Dinini Korumak Ve Onun İçin Malını Ve Canını Harcamak:
Kötü Zamanda Salih Amel İşlemenin Fazileti:
Belanın Kamil Müminin Başına Gelmesi
Allah Korkusundan Dolayı Kötülük İşlememenin Fazileti:
Yiyecek Ve Giyecekle Övünmekten Nehiy:
Zenginliğin Ve Çok Malın Fitnesinden Korunma:
Zahitlerin Methi Ve Dünyadan Az Faydalanmanın Fazileti:
Rızkı Kendi Vatanında Aramanın Fazileti:
Dünya İşlerinde Kolaylığa Teşvik:
İnsanlara Ve Eziyetlerine Sabretmenin Fazileti:
Salihlerin İzleri İle Bereketlenmek:(Teberrük Etmek)
Salih Kişiye İkram Edilen Şeyler:
Hikayeciler Ve Vaazcılar Hakkında Varid Olan Şeyler:
Ev Duvarlarını Örtülerle Süslenmenin Kerahiyeti:
Allah'la Karşılaşmayı Sevmenin Fazileti:
Riyadan Sakınma Ve Riyayı Yokeden Dua:
Dünyada Çok Mal Toplamaktan Nehiy:
Başkasını Kendisine Tercih Etmek:
Kendileriyle Oturulanların En Hayırlı Olanları:
Hadisi Rivayet Edenler Arasında Davud Ve Üstadı Yalan Hadis Uydurmakla
Muşhurdurlar.
Kötülükleri Terketmenin Fazileti:
Allah Korkusundan Ağlamanın Fazileti:
İhtiyaçtan Fazlası Bina Yapmanın Kerahiyeti:
Sebepsiz Yere Uzlete Çekilmekten Nehiy Ve Çölde Oturmanın Kerahiyeti:
Müminin Allah'a Ulaşmayı Sevmesi:
Ahiret İşlerini Dünya İşlerine Tercih Etmek:
İyiliği Emir Ve Kötülüğü
Nehyetmeye Teşvik:
Allah'tan Korkmanın Ve Onun İçin
Ağlamanın Fazileti:
3091- Sehl b. Sad'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Bir
kimse atmış yaşma ulaşınca Allah Teala o kişiyi ömürde mazur görür." [1]
Ölümü Hatırlamak Ve Kısa
Emel:
3092-
Ebu Derda'dan ona: "Neyi kimin
için seviyorsun?" diye soruldu Ebu Derda: "Ölüm" dedi.
"Peki ölüm olmazsa" denildi. Ebu Derda: "Mal ve çocuk
azlığı" dedi. [2]
3093- Cabir'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Cebrail
bana ey Muhammed dilediğin kadar yaşa elbette birgün öleceksin, dilediğin
kimseyi sev elbette bir-gün ondan ayrılacaksın, dilediğin şeyi yap elbette
birgün karşılığını bulacaksın." [3]
3094- Abdullah b. Amr'dan Rasulullah şöyle buyurdu:
"Mü'minin hediyesi ölümdür."[4]
3095- İbn Mesud'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Kendisi
gafil olupta ondan gafil olunmayan, ölüm onu istediği halde dünyaya hırsla
bağlanan ve isteyene ağız dolusu gülüp Allah'ı razı ettiğini veya kızdırdığını
bilmeyen kimseye şaşarım." [5]
3096- Ebu İshak'tan Ebu Derda'ya ölüm döşeğine düşünce onu
gördüm: "Size Rasulullah'tan işittiğim bir hadisi anlatayım" dedi
şöyle anlattı:"Allah'a görüyormuşçasına ibadet et sen onu gör-mesen de o
seni görüyor ve kendini ölülerden say. Mazlumun duasından sakın çünkü mazlumun
duası kabule-dilen dualardandır. Sizden kim sabah ve yatsı namazlarını
cemaatla kılmaya gücü yetiyorsa sürünerek bile olsa öyle yapsın.[6]
3097- Ebu Derda'dan Allah'ı görüyormuşçasına ona ibadet
et. Şunu iyibilki sana kafi gelen az mal seni meşgul edecek çok maldan daha
hayırlıdır. İşlediğin günah asla eskimez ve yaptığın iyilik te asla unutulmaz [7]
3098- Ebu Zekeriyya el-Kufi'den Rasulullah bir adamı üç
şeyden nehyetti ona üç şey de tavsiye etti. Onu nehyeti-ği şeyler:
"Verdiğin sözü bozma ve bozulmasına yardım etme. İmama isyan etme ve
haddini aşma çünkü kimin haddine tecavüz edilirse Allah Teala ona yardım eder
ve kötü tuzaklardan sakın. Çünkü kötü tuzak ancak sahiplerine layıktır."
Rasulullah'ın adama tavsiye ettiği şeyler ise:"Ölümü çokça an. Çünkü ölüm
seni başka şeylerle uğraşmaktan meşgul eder ve Allah'a dua et çünkü duanın ne
zaman kabul edileceğini bilemezsin. Sana verilen nimetlere şükret çünkü şükür
nimeti arttırır." Sonra şu ayeti okudu: "Eğer şükrederseniz size daha
fazlasını veririm."[8]
3099- Urve
anlatıyor: Rasulullah'ın ashabının kendisiyle güldüğü bir kadın vefat etti.
Bilal
"Kadın
istirahata çekildi" dedi. Rasulullah "Asıl istirahata çekilen ve
dinlenen günaları bağışlanandır." buyurdu. [9]
3100- İmran b. Hasin'den Rasulullah: "En akıllı
müminler kimlerdir?" diye sordu. Oradakiler:
"Allah
ve rasulu daha iyi bilir" dediler. Rasulullah: "En akıllı müminler
ölümü en çok hatırlayanlar ve ona hazırlıkta bulunanlardır" dedi. [10]
3101- Zed b. Ali'den Rasulullah: "İnsanların en
akıllısı kimdir?" diye sordu. Ben: "Allah ve Rasulu daha iyi
bilir" dedim. Rasulullah: "İnsanların en hayırlısı ölümü en çok
hatırlayan ve ölüm için güzellikle hazırlanandır" dedi. [11]
3102- Sevban'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Her biriniz Allah'a sürekli zikreden bir dil, şükür e-
den
bir kalp ve salih amel işlemeye yardım edecek mümine bir hanım edinsin." [12]
3103- Habban b. Ebi Cebele'den Ebu Zer şöyle dedi:
"Sizler ölmek için doğuyor, yıkmak için binalar yapıyor,
tükenecek
şeylere hırsla bağlanıyor, kalıcı ve ebedi şeyleri bırakıyorsunuz.
İstenilmeyen şu üç şey ne güzeldir. Ölüm, hastalık ve fakirlik." [13]
3104- Abdulvahit'ten İsa b. Meryem şöyle dedi: "Ey
insanoğlu ölüm için doğunuz yıkmak için bina ediniz ve denkleriniz gider yok
olur yerleriniz kalır."[14]
3105- Abdullah b. Mesud hutbesine şöyle başladı:
"Sözlerin en doğrusu Allah'ın (c.c.) kelamı, temellerin
en
sağlamı takva, milletlerin en hayırlısı da İbrahim'in (a.s.) milletidir.
Hikayelerin en güzeli bu Kur'an tabi olunan, yolların en güzeli Muhammed
Mustafa (s.a.v.) yoludur. Sözlerin en üstünü Allah'ı (c.c.) zikirdir. İşlerin
en hayırlısı azimetli olanlar, en kötüsü de yeni ortaya çıkan bid'atlar-dır.
En güzel yol peygamberlerin yolu, ölümlerin en şereflisi şehitlerin ölümü, en
çirkin sapıklık hidayetten sonra ki sapıklıktır. Amellerin ilmin en hayırlısı
kişiye faydalı olandır. Yolların en güzeli tabi olunan yoldur. En kötü körlük
kalp körlüğüdür.
Veren
el alan elden daha hayırlıdır. Az olup yeterli gelen, çok olup eğlendiren
maldan daha hayırlıdır. Dirilttiğin bir nefis hesabını veremeyeceğin emirlikten
daha hayırlıdır. Özürlerin en kötüsü ölüm anındaki özürdür. Kendini mazur
görmektir, pişmanlıkların en kötüsü kıyamet günü pişmanlığıdır. Kimi insanlar
cuma namazlarına ve vakit namazlarına ancak sonunda gelirler ve dilleriyle
Allah'ı anıp kalpleri ondan mahrumdur, (ne söylediklerini fark etmezler en
büyük hata yalan konuşan dildir.) En hayırlı zenginlik gönül zenginliğidir, en
hayırlı azık takva azığıdır. Hikmetin başı Allah korkusudur. Kalbe atılan en
hayırlı şey yakın olup küfürde şüphe etmek, cahiliye amellerine ağlamak, cehennemin
koruğundan sakınmaktır. Kibir ateşten dağlanmaktır. Şiir İblisin, şeytanın
kavalıdır. İçki bütün kötülüklerin ana-sıdır. Kadınlar şeytanların ipleridir.
Gençlik delilikten bir parçadır. En kötü kazanç faizden elde edilen kazançtır.
Yenilen şeylerin en kötüsü yetim malını yemektir. Mutlu kimse başkasından
ibret alandır. Mutsuz kimse de annesinin karnında iken mutsuzluk damgası
vurulandır. Bîrinize nefsinin kanaatkar olması yeter. İşlerin en hayırlısı
sonuncusu olandır ve amellerin meliki son ameldir. Hatıra gelen şeylerin en
kötüsü yalan hatıralardır. Her gelecek yakındır müslümana sövmek fasiklık, onu
öldürmek te küfürdür. Onun etini yemek Allah'a isyandır. Müslümananın malının
haramlığı kanının haram oluşu gibidir.
Kim
başkalarının hatalarını affederse Allah da onu affeder, kim başkasını
bağışlarsa Allah ta onu bağışlar. Kim öfkesini yutarsa Allah onun ecrini
verir. Kim zorluklara karşı sabırlı olursa Allah ona güzel bir sonuç verir.
Belayı bilen sabreder, bunu bilmeyen sabretmez ve inkar eder. Kim kibirlenirse
Allah onu alçaltır. Kim gösteriş yaparsa Allah Teala da bütün insanların
karşısında rezil eder. Kim dünyayı elde etmeye niyetlenirse aciz kalır. Kim
şeytana itaat ederse Allah'a isyan eder kim de Allah'a isyan ederse Allah ona
azap eder." [15]
3106- Abdullah b. Mesud her perşembe günü insanlara bu
şekilde hutbe ile başlardı ve bunun Allah Rasulunun hutbesi olduğunu
zannederdi. Rasulullah hutbesine şöyle başlardı: "Ey insanlar! Sözlerin en
doğrusu Allah'ın kitabıdır. İzlenen yolların en güzeli Muhammet!'in yoludur.
En kötü işler sonradan ortaya çıkarılan bid'atlardır. Her yeni çıkan şey
bid'at olup her bid'atte delalettir. Ey insanlar! Hepiniz düz bir arazide
durdurulup hesaba çekileceksiniz. Hepiniz görünecek ve hepiniz müna-dinin
sesini işiteceksiniz. Mutsuz ve şaki kimse annesinin karnında mutsuz ve şaki
olandır. Mutlu kimse de başkasından ibret alandır." [16]
3107-
Ömer insanların arasından kalkıp
Şam'a gireceği sırada onlara şöyle hutbe verdi: "Kur'an'ı Öğreniniz onunla
tanınırsınız. Onunla amel ediniz onun ehlinden olursunuz. Haklı bir konuma
Allah'a isyan ederek ulaşamazsınız. Şunu iyi biliniz ki ecel öne gelmediği gibi
ertelenemez de hiçbir hak söz ve nasihat kişinin rızkını uzaklaştırmaz ve mani
olmaz. Şunu iyi bilin ki kul ile rızkı arasında bir perde vardır eğer kul
sabrederse rızkı ona gelir, eğer sabretmeyip örtüyü parçalarsa rızkından
fazlasına ulaşamaz. Atlan eğitin, ok atışı yapın, misvak kullanın ve kendinizi
zor şartlara hazırlayın, acemlerin ahlakından, domuzlara komşu olmaktan,
aranızda kaçın görünmesinden, içki içilen sofrada oturmaktan, izarsız hamama
girmekten, kadınlarınızın hamamlara girmesinden sakınınız. Bu size helal
değildir. Acemlerin ülkesine vardıktan sonra onların topraklarında kaldığınız
sürece onların ticari Şekilleriyle alış veriş yapmayın. Çünkü tekrar ülkenize
döneceksiniz ve onların o -satış şekillerini ülkenize getirmekten korkarım.
Zilletten sakının ve onu boynunuza dolamayın, arap-lann mallarına kullanın.
Nerede olursanız olun onunla dolaşın. Şunu iyi biliniz ki içecek şeyler üç
şeyden yapılır. Kuru üzüm, bal ve hurma bunlardan hangisi eskirse o içki olup
helal değildir. Şunu iyi biliniz ki Allah Teala kıyamet günü üç grubu
arındırmaz, onlara rahmet nazarıyla bakmaz ve onları kendisine yaklaştırmaz
birisi dünyalık için imama beyat edendir. Dünyalığa ulaşınca verdiği sözde durur,
ulaşmayınca da sözünde durmaz. Diğeri ikindiden sonra bir mal ile pazara çıkıp
onu yemin ile satmaya çıhşır ve 'böyle böyle fiyat verdiler vermedim' der ve
onun bu sözünden dolayı müşteri onu alır. Müslümana sövmek fasıldık, onu
öldürmek te küfürdür. Kardeşinle üç günden fazla uzak durman ve konuşmaman
helal değildir. Kim bir sihirbazın veya kahinin veya arrafın yanma gelir ve
söylediklerini tastık ederse. Allah'ın Muhammed'e indirdiği şeyleri inkar etmiş
olur." [17]
3108- Enes b. Malik'ten ben sekiz yaşından beri
Rasu-lullah'rn hizmetinde bulundum. Bana ilk öğrettiği şey şu idi: "Ey
oğul abdetini düzgünce al kalbinde müslümanlar-dan birisine karşı hiçbir
aldatma bulunmasın çünkü bu benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel
ederse beni sever. Kim de beni severse o kişi cennette benimle birliktedir. Ey
oğul bununla amel eder ve bu vasiyetimi tutarsan işte o zaman senin için
ölümden daha tatlı birşey olamaz. Çünkü ölümle sen rahata kavuşursun." [18]
3109- Enesten ...
yukardaki hadisten ayrı şu ziyade de vardır: "Evine girerken selam ver ki Allah
bereketini arttirsın. Müslümanların büyüklerine saygılı ol küçüklerinede
merhamet et. O zaman (iki parmağını yanyana getirerek) ben ve sen bu şekilde
oluruz.
3110- Enes'ten Rasulullah bana şöyle tavsiye etti:
"Yatağına uzandığında abdetsli olarak uzanırsan ve
o
şekilde ölürsen şehit olarak ölürsün. Ey Enes! Büyüklerine saygılı ol,
küçüklerine merhamet et."[19]
3111- Muhammed b. Kab'dan Ömer b. Abdulaziz Medine'de
başımızda vali iken onu gördüm katı ve cüsseli bir genç idi halife seçilince
işlerden ve hüzünlerden çektiği kadar çekince hali değişti gözümü ondan hiç
çevirmeyecek şekilde hep ona bakıyordum. Bana:"Ey Ka'b daha önce bana
bakmadığın şekilde bana bakıyorsun" dedi. Ben: "Hoşuma gidiyorsun
onun için" dedim. O: "Hoşuna giden nedir?" diye sordu. Ben:
"Renginin
değişmesi, saçının dökülmesi ve cisminin za-yıflamasıdır" dedim.
O:"Peki üç şeyden sonra beni görürsen göz bebeklerim yüzüme doğru akar,
ağzımdan ve burnumdan irinler ve kurtlar akarsa benden daha çok nefret
etmeyecekmiydin? Bana İbni Abbas'tan işittiğin bir hadisi anlat" dedi.
