uzaklıktaki) bir kasabanın adıdır ve
ilk defa burada toplandıkları için Haricîlere Harûrî denmektedir. Bu ismi
onlara Hz. Ali'nin verdiği rivayet edilmektedir. (Bk. İbn Abdilber, et-Temhîd,
XXIII/321; Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, VII/285; Bennâ, age., 11/153) İbn Hacer
Harûrîlerin İlk çıkış gayesinin Kur'an'la amel edip, Sünnet'in Kur'an'a
getirdiği ziyâdeleri reddetmek olduğunu bildirir. Bk.Fethu'l-Bârî, 1/555.
[17] Metindeki istifham inkârı olarak düşünülürse, 'Sen
Haricî misin (ki böyle soruyorsun)?' şeklinde anlaşılır.
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/182-183.
[19] Sened:
Hasen: Müsnetl H/408,
H.no:9261; Diğer rivayet: 11/476, H.no:10121; Ebû Dâvûd, Tıb, 21, H.no:3904;
TirmizU Taharet, 102, H.no:135 (Tirmizî rivayetin garib olduğunu, Hakîm
el-Esrem ile Ebû Temîme el-HUceymî'nin zayıf sayıldığını naklederek birçok
kimsenin sika saydığını söylemiştir); İbn Mâce, Taharet, 122, H.no:639 (-^ J*
Jjif ^ ''Jz jü) lafzı ile; Rİkâk, 29,
H.no:1923; Dârimî,
Vudû1,144. Rno:1136 lafzı ile; İbnü'l-Cûrûd, 58;
Hadisin senedi
zayıftır. Tirmizî bu hadis için: "Muhammed (el-Buhârî) senedi sebebiyle zayıf saydı" der.
Bk.Talıâret, 102, H.no:135. Tirmizî, isim zikretmeksizin böyle bir
değerlendirme vermektedir. (Buradaki zayıflık: Ebû Temîme Tarif b. Mücâlid
el-Hüceymî'nin, Ebû Hüreyre'den hadis işitmcmesidir. Bk.et-Târîhu'l~kebîr,
111/16, Trc.no:67; İbn Adiy, Kâmil, U/219, Trc.no:403; Ukaylî, Dıtaja, I/3İ7,
Trc.no:391)
Ahmcd Mııhammed Şâkİr
hadisin şerhinde, İbn Ebî Şeybc'nİn İbnü'l-Mcdînî'ye Hakîm el-Esrem'in nasıl
biri olduğu sorulduğunda "bize göre sikadır" cevâbının verildiğini
nakleder, Ebû Dâvûd ve İbn Hıbbân'ın (bk.Sikâr, VI/215, Trc.no:7432) bu zâtı
sika saydıkları belirtilerek hadisin sahih oluşunu isbât eder. Nesâî, bu râvî
için: "Bir beis yoktur" derken, İbnÜ'l-Medînî: "Bu şahıs bizi
âciz bırakmıştır" der. Bk.İbn Ebî Hatim er-Râzî, el-Cerhu ve't-ta'dtl,
IH/208. Trc.no:909; Mizzî, Tehzîbü'l-kemûl, V1I/207, Trc.no:1465; Zehebî,
Mîzânü'l-i'tklâl, U/355, Trc.no:2231: İbn Hacer. Tehztb, 11/388, Trc.no:7864;
İbn Hacer, "fîhi iîn / kendisinde leyyinlik (zayıflık) bulunmaktadır"
ifadesini kullanır. Bk.Takrîb, Trc.no: 1481; Zehebî ise. "sadûktur"
der. Bk.Kâjif, Trc.no:1208; Görüldüğü gibi, Hakîm el-Esrem hakkında birtakım
olumlu olumsuz tenkidler yapılmıştır. Ancak hadisin nıüıâbaatı bulunmaktadır:
a-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahii anh) sadece kâhinlere gitmekle ilgili rivayetler:
MiLmed, U/429,
H.no:9502 (sahih); Hâkim, Müstedrek, 1/49-50, H.no:15 (Hâkim, Buhârî ve
Müslim'in şartuıa/râvisine uygun olduğunu söyler. Zehebî de aynı görüştedir).
Tİrmizî şerhinde Alımed Muhammed Şâkir bu isnadın muttasıl ve sahih olduğunu
söyler. Hasan'ın hadisi mürseldir. Fakat aynı sened İçinde mevsulle
desteklenmekledir, Gerek Hasan, gerekse Hılâs'ın rivfıyeli, Ebû Temîme Tarif b.
Mücâlid el-Hüceymî'nin mü tabiidirler.
b-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahii anlı) sadece kadınlara ardından/düb üründen yaklaşmakla İlgili
nakledilen rivayetler:
Mlisned, U/344,
H.no:8513 ;
11/272, H.no:7670;
11/444, H.no:9694; Ebû
Dâvûd, Nikâh, 45, H.no:2162; İbn Mûce, Nikâh, 29, H.no:1923 (Bûsırî, isnadının
sahih olduğunu söyler); Dârimî, Vudû', 144, H.no:1140; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-evsat, lX/78, H.no:9179;
Heysemî ve Münzirî,
Taberânî'nin Evsat'ında naklettiğini ve râvİSerinin de sika olduklarını
belirtir. Bk.Mecma', IV/299; Terğîb, 111/199.
Hadisin şâhidlcri:
a-İbn Abbas'tan
(Radıyallahii anluima) şahidi:
Müsned, 1/297,
H.no:2703 (sahih); 1/268. H.no:24I4 (Heysemî, Müsned'de nakledilen bu İki
rivayeti de zikrederek birinci rivayetin râvilerinİn sika olduğunu söylemiş,
ikinci rivayeti Taberânî'yc nisbel ederek Rişdin sebebiyle zayıf olduğunu
belirtmiştir); Tirmizt Tefsir, 2/27, H.no:29S0 (hasen-garib); Ebû Ya'lâ, V/121,
H.no:12317; Taberânî, el-Mu'ceınü'l'kebîr, XXII/9, H.no:12317; Beyhakî,
VI1/198.
b-Ümmü Seleme'den
(Radıyalkıhü aıılıâ) kadınlara ardından yaklaşmakla ilgili nakledilen rivayet:
Bk. Müsned, VI/305,
H.no:26480; Tirmizû Tefsir, 2/26, H.no:2979; Dârimî. Vudû', 113,H.no:1124;
C-Huzeyme b. Sâbit'ten
(Radıyallahü anlı) şahidi:
Bk. WK$ncrf, V/2I3,
H.no:21751-21752, 21747 (müphem râvi var), 21755 (sahih); V/214, H.no:21762;
V/215, H.no:21771 (sahih); Jbn Mace, Nikâh, 29, H.no:1924 (Bûsırî, isnadında
müdellis olan Haccac b. Erlât'ın bulunduğunu, hadisin münker olduğunu ve hiçbir
şekilde sahih olamayacağını söyler); Ahmed b. Hanbel'in senedinde bu durum söz
konusu değildir.
d-Hz.Peygamber'in
(SaUaUahü aleyhi ve sellem) eşlerinden birinin (Fadtyallahü anltâ) şahidi:
IV/68, H.no:16591;
Mükerreri: V/380, H.no:23115; Müslim, Selâm, 125;
e-Hz.AIi veya Ali b.
Talk (Radıyallahü anhünta) rivayeti için Heysemî, râvilerinin sika oluşunu,
Hz.AIi rivayetinin Ahmed b. Hanbel'e, A1İ b. Talk rivayetinin de Sünen
sahiplerine ait olduğunu belirtir. Bk.Mecma', IV/299. (349/657. had ise bk.)
f-Abdullah b. Amr b.
Âs'in (Radıyaüahüatıhiima) rivayeti:
Müsned, 11/182,
H.no:6706; 11/210, H.no:6967-6968 (sahih); Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, III/151.
