ZÜHD VE REKAİK  BÖLÜMÜ.. 3

Ömrün Çoğunluğu. 3

Faydalı Vasiyetler:. 4

Güzel Ahlak:. 7

Dinini Korumak Ve Onun İçin Malını Ve Canını Harcamak:. 7

Mü'mine Dünyanın Darlığı:. 8

Kötü Zamanda Salih Amel İşlemenin Fazileti:. 8

Belanın Kamil Müminin Başına Gelmesi. 8

Sabra Teşvik. 8

Kızgınlığın Zemmi:. 9

Allah Korkusundan Dolayı Kötülük İşlememenin Fazileti:. 9

İtaate Koşmak Ve Acele Etmek:. 9

Kötü İşlerden Sakındırmak :. 10

Kıyamet Gününden Sakınmak:. 10

Âmel  İşlemeye  Teşvik:. 10

Yiyecek Ve Giyecekle Övünmekten Nehiy:. 11

Selefin Yaşantısı:. 11

Zenginliğin Ve Çok Malın Fitnesinden Korunma:. 15

Zahitlerin Methi Ve Dünyadan Az Faydalanmanın Fazileti:. 16

Rızkı Kendi Vatanında Aramanın Fazileti:. 18

Kişinin Amelini İzhar Etmesi:. 18

Azığın Temini İçin Çalışmak:. 18

Dünya İşlerinde Kolaylığa Teşvik:. 19

İnsanlara Ve Eziyetlerine Sabretmenin Fazileti:. 19

Salihlerin İzleri İle Bereketlenmek:(Teberrük Etmek). 20

Amele Devam Etmenin Fazileti:. 21

Abdalları Anmak:. 21

İtaat Ehlinin Bereketi:. 21

Salih Kişiye İkram Edilen Şeyler:. 21

Hikayeciler Ve Vaazcılar Hakkında Varid Olan Şeyler:. 21

Ev Duvarlarını Örtülerle Süslenmenin Kerahiyeti:. 23

Cimriliğin Zemmi:. 23

Allah'la Karşılaşmayı Sevmenin Fazileti:. 23

Riyadan Sakınma Ve Riyayı Yokeden Dua:. 24

Dünyada Çok Mal Toplamaktan Nehiy:. 26

Açlığın Fazileti:. 26

Kanaatkar Fakirin Fazileti:. 26

Kibrin Zemmi:. 26

Susmanın Fazileti:. 27

Başkasını Kendisine Tercih Etmek:. 27

Kısa Emel:. 28

Uzlette Selamet Vardır:. 28

Hüzün Ve Keder:. 28

Hiddetin Fazileti:. 28

Merhametli Olmak:. 28

Kendileriyle Oturulanların En Hayırlı Olanları:. 28

Tevbe Ve İstiğfar:. 29

Hadisi Rivayet Edenler Arasında Davud Ve Üstadı Yalan Hadis Uydurmakla Muşhurdurlar. 29

Kabristanda Oturmak:. 31

Kötülükleri Terketmenin Fazileti:. 31

Allah'a İtaatin Semeresi:. 31

Allah Korkusundan Ağlamanın Fazileti:. 32

Aşırılıktan Nehiy:. 32

İhtiyaçtan Fazlası Bina Yapmanın Kerahiyeti:. 33

Sebepsiz Yere Uzlete Çekilmekten Nehiy Ve Çölde Oturmanın Kerahiyeti:. 33

Müminin Allah'a Ulaşmayı Sevmesi:. 33

Öfkeyi Yutmanın Fazileti:. 34

Ahiret İşlerini Dünya İşlerine Tercih Etmek:. 34

İyiliği Emretmek:. 36

Dinde Nasihat:. 37

İyiliği Emir Ve Kötülüğü Nehyetmeye Teşvik:. 37

Allah'tan Korkmanın Ve Onun İçin Ağlamanın Fazileti:. 39

Kıyamette Kısas Alma:. 40


ZÜHD VE REKAİK  BÖLÜMÜ

Ömrün Çoğunluğu

 

3091- Sehl b. Sad'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Bir kimse atmış yaşma ulaşınca Allah Teala o kişi­yi ömürde mazur görür." [1]

 

Ölümü Hatırlamak Ve Kısa Emel:

        

3092- Ebu Derda'dan ona: "Neyi kimin için seviyorsun?" diye soruldu Ebu Derda: "Ölüm" dedi. "Peki ölüm olmazsa" denildi. Ebu Derda: "Mal ve çocuk azlığı" dedi. [2]

 

3093- Cabir'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Cebrail bana ey Muhammed dilediğin kadar yaşa el­bette birgün öleceksin, dilediğin kimseyi sev elbette bir-gün ondan ayrılacaksın, dilediğin şeyi yap elbette birgün karşılığını bulacaksın." [3]

 

3094- Abdullah b. Amr'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Mü'minin hediyesi ölümdür."[4]

 

3095- İbn Mesud'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Kendisi gafil olupta ondan gafil olunmayan, ölüm onu istediği halde dünyaya hırsla bağlanan ve isteyene ağız dolusu gülüp Allah'ı razı ettiğini veya kızdırdığını bilmeyen kimseye şaşarım." [5]

 

3096- Ebu İshak'tan Ebu Derda'ya ölüm döşeğine dü­şünce onu gördüm: "Size Rasulullah'tan işittiğim bir hadisi anlatayım" de­di şöyle anlattı:"Allah'a görüyormuşçasına ibadet et sen onu gör-mesen de o seni görüyor ve kendini ölülerden say. Mazlumun duasından sakın çünkü mazlumun duası kabule-dilen dualardandır. Sizden kim sabah ve yatsı namazla­rını cemaatla kılmaya gücü yetiyorsa sürünerek bile ol­sa öyle yapsın.[6]

 

3097- Ebu Derda'dan Allah'ı görüyormuşçasına ona iba­det et. Şunu iyibilki sana kafi gelen az mal seni meşgul edecek çok maldan daha hayırlıdır. İşlediğin günah asla eskimez ve yaptığın iyilik te asla unutulmaz [7]

 

3098- Ebu Zekeriyya el-Kufi'den Rasulullah bir adamı üç şeyden nehyetti ona üç şey de tavsiye etti. Onu nehyeti-ği şeyler: "Verdiğin sözü bozma ve bozulmasına yardım etme. İmama isyan etme ve haddini aşma çünkü kimin haddi­ne tecavüz edilirse Allah Teala ona yardım eder ve kö­tü tuzaklardan sakın. Çünkü kötü tuzak ancak sahiple­rine layıktır." Rasulullah'ın adama tavsiye ettiği şeyler ise:"Ölümü çokça an. Çünkü ölüm seni başka şeylerle uğ­raşmaktan meşgul eder ve Allah'a dua et çünkü duanın ne zaman kabul edileceğini bilemezsin. Sana verilen ni­metlere şükret çünkü şükür nimeti arttırır." Sonra şu ayeti okudu: "Eğer şükrederseniz size daha fazlasını veririm."[8]

 

3099-  Urve anlatıyor: Rasulullah'ın ashabının kendi­siyle güldüğü bir kadın vefat etti. Bilal

"Kadın istirahata çekildi" dedi. Rasulullah "Asıl istirahata çekilen ve dinlenen günaları bağışla­nandır." buyurdu.                                             [9]

 

3100- İmran b. Hasin'den Rasulullah: "En akıllı müminler kimlerdir?" diye sordu. Oradaki­ler:

"Allah ve rasulu daha iyi bilir" dediler. Rasulullah: "En akıllı müminler ölümü en çok hatırlayanlar ve ona hazırlıkta bulunanlardır" dedi. [10]

 

3101- Zed b. Ali'den Rasulullah: "İnsanların en akıllısı kimdir?" diye sordu. Ben: "Allah ve Rasulu daha iyi bilir" dedim. Rasulullah: "İnsanların en hayırlısı ölümü en çok hatırlayan ve ölüm için güzellikle hazırlanandır" dedi. [11]

 

Faydalı Vasiyetler:

 

3102- Sevban'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Her biriniz Allah'a sürekli zikreden bir dil, şükür e-

den bir kalp ve salih amel işlemeye yardım edecek mü­mine bir hanım edinsin." [12]

 

3103- Habban b. Ebi Cebele'den Ebu Zer şöyle dedi: "Sizler ölmek için doğuyor, yıkmak için binalar yapıyor,

tükenecek şeylere hırsla bağlanıyor, kalıcı ve ebedi şeyle­ri bırakıyorsunuz. İstenilmeyen şu üç şey ne güzeldir. Ölüm, hastalık ve fakirlik."  [13]

 

3104- Abdulvahit'ten İsa b. Meryem şöyle dedi: "Ey insanoğlu ölüm için doğunuz yıkmak için bina edi­niz ve denkleriniz gider yok olur yerleriniz kalır."[14]

 

3105- Abdullah b. Mesud hutbesine şöyle başladı: "Sözlerin en doğrusu Allah'ın (c.c.) kelamı, temellerin

en sağlamı takva, milletlerin en hayırlısı da İbrahim'in (a.s.) milletidir. Hikayelerin en güzeli bu Kur'an tabi olu­nan, yolların en güzeli Muhammed Mustafa (s.a.v.) yoludur. Sözlerin en üstünü Allah'ı (c.c.) zikirdir. İşlerin en hayırlı­sı azimetli olanlar, en kötüsü de yeni ortaya çıkan bid'atlar-dır. En güzel yol peygamberlerin yolu, ölümlerin en şeref­lisi şehitlerin ölümü, en çirkin sapıklık hidayetten sonra ki sapıklıktır. Amellerin ilmin en hayırlısı kişiye faydalı olandır. Yolların en güzeli tabi olunan yoldur. En kötü kör­lük kalp körlüğüdür.

Veren el alan elden daha hayırlıdır. Az olup yeterli ge­len, çok olup eğlendiren maldan daha hayırlıdır. Dirilttiğin bir nefis hesabını veremeyeceğin emirlikten daha hayırlıdır. Özürlerin en kötüsü ölüm anındaki özürdür. Kendini mazur görmektir, pişmanlıkların en kötüsü kıyamet günü pişman­lığıdır. Kimi insanlar cuma namazlarına ve vakit namazla­rına ancak sonunda gelirler ve dilleriyle Allah'ı anıp kalp­leri ondan mahrumdur, (ne söylediklerini fark etmezler en büyük hata yalan konuşan dildir.) En hayırlı zenginlik gö­nül zenginliğidir, en hayırlı azık takva azığıdır. Hikmetin ba­şı Allah korkusudur. Kalbe atılan en hayırlı şey yakın olup küfürde şüphe etmek, cahiliye amellerine ağlamak, cehen­nemin koruğundan sakınmaktır. Kibir ateşten dağlanmaktır. Şiir İblisin, şeytanın kavalıdır. İçki bütün kötülüklerin ana-sıdır. Kadınlar şeytanların ipleridir. Gençlik delilikten bir parçadır. En kötü kazanç faizden elde edilen kazançtır. Ye­nilen şeylerin en kötüsü yetim malını yemektir. Mutlu kim­se başkasından ibret alandır. Mutsuz kimse de annesinin kar­nında iken mutsuzluk damgası vurulandır. Bîrinize nefsinin kanaatkar olması yeter. İşlerin en hayırlısı sonuncusu olan­dır ve amellerin meliki son ameldir. Hatıra gelen şeylerin en kötüsü yalan hatıralardır. Her gelecek yakındır müslümana sövmek fasiklık, onu öldürmek te küfürdür. Onun etini ye­mek Allah'a isyandır. Müslümananın malının haramlığı kanının haram oluşu gibidir.

Kim başkalarının hatalarını affederse Allah da onu affe­der, kim başkasını bağışlarsa Allah ta onu bağışlar. Kim öf­kesini yutarsa Allah onun ecrini verir. Kim zorluklara kar­şı sabırlı olursa Allah ona güzel bir sonuç verir. Belayı bi­len sabreder, bunu bilmeyen sabretmez ve inkar eder. Kim kibirlenirse Allah onu alçaltır. Kim gösteriş yaparsa Allah Teala da bütün insanların karşısında rezil eder. Kim dünya­yı elde etmeye niyetlenirse aciz kalır. Kim şeytana itaat ederse Allah'a isyan eder kim de Allah'a isyan ederse Al­lah ona azap eder." [15]

 

3106- Abdullah b. Mesud her perşembe günü insanlara bu şekilde hutbe ile başlardı ve bunun Allah Rasulunun hutbesi olduğunu zannederdi. Rasulullah hutbesine şöyle başlardı: "Ey insanlar! Sözlerin en doğrusu Allah'ın kitabı­dır. İzlenen yolların en güzeli Muhammet!'in yoludur. En kötü işler sonradan ortaya çıkarılan bid'atlardır. Her ye­ni çıkan şey bid'at olup her bid'atte delalettir. Ey insanlar! Hepiniz düz bir arazide durdurulup he­saba çekileceksiniz. Hepiniz görünecek ve hepiniz müna-dinin sesini işiteceksiniz. Mutsuz ve şaki kimse annesi­nin karnında mutsuz ve şaki olandır. Mutlu kimse de baş­kasından ibret alandır." [16]

 

3107- Ömer insanların arasından kalkıp Şam'a gireceği sırada onlara şöyle hutbe verdi: "Kur'an'ı Öğreniniz onunla tanınırsınız. Onunla amel ediniz onun ehlinden olursunuz. Haklı bir konuma Allah'a isyan ederek ulaşamazsınız. Şunu iyi biliniz ki ecel öne gelmediği gibi ertelenemez de hiçbir hak söz ve nasihat ki­şinin rızkını uzaklaştırmaz ve mani olmaz. Şunu iyi bilin ki kul ile rızkı arasında bir perde vardır eğer kul sabrederse rız­kı ona gelir, eğer sabretmeyip örtüyü parçalarsa rızkından fazlasına ulaşamaz. Atlan eğitin, ok atışı yapın, misvak kullanın ve kendinizi zor şartlara hazırlayın, acemlerin ah­lakından, domuzlara komşu olmaktan, aranızda kaçın görün­mesinden, içki içilen sofrada oturmaktan, izarsız hamama girmekten, kadınlarınızın hamamlara girmesinden sakınınız. Bu size helal değildir. Acemlerin ülkesine vardıktan sonra onların topraklarında kaldığınız sürece onların ticari Şekilleriyle alış veriş yapmayın. Çünkü tekrar ülkenize döneceksi­niz ve onların o -satış şekillerini ülkenize getirmekten kor­karım. Zilletten sakının ve onu boynunuza dolamayın, arap-lann mallarına kullanın. Nerede olursanız olun onunla do­laşın. Şunu iyi biliniz ki içecek şeyler üç şeyden yapılır. Ku­ru üzüm, bal ve hurma bunlardan hangisi eskirse o içki olup helal değildir. Şunu iyi biliniz ki Allah Teala kıyamet günü üç grubu arındırmaz, onlara rahmet nazarıyla bak­maz ve onları kendisine yaklaştırmaz birisi dünyalık için imama beyat edendir. Dünyalığa ulaşınca verdiği sözde du­rur, ulaşmayınca da sözünde durmaz. Diğeri ikindiden son­ra bir mal ile pazara çıkıp onu yemin ile satmaya çıhşır ve 'böyle böyle fiyat verdiler vermedim' der ve onun bu sözün­den dolayı müşteri onu alır. Müslümana sövmek fasıldık, onu öldürmek te küfürdür. Kardeşinle üç günden fazla uzak durman ve konuşmaman helal değildir. Kim bir sihirbazın veya kahinin veya arrafın yanma gelir ve söylediklerini tastık ederse. Allah'ın Muhammed'e indirdiği şeyleri inkar etmiş olur." [17]

 

3108- Enes b. Malik'ten ben sekiz yaşından beri Rasu-lullah'rn hizmetinde bulundum. Bana ilk öğrettiği şey şu idi: "Ey oğul abdetini düzgünce al kalbinde müslümanlar-dan birisine karşı hiçbir aldatma bulunmasın çünkü bu benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel ederse beni sever. Kim de beni severse o kişi cennette be­nimle birliktedir. Ey oğul bununla amel eder ve bu va­siyetimi tutarsan işte o zaman senin için ölümden daha tatlı birşey olamaz. Çünkü ölümle sen rahata kavuşur­sun." [18]

 

3109-  Enesten ... yukardaki hadisten ayrı şu ziyade de vardır: "Evine girerken selam ver ki Allah bereketini arttirsın. Müslümanların büyüklerine saygılı ol küçüklerinede merhamet et. O zaman (iki parmağını yanyana getire­rek) ben ve sen bu şekilde oluruz.