Ben: "İbni Abbas Rasulullah'dan şöyle rivayet etti: "Her şeyin bir
şerefi vardır meclislerin en şereflisi kıbleye yönelilen meclislerdir ve
meclisler emanettir(orada konuşulanlar başka yere aktarılmaz). Yılanları ve
akrepleri namazda da olsanız öldürünüz. Kim insanların en değerlisi olmak
istiyorsa Allah'tan korksun, kim insanların en kuvvetlisi olmak istiyorsa
Allah'a dayansın. Kim insanların en zengini olmak istiyorsa Allah'ın
elindeki-ni kendi elindekinden daha güvenilir bilsin. Size en kötülerinizi
haber vereyim mi?" Onlar:"Evet ya Rasulallah" dediler.
Rasulullah: "Kim yalnız olarak konaklayıp grubu men ederse,kölesini
kamçılarsa o kimse en kötüdür. Size bundan daha da kötülerini haber vereyim
mi?" dedi. Onlar: "Evet ya Rasulallah" dediler. Rasulullah:
"İnsanlara buğzeden ye insanların da ona buğzettiği kimsedir. Size bundan
da kötüsünü söyleyeyim mi?" dedi. Onlar:"Evet ya Rasulallah dediler.
Rasulullah: "Hatasını azaltmayan ve özür kabul etmeyen ve hata affetmiyendir.
Bundan da kötüsünü haber vereyim mi?" dedi. Onlar: "Evet ya
Rasulallah" dediler. Rasulullah: "Kendisinden hayır beklenilmeyen ve
umulmayan ve şerrinden de emin olunmayan kimsedir. İsa (a.s.) kavminin
arasından kalktı ve şöyle dedi:
"Ey
İsrailoğullan hikmetli sözü cahile söylemeyinki ona zulmetmeyesiniz. Ve o sözü
ehlinden esirgemeyinki ona da zulmetmeyesiniz. Ve zulmetmeyin, zalime zulumle
karşılık vermeyin ki rabbinizin katındaki faziletiniz yok olmasın. Ey
İsrailoğullan! İşler üç çeşittir birisi açık, doğru olandır buna tabi olunuz.
Birisi açık sapıklıktır ondan da kaçınınız, diğeri de ihtilaflı olandır
(doğruluğu ve yanlışlığı bilinmeyendir) onu da ehline yani alimlere
bırakınız.."[20]
3112- İbn Ömer'den Rasulullah birgün mescide çıka geldi bir
grup oturmuş konuşuyor ve gülüyorlardı. Onların başında durdu ve selam verdi
sonra da: "Lezzet kırıcı ölümü çokça hatırlayın" dedi. Sonra başka
bir zaman yine mescide çıktı ve oturup konuşan ve gülen bir grup gördü. Onlara
da: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun kî eğer bildiklerimi bilseniz
az güler, çok ağlardınız." Sonra başka bir zaman tekrar mescide çıktı
konuşan ve gülen bir grup gördü onlara da selam verdikten sonra şöyle dedi:
"Şunu iyi biliniz ki İslam garip olarak başladı ve kıyamet günü gariplere
ne güzel" dedi. Ona: "Garipler kimlerdir ya Rasulallah" diye
soruldu. Rasulullah:
"İnsanlar
bozulduğu zaman İslah edenlerdir ve salih olmaya çalışanlardır." [21]
3113- İbn Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "En
hayırlınız ahlakı en güzel olanımzdır." [22]
3114- Yunus b. Cübeyr'den Cündub'u hastalığında zu yaret
ettik. Ona:
"Bize
tavsiyelerde bulun" dedik. O da şöyle dedi: "Kur'an'a sanlın, çünkü
Kur'an karanlık gecede bir nurdur ve gündüzde sağlam bir yoldur. Gücünüz
yettiğince onunla amel ediniz. Eğer bir bela gelirse evvela malmı öne ver eğer
bela daha da şiddetli olursa hem malını hem de canını öne ver ve dinini koru.
Çünkü asıl savaşılan kimse dini ile savaşılandır ve çalman kimse de dini
çalınandır ve çekilip alınandır. Sonunda ateş olan zenginlik, zenginlik değildir.
Ve sonu cennet olan fakirlik te fakirlik değildir. Ateş kendisini esir olanları
serbest bırakmaz ve fakirlerini zen-ginleştirmez. [23]
3115- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Konum
olarak insanların en kötüsü dünyası için ahiretini değiştirendir ve
verendir." [24]
3116-
Hüseyin şöyle dedi. Rasulullah şöyle
buyurdu: "Kim birşey görür ve onu kerih görüp hoşlanmazsa
onu
görmemiş gibi olur kim de bir işi görmediği halde ondan razı olur ve
hoşlanırsa o işi görmüş ve yapmış gibi olur." [25]
3117- Ukbe b. Amir'den Selman Rasululİah'dan şöyle rivayet
etti: "Ey Selman dünya mü'minin zindanı, kafirin de cennetidir." [26]
3118- Enes b. Malik Rasulullah'tan şöyle rivayet etti:
"Allah Teala ahiret niyetine dünyayı verir ama dünya niyetine ahireti
vermez." [27]
3119- Sehl b. Sad'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Allah
Tealanın yanında iyiliğin de kötülüğün de hazineleri vardır. Anahtarları kişilerdir."
[28]
3120- Abdullah b. Amr şöyle dedi: "Bugün bir hayırlı
amel işlemem Rasulullah zamanında aynı ameli işlememden bana daha sevimlidir.
Çünkü Rasulullah zamanında bütün ilgimiz ahiretiydi dünya bizi ilgilendirmiyordu
ama bugün ise dünya bizi ilgilendiriyor."[29]
3121-
Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan
Rasulullah şöyle buyurdu: "Gece melekleri ile gündüz melekleri ikindi ve
sabah namazında buluşurlar. Gündüz melekleri ikindi namazında göğe çıkar ve
aranızda gece melekleri kalır. Gündüz melekleri de sabah namazında yukarı çıkar
ve gece melekleri sizin aranızda kalır. Ve melekler şöyle derler: "Onlara
geldik namaz kılıyorlardı onları namaz kılarken bıraktık ve aralarında öyle bir
adam bıraktık kî kendisine dokunan hayır ve musibetlerin senden olduğunu
biliyor. Allah Teala o kuluma yine bela verin ve musibetini arttırın" der
ve o kula musibetler ve belalar gelir. Öyleki melekler: "Yarab bela
bitti" derler. Allah Teala o halde ona iyilikler verin ve arttırın.
Öyleki melekler 'yarabbi vereceğimiz iyilikler de bitti" derler. Allah
Teala 'kulumabe-la verirken ve iyiliklerde bulunurken onu nasıl buldunuz' der.
Melekler: "Yarabbi verdiğin belalara en sabırlı ve verdiğin nimetlere de
en şükredenlerdendi" derler. Allah Teala:"O halde kulumu benimle
karşılaşıncaya kadar değişmeyen ve tebdil edilmeyen kimselerden yazın." [30]
3122- Cabir'den Rasulullah'a imanın hangisi en faziletlidir
diye soruldu. Rasulullah şöyle buyurdu: "Sabır ve müsamahakarlıktır."[31]
3123- ibn Ömer'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Üç gün
zorluklara sabreden bir ailenin rızkı elbette kendilerine gelir ve Allah
onları rıziklandırir."[32]
3124- Ebu Umame'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"insanlar bugün meyveli ağaçlar gibidirler. Fakat
insanların
dikenli ağaca dönmelerinden korkulur. On-İarı eleştirirsen onlar da seni
eleştirir. Onları bıraksan bile onlar seni bırakmaz onlardan kaçarsan peşinden
gelirler." dedi. Biz: "Bundan çıkış nasıldır" diye sorduk.
Rasulullah: "İhtiyaç günün için namusunu onlara borç vermen-dir. (eğer
birisi namusuna tecavüz ederse ona karşılık verme ve onu kendi zimmetinde bir
borç olarak, bir ihtiyaç günü olan kıyamette ondan alırsın.)-"[33]
3125- Enes b. Malik'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim
dilini saklarsa Allah ta onun avretini örter. Kim
öfkesini
yutarsa Allah ta azabını ondan sakındırır. Kim Allah'a mazaret bildirirse Allah
o kişinin mazeretini kabul eder." [34]
3126-
Ebu Umame'den Rasulullah şöyle
buyurdu: "Kim gücü yettiği halde günah işlemezse Allah Teala
dilediği
yerde onu Huru'l Ayn'lerle evlendirir. Kocası evde olmayan bir kadının
kendisini çağırmasıyla Allah korkusundan dolayı yanına gitmeze Allah Teala o
kişiyi dilediği yerde Huru'l Ayn'lerle evlendirir."[35]
3127- İbn Vail'den hadisler birbirine karışmadan
önce Rasulullah'in ashabından birisi bir kutsi hadisi şöyle anlatti:
"Allah Teala şöyle der: "Ey insanoğlu benim için kalk sana doğru
yürüyeyim, bana yürüyerek gel ki bende sana koşarak geleyim." [36]
3128- İsmali b. Ubeyd'den Rasuluüah Ömer'e: "İnsanları
topla" dedi. Ömer insanları toplayıp kapıya geldiler. Rasulullah:
"Şunu iyi biliniz ki sizin aranızda benim dostlarım muttaki olanlardır.
Sakın olaki insanlar kıyamet günü işledikleri amellerle gelsinler sizler de
sırtınızda taşıdığınız ağırlıklara gelesiniz." [37]
3129- Rasulullah şöyle buyurdu: "Her insanın muhakkak
üç dostu vardır. Birincisi "Kişiye infak ettiğin mal senindir, yanında
tuttuğun da senin değildir" der. Bu kişinin malıdır. Diğeri "ben seninle
birlikteyim melikin kapısına gelince seni bırakır ve dönerim." Bu da
kişinin ailesi ve akrabalarıdır. Üçüncü süde "nereye girersen ve nereye
çıkarsan ben seninle birlikteyim" der. Bu da kişinin amelidir ve kişi
amelini kastederek sen bu üçünün en kolayısın." der." [38]
3130- Ebu Zer'den RasuhıUah'ın şöyle dediğini işittim:
"Nasıl ki dikenden dolayı üzüm toplanamazsa aynı şekilde facir ve
günahkar kimseler de iyilerin makamına gelemez ve elde edemez. İkisi ayrı ayrı
yoldur (yani iyilerin yolu ile kötülerin yolu). Hangisini tutarsanız o yol sizi
oraya götürür." [39]
3131- Ebu Zer şöyle dedi: Allah Teala bu dini dört temel
üzerine kurdu. Kim o dört temelin üzerine sabretmez ve onlarla amel etmezse
fasık olarak Allah'la karşılaşır. "O temeller nelerdir Ey Ebu Zer"
diye soruldu nbu Zer:
"Allah'ın
helal kıldıklarını haram kıldıklarını kabul etmek. Allah'ın emrini Allah'a,
nehyini de Allah'a bırak man-dır. Onların üzerine ancak emin olabilir ve
Rasulullah şöyle dedi: "Dikenden üzüm toplanamaz nasılki facirler
iyilerin makamlarına eremezlerse" dedi. [40]
3132- Muhammed b. Fırat'tan Muharib b. Disar'ın yanına
birbiriyle çekişen iki adam geldi. Bir adam çekişenlerden birinin aleyhine
şahitlik yaptı. Kendisi aleyhine şahitlik yapılan kimse: "Allah'a yemin
olsun ki bu adam doğru bir adam değildir." Ona soru sorarsan kişiyi över
ve tezkiye eder ve: "Benim aleyhime şahitlik yapıyor neden böyle yaptığını
da bilmiyorum" dedi. Muharib: "Ey filan Allah'tan kork çünkü ben
Abdullah b. Ömer'in Rasulullah'tan şöyle rivayet ettiğini işittim bir adama
öğüt veriyor ve ona: "Kıyamet gününden sakın. O gün kuş şiddetli korkudan
kanatlarını çırparak hiçbir istekte bulunmadan karnmdakileri dışarı atar."
dedi. [41]
3133- Haris'te de aynı manada bir hadis zikredilir.
3134- İbn Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Şunu
iyi biliniz ki ahiretin amelleri tepedeki sert
bir yerdedir." Bu sözü üç defa tekrarladı sonra
da: "Cehennemin amelleri nefse hoş ve kolay gelir mutlu kimse fitnelerden
sakınandır" dedi.[42]
3135- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Ümmetimin en şerlileri nimetlere dalıp cesetlerini
besleyenlerdir."
[43]
3136- Ümmü Seleme şöyle dedi: "Rasulullah'a hiç un
elenmedi." [44]
3137- Musab binti Ömer babası Ömer'e:"Giydiğin
elbisenden daha yumuşak bir elbise giysen ve en güzel yemeklerden yesen!"
dedi. Ömer: "Sen nefsine bak bilmiyormusun ki Rasulullah böyle böyle
yapıyordu" dedi. Öyle ki Hafsa ağlamaya başladı ve: "Evet sana böyle
söyledim ancak onun zor geçen günlerine ve bollukta geçen günlerine işaret
etti" Ömer de bunu kabul etti. [45]
3138-
Muhammed b. Ka'b'dan Ali anlatıyor: Kışın bir öğlen vakti aşırı olan açlığımdan
dolayı dışarı çıktım. O gün aşırı derecede soğuktu dışarıya atılmış tabaklanmış
bir deri parçası gördüm. Onu aldım ve koynuma koydum ki onunla ısınayım
Allah'a yemin olsun ki o gün evimde yiyecek hiç birşey yoktu. Eğer Rasulullah'm
evinde olsaydı haberim olurdu bunun için şehrin bazı yerlerine gittim duvarına
yaslanmış bir yahudi gördüm bana:
"N'oldu
sana ey Arabi her bir hurmaya bir kova su çeker misin?" dedi. Ben:
"Evet" dedim. Evinin kapısını açtı ve içeri girdi. Her çektiğim bir
kovaya bana bir tane hurma veriyordu taki avucumu doldurdum ve: "Şimdilik
yeter" dedim. Onları yedim sonradan sudan içtim ve Rasulullah'm yanına
geldim mescidde bir grup ashabiyle otuyuyordu. O sırada yamalı bir hırka giymiş
olan Mus'ab b. Umeyr geldi. Rasulullah onu bu halde görünce içinde olduğu
bolluğu hatırladı ve şu anki durumunu görünce gözleri yaşardı ve ağladı sonra
da şöyle dedi:
"Nasıl
oluyordu sizler bir elbise ile gelip diğeriyle gidiyorsunuz. Evlerinizi
Kabe'nin örtüldüğü gibi süslüyor ve duvarlarını örtüyorsunuz." Biz:
"Ya Rasulallah o gün durumumuz iyi olur. Azığımız bize yeter ve ibadete
kendimizi veririz" dediler. Rasulullah: "Siz bugün o günden daha
iyisiniz." [46]
3139- Muhammed b. Kab'dan Irak'lılara bir sıkıntı ve kıtlık
geldi Ali aralarından kalkıp onlara şöyle dedi:
"Ey insanlar size müjdeler olsun. Allah'a yemin
olsun ki kolay geçen her bir gününüz size rahatlık ve kolaylığı nasıl olduğunu
görmeniz içindir. Başından Öyle günler geçtiki üç gün yiyecek hiçbirşey
bulamadım Öyleki açlıktan öleceğimden korktum. Bunun için Faüma'yi
Rasulullah'ın yanına gönderdim yemek getirmesini istedi. Rasuluîlah: "Ey
kızım Allah'a yemin olsun ki evimde canlı kimsenin yiyeceği birşey yoktur.
Fakat dön Allah size rızkınızı gönderecektir" dedi. Fatima geri geldi ve
durumu bana haber verdi. Ben de evden çıktım ve Beni Kureyze'ye kadar geldim.
Bir kuyunun başında duran yahudiyi gördüm. Bana: "Ey Ali sana yemek yedirmem
karşılığında ağaçlarımı su-larmısm" dedi. Ben: "Evet" dedim ve
ben her bir kovaya karşılık bir hurma almak konusunda onunla anlaştım. Her bir
kovayı çektiğimde o bana bir hurma veriyordu taki iki elim de hurma ile doldu.
