İbni Teymiyye (r.a.) el-İhtiyaratu’l-Ilmiyye’de şöyle der: “Sahih hadislerde de belirtildiği üzere sakal tıraşı haramdır. Kimse de mübah görmemiştir.”
Sahabeden sakalsız bir kişi yoktur. Sakalı sünnet diye terkeden de hiçbir sahabe olmamıştır.
Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem şu üçünde hayır vardır ve siz bunlara bakın dediği sahabe, tabiun ve etbaut tabiin döneminde de bu görüşte olan yoktur.
Rabbim bana sakalımı uzatmamı ve bıyığımı kısaltmamı emretti.” (Hasen bir hadistir İbni Cerir et-Taberi rivayet etmiştir.)
Alimler demişler ki, bu yalnızca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i kapsayan bir emir değildir. Sahabeden de zaten bunu terkeden bir kişi dahi olmamıştır.
Namaz ve diğer emirler olduğunda şüphe yoktur. Çünkü Rabbim bana emretti dediği bütün hadisler genellik içerir, hükmü geneldir.
“On şey fıtrattandır: Bıyığın kesilmesi, sakalın uzatılması, dişleri misvaklamak, istinşak, mazmaza, tırnakları kesmek, parmak mafsallarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, intikhasu’l-ma (istinca yapmak). (Müslim)”
Alimler diyorlar ki, bu yüzden fıtratı bozma şeytandan olduğu ve fıtrat bozma işinin şeytanın ameli olduğu ayetle de sabit olduğu üzere, kişinin bıyığını dudak bitimi üzerine kadar uzatması haramdır. Bunda hem sünnete muhalefet hem de putperestlere (pagan, hindu ve diğerlerine) benzeme vardır. Aynı şekilde kişinin sakalını kazıması da haramdır. Dişlerini temizlemeyi terketmesi haramdır. Yine hadisteki fıtrat olarak belirtilen burun temizliği için istinşak veya mazmazayi da terketmek, tırnakları kesmeyi terk etmesi de haramdır. Geri kalan diğer şeylerin hükmü de koltuk altı ve etek tıraşı ya da istincayi terketmek de haramdır. İstincayi terkeden temizliği terketmiş olur.
Yine İslam dininde müşriklere muhalefet etmek farzdır.
Sakallı uzatmanın farzına ilişkin hiçbir delil olmasa bu hadis tek başına bunu ortaya koymaya yeterlidir:
“Müşriklere muhalefet edin sakallarınızı çoğaltın, bıyıklarınızı azaltın. (Buhari ve Müslim)”
Yine Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’in “Bıyıkları kısaltın, sakalları bırakın.” (Müslim) daki cümlede yer alan fiiler tavsiye değil emirdir. Çünkü emir sigası ile gelmiştir.
Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem yukarıda da dediğimiz üzere bu konuda mecusilere de müşrik olmalarına rağmen müşriklere muhalefet edin hükmünün içerisinde bırakmayarak, özel olarak muhalefeti emretmiştir. O dönem mecusilerin kimileri sakallarını tamamen kesiyor kimileri de sadece bıyık ya da sadece bıyık ve az bir sakal bırakıyorlardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle emretti:;
“Mecusilere muhalefet edin, sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kesin. (Müslim)”
Allah ve Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem başka hadislerinde Yahudi ve Hristiyanlara muhalefet edilmesini istemiştir. Bu konuda Yahudi ve Hristiyanlara muhalefet edin sakalı uzatın bıyığı kısaltın denemesinin sebebi ise Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem döneminde Yahudi ve Hristiyanların sakalları vardı. Onlara da yine muhalefet etti. Çünkü onlar sakalları beyaz bırakıyordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara bu konuda muhalefet edilmesini istemiştir. Emir vererek hem kendi hem de sahabe beyazları kına ile kapatmışlardır.