 

3110- Enes'ten Rasulullah bana şöyle tavsiye etti: "Yatağına uzandığında abdetsli olarak uzanırsan ve

o şekilde ölürsen şehit olarak ölürsün. Ey Enes! Büyük­lerine saygılı ol, küçüklerine merhamet et."[19]

 

3111- Muhammed b. Kab'dan Ömer b. Abdulaziz Medi­ne'de başımızda vali iken onu gördüm katı ve cüsseli bir genç idi halife seçilince işlerden ve hüzünlerden çektiği kadar çekince hali değişti gözümü ondan hiç çevirmeyecek şekilde hep ona bakıyordum. Bana:"Ey Ka'b daha önce bana bakmadığın şekilde bana bakı­yorsun" dedi. Ben: "Hoşuma gidiyorsun onun için" dedim. O: "Hoşuna giden nedir?" diye sordu. Ben:

"Renginin değişmesi, saçının dökülmesi ve cisminin za-yıflamasıdır" dedim. O:"Peki üç şeyden sonra beni görürsen göz bebeklerim yü­züme doğru akar, ağzımdan ve burnumdan irinler ve kurt­lar akarsa benden daha çok nefret etmeyecekmiydin? Bana İbni Abbas'tan işittiğin bir hadisi anlat" dedi. Ben: "İbni Abbas Rasulullah'dan şöyle rivayet etti: "Her şeyin bir şerefi vardır meclislerin en şereflisi kıb­leye yönelilen meclislerdir ve meclisler emanettir(orada konuşulanlar başka yere aktarılmaz). Yılanları ve akrep­leri namazda da olsanız öldürünüz. Kim insanların en de­ğerlisi olmak istiyorsa Allah'tan korksun, kim insanla­rın en kuvvetlisi olmak istiyorsa Allah'a dayansın. Kim insanların en zengini olmak istiyorsa Allah'ın elindeki-ni kendi elindekinden daha güvenilir bilsin. Size en kö­tülerinizi haber vereyim mi?" Onlar:"Evet ya Rasulallah" dediler. Rasulullah: "Kim yalnız olarak konaklayıp grubu men ederse,kölesini kamçılarsa o kimse en kötüdür. Size bundan daha da kötülerini haber vereyim mi?" dedi. Onlar: "Evet ya Rasulallah" dediler. Rasulullah: "İnsanlara buğzeden ye insanların da ona buğzettiği kimsedir. Size bundan da kötüsünü söyleyeyim mi?" dedi. Onlar:"Evet ya Rasulallah dediler. Rasulullah: "Hatasını azaltmayan ve özür kabul etmeyen ve ha­ta affetmiyendir. Bundan da kötüsünü haber vereyim mi?" dedi. Onlar: "Evet ya Rasulallah" dediler. Rasulullah: "Kendisinden hayır beklenilmeyen ve umulmayan ve şerrinden de emin olunmayan kimsedir. İsa (a.s.) kavminin arasından kalktı ve şöyle dedi:

"Ey İsrailoğullan hikmetli sözü cahile söylemeyinki ona zulmetmeyesiniz. Ve o sözü ehlinden esirgemeyinki ona da zulmetmeyesiniz. Ve zulmetmeyin, zalime zulumle karşılık vermeyin ki rabbinizin katındaki fazile­tiniz yok olmasın. Ey İsrailoğullan! İşler üç çeşittir birisi açık, doğru olandır buna tabi olunuz. Birisi açık sapıklıktır ondan da kaçınınız, diğeri de ihtilaflı olandır (doğruluğu ve yanlış­lığı bilinmeyendir) onu da ehline yani alimlere bırakınız.."[20]

 

3112- İbn Ömer'den Rasulullah birgün mescide çıka geldi bir grup oturmuş konuşuyor ve gülüyorlardı. Onların başında durdu ve selam verdi sonra da: "Lezzet kırıcı ölümü çokça hatırlayın" dedi. Sonra başka bir zaman yine mescide çıktı ve oturup konuşan ve gü­len bir grup gördü. Onlara da: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun kî eğer bil­diklerimi bilseniz az güler, çok ağlardınız." Sonra başka bir zaman tekrar mescide çıktı konuşan ve gülen bir grup gördü onlara da selam verdikten sonra şöy­le dedi: "Şunu iyi biliniz ki İslam garip olarak başladı ve kı­yamet günü gariplere ne güzel" dedi. Ona: "Garipler kimlerdir ya Rasulallah" diye soruldu. Rasu­lullah:

"İnsanlar bozulduğu zaman İslah edenlerdir ve salih olmaya çalışanlardır." [21]

 

Güzel Ahlak:

 

3113- İbn Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "En hayırlınız ahlakı en güzel olanımzdır." [22]

 

Dinini Korumak Ve Onun İçin Malını Ve Canını Harca­mak:

 

3114- Yunus b. Cübeyr'den Cündub'u hastalığında zu yaret ettik. Ona:

"Bize tavsiyelerde bulun" dedik. O da şöyle dedi: "Kur'an'a sanlın, çünkü Kur'an karanlık gecede bir nur­dur ve gündüzde sağlam bir yoldur. Gücünüz yettiğince onunla amel ediniz. Eğer bir bela gelirse evvela malmı öne ver eğer bela daha da şiddetli olursa hem malını hem de ca­nını öne ver ve dinini koru. Çünkü asıl savaşılan kimse di­ni ile savaşılandır ve çalman kimse de dini çalınandır ve çe­kilip alınandır. Sonunda ateş olan zenginlik, zenginlik de­ğildir. Ve sonu cennet olan fakirlik te fakirlik değildir. Ateş kendisini esir olanları serbest bırakmaz ve fakirlerini zen-ginleştirmez. [23]

 

3115- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Konum olarak insanların en kötüsü dünyası için ahiretini değiştirendir ve verendir." [24]

 

3116- Hüseyin şöyle dedi. Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim birşey görür ve onu kerih görüp hoşlanmazsa

onu görmemiş gibi olur kim de bir işi görmediği halde on­dan razı olur ve hoşlanırsa o işi görmüş ve yapmış gibi olur." [25]

 

Mü'mine Dünyanın Darlığı:

 

3117- Ukbe b. Amir'den Selman Rasululİah'dan şöyle ri­vayet etti: "Ey Selman dünya mü'minin zindanı, kafirin de cenne­tidir." [26]

 

3118- Enes b. Malik Rasulullah'tan şöyle rivayet etti: "Allah Teala ahiret niyetine dünyayı verir ama dün­ya niyetine ahireti vermez." [27]

 

3119- Sehl b. Sad'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Allah Tealanın yanında iyiliğin de kötülüğün de ha­zineleri vardır. Anahtarları kişilerdir." [28]

 

Kötü Zamanda Salih Amel İşlemenin Fazileti:

 

3120- Abdullah b. Amr şöyle dedi: "Bugün bir hayırlı amel işlemem Rasulullah zamanında aynı ameli işlememden bana daha sevimlidir. Çünkü Rasu­lullah zamanında bütün ilgimiz ahiretiydi dünya bizi ilgilendirmiyordu ama bugün ise dünya bizi ilgilendiriyor."[29]

 

Belanın Kamil Müminin Başına Gelmesi

 

3121- Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Gece melekleri ile gündüz melekleri ikindi ve sabah namazında buluşurlar. Gündüz melekleri ikindi namazında göğe çıkar ve aranızda gece melekleri kalır. Gündüz melekleri de sabah namazında yukarı çıkar ve gece melekleri sizin aranızda kalır. Ve melekler şöyle derler: "Onlara geldik namaz kılıyorlardı onları namaz kılar­ken bıraktık ve aralarında öyle bir adam bıraktık kî kendisine dokunan hayır ve musibetlerin senden olduğu­nu biliyor. Allah Teala o kuluma yine bela verin ve mu­sibetini arttırın" der ve o kula musibetler ve belalar ge­lir. Öyleki melekler: "Yarab bela bitti" derler. Allah Teala o halde ona iyi­likler verin ve arttırın. Öyleki melekler 'yarabbi verece­ğimiz iyilikler de bitti" derler. Allah Teala 'kulumabe-la verirken ve iyiliklerde bulunurken onu nasıl buldunuz' der. Melekler: "Yarabbi verdiğin belalara en sabırlı ve verdiğin ni­metlere de en şükredenlerdendi" derler. Allah Teala:"O halde kulumu benimle karşılaşıncaya kadar değiş­meyen ve tebdil edilmeyen kimselerden yazın." [30]

 

Sabra Teşvik

 

3122- Cabir'den Rasulullah'a imanın hangisi en fazilet­lidir diye soruldu. Rasulullah şöyle buyurdu: "Sabır ve müsamahakarlıktır."[31]

 

 

 

 

 

 

3123- ibn Ömer'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Üç gün zorluklara sabreden bir ailenin rızkı elbet­te kendilerine gelir ve Allah onları rıziklandırir."[32]

 

3124- Ebu Umame'den Rasulullah şöyle buyurdu: "insanlar bugün meyveli ağaçlar gibidirler. Fakat

insanların dikenli ağaca dönmelerinden korkulur. On-İarı eleştirirsen onlar da seni eleştirir. Onları bıraksan bile onlar seni bırakmaz onlardan kaçarsan peşinden ge­lirler." dedi. Biz: "Bundan çıkış nasıldır" diye sorduk. Rasulullah: "İhtiyaç günün için namusunu onlara borç vermen-dir. (eğer birisi namusuna tecavüz ederse ona karşılık ver­me ve onu kendi zimmetinde bir borç olarak, bir ihtiyaç gü­nü olan kıyamette ondan alırsın.)-"[33]                   

 

Kızgınlığın Zemmi:

 

3125- Enes b. Malik'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim dilini saklarsa Allah ta onun avretini örter. Kim

öfkesini yutarsa Allah ta azabını ondan sakındırır. Kim Allah'a mazaret bildirirse Allah o kişinin mazeretini kabul eder." [34]

 

Allah Korkusundan Dolayı Kötülük İşlememenin Fazi­leti:

 

3126- Ebu Umame'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim gücü yettiği halde günah işlemezse Allah Teala

dilediği yerde onu Huru'l Ayn'lerle evlendirir. Kocası ev­de olmayan bir kadının kendisini çağırmasıyla Allah korkusundan dolayı yanına gitmeze Allah Teala o kişi­yi dilediği yerde Huru'l Ayn'lerle evlendirir."[35]

 

İtaate Koşmak Ve Acele Etmek:

 

3127- İbn Vail'den hadisler birbirine karışmadan önce Rasulullah'in ashabından birisi bir kutsi hadisi şöyle anlatti: "Allah Teala şöyle der: "Ey insanoğlu benim için kalk sana doğru yürüyeyim, bana yürüyerek gel ki ben­de sana koşarak geleyim." [36]

 

Kötü İşlerden Sakındırmak :

 

3128- İsmali b. Ubeyd'den Rasuluüah Ömer'e: "İnsanları topla" dedi. Ömer insanları toplayıp kapıya geldiler. Rasulullah: "Şunu iyi biliniz ki sizin aranızda benim dostlarım muttaki olanlardır. Sakın olaki insanlar kıyamet günü iş­ledikleri amellerle gelsinler sizler de sırtınızda taşıdığı­nız ağırlıklara gelesiniz." [37]

 

3129- Rasulullah şöyle buyurdu: "Her insanın muhakkak üç dostu vardır. Birincisi "Kişiye infak ettiğin mal senindir, yanında tuttuğun da senin değildir" der. Bu kişinin malıdır. Diğeri "ben se­ninle birlikteyim melikin kapısına gelince seni bırakır ve dönerim." Bu da kişinin ailesi ve akrabalarıdır. Üçüncü süde "nereye girersen ve nereye çıkarsan ben seninle birlikteyim" der. Bu da kişinin amelidir ve kişi amelini kastederek sen bu üçünün en kolayısın." der." [38]

 

3130- Ebu Zer'den RasuhıUah'ın şöyle dediğini işittim: "Nasıl ki dikenden dolayı üzüm toplanamazsa aynı şe­kilde facir ve günahkar kimseler de iyilerin makamına gelemez ve elde edemez. İkisi ayrı ayrı yoldur (yani iyi­lerin yolu ile kötülerin yolu). Hangisini tutarsanız o yol si­zi oraya götürür." [39]

 

3131- Ebu Zer şöyle dedi: Allah Teala bu dini dört temel üzerine kurdu. Kim o dört temelin üzerine sabretmez ve onlarla amel etmezse fasık olarak Allah'la karşılaşır. "O temeller nelerdir Ey Ebu Zer" diye soruldu nbu Zer:

"Allah'ın helal kıldıklarını haram kıldıklarını kabul et­mek. Allah'ın emrini Allah'a, nehyini de Allah'a bırak man-dır. Onların üzerine ancak emin olabilir ve Rasulullah şöy­le dedi: "Dikenden üzüm toplanamaz nasılki facirler iyilerin makamlarına eremezlerse" dedi. [40]

 

Kıyamet Gününden Sakınmak:

 

3132- Muhammed b. Fırat'tan Muharib b. Disar'ın yanı­na birbiriyle çekişen iki adam geldi. Bir adam çekişenlerden birinin aleyhine şahitlik yaptı. Kendisi aleyhine şahitlik yapılan kimse: "Allah'a yemin olsun ki bu adam doğru bir adam değil­dir." Ona soru sorarsan kişiyi över ve tezkiye eder ve: "Benim aleyhime şahitlik yapıyor neden böyle yaptığı­nı da bilmiyorum" dedi. Muharib: "Ey filan Allah'tan kork çünkü ben Abdullah b. Ömer'in Rasulullah'tan şöyle rivayet ettiğini işittim bir adama öğüt veriyor ve ona: "Kıyamet gününden sakın. O gün kuş şiddetli korku­dan kanatlarını çırparak hiçbir istekte bulunmadan karnmdakileri dışarı atar." dedi.                  [41]

 

3133- Haris'te de aynı manada bir hadis zikredilir.

 

Âmel  İşlemeye  Teşvik:

 

3134- İbn Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Şunu iyi biliniz ki ahiretin amelleri tepedeki sert

bir yerdedir." Bu sözü üç defa tekrarladı sonra da: "Cehennemin amelleri nefse hoş ve kolay gelir mut­lu kimse fitnelerden sakınandır" dedi.[42]

 

Yiyecek Ve Giyecekle Övünmekten Nehiy:

 

3135- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Ümmetimin en şerlileri nimetlere dalıp cesetlerini

besleyenlerdir." [43]

 

Selefin Yaşantısı:

 

3136- Ümmü Seleme şöyle dedi: "Rasulullah'a hiç un elenmedi." [44]

 

3137- Musab binti Ömer babası Ömer'e:"Giydiğin elbisenden daha yumuşak bir elbise giysen ve en güzel yemeklerden yesen!" dedi. Ömer: "Sen nefsine bak bilmiyormusun ki Rasulullah böyle böyle yapıyordu" dedi. Öyle ki Hafsa ağlamaya başladı ve: "Evet sana böyle söyledim ancak onun zor geçen günle­rine ve bollukta geçen günlerine işaret etti" Ömer de bunu kabul etti. [45]

 

3138- Muhammed b. Ka'b'dan Ali anlatıyor: Kışın bir öğlen vakti aşırı olan açlığımdan dolayı dışarı çıktım. O gün aşırı derecede soğuktu dışarıya atılmış tabaklanmış bir de­ri parçası gördüm. Onu aldım ve koynuma koydum ki onun­la ısınayım Allah'a yemin olsun ki o gün evimde yiyecek hiç birşey yoktu. Eğer Rasulullah'm evinde olsaydı haberim olurdu bunun için şehrin bazı yerlerine gittim duvarına yas­lanmış bir yahudi gördüm bana:

"N'oldu sana ey Arabi her bir hurmaya bir kova su çeker misin?" dedi. Ben: "Evet" dedim. Evinin kapısını açtı ve içeri girdi. Her çek­tiğim bir kovaya bana bir tane hurma veriyordu taki avucumu doldurdum ve: "Şimdilik yeter" dedim. Onları yedim sonradan sudan iç­tim ve Rasulullah'm yanına geldim mescidde bir grup ashabiyle otuyuyordu. O sırada yamalı bir hırka giymiş olan Mus'ab b. Umeyr geldi. Rasulullah onu bu halde görünce içinde olduğu bolluğu hatırladı ve şu anki durumunu görün­ce gözleri yaşardı ve ağladı sonra da şöyle dedi:

"Nasıl oluyordu sizler bir elbise ile gelip diğeriyle gidiyorsunuz. Evlerinizi Kabe'nin örtüldüğü gibi süslü­yor ve duvarlarını örtüyorsunuz." Biz: "Ya Rasulallah o gün durumumuz iyi olur. Azığımız bi­ze yeter ve ibadete kendimizi veririz" dediler. Rasulullah: "Siz bugün o günden daha iyisiniz." [46]

 

3139- Muhammed b. Kab'dan Irak'lılara bir sıkıntı ve kıt­lık geldi Ali aralarından kalkıp onlara şöyle dedi:

