“Ey halkım! Allah’ın davetçisine uyun!”(Ahkaf, 46/31)
İSLÂMÎ AÇIDAN MÜZİK VE TEGANNÎ
Özgün Adı: el-Ğına ve’l-Mûsîka
Telif: Saîd el-Kahtânî
Telif: Abdullah el-Eserî
Çeviri: Yusuf Özer
Yayına Hazırlık: Guraba
Kapak: Ahmet Mayalı
Baskı-Cilt: Step Ajans
Guraba Yayınları: ISBN: 975-8810-11-1 M. 2009/H. 1430
GURABA YAYINCILIK SAN. VE TIC. LTD. ŞTI. Çatalçeşme Sk. Defne Han 27/5 Cağaloğlu – İstanbul PK. 591 SİRKECİ Tel: (0212) 526 06 05 Fax: 522 49 98 www.guraba.com.tr e-mail:guraba@guraba.com.tr
Lütfen destek olmak için bu kitapçığı satın alın ve bilgilenmeleri için yakınlarınıza dağıtımda bulunun.
ÖNSÖZ
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a; salât ve selâm, peygamberlerin sonuncusu Allah’ın Rasûlü Muhammed’e, onun temiz âilesine, nurlu ve uğurlu ashabına, kıyamet gününe kadar, tek olan Allah’a inanan ve O’nun yolunda mücadele eden dostlarınadır.
Şeytan -ondan Allah’a sığınırız- ve askerlerinin, kulları saptırmak ve beldeleri fesada uğratmak için kullandığı en büyük araçlardan biri, şarkı ve müziktir. Bu, şeytanın, Allah’ın kullarını saptırdığı ve doğru yolundan çıkardığı vasıtaların en büyüğüdür.
Şarkı ve müzik, şeytanın virdidir.[1] Bunlar, -kulun kalbinde- Rahman’ın virdiyle asla bir araya gelemezler. Ne zaman birisi kalbe yerleşirse, öbürü yok olur. Çünkü onlar, bir araya gelemeyen zıt kutuplardır.
Şarkı ve müzik; kalplerin hastalanmasının, katılaşmasının, Rahman’ ın sözünü dinlemekten kaçınmanın ve âyetlerden ve zikr-i hakîmden etkilenmemenin en büyük sebebidir. Aynı zamanda kalbin imandan yoksun olmasının, şeytanın yollarını açmanın, Rahman’ın yolundan alıkoymanın ve akıbetin (sonun) kötü olmasının da nedenidirler. -Böyle bir sondan Allah’a sığınırız-. Namazın zıddıdır; çünkü namaz, kötü ve iğrenç şeylerden meneder; şarkı ve müzik ise onları emreder. Şarkı taraftarı olan kimse, yüce Allah’ın gösterdiği doğru yolu takip edemez. Bunlardan dolayı İslam, şarkıyı ve onunla ilgili şeyleri, büyük zararlarından dolayı haram kılmıştır.
Selef’e -Allah onlara rahmet etsin- mensup âriflerden birisi şöyle demiştir:
“Sema (şarkı dinleme); bazı kimselerde nifak, bazı kimselerde inatçılık, bazı kimselerde yalancılık, bazı kimselerde günahkârlık ve bazı kimselerde de ne dediğini bilmezlik meydana getirir. En fazla ortaya çıkardığı ise, suretlere (şekillere) âşık olma ve iğrenç şeyleri beğenmedir. Müzik dinlemenin alışkanlık haline getirilmesi, Kur’ân’ı kalp için ağırlaştırır. Özellikle onu, Kur’ân dinlemeye isteksiz hale getirir. Eğer bu, nifak değilse, nifağın hiçbir aslı yoktur, demektir.”
Şeytan -ondan ve şerrinden Allah’a sığınıyoruz-, yahudi, hristiyan ve onların peşinden giden askerleri; şarkı ve müziğin insanların akıllarına hâkim olmadaki büyük etkisinden dolayı, hemen işe girişip bütün çeşitleriyle -özellikle İslam ülkelerinde- uluslararası iletişim araçlarını kontrolleri altına aldılar, oralarda korkunç miktarda şarkıcı, besteci ve güfteci görevlendirdiler. Onları; para, içki, nefislere hoş gelen şeyler ve dünya hayatının süsü olan başka şeylerle aldattılar. Milletlere, İslam’a ve Müslümanlara karşı gayelerine hizmet edecek şekilde yön verdiler. Sonunda kalpler hastalandı, ruhlar bozuldu. Küçük büyük herkes, herhangi bir sıkıntı duymadan veya utanmadan, her zaman ve her yerde, bu şarkıları tekrar eder oldular.(Bu sebepten dolayıdır ki herkes bunun içinde doğup büyüdüğü için ve yaygın olduğundan dolayı insanlara bu iş meşru gelmeye başladı.)
Şarkılar, nice inkârcı düşüncenin, İslam birliğiyle çatışan bölgesel ve etnik gürültülerin yayılmasına, gençler arasında pek çok bozukluğun, ahlâksızlığın ve istikrarsızlığın yayılmasına sebep olmuştur. Nice şarkı; genç kızların, insan kılığındaki canavarların pençesine düşmesine sebep olmuştur. Daha niceleri!! Öyle ki şarkı ve müzik, insanların dünyasında -günümüzde- su, hava ve besin gibi önemli bir hale gelmiştir.(İnsanlar hiçbr aslı olmayan söze, Müzik ruhun gıdasıdır diyerek yapışmaya ve inanmaya başladılar. Hz. Ömer r.a ‘nın dediği gibi İnancınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.)
Bundan dolayı -ey Müslüman kardeşler!- şarkı ve müziğin hükmünü açıklamak amacıyla kitap, sünnet ve âlimlerin sözlerinden toplayarak bu risaleyi hazırlamaya çalıştım ve ona Şarkı ve Müzik Eğlence midir, Yoksa Tehdit midir? adını verdim. Bu kitabı, ümmete nasihat etmek ve küçük büyük, çoğu kimsenin bulaştığı ve onda bir sakınca görmedikleri bu büyük kötülükten sakındırmak için yazdım. Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, “Ötekine gelince, o alâca siyahtır; tepesi aşağı duran testi gibidir. Ne iyiyi tanır, ne de kötüyü reddeder. O, yalnız içine işleyen heva ve hevesini bilir.’’[2] demiştir.(Bu hadisinde Allah Rasülu kalbin halini bildirmektedir. Kalp eğer hastalanırsa hastalık onu kapladığında tepesi aşağı çevrili kap gibi olur. Nasıl simsiyah bir şeyden ışık geçmezse iman nurları ona fayda etmemeye başlar etkilememeye başlar. Müziğin kalbe verdiği zarar da bunun gibidir. Bu konuda nesillerin en değerlisi olduğunu Allah Resulünün haber verdiği Selef’in ileri gelen alimlerinin tespitleri ileride gelecektir.)
Yüce, her şeye gücü yeten ve cömert olan Allah’tan adımlarımızı doğru attırmasını, bize akıl ve anlayış vermesini ve bu kelimeler vasıtasıyla mühürlenmiş kalpleri ve sağır kulakları açmasını diliyorum. O’nun, bunlara gücü yeter, doğru yola ileten O’dur.
Ebu Muhammed Abdullah b. Abdulhamîd b.
Abdulmecîd el-İsmaîl el-Eserî, Muharrem, 1422
ŞARKI VE MÜZİK
Şarkı: Bir şiir, nesir veya ona yakın bir şeyle sesi yükseltmek, uzatmak, devam ettirmek, makamlı veya makamsız olarak defalarca tekrar ederek eğlendirmek veya coşturmaktır. Bu, müzikle birlikte veya müziksiz olabilir.[3]
İbnu’l-Esîr şöyle der: “Sesini yükselten ve onu devam ettiren herkesin sesine -Araplarca- ‘şarkı’ denir.”[4]
Müzik: Müzik, Yunanca bir sözcüktür. Ud, keman, tambur klarnet vb. gibi çeşitli çalgı âletlerine verilen addır. Ayrıca müzik, melodileri oluşturma, sıralama, sesleri uyumlu hale getirme (armoni) sanatıdır, şarkı (gınâ) ve şarkı söylemek de müzik demektir.
Müziği meslek edinene de müzisyen/müzik adamı denir.[5]
ŞARKININ DİNDEKİ İSİMLERİ
Şarkıya, din âlimleri ve imamları tarafından, birçok isim verilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
“el-Lehv (eğlence, boşa vakit geçirme)”, “el- Lağv (boş söz)”, “el-Bâtıl (boş, geçersiz, değersiz)”, “ez-Zûr (yalan)”, “es-Sumûd (boş şeyle oyalanmak)”, “el-Mukâ (ıslık çalma)”, “et-Tasdiye (el çırpma)”, “Rukyetu’z-Zinâ (zina rukyesi)”, “Savtu’ş-Şeytan (şeytanın sesi)”, “Mezmûru’ş- Şeytan (şeytanın kavalı)”, “Kur’ân’u’ş-Şeytân (şeytanın Kur’ân’ı)”, “Müezzinu’ş-Şeytan (şeytanın müezzini)”, “Munbitu’n-Nifâk (nifak çıkaran, yetiştiren)”, “es-Savtu’l-Ahmak (ahmak ses)” ve “es-Savtu’l-Fâcir (yalancı, rezil ses)[6](Alimlerin tanımlamalarından zararları anlaşılmaktadır. İbni Kayyım rahimehullah, İğasetul Lehvan’da bu tanımlamaları ve hangi alimlerin hangi tanımlamada bulunduklarını delilleriyle ortaya koymuştur. 1.C./267.s Konuyu kısa risale tutmak amacıyla burada sadece bu açıklama ile yetinilmiştir.)
