TIP BÖLÜMÜ.. 2

Burna İlaç Koymak. 2

Ağzın Bir Tarafına Konan İlaç. 2

Anjin (Bademcik İltihabı) 2

Zâtülcenb Hastalığı 3

Falcılık Ve Kehanet 3

Falcılık Ve Kehanet 4

Falcılık Ücreti 4

Eşek Sütü. 4

 

TIP BÖLÜMÜ

 

Bâb: Burna İlaç Koymak

 

391- Sadaka b. el-Fadl bize anlatarak dedi ki: İbni Uyeyne bize ez-Zührî'den, o Ubeydullah'tan, o Ümmü Kays bn. Mihsan'dan (r.anhâ) şöyle dediğini nakletti:

Allah Resulü (sav) şöyle buyururdu: Şu Ûdi Hindî'ye dikkat ediniz. Çünkü onda yedi şifa vardır. Boğaz hastahğından dolayı burna çekilir. Zatülcenp (akciğer zarı iltihabı) hastalığında ağzının bir tarafına konur.

(Bir gün) emzikli bebeğimle AUah ResûhVnün (sav) huzuruna gir­dim. (Bebeğim) O'nun üstüne çiş yaptı. Su getirtti ve (idrarın) üzerine serpti.[1]

 

Şerh

 

ŞU Ûdi Hindî'ye dikkat ediniz" ifadesinde beyan edilen bitkinin boğaz hastalıklarında ve baş ağrısında faydalı olduğuna dik­kat çekilmektedir. Efendimizin tavsiyesine göre bu tür rahatsızlıklarda ûdi hindî alınır öğütülür ve biraz suyla ıslatılarak burna çekildiğinde  faydalı olur.

Onda yedi hastalığın şifası vardır" ifadesinde ûdi hindînin etkili olduğu yedi hastalık bulunduğu haber verilmektedir. Hadis-i şerifin metninde bunlardan sadece ikisi anılmaktadır.

Boğaz hastalığından dolayı burna çekilir. Zatülcenp (akciğer zarı iltihabı) hastalığında ağzın bir tarafına ko­nur" ifadesinde anılan yedi hastalıktan ikisi zikredilmekte ve bunlarla ilgili kullanım şekli tarif edilmektedir. Bu ikisi dışında Mide ülseri ve mide sancı­sı, bademcik, kulak ağrısı, nezle, böbrek kumlan, sıtma, karaciğer ağrısı, tıkanma ve soğuk almaktan kaynaklanan sancılarda tedavi edici olarak kul­lanıldığı bilinmektedir.

 

Hüküm

 

Tıbbı Nebevi olarak bilinen ve bizzat Allah Resûlü'nün (sav) uygulama ve tavsiyelerinden oluşan tıbbî bilgileri tatbik etmek müstehaptır. Tabii ki bunların bizzat hekim denetiminde uygulanması şarttır. Zira bu da, Allah Resûlü'nün (sav) emridir.

 

Ders

 

Tıbbı Nebevîyi günümüz deyimiyle 'koruyucu tıp' veya 'alternatif tıp' olarak görmek ve içerdiği bilgilerin sıhhatinden emin olunduktan sonra fay­dalanmak gerekir. Bu bilgilerin sıhhatinden emin olabilmek ise eczacılık ve tıp bilimiyle uğraşanların sahasına girmektedir. Bu konuya dikkat çekme sebebimiz, Allah Resûlü'ne (sav) dayandırılan bilgilerin bir rivayet silsilesi içinde geldiği, bu silsilelerden bazılarından zaaflar bulunabileceğidir. Böyle­likle farkında olmadan Efendimizin töhmet altına alınması da söz konusu olabilecektir.