"Ey insanlar size müjdeler olsun. Allah'a yemin olsun ki kolay geçen her bir gününüz size rahatlık ve kolaylığı nasıl olduğunu görmeniz içindir. Başından Öyle günler geçtiki üç gün yiyecek hiçbirşey bulamadım Öyleki açlıktan ölece­ğimden korktum. Bunun için Faüma'yi Rasulullah'ın yanı­na gönderdim yemek getirmesini istedi. Rasuluîlah: "Ey kızım Allah'a yemin olsun ki evimde canlı kim­senin yiyeceği birşey yoktur. Fakat dön Allah size rızkı­nızı gönderecektir" dedi. Fatima geri geldi ve durumu ba­na haber verdi. Ben de evden çıktım ve Beni Kureyze'ye ka­dar geldim. Bir kuyunun başında duran yahudiyi gördüm. Bana: "Ey Ali sana yemek yedirmem karşılığında ağaçlarımı su-larmısm" dedi. Ben: "Evet" dedim ve ben her bir kovaya karşılık bir hurma al­mak konusunda onunla anlaştım. Her bir kovayı çektiğim­de o bana bir hurma veriyordu taki iki elim de hurma ile dol­du. Sonra oturdum ve hurmaları yedim ve üzerine de su iç­tim sonra da ona: "Ey midem bugün de bir hayra kavuştun ve karnını do­yurdun." Sonra Rasulullah'ın kızı için su çektim ve hurmalan elime koyup eve döndüm. Yolda dönerken yola atılmış bir dinar gördüm. Başında durdum alayım mı almayayım mı diye düşündüm sonra onu aldım ve Rasulullah'la istişare ya­nalını dedim sonra onu alıp Fatıma'nın yanma gelip duru­mu ona bildirdim. Fatıma: "Bu Allah'ın sana verdiği bir rızıktır ve Allah'tandır. Pa­zara git ve bize arpa, undan al" dedi. Ben de pazara gittim unu tartırırken adam: "Sen Ebu'l Kasım'ın (Rasulullah'ın (s.a.v.) neyisin?" diye sordu. Ben: "Amcamın oğlu ve kız ıda karımdır" dedim. Bunun üze­rine adam dinarı bana geri verdi ve onu alıp Fatıma'nın yanma geldim ve olanları ona söyledim. Fatıma: "Bu da Allah'tan gelen bir rızıktır onu al, et karşılığın­da onu rehin olarak ver" dedi. Ben böyle yaptım ve ona eti getirdim sonra o kalktı ve hamuru yoğurdu ekmek yaptı sonra da yemek yaptı ve Rasulullah'a haber gönderdik Ra­sulullah yanımıza gelince yemeği gördü ve: "Bu nedir, az önce gelip benden yemek istemedin mi?" dedi. Ben: "Evet ya Rasulallah buraya otur sana olanları haber ve­reyim dilersen yersin dilemezsen yemezsin" dedim ve olan­ları ona anlattım. Rasulullah: "Bu güzeldir Allah'ın adını anarak yiyiniz" dedi. Son­ra da kaktı ve çıktı bu esnada bir kadın sanki ciğerleri sö­külmüş gibi bağırıyordu:

"Ya Rasulallah ben bir dinarımı düşürüp kaybettim val­lahi nerede düştüğünü de bilmiyorum anam babam sana fe­da olsun sen bak belki sana hatırlatılır" dedi. Rasulullah: "Bana Ali'yi çağırın" dedi. Ali Rasulullah'ın yanına ge­lince ona: "Kasabın yanına git ve ona: "Senin alacağın Rasulullah'ın üzerine borç olsun sana verdiğim dinarı bana iade et" de." dedi. Kasap dinarı gönderdi ve Rasulullah ta onu kadına verdi. [47]

 

3140-İbn Ömer'den Rasulullah'la birlikte dışarı çıktım taki ensardan bazılarının avlusuna girdik Rasulullah hurma koparıyor ve yiyiyordu. Bana:"Ey İbn Ömer sen neden yemiyorsun?" diye sordu. Ben: "Ya Rasulallah iştahım yok" dedim. Rasulullah şöyle buyurdu: "Benim iştahım var bu dördüncü sabahımdır ki hiç­bir yiyecek tatmadım ve bulamadım. Eğer rabbime dua etsem bana Kisra ve Kayser'in mülkü gibi mal verirdi. Ey tbn Ömer yakinlerin zayıf oluşlarından dolayı bir yıl­lık rı.ıklurni gizleyen kimselerle kalsan ne yaparsın?" Allah'a yemin olsun ki daha birgün geçmeden şu ayet na­zil oldu: "Nice hayvanlar vardır ki rızıkiannı taşıyamazlar ama Allah onları da sizi de rızıklandırır. O, işitendir bi­lendir." Rasulullah bunun üzerine şöyle dedi: "Allah Teala dünya hazinelerini ve şehvetlere tabii ol­mayı emretmedi. Kim dünya hazinelerini toplar ve onun­la kalıcı bir hayat isterse hayat Allah'ın elindedir. Şunu iyi biliniz ki ben ne dirhem ne dinar ne de yiyecek bir şey yarın için saklarım." [48]

 

3141- Ebu Hazim'den Urve b. Zübeyr Aişe için bir ye­mek yaptı. Bir tabak kaldırıp başka bir tabak indiriyordu, Ai-şe yüzünü duvara çevirdi ve ağlamaya başladı Urve ona:"Yemeğimizi bize bulandırdın" dedi. Aişe: "Onu hak üzere yaratan Allah'a yemin olsun ki Allah onu görevlendirdiğinden beri vefat edinceye kadar hiç un eleme­di."                                                                        [49]

 

3142-  Ümmü Seleme'den Rasulullah liften yapılı bir yatak ve yastığın üzerine uyudu. Kalktığı zaman lifler onun cildine tesir etmiş ve izi çıkmıştı. Bunun üzerine ağladım ba­na: "Ey Ümmü Seleme seni ağlatan nedir?" diye sordu. Ben: "Bu gördüğüm izlerden dolayı ağlıyorum" dedim. Rasu­lullah: "Hayır ağlama Allah'a yemin olsun ki eğer bu dağla­rın benimle birlikte yürümesini isteseydim dağlar yürür­dü." dedi. [50]

 

3143- İbn Abbas'tan Ömer şöyîe anlatıyordu: "Rasulullah bir öğlen vakti dışarı çıktı. Ebubekir'i mes-cidde gördü ona: "Bu saatte dışarı çıkartan nedir?" diye sordu. Ebubekir: "Seni dışarı çıkaran şey için ben de çıktım" dedi. Sonra Ömer geldi ve ona: "Seni dışarı çıkaran nedir?" diye sordu. Ömer: "İkinizi dışarı çıkaran şey beni de dışarı çıkardı." Son­ra Ömer oturdu ve Rasulullah ikisiyle konuşmaya başladı ve şöyle dedi: "Şu hurma bahçesine gidecek kadar kuvvetiniz var mı? Ta ki orda yemek ve su ve gölgelik bulalım" dedi. Biz: "Evet" dedik. Rasulullah: "O halde haydi Heysem b. Teyhan'ın evine gidelim" Rasulullah önümüzde, biz arkasında yürüdük eve gelin­ce Rasuiullah üç defa izin istedi Ümmü Heysem kapının ar-kasındaydı Rasulullah'm sesini işitiyor fakat daha çok işit­mek için cevap vermiyordu. Rasulullah dönmek isteyince Ûmmü'l Heysem arkalarından çıktı ve:

"Ya Rasulallah Allah'a yemin olsun ki senin sesini ve se­lamım işittim ancak daha çok selam vermen için cevap ver­medim." Rasulullah ona hayır sözler söyledi ve: "Ebu'l Heysem nerede göremiyorum" dedi. Ümmü Heysem:

"Yakın bir yere kadar gitti bize tatlı sudan getirecek siz­ler içeri girin şimdi gelir inşaaüah" dedi ve Rasulullah ağa­cın altında bir sergi serdi sonra Ebu'l Heysem geldi ve bu­na çok sevindi hurma ağacına çıktı ve bir hurma salkımı kes­ti Rasulullah:

"Yeter ey Ebu'l Heysem" dedi. Adam: "Ya Rasulallah siz hem olgunlaşmışından, hem de olgun­laşmamışından yiyiniz." Sonra onlara su getirdi ve su içti­ler. Rasulullah: "İşte bu yarın kıyamette sorulacağınız nimetlerden­dir" dedi. Sonra Ebu'l Heysem kalktı ve bir koyun boğaz­lamak istedi Rasulullah: "Sakın süt vereni kesme" dedi. Ümmü Heysem de ek­mek yapmak için hamur yoğurmaya başladı Rasulullah Ebubekir ve Ömer öğlen istirahitine çekilmek için uzandı­lar uyandıklarında yemeklerin hazır olduğunu gördüler ön­lerine sofra serildi doyunacaya kadar yediler sonra da Alla­h'a hamd ettiler. Ümmü Heysem hurma salkımını bir daha önlerine getirdi ve Rasulullah ile iki arkadaşı tekrar hurma­nın olgunlaşmışından yediler ve onlara hayır duada bulun­dular.                                                             [51]

 

3144-  Ebu Haleften hadisin devamında onlara hayır duada bulunduktan sonra rasulullah Ebu Heysem'e:

"Bize esirlerin geldiğini işitirsen yanıma gel" dedi. Ebu Heysem Rasulullah'a esirlerin ve kölelerin geldiğini işi­tince Medine'ye geldi ve Rasulullah bana güzel bir köle ver­di. Onunla kırkbin dirhem üzerine anlaştım ve "ondan da­ha bereketli bir köle görmedim" dedi. [52]

 

3145-  Abullah b. İsa'dan hadisin devamında Ümmü Heysem: "Ya Rasulallah bize duada bulunsan" dedi. Rasulullah: "Oruçlular yanınızda iftar etsin, yemeğinizi iyi kim­seler yesin ve melekler size istiğfarda bulunsun." dedi.[53]

 

3146- Ebu Hureyre'den Ebubekir bana anlattı. Bir ge­ce akşam yemeğini kaçırdım ailemin yanma geldim ve:

"Yanınızda yemek var mı?" diye sordum. Onlar:"Hayır yanımızda yemek yok" dediler. Ben de yatağıma uzandım fakat açlıktan uykum gelmedi kendi kendime:"Mescide çıksam ve orada namaz kılsam ve sabahlayın-caya kadar orda kalsam" dedim. Sonra mescide çıktım ve Al­lah'ın dilediği kadar namaz kıldım sonra caminin bir köşesi­ne yaslandım. Ömer çıktı geldi: "Bu saatte seni dışarı çıkaran nedir?" diye sordu. Ben de ona hikayemi anlattım. Ömer: "Allah'a yemin olsun ki seni çıkaran şey beni de çıkar­dı." Sonra yanıma oturdu biz bu halde iken Rasulullah çıka geldi bize: "Bunlar kimdir?" dedi. Ömer: "Ben ve Ebubekir" dedim. Rasulullah: "Sizi bu saatte dışarı çıkaran şey nedir?" diye sordu. Ömer dışarı çıktım ve mescide girdim bir karanlık görünce: "Bu kimdir?" dedim. ."Ebubekir'dir" dedi ona: "Seni bu saatte dışarı çıkaran şey nedir?" diye sordum. Ve olanları bana anlattı ben: "AIlah"a yemin olsunki seni dışarı çıkarın şey beni de dı­şarı çıkardı" dedim. Bunun üzerine Rasulullah:

"Allah'a yemin olsun ki sizi dışarı çıkaran şey beni de dışarı çıkardı. Haydi Ebu'l Heysem'in yanma gidelim belki onun yanında yiyecek birşeyler bulup birşeyler yeriz" dedi. Sonra birlikte çıktık ve ay ışığında onun evine girdik sonra kapıyı çaldık kadın: "Kim o?" dedi. Ömer:"Rasulullah, Ebubekir ve Ömer'dir" dedi. Kadın bize kapıyı açtı ve içeri girdirdi. Rasulullah: "Kocan nerededir?" diye sordu. Kadın: "Beni Harise'nin avlusunda bize tatlı su getirmek için git­ti şimdi gelir." Ebu Heysem elinde bir tas ile geldi ve evin bir tarafına astı sonra yanıma geldi ve: "Hoşgelniz beni ziyaret eden kimseler gibi hiç kimse insanları ziyaret etmedi." Sonra bize bir salkım hurma ko­pardı ve onu getirip önümüze koydu. Biz de o ay ışğında onu seçip yedik. Ebu Heysem sonra eline bıçağı aldı ve koyun­ların arasına daldı. Rasulullah: "Sakın süt veren hayvanı kesmeyesin" dedi. Ebu Hey­sem bir koyun aldı onu kesti derisini yüzdü sonra karısına: "Kalk ve pişir sonra da ekmek yap" dedi. Ebu Heysem de kazanların altını yaktı et ve ekmek piştikten sonra ondan bir tirit yaptı ve önümüze getirip koydu doyuncaya kadar yedik sonra kalktı ve kırbayı getirdi kırbadaki su soğuktu onu kaba doldurdu ve Rasulullah'a verdi sonra Ebubekir'e ver­di o içti sonra Ömer'e verdi oda içti. Rasulullah:"Allah'a şükürler olsun. Evden çıktığımızda açlık bizi çıkarmıştı. Şimdi dönüyoruz ve bu nimetler bize ulaştı. Kıyamet günü bu nimetlerden sorulacağız" dedi. Rasulullah Ebu Heysem'e: "Sana su taşıyacak bir hizmetçin yok mu?" diye sor­du. Ebu Heysem: "Hayır ya Rasulallah" dedi. Rasullulah:"Eğer bize köleler gelirse sana bir hizmetçi verelim" dedi. Fazla geçmeden Rasulullah'a (s.a.v.) köleler getirildi. Ebu Heysem onun yanına geldi gitti ve:"Ya Rasulallah bana böyle böyle söz vermiştin" dedi. Ra­sulullah:"İşte köleler burada kalk istediğini seç" dedi. Ebu Heysem "Ya Rasulallah sen bana seç" dedi. Rasulullah ta: "Şunu al ve ona iyilikle davran" dedi. Ebu Heysem Ra-sulullah'ın seçtiği köleyi aldı ve evine getirdi. Karısı: "Bu nedir?" diye sordu. Ebu Heysem de ona hikayeyi an­lattı. Kadın: "Sen Rasulullah'a ne dedin?" dedi. Adam: "Sen bana bir tanesini seç dedim" dedi. Kadın: "Ne güzel söyledin ona iylikle davran" dedi. Adam ona: "İyilikle davranmak nasıldır?" diye sordu. Kadın: o "Onu azat etmendir" dedi. Adam: "Allah rızası için o hürdür" dedi.  [54]

 

3147- Mesruk'a Ölüm gelince şöyle dedi: "Rasulullah'ın, Ebubekir'in ve Ömer'in yapmadığı bir-şey üzere ölüyorum. Ben san beyaz hiç birşey oırakmadım hepsini şu listenin içine koydum onu satınız ve beni onun­la kefenleyiniz." [55]

 

3148- Hasan'dan Ebu Berze araplar şöyle derdi dedi: "Kim ekmek yerse şişmanlar biz Hayber'i fethedince onların bir çeşit ekmeği hoşumuza gitti. Üzerine oturup do­yuncaya kadar yedik, ben koltuklanma bakıp şişmanlayıp şiş­manlamadığıma bakıyordum." [56]

 

3149- Abdullah b. Ali'den Hasan b. Ali Abdullah b. Ab-bas ve Abdullah b. Cafer yanıma geldiler ve:

"Rasulullah'ın sevdiği yemekten bize de yap" dediler. Ben Hasan'a: "Ey oğul bugün iştahımız yok" dedim ve arpa alıp onu öğdüm. Sonra da onu eledim ekmek yaptım ve arasına tereya­ğı koydum üzerine de biber septim ve onlara verdim ve:"İşte Rasulullah bunu severdi ve bunun yemesi hoşuna gi­derdi." dedim. [57]

 

3150- Muhammed b. Sirin'den kızkardeşimizin bir oğlu­nun düğünü oldu bir yemek yaptı İbni Şirin:

"Rasulullah'ın ashabı günlerce kalır ve birşey yemezlerdi bir deri parçası görünce onu alırdı bulamazsa kamına taş bağlardı" dedi. [58]

 

3151- Abdullah b. Amir'den Rasulullah benimle bir se­riye gönderdi yanımda Amr b. Sara da vardı. Karnı ince bo­yu uzun olan bar adam acıktı ve açlıktan belini büktü. Öy-leki yürüyemiyordu sonra düştü. Biz bir taş parçası aldık ve karnına bağladık. Bizimle birlikte yürümeye başladı arap-ların bir mahallesine gelince bizi misafir edip ikram ettiler. Sonra adam bizimle birlikte yürüdü. Ben zannederdim ki ayaklar mideyi taşıyor halbuki mide ayakları taşıyor.  [59]

 

Zenginliğin Ve Çok Malın Fitnesinden Korunma:

 