Sonra oturdum ve hurmaları yedim ve üzerine de su içtim sonra da ona: "Ey
midem bugün de bir hayra kavuştun ve karnını doyurdun." Sonra
Rasulullah'ın kızı için su çektim ve hurmalan elime koyup eve döndüm. Yolda
dönerken yola atılmış bir dinar gördüm. Başında durdum alayım mı almayayım mı
diye düşündüm sonra onu aldım ve Rasulullah'la istişare yanalını dedim sonra
onu alıp Fatıma'nın yanma gelip durumu ona bildirdim. Fatıma: "Bu
Allah'ın sana verdiği bir rızıktır ve Allah'tandır. Pazara git ve bize arpa,
undan al" dedi. Ben de pazara gittim unu tartırırken adam: "Sen Ebu'l
Kasım'ın (Rasulullah'ın (s.a.v.) neyisin?" diye sordu. Ben: "Amcamın
oğlu ve kız ıda karımdır" dedim. Bunun üzerine adam dinarı bana geri
verdi ve onu alıp Fatıma'nın yanma geldim ve olanları ona söyledim. Fatıma:
"Bu da Allah'tan gelen bir rızıktır onu al, et karşılığında onu rehin
olarak ver" dedi. Ben böyle yaptım ve ona eti getirdim sonra o kalktı ve
hamuru yoğurdu ekmek yaptı sonra da yemek yaptı ve Rasulullah'a haber gönderdik
Rasulullah yanımıza gelince yemeği gördü ve: "Bu nedir, az önce gelip
benden yemek istemedin mi?" dedi. Ben: "Evet ya Rasulallah buraya
otur sana olanları haber vereyim dilersen yersin dilemezsen yemezsin"
dedim ve olanları ona anlattım. Rasulullah: "Bu güzeldir Allah'ın adını
anarak yiyiniz" dedi. Sonra da kaktı ve çıktı bu esnada bir kadın sanki
ciğerleri sökülmüş gibi bağırıyordu:
"Ya
Rasulallah ben bir dinarımı düşürüp kaybettim vallahi nerede düştüğünü de
bilmiyorum anam babam sana feda olsun sen bak belki sana hatırlatılır"
dedi. Rasulullah: "Bana Ali'yi çağırın" dedi. Ali Rasulullah'ın
yanına gelince ona: "Kasabın yanına git ve ona: "Senin alacağın
Rasulullah'ın üzerine borç olsun sana verdiğim dinarı bana iade et"
de." dedi. Kasap dinarı gönderdi ve Rasulullah ta onu kadına verdi. [47]
3140-İbn Ömer'den Rasulullah'la birlikte dışarı çıktım taki
ensardan bazılarının avlusuna girdik Rasulullah hurma koparıyor ve yiyiyordu.
Bana:"Ey İbn Ömer sen neden yemiyorsun?" diye sordu. Ben: "Ya
Rasulallah iştahım yok" dedim. Rasulullah şöyle buyurdu: "Benim
iştahım var bu dördüncü sabahımdır ki hiçbir yiyecek tatmadım ve bulamadım.
Eğer rabbime dua etsem bana Kisra ve Kayser'in mülkü gibi mal verirdi. Ey tbn
Ömer yakinlerin zayıf oluşlarından dolayı bir yıllık rı.ıklurni gizleyen kimselerle
kalsan ne yaparsın?" Allah'a yemin olsun ki daha birgün geçmeden şu ayet
nazil oldu: "Nice hayvanlar vardır ki rızıkiannı taşıyamazlar ama Allah
onları da sizi de rızıklandırır. O, işitendir bilendir." Rasulullah bunun
üzerine şöyle dedi: "Allah Teala dünya hazinelerini ve şehvetlere tabii olmayı
emretmedi. Kim dünya hazinelerini toplar ve onunla kalıcı bir hayat isterse
hayat Allah'ın elindedir. Şunu iyi biliniz ki ben ne dirhem ne dinar ne de
yiyecek bir şey yarın için saklarım." [48]
3141- Ebu Hazim'den Urve b. Zübeyr Aişe için bir yemek
yaptı. Bir tabak kaldırıp başka bir tabak indiriyordu, Ai-şe yüzünü duvara
çevirdi ve ağlamaya başladı Urve ona:"Yemeğimizi bize bulandırdın"
dedi. Aişe: "Onu hak üzere yaratan Allah'a yemin olsun ki Allah onu
görevlendirdiğinden beri vefat edinceye kadar hiç un elemedi."
[49]
3142- Ümmü
Seleme'den Rasulullah liften yapılı bir yatak ve yastığın üzerine uyudu.
Kalktığı zaman lifler onun cildine tesir etmiş ve izi çıkmıştı. Bunun üzerine
ağladım bana: "Ey Ümmü Seleme seni ağlatan nedir?" diye sordu. Ben:
"Bu gördüğüm izlerden dolayı ağlıyorum" dedim. Rasulullah:
"Hayır ağlama Allah'a yemin olsun ki eğer bu dağların benimle birlikte
yürümesini isteseydim dağlar yürürdü." dedi. [50]
3143- İbn
Abbas'tan Ömer şöyîe anlatıyordu: "Rasulullah bir öğlen vakti dışarı
çıktı. Ebubekir'i mes-cidde gördü ona: "Bu saatte dışarı çıkartan
nedir?" diye sordu. Ebubekir: "Seni dışarı çıkaran şey için ben de çıktım"
dedi. Sonra Ömer geldi ve ona: "Seni dışarı çıkaran nedir?" diye
sordu. Ömer: "İkinizi dışarı çıkaran şey beni de dışarı çıkardı." Sonra
Ömer oturdu ve Rasulullah ikisiyle konuşmaya başladı ve şöyle dedi: "Şu
hurma bahçesine gidecek kadar kuvvetiniz var mı? Ta ki orda yemek ve su ve
gölgelik bulalım" dedi. Biz: "Evet" dedik. Rasulullah: "O
halde haydi Heysem b. Teyhan'ın evine gidelim" Rasulullah önümüzde, biz
arkasında yürüdük eve gelince Rasuiullah üç defa izin istedi Ümmü Heysem
kapının ar-kasındaydı Rasulullah'm sesini işitiyor fakat daha çok işitmek için
cevap vermiyordu. Rasulullah dönmek isteyince Ûmmü'l Heysem arkalarından çıktı
ve:
"Ya Rasulallah Allah'a yemin olsun ki senin
sesini ve selamım işittim ancak daha çok selam vermen için cevap vermedim."
Rasulullah ona hayır sözler söyledi ve: "Ebu'l Heysem nerede
göremiyorum" dedi. Ümmü Heysem:
"Yakın
bir yere kadar gitti bize tatlı sudan getirecek sizler içeri girin şimdi gelir
inşaaüah" dedi ve Rasulullah ağacın altında bir sergi serdi sonra Ebu'l
Heysem geldi ve buna çok sevindi hurma ağacına çıktı ve bir hurma salkımı kesti
Rasulullah:
"Yeter
ey Ebu'l Heysem" dedi. Adam: "Ya Rasulallah siz hem olgunlaşmışından,
hem de olgunlaşmamışından yiyiniz." Sonra onlara su getirdi ve su içtiler.
Rasulullah: "İşte bu yarın kıyamette sorulacağınız nimetlerdendir"
dedi. Sonra Ebu'l Heysem kalktı ve bir koyun boğazlamak istedi Rasulullah:
"Sakın süt vereni kesme" dedi. Ümmü Heysem de ekmek yapmak için
hamur yoğurmaya başladı Rasulullah Ebubekir ve Ömer öğlen istirahitine çekilmek
için uzandılar uyandıklarında yemeklerin hazır olduğunu gördüler önlerine
sofra serildi doyunacaya kadar yediler sonra da Allah'a hamd ettiler. Ümmü
Heysem hurma salkımını bir daha önlerine getirdi ve Rasulullah ile iki arkadaşı
tekrar hurmanın olgunlaşmışından yediler ve onlara hayır duada bulundular.
[51]
3144- Ebu Haleften
hadisin devamında onlara hayır duada bulunduktan sonra rasulullah Ebu Heysem'e:
"Bize
esirlerin geldiğini işitirsen yanıma gel" dedi. Ebu Heysem Rasulullah'a
esirlerin ve kölelerin geldiğini işitince Medine'ye geldi ve Rasulullah bana
güzel bir köle verdi. Onunla kırkbin dirhem üzerine anlaştım ve "ondan daha
bereketli bir köle görmedim" dedi. [52]
3145- Abullah b. İsa'dan hadisin devamında Ümmü
Heysem: "Ya Rasulallah bize duada bulunsan" dedi. Rasulullah:
"Oruçlular yanınızda iftar etsin, yemeğinizi iyi kimseler yesin ve
melekler size istiğfarda bulunsun." dedi.[53]
3146- Ebu Hureyre'den Ebubekir bana anlattı. Bir gece
akşam yemeğini kaçırdım ailemin yanma geldim ve:
"Yanınızda yemek var mı?" diye sordum.
Onlar:"Hayır yanımızda yemek yok" dediler. Ben de yatağıma uzandım
fakat açlıktan uykum gelmedi kendi kendime:"Mescide çıksam ve orada namaz
kılsam ve sabahlayın-caya kadar orda kalsam" dedim. Sonra mescide çıktım
ve Allah'ın dilediği kadar namaz kıldım sonra caminin bir köşesine yaslandım.
Ömer çıktı geldi: "Bu saatte seni dışarı çıkaran nedir?" diye sordu.
Ben de ona hikayemi anlattım. Ömer: "Allah'a yemin olsun ki seni çıkaran
şey beni de çıkardı." Sonra yanıma oturdu biz bu halde iken Rasulullah
çıka geldi bize: "Bunlar kimdir?" dedi. Ömer: "Ben ve
Ebubekir" dedim. Rasulullah: "Sizi bu saatte dışarı çıkaran şey
nedir?" diye sordu. Ömer dışarı çıktım ve mescide girdim bir karanlık
görünce: "Bu kimdir?" dedim. ."Ebubekir'dir" dedi ona:
"Seni bu saatte dışarı çıkaran şey nedir?" diye sordum. Ve olanları
bana anlattı ben: "AIlah"a yemin olsunki seni dışarı çıkarın şey beni
de dışarı çıkardı" dedim. Bunun üzerine Rasulullah:
"Allah'a
yemin olsun ki sizi dışarı çıkaran şey beni de dışarı çıkardı. Haydi Ebu'l
Heysem'in yanma gidelim belki onun yanında yiyecek birşeyler bulup birşeyler
yeriz" dedi. Sonra birlikte çıktık ve ay ışığında onun evine girdik sonra
kapıyı çaldık kadın: "Kim o?" dedi. Ömer:"Rasulullah, Ebubekir
ve Ömer'dir" dedi. Kadın bize kapıyı açtı ve içeri girdirdi. Rasulullah:
"Kocan nerededir?" diye sordu. Kadın: "Beni Harise'nin avlusunda
bize tatlı su getirmek için gitti şimdi gelir." Ebu Heysem elinde bir tas
ile geldi ve evin bir tarafına astı sonra yanıma geldi ve: "Hoşgelniz beni
ziyaret eden kimseler gibi hiç kimse insanları ziyaret etmedi." Sonra bize
bir salkım hurma kopardı ve onu getirip önümüze koydu. Biz de o ay ışğında onu
seçip yedik. Ebu Heysem sonra eline bıçağı aldı ve koyunların arasına daldı.
Rasulullah: "Sakın süt veren hayvanı kesmeyesin" dedi. Ebu Heysem
bir koyun aldı onu kesti derisini yüzdü sonra karısına: "Kalk ve pişir
sonra da ekmek yap" dedi. Ebu Heysem de kazanların altını yaktı et ve
ekmek piştikten sonra ondan bir tirit yaptı ve önümüze getirip koydu doyuncaya
kadar yedik sonra kalktı ve kırbayı getirdi kırbadaki su soğuktu onu kaba
doldurdu ve Rasulullah'a verdi sonra Ebubekir'e verdi o içti sonra Ömer'e
verdi oda içti. Rasulullah:"Allah'a şükürler olsun. Evden çıktığımızda
açlık bizi çıkarmıştı. Şimdi dönüyoruz ve bu nimetler bize ulaştı. Kıyamet günü
bu nimetlerden sorulacağız" dedi. Rasulullah Ebu Heysem'e: "Sana su
taşıyacak bir hizmetçin yok mu?" diye sordu. Ebu Heysem: "Hayır ya
Rasulallah" dedi. Rasullulah:"Eğer bize köleler gelirse sana bir
hizmetçi verelim" dedi. Fazla geçmeden Rasulullah'a (s.a.v.) köleler
getirildi. Ebu Heysem onun yanına geldi gitti ve:"Ya Rasulallah bana böyle
böyle söz vermiştin" dedi. Rasulullah:"İşte köleler burada kalk
istediğini seç" dedi. Ebu Heysem "Ya Rasulallah sen bana seç"
dedi. Rasulullah ta: "Şunu al ve ona iyilikle davran" dedi. Ebu
Heysem Ra-sulullah'ın seçtiği köleyi aldı ve evine getirdi. Karısı: "Bu
nedir?" diye sordu. Ebu Heysem de ona hikayeyi anlattı. Kadın: "Sen
Rasulullah'a ne dedin?" dedi. Adam: "Sen bana bir tanesini seç
dedim" dedi. Kadın: "Ne güzel söyledin ona iylikle davran" dedi.
Adam ona: "İyilikle davranmak nasıldır?" diye sordu. Kadın: o
"Onu azat etmendir" dedi. Adam: "Allah rızası için o
hürdür" dedi. [54]
3147- Mesruk'a Ölüm gelince şöyle dedi:
"Rasulullah'ın, Ebubekir'in ve Ömer'in yapmadığı bir-şey üzere ölüyorum.
Ben san beyaz hiç birşey oırakmadım hepsini şu listenin içine koydum onu
satınız ve beni onunla kefenleyiniz." [55]
3148- Hasan'dan Ebu Berze araplar şöyle derdi dedi:
"Kim ekmek yerse şişmanlar biz Hayber'i fethedince onların bir çeşit
ekmeği hoşumuza gitti. Üzerine oturup doyuncaya kadar yedik, ben koltuklanma
bakıp şişmanlayıp şişmanlamadığıma bakıyordum." [56]
3149- Abdullah b. Ali'den Hasan b. Ali Abdullah b. Ab-bas
ve Abdullah b. Cafer yanıma geldiler ve:
"Rasulullah'ın sevdiği yemekten bize de yap"
dediler. Ben Hasan'a: "Ey oğul bugün iştahımız yok" dedim ve arpa
alıp onu öğdüm. Sonra da onu eledim ekmek yaptım ve arasına tereyağı koydum
üzerine de biber septim ve onlara verdim ve:"İşte Rasulullah bunu severdi
ve bunun yemesi hoşuna giderdi." dedim. [57]
3150- Muhammed b. Sirin'den kızkardeşimizin bir oğlunun
düğünü oldu bir yemek yaptı İbni Şirin:
"Rasulullah'ın
ashabı günlerce kalır ve birşey yemezlerdi bir deri parçası görünce onu alırdı
bulamazsa kamına taş bağlardı" dedi. [58]
3151- Abdullah b. Amir'den Rasulullah benimle bir seriye
gönderdi yanımda Amr b. Sara da vardı. Karnı ince boyu uzun olan bar adam
acıktı ve açlıktan belini büktü. Öy-leki yürüyemiyordu sonra düştü. Biz bir taş
parçası aldık ve karnına bağladık. Bizimle birlikte yürümeye başladı arap-ların
bir mahallesine gelince bizi misafir edip ikram ettiler. Sonra adam bizimle
birlikte yürüdü. Ben zannederdim ki ayaklar mideyi taşıyor halbuki mide
ayakları taşıyor. [59]
3152- İbn Abbas'tan îbni Ömer beni çağırdı. Önündeki deri
parçasının içinde altınlar vardı ve samanın savrulduğu gibi altınlar
savrulmuştu. Ömer:"Gel bunu kavmin arasında bölüştür" dedi. Allah
daha iyi bilir ki onun nebisinden ve Ebubekir'den gizlendi. Benim için hayır mı
istiyor şer mi bilmiyorum. Ömer ağlamaya başladı ve ağlayarak şöyle diyordu:
"Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki onu peygamberinden ve
Ebubekir'den kötülük istediği için hapsetmedim. Benim hayrımı istediği için
bana verdi" dedi. [60]
3153- Musab b. Sad'dan Rasulullah şöyle buyurdu:"Sizin
bollukla imtihan edilmeniz darlıkla imtihan edilmenizden daha çok korkuyorum.
Sizler darlıkla imtihan edilince sabrettiniz. Dünya hoş ve tatlıdır."[61]
3154- Ebu Hureyre'den Rasulullah hastalığında Bilal'i
ziyaret etti Bilal ona sakladığı hurmaları çıkarınca Rasulullah: "Bu
nedir ey Bilal?" dedi. Bilal: "Sakladığım hurmalardır" dedi.