ŞARKININ FERT ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Şarkı;
- Fıskı, fücuru (günahkârlığı), hâyâsızlığı ve edepsizliği emreder.
- Haram kılınan şeyleri süsleyip güzel gösterir. O, doğrudan doğruya haramları işlemeye sevk eden bir araçtır.
- Nefsi, şehvetleri (aşırı istek ve arzuları) yerine getirmeye kışkırtır ve bundaki etkisi kesindir.
- İnsanın şahsiyetini, adaletini ve saygınlığını kaybettirir.
- Aklın ve imanın güzelliğini ve yüzdeki nuru yok eder.
- İnsanın nefsindeki şeytanî durumları güçlendirir.
- Kalbi oyalayarak Kur’ân’dan ve yüce Allah’ı zikretmekten alıkoyar.
- Kalbi köreltir; kalp, hiçbir iyiliği ikrar edemez ve hiçbir kötülüğü inkâr edemez hale gelir.
- Kulu, facirlere ve kâfirlere benzemeye sevk eder.
- Fert ve toplum için, ilâhî cezaların sebeplerindendir.
ŞARKININ ÇEŞİTLERİ
Dinde şarkı, iki çeşittir: Mubah olan şarkı (gınâ), haram olan şarkı.
A- Mübah olan şarkı:
Bu, sesi yükselterek, eğlence ve müzik âletleri olmaksızın, şarkı söylemektir.
Ancak bazı şartların yerine getirilmesi gereklidir: Şarkı sözünde, Allah’a ortak koşma (şirk), ahlâksızlık, Müslümanları yerme, yabancı kadınlara övgü ve kur yapma olmamalı, içkilerden bahsetmemelidir. Ayrıca şarkının, yabancı erkeklerin dinlediği buluğ çağına gelmiş bir kız veya kadın tarafından -ister karşılarında, ister perde gerisinde söylesin fark etmez- söylenmemesi, farz olan bir ibadeti yapmayı engellememesi ve kişinin yaptığıyla meşhur olacak kadar onunla uğraşmaması da gereklidir.(İslam alimlerinin verdiği fetvalar müziksiz olan şarkılar içindir ki bugün aslen karıştırılan mevzu budur. Şarkı ile ğına(yani muzik) ayırayacak basietsizlern fıkıh kitaplarına dadanmaları ya da öyle istemeleri yüzünden bugün bu mesele mubah müziğe atfedilmektedir. Oysaki bırakın kendisinden çıkan müziği çalgı aletlerini bile Rasulullah s.a.v yasaklamış ashabının uygulaması ile de sabit olmuşken kim buna helal diyebilir. Mezheplerin icmasına göre müzikle şarkı söyleyen türkücü kölenin bu özelliğini kişi pazardan köleyi satın aldığında farketse bu onda ağır kusur sayılır ve iadesi mümkündür. Normal şartlar altında İslamda kişi malı satıcının huzurunda kontrol ederek alır ve Allah Rasulü “ayrıldıklarında ticaret bitmiştir” demektedir. Fakat bu öyle bir ksuurdur ki iadesi gerekmektedir. Dört mezhebin Fıkıh kitapları buyu’ /satış bölümünde buna yer vermişlerdir.
Vâhıdî’nin kendi isnadıyla Ebu Umâme’den rivayetinde Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Cariyelere şarkı öğreterek şarkıcı yetiştirmek, onları satmak helâl değildir. Onları satılmasından alınan bedel de haramdır. Bu gibiler hakkında “İnsanlardan bilgisizce Allah yolundan saptırmak için Hakkı boş sözlerle değişenler… vardır.” âyeti nazil oldu. Bir kimse yüksek sesle şarkı söylediği zaman iki şeytan gelir birisi bir omuzunda, diğeri öbür omuzunda tepinmeye, oynamaya başlarlar ve o kişi susuncaya kadar böyle yapmakta devam ederler. (Vahidî, Esbâbu’n-Nuzûl, sf: 244)
Tirmizî’nin rivayetine göre Ebu Umame, Rasulullah (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Şarkıcı cariyeleri satmayınız, satın almayınız. Onlara (bu işi) öğretmeyiniz. Böylelerinin ticaretinde de hayır yoktur, onların karşılığında alınacak olan para da haramdır. İşte şu: “İnsanlardan kimisi bilgisizce Allah’ın yolundan saptırmak için boş sözleri satın alırlar” âyeti benzeri hususlar için nazil olmuştur.”
Tirmizî’nin de rivayet ettiğine göre Ali (r.anh) şöyle demiştir: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
“Ummetim on beş hasleti işleyecek oldu mu artık bela gelip, onları bulur… Ummetim şarkıcı cariyeler ve çalgı aletleri edindiği vakit.,” (Tirmizî, IV, 494)
Ebu Hurayra yoluyla gelen hadiste de; “Çalgıcı cariyeler ile çalgı aletleri ortaya çıktığı vakit” denilmektedir.
(Ebu Hurayre’den bu lafızla tespit edemedik; ancak aynı mananın dile getirildiği bazı rivayetler için Musnedu Abd b. Mumeyd, I/ 1,I7; Ebu AmredDânî, es-Sunenu’l-Vâride fi’l-Fiten, III, 684; el-Munziri, et-Tergib ve’t-Terkib, III, 182 vs) Konuyla ilgili hadis pek çoktur.)
Mübah olan şarkı çok çeşitlidir. Bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
- Yolculukta söylenen şarkılar/Hidâ: Develeri sürmek ve yolculuğun verdiği zahmet ve sıkıntıyı giderip rahat bir yolculuk yapmak için söylenen kısa şarkılardır.
- İş ve çalışma esnasında söylenen şarkılar: Çalışırken söylenen ilâhi, marş ve şarkılardır. Söyleniş sebebi, çalışmaya sevk etmek, çalışma ve iş sıkıntısını hafifletmek, gayrete getirmek, zihinleri dinlendirmek ve işlerin verdiği sıkıntıyı giderip onları aktif hale getirmektir.
- Savaşta söylenen marşlar: Asker ve mücahitleri savaşa teşvik için söylenir.
- Annenin beşikteki çocuğunu susturmak veya uyutmak için söylediği ninniler.
- Kadınların, düğünlerde, sünnet merasimlerinde, gurbete çıkanın ve yolcunun döndüğünde ve bayramlarda, def dışında çalgı aleti olmadan söyledikleri şarkılar.
Bu defin zilleri olmamalıdır. Def’i sadece kadınlar kullanır. Erkeklerin ise hiçbir zaman ve hiçbir yerde def kullanmaları caiz değildir. Hakkında ruhsat bulunan şeylerin daha fazla genişletilmemesi gerekir.
B- Haram olan şarkı:
Yukarıdaki şartları taşımayan her şarkı/müzik haramdır. Şarkının bu türünü, şarkı sanatından anlayan ve bunda uzmanlaşan muğannîler (şarkıcılar) benimseyip icra ederler. Her şarkıda, çalgı türlerinden herhangi biri, dine aykırı bir söz, bir farzı edadan alıkoyma, kadının erkekler tarafından dinlenmesi, meşhur oluncaya kadar şarkı ile ilgilenme, şarkı söyleme karşılığında ücret alma ve lâubaliliğe çağıran günahkâr kişilerin melodilerini söyleme gibi haram kılınan şeyler vardır. Dine göre bunların hiçbiri caiz değildir. Çünkü bunda, yüce Allah’ın rızasından ve zikrinden alıkoyma ve insanın yaratılış gayesinden uzaklaşması vardır. Bu yaratılış gayesi, tek olan ve ortağı olmayan Allah’a kulluk etmektir. Çünkü insan başıboş olarak yaratılmadı ve göz ardı edilmedi. O, yüce Allah’ı birlemek ve O’na kulluk etmek için yaratıldı. Kulluk, bu tür şarkılarla asla bir araya gelemez.
Şimdi, yüce Allah’ın izniyle, Allah’ın kitabından, Rasûlünün sünnetinden, salih selefinin sözlerinden, uyulan dört mezhebin âlimlerinden ve başkalarından, şarkı ve müziğin haram olduğunu bildiren delilleri zikredeceğiz.
