Zekâtı Verilen Hazine Değildir
Beş Devenin Altındaki Hayvan İçin Zekât Ödenmez
Beş Vesakın Altındaki Mahsûl İçin Zekât Ödenmez
Meyvesini, Hurmasını, Toprağını Veya Ekinini Satan
Kimse
Peygamber Efendimizin (Sav) Hanımlarına Verilen
Zekât
Müslüman Köle Ve Diğerleri İçin Verilen Fıtır
Sadakası
Fjtır Sadakası Bir Sâ Yemektir
Fıtır Sadakası Bir Sâ Hurmadır
Fıtır Sadakası Bir Sâ Kuru Üzümdür
Sadaka Bayram Namazından Önce Dağıtılır
Sadaka Bayram Namazından Önce Dağıtılır
Fıtır Sadakası Hür İçin De Köle İçin De Verilir
Fıtır Sadakası Küçüğe De Büyüğe De Verilir
163- İshâk b. Yezîd
bize anlatarak dedi ki: Şuayb b. İshâk bize el-Evzâî'den, o Yahya b. Ebî
Kesîr'den, o Amr b. Yahya'dan, o babası Yahya b. Umâre'den, o Ebû Saîd
el-Hudrî'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
buyurdu ki: Beş ukiyeden az miktar (gümüş) için zekât yoktur. En az üç yaşında
beş deveden aşağısında da zekât yoktur. Beş vesaktan az mahsulden de zekât
yoktur.[1]
Şerh
Beş ukiye gümüşten
aşağısı" ifadesinde zekat verilmesi için gerekli alt sınırlardan biri
zikredilmektedir. Burada geçen ukiye, kırk dirhem ağırlığına tekabül eder. Beş
ukiye ise iki yüz dirhemdir.
Üç yaşında beş deveden
aşağısı" ifadesi de zekat alt sınırı için hayvansal olarak tespit edilmiş
bir değeri ifade etmektedir.
Beş vesaktan az
mahsûlden" ifadesi ise başka bir alt sınırdır. Vesak, bildiğimiz
karşılığıyla 200 kg civarında bir ağırlıktır. Buna göre meyve sebze ve hububat
gibi mahsulde alt sınır bir ton olmaktadır.
Hüküm
Zekât, İslam'ın beş
temel esasından biri olup Hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Mâlî bir
ibadet olarak farziyeti altı yerde, namaz ile birlikte tekrar edilen şu âyet-i
ferime ile sabittir. "Namazı kılın, zekâtı verin..." (Bakara, 43,
83, 110; Nûr, 56; Müzzemmil, 20; Nisa, 77).
Sadakanın aksine
zekâtın açıktan verilmesi, daha faziletlidir.
Sahih olan görüşe göre
üzerine zekât düşen mal ve paraların zekâtı, o mal ve paranın üzerinden bir yıl
geçtikten sonra, derhal, yani, sene biter bitmez hemen verilmesi gerekir.
Özürsüz olarak ertelemek caiz olmaz. Günahı
gerektirir.
Zekât verilmesi
gereken emtianın asgari miktarları bu ve takip eden hadislerle belirlenmiştir.
Zekât verilecek sekiz
sınıf ise şu ayet-i kerimede zikredilmiştir: "Zekâtlar Allah'tan bîr farz
olarak fakirlere, miskinlere, onu toplayan memurlara, kalpleri müslümanlığa
ısındırılacaklar a (müellefe-i kulûb) verilir, kölelerin, borçluların, Allah
yolunda olanların, yolda kalanların uğrunda sarfedilir Allah Bilendir,
Hakimdir." (Tevbe, 9)
Ders
İslam toplumunda mâlî
yardımlaşmanın ve sosyal dayanışmanın tesis edilebilmesi, cemaatin
ihtiyaçlarının giderilebilmesi için Yüce Allah tarafından farz kılınan zekât,
kelime/anlamının da ifade ettiği üzere malın temizlenme aracıdır. Zekâtı
verilmeyen mal, hak sahiplerinin hakkını taşıması sebebiyle kirli bir mal
olarak kalacak, sahibi için kıvanç ve refah vesilesi olmaktan ziyade bir vebal
ve pişmanlık kaynağı olacaktır. Böyle bir duruma düşmemek için, farz-ı ayn olan
zekâtın kurallarına riâyet edilerek verilmesinde hem veren, hem de verilenler
açısından büyük faydalar mevcuttur.