 

Bâb: Ağzın Bir Tarafına Konan İlaç

 

392- Ali b. Abdillah bize anlatarak dedi ki: Süfyân bize ez-Zührî'den, o Ubeydullah b. Abdillah'tan, o Ümmü Kays bn. Mihsan'dan (r.anhâ) şunu nakletti:

Küçük oğlumla Allah Resûlü'nün (sav) huzuruna girdim. (Boğazın-daki hastalık sebebiyle) oğluma i'iâk denen tedaviyi uygulamıştım. Al­lah Resulü (sav) buyurdu ki: Çocuklarınızın boğaz hastalığını neden i'lâk usulüyle tedavi ediyorsunuz? Kullanmanız gereken şey şu Ûdi Hindî'dir. Çünkü onda yedi türlü şifa vardır. O, zâtülcenbin ilacı onda­dır. Boğaz hastalığına karşı burna damlatılır ve zâtülcenbe karşı ağzın bir tarafına konur.

ez-Zührî'nin şöyle dediğini duydum: Allah Resulü (sav) şifalarından iki-sini açıklayıp beşini açıklamamıştır.[2]

 

Şerh

 

Bu hadis-i şerif üstte şerhedildiğinden tekrarına girmek istemiyoruz. Yalnız bab başlığında yeralan zatülcenb yani akciğer zarı hastalığının teda­visinde ağzın bir tarafına konulması gerektiği belirtilmektedir.

 

Bâb: Anjin (Bademcik İltihabı)

 

393- Ebu'l-Yemân bize anlatarak dedi ki: Şuayb bize ez-Zührî'den, o Ubeydullah b. Abdillah'tan, o Ümmü Kays bn. Mihsan el-Esediyye'den-kendisi Allah Resûlü'ne (sav) biat eden ilk muhacir hanımlardan ve Ukâşe'nin kızkardesidir- (r.anhâ) şunu nakletti:

Bademcik Ühithabından (=anjin) dolayı i'lâk tedavisi uyguladığı be­beğiyle Allah Resûlü'nün (sav) huzuruna girmişti. Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: Neye dayanarak çocuklarınıza bu i'lâk tedavisinde bu­lunuyorsunuz? Size düşen şu Ûd-i Hindî'yi kullanmaktır. Onda yedi türlü şifa vardır. Zâtülcenb (=akciğer zarı iltihabı) hastalığının şifası ondadır.[3]

 

Şerh

 

Yukarıda 391 no ile şerhedilen hadis-i şerifle aynı olay ve konuları içer­diğinden tekrarına gerek görmüyoruz. Ancak bab başlığıyla bağlantılı olarak anılan boğaz hastalığının bademcik iltihabı olduğunu söylememiz gerekir.

 

Bâb: Zâtülcenb Hastalığı

 

394- Muhammed bize anlatarak dedi ki: Attâb b. Beşîr bize İshâk'tan, o ez-Zührî'den, o Ubeydullah b. Abdillah'tan, o Ümmü Kays bn. Mihsan'dan -ki o Allah Resûlü'ne (sav) biat eden ilk muhacir hanımlardan ve Ukâşe b. Mihsan'ın (ra) kız kardeşidir- (r.anhâ) şunu nakletti:

O, küçük oğluyla Allah Resûlü'nün (sav) huzuruna girmişti. Oğluna boğaz hastalığından dolayı i'lâk tedavisi uygulamıştı. Bunun üzerine Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: Çocuklarınızı bu i'lâk usulüyle tedavi etme hususunda Allah'tan korkun. Kullanmanız gereken şu Ûdi Hin­di'dir. Onda yedi türlü şifa vardır. Zâtülcenb de onlardandır. Yani ak­ciğer zarı iltihabı.[4]

 

Şerh

 

391 no.lu hadis-i şerif ile aynı konu ve olayı ele alan bu hadiste ûdi hin­dinin zâtülcenp yani akciğer zan iltihabı hastalığına iyi geldiği belirtilirken i'lâk denen tedavi yönteminin terk edilmesi tavsiye edilmektedir. İ'lâk, bademciğin elle sıkılarak tedavi edilmesini amaçlayan bir yöntemdir.