3152- İbn Abbas'tan îbni Ömer beni çağırdı. Önünde­ki deri parçasının içinde altınlar vardı ve samanın savruldu­ğu gibi altınlar savrulmuştu. Ömer:"Gel bunu kavmin arasında bölüştür" dedi. Allah daha iyi bilir ki onun nebisinden ve Ebubekir'den gizlendi. Benim için hayır mı istiyor şer mi bilmiyorum. Ömer ağlamaya baş­ladı ve ağlayarak şöyle diyordu: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki onu peygam­berinden ve Ebubekir'den kötülük istediği için hapsetmedim. Benim hayrımı istediği için bana verdi" dedi.  [60]

 

3153- Musab b. Sad'dan Rasulullah şöyle buyurdu:"Sizin bollukla imtihan edilmeniz darlıkla imtihan edilmenizden daha çok korkuyorum. Sizler darlıkla im­tihan edilince sabrettiniz. Dünya hoş ve tatlıdır."[61]

 

3154- Ebu Hureyre'den Rasulullah hastalığında Bilal'i ziyaret etti Bilal ona sakladığı hurmaları çıkarınca Rasulul­lah: "Bu nedir ey Bilal?" dedi. Bilal: "Sakladığım hurmalardır" dedi. Rasulullah: "Sen cehennemde bunların buharını işitmekten korkmadın mı bunları infak et ya Bilal ve arş sahibinin sana aZ vermesinden korkma" dedi. [62]

 

3155- Ebu Said el-Hudri'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kimin malı az olur çocukları çok olursa buna rağ­men namazını güzel kılar ve müslümanlarm gıybetini yapmazsa kıyamet günü (iki parmağını işaret ederek) bu şekilde benimle birlikte olur" dedi. [63]

 

3156- Ebu'l Bahteri'den Beni Abes'ten bir adama Stl-man'la birlikte olduğumu anlatıyordum. Kisra'nm hazine­leri anlatılınca şöyle dedi: "Onları size veren ve size fethi nasip eden Rasululah (s.a.v.) diri iken de onu o hazineleri tutabilirdi ve o hazine­lerin sahibiydi. Onlar yanlarında hiçbir dinar ve dirhem ve bir avuç buğday olmadan sabahlıyorlardı. Neden böyledir ey beni Abes sonra harman savuran biryerden geçtik. Şöyle de­di:

"Bunu size veren ve onu bahşeden Rasulullah hayatta iken de o hazinelerin sahibiydi onlar yanlarında bir avuç buğ­day olmadan sabahlıyorlardı" dedi. [64]

 

Zahitlerin Methi Ve Dünyadan Az Faydalanmanın Fa­zileti:

 

3157- Abdurahman b. Sabit'ten Ömer Cumehoğulların-dan bir adamı çağırdı. Ona Sait b. Amir deniliyordu ona:

"Seni falan yere vali olarak göndereceğim" dedi. Adam: "Beni bu işte serbest bırak ey Emirel mü'minin" Ömer: "Hayır vallahi seni bırakmam onu benim boynuma atınız sonra da beni terk mi edeceksiniz" dedi ve: "Beyt'ül Malden sana maaş ta bağlayacağız" dedi. Adam: 1 Bana yetecek kadar mal verdin fazlasını istemiyorum"

dedi. Maaş vakti gelince onu alır ailesinin azıklarını alır geri kalanı da sadaka olarak infak et" dedi. Karısı ona: "Maaşının fazlası nerdedir?" diye sorar o da: "Onu borç verdim" derdi. Sonra bazı insanlar onun yanı­na gelip:

"Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Akrabaların senin üzeinde hakkı vardır" dediler. Adam: "Ben onları Huru'l Ayn'lerden daha üstün tutamam ve tercih edemem. Eğer cennetin hayırlı kadınlarından birisi dünyaya gelse güneşin etrafını aydınlattığı gibi o da yer­yüzünü aydınlatırdı ve ben ilk grubun yolundan ayrılmam Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü insanlar hesap için toplanırlar, mü'minlerin fakirleri kuşların uçtuğu gibi ve kanat­larını çarptığı gibi gelirler, onlara hesap için durunuz de­nilir onlar da "bizim hesabımız yoktur ve bize birşey verilmedi" derler. Rableri onlara "kullarım doğru söy­lüyor" der ve onlara cennetin kapıları açılır ve diğer insanlardan yetmiş sene önce cennete girerler."  [65]

 

3158- Ammar b. Yasir'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Dünyada iyiler zühd gibi başka birşey ile asla süslen­mediler."   [66]

 

3159- Cafer'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Dünyadan yüz çevirip zahitlik yapan kimseyi gör­düğün zaman ona yaklaşın ve yanaşın. Çünkü ona hik­metli şeyler verilir." [67]

 

3160- Hasan'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Zenginlik mal varlığının çokluğundan değildir. Asıl zenginlik gönül zeginliğidir."  [68]

 

3161- Said b. Zeyd'den Rasulullah Üsame b. Zeyd'e yönelerek ona: "Ey Üsame kıyamet günü seninle çekişecek her aç can­lıdan sakın. Etlerini eriten kulların dualarından sakın. Cilt­lerini rüzgarla yakan, simalarını ve ciğerlerini susuzlukla yoran Öyleki gözlerinin nuru kaybolan kimselerin duasından sakın. Dilersen onlara bakar ve melelerle beraber olursun, o kimselerin sayesinde zelzeleler ve fitneler defolunur. Sonra Rasulullah ağladı ağladı öyleki sakalları gözyaşlarından ıslandı sonra şöyle dedi: "Rabbine itaat eden kimselerin karşılaştığı şeylerden dolayı bu ümmete yazıklar olsun Allah'a itaat ettiklerinden dolayı onları nasıl yalanlayıp öldürüyorlar" dedi. Ömer: "Ya Rasulallah insanlar o gün müslüman mıdırlar?" de­di. Rasulullah: "Evet öldürdükleri halde müslümandırlar." Ömer: "İnsanlar yolu bırakıp hayvanlara bindiler en yumuşak el­biseler giydiler ve fars çocuklarından hizmetçi edindiler. Kadının kocasına süslendiği gibi onlar da ona süslendiler. Allah'ın velileri konuştuğu zaman zorluklarla karşılaştılar. Susuzluktan kendilerini parçaladılar. Birisi konuştuğu zaman yalan konuşur ve ona sen şeytanın yandaşısın sapıklığın başısın Allah'ın zina edeni ve temiz rızkını haram kılıyor­sun ihlassız olarak kitabı okurlar ve Allah'ın velilerini zelil kılarlar ve hor görürler. Ey Üsame Şunu bil ki kıyamet günü insanların en çok Al­lah'a yakın olanı, üzüntüsü, susuzluğu dünyadaki açlığı uzayan ve gizlenen iyilerdir ki onlar göründükleri zaman kendilerine yanaşılmayan, kayboldukları zaman aranmayan gök ehlinin tanıdığı fakat yeryüzündekilerin bilemedikleri gizlenen meleklerin kendilerini kuşattığı, insanlar nimetler içindeyken onlar açlık ve susuzlukla pençeleşen, insanlar yu­muşak elbiseler giydiğinde onlar sert ve kaba elbiseler giyen, insanlar yatakları serdikleri zaman onlar da alın­larını ve dizlerini seven, insanlar güldüğü zaman onlar ağ­layan kimselerdir. Ey Üsame Allah Teala hem dünyada ve hem de ahirette Şiddeti bir araya getirmez onlar için cennet vardır. Keşke onlan görseydin Ey Üsame ahirette müjdeler onlara olsun yeryüzü onlara merhametlidir. Zorbalar onlardan razıdır insanlar peygamberlerin fiillerini ve ahlaklarını kaybettiler onlar ise bunları korudular. Asıl yönelen Allah'a yönelen­dir kaybeden ise onlara muhalefet edendir. Yeryüzü onları kaybettiği zaman ağlar. Bunlar gibisi içinde Olmayan yerlere Allah azab eder. Ey Üsame onların bir köyde olduğunu görürsen bilki o köy için bunlar bir güvencededir. Onların olduğu bir kavme Allah azap etmez onlara tutun umulur ki sen de onlarla bir­likte kurtulursun. Sakın olaki onların bıraktığı birşeyi iş-leyesin de ayağın kaysın ve ataşe yuvarlanasın. Allah'ın ken­dilerine helal kıldığı bir şeyi kendilerine mahrum bırak­tılar. Fazileti ahirette istediler güçleri yettiği halde yemeği içmeyi bıraktılar. Köpeklerin leşlere saldırdığı gibi onlar da dünyaya saldırmadılar insanlar dünyayla uğraşırken onlar da kendilerini Allah'ın itaati ile meşgul ettiler, yamalı elbiseler giydiler, yarılıp atılan şeyleri yediler, onların saçı başı dağınık olduğuna görürsün. İnsanlar onları hasta zanneder­ler ama hasta değillerdir insanlar onların akıllarının başların­dan gittiğini zannederler ama öyle değillerdir. Dünya kafaları meşgul olan kimselere onlar kalpleriyle baktılar ve onlar dünya ehlinin yanında akilsiz olarak yürüyen kimselerdir. Ey Üsame insanların akıllarını kaybettikleri zaman o kimseler asıl akıllıdırlar ve ahirette müjdeler de onlaradır." [69]

 

3162- Ebu Musa şöye dedi: "Sizden öncekileri bu dinar ve dirhem helak etti ve o iki­si sizi de helak edicidir."                                 [70]

 

Rızkı Kendi Vatanında Aramanın Fazileti:

 

3163- Abdullah b. Hasan'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Dört şey kişinin mutluluğundandır. Karısı ile uyuşması, çocuklarının salih olması, arkadaşlarının salih olması ve rızkının vatanında olması."  [71]

 

Kişinin Amelini İzhar Etmesi:

 

3164- Osman b. Avfan'dan şöyle dedi: "Eğer bir adam bir evin içindeki bir eve girerse ve ora­da bir haram işlerse insanların o ameli konuşması yakındır çünkü hiçbir amel işleyen kimse yoktur ki Allah Teala ona amelinden bir hırka giydirmesin; hayır ise hayır, şer ise şer." [72]

 

3165- Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan Ebu Derda Mesleme'ye şöyle yazdı: "Kul Allah'a itaatte bir amel eşlerse Allah Teala o kulu sever. Allah birini sevdiğinde mahlukata da onu sevdirir. Kişi Allah'a isyanda bir amel işlerse Allah Teala ona kızar ve gazab eder. Allah birine gazab ederse de bütün mahlukat o kişiye gazab eder."                                          [73]

 

Azığın Temini İçin Çalışmak:

 

3166- Ubeyullah b. Ayzar'dan çölde yaşlı bir bedevi ile karşılaştım ona: "Sen Rasulullah'ın ashabından biriyle karşılaştın mı?" diye sordum. O: "Evet" dedi. Ben: "Kimdir?" diye sordum. Bedevi: "Abdullah b. Amr'dir" dedi. Ben:"Ondan ne işittin?" diye sordum. Bedevi şöyle dedi: 'Sanki ebedi olarak yaşayacakmış gibi dünyan için çalış yarın ölecekmiş gibi ahiretin için çalış." [74]

 

Dünya İşlerinde Kolaylığa Teşvik:

 

3167- Cabir'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Yarın kıyamette cehennem ateşinin kime haram ola­cağını size söyleyeyim mi? Kolay, yumuşak ve yakın­laştıranlara cehennem ateşi haramdır."  [75]

 

3168- İbni Mesud şöyle dedi: "Dünya dağ başındaki güvenli yer gibidir. Güzelliği git­ti üzüntüsükaldı [76]

 

3169- İbn Mesud şöyle dedi:"Dünyanın güzelliği gitti sadece kederi kaldı. Bugün ölüm her müslüman için bir hediyedir." [77]

 

3170- Ebu Cehife aynı manada bir söz rivayet eder.  [78]

 

3171- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Dünya mü'minin zindanı kafirin cennetidir." [79]

 

3272- Abdullah b. Abdurrahman'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Eğer dünyanın Allah katında bir sineğin kanadı kadar değeri olsaydı kafirlere ondan bir avuç su bile içirmezdi." [80]

 

3173- Yahya b. Cade'den Rasulullah'ın (s.a.v.) as­habından bir grup Habbab'ı ziyaret etti: "Ey Abdullah sana müjdeler olsun Rasululah'ın (s.a.v.) havzı başına geleceksin" dediler. Habbab: "Nasıl" dedi ve eliyle evin tavanım gösterip sonra da ta­banını gösterdi. Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi: "Birinize dünyada bir yolcunun azığı kadar azık yeterlidir."  [81]

 

3174- Abdurrahman b. Ebu Said'den Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Az olup yeten, çok olup eğlendirenden daha hayır­lıdır." [82]

 

3175- Muaz b. Cebel'den Rasulullah (s.a.v) şöyle buyur­du: "Eğer bir kişi ölümden kaçtığı gibi rızkından kaçar­sa rızkı ona gelir. Ölümün ona geldiği gibi."  [83]

 

İnsanlara Ve Eziyetlerine Sabretmenin Fazileti:

 

3176- Muhammed b. Sirin'den Ömer şöyle dedi: "Allahtan korkun ve insanlardan sakının." [84]

 

3177-  Ebu Salih Rasulullah'm (s.a.v.) ashabından biri şöyle dedi: "insanların arasına karışıp onların azaplarına sabreden mü'min onlara karışmayıp ezalarına sabretmeyen mü'min-dendaha hayırlı ve ecri de çoktur."[85]

 

3178- Huzeyfe şöyle dedi: "Kendinizi sabra alıştırın çünkü başınıza belaların gel­mesi muhakkaktır. Çünkü biz Rasulullah'la (s.a.v.) birlik­te olduğumuz halde başımıza çok musibetler geldi."[86]

 

3179- Şabi'den Sasa b. Sefhan İbni Yezid'e şöyle dedi: "Ben senden daha çok babana sevimli idim. (Baban beni

senden daha çok seviyordu.) Ben de seni oğlumdan daha çok seviyorum. İki haslet vardır ki onları yapmanı tavsiye ede­rim. Mü'min kimseye ihlaslı davran, facir kimse ile iyi geçin. Çünkü facir senin güzel ahlakınla razı olur, ve bizim mü'minlere içten davranmamız hakka daha çok yakındır."[87]

 

Salihlerin İzleri İle Bereketlenmek:(Teberrük Etmek)

 

3180- Muhammed b. Suke'den Amr b. (Haris)'in yanı­na geldim evini kiralamak istiyordum. Bana "Burayı kirala çünkü orası mübarek bir yer "  orada  oturanlar da mübarek kimselerdir." dedi. Ben "Bu nedendir?" diye sordum şöyle dedi: "Rasulullah'in (s.a.v.) yanma geldim bir deve boğazlamışlardi ve onun bölüştürülmesini emretti onu bölüş­türene "Amr'a bir parça ver" dedi. Fakat o bana vermedi ve beni unuttu. Ertesi gün olunca Rasulullah'ın (s.a.v.) yanına geldim önünde dirhemler vardı bana: "Dünkü payım aldın mı?"diye sordu. Ben: "Ya Rasulallah! Bana birşey vermedin" dedim. Sonra Rasullulah (s.a.v.) dirhemlerden birazını aldı ve bana ver­di. Onları alıp anneme getirdim. Ona: "Rasulullah'ın (s.a.v.) eline aldığı bu dirhemleri al son­ra bana ver" dedim. Sonra da onları yanında tut. Nereye har­cayacağımıza dikkat edelim." Aradan zaman geçince o dir­hemlerle bu evi satın aldım. Annem: "O paraları bozmak istediğin zaman beni çağirmakdıkça o paraları bozma taki geleyim ve bereketle dua edeyim" dedi. Ben de paraları bozmak istediğim zaman annemi çağırdım ve geldi bu dirhemleri aldı onları eve attı ve 'al götür' dedi."   [88]

 

3181- Abdulhamit b. Cafer'den Halid b. Velid an­latıyor: "Rasulullah'la (s.a.v.) birlikte bir defasında Umre'ye gittik. Rasulullah (s.a.v.) saçını tıraş etti insanlar da onun saç­larını almak için yarıştılar ben de sadece ön taraftaki saçın­dan aldım ve o saçı alıp başımda ki bir takkeye koydum. O takkemi neye yönelttiysem o tarafın bana fethi müyesser kılındı."  [89]

 

3182- İbn Sirin'den Ümmü Süleym'den Rasulullah'ın (s.a.v.) terinden yoğrulmuş bir misk bana hibe etmesini is­tedim. O da bana o miskten hediye etti. Muhammed öl­düğü zaman o miskle koku sürüldü."  [90]

 

Amele Devam Etmenin Fazileti:

 

3183- Küfe ehlinden İbni Fahite anlatıyor: "Bir adam Rasulullah'ın (s.a.v.) yanına gelip ona: "Ya Rasulallah! Kardeşimin oğlu ibadete çok çalışıyor ve nefsini yoruyor" dedi. Rasulullah (s.a.v.) "Onlar İslam'ın kötüleridir. Her şeyin kötüsü vardır ve her kötünün de belli bir dönemi vardır o dönemin gel­mesini gözetle eğer yaklaşırsa umulur ki kurtulur eğer ölürse de yazıklar olsun ona!" [91]

 

Abdalları Anmak:

 

3184- Ali şöyle dedi: "Şam ehline toplu olarak sövmeyiniz çünkü orada abdal­lar da vardır."Bu sözü üç defa tekrarladı. [92]

 

İtaat Ehlinin Bereketi:

 

3185- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Haramlardan sakınan gençler, rüku eden ihtiyarlar,

süt emen çocuklar, otlanan hayvanlar olmasaydı Allah Teala üzerinize azap yağdırırdı." [93]

 

Salih Kişiye İkram Edilen Şeyler:

 

3186-  Muhammed b. Munkedir'den Allah Teala saüh kişinin çocuğunu, torunun doğduğu evleri, çevresindeki evleri korur ve muhafaza eder. [94]

 

Hikayeciler Ve Vaazcılar Hakkında Varid Olan Şeyler:

 

3187- Kasım b. Kesir'den Ka'b hikaye anlatıyordu: Abdurrahman b. Avf dan şöyle işittim dedi: "Hikayeyi ancak ya emir veya memur veya kibirli kim­se anlatır." Kab'a: "Annen seni kaybetsin Abdurrahman böyle böyle an­latıyor sen de hala hikaye anlatıyorsun" dedi. Bunun üzer­ine Kab hikaye anlatmayı bıraktı. Sonra Muaviye ona hikaye anlatmasını emretti ve o da tekrar hikaye anlatmaya başladı." [95]

 

3188- İbni Said'den Ali hikaye anlatan bir adamın yanından geçti "Ne söylüyor?" diye sordu.