164-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Amr b. Yahya
el-Mâzinî'den, o babasından, o Ebû Saîd el-Hudrî'den (ra) şöyle dediğini
nakletti:
Allah Resulü (sav)
buyurdu ki: Beş ukiyeden az miktar (gümüş) için zekât yoktur. En az üç yaşında
beş deveden aşağısında da zekât yoktur. Beş vesaktan az mahsulden de zekât
yoktur.
Muhammed b. el-Müsennâ
bize anlatarak dedi ki: Abdülvehhab bize Yahya b. Saîd'den, o Amr'dan, o
babasından, o Ebû Saîd el-Hudrî'den (ra) şunu nakletti: Allah Resûlü'nü (sav)
böyle buyururken dinledim.[2]
Şerh
Beş ukiyeden az miktar
(gümüş) için zekât yoktur" ifadesinde zekâta konu olacak malın gümüş
olarak değerinin asgari miktarı belirtilmiştir. Bu miktar ulemânın ittifakıyla
200 dirhem gümüşe karşılık gelmektedir.
Hüküm
Bu hadis-i şerife göre
200 dirhem ve fazlası gümüşe bir yıldan uzun süre sahip olan kimse zekât ile
mükellef olur. İyâz, Ebû Ubeyd'den şunu naklet-miştir: Abdülmelik b. Mervân
zamanına kadar dirhemin kesin ağırlığı bilinmiyordu. O, âlimleri topladı ve bu
heyet her on dirhemin yedi miskâle eşit olduğunu tayin etti.
Buna göre gümüş esas
alındığı takdirde nisap 200 dirhem (561.2 gr) gümüş olmaktadır.
Ders
Zekâtın toplum
hayatının sağlıklı bir şekilde devamı üzerinde çok olumlu tesirleri vardır.
Düzenli bir şekilde zekât verilen bir toplumda, yoksulluk denen olgu zaman
içerisinde ortadan kalkacak, servetlerin âtıl kalmasının önüne geçilecek,
sanayi ve ticaret canlı olacaktır. Unutmamak gerekir ki ekonomik canlılığın
ölçüsü, halk içinde sınırlı bir zümrenin tekelinde toplanmış ve âtıl durumda
bekleyen servet değil, tabana yayılan ve arz talep dengesini diri tutan bir
dağılımdır.
165-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Muhammed b.
Abdirrahman'dan, o babasından, o Ebû Saîd el-Hudrî'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
buyurdu ki: Beş vesaktan az hurmada zekât yoktur. Beş ukiye gümüşten aşağısında
zekât yoktur. Üç yaşında beş deveden aşağısında zekât yoktur.[3]
Şerh
Üç yaşında beş
devedene aşağısında zekât yoktur" ifadesiyle hayvanlarla ilgili asgari
sınır belirlenmiş olmaktadır.
Hüküm
Hanefî mezhebine göre
deve, sığır ve koyun, zekâta tâbidir. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'in aksine, Ebû
Hanife atlarda da zekâtı gerekli görür. Ticaret için elde bulunmadıkça, atlara
zekât gerekmemesi tercih edilen görüştür.
Bunlardan develerde
sınır üç yaşını tamamlamış 5 deve ve üstüdür. Sığırda 15 sığır, koyunda 40
koyundur.
Ders
Zekât, sanılanın
aksine mal ve ürünlerin bereketini sağlayan, kesilen saç misâli daha gür ve
gümrah çıkmasını temin eden bir ibadettir. Zekât bir ibâdet olduğu kadar İslam
devletinde verilmesi zorunlu olan bir vergi türüdür. Bu noktada Müslümanların
keyiflerine bırakılmış da değildir. Nitekim Hz. Ebû Bekir (ra) Allah Resûlü'nün
(sav) vefatını firsat bilerek zekât vermek istemeyen kabilelerle sırf bu
sebeple savaşmış ve bunlar, mürted yani dinden çıkanlar olarak
adlandırılmıştır.