YÜCE ALLAH’IN KİTABINDAN, ŞARKI VE MÜZİĞİN HARAM OLDUĞUNU BİLDİREN DELİLLER
- Yüce Allah, Kitabında şöyle buyurmuştur:
“insanlardan kimi var ki, bilgisizce (insanları) Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için lâf eğlencesi satın alır. İşte onlara küçük düşürücü bir azap vardır.” (Lokman, 6)[7]
Fakih sahabî Abdullah b. Mes’ûd radıyallahu anh’a, âyetteki “lehve’l-hadîs“in (laf eğlencesinin) ne olduğu sorulduğunda, o, şöyle cevap vermiştir:
“Kendisinden başka ilah olmayana yemin ederim ki bu, şarkıdır.” Bu sözünü üç defa söylemiştir.[8]
Kur’ân’ın tercümanı olan Abdullah b. Abbâs radıyallahu anh ise:
“Ayet; şarkı ve benzerleri hakkında indi.” demiştir.[9]
İbn Ömer ve Câbir b. Abdullah da -Allah hepsinden razı olsun- böyle söylemişlerdir. Bu dört kişi, sahabenin büyüklerindendir ve kesin olarak, lehve’l-hadîsin (laf eğlencesinin) şarkı olduğu görüşündedirler. Sahâbînin tefsirinin muteber olduğu, usûlde kabul edilen şeylerdendir. Sahabîler herhangi bir tefsirde icmâ ederlerse, onların icmâı delil olur, çünkü onlar Kur’ân’ın inişine tanık olmuşlardır. Sahabe ve tâbiîn “lehve’l-hadîs”in “şarkı” olduğunda icmâ etmişlerdir. Onlar görüşüne itiraz edilip edilmediği bilinmemekle birlikte herhangi bir itiraz da görülmemiştir.
Bu görüşte olduklarını söyleyen tâbiîlerden bazıları şunlardır:
Mücahid, İkrime, Mekhûl, İbrâhîm en-Nehaî, Atâ el-Horasanî, el-Hasenu’l-Basrî, Saîd b. Cubeyr, Katade b. Deâme, Meymûn b. Mihrân, Habîb b. Ebî Sabit, Amr b. Şuayb, Abdulmelik b. Cureyh ve Saîd b. el-Museyyeb -Allah hepsine rahmet etsin-. Bu on üç tabiî, bu ayetteki “lehve’l- hadîs”i şarkı diye tefsir etmiştir. Bunlara herhangi birisinin karşı çıktığı bilinmemektedir.
Hafız İbn Kesîr -Allah ona rahmet etsin-, âyetin tefsirinde şöyle demiştir: “Yüce Allah, saîd (mutlu) olanların yani Allah’ın kitabını rehber edinen ve onu dinlemek suretiyle yarar sağlayan mutlu kişilerin durumunu zikrettikten sonra, Allah’ın kelamını dinlemekle beraber ondan yararlanmaktan yüz çeviren ve çalgı aletlerini, melodili olarak ve çalgı aletleri eşliğinde söylenen şarkılara yönelen şakilerin (bedbaht) halini belirtti.”
Şeyhu’l-Müfessirîn İmam et-Taberî -Allah ona rahmet etsin-, ilim adamlarının “lehve’l-hadîs”in manası hakkındaki sözlerini aktardıktan sonra şöyle dedi:
“Bu konuda doğru görüş, ‘onunla Allah’ın veya elçisinin dinlenilmesini yasakladıkları arasından, Allah’ın yolundan alıkoyan her türlü söz kastedilmiştir.’ denilmesidir. Çünkü yüce Allah, “lehve’l-hadîs” sözüyle umumu kastetti. Birini diğerinden ayırmadı. Bu da hususi olduğuna delalet eden bir şey gelinceye kadar, umumu üzeredir. Şarkı ve şirk bunlardandır.”
- Yüce Allah şöyle buyurdu:
“Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat; atlıların ve yayalarınla onların üzerine yaygarayı bas; mallarda ve evlatlarda onlara ortak ol (bunları haram yoldan kazanmaya sevket); onlara çeşitli vaadlerde bulun, gerçi şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va’detmez.” (Isra, 64)
Müfessirlerin imamı olan Mücahid, İblis’in sesi hakkında şunları söyledi: “O, şarkı, mezmûrlar (düdük), lehv (eğlence) ve bâtıldır.”[10]
ed-Dahhâk b. Muzâhım da şöyle demiştir: “O, mizmarın (düdüğün) sesidir.”[11]
İmam İbnu’l-Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu ayet hakkında şunları söylemiştir:
“ Şeytanın sesi, Âdemoğullarını rahatsız eder. O, Allah’a itaat dışındaki her türlü sestir. Şeytana onu emrettiği ve onu beğendiği için nisbet edilmiştir. Yoksa bizzat şeytanın sesi değildir. Şarkı sesi, ölü için feryat etme, üflemeli, telli ve başka bütün çalgıların sesleri, Âdemoğullarının canını sıkan, onları basitleştiren ve rahatsız eden şeytanın seslerindendir.
Bundan dolayı selef, bu ayet hakkında: ‘O, şarkıdır.’ demiştir. Onun, nefisleri tedirgin, rahatsız ve kaygılı hale getiren şeytanın seslerinin en büyüklerinden olduğunda şüphe yoktur. O, kalplere huzur veren, onları sakinleştiren ve Rablerine huşu ile ibadete sevkeden Kur’ân’ın zıddıdır. Kur’ân’ın sesi ise, nefisleri sakinleştirir, onlara huzur verir ve vakarlı hale getirir. Şarkı sesi, insanları tedirgin, rahatsız ve huzursuz eder… Dinleyiciyi, tedirgin, rahatsız ve huzursuz ettiği için, şarkı ve çalgı seslerinin şeytanın sesi olduğuna hiçbir delil olmasa, bu ona yeterli bir delildir.”[12] İmam Şafi Rahimehullah, bu yüzden normal müziksiz söylenen şarkıları bile kerih görür, onun Kuran yerine icad edilmiş ve insnaların dillerini ayetlerden başka şeylere meylettiren batıllar olarak adlandırmıştır. Nitekim o kitabı Adâb-Ül Kaza’da : «Şarkı söylemek, tıpkı batıl gibi kötü bir eğlencedir. Her kim bunu adet edinirse o kişi bir sefihtir ve (mahkemede de) şahitliği kabul edilmez.» buyurur. Yine bir başka yerde tak tak diye vurarak ritimli ses çıkartmanın Kuran’dan uzaklaştırmak adına oraya atılmış bir icad olduğuna vurgu yapmaktadır. Kadi Ebû Tayyib et-Taberi İmâm Şafii rahimehullah’dan şunları aktarmaktadır: “Tak-taka”yı (yani değnek ya da kamışla teneke, tahta, deri, taş vb üzerine ritimli vurak ses çıkarmayı) kerih görür ve şöyle derdi: “Zındıklar (insanları) Kur’an-ı Kerim’i dinlemekten uzaklaştırmak için, bunu icad etmişlerdir.”(Bknz. Mukaşefetul Qulub el Mukarreb ila Allamul Ğuyub / İmam Gazali – tahkik, ta’lik, tahric: Ebu Abdurrahman Salih Muhammed Uveyda s. 251 )”
- Yüce Allah şöyle buyurdu:
“Şimdi siz bu söze (bu Kur’ân’a) mı hayret ediyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz. Ve siz başkaldırıyorsunuz.” (Necm, 59-61)
Ümmetin büyük âlimi, Kur’ân’ın tercümanı olan Abdullah b. Abbâs -Allah her ikisinden razı olsun- “Ve entum sâmidûn (siz başkaldırıyorsunuz)” âyetini şöyle tefsir etmiştir:
“Bu, şarkıdır. Onlar Kur’ân’ı dinlediklerinde şarkı söylerler ve oynarlardı. Bu, Yemenlilerin lehçesidir. ‘Usmud lena/bize şarkı söyle’ demektir.”[13] Allah Rasulu İbni Abbas için “Yarabbi Kuran’ın tevilini(yorumunu tefsirini) İbni Abbas’a öğret” diye dua etmiştir.(bk. Ahmed b. Hanbel, 1/266,314) Şüphesiz duası makbul Rasulullah s.a.v bununla yetinmemiş ve yine Abdullah İbn Abbas için, “Allah’ım! Onu dinde fakih (derin anlayış sahibi) kıl.” diyerek duada bulunmuştur. (bk. Buharî, Vudu’, 10,40; Müslim, Fezailu’s-sahabe, 138).