Bugün Yahudilere de Hristiyanlara da Mecusilere de onların gençlerine de muhalefet etmenin farz olmadığını kim söyleyebilir. Allah Rasulu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem kim kime benzerse onlardandır demiştir.
Bu tür kişiler acaba Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem döneminde yaşasaydılar Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem yüzlerine bakar mıydı?
Nitekim İbn-i Cerir et Taberi konuyu şöyle almıştır, hasen bir hadis olarak Tarihut Taberî’de de nakletmiştir:
Kisra’nın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gönderdiği iki elçinin ikisi de sakallarını kesmiş, bıyıklarını ise uzatmışlardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem huzuruna gelen bu adamların yüzlerine bakmak istemedi ve onlara “Yazıklar olsun, size bunu kim emretti?” diye çıkıştı. Onlar da “Bize bunu Rabbimiz (Kisra) emretti.” dediler. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Fakat Rabbim bana sakalımı uzatmamı ve bıyığımı kısaltmamı emretti.” (Hasen bir hadistir İbni Cerir et-Taberi rivayet etmiştir.)
Bu dünyada yüzünüze bakmayanın ahirette de bakmayacağını bilmemiz gerekir…
Kim kime benzerse onlardandır dediğini de bilin… Zaten noktayı bu dünyada o koymuştur.
Cumhur ulemaya göre sakalı tıraş etmek haram bırakmak farzdır.
4 mezhebin bu konuda ittifakı vardır.
-Hanefilerden İbni Abidin Reddül Muhtar’da şöyle der: “Erkeğin sakalını kesmesi haramdır.”
-İmam Şafii de el-Ümm de sakalı tıraşın haram olduğunu belirtmiştir.
-Malikilerden de el-Adevî, imam Malik’den sakal tıraşının mecusilerin işlerinden olduğunu nakletmiştir.
-İbni Abdiller de Temhid de sakal tıraşının haram olduğunu söyler.
Hanbeli ekolunden İbn-i Teymiyye ‘nin görüşünü yukarıda zikretmiştik.
Bunu örf veya adete benzeten ya da bunu terk edilebilir sünnet sayanların delilleri bunca sahih hadisi görmezden gelmek ilmi bir anlayışın eseri değil nefsi bir anlayışın eseridir. Hadisleri anlayamadık çeşitli ihtimaller varsaydık ve hadisin gramer manasın da bütün delilleri de es geçip tavsiye olarak anladığımızı varsaysak yine bu konu tarihî belgelere geçmiş apaçık bir konudur. Ayrıca mezhep imamlarından buna dair aksi bir görüş rivayet olunmamış, bunun yanında ne sahabeden be tabiundan ne de etbaut tabiinden böyle bir görüş buna muhalif bir fikir sadır olmamıştır. Cumhuru ulemanın görüşü sakalın kesilmesinin haram olduğu yönündedir.
Bunun yanında Müslümanlar olarak sayısız âyet ve hadîste peygamber sallallahu aleyhi ve sellem uyulması, itâat edilmesi, örnek alınması, sünnetine dört elle sarılmamız istenmiştir…
“Allah’a ve âhirete umut bağlayan, Allah’ı dilinden ve şuurundan düşürmeyenler için Rasûlullah’ta, elbette güzel bir örneklik vardır” (Ahzâb: 33/21). Örnek gösteren Allah, örnek olan O’nun elçisi… Son Peygamberi, insanlığa gönderdiği Rehberi, Âlemlere Rahmet Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem. Onu örnek alacak olanlar ise müminler . Onların tarifi de şu, umudunu Allah’a ve âhiret (ebedî hayat) mutluluğuna, dünyada ve âhirette Allah’ın lütfuna bağlamış olan, O’nu gönül, şuur ve dilinden düşürmeyen, O’nunla var olan, her işin önünde içinde ve sonunda O’nunla olan, olmak isteyen hayatının en tepesine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i koymuş kişiler. Kur’an’ın tarif ettiği kavramdan uzak yaşayıp kendini mümin zanneden zavallılara burada laf yok.