166-
Müsedded bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Muhammed b. Abdirrahman'dan, o
babasından, o Ebû Saîd el-Hudrî'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
buyurdu ki: Beş vesak altındaki mahsulde zekât olmaz. Üç yaşında beş deveden
aşağısında zekât olmaz. Beş ukiye gümüşten aşağısında zekât olmaz.[4]
Şerh
Beş vesak altındaki
mahsulde zekât olmaz"
ifadesi, tarım ürünleri
için belirlenen asgari
zekât sınırını
Tarım ürünleri ve
meyveler, yağmur suyu ile veya masraf yaparak sulama durumuna göre onda bir
veya yirmide bir zekâta tâbidir. Bu zekâta "öşür" adı verilir. Ebû
Hanîfe'ye göre tarım ürünlerinde nisap cereyan et-inez. Topraktan insan emeği
ile yetişip çıkan buğday, arpa, pirinç, darı, karpuz, patlıcan, şeker kamışı
gibi öşür arazisi ürünlerine, az olsun çok olsun, öşür adıyla zekât gerekir.
"Tarım
ürünlerinden hasat zamanı (yoksulun) hakkını verin." (En'âm, 141);
"Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardıklarımızın helâl ve temiz
olanlarından Allah için harcayın." (Bakara, 267) âyetleri
tarım ürünlerinin de
zekâta konu olduklarını göstermektedir.
Ebû Yûsuf ve İmam
Muhammed'e göre ise, tarım ürünlerinin nisabı bir tondur. Bir tona (5 vesak)
ulaşmayan hububat ile insanların ellerinde bozulmadan bir yıl kadar kalmayacak
sebzelere öşür gerekmez.
Şafiî, Mâliki ve
Hanbeliler de 5 vesakı tarım ürünleri için nisap miktarı olarak almışlardır.
Ders
Zekât, toplumsal
hayatın en önemli sigortalarından biridir. Servetin âdil dağılımının en güzel
araçlarından biri de zekâttır. Kuralına uygun olarak zekât dağıtılan bir
toplumda, sosyal huzursuzluk, işsizlik ve sosyal çalkantı yaşanmayacak,
herkesin karnı bir şekilde doyarak ekonomik canlılık sağlanacaktır.
167- Haccâc
bize anlatarak dedi ki: Şube bana Abdullah b. Dinar'dan, o İbni Ömer'den (ra)
şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
meyvenin olgunlaşıncaya kadar satılmasını yasakladı. Olgunlaşması ile neyin
murat edildiği sorulduğunda şöyle buyurdu: Kusur ve afeti gidinceye kadar.[5]
Şerh
Kusur ve afeti
gidinceye kadar" ifadesinde satışa konu meyvenin olgunlaşma ölçüsü
zikredilmektedir.
Hüküm
Henüz dalındaki
meyvenin kabala satışı anlamına gelen müzâbene satışı Hanelilere göre fasittir.
Ağaçtaki, kuruyunca azalacak olan meyvenin miktarını tam olarak tahmin etmek
mümkün olmadığından, bunda taraflar için aldatma söz konusudur. İslâm hukukunda
esas olarak riskli satışlar yasaklanmıştır
Ders
Yüce dinimiz,
toplumsal huzuru ve ekonomik istikran zedeleyecek türden uygulamaları temelde
dışlamış, bu tür uygulamalarla mücadele edilmiştir. Bunlardan biri de henüz
dalındaki veya tarladaki hasat edilmemiş, devşi-rüip bir kenara yığılmamış tarım
ürünlerinin, tahmini olarak satışıdır. Bunun ne tür sakıncalar doğuracağı ve
anlaşmazlıklara yol açacağı aşikârdır. İşte \Bsağın sebebi budur.
168- Saîd b.
Ufeyr bize anlatarak dedi ki: İbni Vehb bize Yunus'tan, o İbni Şihâb'dan, o
Ubeydullah b. Abdillah vasıtasıyla babası İbni Abbâs'tan (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) ölü
bir koyun gördü. Bu koyun, hanımı Meymûne'nin (r.anhâ) azat ettiği bir kadına
zekat malı olarak verilmişti. Allah Resulü (sav) "Derisinden
faydalansanız ya!" buyurdu.