 

Bâb: Falcılık Ve Kehanet

 

395- Saîd b. Ufeyr bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize Abdurrahman b. Hâlid'den, o İbni Şihâb'dan, o Ebû Seleme'den, o Ebû Hüreyre'den (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) Hüzeyl kabilesinden kavga eden iki kadın hak­kında karar vermişti. Birisi diğerine taş atmış ve taş karnına çarparak hâmile olan kadının karnındaki bebeği öldürmüştü. Bunun üzerine Al­lah Resülü'nün (sav) huzurunda davalaştılar. O, "Köle erkek veya ka­dının kan bedelinin yirmide biri miktarı diyet" hükmü verdi.

Cezaya çarptırılan kadının velisi, "Ey Allah Resulü! Yemeyen, iç­meyen, konuşmayan, doğarken bir çığlık bile atmayan bir şeyden dolayı nasıl olur da cezaya çarptırılırım. Böyle bir şey hederdir" dedi.

Allah Resulü (sav) "Bu adam olsa olsa kâhinlerin kardeşlerindendir" buyurdu.[5]

 

Şerh

 

Köle erkek veya kadının kan bedelinin yirmide biri miktarı diyet" ifadesinde, kadının karnında Ölen ceninin diyeti beyan edilmektedir.

Gurre: Anne karnındaki çocuğun ölü olarak düşmesine sebep olandan alınan diyettir. Bu, çocukların sayısına göre alınır. Bir çocuğun diyeti 500 dirhem gümüştür. Bu miktar tam diyetin 1/20'idir. (Tam diyet 10.000 dirhem gümüştür.)               

Cezaya çarptırılan) kadının velisi dedi ki:" ifadesinde sözü edilen adamın adı Hamel'dir. Hamel'in künyesi Ebû Nazel olup Bas­ra'ya yerleşmiş bir sahabîdir.

Ey Allah Resulü! Yemeyen, içmeyen, konuşmayan, doğarken bir çığlık bile atmayan bir şey­den dolayı nasıl olur da cezaya çarptırılırım" ifadesi, Hamel'e aittir.

Böyle bir şey hederdir" ifadesi, önceki ifadeyle kafiyeli gibidir. Hamel, burada mantık yürüterek Allah Resülü'nün (sav) hükmünü sorgulamış, kabul etmek istememiştir.

Bu adam, olsa olsa kahinlerin kardeşlerindendir" ifadesi Allah Resûlü'ne (sav) aittir. Çünkü sözü, onların sözleri gibi şiirsel ve kafiyelidir. Sözünde secî yani kelime sonlarının benzetilmesi sanatı var­dır. İbni Battal der ki: Bu ifadede kâfirlerin ve sözleri onların sözlerine ben­zeyenlerin yerilmesi söz konusudur.

 

Hüküm

 

Hadisten çıkarılan belli başlı hükümler, suçların hâkime bildirilmesi ve ölü olarak bile düşse ceninde gurre diyeti uygulanmasıdır.

 

Bâb: Falcılık Ve Kehanet

 

396-Kuteybe bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize İbni Şihâb'dan, o Ebû Seleme'den, o Ebû Hüreyre'den (ra) şunu nakletti: iki kadından biri diğerine taş atmış ve taş karnındaki cenine çarpa­rak (ölümüne sebep olmuştu.) Allah Resulü (sav) de köle bir erkek veya kadınm kan bedelinin yirmide biri miktannca diyete hükmetmişti.

İbni Şihâb Saîd b. el-Müseyyeb'den Allah Resûlü'nün (sav) anne kar­nında öldürülen ceninin hükmüyle ilgili olarak köle erkek veya kadının kan bedelinin yirmide birine hükmettiğini nakletmiştir.

Bunun üzerine aleyhinde hüküm verilen -itiraz ederek- şöyle dedi: Henüz yememiş, içmemiş, konuşmamış, hatta doğum çığlığı atmamış bir şey için nasıl diyet Öderim. Böyle bir şey geçersizdir.

Allah Resulü (sav) -bunu duyunca- "Bu kişi, olsa olsa kâhinlerin kardeşlerindendir" buyurdu.[6]

 

Şerh

 

Hadis-i şerif yukanda şerhedilip hükmü beyan edildiği için tekrara girilmeyecektir.