"Hikaye anlatıyor" dediler. Ali "Hayır beni tanıyınız diyor" dedi.  [96]

 

3189- Ebu Hureyre ve İbn Abbas'tan: Rasulullah bize bir hutbe verdi ve o hutbede bize öyle öğütler verdi ki gözler ıs­landı ve kalpler korktu derilerimiz titredi ve bütün organ­larımız sallandı. Bilal'e insanları namaza çağırmalarını em­retti sonra şöyle dedi: "Kim dünyayı ahiretten üstün tutarsa cehenneme girer. Kim dünyadaki mevkisinden dolayı birini över ve ona saygı gösterirse bunu da dünyalık için yaparsa Al­lah Teala o kimseye gazab eder ve cehennemde en alt tabakada Karun ile birlikte olur. Kim riya ve gösteriş için bir bina yaparsa kıyamet günü yedi yer ile birlikte o binası ona taşıtılır ve ateşten bir tasma takılıp cehenneme atılır." Oradakiler:

"Nasıl riya ve gösteriş için bir bina yapar" dediler. Rasulullah: "İhtiyacından fazla ve övünmek için bina yapar. Kim Kur'an'ı öğrenir ve içindekilerle amel etmezse dünya metnini tercih ederse Allah'ın gazabını hak eder ve Al­lah'ın kitabını arkalarına atıp onu az bir pahaya satan yahudi ve hristiyanlarla aynı derecede olur. Kim rızkına razı olmaz ve rızkından şikayetçi olduğunu sayarsa onun yaptığı hiçbir iyilik Allah'a ulaşmaz ve Allah kendisine gazab ettiği halde onunla karşılaşır. Kim helal malıyla helal bir kadını nikahlarsa onunla riya ve öğünmeyi is­terse Allah Teala onun zillet ve alçaklığını arttırır ve Al­lah Teala onu kadından faydalandığı zaman cehennem çukurunun yanında durdurur sonra da yetmiş yıllık cehenneme yuvarlanır. Kim fakir bir müslümanı fakir­liğinden dolayı hor görür ve halîfe alırsa Allah'ın hakkını hafife almış ve hor görmüş olur. O fakir razı edinceye kadar Allah'ın ona olan kızgınlığı ve gazabı devam ed­er. Kim fakir bir müslümana ikramda bulunursa kıyamet günü Allah Teala ona gülümsediği halde onun­la karşılaşır. Kime dünya ve ahiret umulur ve dünyayı ahirete tercih ederse ateşten korunacağı bir iyiliği ol­madan Allah'la karşılaşır. Eğer ahireti dünyaya tercih ederse Allah Teala ondan razı olduğu halde Allah'la karşılaşır. Kim Allah korkusundan gözleri yaşarırsa akıttığı her damla için Uhud dağı kadar mizanına sevap yazılır ve attığı her adıma karşılık cennette hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir kalbin hatırına gelmediği saraylar ve şehirler verilir."  [97]

 

3190- Muhammed b. Şirin şöyle dedi: "Hikaye anlatmak bid'attır."  [98]

 

3191- Habbab'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Helak olunca birbirlerine hikaye anlatmaya baş­ladılar."                                                          [99]

 

3192- Hasan şöyle dedi: Selman ölüm döşeğinde iken o zaman Kufe'nin emiri olan Sa'd yanma geldi ve onu ziyaret etti-. Selman ağlamaya başladı sonra da Sa'd'a şöyle dedi:

"Ama sen kederlendiğin zaman Allah'tan kork, bölüştür­düğün zaman elinden Allah'tan kork ve hüküm verdiğin zaman dilinle Allah'tan kork."  [100]

 

3193-  Yezid Rekkaşi'den bazı kimseler hikaye anlat­mak hususunda ihtilaf ettiler kimisi güzel görürken kimisi de kerih görüyordu bunun için Enes'in yanına geldiler ve bunun hakkında soru sordular Enes şöyle dedi: "Rasulullah savaşmak ile emrolundu ve bunun için gön­derildi. Hikaye anlatmak için gönderilmedi."  [101]

Ev Duvarlarını Örtülerle Süslenmenin Kerahiyeti:

 

3194- Muhammed b. Ka'b anlatıyor Abdullah b. Yezid bir yemeğe davet edildi. Ev duvarlarının örtülerle süslen­diğini görünce içeri girmedi dışarı oturup ağladı. Ona: "Seni ağlatan nedir?" diye soruldu. O şöyle dedi:

"Rasulullah bir orduyu gönderdiği zaman onunla bir­likte veda tepesine kadar yürür ve onlara: "Dininizi, emanetinizi ve salih amellerinizin sonu­cunu Allah'a emanet ediyorum" derdi. Bir gün hırkasına yama vurmuş bir adam görünce güneşin doğduğu yere yönelerek elini uzatarak açtı ve: "Dünya size geldi dünya size geldi" dedi. Öyleki Rasulullah'ın üzerimize düşeceğini zannettik. Sonra da şöyle dedi: "Biriniz bir elbiseyle gelip bir başka elbiseyle gidiyor evlerinizi Kabe'nin örtüldüğü şekilde örtüyorsunuz" dedi. Abdullah b. Yezid: "Sizler de evlerinizi Kabe'nin örtüldüğü gibi Örtüyor­sunuz daha buna ağlamayayım da neye ağlayayım?" dedi. [102]

 

Cimriliğin Zemmi:

 

3195- Enes'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Cimriliğin İslam'ı sildiği gibi hiçbirşey İslam'ı silmemiştir ve yok etmemiştir."  [103]

 

3196- Abdurrahman Ebu Amre'den gecenin ortası olduğu zaman bir melek çıkar ve şöyle der:

"Mukaddes meliki teşbih ediniz sonra bir başka melek çıkar ve aynı sözü söyler. İşte o zaman kuşlar kanatlarını hareket ettirirler. Sonra bir başka melek çıkar ve şöyle der: "Ey iyiliği ve hayrı isteyen beri gel" der. Sonra bir başka melek çıkar ve: "Ey iyiliği ve hayrı isteyen az amel işle" son­ra bir başka melek çıkar ve şöyle dua eder: "Ey Allah'ım senin yolunda malını infak edenin yolunu doldur. Sonra bir başka melek çıkıp şöyle dua eder: "Ey Allah'ım senin yolunda malını infak etmiyenin malını infak et" der. [104]

 

Allah'la Karşılaşmayı Sevmenin Fazileti:

 

3197-  Ata anlatıyor Abdurrahman b. Ebi Leyla bir ce­nazede bulunuyordu. O gün Abdurrahman'ı tanıdığım ilk gündü şöyle dediğini işittim: Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim Allah'la karşılaşmayı severse Allah ta onunla karşılaşmayı sever. Kim de Allah'la karşılaşmayı kerih görürse Allah ta onunla karışılaşmayı kerih görür."

Bunun üzerine orada bulunan sahabeler ağladılar ve: "Ya Rasulallah ölümü kerih görmeyen kimse yokki he­pimiz ölümü kerih görüyoruz" dediler. Rasulullah: "Ben bunu kastetmiyorum fakar Allah TeaJa kitabı Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Eğer kişi mukarreblerden (Allah'a yakın olanlar) ise onun için rahalık, güzellik ve bol nimetler vardır." İşte bu ölüm anında kişi Allah'a ulaşmayı severse Allah ta ona ulaşmayı daha çok sever. Yine Allah Teala Kur'an'­da "Eğer yalanlayan sabıklardan ise varacağı yer cehennemdir." İşte bu da ölüm anında Allah'a ulaşmayı kerih görenlerdir. Allah ta onlarla görüşmeyi daha çok kerih görür" dedi. [105]

 

Riyadan Sakınma Ve Riyayı Yokeden Dua:

 

3198- Makil b. Yesar'dan Ebubekir anlatıyor. Rasulul-lah şirki anlattı ve dedi ki: "Şirk aranızda karıncanın hareket etmesinden daha gizlidir." Ebubekir: "Ya Rasulallah şirk Allah'la beraber başka ilahlar edin­mek demek değil midir?" Rasulullah: "Anan seni kaybedecesice şirk aranızda karıncanın hareket etmesinden daha gizlidir. Sana şirkin küçüğünü ve büyüğünü yokeden birşey söyleyeyim mî? Şöyle dua et: "Ey Allah'ım sana bilerek şirk koşmaktan sana sığınırım bilmeden koştuğum şirklerden de senden af di­lerim. Bu duayı üç defa tekrarla."  [106]

 

3199- Makıi b. Yesar'dan Ebubekir'i Rasulullah'Ia bir­likte gördüm. Ebubekir Rasulullah'ın şöyle dediğini söyledi

"Şirk aranızda karıncanın kımıldamasından daha gizlidir. Sana şirkin büyüğünü ve küçüğünü giderecek birşey öğreteyim mi? Şöyle dua et: "Ey Allah'ım bilerek sana şirk koşmaktan sana sığı­nırım. Bilmediklerimden de senden af dilerim." [107]

 

3200- Abdullah Rasulullah'tan rivayetle şöyle dedi: "Kim insanları gördüğü zaman güzel namaz kılıp yalnız kaldığı zaman namazını güzel kılmazsa bu na­mazı küçümsemektir bununla rabbini aldatmaktadır." [108]

 

3201- Ca'd b. Abdurrahman'dan yanımıza Zübeyr b. Süheyl geldi alnında da secde izi vardı.  "Bu kimdir?" diye sordu. Biz: "Zübeyr b. Süheyl'dir" dedik. Said: "Allah'a yemin olsunki bu sima Allah'ın bahsettiği simalardan değildir seksen seneden beri alnımla secde edi­yorum ve alnımda böyle secde izi yoktur" dedi.  [109]

 

3202- Cebele el-Yahsabi anlatıyor. Rasulullah'ın as­habından birisinin yanında idik "Müslümanlardan biri:

"Ya Rasulallah yarın kıyamette kurtuluş nerededir ve ne iledir?" dedi. Rasulullah: "Allah'ı aldatmamaktadır?" dedi. Adam: "Allah nasıl aldatılır" dedi. Rasulullah: "Allah Tealanın sana emrettiği bir şeyi sen başka birşey isteyerek yapmandır (başka bir niyetle yapmandır). Riyadan sakınınız. Çünkü riya Allah'a şirk koşmaktır. Kıyamet günü riyakarlar bütün insanların önünde dört isimle çağrılır. Ey kafir, ey fahiş, ey haşir (kaybeden) ve ey gadir (sözünden cayan) amelin hepsi yok oldu ve sana hiçbir sevap ta verilmeyecek. Senin Allah katında hiçbir namazın yoktur ve geçerli değildir. Sen sevabını gösteriş yaptığın kimselerden al ey aldatıcı denilir." Biz:

"Allah adına söyle gerçekten sen bunu Rasulullah'tan mı işittin mi?" O: "Allah'a yemin olsun ki ben bunu Rasulullah'tan bizzat işittim. İsterseniz şu ayeti okuyun: "Kim rabbine ulaşmak istiyorsa salih amel işlesin ve rabbine ibeadette ona şirk koşmasın." Sonra da şu ayeti okudu: "Münafıklar Allah'ı aldattığını zannediyorlar asıl Allah onları aldatıyor." [110]

 

3203- Enes b. Malik'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Kıyamet günü insanoğlu kuzular gibi getirilir ve Allah Teala ona: "Ey insanoğlu ben bölüştürenlerden en hayırlısıyım. Amellerine bak benim için işlediklerin se­vabını sana vereceğim. Benden başkası için işlediklerinin sevabını da o kimselerden alırsın."  [111]

 

3204- Muhammed b. Vasi'den Veys bir adamın namaz kıldığını ve kalkıp oturduğunu gördü. Ona:"N'oldu sana?" diye sordu. Adam: "Namaz için kalkıyorum şeytan bana gelip; sen gösteriş için namaz kılıyorsun" diyor. Ben de oturuyorum sonra nefsim tekrar namaza kalkmayı istiyor şeytan tekrar gelip; sen riyakarlık yapıyorsun diyor ve ben oturuyorum" dedi. Uveys adama:"Eğer sen yalnız kalsaydın yine böyle namaz küacakmıy-dın?" dedi. Adam:

"Evet" deyince Uveys: "O halde namazı kıl sen riyakar değilsin." [112]

 

3205- Mücahid anlatıyor bir adam İbni Ömer'in yanına geldi ve ona: "Sizle Enes Dahhak'ın arası nasıldır?" O: "Biz onunla karşılaşınca ona sevdiği ve hoşuna gittiği şeyleri söylüyoruz döndüğü zaman da o söylediklerimizden başka şeyler söylüyoruz" dedi. İbni Ömer: "İşte bunu Rasulullah zamanında biz nifaktan sayıyor­duk" dedi. [113]

 

3206- Evzai anlatıyor. Urve Abdullah b. Ömer'e: "Ey Ebu Abdurrahman biz imamın yanma giriyor hükm ettiği zaman verdiği hükmün yanlış olduğunu görüyoruz buna rağmen ona: "Allah seni muvaffak kılsın" diyoruz. Bi­rimize baktığı zaman ona övücü sözler söylüyoruz. Bunun üzerine İbni Ömer "biz Rasulullah'ın ashabı böyle yap­mayı nifak sayardık" dedi. [114]

 

3207- Abdullah b. Budeyl anlatıyor. Zühri'nin yanına gel­dik bizi kovup dışarı çıkmamızı emretti. Soma peşimize biri­ni gönderip yanına çağırdı. Yanma geldiğimizde İbad b.Temim'den o da amcasından Rasulullah'ın şöyle dediğini an­lattı: "Ey Araplar" ve bunu üç defa tekrarladı. "Başınıza gelmesinden en çok korktuğum şey riya ve gizli şehvet­tir." dedi. [115]

 

Basit ameller:

 

3208- îbni Ömer'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Ey insanlar şeytan bu beldenizde kendisine ibadet edilmekten umudunu kesti fakat basit amelleri işlemenize razı oldu sizler o basit amellerden de kaçının. [116]

 

3209- Abdullah b. Mesud'dan Rasulullah (s.a.v.) şöy­le buyurdu: "Allah Teala haram kıldığı herşeyi aranızda işleyecek olanların olduğunu biliyor ben sizin eteklerinizden tut­muş ateşe düşmenizden koruyorum nasıl ki sinekler ateşe üşüşür."  [117]

 

3210-  İbni Ebi Şeybe'nin rivayetinde ise sinek yerine kelebek ve çekirge geçer.