Tâbiînin fakihlerinden Mücâhid b. Cebr -Allah rahmet eylesin- şöyle demiştir:
“Bu, Hımyer lehçesinde, şarkıdır. Yemenliler, birisi şarkı söylediğinde: ‘Semede fulânun’ derler.”[14]
- Yüce Allah şöyle buyurdu:
“Onların, Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. (Kâfirler!) inkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadın.” (Enfal, 35)
İmam İbnu’l-Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu âyet hakkında şöyle demiştir: “İbn Abbas, İbn Ömer, Atıyye, Mücâhid, ed-Dahhak, el-Hasen ve Katade: Ayette geçen “mukâ”nın “ıslık çalmak”; “tasdiye”nin ise “el çırpmak” anlamına geldiğini söylemişlerdir. İbn Abbas, şunu söylemiştir: ‘Kureyş, Beytullah’ı çıplak olarak tavaf ediyor, ıslık çalıp el çırpıyorlardı.’ Mücâhid şöyle demiştir: Tavafta, Peygamber’in karşısına çıkıp tavafını ve namazını bozmak için ıslık çalıp el çırpıyorlardı. El çırpanlar ve kamış, mizmar veya benzeri şeylere üfleyerek ses çıkaranlarda bunlara benzeme vardır. Bu, sadece görünüşte bir benzeme olsa bile, onlara benzemeye çalışmaları sebebiyle, bunların da kınanması söz konusudur.” [15]
Şeyh Ahmed b. Yahya en-Necmî şöyle demiştir:
“Allah, el çırpmaları ve ıslık çalmaları sebebiyle Kureyş’i kötüledi. Allah birisini ancak bâtıl ve boş bir davranıştan dolayı kötüler. Bu yaptıkları doğru veya helâl olsaydı, Allah onları bundan dolayı kötülemezdi. Onları bundan dolayı kötülediğine göre, bu, onun haram ve bâtıl olduğunu gösterir. Şu, dinî kurallardandır: ‘Hakkında tehdit bulunan, lânet edilen, gazap edilen ve yapan için kötülemede bulunulan şeyler, haramdır ve büyük günahlardan sayılır.’ Büyük imamlar böyle söylemişlerdir. Islık çalma ve el çırpma, kötülendi ve azap tehdidiyle yan yana zikredildi. Bu, onların haram kılındıklarını ifade eder.
İnsanların -iddia ettiklerine göre- büyüklere saygı ve şanlarını yükseltmek için yaptıkları alkış da haramdır. Çünkü o, Allah’ın kâfirleri kötülemesine sebep olan, bu tür kötülenmiş davranıştandır. Alkış, Batı hayranlarının, Batılı kâfir dostlarından ithal ettikleri şeylerdendir. Çünkü onlar, dine aykırı olsa bile, her şeyde onları taklit etmişlerdir. Allah en iyi bilendir.”[16]
Sahabe -Allah onlardan razı olsun- ve iyilikle onlara tâbi olanlar -Allah onlara rahmet etsin-, bu ve Kur’ân’daki diğer âyetlerde kastedilenin şarkı olduğu yorumunu yapmışlardır.
Yüce Allah, kitabındaki bu âyetlerde şarkıyı ve onunla ilgili olanları kötülemiştir. Bu sebeple, şarkı bütün çeşitleriyle birlikte, Allah’ın kitabındaki nasla haram olmaktadır.
ŞARKI VE MÜZİĞİN HARAM OLDUĞUNU BİLDİREN SÜNNETTEKİ DELİLLER
- Hadis:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetim arasında, zina yapmayı, ipekli elbiseler giymeyi, şarap içmeyi ve çalgı aletlerini çalmayı helâl sayan kimseler olacak.”[17]
Hadiste geçen “el-meâzif” kelimesi “mi’zefe” kelimesinin çoğuludur. Çalgı aletleri anlamındadır.
“el-meâzif”, cevâmi-i kelim’den (az kelimeyle çok mânâ ifade eden sözlerden)dir. Eski-yeni, her tür şarkı ve eğlence aletini ifade etmektedir.
Bu hadis, şarkı ve müziğin haram kılındığı konusunda, delaleti kesin ve açık bir nastır. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, “helal sayan kimseler” buyurdu. Bu, asıl olarak onun haram olduğunu göstermektedir. Eğer helal olsaydı, böyle söylemezdi ve böyle şeyleri başka bir şeye dönüştürmek ve helâl saymak azabı gerektirmezdi. Yüce Allah, sadece, haram kılınan bir şeyin yapılması sebebiyle azap eder.
Şarkı ve onunla uğraşanlara gelen, şu ciddi kötülemeye bak. Onların yaptıkları işi; haram olan zina yapma, içki içme ve ipekli giymeyle bir arada zikretti. Şarkıyı haram kılmada, bu hadisten başkası gelmeseydi bile, bu hadis tek başına yeterli olurdu.[18]
- Hadis
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yüce Rabbim bana, içki, kumar, davul ve gitarı haram kıldı.”[19]
“Allah, bana içki, kumar ve davulu haram kıldı. Her sarhoşluk veren haramdır.”[20]
Hadiste geçen “el-kûbe” davul demektir. Ayrıca o, İbn Abbâs ve İbn Ömer’in -Allah onlardan razı olsun- rivayet ettiği hadislerde açıklanmış olarak geldi. İmam Ahmed onu kesin olarak belirtti. İbnu’l- Kayyim, Iğâsetu’l-Lehfân’da onu kaynak yaptı.
Davul, eğlencede önemli aletlerdendir. Şarkının onsuz olması ise çok nadirdir.
- Hadis
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bu ümmet içinde, yere batırılma, hayvana çevrilme ve gökten taş yağması olacak. ” Müslümanlardan birisi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu ne zaman olacak?” diye sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi: “Şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri yaygınlaşıp içkiler içildiğinde…”[21]
Hadiste “yaygınlaşıp” ifadesi vardır. Bu, çalgı âletleri kalpleri ele geçirip vicdanlara tahakküm ettiği zaman olur. Günümüzde onların, en açık şeylerden olduğu gizli değildir. Hatta içinde, bu şarkı ve çalgıları dinleme aleti olmayan hiçbir ev bulamazsın. Yardım istenecek sadece Allah’tır.
- Hadis
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Benim ümmetimden bazı kimseler içki içip ona başka isimler verecekler. Baş uçlarında çalgılar çalınacak ve şarkıcı kadınlar şarkı, türkü söyleyecekler. Allah onları yere batırsın ve onlardan, maymunlar, domuzlar yapsın. (Allah onları yere batıracak ve onları maymunlar, domuzlar şekline dönüştürecektir.)”[22]
- Hadis
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetim içinde, yere batırılma, hayvana çevrilme ve denize atılma olacak.” Sahabîler: “Ey Allah’ın Rasûlü! Onlar Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ettikleri halde mi?” diye sordular. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Evet, çalgı aletleri, içki ve ipekli giyinme yaygınlaştığında…” [23]
- Hadis
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “iki ses vardır ki bunlar, dünya ve ahirette lanetlenmiştir. Bir nimete kavuşunca çalınan mizmâr ve bir musibet esnasındaki ağıt sesi…”[24]
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye şöyle demiştir:
“Bu hadis, şarkının haram kılındığına delil yapılanların en iyisidir. Nitekim Câbir b. Abdullah’tan radıyallahu anh gelen meşhur ifadede, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Ben, iki ahmak ve fâcir sesten menedildim: Nimet esnasındaki sesten (yani eğlence, oyun ve şeytanın mizmarlarından) ve musibet esnasındaki sesten (yani yanaklara vurmak, yakasını yırtmak ve cahiliye davası gütmekten)…”Musibet esnasında çıkarılan sesi yasakladığı gibi, nimet esnasında çıkarılan sesi de yasaklamıştır. Nimet esnasındaki ses, şarkı sesidir.”[25]
- Hadis
Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle rivayet etti: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Şarkıcı cariyenin kazancını yemeyi” yasakladı. [26]
- Hadis
Ebû Umâme’nin radıyallahu anh rivayet ettiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Şarkıcı cariyelerin satılması, alınması ve onlarla ticaret yapılması helal değildir. Onların beledi/bedeli haramdır. “insanlardan kimi var ki, bilgisizce insanları Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için laf eğlencesi satın alır. işte onlara küçük düşürücü bir azap vardır.” ayetini okuduktan sonra şöyle devam etti: “Beni hak dinle gönderen Allah’a yemin ederim ki, birisi sesini şarkı ile yükseltsin de, Allah o sırada, onun omuzlarına yerleşen iki şeytan göndermesin. Daha sonra o şeytanlar ayaklarıyla devamlı onun göğsüne -kendi göğsüne işaret etti- vururlar, böylece o kimse susar.”[27]
- Hadis
İbn Ömer’in azatlı kölesi Nâfi şunu rivayet etti: “İbn Ömer bir mizmar duydu, parmaklarıyla kulaklarını tıkadı ve yoldan uzaklaştı. Bana: ‘Nâfi! Bir şey duyuyor musun?’ dedi. Ben de: ‘Hayır’ dedim. Bunun üzerine parmaklarını kulaklarından çekti ve ‘Ben Rasûlullah’la birlikteydim. Aynısını duydu ve benim yaptığım gibi yaptı.’ dedi.” [28]
İmam Kurtubî -Allah ona rahmet etsin- bu rivayeti getirdikten sonra şunları söylüyor: “Alimlerimiz! Normalin dışına çıkmayan ses hakkında onların davranışı böyle olursa, zamanımızdakilerin şarkı söylemeleri ve çalgı çalmaları karşısında nasıl olur acaba?”[29]
Allahu ekber! Allahu ekber!