Oradakiler "Bu
koyun ölü" dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ölü hayvanın ancak
eti haram kılınmıştır".[6]
Şerh
Hanımı Meymûne'nin
(r.anhâ) azatlı cariyesine zekât malından verilmiş bir koyun" ifadesinden
anlaşılan, zekat mallarından Allah Resûlü'nün (sav) hanesinde bulunan
hizmetlilere de verildiğidir.
Hüküm
Ehli Beyt mensuplarına
zekât verilmesi yasaktır. Onlar ancak fey arazisinden ve hediye olarak
verilenlerden istifade ederler. Hadis-i şerifte geçen azatlı cariye, Ehli Beyt
mensubu sayılmadığı için zekât malından kendisine verilmiştir.
Allah Resulü (sav)
kendisinin ve Ehli Beytinin zekât ve sadaka yemeyeceklerini müteaddit
hadislerinde ifade etmiştir. Bu, muhtemelen zekât malının bir tür temizleme
vasıtası olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır. O'nun ve temiz soyunun böyle
bir kaynaktan beslenmesi elbette hoş değildir.
169-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize İbni Şihâb'dan, o Saîd b.
el-Müseyyeb'den, o Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, o Ebû Hüreyre'den (ra) şunu
nakletti:
Allah Resulü (sav)
buyurdu ki: (Bağlı) hayvanların yol açtığı zarar tazmin edilmez, kuyulardaki
zarar ve ölümler tazmin edilmez. Maden ocaklarındaki zarar ve ölüm tazmin
edilmez. Gömülü hazinelerden beşte bir vergi (humus) alınır.[7]
Şerh
Gömülü hazinelerden
beşte bir vergi (humus) alınır" ifadesi, İslam devletinde tatbik edilen
vergi türlerinden biri için kullanılmaktadır.
Hüküm
Maden ocakları ve
gömülü hazinelerden elde edilen kazancın beşte biri (Humus) vergi olarak tahsil
edilir. Bu oranın yüzdelik karşılığı % 20'dir.
Gömülü hazinelerle
ilgili tarifte İmam Şafiî bunları altın ve gümüşle sınırlamışken ulemânın
cumhuru böyle bir sınırlama olmayacağını söylemişlerdir. Ancak bunlar da söz
konusu verginin sarf etme şekli üzerinde ihtilaf etmişlerdir. Mâlik, Ebû Hanife
ve cumhûr-i ulemâya göre bunların sarfında fey yani ganimetlerin beşte birinin
dağıtımında izlenen yol izlenir, el-Müzenî'nin tercihi de budur.
Ders
İslam dini, vergi
sistemini belli bir adalet ve disipline oturtarak, Allah'ın emri veya Peygamber
Efendimizin sünneti bulunmaksazın vergi konmasını tasvip etmemiştir.
Tarihimizde, bu şekilde konulan vergiler sebebiyle bir çok ayaklanmanın
yaşandığı bilinmektedir. Çünkü şeriatta yeri ve dayanağı olmayan bir vergi
ayri meşru bir vergidir.
170- Yahya
b. Muhammed bize
anlatarak dedi ki: Muhammed b. Cehdam bize İsmail b. Cafer'den, o Ömer b.
Nâfi'den, o babası kanalıyla Abdullah b. Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
hür, köle, erkek kadın, büyük küçük her Müslüman için hurmadan bir sâ arpadan
da bir sâ verilmek üzere fıtır sadakasını farz kıldı ve bayram namazına
çıkılmadan önce verilmesini emretti.[8]
Şerh
fıtır sadakası"
ifadesiyle zekâttan farklı bir sadaka şekli vaz edilmiştir, Bu sadakanın farz
oluşu vakti, Ramazan ayında fitır gecesi güneşin batışıdır. Hurmadan bir sâ,
arpadan bir sâ vermek üzere" ifadesinde, fitır sadakası olarak verilecek
miktarların ölçüleri yer almaktadır. Bir sâ hurma, 2,918 kg hurmadır. Arpa da
aynı şekilde 2,918 kg arpadır.