 

Dünyada Çok Mal Toplamaktan Nehiy:

 

3211-  Abdullah b. Amr'dan Hamza b. Abdulmuttalib Rasulullah'ın yanına geldi ve: "Ya Rasulallah bana bir şeyler ver onunla hayatımı idame edeyim." dedi. Rasulullah: "Ey Hamza dirilteceğin nefis mi, yoksa ölecek nefis mi sana daha hayırlıdır." Hamza: "Dirilteceğim nefis daha sevimlidir" dedi. Rasulullah: "O halde kendini düzeltmekle uğraş" dedi.  [118]

 

Açlığın Fazileti:

 

3212- Aişe anlatıyor Rasululiah vefat ettiği zaman kar­nı boştu. [119]

 

Kanaatkar Fakirin Fazileti:

 

3213- Salim b. Ca'd'dan Rasululiah şöyle buyurdu: "Ümmetimden öyle kimseler vardır ki birinizin kapınızın yanma geldiğinde ondan bir dinar istese ona verilmez bir dirhem istese o da verilmez, bir kuruş isten­se o da verilmez. Ama Allah'tan dünyayı istese verilmese bile değerinden hiçbir şey kaybetmez ve eğer Allah'tan cenneti dilese Allah Teala ona cenneti verir. Eğer Allah adına yemin ederse Allah onun yeminini yerine getirir." [120]

 

Kibrin Zemmi:

 

3214- Muhammed b. Kasım'dan Abdullah b. Hanzala Abdullah b. Selam sırtında odundan bir bağ taşıdığı hâlde çarşıdan geçtiğini gördüm ona: "Allah seni bundan daha zengin etmesin" denildi. O: "Evet buna ihtiyacım yok ancak kibrimi kırmak istedim. Çünkü Rasulullah'ın şöyle dediğini işittim: "Kalbinde miskal tanesi kadar kibir olan kimse cen­nete giremez." [121]

 

3215- Enes'ten Rasululiah bir yoldan geçerken siyah bir kadın da yoldan geçiyordu. Adam kadına; "Yol ver" deyince; kadın "Yol bu taraftandı" dedi. Kadın adama yol vermedi. Bunun üzerine Rasululiah: "Kadını bırakın o zorba biridir" dedi.  [122]

 

3216- Muhammed b. Vasi'den Bilal'ın yanma girdim ve ona: "Ey Bilal baban Rasululiah'dan şöyle anlattı: "Cehennemde Hubhub denilen bir vadi vardır. Allah Teala her zorbayı o vadiye atar. Ve Ey Bilal sakın olaki sen de oraya atılanlardan olmayasın." [123]

 

3217- Heysem b. Harice'den Ali Rasululiah'tan şöyle ri­vayet etti. Kişi güzel ahlakı ile gündüzü oruç tutan, gece ibadet eden kimselerin derecesine ulaşır. Ve yine kişi ailesin­den başkasına sahip olamazsa bile yine de zorbalardan yazılır. [124]

 

Susmanın Fazileti:

 

3218- Mekhul'dan Rasululiah Muaz'a şöyle dedi: "Sustuğun sürece kurtulanlardansın. Konuştuğun zaman ya lehine veya aleyhine yazılır." [125]

 

3219- Enes b. Malik şöyle dedi: "Susmak hikmettir ancak onu yapanlar oldukça azdır." [126]

 

3220- Enes'ten Rasululiah şöyle buyurdu: "Kurtulmak kimi sevindirirse sussun."  [127]

 

3221- Adurrahman b. Abdullah'tan Abdullah şöyle de­di: "Ey oğul evine kapan, günahlarına ağla ve dilini tut."

 [128]

 

3222- Müslim b. Abdullah'tan Rasululiah şöyle dedi: "Sizi üç şeyden nehyediyorum. Dedikodudan, malı

savurmaktan ve çok sual sormaktan."  [129]

 

3223- İbnİ Mesud'dan Rasululiah şöyle buyurdu: "Bir kimse etrafındakiler gülmesi için bir söz söyler

kıyamet günü bir pazarcının işlediği günahla gelir fakat bunun farkına varmaz."  [130]

 

 3224- Aişe'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim dilini ve ırzını korursa o kimse cennete girer." [131]

 

3225- İkal b. Şeybe'den Rasulullah bana: "Dilini ve namusunu koru" dedi. Ben:"Bunlar bana yeter ya Rasulallah" dedim. [132]

 

Başkasını Kendisine Tercih Etmek:

 

3226- Abdullah b. Makil'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kimin iki gömleği varsa birisini başkasına giydirsin

veya sadaka versin."  [133]

 

Kısa Emel:

 

3227-  Şabi'den bir adam Mesruk'un yanına gelip oturuyordu. En son onunla vedalaştığında şöyle dedi:

"Ey Ebu Aişe sen kurraîarın dayanağı ve merdisin senin süsün onlar için bir süs sendeki bir kölük te onlar için  bir körlüktür. Nefsini fakirlikle veya uzun ömür ile meşgul et­me." [134]

 

Uzlette Selamet Vardır:

 

3228- Mekhul şöyle dedi:"Her nekadar fazilet cemaatte ise de uzlette de selamet vardır." [135]

 

Hüzün Ve Keder:

 

3229- Ebu Derda'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Allah Teala elbette her hüzünlü kalbi sever."[136]

 

Hiddetin Fazileti:

 

3230- Ebu Masur el-Farisi hiddetli birisi idi. Ona böyle olduğu hatırlatılınca şöyle dedi: "Onun beni yanılttığını tahmin etmiyorum.Ancak Rasulullah'tan şöyle işittim. Hiddet ümmetimin hayalılarının başına gelir."                                             [137]

 

3231- İbnı Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Hiddet ümmetimden hayırlı olanların başına gelir."[138]

 

Merhametli Olmak:

 

3232- Amr b. Malik'ten; Rasulullah'ın yanına geldim ve ona "Ya Rasulallah benden razı ol" dedim bunu üç defa söy­ledim ve her defasında benden yüz çevirdi. Sonunda dedim ki "Ya Rasulallah Allah'a yemin olsun ki Allah razı edin­mek istenince razı olur. Sen de benden razı ol." Bunun üz­erine Rasulullah benden razı oldu.                       [139]

 

Kendileriyle Oturulanların En Hayırlı Olanları:

 

3233- İbn Abbas'tan Rasulullah'a: "Kendileriyle oturduklarımızın hangisi daha hayırlıdır, ya Rasulallah" diye soruldu. Rasulullah ta buyurdu ki "Görüldüklerinde size Allah'ı hatırlatan, konuştuğun­da ilminizi arttıran ve ameli size ahireti hatırlatan kim­selerdir" dedi. [140]

 

Tevbe Ve İstiğfar:

 

3234- Ebu Hureyre ve İbn Abbas'tan Rasulullah bize hut­be okudu hutbeden sonra inmek isteyince ensardan bir grup daha minberden İnmeden onun etrafını sardılar ve: "Ya Rasulallah nefislerimiz sana feda olsun bu zorluk­lara kim göğüs gerebilir ve bu günden sonra yaşantı nasıl de­vam edebilir?" dediler. Rasulullah onlara: "Asıl benim anam babam size feda olsun Allah Teala bana ümmetim hakkında şöyle vahyetti sura üfürülün-ceye kadar tevbe kapısı açıktır. Sonra kim ölmeden bir sene öncesine tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder." dedi. Sonra: "Bir yıl çoktur." dedi. Sonra: "Kim ölümünden sonra bir ay önce tevbe ederse Al­lah tevbesini kabul eder" dedi. Sonra: "Bir ayda çoktur" dedi. Sonra: "Kim Ölümünden bir hafta önce tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder" dedi. Sonra: "Bir haftada çoktur" dedi. Sonra: "Kim ölümünden bir gün önce tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder" dedi. Sonra: "Bir günde çoktur" dedi. Sonra: "Kim ölümünden bir saat önce tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder" dedi. Sonra da: "Kim can boğaza dayanmadan önce tevbe ederse Al­lah tevbesini kabul eder" dedi. Sonra da minberden aşağı indi ve bu hutbe Rasulullah'ın okuduğu en son hutbelerden oldu.                                                                      [141]

 

Hadisi Rivayet Edenler Arasında Davud Ve Üstadı Yalan Hadis Uydurmakla Muşhurdurlar.

 

3235- Muhammed b. Kab'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Rabbinize tevbe ederek dönünüz. Çünkü ben bile

hergün yetmiş defa Allah'tan tevbe ediyorum." [142]

 

3236- Enes'ten aynı manada bir hadis rivayet edilir an­cak onun rivayetinde hergün yüz defa rivayet ederim diye geçer.  [143]

 

 3237- Ebu Burde'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Nefsine zulmeden kişinin Allah'a tevbe etmesi ve ona dönmesi bir adamın çölde devesini kaybedip onu sağ­da solda arayıp en sonunda da ve bulmaktan ümidini kesince oturup yok olmayı, helak olmayı zannettiği bir esnada devesini yanı başında bulduğunda sevinmesi gibi Allah ta kulunun kendisine tevbe edip dönmesine sevinir. Hatta sevgisi daha da fazladır. İşte Allah Teala'nın günahkar kulunun kendisine dönmesi o adamın devesi­ni bulduğu andaki sevincindan daha fazladır." [144]

 

3238- Muaviye b. Ebu Süfyan'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Sizden önceki bir adam abid bir kişiyle karşılaştı ona: ,"Doksandokuz kişi öldürdüm hepsini de haksız yere öldürdüm yapacağım tevbe kabul olur mu?" dedi. Abid: "Hayır" deyince onu da öldürdü. Sonra başka birisine rastladı ve ona hepsi haksız yere yüz kişi öldürdüğünü söyledi benim için tevbe var mıdır?" diye sordu. Adam: "Eğer sana Allah kendisine tevbe edenlerin tevbesini kabul etmez desem yalan söylemiş olurum şu ilerde bir kilisede Allah'a ibadet eden kimseler var onların yanı­na git ve onlarla birlikte Allah'a ibadet et umulur ki Allah Teala tevbeni kabul eder. Adam oraya doğru yola çıkınca onlara ulaşmadan önce yolda öldü. Azap melek­leri ile rahmet melekleri çekiştiler Allah Teala onların yanına bir melek gönderip iki yerin arasını ölçmesini ve kişi hangisine daha yakınsa o tarafın meleklerinin al­masını söyledi yeri ölçtüler ve tevbe edenlere birkaç parmak daha yakın olduğunu gördüler ve Allah Teala o kişiyi affetti."   [145]

 

3239- Abdullah b. Amr'dan bizler bir gün Rasulullah ile birlikte otururken şöyle dedim: "Allah Teala hiçbir günahı büyütmez ve onu affeder sizden önce doksan sekiz kişi öldüren bir adam vardı. Bir rahibin yanına gelip ona haksız yere doksansekiz kişi öl­dürdüm benim için tevbe var mıdır?" dedi. Rahip: "Hayır yoktur" deyince onu da öldürdü. Sonra baş­ka birisine geldi ve ona: "Doksan dokuz kişi öldürdüğünü söyledi ve benim için tevbe var mı?" diye söyledi. Adam sen kendine zul­metmişsin. Senin için tevbe olup olmadığını bilmiyorum fakat şu ilerde iki köy var birisine nadra (parlaklar) de­nilir ve orada bulunanlar cennet ehlinin amellerini işler­ler. Onlardan olmayanlar onlarla birlikte kalamazlar, diğer köyde kefara (kafirler) denilir. Orada bulunanlar da cehennem ehlinin amellerini işlerler ve onlardan ol­mayanlar onlarla birlikte kalamazlar. Adam nadra tarafına doğru yola çık eğer onlarla birlikte sebat eder ve onların amellerini işlersen tevbenin kabul edildiğin­den şüphe etme" dedi. Adam da o köye doğru yola çık­tı. İki köyün arasına ulaşınca eceli ona geldi ve adam öldü melekler onun hakkında Allah'a sordular Allah Teala bakınız hangi köye daha yakınsa onu köyün ehlinden sayınız ve melekler adamın nadra köyüne birkaç parmak miktarınca daha yakın olduğunu gördüler ve onu o köyün ehlinden saydılar." [146]

 

3240- Abdullah'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Cennetin sekiz kapısı vardır. Yedi tanesi kapalı bir tanesi de açıktır o da tevbe kapsıdır. Taki güneş batıda doğuncaya kadar." [147]

 

3241- Ali b. Rebia'dan AH beni de arkasına alarak yürüdü. Cübane denilen yere gelince başını kaldırıp göğe baktı ve: "Ey Allah'ım günahlarımı affet çünkü senden başka gü­nahları affeden kimse yoktur" dedi. Sonra da bana dönüp gülümsedi ve şöyle dedi: "Rasulullah da beni arkasına aldı ve yürüdü. Canibu'l Hurre denilen yere gelince başını göğe kaldırdı ve: "Ey Allah'ım günahlarımı affet çünkü senden başka günahları affedecek kimse yoktur" dedi. Sonra da döndü bana gülümsedi ben: "Ya Rasulaîlah rabbinden günahlarını afftemesini mi diledin sonra da bana döndün gülümsedin neden?" dedim. Rasulullah: "Rabbimin gülümsemesinden dolayı ben de gülüm­sedim. Kulunun kendisinden başka günahları affeden kimsenin olduğunu bildiği halde bunu ifade etmesi onun hoşuna gitti" dedi.  [148]

 

3242- Said b. Ebu Burde'den bizler otururken Rasulul­lah yanımıza geldi ve hiçbir gün geçirmediki ogün yüz de­fa istiğfar edeyim. [149]

 

3243- Rasulullah şöyle buyurdu: "La ilahe illallah sözünü ve istiğfarı çokça yapın. Çünkü İblis 'ben insanları günahlarla helak ettim ama onlar da beni la ilahe illallah sözüyle ve istiğfarla helak ettiler' der. Onları böyle görünce 'ben de onları heva ve hevesieriyle helak eder ama onlar hidayette olduklarını zanneder' der." [150]

 

3244- Ebu Umame'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Bir araya gelip oturan ve konuşmaya dalan kim­seler ayrılmadan önce Allah'tan mağfiret dilerlerse ve istiğfar ederlerse Allah Teala onları o mecliste konuştuklari hatalarını affeder." [151]

 

3245- Ebu Hureyre ve İbn Abbas'tan Rasululah bir hut­be okudu şöyle diyordu: "Alim kişi ilmi az bile olsa ilmiyle amel edendir. Gözünüzde küçük bile olsa hiçbir günahı hor görüp küçümsemeyin. Çünkü küçük günahta ısrar etmek o gü­nahın küçüklüğünü yokeder. İstğfar da büyük günahları yok eder. Şunu iyi biliniz ki Allah Teala sizi amelleriniz­den sorguya çekecektir öyle ki birinizin kardeşinizin el­bisesine elini sürmesinden bile hesaba çekecektir ve şunu iyi bilin ki kişi kıyamette öldüğü şey üzere dirilir. Ya cennete veyahut ta cehenneme girer. Kim ateşi seçer­se Allah onu kendisinden uzaklaştırır, şunu iyi biliniz ki Allah'ın nehyettiği herşeyi size bildirdim ve açıkladım. Taki yaşayan beyyine üzerine yaşasın, helak olan da yine beyyine üzerine helak olsun."                       [152]

 

 3246- İbn Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Her müminin işlediği bir günahı vardır. O günaha yavaş yavaş alışır veya ölünceye kadar o günahı işlemeyi bırakmaz veya kıyamet kopuncaya kadar devam eder . Mümin kimse günahkar, hatalı, unutkan olarak yaratıl­dı. Hatırlatıldığında ve öğüt verildiğinde hatırlar ve öğüt alır."                                            [153]

 

Kabristanda Oturmak:

 

3247- Abdullah b. Muhammed'den Ali'ye "Neden Rasulullah'ın kabrinin komşuluğunu bıraktın ve Bakideki kabristana komşu oldun?" diye soruldu, Ali "Onları sadık komşular buldum. Kötülükleri örtüyor­lar ve ahireti hatırlatıyorlar bunun için onları tercih ettim" dedi ve Ebu Üsame onun bu sözünü kabul etti. [154]

 

Kötülükleri Terketmenin Fazileti:

 

3248- Aişe'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Çalışkan ve salih kimselerin yolu kimi sevindiriyorsa günah işlemeyi bıraksın."  [155]

 

Allah'a İtaatin Semeresi:

 

3249- Kab şöyle dedi: Bir kişinin yeryüzündeki övgüsü kararlaşınca gökteki övgüsüde kararlasın. [156]

 

Allah Korkusundan Ağlamanın Fazileti:

 

3250-  Ebu Abdurrahman'dan Ebu Hureyre Rasulul-lah'tan şöyle rivayet etti: "Allah korkusundan ağlayan bir kulu Allah (c.c.) as­la cehenneme koymaz." İnsanlar Mut'e savaşından dönünce Rasulullah elindeki bir parça bez ile birlikte minbere çıktı onların durumunu an­latınca gözleri doldu ve yüzünü sildi şöyle dedi: "Ben de bir beşerim ve kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım. Kişi kardeşleriyle birlikte çoktur. Ki­min yanında sözüm vardır ve kime söz vermiştim" Sel-man'ı Faris'i: "Bana ya Rasulallah" dedi. Rasulullah ona,sözünü yeri­ne getirdi. Bereke der ki: "Rasulullah'ın kızı Osman ile evli iken vefat ettiği sıra­da yine Rasulullah'ın gözleri dolmuştu. Bereke'nin gözle­ri de dolmuş ve ağlamıştı fakat saçını başını çekince Rasu­lullah onu azarlamış ve böyle yapmasını nehyetmişti. Bere­ke Rasulullah'ın ağladığını görünce: "Ya Rasulallah bizler suskun olduğumuz halde sen ağlı­yor musun?" dedi. Rasulullah: "Bende bu gördüğün ona olan merhametimdendir ve ben de bir beşerim her müminin Allah katında zorlu ve kolay günleri vardır."  [157]