Altıncı asırda yaşayanların sözleri böyle olursa, zamanımızın mizmarlarından Allah’a sığınıyoruz!!
- Hadis
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Çan, şeytanın mizmarı (düdük, kaval ve klarnet)dır.”[30]
- Hadis
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Melekler, aralarında köpek veya çan bulunan yolcularla beraber olmazlar.”[31]
Çan, rahmet meleklerinin nefret etmesine ve iyilik ve nimet getiren arkadaşlıkların olmamasına sebep olduğuna göre, günümüzde -fitneler zamanında-, uzay ve uydular çağındaki müzik aletleri nasıl olacak? Çünkü bunlar insan vücudundaki her kılı ve damarı yerinden oynatacak derecede modern elektronik cihazlarla yapılmaktadır.
- Hadis
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, Ademoğluna zinadan nasibini yazmıştır. Bu, ona mutlaka ulaşacaktır. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası ise dinlemektir.”[32]
- Hadis
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ı zikretme türünden olmayan her şey, boş bir iş ve bir yanılmadır. Bundan dört şey müstesnadır: Kişinin iki hedef arasında gidip gelmesi (yani atıcılığı öğrenmesi), atını eğitmesi, erkeğin hanımıyla oynaşması ve kişinin yüzmeyi öğrenmesi…”[33]
Hadiste, şarkı, müzik, müzikli toplantı ve oralarda toplanmanın yasak olduğuna açık bir delalet vardır. Çünkü Müslüman kul, başıboş yaratılmamış, aksine o, yüce bir gaye için yaratılmıştır. Bu yüce gaye, tek ve ortağı olmayan Allah’a kulluktur. Müslümanın bu gayeyi yüce Rabbine kavuşuncaya kadar hayatının temeli yapması gerekir.
Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Kişinin yaptığı her eğlence bâtıldır. Bâtıl, hakkın zıddıdır. Hak olmayan, ona vesile ve faydalı olmayan her şey, bâtıldır; o, vakti boşa harcamasına, dini ve dünyası konusunda kendisine faydalı olacak şeyleri kaybetmesine sebep olur. Dinin böyle bir şeyi mübah kılması mümkün değildir.“İmam Şafii r.h şöyle demektedir: “Ben insanların icad ettiği eğlence türü şeyleri mekruh görüyorum. Çünkü bunlarla ilgilenmek, din ehlinin şan ve mürüvvetine yakışmaz.”(Bknz. Mukaşefetul Qulub el Mukarreb ila Allamul Ğuyub / İmam Gazali – tahkik, ta’lik, tahric: Ebu Abdurrahman Salih Muhammed Uveyda s. 251 )”
ŞARKININ VE ŞARKI İLE UĞRAŞANLARIN YERİLDİĞİNE DAİR
Sahabe, Tabiin ve Dört İmamdan Nakledilenler
- Ebû Bekir -Allah ondan razı olsun-, def çalıp şarkı söyleyen iki küçük cariyeyi görünce onları azarlayarak şöyle demiştir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in evinde şeytanın mizmârı (kavalı) mı çalınıyor?”[34]
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun böyle demesini kınamayıp ikrâr etti. Fakat onu, azarlarken kaba ve sert olmaktan menetti.
- Osman b. Affân -Allah ondan razı olsun-, yüce Allah’ın kendisine olan lütfunu zikretmek üzere şöyle demişti:
“Ben ne şarkı söyledim, ne de böyle bir şeyi yapmak istedim.”[35]
Gerçekten o, bu günahı hiç işlememişti.
- Abdullah b. Mes’ûd -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir:
“ Şarkı, suyun bitkiyi büyütüp yeşerttiği gibi, kalpte münafıklığı yeşertir.”[36]
İmam İbnu’l-Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu sözü şöyle yorumladı:
“Bu, sahabenin kalplerin durumunu ve amellerini; onların tedavi ile ilaçlarını bildiklerine en iyi delildir. Onlar, en önemli ilaçlarla, kalplerin hastalıklarını tedavi eden ve metodlarından vazgeçilemeyen, kalp doktorlarıdır. Onlar, hastalığı, acı bir zehirle tedavi eden kimse gibiydiler. Vallahi, böylece onlar, yaptıkları birçok ilâcı veya onların çoğunu uyguladılar. Şimdi öyle oldu ki doktorlar azaldı, hastalar çoğaldı, selefte olmayan müzmin hastalıklar ortaya çıktı; dini gönderenin yaptığı ilaçtan vazgeçildi, hasta, hastalığı artıran şeye yöneldi. Bela ağırlaştı, iş büyüdü; evler, yollar, çarşı ve pazarlar hastalarla doldu ve her cahil, insanlara doktorluk yapmaya kalktı.”[37] Bugünkü durumu ne güzel de özetlemektedir ki insanlar Müzik ruhun gıdasıdır demeye girişmişler, hastalığın kendisi ile şifa aramışlardır.
- Abdullah b. Ömer -Allah her ikisinden razı olsun- ihrama girmiş bir topluluğa rastladı. Onların arasında şarkı söyleyen birisi vardı. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer: “Allah sizi duymasın, Allah sizi duymasın!”[38] buyurdu.
- Abdullah b. Ömer -Allah her ikisinden razı olsun- şarkı söyleyen küçük bir cariyeye rastladı ve şöyle dedi: “Şeytan birisini (yerine) bırakacak olsaydı bunu bırakırdı.”[39]
- İbn Abbâs -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir:
“Def haramdır, çalgı aletleri haramdır, davul haramdır, mizmar (kaval) haramdır.”[40] Yukarıda belirtildiği üzere def çalınması erkeğe haramdır. Burada soru sahibine verilen cevabı aktarılmıştır. Kadınlara müsade edilen def zil ve zincirsiz / çıngıraksız olan deftir.
- Birisi, İbn Abbâs’a -Allah her ikisinden razı olsun- “Şarkı hakkındaki görüşün nedir? O, helâl midir, haram mıdır?” diye sordu. İbn Abbâs:
“Ben ancak Allah’ın kitabında haram kılınmışsa, haram olduğunu söyleyebilirim.” dedi. Adam: “O zaman helâl midir?” diye sordu. İbn Abbâs: “Bunu da söyleyemem.” dedi ve ona: “Kıyamet günü geldiğinde, hak ile bâtılı gördüğünde, şarkı nerede olur?” diye sordu. Adam: “O, bâtıllar arasında olur.” dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs: “Git, fetvayı kendin verdin.” dedi.[41]
İmam Hafız İbnu’l-Kayyim -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Bu, İbn Abbâs’ın -Allah ondan razı olsun- bedevilerin, içinde içkiyi, zinayı, livatayı (homoseksüelliği) övme, yabancı kadınlara iltifatta bulunma, çalgı ve müzik aletleri (sesleri olmayan şarkı) hakkındaki cevabıdır. Onların şarkısında bunlardan bir şey yoktur. Bu şarkıyı görselerdi, onun hakkında en büyük sözü söylerlerdi. Çünkü onun zararı ve fitnesi, içkinin zararının çok üstündedir ve onun fitnesinden daha büyüktür. Böyle bir şeyi, İslam dininin caiz göreceğini zannetmekse, bâtılların en bâtılıdır.”[42] İbni Abbas bugünkü şarkı sözlerini dinlese… İnsanın örnek vermekten bile yüzü kızarıyor ki bunların müziksiz hali bile ağızda yer etmemelidir. Haramı Allah’ın haram kıldığı şekilde yakınlaşma şehvet ve ilgiyi çağırdığında şüphe olmadığı gibi direk Allah’a şirk içeren şarkı sözleri insnaların bilinçsizce dilinde dolanmaktadır. Müstehcenlik içerenleri saymamakla birlikte Allah’a şirk anlamına gelen şarkı sözlerini tanımak açısından yazının sonunda dipnot oalrak verilmiştir.
- Aişe -Allah ondan razı olsun- evde, şarkı söyleyen ve neşesinden dolayı başını sallayan bir adama rastladı ve şöyle dedi:
“Öf, bu bir şeytan, onu çıkarın, onu çıkarın.”[43]
Hadisi tamamı şöyledir:
Ümmü Alkame haber vermiştir ki, Hz. Âişe’nin erkek kardeşinin kızları sünnet edildiler de, Hz. Âişe’ye şöyle söylendi :
— Bu çocukları eğlendirecek bir kimseyi çağırsak? Hz. Âişe :
— Evet, dedi de Adiyy’e haber gönderdi. Adiyy de çocuklara gitti. Sonra Âişe (Radiyalİahuanha) eve uğradı da, adamı şarkı söyleyip, neş’e-den başını sallıyor gördü. — Adam çok şiir biliyordu.