Heysemî, hadisin Ahmed, Bezzâr ve Taberânî'nİn Evsafında nakledildiğini, Ahmed
ve Bezzâr'ın râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk.Mecma',
IV/298.
g-Benzer rivayet Câbir'den
(Radıyallahü anlı) de nakledilir: Buharı, Tefsir, 39; Müslim, Nikâh, 117; Ebû
Dâvûd, Nikâh, 45, H.no:2163; İbn Mâce, Nikâh, 29, H.no:1925; Heysemî-nin
"râvİleri sikadır" dediği Câbir'den nakledilen Taberânî rivayeti:
Bk.Taberanî,
el-Mu'cemü'l-evsat, VII/357, H.no:7722; Mecma', IV/299. İbn Mes'ûd-dan
(Radıyallahii anlı) da benzer rivayet nakledilir. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebir,
X/214, H.no:10508; Heysemî, Bezzâr'ın naklettiği rivayetin senedinde Ubeydullah
b. Yezid bulunduğunu, bu râviden de sadece oğlunun rivayet ettiğini, diğer
râvilerinin ise sika sayıldıklarını belirtir. Bk. Mecma', VI/320.
h-İbn Ömer'den
(Radıyallahii anhiinıa) şahidi:
Heysemî, bu hadisin
Taberânî'nİn Evsat'ında nakledildiğini, senedinde Yakub b. Humeyd'in
bulunduğunu, bu râviyi İbn Hıbbân'ın sika, çoğunluğun sa zayıf saydığını, diğer
râvilerinin İse sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma'. VI/3I9.
Bu konudaki şâhid
hadisler çoktur. Ebû Saîd el-Hudrî (bk.Ebû Yala, 11/354-355), Hz.Ömer ve Ukbe
b. Âmir gibi (Diğer şâhidler için bk. Tahâvî, Şerhu meâni'l-ûsâr, 111/40-44;
Heysemî, Mecma', IV/298-299)
Hadis, mütâbî ve
şâhidleri ile hasen li gayrihİ mertebesine yükselir. Fakat, mülâbî ve
şâhidlerin hiçbiri hayızlı kadına yaklaşmakla ilgili rivayetler değildir.
Hadisin diğer bölümlerinin destekçisidİrler.
[20] Kâhin; yıldızlar ya da cinler gibi esrarengiz şeyler
aracılığıyla gaypdan haber verdiğini İddia eden kişidir. Sözleri yalanla
karışık olup toplumsal inancı ve ahlâkı bozduğu için kehânet şiddetle
yasaklanmıştır. Hatla kehânette bulunmak ya da onu tasdik etmek bazı
rivayetlerde küfür olabilir diye nİtelendirilmektedir.Bk.Bennâ, age., 11/155.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/183-186.
[21] sened:
Sahih: Müsned, 1/286,
k.no:2595; Mükerrer için bk. 1/339, H.no:3145: 1/325, H.no:2997: (Mıksem'den
mürsel olarak nakledildiği için zayıftır. Fakat Alımed b. Hanbel Serik'ten
mevsul olarak da nakleder); 1/237, H.no:2121, 2122 (Bu rivayetin İki senedi
bulunmaktadır. İlk senedi sahihtir. İkinci senedinde ise bazı âlimlere göre
zayıf sayılan Abdülkerim b. Ebu'l-Mchârik vardır. Fakat Ahmed Muhammed Şâkir
Tinnizî şerhinde bu zatın Abdülkerim b. Ebu'l-Mehârik değil Abdülkerim b. Mâlik
el-Cezerî el-Hıdramî Ebû Saîd olduğunu belirtir. Bk.Tirmizt, Taharet, 103,
H.no:137), 2844; 1/367, H.no:3473:
1/229-230, H.no:2032
(Ahmed b. Hanbel rivayetin sonunda Abdurrahman b. Mehdî ve Behz b. Esed
nakillerinin merfû değil, İbn Abbas'ın sözü (mevkuf) olduğunu söyler. Ahmed
Muhammed Şâkir de bu rivayetin diğer rivayetlere göre en sahih rivayet olduğunu
belirtir. Tirmizî şerhinde bu rivayetlerin hepsini zikreder); 1/272, H.no:2458;
İkinci rivayet için bk.
1/363, H.no:3428; 1/306, H.no:2789; 1/245, H.no:2201 (Her birinin senedinde
zayıf sayılan Atâ b. Aclân el-Attâr var);
Ebû Dâvûd, Taharet,
105, H.no:264, 265, 266; Nikâh, 47, H.no;2l68, 2169; Tirmizî, Taharet, 103,
H.no:136, 137; Nesâtt Taharet, 182, H.no:288; Hayz, 9, H.no:368; İbn Mâce,
Taharet, 123, 129, H.no:640 (Sindî: "Ebû Dâvûd sükût etti. Tirmizî zayıf
saymadı. Nesâî de zayıf say maksi zın nakletti" der), 650; Dârimt, Vudû\
112, H.no:1109-1123 (Abdullah Hâşim Dârİmî'nin lllO.hadisinîn tahricinde;
"Hadisi Ahmed, İbnü'l-Cârûd, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâce, Beylıakî ve
Dârekutnî naklettiler. Hâkim ve İbnü'l-Kaitân sahih saydı. İbn Dakîk el-Id
kuvvetlendirdi. İbn Hacer ise şu yorumu yaptı: 'Âlimler bu hadisle ihtilâfa
düştüler. Cumhur sened ve metindeki ızdıraptan dolayı mevkuf ve mürsellik
sebebiyle kabul etmediler. Musahhihler bunlara kuvvetli cevaplar verdiler ve
hadisin sahih olduğunu teyid ettiler. Tercih edilen görüş de hadisin sahih
oluşudur' " der); Beyhakî, 1/306-318. Ebû Davud'un 265-266.hadislerinİn
metni:
Tirmizî'nin
137,hadİsiniıı metni: İbn Mâce'nin 137.hadisinin metni:
Dârimî'nin 1109,1112 ve
1115-1116. hadisinin metni:
Bu rivayetler ışığında
hadisin metnindeki ızdırab şöyledir:
a-"Bir veya yarım
dinar": Ebû Dûvûd, Taharet, 105, H.no:264 (sahih rivayet); Nikâh, 47,
H.no:2168; Nesâî, Taharet, 182, H.no:2S8; Hayz, 9. H.no:368; İbn Mâce, Taharet,
123, H.no:640; û«n"»tf, Vudû1, 112, H.no:llll-ll 12, 1117, 1120;
b-"Kanın ilk
geldiği zamanlar bir, kesilmeye yakın yarım dinar": Ebû Dûvûd, Taharet,
105, H.no:265; Nikâh, 47, H.no:2169;Dân"mf, Vudû',112, H.no:lll3;
c-"Sadece yarım
dinar": Ebû Dâvûd. Taharet, 105, H.no:266; TirmizU Taharet, 103, H.no:136;
İbn Mâce, Taharet, 129, H.no:650; Darbın, Vudû', 112, H.no:l 110, 1114,1118;
d-"Sadece bir
dinar": Dûrimî, Vudû', 112, H.no:l 119, 1123;
e-Beşte iki
dinar": Ebû Dâvûd, Taharet, 105, H.no:266 (mu'dal);
f-"Kanın rengi
kırmızı ise bir, sarı ise yarım dinar": Tirmizî, Taharet, 103, H.no:137;
Dârimî, Vudû', 112, H.no: 1116;
Mıksem b. Bücra
Ebu'l-Kâsım el-Hâşimî (v.101/729): Abdullah b. el-Hâris'in mevlâsıdır. Buhârî
iki (Meğâzî, H.no:3954; Tefsir, H.no:4595), Tirmizî on iki, Nesâî yedi, Ebû Dâvûd
ve Dârimî on bir, İbn Mâce on altı, Ahmed b. Hanbel 87 rivayetini nakleder. İbn
Sa'd'ın dışındaki (Ebû Hatim, Ahmed b. Salih el-Mısıî. Iclî, Yakub b. Süfyân ve
Dârekutnî gibi) âlimler onu sika olarak değerlendirmişlerdir. Hadislerinin
büyük bir kısmını İbn Abbas'lan nakleder.
Atâ b. Aclân Ebû
Muhammed el-Hanefî el-Altâr: Buhârî, bu zat hakkında
"münkeru'l-hadis" derken, İbn Ebî Hatim, Yahya b. Main'den:
"Hadisi hiçbir şey değildir, kezzâbdır" dediğini nakleder. Ata b.