Hüküm
Fıtrin bir adı da
Ramazan bayramı sadakasıdır. Fıtır sadakası Hicret'in ikinci yılında zekat farz
olmadan önce vacib olmuştur. Hür, müslüman ve asıl ihtnıcından fazla nisap
miktarı bir mala sahip olan kişilerin vermesi
gerekir.
Akıl ve ergenlik şart
değildir. Akıl hastalarının ve delilerin velileri onların mallarından fitır
sadakası verirler. Ramazanda oruç tutmamış olanlar da fıtır sadakası verirler.
Fıtır sadakasının edâ
vakti, bayram sabahıdır. O günden önce ölen ve zengin iken fakir düşen
kimselere fitre vacip olmaz. Müstehap olan sabah namazı ile bayram namazı
arasında veya birkaç gün önce vermektir.
Fıtır sadakası, zekat
gibi malın değil, başın zekâtıdır. Bunun için ihtiyaç fazlası malın üzerinden
bir yıl geçmesi ve ticaret malı olması şart değildir. Bayram sabahı nisaba
sahip olan kişiye bile fitır sadakası vaciptir.
Nisap, gümüşe göre
ikiyüz dirhem (561.2) gr. değerindeki maldır. Fıtır sadakası, buğday, arpa,
kuru hurma, kuru üzümden verilir. Buğday veya buğday unundan yarım sâ, (520
dirhem 1459 gr.), ötekilerden ise bir sâ (1040 dirhem 2918 gr.) verilir
Fitre yalnız bir
fakire verilmeli, onu bir kaç fakire vermek için parçala-mamahdır. Fıtır
sadakası verirken niyet etmek gerekir. Ancak verilen kişiye ne olduğunu
söylemeye gerek yoktur. Fitre öncelikle mükellefin bulunduğu yerdeki fakirlere
verilmelidir. Başka yerlere göndermek mekruhtur. Fakat gönderilecek kişiler
akraba veya daha muhtaç kişilerse mekruh olmaz.
Ders
İslam dini, sosyal
yardımlaşmaya çok önem veren, bunu sadece kulların vicdanlarına bırakmayarak
belli kurallara ve zamanlara bağlayan bir dindir. Yüce dinimizin, bu amaçla vaz
ettiği sadakalardan biri de fitır sadakası bildiğimiz yardımdır. Bu sadaka,
zekattan farklı olarak çok daha geniş bir kesim tarafından verilmesi gereken
bir yardım türüdür. Fakir ve yoksulların hanelerinin fitrelerle aydınlandığı
unutulmamalıdır.
171- Abdullah
b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den
(ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) hür
köle, erkek kadın her Müslümana hurmadan bir sâ, veya arpadan bir sâ olarak
farz kıldı.[9]
Şerh
Hür köle, erkek kadın
her müslümana" ifadesinde, fitır sadakasını vermekle yükümlü kılınan
kesimler sayılmıştır.
Hüküm
Hanefî mezhebine göre
erkek, kadın, yetişkin çocuk, hür köle herkes için fitır sadakası verilir.
Bunun tek ölçüsü, nisap miktarı varlığın bulunmasıdır. Nisap miktarı varlığın
üzerinden zekattaki gibi bir yıl süre geçmiş olması şart değildir.
Ders
Ramazan ayı,
Müslümanların hayatlarında çok özel bir yere sahip olan bir aydır. Bu ayda
insanların salih amel ve ibadetleri zirveye çıkar. Oruç sayesinde zengin fakirin
yaşadıklarını yaşar, fakir de her zaman yaşadığı hâlin zenginler tarafından da
yaşandığını görerek Rabbinin büyüklüğü karşısında secdeye kapanır. İşte böyle
fikir ve duygularla geçen bir ayın sonunda, zengin fakir herkesin sırtı pek,
karnı tok ve gönlü sevinçli bir hâlde bayram yapabilmesi için Fıtır sadakası
emri nazil olmuştur. Fıtır sadakası, keder ve sevincin, tasa ve kıvancın
paylaşıldığı bir toplum için önemli bir yardımlaşma vasıtasıdır.