 

3251- Ebu İmran'dan Cebrail (a.s.) Rasulullah'm yanı­na ağlayarak geldi Rasulullah ona:

"Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Cebrail: "Cehennem yaratıldığından beri Allah'a isyan edip cehen­neme atılmaktan korktuğumdan gözlerim hiç kurumadi." de­di. [158]

 

Aşırılıktan Nehiy:

 

3252- İshak dedi ki Ebu Seleme "Meser sana hadis an­lattı mı?" diye sordu şöyle dedi: Maan b. Abdurrahman yanında olan bir mektubu bana çıkartıp bunun babasının yazısı olduğuna yemin etti içinde şu vardı: Abdullah dedi ki;  endisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin olsunki Rasulullah'm dinde aşırılardan daha çok korktuğu kimse görmedim ve Rasulullah'tan sonra Ebubekir ve Ömer de dinde aşın gidenlerden korkardılar." Ebu Üsame'de bu­nu: Evet" diyerek kabul etti. [159]

 

3253- Sehl b. Sa'd'dan bizler birbirimize Kur(an okur­ken Rasulullah yanımaza çıkageldi ve şöyle dedi:

"Allah'a hamd olsun ki Allah'ın kitabı aranızda kır­mızı tenli, siyah tenli kimseler var ve hepsi de aynı kita­bı okuyorlar" dedi ve bunu üç defa tekrarladı ve okların di­kildiği gibi harflerinin okunup acele edildiği öyle bir gün gel­meden bu kitabı okuyun. [160]

 

3254- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Bu Kur'an'a hırslı ve şiddetle bağlı olan kimseler

vardır. Sonra insanların başına dönemler gelir. Kimin o dönemi Kur'an'a yönelmek ise bu ne güzeldir. Kimin de o dönemi Kur'an'dan yüzçevirmek ise o kimseler de ha­yır olmayıp helak olan kimselerdendir."  [161]

 

İhtiyaçtan Fazlası Bina Yapmanın Kerahiyeti:

 

3255- Ebu Aliye evinin damına bir oda yaptı Rasulullah ona: "O odayı yık" dedi. Ebu Aliye: "Onu satıp parasını sadaka vereyim mi?" dedi. Rasulul­lah: "Onu yık" dedi ve bun üç defa söyedi.  [162]

 

3256- Enes'ten ben Rasulullah ile birlikte ensardan ba­zı kimselerin evlerinin yanındaydım Rasulullah başını kaldırdı ve yeni yapılmış bir kubbe gördü bana: "Ey Enes bu kimindir?" diye sordu. Ben: "Filanındır' dedim. Rasulullah: "İhtiyaç fazlası her bina kıyamet günü sahibinin sır­tında bir yüktür" dedi. Rasulullah'm bu sözü kubbe sahi­bine ulaşınca o kubbeyi kırdı daha sonra Rasulullah oradan geçince o kubbeyi göremedi ve: "Ey Enes bu kubbeye n'oldu?" diye sordu. Ben: "Ya Rasulallah senin sözün o kubbe sahibine ulaşınca o da onu kırdı" dedim. Rasulullah: "Allah onu affetsin" dedi. [163]

 

Sebepsiz Yere Uzlete Çekilmekten Nehiy Ve Çölde Otur­manın Kerahiyeti:

 

3257- Musa b. Ebi Şeybe'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim iki aydan fazla çölde çıkıp kalırsa o kimse be­devilerden sayılır." [164]

 

3258- İyas b. Muaviye şöyle dedi: "Çöle çıkıp yaşamak iki aydır kim daha fazla kalırsa bedevilerden olur." [165]

 

3259- Bera b. Azib'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim çöle çıkıp kalırsa eziyet verir." [166]

 

3260- Bedel b. Muasırdan Abdullah b. Sad Tüster de­nilen yerdeki arkadaşlarının yanına gider ve onları ziyaret ederdi. İlk iki gün yanlarında kalır üçüncü günü de oradan ayrılırdı. Ona: "Yanımızda kalsan" denilince o da: "Babamdan işittim Rasulullah çiftçilikten veya ilmi mü­zakereyi terketmekten nehyetti. "Kim haraç alınan bir yerde üç günden fazla ikamet ederse çiftçilik yapmış olup ilmi müzakereyi terketmiş olur." Ben de burada kalmayı hoş görmüyorum" dedi. [167]

 

Müminin Allah'a Ulaşmayı Sevmesi:

 

3261- Ebu Osman'dan Kufe'de İbni Mes'ud ile birlikte oturuyordum. Bir gölgeliğinde otururken hanımlarından fi­lan ve filan kimseler vardı güzeldiler ve onlardan iki tane gü­zel çocuğu vardı. Bu arada bir kuş başının ucundan uçtu ve kanatlarını çırptıktan sonra içindekilerini attı. îbni Mesud ku­şun pisliğini eliyle temizledikten sonra şöyle dedi: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki Abdullah'ın ailesi ölse sonra da onların peşinden kendisi ölse bu kuşun ölümünden bana daha sevimlidir." [168]

 

Öfkeyi Yutmanın Fazileti:

 

3262- İbni Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Öfkesini yutan kişinin içi imanla dolar."

 

Ahiret İşlerini Dünya İşlerine Tercih Etmek:

 

3263- Meymun b. Ebi Şebib'den Muaz b. Cebel Rasu-Iuilah'ın ashabmda bir grup ile birlikte iken yanlarından bir adam geçti adam onlara soru sordu onlar da cevapladılar. So­nunda Muaz'ın yanına geldi Muaz başını bineğine dayamış kendi kendine konuşuyordu ona: "Neler sordun?" dedi. Muaz:"Şunları şunları sordum onlar da şöyle şöyle dediler" de­di. Muaz: "İki söz var ki onlara tutunup yerine getirirsen onların söylediklerinden en iyisini yapmış olursun. Eğer onları ter-kedersen onların söylediklerinin en iyisini terketmiş olursun. Eğer sen dünyadaki nasibinle işe başlarsan ahiretteki pıyı-m kaçırırsın belki de dünyalıktan istediğine ulaşamazsın ama eğer ahiretteki payın ile başlarsan dünyadaki nasibin sana muhakkak ulaşır. O zaman hayatın düzene girer ve nereye dönersen o da seninle birlikte döner."  [169]

 

3264- Malik b. (Haris) ten Ömer b. Hattab şöyle dedi. herşeyde acele etmemek güzeldir ancak ahiret amelleri için acele etmek daha güzeldir. [170]

 

3265- Rafi b. Hadic'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Nasılki biriniz hasatasını koruyor. Allahu teala da bir kulunu severse onu dünyada korur." [171]

 

3266- İbni Ömer'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Ey fakirler topluluğu size müjde vereyim mi? Mümin fakirler zenginlerden yarım gün önce (beş yüz yıl) cen­nete girerler." [172]

 

3267- Musa b. Ubeyde'nin rivayetinde ise şu ziyade de vardır: ve Musa şu ayeti okudu: "Rabbinin katında birgün sizin hesabınızdaki bin yıl gibidir."  [173]

 

3268- Meymune'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Dünya hoş ve tatlıdır. Ondan sakının ve düzenleme­ye çalışın aksi takdirde yiyip te doymayan kimseler gi­bi olur. Her iki insanların arasındaki mesafe biri doğu­da biri de batıda doğan yıldızın birbirine olan uzaklığı gibidir."  [174]

 

3269- Ebu Derda'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Gücünüz yettiğince dünya ile ilgilenmeyi boş bırakın (dünya kederlerinizi azaltın). Çünkü kimin en büyük ilgi­si ve gayesi dünya olursa Allah Teala o kişinin kaybet­tiklerini dağıtır fakirliğini gözünün önüne getirir. Kimin­de en büyük ilgisi ve gayesi ahirete olursa Allah Teala o kişinin işlerini bir araya toplar ve onun zenginliğini gönlüne koyar (ona gönül zenginliği verir). Bir kul kalbi ile Allah'a yönelirse Allah Teala mü'min kullarının kalplerini de ona sevgi ve merhamet ile yöneltir ve Allah Teala her hayırda ona doğru koşar."  [175]

 

3270- Enes b. Malik'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Kimin niyetinde ahiret varsa Allah Teala onun işle­rini bir araya toplar o yüz çevirdiği halde dünya ona ge­lir. Kimin niyetinde dünya var ise Allah Teala dünyayı senin gözünün önüne koyar ve onun işlerini dağıtır ve darmadağın eder ve ona sadece rızkı kadarı gelir." [176]

 

3271- Sa'd'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Rızkın en hayırlısı kişiye yetendir. Zikrin en hayır­lısı da insanlardan gizli olanıdır." [177]

 

3272- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Dünyadaki mevki ve makamı daha çok seven kişinin dinde meydana getirdiği bozukluk aç iki kurdun koyun sürüsüne dalıp meydana getirdiği bozukluktan daha kö­tüdür." [178]

 

3273- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim haram bile olsa öğünmek için ve riyakarlık için ve malını çoğaltmak için dünyayı isterse Allah Te­ala kendisine gazab ettiği halde onunla karşılaşır. Kim de iffeti ile isteyip helahndan ve çalışarak ve Allah'ın ba­ğışını umarak dünyayı isterse Allah Teala ile karşılaştı­ğında yüzü ayın ondördü gibi parlak olarak karşılaşır." [179]

 

3274- Enes b. Malik'ten Rasulullah şöyle buyurdu; "La ilahe illalllah sözü dünyayı tercih etmedikleri sürece Allah'ın gazabına mani olur. Eğer böyle yaparlar­sa yani dünyayı tercih ederlerse sonra da la ilahe illallah derlerse Allah Teala onlara; "yalan söylüyorsunuz" der."  [180]

 

3275- Sevban Rasulullah'a dedi ki: "Ya rasulallah bana dünyalıktan ne kadar yeter? Rasulul­lah: "Açlığını giderecek, avretini örtecek, seni barındı­racak bir ev ve bineceğin bir hayvan" dedi. [181]

 

3276-  Ebü Umame'den Rasulullah'a (s.a.v.) peygam­berlikle görevlendirilince İblis ordularını gönderdi ona:

"Bir paygamber gönderildi ve o peygamber böyle bir ümmet ortaya çıkardı" dediler. İblis: "Dünyayı seviyorlar mı?" dedi. Onlar: "Evet" dediler. İblis: "Eğer dünyayı seviyorlarsa putlara ibadet etmemele­rine aldırmam. Onlar benden kurtulamazlar onlara üç şey ile gidip gelirim birincisi haksız yere başkasının ma­lını almak, ikincisi haksız yerlere mallan harcamak, üçüncüsü hakkı olan yere mah harcamamak. Bütün kötülükler de buna tabi dir."   [182]

 

İyiliği Emretmek:

 

3277-  Ebu Said'den Osman ihtikardan (karaborsadan) nehyetti. Zübeyr b. Avvam UmeyyeoğuUarı'nm ihtikar yap­tığı bir sırada pazara girdi ve onlara yönelip dövmeye baş­ladı bu esnada Osman bir katırın üzerinde geldi. Zübeyr ona doğru gitti katırın gemini tuttu ve onu şiddetli bir şekilde sarstı ona: "Sen şöyle şöyle yapıyorsun" ve ona ağır sözler söyledi. Sonra bıraktı Osman inince kendisine bir yastık verildi ve üzerine oturdu. Zübeyr tekrar yanma gelip ona selam verdi ve: "Ya Emirel mü'minin Allah'a yemin olsun ki ben haksı­zım ve sen haklısın. Fakat ben bir münker gördüğüm zaman sabredemiyorum" dedi. Osman: "Otur" dedi ve onu yanına oturttu. [183]

 

3278- Aişe'den Rasulullah bir gün yanıma girdi birşeyin onu üzdüğünü hisettim. O hiç konuşmadı abdest aldı sonra dışarı çıktı. Ben de odalara yaklaştım ve onu dinledim şöy­le diyordu: "Ey İnsanlar Allah Teala size şöyle emrediyor. Allah'a dua edip duanız reddedilmeden Ondan dileyip dilekle­riniz yerine getirilmeden ondan yardım isteyip size yar­dım edilmeden önce iyilikle emredin kötülüklerden nehyedin."  [184]

 

3279- Hasan'dan Ömer, Ubey b. Kab'a bir ayeti tekrar okumasını söyledi. Ömer Ubey b. Kab'ın okuduğu bir aye­ti kabul etmedi. Bunun üzerine Ubey: "Vallahi ben bu ayeti Rasulullah'tan işittim" dedi. Son­ra da: "Ey Ömer bakideki ticaret seni aldatıyor" dedi. Ömer: "Doğru söyledin. Aranızda gerçeği ve hakkı söyleyen var mıdır yok mudur diye sizi denemek istedim. Yanında hak söylenmeyen ve hakkı söylemeyen emirde hayır yoktur." [185]

 

3280- Serik'ten Ali şöyle dedi: "Ya iyilikle emreder ve kötülükten hehyedersiniz veya Allah Teala başınıza kötüleri musallat eder sonra iyileriniz dua eder de duaları kabul olunmaz." [186]

 

3281- Yali b. Şeddad'dan Muaviye hutbesinde Taun hastalığından kaçmaktan bahsetti. Ubade b. Samit: "Yalan söylüyorsun annen Hint senden daha iyi bili­yor" dedi. Muaviye hutbesini bitirdi sonra da namaz kıldır­dı. Namazdan sonra Ubade'yi ve beraberinde ensardan bir kaç kişiyi çağırttı. Ubade içeri girince Muaviye ona: "Allah'tan kormuyor musun imamından utanmıyormusun beni minberin üzerinde yalanladın?" dedi. Ubade: "Sen bilmiyormusun ki bende Akabe gecesinde hiçbir kimsenin kınayıcının kınamasından korkmayacağıma Rasu-lullah'a beyat ettim. Sen Allah'a yalan söylediğin zaman ben bunu nasıl söylemeyeyim." Sonra da ikindi vakti Muaviye tekrar minberin üzerine çıktı ve: "Ey insanlar ben minberde size bir hadis anlatmıştım Ubade de beni yalanlamıştı eve girdikten sonra onu soruş­turdum ve baktım ki hadisin ash Ubade'nin söylediği gibidir benim söylediğim yanlıştır sizler ondan alınız o benden da­ha fakihtir" dedi. [187]

 

3282- Abdulmelik b. Rebi'den İbni Mesud şöyle dedi: "Bir kimse değiştiremediği bir münker görürse kalbiyle buğzetmesi ona yeter." [188]

 

3283- Halid b. Sad'dan Huzeyfe hasta iken Ebu Mesud onun yanına geldi ve ona dayanarak: "Bize tavsiyelerde bulun" dedi. Huzeyfe: "Kınadığım birşeyi yapmak ve yaptığım birşeyi de kına­mak sapıklığın ta kendisidir. Allah'ın dininde renkten ren­ge girmekten sakın." dedi  [189]

 

Dinde Nasihat:

 

3284- İbni Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Din nasihattir tavsiyedir" "Kimin için ya Rasulallah?" diye sordular. Rasulullah: "Allah'ın kitabı, Allahın peygamberi mııslümanların imamları için" dedi.  [190]

 

3285- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Cebrail bana insanlara nasihat etmemi emretti." [191]

 

3286- Enes'ten Rabi'den rivayet ederek Rasulullah şöy­le dedi: "Dört haslet vardır ki birisi benim, diğeri senin bir di­ğeri benimle senin aranda, sonuncusu da seninle kulla­rım arasındadır. Benim olan haslet bana ibadet edip hiçbirşeyi ortak koşmamak, senin olan haslet işlediğin her iyiliğin mükafatını ver, benimle senin aranda olan haslet senin dua etmen benim de o duayı kabul etmeni­dir. Seninle kullarımın arasında olan haslet kendim için beğendiğini onlar için de beğen ve razı ol."  [192]

 

İyiliği Emir Ve Kötülüğü Nehyetmeye Teşvik:

 

3287- İbni Bureyde'den Cafer Habeşistan'a dönüp Ra-sulullah'ın yanına gelince Rasulullah ona: "Gördüğün şeylerden en acayibi hangisidir" dedi. Cafer: "Başının üzerinde buğday taşıyan bir kadın gördüm. Ya­nından bir atlı geçti ve kadına okunup başındakileri attı. Ka­dın oturup buğdayları toplamaya başladı ve ona dönüp:"Yazıklar olsun sana melik kürsüsünü koyduğu ve maz­lumun hakkını zalimden aldığı gün sana yazıklar olsun." de­di. Rasulullah kadını doğrulayarak şöyle buyurdu: "Zayıfının elinden tutup kuvvetlisinden hakkını alma­yan ümmet nasıl yükselir."  [193]

 

3288- Ebu Said'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Sıkılmadan zayıfa hakkı verilmeyen bir ümmet yücelmez." İbni [194]

 

3289- İsmail b. Ebi Halit'ten Ömer b. Abdulaziz şöyle de­di:"Allah Teala bir tabakanın işlediği amellerden dolayı herkese azap etmez. Ancak günahlar ortaya çıkıp o günah­lar nıenedilmeyince o zaman Allah'ın azabı bütün herkesi kaplar."  [195]

 

3290- Ebu Zura'dan bir adam Rasulullah'm yanına ge­lip ondan hurmalarını istedi Rasulullah kendisine biraz da­ha mühlet vermesini istedi. Adam Rasulullah'a mühlet ver­mekten kaçındı. Bunun üzerine Rasulullah'm ashabı adamı azarladılar. Adam: "Allah'a yemin olsunki senden istediğim şeyi almadık­ça bu şehri terketmem ve bana daha fazlasımda vereceksin" dedi. Bunun üzerine.Rasulullah beni süleymden bir kadının yanma birisini göndererek ondan borç hurma istedi. Kadın hurmaları gönderdi ve: "Daha fazlasını istersen yanımızda o da vardır" dedi. Adama: "Hurmalardan hangisini istiyorsun?" dedi. Adam: "Bundan istiyorum" dedi. Bunun üzerine: "O halde git bunları tart ve alacağını al" dedi. Sonra da Rasulullah: "O benden çok sizin yardımınıza muhtaçtır. Ben de emanetimi iade etmeye muhtacım. Sonra da Allah Teala zayıflarına yardım etmeyen bir ümmeti yüceltmez" de­di.  [196]

 

 3291- Ebu Said'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim bir bid'atı görürse onu değişirsin."  [197]

 

3292- Ebu Vail'den Ebu Derda şöyle dedi; "Ben işlemediklerimden merhamet dilerim. Fakat bundan dolayı da sevap alacağımı umarım." [198]

 

3293- îbni Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Haksözü söyleyecek yerde konuşmayan kimseye bu yakışmaz çünkü söyleyeceği hak söz onun ne ecelini öne alır ne de onu rızkından mahrum eder." [199]

 

Vera Ve Takvanın Fazileti:

 

Bu babda gelecek hadisler Davut b. Mihber'in akıl kita­bından alınmış olup hadiste bunları Müsned'ine koymuştur ve hepsi uydurmadır.