Aclân'm hadislerinden birini Tirmizî rivayet eder ve: "zayıftır,
zâhibü'l-hadİstir" der. Bk.Siİnen, Talak, H.no:1191; Diğerini de üç
rivâyetiyle Ahmed b. Hanbel nakletmiştir: 1/245, H.no:220; 1/306, H.no:2789;
1/363, H.no:3428 (Ahmed b. Hanbel bu üç rivayeti hocaları Yunus, Süreye ve Ebû Kâmil
vasıtasıyla: "Hammâd b. Seleme, Atâ el-Attâr, İkrime ve İbn Abbas"
silsilesi ile nakleder); Yahya: "Sika değil, kezzab", Amr b.
el-Fellâs "Kezzab", Buhârî "münkeru'l-hadis", Yakub b.
Süfyan: "Hadisi bir hiçtir", Ebû Dâvûd: "Hiçbir şey
değildir" demişlerdir. Bu râvi Müsned'de sadece üç senedde bulunmaktadır.
Hadisin merfû, mevkuf ve mürsel olarak rivâyel edildiği tesbit edilmektedir.
Rivayetlerin içinde
sadece Atâ'nın bulunduğu isnâdlar zayıftır. Bunlar da diğer sahih rivayetlerle
desteklenirler.
Ahmed Muhammed Şâkir
Tirmizî şerhinde hadisin hem sened hem de metin açısından tahlilini yapar ve
hadisin sahih olduğu görüşünü benimsediğini söyleyerek bu konuda yalnız
kalmadığım, Ahmed b. Hanbel, Hâkim, İbtıü'l-Kaltân, İbn Dakik el-îd, Zehebî,
İbn Hacer ve İbnü't-Türkmânî'nin de hadisi sahih saydıklarını belirtir. Bk.
Tirmizî, Taharet, 103, H.no:137.şerhi.
Bennâ, hadisin hem
senedinde hem de metninde ızdırâb bulunmasına rağmen hadisin sahih olduğunu
söyler. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/156-157.
[22] İmam Şafiî, Ümm, 1/76-77; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/38; İbn
Rüşd, Bidâye, 1/41; İbn Kudâme, Muğnl 1/338,351.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/186-188.
[23] Sened:
Sahih: Müsned, VI/336.
H.no:26733; Benzer rivayetler için bk. VI/336, H.ııo:26732; VI/335, H.no:26725:
Bir rivayette de böyle bir isteği
olduğunda izar/etek
giymelerini isterdi. Bk. VI/336, H.no:26734:
Buhârî, Hayz, 5;
Müslim, Hayz, 3; Ebû Dâvüd, Taharet, 106, H.no:267; Nikâh, 46, H.no:2167;
Nesöî, Taharet, 180, H.no:286; Dârimt, Vudû', 107, H.no:1051, 1062; Ayrıca
bk.l6/820.hadis.
Meymûne'den
(Radıyallahü anhâ) nakledilen bir başka rivayet: Müsned, VI/335-336,
H.no:26729; Benzer rivayet için bkMüsntd, VI/336, H.no:26732; Nesâî, Hayz, 13,
H.no:374; Bu rivayet 16/820.hadiste zikredilecektir.
a-Hz.Âişe'den
(Radıyallahü anhâ) şahidi için 8-11/812-815.hadîslerin tahricine bk.
b-Ümmü Habîbe'den
(Radıyallahü anlıâ) şahidi: İbn Mâce, Taharet, 121, H.no:638;
c-Zeyd b. Eslem'den
(Radıyallahü anh) şahidi: Mâlik, Taharet, 93; Ebû Dâvûd, Taharet, 82, H.no:212;
Dârimî, Vudû', 107, H.no;I037;
d-Muâz b. Cebel'den (Radıyallahü anh) şahidi: Ebû Dâvûd, Taharet, 82,
H.no:213.
[24] İzar; peştemal, futa, etek anlamında olup göbek ile
diz kapaklan arasını örten kumaşa denir.
[25] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/188-189.
[26] Sened:
Sahih: Miisned, VI/33, H.no:23928; Mâlik, Taharet, 95; Buhârî, Hayz, 5;
Müslim, Hayz, 3; Ebû Dâvûd, Taharet, 106, H.no:267-268; Nikâh, 46, H.no:2167;
Nesâî, Taharet, 180, H.no: 284-285;/&;ıMüCt',Talıâret, 121,H.no:636;Dâri™,
Vudû', 107, H.no: 1038,1042-1043,1052. Benzer rivayet için bk. 15/819.hadis.
[27] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/189.
[28] Sened:
Sahih: Müsned, VI/134,
H.no:24902; Benzer rivayetler için bk.VI/209, H.no:25626; VI/174, H.no:25286:
Müsned, VI/143,
H.no:24984 ve VI/138, H.no:24951:
BuMrr, Hayz, 5; Müslim, Hayz, 1-2; Tirmizİ, Taharet, 99, H.no:132 (Ümmü
Seleme ve Meymûne annelerimizden de nakledildiğini söyleyen Tirmizî hadisin
"hasen-sahih" olduğuna hükmeder); Nesâî, Taharet, 180, H.no:284-285;
Hayz, 12, H.no:371-372; îbn Mâce, Taharet, 121, H.no:635-636; Dârimî, Vudû!,
107, H.no:1042.
[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/189.
[30] Sened:
Sahih: Müsned, VI/113,
H.no:24705; Benzer rivayetler için bk.VI/170, H.no:25251: VI/204. H.no:25560
(Mükerreri: VI/206, H.no:25590): VI/174, H.no:25292: Don VudÛ', 107, H.no:1053;
Meymûne'den
(Ratlıyallahü anhâ) şahidi için bk. Müslim, Hayz, 4; Ayrıca 17/82i.hadise bk.
[31] Irb ihtiyaç
manasındadır. (Mübarekfûrî, Tuhfe, III/351).
[32] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/189-190.
[33] sened:
Sahih: Müsned. VI/55,
H.no:24161; Benzer rivayetler için bk. VI/209, H.no:25626; VI/189, H.no:25439:
VI/50, H.no:24120;
VI/234, H.no:25849; VI/231, H.no:25824; VI/230, H.no:25803; Vl/170, H.no:25250;
VI/LOO, H.no:24564; VI/208, H.no:2561l; VI/204, H.no:25558; Bir başka rivayet
de şöyledir: VI/272, H.no:26214:
Benzer rivayetler İçin
bk. VI/264, H.no:26156; VI/262, H.no:26139; VI/247, H.no:25980; VI/235,
H.no:25860; VI/8I, H.no:24402; VI/55, H.no:24J61:
Mâce Taharet, 102;
Buhârî, Hayz, 2, 5; Müslim, Hayz, 6-10; föiî Dâvıuh Savm, 79, H.no:2469;
7Yn«i'zf, Savm, 80, H.no:804 (hasen-sahih); Nesâi, Taharet, 176, H.no:274-277;
Hayz, 21, H.no:385-387; DârimU VudÛ', 108, H.no:1073-1074; îbn Mâce, Taharet,
120, H.no:632-633; Sıyâm, 64, H,no:l778.
Ayrıca 14/818 ve
9/813.hadislere bk.
[34] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/190.
[35] sened:
Sahih: Müsned, VI/78,
H.no:24369; Ebû Dcıvûd, Taharet, 106, H.no:269; Ne.sâî, Hayz, II, H.no:370;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kiibrâ. 1/313; Meymûne'den (RadtyaUahii anhû) şahidi:
Bk. Müslim, Hayz, 4.
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/190-191.
[37] Sened:
Sahih: Müsned, VI/187,
H.no!25419; Benzer rivayet için bk.Vl/219, H.no:25717:
Dârâa", Vudû',
107, H.no:1057; Ebû Ya'k't, VIII/368, H.no:4962; Beyhakî, es-Sitoenii'l-kübrâ,
1/187; Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in râvîleıinin sika olduklarını, Ebû Ya'lâ'nın
senedinde Uveyd b. Ebû Imrân'in bulunduğunu, bu zatın İbn Hıbbân tarafından
sika, cumhurca zayıf kabul edildiğini, bazılarınca da metruk sayıldığını
belirtir. Bk. Mecma', IX/31-33.
Bennâ hadisin isnadının
ceyyid olduğunu söyler. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/159.
[38] Bu mânâ için bk. Bennâ, age. 11/158.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/191.
[39] Sened:
Sahih: Müsned, VI/50, H.no:24120; Ayrıca 11/815.hadise bk.