— Bunun üzerine Âişe :
— Öf, bu bir Şeytan! Çıkarın onu, çıkarın onu, dedi.Edeb-ül Müfred / İmam Buhari Hadis No:1247
Tirmizî, ibni Mace ve Ebû Davud Cihad bahsinde tahriç ettikleri bu hadisin son kısmında şöyle buyurulmaktadır:
«Müslüman kişinin her eğlendiği şey bâtıldır; ancak şunlar bundan müstesnadır: Oku ile atış yapması (silâh kullanma taliminde bulunması), atına (veya harp vasıtalarına) hareket ve çeviklik öğretmesi, hanımı ile eğlenip oynaşması. Çünkü bunlar, hak olan şeylerdendirler.»
Bu hadisin açıklamasında deniliyor ki, dinî ve ilmî bir fayda kazandırmayan, üstelik insanı önemli görevlerinden alıkoyan ve boşuna zaman harcanmasına sebep olan eğlence ve oyunların hepsi bâtıldır. Bu oyunlar zararlarına göre de haram veya mekruh olurlar. Hz. Âişe ‘nin de tutumu gösteriyor ki, çocukları eğlendirmek için eğlence tertip etmekte esasen sakınca yoksa da, bu eğlencenin yapılış şeklinde aşırılık ve münasebetsizlik görülmesi halinde bunda hayır yoktur. Nitekim gördüğü manzaraya hoşlanmadığından bu eğlenceye son vermiştir. (Tirmizî : Kitabu’l-Cihad, Hadîs : 1637 ye; İbni Mace: Kitabuİ-Cihad, Hadîs: 2811 ve; Ebû Davud: Kitabu’l-Cihad, Hadîs : 2513)
Ayşe r.a gördüğü ve son verdirdiği şey kafa sallayarak ritim tutan ve şarkı söyleyen bir adamdı…
Edeb-ül Müfred / İmam Buhari Hadis No:1247 Şerh: A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/606-607. Ayrıca Bknz. Halil Atalay Tercüme ve Şerhi Hadis No:1005
- Enes b. Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi:
“En kötü kazanç, şarkıcı kadının kazancıdır.”[44]
- Ömer b. Abdu’l-Azîz -Allah ondan razı olsun- oğlunun hocasına tavsiyede bulunurken, eğlence ve şarkı hakkında şöyle dedi:
“Başlangıcı şeytandandır, sonu Rahmân’ın gazabıdır.”[45]
- Vekî b. el-Cerrâh -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“Tamburu al, sahibinin kafasında kır. Nitekim İbn Ömer -Allah onlardan razı olsun- böyle yapmıştır.”[46]
- el-Fudayl b. Iyâd -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Şarkı, zinanın rukyesidir (üfürüğüdür).”[47]
- İmam Ebû Hanîfe -Allah ona rahmet etsin- şarkının haram olduğunu sert bir ifadeyle söylemiş ve onu dinlemeyi günah saymıştır.[48]
- Kadı Ebû Yusuf -Allah ona rahmet etsin-, içinden çalgı ve eğlence sesleri gelen bir ev hakkında şöyle demiştir:
“Onların yanına izin almadan gir. Çünkü kötülükten menetmek farzdır. İzinsiz girmek caiz olmasaydı, insanlar farzı yerine getiremezlerdi.”[49]
- İmam Şafiî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“ Şarkı, bâtıl ve muhale (imkânsıza) benzeyen, mekruh eğlencedir. Onunla çok meşgul olan, şahitliği kabul edilmeyen, sefihtir (kişiliği zayıf veya aklı noksandır).”[50]
Onun “mekruh” ifadesi ile kasdettiği, haram anlamındadır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Allah size küfrü, fıskı ve isyanı mekruh gösterdi.” (Hucurat, 7)
- İmam Şafiî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Ben Irak’ta tağbî[51] denilen bir şey bıraktım. Onu, insanları Kur’ân’dan uzaklaştırmak üzere zındıklar ortaya çıkarmıştır.”[52]
İmam Hafız İbnu’l-Kayyim -Allah ona rahmet etsin-, İmam Şafiî’nin -Allah ona rahmet etsin- sözünü şöyle yorumladı:
“Tağbîr, dünyadan uzak durma konusunda birisinin şiir söylemesi, orada bulunan bazı kimselerin de ellerindeki çubukları deriden veya kumaştan yapılmış bir yastığa vurarak ona eşlik edip tempo tutmalarıdır. Bu, her türlü bozukluk ve haramı kapsamaktadır. Allah böyle kötü şeyleri öğrenmeye meraklı olan kişiden ve cahil âbidden razı olmaz.”[53]
- İmam Mâlik’e -Allah ona rahmet etsin- şarkı hakkında soruldu. O da şu cevabı verdi:
“Bize göre, bunu, ancak fâsıklar yapar.”[54]
- İmam Ahmed b. Hanbel -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“ Şarkı, kalpte münafıklık doğurur. O, benim hoşuma gitmiyor.”[55]
- İmam Ahmed b. Hanbel şöyle dedi:
“Flüt, ney, zurna, tambur, ud, rebap (kemençe) ve benzerleri haramdır.”[56]
- Ebû Bekr el-Mervezî şöyle dedi: “Ebû Abdillah’a (İmam Ahmed’e) ‘Çarşıdan geçerken davul satıldığını görüyorum, onları kırayım mı?’ diye sorunca, şöyle cevap verdi: ‘Senin gücünün yeteceğini zannetmiyorum, gücün yetiyorsa, ne âlâ.’ Şöyle sordum: ‘Ölü yıkamaya çağrıldığımda, bir davul sesi duyarsam?’ Buna da şöyle cevap verdi: ‘Kırabilirsen kır. Değilse, dışarı çık.’“[57]
- eş-Şa’bî -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“Allah, muğanniye (şarkı söyleyene) ve şarkı dinleyene lânet etsin.”[58]
- ed-Dahhâk -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“Şarkı; kalpleri bozar, Rabbi gazaplandırır.”[59]
- Mekhûl -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“Kim, yanında bir şarkıcı kadın olduğu halde ölürse, ona namaz kılınmaz.”[60]
- Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“ Şarkı ve çalgı âletlerini dinlemek, şeytanın durumlarını güçlendiren şeylerin en büyüğüdür. Bu, müşriklerin dinleyişidir.”[61]
DİN İMAMLARININ ŞARKI VE MÜZİĞİN HARAM OLDUĞU KONUSUNDAKİ İCMAI (İTTİFAKI)
Bilinmelidir ki, her zaman ve her yerdeki din imamları; şarkı, çalgı ve müzik âletlerinin haram kılındığı konusunda icma olduğunu söylemişlerdir.
- İcma olduğunu söyleyenler arasında, selef imamlarının en tanınmışı ve onların ihtilaf ve ittifak edilen hususları en iyi bileni sayılan İmam et- Taberî’dir -Allah ona rahmet etsin-.[62]
- Muhaddis ve fakih Ebu Amr b. es-Salâh da -Allah ona rahmet etsin- icma olduğunu söylemiştir:
“Bilinmelidir ki, def, kaval ve şarkı bir araya geldiğinde, bunların dinlenilmesi -mezhep imamlarına ve diğer müslüman âlimlere göre- haramdır. Bunu hiçbiri mübah saymamıştır.”[63] - Allâme el-Kurtubî -Allah ona rahmet etsin- icma olduğunu şöyle ifade etti:
“Onun haram kılındığında ihtilaf yoktur.”[64] - Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- şarkı ve çalgı âletlerinin haram olduğunda dört imamın icmaı olduğunu şöyle ifade etmiştir:
“Ud ve benzeri müzik âletleri ve çalgıların haram olduğunda onlar müttefiktirler.”[65]
“Dört imamın görüşü, bütün müzik âletlerinin haram olduğudur… İmamlara tâbi olanlardan hiçbiri, müzik aletleri hakkında bir ihtilaf zikretmemiştir.”[66] - Allâme İbn Hacer el-Heysemî -Allah ona rahmet etsin-, müzik âletlerinin haram kılındığında icma olduğunu söylemiştir. “Tambur, ud, telli saz, rebab, harp, kemençe, santur ‘kanuna benzeyen bir çalgı gibi ‘eğlenmeyi seven sefih ve günahkâr kimselerce bilinen aletlerin hepsi, ihtilâfsız haramdır. Bunlarda ihtilaf olduğunu söyleyen hata etmiş veya nefsinin arzusuna yenilmiştir. Öyle ki bu, onu sağır ve kör hale getirmiş, doğrudan engellemiş ve takvadan ayırmıştır. Bütün bunların haram kılındığında icma olduğunu söyleyenler arasında İmam Ebu’l- Abbas el-Kurtubî de vardır. O, güvenilir ve doğru bir kimsedir. Çünkü o, imamlarımız ne söyledilerse, aynen öyle nakletmiştir.”[67]
- İcma olduğunu söyleyenler arasında, selefin kalıntısı, çağdaş allâme Abdu’l-Azîz b. Bâz da -Allah ona rahmet etsin- vardır. O şöyle demiştir: “ Şarkı, âlimlerin büyük bir kısmına göre haramdır. Beraberinde ud, rebab vb. gibi bir müzik aleti olursa, müslümanların icmaıyla haramdır.”[68]
İcma: “Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem ümmetinden olan müctehidlerin, Peygamber’in vefatından sonraki herhangi bir devirde bir meselenin hükmünde fikir birliği etmeleridir.”[69]
İcma; İslâm fıkhının kaynaklarının üçüncüsüdür, kesin şer’î bir delildir ve ona karşı gelmek asla caiz değildir.[70]
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra elçiye karşı gelir ve mü’minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü yola yöneltiriz ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir gidiş yeridir orası!” (Nisâ, 115)
Bu âyette Allah Teâlâ, mü’minlerin yolundan çıkıp da başka yola sapan kimsenin gideceği yerin cehennem olduğunu -Allah korusun- belirtmektedir. Müslümanların icmaı haktır, o mü’minlerin yoludur. Onların icmaına karşı çıkan kimseye bu âyette tehdit vardır. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Allah, benim ümmetimi sapıklıkla bir araya getirmeyecektir. Allah’ın eli cemaatin üzerindedir. Allah’ın eli cemaatin üzerindedir. Kim (söz, davranış ve inanç olarak) cemaatten ayrılırsa, cehenneme ayrılmış olur.”[71]
Sahabe, tabiîn, etbâu’t-tâbiîn, selef ve ondan sonrakilerden olan âlimlerin büyük bir kısmının sözlerinden anlaşılıyor ki, onlar, şarkıların ve bütün çalgıların haram olduğunda icma etmişlerdir. Hiçbirisi ruhsat verildiğini söylememiş, kullanılmalarını şiddetle menetmiş, müzik aletlerinin kırılmasını emretmiş ve “Onları telef edenin tazminat ödemesi gerekmez” demişlerdir.[72]
Müslüman Kardeşim! Bunu anlayıp icmanın, karşı gelinmesi caiz olmayan bir delil olduğunu öğrendiğine göre… Şu soru sorulmalıdır:
– Şarkı ve müziğin haram olması, ihtilaflı bir mesele midir, yoksa haram olduğunda icma edilmiş bir mesele midir? Onun hakkında tartışma yapma kapısı kapalı mıdır?