 

3294- Cabir'den Rasulullah şu ayeti okudu: "Bu örnekleri insanlara veriyoruz onları ancak alim­ler anlar ve akleder" Sonra Rasulullah şöyle dedi: "Alim kimse düşünüp Allah'a itaat eden ve yasakla­rından kaçınandır."

 

3295- îbni Abbas şöyle dedi: "İnsanların en faziletlisi ve üstünü en akıllılarıdır. Sonra­da peyamberimiz insanların en akıllısıydi" dedi.

 

3296- İbni Ömer'den Hristiyan bir adam Medine'ye ge­lip ticaret yapıyordu. Onda bir olgunluk vardı ve  "Ya Rasulallah bu hristiyan ne kadar akıllıdır" dedi. Ra­sulullah bu sözü söyleyeni azarladı ve: "Sus asıl akıllı Allah'a itaat eden kimsedir."

 

3297- Ebu Hureyre ve Ebu Said'den Rasulullah şöyle di­yordu: "Ey adem oğlu rabbinden kork ve anne babana iyilik et. Akrabalarınla ilişkini kesme böyle yaparsan Allah ömrünü arttırır. İşlerini kolaylaştırır zorlukları senden uzak tutar. Rızkını bol verir. Ey adem oğlu rabbine ita­at et akıllı diye adlandırılırsın. Rabbine isyan etme ki ca­hil diye isimlendirilmeyesin."

 

3298- Humeyd b. Hilala'den Ömer b. Hattab şöyle dedi: "Gece ibadet edip gündüz oruç tutan bin abidin ölümü, Allah'ın emrine itaat edip akleden kimsenin ölümünden daha kolaydır. Çünkü o kişi helal kıldığını helal bilir, haram kıldığını haram bilir ilmi ona fayda verir ve insanlar onun ilminden faydalanırlar. Velev ki Allah'ın kendisine farz kıldığı şeylerden fazla nafileler işlemesin. Bunu Rasuîullah söyledi."

 

3299- Bera b. Azib'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Allah Tealanın bazı özel kulları vardır. Onları cen­netlerinde en yüksek yerlere oturtur ve onlar insanların en akıllılarıdır." Biz: "Nasıl insanların en akıllılarıydı" diye sorduk. Rasulul­lah: "Onların bütün gayretleri ve ilgileri rablerine itaat­le çalışmak, rablerinin razı edecek şeyleri işlemekti. Dünyadan ve artıklarından, makam ve mevkisinden yüzçevirip bunları hafife aldılar. Az ile yetinip uzun is­tirahatı hak ettiler."

 

3300- Ebu Derda'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Cahil kimse ancak kötülüğü üzerine açar, her ne kadar insanlar katında güzel görünümlü ve kibar olsa da. Akıllı kimse de ancak faziletin üzerini açar, insanlar katında kötü görünümlü ve basit bile olsa." Daha önce de belirttiğimiz gibi bu hadisler Davut b. Mihbe­r'in akıl adlı kitabından alınmış olup hepsi uydurmadır. Haris bunları Müsned'inde zikrettiğinden biz de onları buraya aldık. Daha önce de Edeb bölümünde akıl adlı başlıkta çok hadisler geçmişti. (2742 ve daha sonraki hadislere bakınız)

 

 3301- Ebu Katede ve Ebu Dehman ikisi de Kabe'ye çok yolculuk yapıyorlardı bedevilerden bir adamın yanına gel­dik şöyle dedi:"Rasulullah elimden tuttu ve Allah'ın ona öğrettiği şey­lerden o da bana öğretti. Ezberlediklerim arasında şu da vardı. Birşeyi Allah korkusundan dolayı bırakırsan Allah sa­na ondan daha hayırlısını verir."  [200]

 

3302- Hakem b. Mina'dan Rasulullah Ömer'e: "Bana burada Kureyş'Iileri topla" dedi. Ömer onları topladı sonra geldi ve: "Ya Rasulallah sen mi onların yanına çıkacaksın yoksa onlar mı senin yanına girsinler?" Rasulullah: "Ben onların yanına çikacam" dedi ve çıktı. Sonra da şöyle dedi: "Ey Kureyş topluluğu sizden başka kimse burada var mı?" diye sordu. Onlar: "Hayır ancak kizkardeşlerimizin çocukları var" dediler. Kızkardeşin çocuğu da o kavimle birliktedir sonra da: "Ey Kureyş topluluğu şunu iyi biliniz ki kıyamet gü­nü bana en yakın olanınız en çok muttaki olanınızdır. Şu­na iyi bakın kıyamet günü insanlar hayırlı amellerle ge­lip sizler de sırtınızda dünya ile gelmeyesiniz. O zaman yüzümü sizden çeviririm, sonra da şu ayeti okudu. "İnsanlar arasında İbrahim'e en yakın olan kimseler ona tabi olan kimseler ile bu peygamberdir." [201]

 

Allah'tan Korkmanın Ve Onun İçin Ağlamanın Fazile­ti:

 

3303- Enes'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim bir iyilik yapmaya azmederse Allah Teala ona bir iyilik yazar, eğer o iyiliği işlerse Allah ona on iyiliksevabı verir. Kim bir kötülük yapmaya azmederse işle­medikçe ona hiçbir günah yazılmaz o kötülüğü işleyin­ce Allah ona bir kötülük sevabı yazar. Ve eğer o kö­tülüğü de Allah korkusundan dolayı işlemekten vazge­çerse Allah ona da bir sevab yazar."  [202]

 

3304- Enes'ten Rasulullah şöyle buyurdu: "Kim bir iyilik yapmaya azmeder ve onu işlerse Allah ona on sevap verir. Eğer işlemezse Allah ona yeni bir se­vap verir. Kim bir kötülük işlemeye azmeder ve onu iş­lerse bir kötülük günahı alır. Eğer onu işlemezse hiçbir-şey yazılmaz." [203]

 

3305- Ebu Derda'dan Rasulullah şöyle buyurdu: "Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağ­lardınız. Ve dağbaşlarına çıkar seslerinizi yükselterek rabbiriize dua ederseniz kurtulup kurtulamayacağınızıda bilemezsiniz."  [204]

 

3306- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurdu: "Ateşin iki göze dokunması haramdır birisi Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de İslam'ı ve müslümanlari kafirlerden koruyan göz."Sonra da şöyle dedi: "Allah korkusundan gözleri yaşaran bir kulu Allah Teala asla ateşe sokmaz." [205]

 

3307- Abbas.b. Abdumuttalib'ten bizler Rasulullah'ın ya­nında bir ağacın yanında oturuyorduk. Bir rüzgar geldi ve-ağaçtaki bütün kurumuş yaprakları döktü ve yeşil olanlar ağaçta kaldı. Rasulullah: "Bu ağacın örneği nasıldır" diye sordu. Onlar: "Allah ve Rasulu daha iyi bilir" dediler. Rasulullah: "Bu ağacın örneği müminin örneği gibidir. Mümin Al­lah korkusundan titrerse günahları ondan düşer ve iyi­likleri onda kalır." [206]

 

3308- Ümmü Mektum binti Abbas'tan Rasulullah şöyle buyurdu: "Bir kul Allah korkusundan dolayı titrerse bu ağaç­tan kuruyan yaprakların düştüğü gibi müminin de ha­taları düşer ve silinir." [207]

 

3309- Abdullah b. Ömer'den Rasulullah şöyle buyurdu: "İki büyük şeyi unutmayın." Biz: "İki büyük şey nedir ya Rasulallah?" dedik. Rasulullah: "Cennet ve cehennemdir" dedi. Sonra Rasulullah (s.a.v.) nasihatlarde bulundu sonra da gözlerinden öyle yaş­lar aktı ki sakalları göz yaşlarından ıslandı ve: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki eğer benim bildiklerimi bilseydiniz dağ başlarına yürür ve orada ba­şınıza topraklar saçardınız. [208]

 

Kıyamette Kısas Alma:

 

 3310- Cabir'den Habeşistan'dan göç edenler döndük­leri zaman Rasulullah onlara "Habeş topraklarında gördüğünüz garipliklerden bi­ze anlatın" dedi. Göç edenlerden birisi: "Evet ya Rasulallah bizler otururken yanımızdan ihtiyar rahibelerden birisi geçti. Başının Üzerinde su testisi vardı ya­nından bir genç geçti ve omuzuna dokunup su testisi düştü. Kadın iki dizi üzerine düştü ve testisi kırıldı ayağa kalktı ve ona dönerek: "Yarın bileceksin ey zalim Allah Teala kürsüsünü koyup öncekiler ve sonrakileri topladığında eller ve ayaklar yap­tıklarını konuştuklarında işte o zaman bileceksin. O zaman benimle senin işin yarın belli olacak" dedi. Rasulullah da: "Doğru söyledi. Allah Teala zayıflarına yardım edip zalimden hakkını almayan bir kavmi nasıl yüceltsin" dedi. [209]

 

3311- Ümmü Seleme'den Rasulullah bir hizmetçisini bir yere gönderdi ancak geç dönünce ona:

"Eğer kıyam etteki kısas korkusu olmasaydı seni bu misvakla döverdim" dedi.  [210]

 

3312- Ümmü Seleme'den Rasulullah evinde idi elinde de misvakı vardı himetçisini çağırdı. Fakat hizmetçisi gelme­di bunun üzerine yüzlerinde kızgınlık alametleri belirince ben çıkıp komşulara baktım hizmetçi çocuklarla ve taşlar­la oynuyordu. Ben:"Rasulullah seni çağırırken sen hala oynuyor musun?" de­dim." Hizmetçi Rasulullah'ın yanma geldi ve ona şöyle söyledi: "Seni hak üzere gönderen Allah'a yemin olsun ki seni işit­medim."  [211]

 



[1] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/79.

[2] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/79.

[3] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/79.

[4] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınlrı: 3/79.

[5] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/79.

[6] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/79/80.

[7] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/80.

[8] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/80.

[9] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/80.

[10] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/80/81.

[11] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/81.

[12] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/81.

[13] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/81.

[14] İbn Ebi Şeybe,, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/81

[15] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/81/83.

[16] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/83.

[17] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/83/84.

[18] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/84.

[19] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/84/85.

[20] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/85/86.

[21] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/86/87.

[22] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/87.

[23] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/87.

[24] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/87.

[25] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/87/88.

[26] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/88.

[27] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/88.

[28] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/88.

[29] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/88.

[30] İbni Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/88/89.

[31] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/89.

[32] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/89.

[33] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/89/90.

[34] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/90.

[35] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/90.

[36] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/90/91.

[37] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/91.

[38] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/91.

[39] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/91.

[40] Ebu Ya'Ia, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/91/92.

[41] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/92.

[42] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/92.

[43] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/92/93.

[44] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/93.

[45] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/93.

[46] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/93/94.

[47] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları.3/94/96.

[48] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/96.

[49] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/96.

[50] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/96/97.

[51] EbuYa'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/97/98.

[52] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/98.

[53] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/98/99.

[54] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/99/101.

[55] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/101.

[56] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/101.

[57] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/101.

[58] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/101/102.

[59] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/102.

[60] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/102.

[61] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/102.

[62] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/102/103.

[63] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/103.

[64] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/103.

[65] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/103/104.

[66] Ebu Ya'Ia İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/104.

[67] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/104.

[68] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/104.

[69] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/104/106.

[70] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/106.

[71] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/106/107.

[72] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/107.

[73] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/107.

[74] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/107.

[75] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/108.

[76] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/108.

[77] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/108.

[78] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/108.

[79] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/108.

[80] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/108.

[81] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/108.

[82] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/108.

[83] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/109.

[84] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/109.

[85] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/109.

[86] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/109.

[87] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/109.

[88] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3 /109/110.

[89] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/110.

[90] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/110.

[91] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/111.

[92] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/111.

[93] Ebu Ya'la İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/111.

[94] Humeydi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/111.

[95] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/111/112.

[96] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/112.

[97] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/112/113.

[98] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/113.

[99] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/113.

[100] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/113.

[101]İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/114.

[102] îbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/114.

[103] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/114/115.

[104] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/115.

[105] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/115/116.

[106] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/116.

[107] EbuYa'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/116.

[108] Ebu Yala, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/116.

[109] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/116/117.

[110] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/117.

[111] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/117/118.

[112] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/118.

[113] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/118.

[114] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/118.

[115] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/118/119.

[116] îbni Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/119.

[117] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/119.

[118] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3 /119.

[119] Ebu Ya'Ia, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/120.

[120] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/120.

[121] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/120.

[122] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/120.

[123] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/121.

[124] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/121.

[125] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/121.

[126] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3 /121.

[127] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/121.

[128] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/121.

[129] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/121.

[130] İbni Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/121.

[131] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/122.

[132] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/122.

[133] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/122.

[134] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/122.

[135] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/122.

[136] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/122.

[137] İbn Ebi Şeyb, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/123.

[138] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/123.

[139] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/123.

[140] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/123.

[141] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/124.

[142] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/124/125.

[143] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/125.

[144] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/125.

[145] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/125/126.

[146] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/126.

[147] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/126/127.

[148] îbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/127.

[149] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/127.

[150] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/127.

[151] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/127/128.

[152] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/128.

[153] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/128.

[154] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/128.

[155] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/129.

[156] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/129.

[157] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/129/130.

[158] Ahmed, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/130.

[159] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/130.

[160] İshak İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3,130.

[161] İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/130/131.

[162] Teyalisi, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/131.

[163] İbn Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/131.

[164] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/131.

[165] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/131/132.

[166] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/132.

[167] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/132.

[168] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/132.

[169] îshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/132/133.

[170] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/133.

[171] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/133.

[172] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/133.

[173] Bezzar, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/133.

[174] EbuYa'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları 3/133/134.

[175] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/134.

[176] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/134.

[177] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/134.

[178] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/134.

[179] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/134/135.

[180] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/135.

[181] İbni Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/135.

[182] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/135.

[183] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/136.

[184] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/136.

[185] Îshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/136/137.

[186] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/137.

[187] İshak, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/137.

[188] Müsedded, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/137.

[189] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/137.

[190] İbnEbi Şeyb, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları138.3

[191] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/138.

[192] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/138.

[193] İbni Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/138/139.

[194] Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/139.

[195] îbni Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/139.

[196] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/139.

[197] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/139.

[198] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/140.

[199] Ahmed b. Men'i, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları3/140.

[200] Haris, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3 /140/142. 

[201] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/142.

[202] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/142/143..

[203] Haris İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/143.

[204] Bezzar, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/143.

[205] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/143.

[206] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/143.

[207] Bezzar, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/143/144.

[208] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/144.

[209] İbni Ebi Ömer, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/144.

[210] İbni Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/144/145.

[211] Ebu Ya'la, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları:3/145.