[40] Bir kadının kocasının saçını taraması herhalde ona
olan sevgisinden kaynaklanmaktadır.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/191.
[41] Sened:
Sahih: Müsned, VI/72,
H.no:243I7; Benzer rivâyel için bk. 8/812 ve 13/817-hadisler. Abdullah b.
Sa'd'dan (Radıyalkıltü anh) şahidi için bk.
Ebu Davud, Taharet, 82,
H.no:212.
[42] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/192.
[43] Sened:
Sahili: Müsned,
VI/335-336, ' H.no:26729;
Benzer rivayet için
bk.Mümed, VI/336, H.no:26732;
Nesâî, Hayz, 13, H.no:374.
Meymûne'den
(RcuhyaUahii anhâ) nakledilen bir başka rivâyet:7/81 l.hadis. Bennâ hadisin
isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/159.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/192.
[45] Sened:
Sahih: Müsned, VI/91, H.no:24487; Hadisin senedinde İbn Lehîa
bulunmaktadır. Bu râvî ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis. Ayrıca
10/814.hadise bk.
[46] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/192-193.
[47] sened:
Hasen; Müsned, VI/123,
H.no:24804; Ebû Davûd, Taharet, 97, H.no:241 (Hocası Yakub b. İbrahim kanalı
ile aynı sened ve metinle nakleder); Dârimî, Vudû', 115, H.no:1153; Nesâî,
Taharet, 13, H.no:373; Beylıakî, es-Süııenü'l-kübrâ, 1/180; İbn Mâce, Taharet,
94, H.no:574:
Senedindeki Cümey' b.
Umeyr et-Teymî Ebu'I-Esved el-Kûfî ile Sadaka b. Saîd el-Hanefî hakkında bilgi
İçin bk. 412/770.hadİsin tahrici.
Ayrıca 462/770.hadisle
(Müsned, VI/188, H.no:25429) birlikte değerlendiriniz. Bu iki hadisi
karşılaştırdığımızda bir bütünü tamamlayan İki ayrı hadis karşımıza çıkıyor.
Sorulan sorular bir değil, birden fazladır. Fakat bazı rivayetlerde teyze ve
halası ile değil teyze ve annesi ile beraber gittiği belirtilmektedir.
[48] Bu mana için bk.Bennâ, age., U/160.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/193.
[49] Sened:
Sahih: Müsned, VÎ/294, H.no:26405; Buhârî, Hayz, 4, 21-22; İbn Mâce,
Taharet, 121, H.ııo:637 (isnadı sahih, râvîleri sikadır); Nesâî, Taharet, 179,
H.no:282; Hayz, 10, H.no:369; Dâriml Vudû', 107, H.no; 1049.
[50] Bu kelime kanın mı geldi, hayız mı gördün
anlamındadır. (Bk. İbnü'1-Esir, Nihaye, V/82); İmam Mâlik bunu şeklinde hayz
olarak açıklamıştır. (Muvattâ, Tahüret, 94); Ümmü Seleme annemizin
Peygamberimizden çocuğu olmamıştır. Bu rivayette ki nifas kelimesi hayız/kan
gelmesi anlamındadır. (Bk. Fiıuzâbâdî, el-Kamusu'l-muhît 746)
[51] Lafız anlamı, 'bulduğu' şeklindedir, ancak Türkçede
'âdet gördü' kullanımından dolayı Lgördü' diye terceme edildi.
[52] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/193-194.
[53] Sened:
Sahih: Müsned, VI/185,
H.no:25391; Bennâ: "Hadisi Beyhakî rivayet etti. Sonra Mâlik, Âişe'den
nıürsel olarak nakletti. Bunun Âişe ve Ümmü Seleme'nİn her ikisi hakkında
düşünülmesi mümkündür" der. Bk. Bulûğu'l-emânî, 11/161. Mâlİk'in de bu
konudaki rivayeti şöyledir:
İbn Abdilber: "Bu
hadisin mürselliği hususunda Muvatta'nın râvîleri arasında ihtilaf yoktur. Bu
lafızla Hz.Aişe hadisinin rivayet edildiğini bilmiyorum. Ancak Ümmü Seleme
hadisine güre manası muttasıldır. Hadisin mürsel oluşunun sebebi: Rebîa b.
Abdurrahman'nm (v.130/747) HzÂİşe'den duymamış olmasıdır. Yani hadis
munkatıdır. Bk. Muvatta', Taharet, 94;
Ümmü Seleme'den
(Radıyaiiaiui anim) şahidi için bk. Buhâri, Hayz, 4; Müslim, Hayz, 5.
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/194-195.
[55] Sened:
Sahih: Müsned, VI/332,
H.no:26698; Bennâ hadisi Beyhakî'ye de nisbet ettikten sonra İsnadının ceyyid
olduğunu söyler. Bk.Biilûğu'l-emânî, 11/161. Ayrıca 12/816.hadise bk.
[56] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/195.
[57] Bk. Müsned Trc.no. 1/805.
[58] İmam Şafiî, Ümm,
1/76; Sehnûn, Müdevvene, 1/52;
Şîrâzî, Mühezzeb, 1/38; Nevevî, Mecmu',
11/362-364,366; İbn Kudâme, Muğnî, 1/350; İbn Nüceym, Bahr, 1/207.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/196.
[59] Sened:
Sahih: Müsned, VI/62,
H.no:24209; Benzer rivayetler için bk. VI/64, H.no:24231; VI/214,
H.no;25668-25669; VI/2I0, H.no:2564I; VI/192, H.no:25470; VI/127, H.no:24835;
Müslim, Hayz, 14; EbÜ DâvÛd, Taharet, 102. H.no:259; Nesât, Taharet, 56,
177-178, H.no:70, 278-281; Hayz, 14-15, H.no:375-378; İbn Mâce, Taharet, 125,
H.no:643.
[60] Lafız manası, 'aynı yere ağzını kordu' şeklindedir.
Ancak anlaşılması için 'aynı yerden içerdi' diye terceme edildi. Burada Hz.
Âişe annemiz, Rasûlullah'm kendisine olan sevgisine işaret etmektedir.
[61] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/196.
[62] Sened:
Sahih: M«W, IV/342,
H.no:18909; Mükerrer için bk. V/293, H.no:22404; Ebû Dâvûd, Taharet, 82,
H.no:211-212; Tirmizî, Tahûret, 100, H.no:133 (Tirmizî, "hasen-garib"
olduğunu belirtir.)
Haram b. Muâviye bazı
senedlerde Haram b. Hakîm olarak zikredilir. Bu zat aynı şahıstır. Adı: Haram
b. Hakim b. Hâlid b. Sa'd b. el-Hakîm el-Ensârî'dir. Bilgi için bk.
427/735.hadisin tahrici.
Ayrıca hadisin tam
metni için 427/735.hadise bk.
[63] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/196-197.
[64] Sened:
Sahih: Müsned, VI/331,
H.no:26689; Benzer rivayet için bk. VI/334, H.no:26713:
(Bu rivayette farklı
olarak: "Seccadeyi onun için namaz kılacağı yere serer ve evimde iken o
seccadede namazını kılardı" bölümü bulunmaktadır). Nesâî, Hayz, 19,
H.no:383; Menbûz b. Ebû Süleyman el-Mekkî sikadır. Ümmü Menbûz ise makbuldür.
Bennâ hadisin isnadının ceyyİd olduğunu ifade eder. Bk.BülCtğıt'l-emâııî,
11/163. Hz.Âişe'den şahidi için bir sonraki hadise bk.
[65] Müreccile saçları tarayan, bakımım yapan,
anlamındadır. Yukarıda ki metinde lafız olarak saçlarımı tarayan, manası
bulunmaktadır. Bir kadının
kocasının saçını taraması herhalde ona olan sevgisinden
kaynak! an maktadır, ayrıca nu kelimenin temizlik, yıkama ve güzelleştirme
manaları da bulunmaktadır. Bunun için, beni güzelleştiren (eşim), şeklinde
terceme edildi. (Bk. İbnü'i-Esir, Nihaye, 11/203)
[66] Lafız manası; 'Elde hayız nerede?' şeklindedir.
[67] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/197-198.