Cevap: O, sahabe ve onlara uyanlar tarafından haram olduğunda icma edilmiş bir meseledir. Dört imama göre de yukarıda geçtiği gibidir. Çünkü ihtilaf edilen meselelerde bu kadar sert ve katı olmazlar. Ayrıca ihtilaflı bir şey işleyene “fâsık, fâcir, melûn, şeytan vb.” denilmez.
ŞARKI VE MÜZİK HAKKINDA SELEF ÂLİMLERİNDEN GELEN UYARI VE TAVSİYELER
- Mü’minlerin emîri Yezîd b. el-Velîd b. Abdu’l-Melik -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“Ey Umeyye oğulları!
Şarkıdan sakının, çünkü o hâyâyı azaltır, şehveti arttırır, kişiliği yok eder. O, içkinin yerine geçer ve sarhoşluğun yaptığını yapar. Eğer onu yapmak zorunda kalırsanız, kadınları ondan uzak tutun, çünkü şarkı, zinanın rukyesidir (davetçisidir).”[73]
- Zahid tâbiî Muhammed b. el-Munkedir -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“Kıyamet günü gelince, birisi şöyle seslenir: Kendilerini ve kulaklarını, lehv ile (eğlence, oyun, boş şey) şeytanın mizmarlarından (düdüklerinden) uzak tutanlar nerede? Onları misk bahçelerine yerleştirin. Sonra meleklere şöyle denilir: Onlara benim övgümü duyurun. Onlara korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini bildirin.”‘[74]
- İmam Hafız İbnu’l-Cevzî -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“ Şarkı, insanı, mutedillikten çıkarır ve aklı değiştirir. Bunun açıklaması şöyledir: İnsan şarkı söyleyince, sessizken hoşlanmadığı, baş sallama, el çırpma ve ayaklarıyla yere vurma hareketlerini ve aklı hafiflerin yaptığı şeyleri yapar. Şarkı, bunu gerekli hale getirir, hatta aklı çalışmaz hale getirmede içkinin yaptığına yaklaşır. Öyle olunca bundan menedilmesi gerekir.”[75]
Bilinmelidir ki şarkı dinlemek, iki şeyi bir araya getirir. Birisi: Kalbi, Allah’ın azametini düşünmekten ve ona hizmetten alıkoyar. İkincisi: Kalbi, -çoğu cinsel ilişki olan- bütün hissî şehvetleri yerine getirmeye davet eden ani lezzetlere meylettirir.”[76]
- Şeyhu’l-İslam Kadı Ebu’t-Tayyib et-Taberî -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“Şarkı dinleyenin, aklı ve hâyâsı eksilir. Şarkı dinlemeye alışmadan önceleri hoşlanmadığı; çok konuşmayı, yalan söylemeyi, kahkaha atmayı, parmak çıtlatmayı, ayağı yere vurmayı, sadece hafif akıllıların beğendiklerini ve çirkin durumları tahayyül etmeyi beğenir.”[77]
- Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“Çalgılar, nefislerin içkileridir. Onlar, nefislere kadehlere tutkunluğun yaptığından daha büyüğünü yaparlar. Böyleleri seslerle kendilerinden geçince, içlerine şirk yerleşir, kötülüklere ve zulme eğilim gösterirler. Müşrik olurlar, Allah’ın haram kıldığı nefsi (canı) öldürürler, zina ederler. Bu “üçü”; çalgı, ıslık ve el çırpması dinleyenlerde çok olur.
Şeyhlerini veya başkasını, Allah’ı sevdikleri gibi sevmeleri sebebiyle onlara şirk baskın gelir. Zinaya gelince; şarkı, zinanın rukyesidir ve zinanın meydana gelmesinin en büyük sebeplerdendir. Erkek, çocuk ve kadın, şarkıya gelinceye kadar son derece iffetli ve güçlüdür, sonra nefisleri zayıflar ve zinaya bulaşmaları kolaylaşır. Ya bizzat kendisi isteyerek ya başkasının etkisinde kalarak ya da her ikisinin etkisiyle zinaya meyleder. Nitekim bu, daha çok içki içenlerde olur.”[78]
“İslam dininde bilinmesi gerekir ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ümmetinin salihlerine, âbidlerine ve zahidlerine; avuç çırparak, flüt veya def çalarak ilahi ve şarkı söylenen evlerde toplanmalarını emretmedi. Ayrıca hiç kimseye kendisine uymaktan, gelen kitap ve hikmete tâbi olmaktan vazgeçmelerini, ne içte ne dışta, ne avama ne de havasa mübah görmedi.“[79]
- İmam Hafız İbnu’l-Kayyim -Allah onu rahmet etsin- şöyle dedi:
“Bilinmelidir ki müzik dinlemek, kalpteki sevgiyi harekete geçirir. Rahman’ı seven, putları seven, haçları seven, vatanı seven, kadınları seven ve oğlanları seven kişiler müzik dinleyerek etkilenirler. Her birinin ondan alacağı bir pay, sevgisine göre, bir içmesi ve zevki vardır. Putunu, haçını, vatanını, bir kadını veya bir çocuğu seven kimse, kalbinde saklı olanı ortaya çıkarır, ona yerleşeni uyandırır, sevdiğiyle birlikte durumuna uygun olanı da harekete geçirir. Allah ile alakası kesilmiş, ondan uzaklaşmış, bozuk sevgilerin müzik ile harekete geçmesi birçok yönden doğru sevgilerin harekete geçmesinden daha fazla olur.”[80]
Yine İbnu’l-Kayyim, babaları; çocuklarını eğlence ve şarkı meclislerine getirmekten sakındırmak için şöyle dedi:
“Çocuğun aklı erince; eğlenceden, bâtıldan, şarkıdan, gayr-ı ahlakî sözleri dinlemekten, bid’atlerden ve kötü konuşulan meclislerinden uzak durması gerekir. Çünkü bunlar kulağına takılınca büyüyünce ayrılması ve velisinin de onu, ondan kurtarması zor olur.“[81]
ÇAĞDAŞ ÂLİMLERİN ŞARKI VE MÜZİK HAKKINDAKİ FETVALARI
- Şeyh allâme Abdu’l-Aziz b. Bâz’a -Allah ona rahmet etsin-: “Şarkıları dinlemenin hükmü nedir?” diye soruldu. O da şu cevabı verdi:
“Eğlenme türü (müzik aletleri ile yapılan) bir şey ihtiva eden şarkıları dinlemek, evinde, arabada, genel ve özel toplantı yerleri gibi evinin dışında; gerek erkek, gerek kadın dinleyen herkese haramdır. Çünkü bunda, dinin haram kıldığına katılmayı isteme ve ona eğilim gösterme vardır. Yüce Allah şöyle buyurdu:
“insanlardan kimi var ki, bilgisizce insanları Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için laf eğlencesi satın alır. işte onlara küçük düşürücü bir azap vardır.” (Lokman, 6)
Soru soran kimsenin şarkı dediği şey, laf eğlencesin ‘lehve’l-hadis’dendir. Çünkü o, kalp için bir fitnedir, onu kötüye heveslendirir, iyiden çevirir, insanın vaktini boşa harcatır. O, laf eğlencesinin genel anlamına girer. Şarkı söyleyen ve şarkıları dinleyen de kendini veya başkasını Allah’ın yolundan alıkoymak için laf eğlencesini satın alanlar arasına girer.