Rasulullah: "Sen cehennemde bunların buharını işitmekten korkmadın mı
bunları infak et ya Bilal ve arş sahibinin sana aZ vermesinden korkma"
dedi. [62]
3155- Ebu Said el-Hudri'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Kimin malı az olur çocukları çok olursa buna rağmen namazını güzel kılar
ve müslümanlarm gıybetini yapmazsa kıyamet günü (iki parmağını işaret ederek)
bu şekilde benimle birlikte olur" dedi. [63]
3156- Ebu'l Bahteri'den Beni Abes'ten bir adama Stl-man'la
birlikte olduğumu anlatıyordum. Kisra'nm hazineleri anlatılınca şöyle dedi:
"Onları size veren ve size fethi nasip eden Rasululah (s.a.v.) diri iken
de onu o hazineleri tutabilirdi ve o hazinelerin sahibiydi. Onlar yanlarında
hiçbir dinar ve dirhem ve bir avuç buğday olmadan sabahlıyorlardı. Neden
böyledir ey beni Abes sonra harman savuran biryerden geçtik. Şöyle dedi:
"Bunu
size veren ve onu bahşeden Rasulullah hayatta iken de o hazinelerin sahibiydi
onlar yanlarında bir avuç buğday olmadan sabahlıyorlardı" dedi. [64]
3157- Abdurahman b. Sabit'ten Ömer Cumehoğulların-dan bir
adamı çağırdı. Ona Sait b. Amir deniliyordu ona:
"Seni falan yere vali olarak göndereceğim"
dedi. Adam: "Beni bu işte serbest bırak ey Emirel mü'minin" Ömer:
"Hayır vallahi seni bırakmam onu benim boynuma atınız sonra da beni terk
mi edeceksiniz" dedi ve: "Beyt'ül Malden sana maaş ta
bağlayacağız" dedi. Adam: 1 Bana yetecek kadar mal verdin fazlasını
istemiyorum"
dedi.
Maaş vakti gelince onu alır ailesinin azıklarını alır geri kalanı da sadaka
olarak infak et" dedi. Karısı ona: "Maaşının fazlası nerdedir?"
diye sorar o da: "Onu borç verdim" derdi. Sonra bazı insanlar onun
yanına gelip:
"Ailenin
senin üzerinde hakkı vardır. Akrabaların senin üzeinde hakkı vardır"
dediler. Adam: "Ben onları Huru'l Ayn'lerden daha üstün tutamam ve tercih
edemem. Eğer cennetin hayırlı kadınlarından birisi dünyaya gelse güneşin
etrafını aydınlattığı gibi o da yeryüzünü aydınlatırdı ve ben ilk grubun
yolundan ayrılmam Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü insanlar
hesap için toplanırlar, mü'minlerin fakirleri kuşların uçtuğu gibi ve kanatlarını
çarptığı gibi gelirler, onlara hesap için durunuz denilir onlar da "bizim
hesabımız yoktur ve bize birşey verilmedi" derler. Rableri onlara
"kullarım doğru söylüyor" der ve onlara cennetin kapıları açılır ve
diğer insanlardan yetmiş sene önce cennete girerler." [65]
3158- Ammar b. Yasir'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Dünyada iyiler zühd gibi başka birşey ile asla süslenmediler." [66]
3159- Cafer'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Dünyadan
yüz çevirip zahitlik yapan kimseyi gördüğün zaman ona yaklaşın ve yanaşın.
Çünkü ona hikmetli şeyler verilir." [67]
3160- Hasan'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Zenginlik
mal varlığının çokluğundan değildir. Asıl zenginlik gönül
zeginliğidir." [68]
3161- Said b. Zeyd'den Rasulullah Üsame b. Zeyd'e yönelerek
ona: "Ey Üsame kıyamet günü seninle çekişecek her aç canlıdan sakın.
Etlerini eriten kulların dualarından sakın. Ciltlerini rüzgarla yakan,
simalarını ve ciğerlerini susuzlukla yoran Öyleki gözlerinin nuru kaybolan
kimselerin duasından sakın. Dilersen onlara bakar ve melelerle beraber olursun,
o kimselerin sayesinde zelzeleler ve fitneler defolunur. Sonra Rasulullah ağladı
ağladı öyleki sakalları gözyaşlarından ıslandı sonra şöyle dedi: "Rabbine
itaat eden kimselerin karşılaştığı şeylerden dolayı bu ümmete yazıklar olsun
Allah'a itaat ettiklerinden dolayı onları nasıl yalanlayıp öldürüyorlar"
dedi. Ömer: "Ya Rasulallah insanlar o gün müslüman mıdırlar?" dedi.
Rasulullah: "Evet öldürdükleri halde müslümandırlar." Ömer:
"İnsanlar yolu bırakıp hayvanlara bindiler en yumuşak elbiseler giydiler
ve fars çocuklarından hizmetçi edindiler. Kadının kocasına süslendiği gibi
onlar da ona süslendiler. Allah'ın velileri konuştuğu zaman zorluklarla
karşılaştılar. Susuzluktan kendilerini parçaladılar. Birisi konuştuğu zaman
yalan konuşur ve ona sen şeytanın yandaşısın sapıklığın başısın Allah'ın zina
edeni ve temiz rızkını haram kılıyorsun ihlassız olarak kitabı okurlar ve
Allah'ın velilerini zelil kılarlar ve hor görürler. Ey Üsame Şunu bil ki
kıyamet günü insanların en çok Allah'a yakın olanı, üzüntüsü, susuzluğu
dünyadaki açlığı uzayan ve gizlenen iyilerdir ki onlar göründükleri zaman kendilerine
yanaşılmayan, kayboldukları zaman aranmayan gök ehlinin tanıdığı fakat
yeryüzündekilerin bilemedikleri gizlenen meleklerin kendilerini kuşattığı,
insanlar nimetler içindeyken onlar açlık ve susuzlukla pençeleşen, insanlar yumuşak
elbiseler giydiğinde onlar sert ve kaba elbiseler giyen, insanlar yatakları
serdikleri zaman onlar da alınlarını ve dizlerini seven, insanlar güldüğü
zaman onlar ağlayan kimselerdir. Ey Üsame Allah Teala hem dünyada ve hem de
ahirette Şiddeti bir araya getirmez onlar için cennet vardır. Keşke onlan
görseydin Ey Üsame ahirette müjdeler onlara olsun yeryüzü onlara merhametlidir.
Zorbalar onlardan razıdır insanlar peygamberlerin fiillerini ve ahlaklarını
kaybettiler onlar ise bunları korudular. Asıl yönelen Allah'a yönelendir
kaybeden ise onlara muhalefet edendir. Yeryüzü onları kaybettiği zaman ağlar.
Bunlar gibisi içinde Olmayan yerlere Allah azab eder. Ey Üsame onların bir
köyde olduğunu görürsen bilki o köy için bunlar bir güvencededir. Onların
olduğu bir kavme Allah azap etmez onlara tutun umulur ki sen de onlarla birlikte
kurtulursun. Sakın olaki onların bıraktığı birşeyi iş-leyesin de ayağın kaysın
ve ataşe yuvarlanasın. Allah'ın kendilerine helal kıldığı bir şeyi kendilerine
mahrum bıraktılar. Fazileti ahirette istediler güçleri yettiği halde yemeği
içmeyi bıraktılar. Köpeklerin leşlere saldırdığı gibi onlar da dünyaya
saldırmadılar insanlar dünyayla uğraşırken onlar da kendilerini Allah'ın itaati
ile meşgul ettiler, yamalı elbiseler giydiler, yarılıp atılan şeyleri yediler,
onların saçı başı dağınık olduğuna görürsün. İnsanlar onları hasta zannederler
ama hasta değillerdir insanlar onların akıllarının başlarından gittiğini
zannederler ama öyle değillerdir. Dünya kafaları meşgul olan kimselere onlar
kalpleriyle baktılar ve onlar dünya ehlinin yanında akilsiz olarak yürüyen
kimselerdir. Ey Üsame insanların akıllarını kaybettikleri zaman o kimseler asıl
akıllıdırlar ve ahirette müjdeler de onlaradır." [69]
3162- Ebu Musa şöye dedi: "Sizden öncekileri bu dinar
ve dirhem helak etti ve o ikisi sizi de helak edicidir." [70]
3163-
Abdullah b. Hasan'dan Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Dört
şey kişinin mutluluğundandır. Karısı ile uyuşması, çocuklarının salih olması,
arkadaşlarının salih olması ve rızkının vatanında olması." [71]
3164-
Osman b. Avfan'dan şöyle dedi:
"Eğer bir adam bir evin içindeki bir eve girerse ve orada bir haram
işlerse insanların o ameli konuşması yakındır çünkü hiçbir amel işleyen kimse
yoktur ki Allah Teala ona amelinden bir hırka giydirmesin; hayır ise hayır, şer
ise şer." [72]
3165-
Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan Ebu Derda Mesleme'ye şöyle yazdı: "Kul
Allah'a itaatte bir amel eşlerse Allah Teala o kulu sever. Allah birini
sevdiğinde mahlukata da onu sevdirir. Kişi Allah'a isyanda bir amel işlerse
Allah Teala ona kızar ve gazab eder. Allah birine gazab ederse de bütün
mahlukat o kişiye gazab eder." [73]
3166- Ubeyullah b. Ayzar'dan çölde yaşlı bir bedevi ile
karşılaştım ona: "Sen Rasulullah'ın ashabından biriyle karşılaştın
mı?" diye sordum. O: "Evet" dedi. Ben: "Kimdir?" diye
sordum. Bedevi: "Abdullah b. Amr'dir" dedi. Ben:"Ondan ne
işittin?" diye sordum. Bedevi şöyle dedi: 'Sanki ebedi olarak yaşayacakmış
gibi dünyan için çalış yarın ölecekmiş gibi ahiretin için çalış." [74]
3167- Cabir'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Yarın
kıyamette cehennem ateşinin kime haram olacağını size söyleyeyim mi? Kolay,
yumuşak ve yakınlaştıranlara cehennem ateşi haramdır." [75]
3168- İbni Mesud şöyle dedi: "Dünya dağ başındaki
güvenli yer gibidir. Güzelliği gitti üzüntüsükaldı [76]
3169- İbn Mesud şöyle dedi:"Dünyanın güzelliği gitti
sadece kederi kaldı. Bugün ölüm her müslüman için bir hediyedir." [77]
3170- Ebu Cehife aynı manada bir söz rivayet eder. [78]
3171-
Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle
buyurdu: "Dünya mü'minin zindanı kafirin cennetidir." [79]
3272- Abdullah b. Abdurrahman'dan Rasulullah şöyle buyurdu:
"Eğer dünyanın Allah katında bir sineğin kanadı kadar değeri olsaydı
kafirlere ondan bir avuç su bile içirmezdi." [80]
3173- Yahya b. Cade'den Rasulullah'ın (s.a.v.) ashabından
bir grup Habbab'ı ziyaret etti: "Ey Abdullah sana müjdeler olsun
Rasululah'ın (s.a.v.) havzı başına geleceksin" dediler. Habbab:
"Nasıl" dedi ve eliyle evin tavanım gösterip sonra da tabanını
gösterdi. Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi: "Birinize dünyada bir yolcunun
azığı kadar azık yeterlidir." [81]
3174- Abdurrahman b. Ebu Said'den Rasulullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: "Az olup yeten, çok olup eğlendirenden daha hayırlıdır." [82]
3175- Muaz b. Cebel'den Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Eğer bir kişi ölümden kaçtığı gibi rızkından kaçarsa rızkı ona gelir.
Ölümün ona geldiği gibi." [83]
3176- Muhammed b. Sirin'den Ömer şöyle dedi: "Allahtan
korkun ve insanlardan sakının." [84]
3177- Ebu
Salih Rasulullah'm (s.a.v.) ashabından biri şöyle dedi: "insanların arasına
karışıp onların azaplarına sabreden mü'min onlara karışmayıp ezalarına
sabretmeyen mü'min-dendaha hayırlı ve ecri de çoktur."[85]
3178- Huzeyfe şöyle dedi: "Kendinizi sabra alıştırın
çünkü başınıza belaların gelmesi muhakkaktır. Çünkü biz Rasulullah'la (s.a.v.)
birlikte olduğumuz halde başımıza çok musibetler geldi."[86]
3179- Şabi'den Sasa b. Sefhan İbni Yezid'e şöyle dedi:
"Ben senden daha çok babana sevimli idim. (Baban beni
senden daha çok seviyordu.) Ben de seni oğlumdan daha
çok seviyorum. İki haslet vardır ki onları yapmanı tavsiye ederim. Mü'min
kimseye ihlaslı davran, facir kimse ile iyi geçin. Çünkü facir senin güzel
ahlakınla razı olur, ve bizim mü'minlere içten davranmamız hakka daha çok
yakındır."[87]
3180- Muhammed b. Suke'den Amr b. (Haris)'in yanına geldim
evini kiralamak istiyordum. Bana "Burayı kirala çünkü orası mübarek bir
yer " orada oturanlar da mübarek kimselerdir." dedi.
Ben "Bu nedendir?" diye sordum şöyle dedi: "Rasulullah'in
(s.a.v.) yanma geldim bir deve boğazlamışlardi ve onun bölüştürülmesini emretti
onu bölüştürene "Amr'a bir parça ver" dedi. Fakat o bana vermedi ve
beni unuttu. Ertesi gün olunca Rasulullah'ın (s.a.v.) yanına geldim önünde
dirhemler vardı bana: "Dünkü payım aldın mı?"diye sordu. Ben:
"Ya Rasulallah! Bana birşey vermedin" dedim. Sonra Rasullulah
(s.a.v.) dirhemlerden birazını aldı ve bana verdi. Onları alıp anneme
getirdim. Ona: "Rasulullah'ın (s.a.v.) eline aldığı bu dirhemleri al sonra
bana ver" dedim. Sonra da onları yanında tut. Nereye harcayacağımıza
dikkat edelim." Aradan zaman geçince o dirhemlerle bu evi satın aldım.
Annem: "O paraları bozmak istediğin zaman beni çağirmakdıkça o paraları
bozma taki geleyim ve bereketle dua edeyim" dedi. Ben de paraları bozmak
istediğim zaman annemi çağırdım ve geldi bu dirhemleri aldı onları eve attı ve
'al götür' dedi." [88]
3181- Abdulhamit b. Cafer'den Halid b. Velid anlatıyor:
"Rasulullah'la (s.a.v.) birlikte bir defasında Umre'ye gittik. Rasulullah
(s.a.v.) saçını tıraş etti insanlar da onun saçlarını almak için yarıştılar
ben de sadece ön taraftaki saçından aldım ve o saçı alıp başımda ki bir
takkeye koydum. O takkemi neye yönelttiysem o tarafın bana fethi müyesser
kılındı." [89]
3182-
İbn Sirin'den Ümmü Süleym'den
Rasulullah'ın (s.a.v.) terinden yoğrulmuş bir misk bana hibe etmesini istedim.
O da bana o miskten hediye etti. Muhammed öldüğü zaman o miskle koku
sürüldü." [90]
3183- Küfe ehlinden İbni Fahite anlatıyor: "Bir adam
Rasulullah'ın (s.a.v.) yanına gelip ona: "Ya Rasulallah! Kardeşimin oğlu
ibadete çok çalışıyor ve nefsini yoruyor" dedi. Rasulullah (s.a.v.)
"Onlar İslam'ın kötüleridir. Her şeyin kötüsü vardır ve her kötünün de
belli bir dönemi vardır o dönemin gelmesini gözetle eğer yaklaşırsa umulur ki
kurtulur eğer ölürse de yazıklar olsun ona!" [91]
3184- Ali şöyle dedi: "Şam ehline toplu olarak
sövmeyiniz çünkü orada abdallar da vardır."Bu sözü üç defa tekrarladı. [92]
3185- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Haramlardan sakınan gençler, rüku eden ihtiyarlar,
süt
emen çocuklar, otlanan hayvanlar olmasaydı Allah Teala üzerinize azap
yağdırırdı." [93]
3186-
Muhammed b. Munkedir'den Allah Teala saüh
kişinin çocuğunu, torunun doğduğu evleri, çevresindeki evleri korur ve muhafaza
eder. [94]
3187-
Kasım b. Kesir'den Ka'b hikaye
anlatıyordu: Abdurrahman b. Avf dan şöyle işittim dedi: "Hikayeyi ancak ya
emir veya memur veya kibirli kimse anlatır." Kab'a: "Annen seni
kaybetsin Abdurrahman böyle böyle anlatıyor sen de hala hikaye
anlatıyorsun" dedi. Bunun üzerine Kab hikaye anlatmayı bıraktı. Sonra
Muaviye ona hikaye anlatmasını emretti ve o da tekrar hikaye anlatmaya
başladı." [95]
3188- İbni Said'den Ali hikaye anlatan bir adamın yanından
geçti "Ne söylüyor?" diye sordu.