[68] Sened:
Sahih: Müsned,
Vr/68-69, H.no:24278; Diğer rivayet: VI/135, H.no:14911; Benzer rivayetler:
VI/72, H.no:243İ6; VI/258, H.no:26099; VI/204, H.no:2559; VI/190, H.no:25449;
VI/U7, H.no:24743; Btıhârî. Hayz, 3; Müslim, Hayz, 15; Ebû Dâvûd, Taharet, 102,
H.no:260; Nesâî, Taharet, 175. H.no:273; Hayz. 16, H.no:379; İbn Mâce, Tahûret,
120, H.no:634; Hadisin senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvî ile ilgili
geniş bilgi için bk.22/64.hadis.
[69] Bir rivayette; 'bana yaslanır...'
[70] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/198.
[71] sened:
Sahih: Müsned^ 11/70,
H.no:5382; Benzer rivayetler: VI/245, H.no:25962; VI/111-112, H.no:24688;
VI/173, H.no:25280; VI/106, H.no;24628; Vl/179, H.no:25336-25337; VI/214,
H.no:25672; VI/114, H.no:24713; VI/110, H.no:24675; Müslim, Hayz, 11-12; Ebû
Dâvûd, Taharet, 103, H.no:261; Tirmirf, Taharet, 101, H.no:134 (Hasen-Sahih);
Nesâ!, Taharet, 173, H.no:271; Hayz, 18, H.no:382; İbn Mâce, Taharet, 120,
H.no:632; Dârimî, Vudû', 82, 108, H.no:777, 1070, 1076.
Heysemî, senedindeki
râvilerin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Meana', 1/282-283.
Hadisin şâhidleri:
a-Hz.Aişe'den
(Radıyallahü anM) şahidi için bir sonraki 27/831.hadise bk.
b-(EK) Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) şahidi:
Miisned, 11/428,
H.no:9500; Müslim, Hayz, 13; Nesâî, Taharet, 173, H.no:270; Hayz, 18,H.no:381.
c-Enes'ten (Radıyallahü
anh) şâlıidi için bk. Heysemî, Bezzâr tarafından nakledilen hadisin senedindeki
râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 1/283
Ayrıca 27/831 ve
28/832.had islere bk.
[72] Humra küçük seccade manasındadır. Bk. İbnü'i-Esir,
Nihaye, 11/74.
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/198-199.
[74] Sened:
Sahih: Ahmed, VI/45,'
H.no:24066; Mükerrer için bk. VI/229, H.no:25795; Benzer rivayetler: VI/1I4,
H.no:24713; VI/110, H.no:24675; Müslim, Hayz, 11-12; Ebû Dâvûd, Taharet, 103,
H.no:261; Tinnizt, Taharet, 101, H.no:134 (Hasen-Sahih); Nesâî, Taharet, 173,
H.no:271; Hayz, 18, H.no:382; İbn Mâce, Taharet, 120, H.no:632; Dârimî, Vudû',
82, 108,
H.no:777, 1070, 1076.
Ayrıca 26/830 ve
28/832.hadislere bk.
[75] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/199.
[76] Sened:
Sahih: Müsne'd, VI/I79,
H.no:25336; Mükerrer için bk. VI/10I, H.no:24576; Müslim, Hayz, 11-12; Ebû
Davud, Taharet, 103, H.no:26I; Tirmizî, Taharet, 101, H.no:134 (Hasen-Sahih);
Nesâî, Taharet, 173, H.no:271; Hayz, 18, H.no:382; îbn Mâce, Taharet, 120,
H.no:632; Dârimî, Vudû', 82, 108, H.no:777, 1070. 1076.
Ebû Bekre'den
(RadıyalUıhü anh) şahidi için bk. Heysemî, Taberânî tarafından nakledilen
hadisin senedindeki râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecına', 1/283
Ayrıca 26/830 ve 27/831.lıadislere bk.
[77] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/200.
[78] Ebû Davud, Taharet, 92; îbn Mâce, Taharet, 92;
Taberânî, XXIII/373; Beyhakî, VIÎ/65 (Îbn Hazm râvîlerden 'Eflet'İn' meçhul
olduğunu ileri sürdü. Ancak Ebû Davûd bu kişinin 'Füleyt b. Âmir' olduğunu
belimi ve 'İbn Hıbbân "sika', Ebû Hatem er-Râzî 'şeyh' ve Ahmed b. Hanbel
'lâbe'se bihi' dedi. Bk. Azimühâdî, Avnü'l-Ma'bûd, J/269)
[79] İbn Rüşd, BidâyetU'l-miictehid, 1/35; Nevevî, Şerhu
Müslim, 111/209-211; Bennâ age., U/165.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/200.
[80] Sened:
Sahih: Müsned, V/400,
H.no:23289; Ne'sâî. Kıble, 17, H.no:766; Heysemî, senedindeki râvilerin sika olduklarını
belirtir. Bk. Mecma\ H/49. a-Hz.Âişe'den (Radıyatlahu anim) şahidi:
Müsned, VÜ32,
H.no:23926; Ebû Dâvüd, Taharet, 133, H.no:370; İbn Mâce, Taharet, 131,
H.no:652; Müsned'deki Huzeyfe ve Âişe'nİn isnâdlarını karşılaştırdığımızda bazı
rSvilerde birleştiğini görebiliriz. Hz.Âişe'den nakledilen diğer rivayetler
için bir sonraki hadisin tahririne bk.
b-Meymûne'den (Radıyallahu anhâ) şahidi için bk. İbn Mâce, Taharet, 131,
H.no:653; (30/834.hadis)
[81] Muhtemel ki bu durum hicap ayetinden önce olabilir ya
da Hz. Âişe ile Huzeyfe arasında kan veya süt bağı olabilir. Uk.Bennâ, age.
11/165; Huzeyfe Peygamberimiz'in çok güvendiği ve sırdaşı olan bir kişiydi.
(Bk. Üsdü 'l-gûbe, Trc. No: 1113).
[82] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/201.
[83] Sened:
Sahih: Mümed,
VI/330-331, H.no:26686; Benzer rivayetler için bk. VI/331, H.no:26687; VI/330,
H.no:26685 ziyadesiyle; Bw/ıârî, Salât, 19, 21, 107; Hayz, 30; Mtfrfım, Salât,
273; Ebû Dâvûd, Salât, 90, H.no:656; Nesâî, Mesâcid, 44, H.no:736; İbn Mâce,
Taharet, 131, H.no:653; İkâme, 63, H.no:1028.
Hz. Âişe'den
(RadtyalUıhü anhâ) şahidi:
Bk. Müsned, VI/204,
H.no:25562; Benzer rivayetler için bk. VI/146, H.no:25012; VI/70, H.no:24294;
VI/99, H.no:24556; VI/129, H.no:24860; VI/137, H.no:24945; VI/199,
H.no:25504; VI/220,
H.no:25718; VI/249, H.no:25996; VI/330, H.no:26683-26684; Vr/251, H.no:26014;
VI/179, H.no:25336; VI/245, H.no:25962; Müslim, Salât, 274; Ebû Dâvûd, Salât,
133, H.no:367, 370; Nesâî, Kıble, 17, H.no:766.
[84] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/201-202.
[85] Sened:
Hasen: Müsned, VI/66,
H.no:24251; Hadisin senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvî ile ilgili geniş
bilgi için bk.22/64.hadis.
Huyey b. Abdullah'ın
(v.143/760) da hafızası hakkında tenkid yapılmıştır. Tirmizî ve Ebû Dâvûd üç,
Nesâî dört, İbn Mâce iki, Ahmed b. Hanbel ise 33 rivayetini nakleder. Tirmizî,
hadislerini "hasen" saymıştır. Bk.Sünen, Buyu', H.no:1283; Siyer,
H.no;1566.
Bir sonraki hadis de bu rivayeti destekler.
[86] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/202.
[87] Sened:
Sahih: Müsned, VI/44,
H.ııo:24055; Ebû Dâvûd, Tahârel, 106, H.no:269; Nikâh, 46, H.no:2166; Nesâî,
Taharet, 179, H.no:283; Hayz, 11, H.no:370; Kıble, 22, H.no:771; Dârimt, Vudû',
105, H.no:10I8; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/313.
Bennâ hadisin İsnadının
ceyyİd olduğunu söyler. Bk.Bülûğu't-emânî, 11/166.
[88] Lafız manası, 'bulaşan yeri geçmeden' şeklindedir.