 

Bâb: Falcılık Ücreti

 

397- Abdullah b.Muhammed bize anlatarak dedi ki: İbni Uyeyne bize ez-Zührî'den, o Ebû Bekir b. Abdirrahman b. el-Hâris'ten, o Ebû Mesûd'dan (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) köpek (satıp) bedelini almayı, fuhuş kazancını ve falcılık ücretini yasakladı.[7]

 

Şerh

 

Hadisin şerhi ve hükmüyle ilgili ayrıntılı bilgi için 241 no.lu hadis-i şerife bakılabilir.

 

Bâb: Eşek Sütü

 

398- Abdullah b. Muhammed bize anlatarak dedi ki: Süfyân bize ez-Zührî'den, o Ebû İdris el-Havlânî'den, o Ebû Sa'lebe el-Huşenî'den (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) köpek dişiyle (avlanan) bütün yırtıcı hayvanların (etlerinin) yenmesini yasakladı.

ez-Zührî der ki: Şam'a gelinceye dek bunu duymamıştım.

el-Leys ilâvede bulunarak dedi ki: Yûnus bana İbni Şihâb'dan nakletti. Ona şunu sormuştum: Eşek sütünden, yırtıcı hayvanların öd kesesinden veya deve idrarından dolayı abdest almamız gerekir mi?

Cevaben dedi ki: İlk Müslümanlar onlarla tedavi olur ve bunda bir sa­kınca görmezlerdi. Eşek sütüne gelince, bu konuda Allah Resûlü'nden (sav) onların elleriyle ilgili bir yasak gelmiş, fakat sütleri hakkında emir veya ya­sak yönünde bir şey varit olmamıştır.

Yırtıcı hayvanların öd kesesine gelince, İbni Şîhab dedi ki: Ebû İdris el-Havlânî, Ebû Sa'lebe el-Huşenî'den (ra) şunu nakletmiştir: Allah Resulü (sav), köpek dişiyle (avlanan) yırtıcı hayvanların (etlerinin) yenmesini yasakladı.[8]  

 

Şerh

 

Yırtıcı hayvanların öd keselerine gelince" ifadesiyle ilgili olarak İbni Battal şöyle dedi: ez-Zührî, köpek dişiyle avlanan bütün yırtıcıların etlerinin yasaklanmasından öd keselerinin de haram olduğunu çıkarsadı. Dişi eşek sütleri de buna bağlıydı.

Eşek sütleri konusunda ihtilaf edilmiştir. Ulemânın cumhuru bunun ha­ram olduğu görüşündedir. Mâlikîlerde bir

görüş, etlerinin helalliğinden haretle sütlerinin de helal olduğu yönündedir.

 

Hüküm               

 

Vahşi hayvanların etleri haramdır. Ulemânın cumhuru eşek sütünün ha­ram olduğu görüşündedir.

 



[1] Buhâri, vudû/216, tıp/5260, 5274, 5276, 5279; Müslim, tahâret/432-433, selâm/4102-4103; Tirmizî, tahâret/66; Nesâî, tahâret/300; Ebû Dâvud, tahâret/319, tıp/3379; Ibn Mâce, tahâret/517, tıp/3453, 34Ş9; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ensâr/25756; Mâlik, ta-hâret/128; Dârimî, tahâret/734

[2] Bkz. 391 no.lu hadis-i şerif.

[3] Bkz. 391 no.lu hadis-i şerif.

[4] Bkz. 391 no.lu hadis-i şerif.

[5] Buhârî, tıp/5317-5318, ferâiz/6243, diyât/6395, 6398-6399; Müslim, diyât/3183-3185; Tirmizî, diyât/1330, ferâiz/2037; Nesâî, 4735-4737; Ebû Dâvud, diyât/3963; İbn Mâce, diyât/2629; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-müksirîn/6919, 7378, 9278, 10062, 10495, 10531; Mâlik, ukûl/1345, 1347; Dâfimî, diyâî/2276

[6] Bkz. 395 no.lu hadis-i şerif,

[7] Bkz. 241 no.lu hadis-i şerif.

[8] Bkz. 384 no.lu hadis-i şerif