"Hikaye
anlatıyor" dediler. Ali "Hayır beni tanıyınız diyor" dedi. [96]
3189- Ebu Hureyre ve İbn Abbas'tan: Rasulullah bize bir
hutbe verdi ve o hutbede bize öyle öğütler verdi ki gözler ıslandı ve kalpler
korktu derilerimiz titredi ve bütün organlarımız sallandı. Bilal'e insanları
namaza çağırmalarını emretti sonra şöyle dedi: "Kim dünyayı ahiretten
üstün tutarsa cehenneme girer. Kim dünyadaki mevkisinden dolayı birini över ve
ona saygı gösterirse bunu da dünyalık için yaparsa Allah Teala o kimseye gazab
eder ve cehennemde en alt tabakada Karun ile birlikte olur. Kim riya ve
gösteriş için bir bina yaparsa kıyamet günü yedi yer ile birlikte o binası ona
taşıtılır ve ateşten bir tasma takılıp cehenneme atılır." Oradakiler:
"Nasıl
riya ve gösteriş için bir bina yapar" dediler. Rasulullah:
"İhtiyacından fazla ve övünmek için bina yapar. Kim Kur'an'ı öğrenir ve
içindekilerle amel etmezse dünya metnini tercih ederse Allah'ın gazabını hak
eder ve Allah'ın kitabını arkalarına atıp onu az bir pahaya satan yahudi ve
hristiyanlarla aynı derecede olur. Kim rızkına razı olmaz ve rızkından
şikayetçi olduğunu sayarsa onun yaptığı hiçbir iyilik Allah'a ulaşmaz ve Allah
kendisine gazab ettiği halde onunla karşılaşır. Kim helal malıyla helal bir
kadını nikahlarsa onunla riya ve öğünmeyi isterse Allah Teala onun zillet ve
alçaklığını arttırır ve Allah Teala onu kadından faydalandığı zaman cehennem
çukurunun yanında durdurur sonra da yetmiş yıllık cehenneme yuvarlanır. Kim
fakir bir müslümanı fakirliğinden dolayı hor görür ve halîfe alırsa Allah'ın
hakkını hafife almış ve hor görmüş olur. O fakir razı edinceye kadar Allah'ın
ona olan kızgınlığı ve gazabı devam eder. Kim fakir bir müslümana ikramda
bulunursa kıyamet günü Allah Teala ona gülümsediği halde onunla karşılaşır.
Kime dünya ve ahiret umulur ve dünyayı ahirete tercih ederse ateşten korunacağı
bir iyiliği olmadan Allah'la karşılaşır. Eğer ahireti dünyaya tercih ederse
Allah Teala ondan razı olduğu halde Allah'la karşılaşır. Kim Allah korkusundan
gözleri yaşarırsa akıttığı her damla için Uhud dağı kadar mizanına sevap
yazılır ve attığı her adıma karşılık cennette hiçbir gözün görmediği hiçbir
kulağın işitmediği ve hiçbir kalbin hatırına gelmediği saraylar ve şehirler
verilir." [97]
3190- Muhammed b. Şirin şöyle dedi: "Hikaye anlatmak
bid'attır." [98]
3191- Habbab'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Helak
olunca birbirlerine hikaye anlatmaya başladılar."
[99]
3192- Hasan şöyle dedi: Selman ölüm döşeğinde iken o zaman
Kufe'nin emiri olan Sa'd yanma geldi ve onu ziyaret etti-. Selman ağlamaya
başladı sonra da Sa'd'a şöyle dedi:
"Ama sen kederlendiğin zaman Allah'tan kork,
bölüştürdüğün zaman elinden Allah'tan kork ve hüküm verdiğin zaman dilinle
Allah'tan kork." [100]
3193- Yezid
Rekkaşi'den bazı kimseler hikaye anlatmak hususunda ihtilaf ettiler kimisi
güzel görürken kimisi de kerih görüyordu bunun için Enes'in yanına geldiler ve
bunun hakkında soru sordular Enes şöyle dedi: "Rasulullah savaşmak ile
emrolundu ve bunun için gönderildi. Hikaye anlatmak için
gönderilmedi." [101]
3194- Muhammed
b. Ka'b anlatıyor Abdullah b. Yezid bir yemeğe davet edildi. Ev duvarlarının
örtülerle süslendiğini görünce içeri girmedi dışarı oturup ağladı. Ona:
"Seni ağlatan nedir?" diye soruldu. O şöyle dedi:
"Rasulullah
bir orduyu gönderdiği zaman onunla birlikte veda tepesine kadar yürür ve
onlara: "Dininizi, emanetinizi ve salih amellerinizin sonucunu Allah'a
emanet ediyorum" derdi. Bir gün hırkasına yama vurmuş bir adam görünce
güneşin doğduğu yere yönelerek elini uzatarak açtı ve: "Dünya size geldi
dünya size geldi" dedi. Öyleki Rasulullah'ın üzerimize düşeceğini
zannettik. Sonra da şöyle dedi: "Biriniz bir elbiseyle gelip bir başka
elbiseyle gidiyor evlerinizi Kabe'nin örtüldüğü şekilde örtüyorsunuz"
dedi. Abdullah b. Yezid: "Sizler de evlerinizi Kabe'nin örtüldüğü gibi
Örtüyorsunuz daha buna ağlamayayım da neye ağlayayım?" dedi. [102]
3195- Enes'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Cimriliğin
İslam'ı sildiği gibi hiçbirşey İslam'ı silmemiştir ve yok
etmemiştir." [103]
3196- Abdurrahman Ebu Amre'den gecenin ortası olduğu zaman
bir melek çıkar ve şöyle der:
"Mukaddes meliki teşbih ediniz sonra bir başka
melek çıkar ve aynı sözü söyler. İşte o zaman kuşlar kanatlarını hareket
ettirirler. Sonra bir başka melek çıkar ve şöyle der: "Ey iyiliği ve hayrı
isteyen beri gel" der. Sonra bir başka melek çıkar ve: "Ey iyiliği ve
hayrı isteyen az amel işle" sonra bir başka melek çıkar ve şöyle dua
eder: "Ey Allah'ım senin yolunda malını infak edenin yolunu doldur. Sonra
bir başka melek çıkıp şöyle dua eder: "Ey Allah'ım senin yolunda malını
infak etmiyenin malını infak et" der. [104]
3197- Ata anlatıyor
Abdurrahman b. Ebi Leyla bir cenazede bulunuyordu. O gün Abdurrahman'ı
tanıdığım ilk gündü şöyle dediğini işittim: Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim
Allah'la karşılaşmayı severse Allah ta onunla karşılaşmayı sever. Kim de
Allah'la karşılaşmayı kerih görürse Allah ta onunla karışılaşmayı kerih
görür."
Bunun
üzerine orada bulunan sahabeler ağladılar ve: "Ya Rasulallah ölümü kerih görmeyen
kimse yokki hepimiz ölümü kerih görüyoruz" dediler. Rasulullah: "Ben
bunu kastetmiyorum fakar Allah TeaJa kitabı Kur'an'da şöyle buyuruyor:
"Eğer kişi mukarreblerden (Allah'a yakın olanlar) ise onun için rahalık,
güzellik ve bol nimetler vardır." İşte bu ölüm anında kişi Allah'a
ulaşmayı severse Allah ta ona ulaşmayı daha çok sever. Yine Allah Teala Kur'an'da
"Eğer yalanlayan sabıklardan ise varacağı yer cehennemdir." İşte bu
da ölüm anında Allah'a ulaşmayı kerih görenlerdir. Allah ta onlarla görüşmeyi
daha çok kerih görür" dedi. [105]
3198- Makil b. Yesar'dan Ebubekir anlatıyor. Rasulul-lah
şirki anlattı ve dedi ki: "Şirk aranızda karıncanın hareket etmesinden
daha gizlidir." Ebubekir: "Ya Rasulallah şirk Allah'la beraber başka
ilahlar edinmek demek değil midir?" Rasulullah: "Anan seni
kaybedecesice şirk aranızda karıncanın hareket etmesinden daha gizlidir. Sana
şirkin küçüğünü ve büyüğünü yokeden birşey söyleyeyim mî? Şöyle dua et:
"Ey Allah'ım sana bilerek şirk koşmaktan sana sığınırım bilmeden koştuğum
şirklerden de senden af dilerim. Bu duayı üç defa tekrarla." [106]
3199- Makıi b. Yesar'dan Ebubekir'i Rasulullah'Ia birlikte
gördüm. Ebubekir Rasulullah'ın şöyle dediğini söyledi
"Şirk aranızda karıncanın kımıldamasından daha
gizlidir. Sana şirkin büyüğünü ve küçüğünü giderecek birşey öğreteyim mi? Şöyle
dua et: "Ey Allah'ım bilerek sana şirk koşmaktan sana sığınırım.
Bilmediklerimden de senden af dilerim." [107]
3200- Abdullah Rasulullah'tan rivayetle şöyle dedi:
"Kim insanları gördüğü zaman güzel namaz kılıp yalnız kaldığı zaman
namazını güzel kılmazsa bu namazı küçümsemektir bununla rabbini
aldatmaktadır." [108]
3201- Ca'd b. Abdurrahman'dan yanımıza Zübeyr b. Süheyl
geldi alnında da secde izi vardı.
"Bu kimdir?" diye sordu. Biz: "Zübeyr b. Süheyl'dir"
dedik. Said: "Allah'a yemin olsunki bu sima Allah'ın bahsettiği simalardan
değildir seksen seneden beri alnımla secde ediyorum ve alnımda böyle secde izi
yoktur" dedi. [109]
3202- Cebele el-Yahsabi anlatıyor. Rasulullah'ın ashabından
birisinin yanında idik "Müslümanlardan biri:
"Ya
Rasulallah yarın kıyamette kurtuluş nerededir ve ne iledir?" dedi.
Rasulullah: "Allah'ı aldatmamaktadır?" dedi. Adam: "Allah nasıl
aldatılır" dedi. Rasulullah: "Allah Tealanın sana emrettiği bir şeyi
sen başka birşey isteyerek yapmandır (başka bir niyetle yapmandır). Riyadan
sakınınız. Çünkü riya Allah'a şirk koşmaktır. Kıyamet günü riyakarlar bütün
insanların önünde dört isimle çağrılır. Ey kafir, ey fahiş, ey haşir (kaybeden)
ve ey gadir (sözünden cayan) amelin hepsi yok oldu ve sana hiçbir sevap ta
verilmeyecek. Senin Allah katında hiçbir namazın yoktur ve geçerli değildir.
Sen sevabını gösteriş yaptığın kimselerden al ey aldatıcı denilir." Biz:
"Allah
adına söyle gerçekten sen bunu Rasulullah'tan mı işittin mi?" O:
"Allah'a yemin olsun ki ben bunu Rasulullah'tan bizzat işittim. İsterseniz
şu ayeti okuyun: "Kim rabbine ulaşmak istiyorsa salih amel işlesin ve
rabbine ibeadette ona şirk koşmasın." Sonra da şu ayeti okudu:
"Münafıklar Allah'ı aldattığını zannediyorlar asıl Allah onları
aldatıyor." [110]
3203- Enes b. Malik'ten Rasulullah şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü insanoğlu kuzular gibi getirilir ve Allah Teala ona:
"Ey insanoğlu ben bölüştürenlerden en hayırlısıyım. Amellerine bak benim
için işlediklerin sevabını sana vereceğim. Benden başkası için işlediklerinin
sevabını da o kimselerden alırsın."
[111]
3204- Muhammed b. Vasi'den Veys bir adamın namaz kıldığını
ve kalkıp oturduğunu gördü. Ona:"N'oldu sana?" diye sordu. Adam:
"Namaz için kalkıyorum şeytan bana gelip; sen gösteriş için namaz
kılıyorsun" diyor. Ben de oturuyorum sonra nefsim tekrar namaza kalkmayı
istiyor şeytan tekrar gelip; sen riyakarlık yapıyorsun diyor ve ben
oturuyorum" dedi. Uveys adama:"Eğer sen yalnız kalsaydın yine böyle
namaz küacakmıy-dın?" dedi. Adam:
"Evet"
deyince Uveys: "O halde namazı kıl sen riyakar değilsin." [112]
3205- Mücahid anlatıyor bir adam İbni Ömer'in yanına geldi
ve ona: "Sizle Enes Dahhak'ın arası nasıldır?" O: "Biz onunla
karşılaşınca ona sevdiği ve hoşuna gittiği şeyleri söylüyoruz döndüğü zaman da
o söylediklerimizden başka şeyler söylüyoruz" dedi. İbni Ömer: "İşte
bunu Rasulullah zamanında biz nifaktan sayıyorduk" dedi. [113]
3206- Evzai anlatıyor. Urve Abdullah b. Ömer'e: "Ey
Ebu Abdurrahman biz imamın yanma giriyor hükm ettiği zaman verdiği hükmün
yanlış olduğunu görüyoruz buna rağmen ona: "Allah seni muvaffak
kılsın" diyoruz. Birimize baktığı zaman ona övücü sözler söylüyoruz.
Bunun üzerine İbni Ömer "biz Rasulullah'ın ashabı böyle yapmayı nifak sayardık"
dedi. [114]
3207-
Abdullah b. Budeyl anlatıyor.
Zühri'nin yanına geldik bizi kovup dışarı çıkmamızı emretti. Soma peşimize
birini gönderip yanına çağırdı. Yanma geldiğimizde İbad b.Temim'den o da
amcasından Rasulullah'ın şöyle dediğini anlattı: "Ey Araplar" ve
bunu üç defa tekrarladı. "Başınıza gelmesinden en çok korktuğum şey riya
ve gizli şehvettir." dedi. [115]
Basit
ameller:
3208- îbni Ömer'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Ey
insanlar şeytan bu beldenizde kendisine ibadet edilmekten umudunu kesti fakat
basit amelleri işlemenize razı oldu sizler o basit amellerden de kaçının. [116]
3209-
Abdullah b. Mesud'dan Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah Teala haram kıldığı herşeyi aranızda
işleyecek olanların olduğunu biliyor ben sizin eteklerinizden tutmuş ateşe
düşmenizden koruyorum nasıl ki sinekler ateşe üşüşür." [117]
3210- İbni Ebi
Şeybe'nin rivayetinde ise sinek yerine kelebek ve çekirge geçer.
3211- Abdullah b.
Amr'dan Hamza b. Abdulmuttalib Rasulullah'ın yanına geldi ve: "Ya
Rasulallah bana bir şeyler ver onunla hayatımı idame edeyim." dedi.
Rasulullah: "Ey Hamza dirilteceğin nefis mi, yoksa ölecek nefis mi sana
daha hayırlıdır." Hamza: "Dirilteceğim nefis daha sevimlidir"
dedi. Rasulullah: "O halde kendini düzeltmekle uğraş" dedi. [118]
3212- Aişe anlatıyor Rasululiah vefat ettiği zaman karnı
boştu. [119]
3213- Salim b. Ca'd'dan Rasululiah şöyle buyurdu:
"Ümmetimden öyle kimseler vardır ki birinizin kapınızın yanma geldiğinde
ondan bir dinar istese ona verilmez bir dirhem istese o da verilmez, bir kuruş
istense o da verilmez. Ama Allah'tan dünyayı istese verilmese bile değerinden
hiçbir şey kaybetmez ve eğer Allah'tan cenneti dilese Allah Teala ona cenneti
verir. Eğer Allah adına yemin ederse Allah onun yeminini yerine getirir." [120]
3214- Muhammed b. Kasım'dan Abdullah b. Hanzala Abdullah b.