[89] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/202-203.
[90] Sened:
Sahih: Müsned, VI/122,
H.no:24788; İkinci rivayet: Vl/147-148, H.no:25025; Buhârî, Hayz, 13-14;
I'tisâm, 24; Müslim, Hayz, 60-61; Ebû Dâvûd, Taharet, 120, H.no:314-316; NesâS,
Taharet, 159, H.no:251; Gus!, 21, H.no:425; İbn Mâce, Taharet, 124, H.no:642;
Dârimî, VudÛ', 84. H.no:779; Beyhakî, es-Siaıenü'l-kübrâ, 1/183.
[91] Bu sahabi. Esma bt. Şekel (ya da Esma bt. Yezîd b.
Seken) olup 'kadınların sözcüsü' olarak bilinir. Bk.Bennâ, age. 11/167.
[92] Sidr kelimesi, sedir ağacı veya dal selvisi manasında
olup güzel kokulu bir bitkidir ve temizlikte kullanılır, tıpkı sabun
gibL.Bk.Rüzî, Muhtaru's-Sıhâh 292.
[93] 'Subhânallah!', taaccüb (hayret/şaşkınlık) ifade eden
bir sözdür.
'Güzel/kokulu bir kumaş parçasıyla temizlen!' sözünden kasıt; hayızlı ya
da nifaslı kadının gusiil aldıktan sonra kokulu bir kumaş parçası ile avret
mahallini öıtınesidir ki kanın koku vb tesiri kaybolsun.
[94] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/203-205.
[95] Sened:
Sahih: Müsned, VI/188.
H.no:25428; Benzer rivayetler için bk. VI/122, H.no:24788; VI/147-148,
H.no:25025; Buhûrf, Hayz, 13-14; İ'tisâm, 24; Müslim, Hayz, 60-61; Ebâ Dâvûd,
Taharet, 120. H.no:314-316; Nesât, Talıâret, 159, H.no:251; Gusl, 21, H.no:425;
İbn Mâce, Tahârcl, 124, H.no:642; Dârimî, Vudû', 84, H.no:779; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/183.
[96] Lafız manası 'anlar şeklindedir, ancak Rasûlullah
cevabına 'evet' diyerek başladığı için bu sözün vurgu ile soru şeklinde
söylendiği anlaşılmaktadır. Doğrusunu Allah bilir.
[97] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/205-206.
[98] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/207.
[99] Sened:
Sahilı: Miisned,
VI/464, H.no:27503; Mâlik, Taharet, 104: Buharı, Vudû\ 63; Hayz, 8, 19, 24, 28;
Müslim, Hayz, 62; Ebû Dâvûd, Taharet, 107-109, 1J5, H.no:280, 282, 286, 304;
Tinnizî, Taharet, 93, H.no:125 (Hasen-Sahih); Nesâî, Taharet, 120, 134-135,
138, H.no:201, 211-212, 215-219; Hayz, 2, 4, 6, H.no:348, 356-357, 360-365; ibn
Mâce, Taharet, 115, H.no: 620-624; Dârimî, Vudû', 84, 86, H.no:774, 779, 780,
785; İbn Sa'd, Tabakât, VIII/178; Hadisin değerlendirmesi İçin bk. Zeylaî,
Nasbu 'r-râye, 1/106; İbn Hacer, et-Telhîsu'l-lıabîr, 62; Ümmü Habibe bt. Cahş
rivayeti ile karşılaştırınız. 3/807,37/841 ve 355/663. hadislere bk.
[100] Bk.Nesâi, Taharet 134 (Suyûtî Şerhi) 1/116-117.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/207-208.
[101] Sened:
Sahih: Müsned,
VI/463-464, H.no:27502; Mükerrer için bk. VI/420, H.no:27233; Mâlik, Taharet,
137; Mâlik, Tahflret, 104; Buhârî, VudÛ', 63; Hayz, 8, 19, 24, 28;-Müslim,
Hayz, 62; Ebû Dâvûd, Taharet, 107-109, 115, H.no:280, 282, 286, 304; Tirmizî,
Taharet, 93, H.no:125 (Hasen-Sahih); Nesât, Taharet, 120, 134-135, 138,
H.no:201, 211-212, 215-219; Hayz, 2,4, 6, H.no:348, 356-357, 360-365; İbn Mâce,
Taharet, 115. H.no:620-624; Dârimî, Vudû', 84, 86, H.no:774, 779, 780, 785; İbn
Sa'd, Tabakât, VIH/178; Hadisin değerlendirmesi için bk. Zeylaî, Nasbu'r-râye,
1/106; İbn Hacer, et-Telhîsıt'l-habîr, 62;
Bennâ sened ve metni
aynı olan iki rivayetten 27233. hadisi lercih etseydi daha iyi olurdu. Çünkü
27502. hadisle Leys'in an'ane yaptığı görülmektedir. 27233.hadiste ise tahdis
sigası İle nakletmiştir.
Ümmü Habibe bt. Cahş
rivayeti ile karşılaştırınız. 3/807,37/841 ve 355/663. hadislere bk.
[102] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/208-209.
[103] Sened:
Sahih: Müsned, VT/42,
H.no:24027; Mükerrer için bk. VI/262, H.no:26133; Benzer rivayetler için bk.
VI/137, H.no:24940; VI/204, H.no:25557; VI/194, H.no:25498; Vl/187, H.no:25421;
VI/128-129, H.no:24853; VI/82, H.no:24404; VI/237, H.no:25883; Mâlik, Taharet,
104; Buharı, Vudû', 63; Hayz, 8, 19, 24, 28; Müslim, Hayz, 62; Ebû Dâvüd,
Taharet, 107-109, 115, H.no:280, 282, 286, 304; Tirmitf, Taharet, 93, H.no:125
(Hasen-Sahih); Nesûî, Taharet, 120, 134-135, 138, H.no:201, 211-212, 215-219;
Hayz, 2, 4, 6, H.no:348, 356-357, 360-365; İbn Mâce, Taharet, 115,
H.no:620-624; Dârimî, Vudû', 84, 86, H.no:774, 779, 780, 785; İbn Sa'd,
Tabakât,VlWm.
Hadisin değerlendirmesi
için bk. Zeylaî, Nasbu'r-râye, 1/106; İbn Hacer, et-Telhîsu'l-habtr, 62;
Ayrıca 355/663.hadiste
geçti.
Benzer bir rivayet için bk. 44/848 ve 3/807.hadisler.
[104] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/209.
[105] sened:
Sahih: VI/320,
H.no:26595i Benzer rivayet için bk. VI/293, H.no:26390; Mâlik, Taharet, 105;
Ebû Dâvûd, Taharet, 107, H.no:274-275. 278 (Ebû Dâvûd bu kadının Fatıma bt.
Hubeyş olduğunu söyler); 110, H.no:293; NesâU Taharet, 134, H.no:208; Hayz, 3,
H.no:354-355; İbn Mâce, Taharet, 115, H.no:623; Dârimî, Vudû\ 84, H.no:786-787.
[106] Lafız anlamı, fetvasını sordu, şeklindedir.
[107] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/209-210.
[108] Sened:
Sahih: Müsned,
VI/128-129, H.no:24853; Benzer rivayetler için bk. Müsned, VI/83, H.no:24419;
VI/237, H.no:25883; VI/82, H.no:24404; Vl/42, H.no:24027; VI/262, H.no:26133;
VI/137, H.no:24940; VI/204, H.no:25557; VI/194, H.no:25498; VI/187, H.no:25421;
VI/128-129, H.no:24853; Vl/434, H.no:27318-27319 (Ümmü Habîbe'nin müsnedinde);
Mâlik, Taharet, 106; Bulıârî, Hayz, 26; Müslim, Hayz, 63-66; Ebû Dâvıul,
Taharet, 107, 109, 110, 116, H.no:279, 285, 288-292, 305; Tİrmİzî, Taharet, 96,
H.no:I29 (Hasen-Sahih); NesâT, Taharet, 134-135, H.no:203-207, 209-210; İbn
Mâce, Taharet, 115-116, H.no:622, 626; Dârimî, Vudü', 84, H.no:781, 784,
788-789; Şâfi, Ünün, 1/53-54; İbn Sa'd, Tabakât.VllVm.