172- Kabîsa b. Ukbe bize
anlatarak dedi ki: Süfyân bize
Zeyd b. Eşlem'den, o İyâz b. Abdillah'tan, o Ebû Saîd el-Hudrî'den şunu
nakletti: Biz (fıtır) sadakası olarak bir sâ arpa yedirirdik.[10]
Şerh
Bir sâ arpa",
fitır sadakası için belirlenen miktarlardan biridir.
Hüküm
Fıtır sadakası verecek
bir Müslüman, kişi başına en az bir sâ arpa verir ki bunun miktarı 2918 gr arpa
veya muâdilidir.
Ders
Allah Resulü (sav)
sosyal hayatı ilgilendiren konuları genellikle muallakta bırakmamış, belli
sayı ve ölçülerle sınırlama getirerek karışıklık yaşanmasının önüne geçmiştir.
Bu baptan olmak üzere fitır sadakasını emretmekle yetinmemiş, ne miktarda, ne
zaman ve ne şekilde verileceği gibi hususlara açıklık getirmiştir.
173-
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Zeyd b. Eşlem'den, o İyâz
b. Abdillah'tan, o Ebû Saîd el-Hudrî'den (ra) şunu nakletti:
Biz fitır sadakasını
bir sâ yemek, bir sâ arpa, bir sâ hurma, bir sâ çökelek veya bir sâ kuru üzüm
olarak verirdik.[11]
Şerh
Hadis-i şerifin
lafizlarıyla ilgili şerh notlarını daha önce zikretmiştik.
Hüküm
Hadisin metninden de
anlaşılacağı üzere, bütün bunlar fitre olarak verilebilecek miktarların farklı
ürünlerden ölçüleridir.
174- Ahmed
b. Yunus bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den
(ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
fıtır sadakası olarak hurmadan bir sâ veya arpadan hir sâ verilmesini emretti.
Abdullah (ra) dedi ki:
Halk iki müd buğdayı da buna denk saydılar.[12]
Şerh
İki müd buğdayı"
ifadesinde geçen müd, kimine göre 832 gr, kimine göre 750 gr ağırlığında bir
tartı birimidir.
Hüküm
Fitre verilecek gıda
maddeleri ve bilinen miktarları şöyle sıralanabilir: Fıtranın cinsi Miktarı
(gr) Buğday
175-
Abdullah b. Münîr bize anlatarak dedi ki: Yezîd b. Ebî Hakîm el-Adenî bize
Süfyân'dan, o Zeyd b. Eşlem'den, o İyâz b. Abdillah'tan, o Ebû Saîd
el-Hudrî'den (ra) şunu nakletti:
Biz Allah Resulü (sav)
devrinde onu (fıtır sadakasını) bir sâ yemek, bir sâ hurma, bir sâ arpa veya
bir sâ kuru üzümü olarak verirdik. Muaviye geldiğinde, esmer (Şam buğdayı) da
geldi ve "Bunun bir müddü, iki müdde denktir" dedi.[13]
Şerh
Muâviye geldiğinde
esmer (Şam buğdayı)
da geldi"
ifadesinde; murat edilen, Muaviye dönemiyle birlikte Hicaz halkının esmer
buğdayla tanıştığıdır. Muâviye, bunun bir müddünün, Medine buğdayının iki
müddüne eşit olduğunu söylemiş, fitre buna göre dağıtılmıştır,
Hüküm
Bu hadis-i şerifte
kuru üzümden verilecek fitre miktarı belirlenmiş olmaktadır.
Ders
Bu hadis-i şeriften
çıkarılacak ders, fitre verilecek ürünlerin zaman içinde
farklılaşabileceğidir. Nitekim Muâviye halife olduğunda, esmer buğdaydan fitre
verilebileceğini ve miktar olarak da yansının fitre miktarı olarak yeteceğini
söylemiştir.
176- Âdem
bize anlatarak dedi ki: Hafs b. Meysere bize Musa b. Uk-be'den, o Nâfi'den, o
Abdullah b. Ömer'den (ra) şunu nakletti;
Allah Resulü (sav)
fılır sadakasının insanlar bayram namazına çıkmadan verilmesini emretti.[14]
Şerh
İnsanlar bayram
namazına çıkmadan önce" ifadesinde ntır sadakasının eda vakti
belirlenmektedir.