Selam sırtında odundan bir bağ taşıdığı hâlde çarşıdan geçtiğini gördüm ona:
"Allah seni bundan daha zengin etmesin" denildi. O: "Evet buna
ihtiyacım yok ancak kibrimi kırmak istedim. Çünkü Rasulullah'ın şöyle dediğini
işittim: "Kalbinde miskal tanesi kadar kibir olan kimse cennete
giremez." [121]
3215- Enes'ten Rasululiah bir yoldan geçerken siyah bir
kadın da yoldan geçiyordu. Adam kadına; "Yol ver" deyince; kadın
"Yol bu taraftandı" dedi. Kadın adama yol vermedi. Bunun üzerine
Rasululiah: "Kadını bırakın o zorba biridir" dedi. [122]
3216- Muhammed b. Vasi'den Bilal'ın yanma girdim ve ona:
"Ey Bilal baban Rasululiah'dan şöyle anlattı: "Cehennemde Hubhub
denilen bir vadi vardır. Allah Teala her zorbayı o vadiye atar. Ve Ey Bilal
sakın olaki sen de oraya atılanlardan olmayasın." [123]
3217- Heysem b. Harice'den Ali Rasululiah'tan şöyle rivayet
etti. Kişi güzel ahlakı ile gündüzü oruç tutan, gece ibadet eden kimselerin
derecesine ulaşır. Ve yine kişi ailesinden başkasına sahip olamazsa bile yine
de zorbalardan yazılır. [124]
3218- Mekhul'dan Rasululiah Muaz'a şöyle dedi:
"Sustuğun sürece kurtulanlardansın. Konuştuğun zaman ya lehine veya
aleyhine yazılır." [125]
3219- Enes
b. Malik şöyle dedi: "Susmak hikmettir ancak onu yapanlar oldukça
azdır." [126]
3220- Enes'ten Rasululiah şöyle buyurdu: "Kurtulmak
kimi sevindirirse sussun." [127]
3221- Adurrahman b. Abdullah'tan Abdullah şöyle dedi:
"Ey oğul evine kapan, günahlarına ağla ve dilini tut."
3222- Müslim b. Abdullah'tan Rasululiah şöyle dedi:
"Sizi üç şeyden nehyediyorum. Dedikodudan, malı
savurmaktan
ve çok sual sormaktan." [129]
3223- İbnİ Mesud'dan Rasululiah şöyle buyurdu: "Bir
kimse etrafındakiler gülmesi için bir söz söyler
kıyamet
günü bir pazarcının işlediği günahla gelir fakat bunun farkına
varmaz." [130]
3224-
Aişe'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim dilini ve ırzını korursa o kimse
cennete girer." [131]
3225- İkal b. Şeybe'den Rasulullah bana: "Dilini ve
namusunu koru" dedi. Ben:"Bunlar bana yeter ya Rasulallah"
dedim. [132]
3226- Abdullah b. Makil'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Kimin iki gömleği varsa birisini başkasına giydirsin
veya
sadaka versin." [133]
3227- Şabi'den bir
adam Mesruk'un yanına gelip oturuyordu. En son onunla vedalaştığında şöyle
dedi:
"Ey
Ebu Aişe sen kurraîarın dayanağı ve merdisin senin süsün onlar için bir süs
sendeki bir kölük te onlar için bir körlüktür.
Nefsini fakirlikle veya uzun ömür ile meşgul etme." [134]
3228- Mekhul şöyle dedi:"Her nekadar fazilet cemaatte
ise de uzlette de selamet vardır." [135]
3229- Ebu Derda'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Allah
Teala elbette her hüzünlü kalbi sever."[136]
3230- Ebu Masur el-Farisi hiddetli birisi idi. Ona böyle
olduğu hatırlatılınca şöyle dedi: "Onun beni yanılttığını tahmin
etmiyorum.Ancak Rasulullah'tan şöyle işittim. Hiddet ümmetimin hayalılarının
başına gelir." [137]
3231- İbnı
Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Hiddet ümmetimden hayırlı olanların
başına gelir."[138]
3232-
Amr b. Malik'ten; Rasulullah'ın
yanına geldim ve ona "Ya Rasulallah benden razı ol" dedim bunu üç
defa söyledim ve her defasında benden yüz çevirdi. Sonunda dedim ki "Ya
Rasulallah Allah'a yemin olsun ki Allah razı edinmek istenince razı olur. Sen
de benden razı ol." Bunun üzerine Rasulullah benden razı oldu. [139]
3233- İbn Abbas'tan Rasulullah'a: "Kendileriyle
oturduklarımızın hangisi daha hayırlıdır, ya Rasulallah" diye soruldu.
Rasulullah ta buyurdu ki "Görüldüklerinde size Allah'ı hatırlatan, konuştuğunda
ilminizi arttıran ve ameli size ahireti hatırlatan kimselerdir" dedi. [140]
3234- Ebu Hureyre ve İbn Abbas'tan Rasulullah bize hutbe
okudu hutbeden sonra inmek isteyince ensardan bir grup daha minberden İnmeden
onun etrafını sardılar ve: "Ya Rasulallah nefislerimiz sana feda olsun bu
zorluklara kim göğüs gerebilir ve bu günden sonra yaşantı nasıl devam
edebilir?" dediler. Rasulullah onlara: "Asıl benim anam babam size
feda olsun Allah Teala bana ümmetim hakkında şöyle vahyetti sura üfürülün-ceye
kadar tevbe kapısı açıktır. Sonra kim ölmeden bir sene öncesine tevbe ederse
Allah onun tevbesini kabul eder." dedi. Sonra: "Bir yıl çoktur."
dedi. Sonra: "Kim ölümünden sonra bir ay önce tevbe ederse Allah
tevbesini kabul eder" dedi. Sonra: "Bir ayda çoktur" dedi.
Sonra: "Kim Ölümünden bir hafta önce tevbe ederse Allah tevbesini kabul
eder" dedi. Sonra: "Bir haftada çoktur" dedi. Sonra: "Kim
ölümünden bir gün önce tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder" dedi.
Sonra: "Bir günde çoktur" dedi. Sonra: "Kim ölümünden bir saat
önce tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder" dedi. Sonra da: "Kim
can boğaza dayanmadan önce tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder" dedi.
Sonra da minberden aşağı indi ve bu hutbe Rasulullah'ın okuduğu en son hutbelerden
oldu.
[141]
3235- Muhammed b. Kab'dan Rasulullah şöyle buyurdu:
"Rabbinize tevbe ederek dönünüz. Çünkü ben bile
hergün yetmiş defa Allah'tan tevbe ediyorum." [142]
3236- Enes'ten aynı manada bir hadis rivayet edilir ancak
onun rivayetinde hergün yüz defa rivayet ederim diye geçer. [143]
3237-
Ebu Burde'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Nefsine zulmeden kişinin Allah'a
tevbe etmesi ve ona dönmesi bir adamın çölde devesini kaybedip onu sağda solda
arayıp en sonunda da ve bulmaktan ümidini kesince oturup yok olmayı, helak
olmayı zannettiği bir esnada devesini yanı başında bulduğunda sevinmesi gibi
Allah ta kulunun kendisine tevbe edip dönmesine sevinir. Hatta sevgisi daha da
fazladır. İşte Allah Teala'nın günahkar kulunun kendisine dönmesi o adamın
devesini bulduğu andaki sevincindan daha fazladır." [144]
3238- Muaviye b. Ebu Süfyan'dan Rasulullah şöyle buyurdu:
"Sizden önceki bir adam abid bir kişiyle karşılaştı ona:
,"Doksandokuz kişi öldürdüm hepsini de haksız yere öldürdüm yapacağım
tevbe kabul olur mu?" dedi. Abid: "Hayır" deyince onu da
öldürdü. Sonra başka birisine rastladı ve ona hepsi haksız yere yüz kişi
öldürdüğünü söyledi benim için tevbe var mıdır?" diye sordu. Adam:
"Eğer sana Allah kendisine tevbe edenlerin tevbesini kabul etmez desem
yalan söylemiş olurum şu ilerde bir kilisede Allah'a ibadet eden kimseler var
onların yanına git ve onlarla birlikte Allah'a ibadet et umulur ki Allah Teala
tevbeni kabul eder. Adam oraya doğru yola çıkınca onlara ulaşmadan önce yolda
öldü. Azap melekleri ile rahmet melekleri çekiştiler Allah Teala onların
yanına bir melek gönderip iki yerin arasını ölçmesini ve kişi hangisine daha
yakınsa o tarafın meleklerinin almasını söyledi yeri ölçtüler ve tevbe
edenlere birkaç parmak daha yakın olduğunu gördüler ve Allah Teala o kişiyi
affetti." [145]
3239- Abdullah b. Amr'dan bizler bir gün Rasulullah ile
birlikte otururken şöyle dedim: "Allah Teala hiçbir günahı büyütmez ve onu
affeder sizden önce doksan sekiz kişi öldüren bir adam vardı. Bir rahibin
yanına gelip ona haksız yere doksansekiz kişi öldürdüm benim için tevbe var
mıdır?" dedi. Rahip: "Hayır yoktur" deyince onu da öldürdü.
Sonra başka birisine geldi ve ona: "Doksan dokuz kişi öldürdüğünü söyledi
ve benim için tevbe var mı?" diye söyledi. Adam sen kendine zulmetmişsin.
Senin için tevbe olup olmadığını bilmiyorum fakat şu ilerde iki köy var
birisine nadra (parlaklar) denilir ve orada bulunanlar cennet ehlinin
amellerini işlerler. Onlardan olmayanlar onlarla birlikte kalamazlar, diğer
köyde kefara (kafirler) denilir. Orada bulunanlar da cehennem ehlinin
amellerini işlerler ve onlardan olmayanlar onlarla birlikte kalamazlar. Adam
nadra tarafına doğru yola çık eğer onlarla birlikte sebat eder ve onların
amellerini işlersen tevbenin kabul edildiğinden şüphe etme" dedi. Adam da
o köye doğru yola çıktı. İki köyün arasına ulaşınca eceli ona geldi ve adam
öldü melekler onun hakkında Allah'a sordular Allah Teala bakınız hangi köye
daha yakınsa onu köyün ehlinden sayınız ve melekler adamın nadra köyüne birkaç
parmak miktarınca daha yakın olduğunu gördüler ve onu o köyün ehlinden
saydılar." [146]
3240- Abdullah'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Cennetin
sekiz kapısı vardır. Yedi tanesi kapalı bir tanesi de açıktır o da tevbe
kapsıdır. Taki güneş batıda doğuncaya kadar." [147]
3241- Ali b.
Rebia'dan AH beni de arkasına alarak yürüdü. Cübane denilen yere gelince başını
kaldırıp göğe baktı ve: "Ey Allah'ım günahlarımı affet çünkü senden başka
günahları affeden kimse yoktur" dedi. Sonra da bana dönüp gülümsedi ve
şöyle dedi: "Rasulullah da beni arkasına aldı ve yürüdü. Canibu'l Hurre
denilen yere gelince başını göğe kaldırdı ve: "Ey Allah'ım günahlarımı
affet çünkü senden başka günahları affedecek kimse yoktur" dedi. Sonra da
döndü bana gülümsedi ben: "Ya Rasulaîlah rabbinden günahlarını afftemesini
mi diledin sonra da bana döndün gülümsedin neden?" dedim. Rasulullah: "Rabbimin
gülümsemesinden dolayı ben de gülümsedim. Kulunun kendisinden başka günahları
affeden kimsenin olduğunu bildiği halde bunu ifade etmesi onun hoşuna
gitti" dedi. [148]
3242- Said b. Ebu Burde'den bizler otururken Rasulullah
yanımıza geldi ve hiçbir gün geçirmediki ogün yüz defa istiğfar edeyim. [149]
3243-
Rasulullah şöyle buyurdu: "La ilahe illallah sözünü ve istiğfarı çokça
yapın. Çünkü İblis 'ben insanları günahlarla helak ettim ama onlar da beni la
ilahe illallah sözüyle ve istiğfarla helak ettiler' der. Onları böyle görünce
'ben de onları heva ve hevesieriyle helak eder ama onlar hidayette olduklarını
zanneder' der." [150]
3244- Ebu Umame'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Bir
araya gelip oturan ve konuşmaya dalan kimseler ayrılmadan önce Allah'tan
mağfiret dilerlerse ve istiğfar ederlerse Allah Teala onları o mecliste
konuştuklari hatalarını affeder." [151]
3245- Ebu Hureyre ve İbn Abbas'tan Rasululah bir hutbe
okudu şöyle diyordu: "Alim kişi ilmi az bile olsa ilmiyle amel edendir.
Gözünüzde küçük bile olsa hiçbir günahı hor görüp küçümsemeyin. Çünkü küçük
günahta ısrar etmek o günahın küçüklüğünü yokeder. İstğfar da büyük günahları
yok eder. Şunu iyi biliniz ki Allah Teala sizi amellerinizden sorguya
çekecektir öyle ki birinizin kardeşinizin elbisesine elini sürmesinden bile
hesaba çekecektir ve şunu iyi bilin ki kişi kıyamette öldüğü şey üzere dirilir.
Ya cennete veyahut ta cehenneme girer. Kim ateşi seçerse Allah onu kendisinden
uzaklaştırır, şunu iyi biliniz ki Allah'ın nehyettiği herşeyi size bildirdim ve
açıkladım. Taki yaşayan beyyine üzerine yaşasın, helak olan da yine beyyine
üzerine helak olsun."
[152]
3246-
İbn Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Her müminin işlediği bir günahı
vardır. O günaha yavaş yavaş alışır veya ölünceye kadar o günahı işlemeyi
bırakmaz veya kıyamet kopuncaya kadar devam eder . Mümin kimse günahkar,
hatalı, unutkan olarak yaratıldı. Hatırlatıldığında ve öğüt verildiğinde
hatırlar ve öğüt alır." [153]
3247- Abdullah b. Muhammed'den Ali'ye "Neden
Rasulullah'ın kabrinin komşuluğunu bıraktın ve Bakideki kabristana komşu
oldun?" diye soruldu, Ali "Onları sadık komşular buldum. Kötülükleri
örtüyorlar ve ahireti hatırlatıyorlar bunun için onları tercih ettim" dedi
ve Ebu Üsame onun bu sözünü kabul etti. [154]
3248- Aişe'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Çalışkan ve
salih kimselerin yolu kimi sevindiriyorsa günah işlemeyi bıraksın." [155]
3249-
Kab şöyle dedi: Bir kişinin
yeryüzündeki övgüsü kararlaşınca gökteki övgüsüde kararlasın. [156]
3250- Ebu
Abdurrahman'dan Ebu Hureyre Rasulul-lah'tan şöyle rivayet etti: "Allah
korkusundan ağlayan bir kulu Allah (c.c.) asla cehenneme koymaz."
İnsanlar Mut'e savaşından dönünce Rasulullah elindeki bir parça bez ile
birlikte minbere çıktı onların durumunu anlatınca gözleri doldu ve yüzünü
sildi şöyle dedi: "Ben de bir beşerim ve kovulmuş şeytanın şerrinden
Allah'a sığınırım. Kişi kardeşleriyle birlikte çoktur. Kimin yanında sözüm
vardır ve kime söz vermiştim" Sel-man'ı Faris'i: "Bana ya
Rasulallah" dedi. Rasulullah ona,sözünü yerine getirdi. Bereke der ki:
"Rasulullah'ın kızı Osman ile evli iken vefat ettiği sırada yine
Rasulullah'ın gözleri dolmuştu. Bereke'nin gözleri de dolmuş ve ağlamıştı
fakat saçını başını çekince Rasulullah onu azarlamış ve böyle yapmasını
nehyetmişti. Bereke Rasulullah'ın ağladığını görünce: "Ya Rasulallah
bizler suskun olduğumuz halde sen ağlıyor musun?" dedi. Rasulullah:
"Bende bu gördüğün ona olan merhametimdendir ve ben de bir beşerim her
müminin Allah katında zorlu ve kolay günleri vardır." [157]
3251- Ebu İmran'dan Cebrail (a.s.) Rasulullah'm yanına
ağlayarak geldi Rasulullah ona:
"Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Cebrail:
"Cehennem yaratıldığından beri Allah'a isyan edip cehenneme atılmaktan
korktuğumdan gözlerim hiç kurumadi." dedi. [158]
3252- İshak dedi ki Ebu Seleme "Meser sana hadis anlattı
mı?" diye sordu şöyle dedi: Maan b. Abdurrahman yanında olan bir mektubu
bana çıkartıp bunun babasının yazısı olduğuna yemin etti içinde şu vardı:
Abdullah dedi ki; endisinden başka
hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin olsunki Rasulullah'm dinde aşırılardan daha
çok korktuğu kimse görmedim ve Rasulullah'tan sonra Ebubekir ve Ömer de dinde
aşın gidenlerden korkardılar." Ebu Üsame'de bunu: Evet" diyerek
kabul etti. [159]
3253- Sehl b. Sa'd'dan bizler birbirimize Kur(an okurken
Rasulullah yanımaza çıkageldi ve şöyle dedi:
"Allah'a hamd olsun ki Allah'ın kitabı aranızda
kırmızı tenli, siyah tenli kimseler var ve hepsi de aynı kitabı
okuyorlar" dedi ve bunu üç defa tekrarladı ve okların dikildiği gibi
harflerinin okunup acele edildiği öyle bir gün gelmeden bu kitabı okuyun. [160]
3254- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Bu
Kur'an'a hırslı ve şiddetle bağlı olan kimseler
vardır.