Ayrıca 355/663 ve 3/807.hadisilere bk.
[109] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/210.
[110] İmam Muhammed, el-Camiu's-sağîr, 1/73,
el-Câmiu'l-kebîr, 9; Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsûr. 1/107; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/46;
İbn Rüşd, Bidâye, 1/44-45; Ibn Kudâme, Muğnî, 1/343, 355; Bennâ, age., 11/172.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/211.
[111] sened:
Sahih: Müsned, VI/83,
H.no:244l9; İkinci rivayet: Vl/82, H.no:24404; Benzer rivayetler için bk.
Müsned, VI/83, H.no:244I9; VI/237. H.no:25883; VI/82, H.no:24404; VI/42,
H.no:24027; Vl/262, H.no:26133; VI/137, H.no:24940; VI/204, H.no:25557; VI/194,
H.no:25498; VI/L87, H.no:25421; VI/128-129, H.no:24853; VI/434,
H.no:27318-27319 (Ümmü Habîbe'nin müsnedinde); Mâlik, Taharet, 106; Buharı,
Hayz, 26; Müslim, Hayz, 63-66; Ebû Dâvûd, Taharet, 107. 109, 110, 1)6,
H.no:279, 285, 288-292, 305; Tirmizî, Taharet, 96, H.no:129 (Hasen-Sahih);
Nesâî, Taharet, 134-135, H.no:203-207, 209-210; İbn Mâce, Taharet, 115-116,
H.no:622, 626; Darimt, Vudû\ 84, H.no:781, 784, 788-789; Şâfî, Ümm, 1/53-54;
İbn Sa'd, Tabakât, VIIVI78.
Ayrıca 355/663 ve
3/807.hadislere bk.
Ayrıca 3/807.hadise bk.
[112] Lafız manası, şikâyet etli şeklindedir. Şikâyetin
sebebini, Hz.Âişe annemizin sözünden anlıyoruz ki o da her namaz vaktinde gusül
almasıdır. Metinde bu konu açık olmadığı için bildirdi şeklinde terceme edildi.
[113] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/211-212.
[114] Hamne, mü'minleritı annesi Hz. Zeyneb bt. Calış'ın kız
kardeşi ve Talha b. Ubeydullah'ın kansıdır.Bk. Bennâ age. U/175.
[115] Sened:
Sahih: -Müsned, VI/439,
H.no:27347; Benzer rivayetler için bk. VI/439-440, H.no:27348; VI/381-382,
H.no:27022; Ebû Dâvûd, Taharet, 109, 111, H.no:294-295; Tirmitf, Taharet, 95,
H.no:l28 (Tirmİzî hocası Buhârî ve Ahmed b. Hanbel'in bu hadis için
"hasen-sahih" hükmünü verdiklerini söyler); Nesâî, Taharet, 136,
H.no:213; İbn Mâce, Taharet, 117, H.no:627; Dârimî, Vudû', 84, H.no:782-783,
790; Şâfi, Ümm, 1/51-52; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrû, 1/338-339;
Ebû Davud'un bir rivayetinde isim müphem, diğerinde İse Sehle bt. Süheyl
b. Amr olduğu belirtilir:
Ebû Dâvûd, Taharet,
109, 111, H.no:294-295.
Ayrıca 355/663 ve
37/841.hadis)ere bk.
[116] Kanın akmasını engellemek için.
[117] Burada muhtemeldir ki Rasûlullah âdet günlerini
karıştıran istihâzeli kadına bu günleri araştırıp kanâati gelen iki durumdan
birisiyle amel etmesini emrediyor. Bu mana da lafzından çıkmaktadır. Yani,
'senin durumunla ilgili Allah'ın bilgisine uygun olarak' manasındadır.
[118] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/212-214.
[119] Geniş bilgi için bk. İmam Muhammed, Asi, 1/409-432;
Sâlİh b. Ahmed b. Hanbel, Mesâil, 1/258; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/39-41; Kâsânî,
Bedâiu's-sanâV, 1/41.
[120] Tahâvi, Şerhti meâni'l-âsâr I/100-lOi, 104; Bennâ,
age.. 11/177.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/214-215.
[121] Sened:
Sahih: Müsned, VI/119. H.no:2476u; Diğer rivayet: VI/139, H.no:24967; Ebü Dâvûd, Taharet, 111, H.no:294-295 (Münzirî
"Muhammed b. İshak b. Yesar ile ihticacda ihtilâf var" der); Nesûî,
Taharet, 136, H.no:213; Hayz, 5, H.no:358; Dâriml Vudû', 84, H.no:782-783.
Ayrıca bir sonraki rivayete bk.
[122] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/215.
[123] Sened:
Sahih: Müsned, VI/172,
H.no:25267; Râvilerİn her biri Buhârî ve Müslim'in rical İndendir.
Ayrıca bir Önceki
rivayete bk.
[124] İbn Cafer rivayetinde 'bir gusül alması' şeklinde
nakletti.
[125] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/216.
[126] Sened:
Sahih: Müsned, VI/137,
H.no:24940; Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk.Bülûğu't-emânî,
11/179.
Ayrıca 37/841 ve 355/663. hadislere bk.
[127] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/216.
[128] Sened:
Sahih: Müsned, VI/131,
H.no:24879; Buhârî, Hayz, 10; İtikâf, 10; Ebû Dâvûd, Savm, 83, H.no:2476; İbn
Mâce, Siyam, 66, H.no:1780; Dârimî, Vudû', 94, H.no:882; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, IV/323;
İbn Hacer Hz.Peygamber'in eşleri arasında istihâze (özür) kanı görenleri
(Zenep bt. Cahş, Şevde bt. Zem'a ve Ümmü Seleme) tek tek ele alarak, bu hadiste
zikredilen eşin Ümmü Seleme olmasının daha kuvvetli bir ihtimal olduğunu
belirtmiştir. Bk.Fethu'l-Bârî, 1/541-542.
[129] Leğen.
[130] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/216-217.
[131] Sened:
Sahih: Müsned, VI/215,
H.no:25679; Benzer rivayetler için bk. Vl/160,'H.no:25145; VI/71, H.no:24309;
Ebû Dâvûd, Taharet, 110. H.no:293; İbn Mâce, Talıâret, 127, H.no:646 (Bûsırî,
İsnadının salıih, râvilerinin sika olduğunu söyler); Ümmü Bekr bt. el-Misver b.
Mahreme, sikadır. Ümmü Atıyye'den {Radıyatlahü anlıâ) şahidi:
Bk. Buhârî, Hayz, 25;
Ebû Dâvûd, Taharet, 117, H.no:307; İbn Mâce, Taharet, 127, H.no:647; Nesâî,
Hayz, 7, H.no:366; Dârimî, Vudû'. 93-94, H.no:870, 876;. Hamne bt. Cahş'tan
(RadıyaUahü anlıâ) şahidi:
Ebû Dâvûd, Taharet, 118, H.no:310 (Nevevî Mecmû'unda isnadının hasen
olduğunu söyler).
[132] Lafız manası, temizlendikten sonra, şeklindedir.
[133] Ya da damarlar (akıntısı)dır.
[134] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/217.
[135] Sehnûn, Müdevvene, 1/49; Merğınânî, Hidâye, 1/32-33;
Şîrazî, Mühezzeb, 1/40-41; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-miictehid, 1/36-37,43^46; İbn
Kudame, Muğnî, 1/324,328, MugnV, 21.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/217-218.