İnsanın bir hedefi bir gayesi bir amacı olmalıdır. İnsan hedefini belirledikten sonra ona ulaştıracak yollara sarılmalıdır. Asıl gaye amaç neyse ona odaklanmalıdır. Kendinden önce bu yola talip olmuşlara bakmalıdır ki tecrübelerinden istifade etsin yolunu kolaylaştırsın yanılma oranını sıfıra indirsin. İşte bu noktada en iyi yol bilinen yoldur. Denenmiş hedefe ulaştığı sabit olmuş yoldur. Bu da kuşkusuz Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. O fâni dünya hayatının aldatıcılarından hem korumuş hem korunmuş hedefi en iyi şekilde yakalamış örneklik sergilemiştir. Sadece ahiret için değil dünya hayatında da nasıl yaşanacağını göstermiştir. Ebedi yolun ve ebedi mutluluğun yolcuları tarih boyunca onun yolunu izleyerek başarıya ulaşmışlardır. Bunun nedeni bu yolu kat ederek hedefe ulaştığı bilinen birini bulup onun gibi yaşar ve yürürlerse elbette aynı yere ve sonuca, maksatlarına eriseceklerini bilmelerindendir. Bütün insanlık âleminde hayatı ve hayat yolu bilinen, örnek alınması mümkün bulunan, örnek alındığı takdirde (izinden gidenlere) “dünya ve ahiretin mutluluğunu vaadeden ” birisi olarak yaşayıp ebedî âleme göçme şansı veren tek insan Muhammed Mustafâ’dır sallallahu aleyhi ve sellem Alimlerin söz birligi ettiği gibi:
“O’nun kemâlinin ve yolunun test edilmeye ihtiyacı yoktur, ondan başka kim varsa hepsinin yol ve yönteminin test edilmeye ihtiyacı vardır; test aracı, mihenk taşı, iyiyi kötüden, sahteyi sahihten, işe yarayanı yaramayandan ayıracak ölçüt O’nun aklı, yaptıkları ve öğrettikleridir. O bir peygamberdir, güzel kişilik, ahlâk ve hayat örneğidir, ama aynı zamanda bir beşerdir, bütün insanların yaratıldığı asıldan, özden yaratılmıştır, bütün insanlar için ortak olan nitelikleri vardır; acıkır, susar, bazı yiyecek ve içecekleri sever, bazılarını sevmez, hastalanır, tedâvi görür, acı çeker, korkar, sevinir, eşi, çoluk çocuğu olur, vahyin gelmediği konularda ve zamanlarda kendi re’yi (düşünce ve ictihadı) ile hareket eder…O’nun örnekliği beşerî hayatı ve tercihleri ile değil, Allah rızâsına götüren yolu, davranış ve sözleri ile ilgilidir. Bir mümin, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in beşerî olarak sevmediği bir yemeği, rengi, kokuyu, tipi sevse O’nun örnekliğinden ayrılmış olmaz, ama Allah rızâsı ile ilgili bir konuda O’nun yapmadığını yapsa, yaptığını yapmasa örnekliğini terketmiş, yolundan ayrılmış olur.” (H.Karaman/Sakal sünnet ve hadisler yazısından) İşte bu sakal meseleside yukarıda onun sözlerinden anlaşıldığı gibi Rabbim bana emretti dediği üzere Allah rızası için yapılagelen işlerindendir… Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem muhalefet ise Allah’a muhalefettir. Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’den daha fazla benzemeye layık olan ve yolundan gidilmeye hak olan kim vardır?
من لا يَرحم لا يُرحم، من لا يرحم الناس لا يرحمه الله ، لأن الجزاء من جنس العمل
Merhamet etmeyene merhamet edilmez. İnsanlara merhamet etmeyene, Allah’da merhamet etmez. Çünkü ceza amelin cinsindendir.