Hüküm
Fitre dağıtımı için en
uygun vakit, bayramdan birkaç gün öncesidir. Çünkü bu, fitre verilen kimselerin
bayrama mutfakları zengin bir hâlde girmelerini, herkesi saran refah ve sevinç
havasından payidar olmalarını sağlavacaktir.
177- Muâz b.
Fadâle bize anlatarak dedi ki: Ebû Amr Hafs b. Meysere bize Zeyd b. Eslem'den,
o İyâz b. Abdülah'tan, o Ebû Saîd el-Hudrî'den (ra) şunu nakletti:
Biz Allah Resulü (sav)
devrinde fıtır (bayramı) günü bir sâ yemek verirdik.
Ebû Saîd (ra) der ki:
Yemeğimiz, arpa, kuru üzüm, çökelek ve hurma ıdı.[15]
Şerh
Bayram günü bir sâ yemek"
ifadesinden anlaşılan, fitrenin anılan gıda maddeleri dışında bizzat yemek veya
yemeklik olarak da verilebileceğidir.
Hüküm
Fıtır sadakası, belli
gıda maddeleri olarak verilebileceği gibi yemek olarak da verilebilir. Değişen
şartlara bağlı olarak fitrenin ulül-emr tarafından ilân edilen değere uygun
para olarak verilmesi de caizdir.
Ders
Asr-ı saadetten farklı
olarak günümüzde ihtiyaçlar çeşitlilik arzetmekte ve anılan gıda maddelerinin
tedâriki kolay görülmemektedir. Bu nedenle, söz konusu gıda maddelerinin
parasal değerlerinden hareket ederek şer'î bir otoritenin belirleyeceği para
veya değerli madenin fitre olarak dağıtılmasında bir sakınca yoktur.
178-
Ebu'n-Nu'mân bize anlatarak dedi ki: Hammâd b. Zeyd bize Eyyûb'dan, o Nâfi'den,
o İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav)
erkek kadın, hür köle için fıtır (veya Ramazan, dedi) sadakasını farz
kıldığında, bir sâ hurma veya bir sâ arpa idi. İnsanlar bunu yarım sâ buğdaya
denk tuttular.
İbni Ömer (ra) hurma
verirdi. Medine halkı hurma sıkıntısına düşünce arpa verdi. İbni Ömer (ra)
büyük küçük herkes için verirdi. (Nâfi:) Hatta benim çocuklarım için bile
verecek olurdu. O, bu sadakayı kabul edenlere verirdi. Bayramdan bir veya iki
gün önce verirlerdi.[16]
Şerh
Erkek kadın, hür köle
için" ifadesinden anlaşılan, fitrenin sadece ev halkı için değil evin
kalıcı hizmetlileri için de verilmesi gerektiğidir. Eğer bir hane reisi, evinde
yatılı hizmetçi istihdam ediyorsa, bunun için de fitre verebilir.
İbni Ömer (ra) büyük
küçük herkes için verirdi" ifadesinden anlaşılan, nisap miktarı mala sahip
olan kimsenin ev halkının tamamı için fitre vermesi gerektiğidir.
Hüküm
Beyhakî'nin Nâfi'den
rivayet ettiği bir hadiste, İbni Ömer'in (ra) yaşlı çocuk, kadın erkek, ev veya
tarlada çalışan köleleri için fitre dağıttığı geç mektedir. Ancak anlaşmalı
kölesi için vermediği haber verilmektedir.
179- Müsedded" bize anlatarak dedi ki: Yahya b.
Ubeydullah bize Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra) şunu nakletti: Allah
Resulü (sav) fıtır sadakasını büyük küçük, hür köle herkese arpadan bir sâ veya
hurmadan bir sâ olarak farz kıldı.[17]
Şerh
Büyük küçük, hür köle
için farz kıldı" ifadesi, bütün bu sınıflar için fitre dağıtmak
gerektiğini göstermektedir.
Hüküm
Hane halkından fitre
düşenlerle ilgili hüküm daha önce açıklanmıştı.