[136] Sened:
Sahih: Miisned, Vl/300,
h!ıio:26440; Benzer rivayetler için bk. VI/303, H.no:26463; VI/304, H.no:26471;
Vl/309-310, H.no:26517; Ebû Dâvûd, Tahârel, 119, H.no;311-312; Tirmizî,
Taharet, 105, H.no:139 ("garib" Buhârî: "Ali b. Abdüla'lâ ve Ebû
Selıl Kesir b. Ziyâd sikadır" der); İbn Mâce, Taharet, 128, H.no:648;
Dârinıî, Vudû', 99, H.no:960; Dârekutnî, f/221; Ebû Ya'lâ, XII/452, H.no:7023;
Hâkim, 1/282-283, H.no:622 ("İsnadı sahihtir" der, Zehebî de sahih
hükmü verir); Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/341; Ebû Davud'un lafzı:
Bk. Taharet, 119,
H.no:312;
Müsse Ümmü Büsse
el-Ezdiyye "mechûlu'1-ayn veya meçhulü'1-hâldir" iddiası île hadis zayıf
sayılmıştır. Hâlbuki, Ebû Sehl Kesir b. Ziyâd el-Basrî, Hakem b. Uteybe, Zeyd
b. Ali b. Hüseyin ve Hasan bu zattan rivayette bulunur. Zehebî, Dârekutnî'nin:
"Bu râvi ile delil getirilmez" sözünü naklederek "bu hadisinden
başka bir hadisle tanınmadığını" ifade eder. Bk. Mîzân, VI/428,
Trc.no:8541; VII/474. Trc.no:11004; Müsse hakkında İbn Hacer "makbuldür"
hükmü verir. RkTakıib, Trc.no:8682; Usan, VII/530, Trc.no:5942;
Tehzîbü't-Tehzîb, XII/479, Trc.no:2893; Mizzî, Tehzîbü'!-Kemah XXXV/3O5-3O6,
Trc.no:7930; Tirmizî, İbn Mâce ve Dârimî birer, Ebû Dâvûd iki, Ahmed b. Hanbe!
ise dört rivayetini nakleder.
Ebû Sehl ise Kesîr b.
Ziyâd el-Horasânî'dİr. Aslen Basralıdır. Önce Belh'e, sonra Semerkand'a
yerleşmiştir. İbn Main, Ebû Hatim ve Nesfıî tarafından sika sayılmıştır. Ancak
hakkında İbn Hıbbân tenkidde bulunur. Bk. İbn Hıbbân, Mecruhun, 11/224-225,
Trc.no:897; Zelıebî, Mîzân, V/488-489, Trc.no:6943;
Hadis şâhidleri ile
sahih li gayrihî seviyesine yükselir.
a-Enes'ten
(RadıyalUıhii anlı) şahidi:
İbn Mâce, Taharet, 128,
H.no:649 (Bûsırî, isnadının sahih, râvilerinin sika olduğunu söyler.
Bk.Misbâhu'z-zücâce, 1/83); Beyhakî, es-Sünenü'l-kiibrâ, 1/343; b-Osman b.
Ebu'l-Âs'tan (Radıyallahü anlı) şahidi:
Dârimî, Vudû', 98,
H.no:955; fbnü'l-Cârûd, 39, H.no;I18; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, DC/57,
H.no:8383-8384; Hâkim, 1/283, H.no:624 (MUrsel-sahih bir rivayettir. Çünkü
Hasan el-Basrî Osman b. Ebu'l-Âs'tan scmâı yoktur); Beylıakî,
es-Süncnü'i-kübrâ, 1/341; Heysemî, senedinde zayıf kabul ettiği İbrahim b.
Müslim el-Mekkî'nin bulunduğunu belirlin Bk.Mecma M/281.
c-Câbir'den
(Radıyallnhii anlı) şahidi:
Taberânî,
el-Mu'cemü'l-evsat, 1/146, H.no:462; Heysemî, senedinde ihticacında ihtilaf
bulunan Eş'as b. Sevvâr'ın varlığına dikkat çekerek, İbn Main'in sika saydığını
belirtir. Bk. Mecma M/281.
d-İbn Abbas'tan
(Radıyallahüanhiima) şahidi:
İbnü'l-Câritd, 39,
H.no:l 19; Beyhakî, es-Sünenü'l-kiibrâ, 1/341; e-Abdullah b. Amr'dan
(Radıyallahü anhiima) şahidi:
Hâkim, 1/283-284,
H.no:625 (Senedinde Buhârî ve Müslim'in râvisi olmayan iki râvi bulunmakla
birlikte, Hâkim sadece şâhid olarak bu hadisi zikrettiğini ifade eder);
Dârekutnî, 1/221; f-Rıdvan biatına katılan Âiz b. Amr'dan (Radıyallahü anlı)
şahidi:
Dârekutnî, 1/221;
Heysemî, hadisi Taberânî'nin Kebîr'inde naklettiğini, senedinde zayıf kabul
etliği Salih b. üeşir el-Mürrî'nin bulunduğunu belirtir. Bk. Mecma', 1/281.
[137] Râvîlerden Ebû Heyseme'nin burada veya şeklindeki şek
lafzı görülmektedir.
[138] Vers, Yemen'de biten sarı renkli bir bitkidir ki yüze
boya olarak sürülür. Bk.Râzî, Muhlanı's-sıhah 716.
[139] Kelef, Yüze sürülen şey veya siyah ile krmızı
arasındaki bulanık renkte kırmızıya denir Bk. Râzi, age. 576.
[140] Sehnûn, age., 1/53; Salih b. Ahmed b. Hanbel, Mesûil,
T/236; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, 1/37-38; Nevevî, Mecmu, 11/524; Meydânî,
Liibâb, 1/65.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/218-220.
[141] İ. Şafiî, age., 1/76-77; Sehnûn, age., 1/52; Şîrâzî,
age, r/38,45; Kâsânî, age, 1/44; İbn Rüşd, age., 1/40-41; İbn Kudâme, Muğnî,
1/314-315.
[142] İ. Şafiî, age., 1/76; Merğınânî, age, 1/31-32; İbn
Rüşd, age., 1/41; Nevevî, age., U/368; İbn Kudâme, age., 1/353; İbn Nüceym,
Bahr, I/213.
[143] Bk. Müsned Trc. no. 1/805.
[144] İ. Şafiî, age., 1/76; Sehnûn, Müdevvene, 1/52; Şîrâzî,
age., 1/38; Nevevî, age., 11/362-364,366; İbn Kudâme, age., 1/350; İbn Nüceym,
age., 1/207.
[145] İ. Şâfıî, age., 1776; Sehnûn, age., 1/48; Şîrâzî,
age., 1/38; Nevevî, age., 11/375-376; İbn Nüceym, age., 1/214.
[146] Ancak iddet hesaplamalarında İmam Mâlik'e göre en azı
bir gündür.
[147] İ. Muhammed, Asi, 1/408; İ. Şafiî, age., 1/58; Salih
b. Ahmed b. Hanbel, age., 1/451; Sehnûn, age., 1/49; Merğınânî, age., 1/39; İbn
Rüşd, age., 1/36; Nevevî, age., 11/375-376; İbn Kudâme, age., 1/320,322; İbn
Nüceym, age., 1/201.
[148] Ebû Davûd, Taharet, 92; İbn Mâce, Taharet, 92;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXIII/373; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII/65
(İbn Hazm râvîlerden 'Eflet'İn' meçhul olduğunu ileri sürdü. Ancak Ebû Davûd bu
kişinin 'Füleyt b. Âmir' olduğunu belirtti ve 'İbn Hıbbân 'sika', Ebû Hatem er-Râzî
'şeyh' ve Ahmed b. Hanbel "lâ be'se bihi' dedi. Bk. Azimâbâdî,
Avnü'l-Ma'bûd, 1/269).
[149] İbn Rüşd, age., 1/35; Nevevî, Şerhu Müslim,
111/209-211; Benna, age., 11/165.
[150] Sehnûn, age., 1/53; Merğınânî, age., 1/34; İbn Rüşd,
age., 1/37; Nevevî, age., 11/524; İbn Kudâme, age., 1/358-359.
[151] Merğınânî, age., 1/32; İbn Rüşd, age., 1/36; İbn
Kudfıme, age., 1/322-323.
[152] Merğınânî, age.. 1/32; İbn Rüşd, age., 1/39.
[153] İ. Muhammed, et-Câmiu's-sağîr, 1/73, ei-Câmiuî-kcbîr,
9; Tahâvi, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/107; Şîrâzî, age., 1/46; Merğınânî, age.,
1/32; İbn Rüşd, age., 1/43-44; İbn Kudâme, age., 1/343,355.
[154] Tahâvi, Şerhu meâni'l-âsâr, I/I00-101. 104; Bemıâ,
age., 11/177.
[155] Yani siyah kan hayız ve kırmızı kan istihâze kabul
edilir.
[156] İ. Muhammed, AsL U432-433; Şîrâzî, age., 1/39,41-42;
İbn Rüşd, age., 1/39-40; îbn Kudâme, age., 1/338, 340, 346.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/220-222.
[157] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/223.