Sonra insanların başına dönemler gelir. Kimin o dönemi Kur'an'a yönelmek ise bu
ne güzeldir. Kimin de o dönemi Kur'an'dan yüzçevirmek ise o kimseler de hayır
olmayıp helak olan kimselerdendir."
[161]
3255- Ebu Aliye evinin damına bir oda yaptı Rasulullah ona:
"O odayı yık" dedi. Ebu Aliye: "Onu satıp parasını sadaka
vereyim mi?" dedi. Rasulullah: "Onu yık" dedi ve bun üç defa
söyedi. [162]
3256- Enes'ten ben Rasulullah ile birlikte ensardan bazı
kimselerin evlerinin yanındaydım Rasulullah başını kaldırdı ve yeni yapılmış
bir kubbe gördü bana: "Ey Enes bu kimindir?" diye sordu. Ben:
"Filanındır' dedim. Rasulullah: "İhtiyaç fazlası her bina kıyamet
günü sahibinin sırtında bir yüktür" dedi. Rasulullah'm bu sözü kubbe sahibine
ulaşınca o kubbeyi kırdı daha sonra Rasulullah oradan geçince o kubbeyi
göremedi ve: "Ey Enes bu kubbeye n'oldu?" diye sordu. Ben: "Ya
Rasulallah senin sözün o kubbe sahibine ulaşınca o da onu kırdı" dedim.
Rasulullah: "Allah onu affetsin" dedi. [163]
3257- Musa b. Ebi Şeybe'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Kim iki aydan fazla çölde çıkıp kalırsa o kimse bedevilerden
sayılır." [164]
3258- İyas b. Muaviye şöyle dedi: "Çöle çıkıp yaşamak
iki aydır kim daha fazla kalırsa bedevilerden olur." [165]
3259-
Bera b. Azib'den Rasulullah şöyle
buyurdu: "Kim çöle çıkıp kalırsa eziyet verir." [166]
3260- Bedel b. Muasırdan Abdullah b. Sad Tüster denilen
yerdeki arkadaşlarının yanına gider ve onları ziyaret ederdi. İlk iki gün
yanlarında kalır üçüncü günü de oradan ayrılırdı. Ona: "Yanımızda
kalsan" denilince o da: "Babamdan işittim Rasulullah çiftçilikten
veya ilmi müzakereyi terketmekten nehyetti. "Kim haraç alınan bir yerde
üç günden fazla ikamet ederse çiftçilik yapmış olup ilmi müzakereyi terketmiş
olur." Ben de burada kalmayı hoş görmüyorum" dedi. [167]
3261- Ebu Osman'dan Kufe'de İbni Mes'ud ile birlikte
oturuyordum. Bir gölgeliğinde otururken hanımlarından filan ve filan kimseler
vardı güzeldiler ve onlardan iki tane güzel çocuğu vardı. Bu arada bir kuş
başının ucundan uçtu ve kanatlarını çırptıktan sonra içindekilerini attı. îbni
Mesud kuşun pisliğini eliyle temizledikten sonra şöyle dedi: "Nefsim
elinde olan Allah'a yemin olsun ki Abdullah'ın ailesi ölse sonra da onların
peşinden kendisi ölse bu kuşun ölümünden bana daha sevimlidir." [168]
3262- İbni Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu:
"Öfkesini yutan kişinin içi imanla dolar."
3263- Meymun b. Ebi Şebib'den Muaz b. Cebel Rasu-Iuilah'ın
ashabmda bir grup ile birlikte iken yanlarından bir adam geçti adam onlara soru
sordu onlar da cevapladılar. Sonunda Muaz'ın yanına geldi Muaz başını bineğine
dayamış kendi kendine konuşuyordu ona: "Neler sordun?" dedi.
Muaz:"Şunları şunları sordum onlar da şöyle şöyle dediler" dedi.
Muaz: "İki söz var ki onlara tutunup yerine getirirsen onların
söylediklerinden en iyisini yapmış olursun. Eğer onları ter-kedersen onların
söylediklerinin en iyisini terketmiş olursun. Eğer sen dünyadaki nasibinle işe
başlarsan ahiretteki pıyı-m kaçırırsın belki de dünyalıktan istediğine ulaşamazsın
ama eğer ahiretteki payın ile başlarsan dünyadaki nasibin sana muhakkak ulaşır.
O zaman hayatın düzene girer ve nereye dönersen o da seninle birlikte
döner." [169]
3264- Malik b. (Haris) ten Ömer b. Hattab şöyle dedi.
herşeyde acele etmemek güzeldir ancak ahiret amelleri için acele etmek daha
güzeldir. [170]
3265- Rafi
b. Hadic'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Nasılki biriniz hasatasını
koruyor. Allahu teala da bir kulunu severse onu dünyada korur." [171]
3266- İbni Ömer'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Ey
fakirler topluluğu size müjde vereyim mi? Mümin fakirler zenginlerden yarım gün
önce (beş yüz yıl) cennete girerler." [172]
3267- Musa b. Ubeyde'nin rivayetinde ise şu ziyade de
vardır: ve Musa şu ayeti okudu: "Rabbinin katında birgün sizin
hesabınızdaki bin yıl gibidir." [173]
3268- Meymune'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Dünya hoş
ve tatlıdır. Ondan sakının ve düzenlemeye çalışın aksi takdirde yiyip te
doymayan kimseler gibi olur. Her iki insanların arasındaki mesafe biri doğuda
biri de batıda doğan yıldızın birbirine olan uzaklığı gibidir." [174]
3269- Ebu Derda'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Gücünüz
yettiğince dünya ile ilgilenmeyi boş bırakın (dünya kederlerinizi azaltın).
Çünkü kimin en büyük ilgisi ve gayesi dünya olursa Allah Teala o kişinin
kaybettiklerini dağıtır fakirliğini gözünün önüne getirir. Kiminde en büyük
ilgisi ve gayesi ahirete olursa Allah Teala o kişinin işlerini bir araya toplar
ve onun zenginliğini gönlüne koyar (ona gönül zenginliği verir). Bir kul kalbi
ile Allah'a yönelirse Allah Teala mü'min kullarının kalplerini de ona sevgi ve
merhamet ile yöneltir ve Allah Teala her hayırda ona doğru koşar." [175]
3270- Enes b. Malik'ten Rasulullah şöyle buyurdu:
"Kimin niyetinde ahiret varsa Allah Teala onun işlerini bir araya toplar
o yüz çevirdiği halde dünya ona gelir. Kimin niyetinde dünya var ise Allah
Teala dünyayı senin gözünün önüne koyar ve onun işlerini dağıtır ve darmadağın
eder ve ona sadece rızkı kadarı gelir." [176]
3271- Sa'd'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Rızkın en
hayırlısı kişiye yetendir. Zikrin en hayırlısı da insanlardan gizli
olanıdır." [177]
3272- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Dünyadaki mevki ve makamı daha çok seven kişinin dinde meydana getirdiği
bozukluk aç iki kurdun koyun sürüsüne dalıp meydana getirdiği bozukluktan daha
kötüdür." [178]
3273- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim
haram bile olsa öğünmek için ve riyakarlık için ve malını çoğaltmak için
dünyayı isterse Allah Teala kendisine gazab ettiği halde onunla karşılaşır.
Kim de iffeti ile isteyip helahndan ve çalışarak ve Allah'ın bağışını umarak
dünyayı isterse Allah Teala ile karşılaştığında yüzü ayın ondördü gibi parlak
olarak karşılaşır." [179]
3274- Enes b. Malik'ten Rasulullah şöyle buyurdu; "La
ilahe illalllah sözü dünyayı tercih etmedikleri sürece Allah'ın gazabına mani
olur. Eğer böyle yaparlarsa yani dünyayı tercih ederlerse sonra da la ilahe
illallah derlerse Allah Teala onlara; "yalan söylüyorsunuz"
der." [180]
3275- Sevban Rasulullah'a dedi ki: "Ya rasulallah bana
dünyalıktan ne kadar yeter? Rasulullah: "Açlığını giderecek, avretini
örtecek, seni barındıracak bir ev ve bineceğin bir hayvan" dedi. [181]
3276- Ebü Umame'den
Rasulullah'a (s.a.v.) peygamberlikle görevlendirilince İblis ordularını
gönderdi ona:
"Bir paygamber gönderildi ve o peygamber böyle
bir ümmet ortaya çıkardı" dediler. İblis: "Dünyayı seviyorlar
mı?" dedi. Onlar: "Evet" dediler. İblis: "Eğer dünyayı
seviyorlarsa putlara ibadet etmemelerine aldırmam. Onlar benden kurtulamazlar
onlara üç şey ile gidip gelirim birincisi haksız yere başkasının malını almak,
ikincisi haksız yerlere mallan harcamak, üçüncüsü hakkı olan yere mah
harcamamak. Bütün kötülükler de buna tabi dir." [182]
3277- Ebu Said'den
Osman ihtikardan (karaborsadan) nehyetti. Zübeyr b. Avvam UmeyyeoğuUarı'nm
ihtikar yaptığı bir sırada pazara girdi ve onlara yönelip dövmeye başladı bu
esnada Osman bir katırın üzerinde geldi. Zübeyr ona doğru gitti katırın gemini
tuttu ve onu şiddetli bir şekilde sarstı ona: "Sen şöyle şöyle
yapıyorsun" ve ona ağır sözler söyledi. Sonra bıraktı Osman inince
kendisine bir yastık verildi ve üzerine oturdu. Zübeyr tekrar yanma gelip ona
selam verdi ve: "Ya Emirel mü'minin Allah'a yemin olsun ki ben haksızım
ve sen haklısın. Fakat ben bir münker gördüğüm zaman sabredemiyorum" dedi.
Osman: "Otur" dedi ve onu yanına oturttu. [183]
3278- Aişe'den Rasulullah bir gün yanıma girdi birşeyin onu
üzdüğünü hisettim. O hiç konuşmadı abdest aldı sonra dışarı çıktı. Ben de
odalara yaklaştım ve onu dinledim şöyle diyordu: "Ey İnsanlar Allah Teala
size şöyle emrediyor. Allah'a dua edip duanız reddedilmeden Ondan dileyip
dilekleriniz yerine getirilmeden ondan yardım isteyip size yardım edilmeden
önce iyilikle emredin kötülüklerden nehyedin." [184]
3279- Hasan'dan Ömer, Ubey b. Kab'a bir ayeti tekrar
okumasını söyledi. Ömer Ubey b. Kab'ın okuduğu bir ayeti kabul etmedi. Bunun
üzerine Ubey: "Vallahi ben bu ayeti Rasulullah'tan işittim" dedi. Sonra
da: "Ey Ömer bakideki ticaret seni aldatıyor" dedi. Ömer: "Doğru
söyledin. Aranızda gerçeği ve hakkı söyleyen var mıdır yok mudur diye sizi
denemek istedim. Yanında hak söylenmeyen ve hakkı söylemeyen emirde hayır
yoktur." [185]
3280- Serik'ten Ali şöyle dedi: "Ya iyilikle emreder
ve kötülükten hehyedersiniz veya Allah Teala başınıza kötüleri musallat eder
sonra iyileriniz dua eder de duaları kabul olunmaz." [186]
3281-
Yali b. Şeddad'dan Muaviye hutbesinde
Taun hastalığından kaçmaktan bahsetti. Ubade b. Samit: "Yalan söylüyorsun
annen Hint senden daha iyi biliyor" dedi. Muaviye hutbesini bitirdi sonra
da namaz kıldırdı. Namazdan sonra Ubade'yi ve beraberinde ensardan bir kaç
kişiyi çağırttı. Ubade içeri girince Muaviye ona: "Allah'tan kormuyor
musun imamından utanmıyormusun beni minberin üzerinde yalanladın?" dedi.
Ubade: "Sen bilmiyormusun ki bende Akabe gecesinde hiçbir kimsenin
kınayıcının kınamasından korkmayacağıma Rasu-lullah'a beyat ettim. Sen Allah'a
yalan söylediğin zaman ben bunu nasıl söylemeyeyim." Sonra da ikindi vakti
Muaviye tekrar minberin üzerine çıktı ve: "Ey insanlar ben minberde size
bir hadis anlatmıştım Ubade de beni yalanlamıştı eve girdikten sonra onu soruşturdum
ve baktım ki hadisin ash Ubade'nin söylediği gibidir benim söylediğim yanlıştır
sizler ondan alınız o benden daha fakihtir" dedi. [187]
3282- Abdulmelik b. Rebi'den İbni Mesud şöyle dedi:
"Bir kimse değiştiremediği bir münker görürse kalbiyle buğzetmesi ona
yeter." [188]
3283- Halid
b. Sad'dan Huzeyfe hasta iken Ebu Mesud onun yanına geldi ve ona dayanarak:
"Bize tavsiyelerde bulun" dedi. Huzeyfe: "Kınadığım birşeyi
yapmak ve yaptığım birşeyi de kınamak sapıklığın ta kendisidir. Allah'ın
dininde renkten renge girmekten sakın." dedi [189]
3284- İbni Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Din
nasihattir tavsiyedir" "Kimin için ya Rasulallah?" diye
sordular. Rasulullah: "Allah'ın kitabı, Allahın peygamberi mııslümanların
imamları için" dedi. [190]
3285- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Cebrail bana insanlara nasihat etmemi emretti." [191]
3286-
Enes'ten Rabi'den rivayet ederek Rasulullah şöyle dedi: "Dört haslet vardır
ki birisi benim, diğeri senin bir diğeri benimle senin aranda, sonuncusu da
seninle kullarım arasındadır. Benim olan haslet bana ibadet edip hiçbirşeyi
ortak koşmamak, senin olan haslet işlediğin her iyiliğin mükafatını ver,
benimle senin aranda olan haslet senin dua etmen benim de o duayı kabul etmenidir.
Seninle kullarımın arasında olan haslet kendim için beğendiğini onlar
için de beğen ve razı ol." [192]
3287- İbni Bureyde'den Cafer Habeşistan'a dönüp Ra-sulullah'ın
yanına gelince Rasulullah ona: "Gördüğün şeylerden en acayibi
hangisidir" dedi. Cafer: "Başının üzerinde buğday taşıyan bir kadın
gördüm. Yanından bir atlı geçti ve kadına okunup başındakileri attı. Kadın
oturup buğdayları toplamaya başladı ve ona dönüp:"Yazıklar olsun sana
melik kürsüsünü koyduğu ve mazlumun hakkını zalimden aldığı gün sana yazıklar
olsun." dedi. Rasulullah kadını doğrulayarak şöyle buyurdu:
"Zayıfının elinden tutup kuvvetlisinden hakkını almayan ümmet nasıl
yükselir." [193]
3288- Ebu Said'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Sıkılmadan zayıfa hakkı verilmeyen bir ümmet yücelmez." İbni [194]
3289- İsmail b. Ebi Halit'ten Ömer b. Abdulaziz şöyle dedi:"Allah
Teala bir tabakanın işlediği amellerden dolayı herkese azap etmez. Ancak günahlar
ortaya çıkıp o günahlar nıenedilmeyince o zaman Allah'ın azabı bütün herkesi
kaplar." [195]
3290- Ebu Zura'dan bir adam Rasulullah'm yanına gelip
ondan hurmalarını istedi Rasulullah kendisine biraz daha mühlet vermesini
istedi. Adam Rasulullah'a mühlet vermekten kaçındı. Bunun üzerine Rasulullah'm
ashabı adamı azarladılar. Adam: "Allah'a yemin olsunki senden istediğim
şeyi almadıkça bu şehri terketmem ve bana daha fazlasımda vereceksin"
dedi. Bunun üzerine.Rasulullah beni süleymden bir kadının yanma birisini
göndererek ondan borç hurma istedi. Kadın hurmaları gönderdi ve: "Daha
fazlasını istersen yanımızda o da vardır" dedi. Adama: "Hurmalardan
hangisini istiyorsun?" dedi. Adam: "Bundan istiyorum" dedi.