[1] Buhârî, zekât/1317, 1355, 1366, 1389; Müslim,
zekât/1625-1628; Tirmizî, zekât/568; Nesâî, zekât/2402-2403, 2428-2431,
2437-2439, 2441; Ebû Dâvud, zekât/1332-1333; İbn Mâce, zekât/1783; İbn Hanbel,
bakî musnedi'l-müksirîn/10606, 10823, 10977, 11138, 11147, 11272, 11283, 11323,
11386, 11494; Mâlik, zekât/513-514; Dârimî, zekât/1577
[2] Bkz. 163 no.iuhadis-i şerif.
[3] Bkz. 163 no.lu hadis-i şerif.
[4] Bkz. 163 no.lu hadis-i şerif.
[5] Buhârî, zekât/1391, buyÛ/2026-2027,2035-2036, 2039,
2043-2044, 2053, musâkât/2206; Müslim, buyû/2827, 2829-2830, 2834-2841,
2846-2850; Tirmizî, buyûl 147-1148, 1221; Nesâî, eymân/3860, buyû/4443-4446,
4456-4458, 4460, 4462, 4464, 4473, 4475; Ebû Dâvud, buyû/2917, 2923-2924; İbn
Mâce, ticârât/2205, 2256, 2259-2260; İbn Hanbet, musnedu'l-müksirm/4260, 4264,
4296, 4418, 4637, 4705, 4756, 4768, 4816, 4859, 4883, 4937, 5023, 5040-5041,
5188, 5216, 5242, 5263, 5597, 5785, 6034, 6088; Mâlik, buyû/1127, 1140; Dârimî,
buyû/2442.
[6] Buhârî, zekât/1397, buyû/2069, zebâih/5105-5106;
Müslim, hayz/542-544; Tirmizî, libâs/1649; Nesâî, fer'/4161-4I62; Ebû Dâvud,
libâs/3592; İbn Mâce, libâs/3600; İbn Hanbel, musnedu Benî Hâşim/1797, 1799,
2012, 2251, 2309, 2374, 2391, 2407, 2730, 2861, 2890, 3029, 3273, 3282, 3341;
Mâlik, sayd/942; Dârimî, edâhî/1905
[7] Buhârî, zekât/1403, musâkât/2184, diyât/6401-6402;
Müslim, hudûd/3226-3227; Tirmizî, zekât/1403, ahkâm/1298; Nesâî, zekât/2449;
Ebû Dâvud, harâc/2681, diyât/3977; İbn Mâce, diyât/2663; İbn Hanbel, bakî
musnedi'l-müksirîn/6823, 6956, 7145, 7379, 7494, 7904, 8613, 8644, 8898, ,8959,
9002, 9482, 9502, 9653, 9763, 9860, 9993, 10013, 10079, 10182; Mâlik,
ukûl/1367; Dârimî, zekât/1608, diyât/2271-2273.
[8] Bulüri, zekât/1407-1408, 1411-1413, 1415-1416; Müslim,
zekât/1635-1639; Tirmizî, zekât611-6İ2; Nesâî, zekât/2455-2458; Ebû Dâvud,
zekât/1373-1375; İbn Mâce, zekâıl816; İbn Hanbel, musnedu'l-müksirîn/4256,
4927, 5051, 5087, 5093, 5520, 5672.5937, 6100, 6141,6178; Malik, zekât/553;
Dârimî, zekât/1602
[9] Bkz. 170 no.luhadis-i şerif.
[10] Buhâri, zekât/1409-1410, 1412, 1414; Müslim,
zekât/1640-1644; Tirmizî, zekât/609; Nesâî, zekât/2464-2467, 2470-2471; Ebû
Dâvud, zekât/1377-1378; İbn Mâce, zekât/1819; İbn Hanbel, bakî
musnedri-müksirîn/10753, 11273, 11496; Mâlik, zekât/554; Dârimî, zekât/1605.
[11] Bkz. 172 no.lu hadis-i şerif.
[12] Bkz. 170 no.luhadis-i şerif.
[13] Bkz. 172 no.lu hadis-i şerif.
[14] Bkz. 172 no.luhadis-i şerif
[15] Bkz. 172 no.İuhadis-i şerif.
[16] Bkz. 170 no.luhadis-i şerif.
[17] Bkz. 170no.luhadis-i şerif.