Bunun üzerine: "O halde git bunları tart ve alacağını al" dedi. Sonra
da Rasulullah: "O benden çok sizin yardımınıza muhtaçtır. Ben de emanetimi
iade etmeye muhtacım. Sonra da Allah Teala zayıflarına yardım etmeyen bir
ümmeti yüceltmez" dedi. [196]
3291-
Ebu Said'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim bir bid'atı görürse onu
değişirsin." [197]
3292- Ebu Vail'den Ebu Derda şöyle dedi; "Ben
işlemediklerimden merhamet dilerim. Fakat bundan dolayı da sevap alacağımı
umarım." [198]
3293-
îbni Abbas'tan Rasulullah şöyle
buyurdu: "Haksözü söyleyecek yerde konuşmayan kimseye bu yakışmaz çünkü
söyleyeceği hak söz onun ne ecelini öne alır ne de onu rızkından mahrum
eder." [199]
Vera Ve Takvanın Fazileti:
Bu
babda gelecek hadisler Davut b. Mihber'in akıl kitabından alınmış olup hadiste
bunları Müsned'ine koymuştur ve hepsi uydurmadır.
3294- Cabir'den Rasulullah şu ayeti okudu: "Bu
örnekleri insanlara veriyoruz onları ancak alimler anlar ve akleder"
Sonra Rasulullah şöyle dedi: "Alim kimse düşünüp Allah'a itaat eden ve
yasaklarından kaçınandır."
3295- îbni Abbas şöyle dedi: "İnsanların en
faziletlisi ve üstünü en akıllılarıdır. Sonrada peyamberimiz insanların en
akıllısıydi" dedi.
3296- İbni Ömer'den Hristiyan bir adam Medine'ye gelip
ticaret yapıyordu. Onda bir olgunluk vardı ve
"Ya Rasulallah bu hristiyan ne kadar akıllıdır" dedi. Rasulullah
bu sözü söyleyeni azarladı ve: "Sus asıl akıllı Allah'a itaat eden
kimsedir."
3297- Ebu Hureyre ve Ebu Said'den Rasulullah şöyle diyordu:
"Ey adem oğlu rabbinden kork ve anne babana iyilik et. Akrabalarınla
ilişkini kesme böyle yaparsan Allah ömrünü arttırır. İşlerini kolaylaştırır
zorlukları senden uzak tutar. Rızkını bol verir. Ey adem oğlu rabbine itaat et
akıllı diye adlandırılırsın. Rabbine isyan etme ki cahil diye
isimlendirilmeyesin."
3298- Humeyd b. Hilala'den Ömer b. Hattab şöyle dedi:
"Gece ibadet edip gündüz oruç tutan bin abidin ölümü, Allah'ın emrine
itaat edip akleden kimsenin ölümünden daha kolaydır. Çünkü o kişi helal
kıldığını helal bilir, haram kıldığını haram bilir ilmi ona fayda verir ve
insanlar onun ilminden faydalanırlar. Velev ki Allah'ın kendisine farz kıldığı
şeylerden fazla nafileler işlemesin. Bunu Rasuîullah söyledi."
3299- Bera b. Azib'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"Allah Tealanın bazı özel kulları vardır. Onları cennetlerinde en yüksek
yerlere oturtur ve onlar insanların en akıllılarıdır." Biz: "Nasıl
insanların en akıllılarıydı" diye sorduk. Rasulullah: "Onların bütün
gayretleri ve ilgileri rablerine itaatle çalışmak, rablerinin razı edecek
şeyleri işlemekti. Dünyadan ve artıklarından, makam ve mevkisinden yüzçevirip
bunları hafife aldılar. Az ile yetinip uzun istirahatı hak ettiler."
3300- Ebu Derda'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Cahil
kimse ancak kötülüğü üzerine açar, her ne kadar insanlar katında güzel
görünümlü ve kibar olsa da. Akıllı kimse de ancak faziletin üzerini açar,
insanlar katında kötü görünümlü ve basit bile olsa." Daha önce de
belirttiğimiz gibi bu hadisler Davut b. Mihber'in akıl adlı kitabından alınmış
olup hepsi uydurmadır. Haris bunları Müsned'inde zikrettiğinden biz de onları
buraya aldık. Daha önce de Edeb bölümünde akıl adlı başlıkta çok hadisler
geçmişti. (2742 ve daha sonraki hadislere bakınız)
3301-
Ebu Katede ve Ebu Dehman ikisi de Kabe'ye çok yolculuk yapıyorlardı
bedevilerden bir adamın yanına geldik şöyle dedi:"Rasulullah elimden
tuttu ve Allah'ın ona öğrettiği şeylerden o da bana öğretti. Ezberlediklerim
arasında şu da vardı. Birşeyi Allah korkusundan dolayı bırakırsan Allah sana
ondan daha hayırlısını verir." [200]
3302- Hakem b. Mina'dan Rasulullah Ömer'e: "Bana
burada Kureyş'Iileri topla" dedi. Ömer onları topladı sonra geldi ve:
"Ya Rasulallah sen mi onların yanına çıkacaksın yoksa onlar mı senin
yanına girsinler?" Rasulullah: "Ben onların yanına çikacam" dedi
ve çıktı. Sonra da şöyle dedi: "Ey Kureyş topluluğu sizden başka kimse
burada var mı?" diye sordu. Onlar: "Hayır ancak kizkardeşlerimizin
çocukları var" dediler. Kızkardeşin çocuğu da o kavimle birliktedir sonra
da: "Ey Kureyş topluluğu şunu iyi biliniz ki kıyamet günü bana en yakın
olanınız en çok muttaki olanınızdır. Şuna iyi bakın kıyamet günü insanlar
hayırlı amellerle gelip sizler de sırtınızda dünya ile gelmeyesiniz. O zaman
yüzümü sizden çeviririm, sonra da şu ayeti okudu. "İnsanlar arasında
İbrahim'e en yakın olan kimseler ona tabi olan kimseler ile bu
peygamberdir." [201]
3303- Enes'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim bir
iyilik yapmaya azmederse Allah Teala ona bir iyilik yazar, eğer o iyiliği
işlerse Allah ona on iyiliksevabı verir. Kim bir kötülük yapmaya azmederse işlemedikçe
ona hiçbir günah yazılmaz o kötülüğü işleyince Allah ona bir kötülük sevabı
yazar. Ve eğer o kötülüğü de Allah korkusundan dolayı işlemekten vazgeçerse
Allah ona da bir sevab yazar." [202]
3304- Enes'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim bir
iyilik yapmaya azmeder ve onu işlerse Allah ona on sevap verir. Eğer işlemezse
Allah ona yeni bir sevap verir. Kim bir kötülük işlemeye azmeder ve onu işlerse
bir kötülük günahı alır. Eğer onu işlemezse hiçbir-şey yazılmaz." [203]
3305- Ebu Derda'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Eğer
benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız. Ve dağbaşlarına çıkar
seslerinizi yükselterek rabbiriize dua ederseniz kurtulup kurtulamayacağınızıda
bilemezsiniz." [204]
3306-
Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle
buyurdu: "Ateşin iki göze dokunması haramdır birisi Allah korkusundan
ağlayan göz, diğeri de İslam'ı ve müslümanlari kafirlerden koruyan
göz."Sonra da şöyle dedi: "Allah korkusundan gözleri yaşaran bir kulu
Allah Teala asla ateşe sokmaz." [205]
3307- Abbas.b. Abdumuttalib'ten bizler Rasulullah'ın yanında
bir ağacın yanında oturuyorduk. Bir rüzgar geldi ve-ağaçtaki bütün kurumuş
yaprakları döktü ve yeşil olanlar ağaçta kaldı. Rasulullah: "Bu ağacın
örneği nasıldır" diye sordu. Onlar: "Allah ve Rasulu daha iyi
bilir" dediler. Rasulullah: "Bu ağacın örneği müminin örneği gibidir.
Mümin Allah korkusundan titrerse günahları ondan düşer ve iyilikleri onda
kalır." [206]
3308- Ümmü Mektum binti Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu:
"Bir kul Allah korkusundan dolayı titrerse bu ağaçtan kuruyan yaprakların
düştüğü gibi müminin de hataları düşer ve silinir." [207]
3309- Abdullah b. Ömer'den Rasulullah şöyle buyurdu:
"İki büyük şeyi unutmayın." Biz: "İki büyük şey nedir ya
Rasulallah?" dedik. Rasulullah: "Cennet ve cehennemdir" dedi.
Sonra Rasulullah (s.a.v.) nasihatlarde bulundu sonra da gözlerinden öyle yaşlar
aktı ki sakalları göz yaşlarından ıslandı ve: "Nefsim elinde olan Allah'a
yemin olsun ki eğer benim bildiklerimi bilseydiniz dağ başlarına yürür ve orada
başınıza topraklar saçardınız. [208]
3310- Cabir'den Habeşistan'dan göç
edenler döndükleri zaman Rasulullah onlara "Habeş topraklarında
gördüğünüz garipliklerden bize anlatın" dedi. Göç edenlerden birisi:
"Evet ya Rasulallah bizler otururken yanımızdan ihtiyar rahibelerden
birisi geçti. Başının Üzerinde su testisi vardı yanından bir genç geçti ve
omuzuna dokunup su testisi düştü. Kadın iki dizi üzerine düştü ve testisi
kırıldı ayağa kalktı ve ona dönerek: "Yarın bileceksin ey zalim Allah
Teala kürsüsünü koyup öncekiler ve sonrakileri topladığında eller ve ayaklar
yaptıklarını konuştuklarında işte o zaman bileceksin. O zaman benimle senin
işin yarın belli olacak" dedi. Rasulullah da: "Doğru söyledi. Allah
Teala zayıflarına yardım edip zalimden hakkını almayan bir kavmi nasıl
yüceltsin" dedi. [209]
3311- Ümmü Seleme'den Rasulullah bir hizmetçisini bir yere
gönderdi ancak geç dönünce ona:
"Eğer
kıyam etteki kısas korkusu olmasaydı seni bu misvakla döverdim" dedi. [210]
3312- Ümmü Seleme'den Rasulullah evinde idi elinde de
misvakı vardı himetçisini çağırdı. Fakat hizmetçisi gelmedi bunun üzerine
yüzlerinde kızgınlık alametleri belirince ben çıkıp komşulara baktım hizmetçi
çocuklarla ve taşlarla oynuyordu. Ben:"Rasulullah seni çağırırken sen hala
oynuyor musun?" dedim." Hizmetçi Rasulullah'ın yanma geldi ve ona
şöyle söyledi: "Seni hak üzere gönderen Allah'a yemin olsun ki seni işitmedim." [211]
[1] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/79.
[2] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları:3/79.
[3] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/79.
[4] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınlrı: 3/79.
[5] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/79.
[6] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/79/80.
[7] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/80.
[8] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/80.
[9] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/80.
[10] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/80/81.
[11] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/81.
[12] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/81.
[13] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/81.
[14] İbn Ebi Şeybe,, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/81
[15] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/81/83.
[16] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/83.
[17] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/83/84.
[18] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/84.
[19] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/84/85.
[20] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/85/86.
[21] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/86/87.
[22] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/87.
[23] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları:3/87.
[24] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/87.
[25] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/87/88.
[26] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/88.
[27] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/88.
[28] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/88.
[29] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları:3/88.
[30] İbni Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/88/89.
[31] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/89.
[32] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/89.
[33] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/89/90.
[34] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/90.
[35] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/90.
[36] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/90/91.
[37] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/91.
[38] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/91.
[39] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/91.
[40] Ebu Ya'Ia, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/91/92.
[41] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/92.
[42] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/92.
[43] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları:3/92/93.
[44] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/93.
[45] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/93.
[46] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/93/94.
[47] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları.3/94/96.
[48] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları:3/96.
[49] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/96.
[50] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/96/97.
[51] EbuYa'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/97/98.
[52] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/98.
[53] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/98/99.
[54] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/99/101.
[55] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/101.
[56] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/101.
[57] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/101.
[58] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları:3/101/102.
[59] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/102.
[60] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/102.
[61] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/102.
[62] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/102/103.
[63] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/103.
[64] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/103.
[65] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/103/104.
[66] Ebu Ya'Ia İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/104.
[67] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/104.
[68] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/104.
[69] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/104/106.
[70] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/106.
[71] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/106/107.
[72] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/107.
[73] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/107.
[74] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/107.
[75] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/108.
[76] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/108.
[77] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/108.
[78] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/108.
[79] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/108.
[80] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları:3/108.
[81] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/108.
[82] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/108.
[83] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/109.
[84] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/109.
[85] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/109.
[86] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/109.
[87] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/109.
[88] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3 /109/110.
[89] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/110.
[90] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/110.
[91] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/111.
[92] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/111.
[93] Ebu Ya'la İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/111.
[94] Humeydi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/111.
[95] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/111/112.
[96] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/112.
[97] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/112/113.
[98] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/113.
[99] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/113.
[100] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/113.
[101]İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/114.
[102] îbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/114.
[103] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/114/115.
[104] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/115.
[105] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/115/116.
[106] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/116.
[107] EbuYa'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/116.
[108] Ebu Yala, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/116.
[109] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/116/117.
[110] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/117.
[111] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/117/118.
[112] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/118.
[113] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/118.
[114] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/118.
[115] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/118/119.
[116] îbni Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/119.
[117] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/119.
[118] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3 /119.
[119] Ebu Ya'Ia, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/120.
[120] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/120.
[121] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/120.
[122] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/120.
[123] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/121.
[124] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/121.
[125] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/121.
[126] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3 /121.
[127] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/121.
[128] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/121.
[129] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/121.
[130] İbni Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/121.
[131] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/122.
[132] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/122.
[133] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/122.
[134] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/122.
[135] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/122.
[136] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/122.
[137] İbn Ebi Şeyb, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/123.
[138] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/123.
[139] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/123.
[140] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları:3/123.
[141] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/124.
[142] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/124/125.
[143] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/125.
[144] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/125.
[145] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/125/126.
[146] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/126.
[147] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/126/127.
[148] îbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/127.
[149] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/127.
[150] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/127.
[151] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/127/128.
[152] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/128.
[153] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/128.
[154] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/128.
[155] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/129.
[156] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/129.
[157] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/129/130.
[158] Ahmed, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/130.
[159] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/130.
[160] İshak İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3,130.
[161] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/130/131.
[162] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/131.
[163] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları:3/131.
[164] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/131.
[165] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/131/132.
[166] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/132.
[167] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/132.
[168] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/132.
[169] îshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/132/133.
[170] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/133.
[171] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları:3/133.
[172] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/133.
[173] Bezzar, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/133.
[174] EbuYa'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları 3/133/134.
[175] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/134.
[176] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/134.
[177] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/134.
[178] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/134.
[179] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları:3/134/135.
[180] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/135.
[181] İbni Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/135.
[182] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/135.
[183] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/136.
[184] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/136.
[185] Îshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/136/137.
[186] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/137.
[187] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/137.
[188] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/137.
[189] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/137.
[190] İbnEbi Şeyb, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları138.3
[191] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/138.
[192] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/138.
[193] İbni Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/138/139.
[194] Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/139.
[195] îbni Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/139.
[196] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/139.
[197] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/139.
[198] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/140.
[199] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları3/140.
[200] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3 /140/142.
[201] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/142.
[202] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/142/143..
[203] Haris İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/143.
[204] Bezzar, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid
Yayınları: 3/143.
[205] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları:3/143.
[206] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/143.
[207] Bezzar, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/143/144.
[208] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları: 3/144.
[209] İbni Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları: 3/144.
[210] İbni Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu
Aliye, Tevhid Yayınları:3/144/145.
[211] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye,
Tevhid Yayınları:3/145.