Allah, bunu kınadı ve bunu yapana küçük düşürücü bir azap olduğunu haber verdi. Ayrıca Kur’ân, genel olarak şarkının ve onu dinlemenin haram olduğunu bildirdi. Sünnet de bunu bildirmiştir. Rasûlullah’ ın bu konuda şöyle bir hadisi vardır:
“Ümmetimden, zinayı, ipek elbiseler giymeyi, şarap içmeyi ve çalgı aletlerini ‘çalıp eğlenmeyi’ helâl sayacak kimseler ortaya çıkacak. Yine bazı kimseler de bir dağın yanında ‘dağ mesirelerinde konaklayacaklar, onlara ait koyun sürüsüyle çoban sabahları yanlarına gelecek. Fakir, bir ihtiyacı için bunlara gelecek ve onlar ‘(Bugün} git, yarın gel’ diyecekler. Bunun üzerine Allah, dağı üzerlerine indirip bir kısmını helâk edecek, (sağ kalan) öbürlerini de kıyamet gününe kadar maymun ve domuz şekline çevirecektir.”[82]
Hadiste geçen “çalgı aletleri”, eğlence ve aletleri demektir. Şarkı ve onu dinlemek de bunların arasındadır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, zinayı, erkeklerin ipekli elbise giymesini, şarap içmeyi, müzik aletlerini ve onu dinlemeyi kınadı. Çalgı aletleriyle, ondan önceki büyük günahları yan yana getirdi ve hadisin sonunda, bunları yapanlara azap olduğunu bildirdi. Bu, çalgı çalmanın, müzik aletlerinin ve onları dinlemenin haram olduğunu göstermiştir. Kasıtsız olarak ve kulak vermeden dinlemek, yolda yürürken, dükkanlardaki cihazlardan gelen şarkıyı yahut arabalardan gelenleri, evinde komşu evlerden gelen şarkının sesini, istemeden duymak gibidir. Bunda kaçınılmaz bir durum olduğu için günah yoktur. Kişinin tavsiyede bulunması ve hikmetle, güzel öğütle kötülükten men etmesi mümkün olduğu kadar ve gücünün yettiği kadar ondan kurtulmaya çalışması gerekir. Çünkü Allah, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez.”[83]
- Şeyh, allâme Muhammed b. Salih el- Useymîn’e -Allah ona rahmet etsin- şöyle soruldu:
“İçlerinde haram bir söz bulunmayıp sadece normal şarkılardan ibaret olduğunda, şarkıları dinlemenin hükmü nedir? Onlar haram ise, dinlemekten nasıl kaçınılacak?” O da şöyle cevap verdi:
“İster konusunda müstehcenliğe, aşka, cinslerin birbirleriyle ilgisine vs. davet eden ahlâksız sözler bulunsun, ister beraberinde çalgı gibi haram şeyler bulunsun, haram ihtiva eden şarkılar haramdır ve insanın onları dinlemesi helâl değildir.
Sahih-i Buhâri’de, Ebu Malik el-Eş’arî -Allah ondan razı olsun- tarafından rivayet edilen şu hadis vardır: “Ümmetimden zinayı, ipek elbiseler giymeyi, şarap içmeyi ve çalgı aletlerini (çalıp eğlenmeyi) helâl sayacak kimseler ortaya çıkacak… ”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunların haram olduğunu açıkladı. Çünkü “helâl sayacak kimseler” dedi. Eğer o şeyler helâl olsaydı, o kişilerin helâl sayacağını söylemezdi ve onlar helâl saymadan önce onlara helâl olurdu. Ayrıca Rasûlullah bu dördünü bir araya getirdi: “Zina, ipekli elbise, içki ve çalgı aletleri (çalıp eğlenme).”
Hadiste geçen, “ipekli elbise” erkeklere haramdır. “İçki”den maksat her türlü sarhoşluk verendir. “Çalgı aletleri” ise, dinin istisna ettiği dışında, hiçbiri istisna edilmeyen müzik aletleridir. Dinin istisna ettiği, evlenirken, devlet başkanı ve komutan gibi, toplumda mevkii olan bir kimsenin gelişi gibi fırsat ve vesilelerle çalınan deftir.
Onlardan nasıl kurtulacağımıza gelince; insan onları dinlemez, aksine onlardan alakayı keser, bu konuda Allah’tan yardım ister. Allah, ona irade ve güç verdi, insan isterse yapar, isterse yapmaz. Onların bulunduğu yerlerden uzak durmak, sebep ve vasıtalardan biridir. Bu, kul için mümkündür ve gücü dâhilindedir. Başarı Allah’tandır.”[84]
- Şeyh allame Abdullah b. Abdu’r-Rahman el-Cibrîn’e şöyle soruldu:
“Şarkı dinleyen bazı kimseler var. Onlara: ‘Bu haramdır, onlarla ilgilenmemeye çalışın’ denildiğinde şöyle diyorlar: ‘Biz sözü dinliyoruz, müzikle ilgilenmiyoruz.’ Onlara nasıl cevap verelim?” O da şu cevabı verdi:
“Bunun yanlış olduğunda şüphe yok. Çünkü şarkı dinlemek günahtır. Şarkıcı da günahkârdır. Onları dinleyen de günahkârdır. Yüce Allah şarkıyı tercih edenleri şu sözüyle kınadı: “İnsanlardan bazıları, laf eğlencesini satın alırlar.” Başka deliller de vardır. Bunlar, müzikten zevk almasalar da, şarkıları dinlemeye meyilli olan kimselerdir. Yaptıklarından dolayı onları kınıyoruz. Bunda yanıldıklarını söylüyoruz. Onlar için en uygun olan, tevbe etmeleri ve şarkı, eğlence vs.den uzak durmaları, boş ve bâtıl olan şeyler yerine, okumak, zikir yapmak, dua etmek ve faydalı olanı konuşmakla uğraşmalarıdır.”[85]
- Şam’ın muhaddisi, allâme Muhammed Nâsıru’d-Dîn el-Elbânî -Allah ona rahmet etsin- Allah’ın kitabından, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden, selef, fakih ve din imamlarının sözlerinden deliller getirerek her tür şarkı, çalgı ve müzik aletinin haram olduğu fetvasını verdi. Bu konuda, Tahrimu âlâti’t- Tarab veya er-Reddu bi’l-Vahyeyni ve Akvâli Eimmetinâ ale’bni Hazm ve Mukallidihi’l- Mubihine li’l-Meâzifi ve’l-Gına ve ale’s- Sûfiyyine’llezine’ttehazûhu Kurteben ve Dinen adında, tek ciltlik, müstakil bir kitap yazdı.
DİNÎ VE MİLLÎ ŞARKILARLA, ÇOCUK VE DOĞUM GÜNÜ ŞARKILARININ HÜKMÜ
- “el-Lecnetu’d-Dâime li’l-Buhûsi’l-İlmiyye ve’l-İfta” ilim heyeti aşağıdaki soruyu şöyle cevaplandırdı:
– Daha önce, şarkı dinlemenin hükmünü sorduk. Bize, müstehcen şarkıları dinlemenin haram olduğu cevabını verdiniz. Öyle olunca, bildiğiniz gibi, radyo veya televizyonda, devamlı çalgı eşliğinde söylenen dinî, millî şarkılarla çocuk ve doğum günü şarkılarının hükmü nedir?
Cevap: “Çalgı, kesinlikle haramdır. Dinî ve millî şarkılarla çocuk şarkıları, çalgı eşliğinde olduğunda haramdır. Doğum günleri ise bid’attir. Oralarda bulunmak ve onlara katılmak haramdır.”[86]
İLAHİLERDEKİ DAVULLARIN HÜKMÜ
- Şeyh, allâme Abdu’l-Aziz b. Bâz’a -Allah ona rahmet etsin- aşağıdaki soru soruldu:
– Biz bazı durumlarda ilahilerle birlikte davulları kullanıyoruz. Bazı gecelerde de böyle yapıyoruz. Fakat bir defasında, birisi bunu kınadı. Bu kınanacak bir şey mi? Söylediğimiz ilâhilerde kötü söz yok. Buna cevap verir misiniz?
Cevap: “Davulları mübah kılan bir şey bilmiyoruz. Aksine sahih hadislerin zahiri, diğer müzik aletlerinden ud ve keman gibi, onların da kullanılmasının haram olduğuna delalet etmektedir. Rasûlullah’ın şu hadisi bunlardan birisidir: ‘Ümmetimden, zinayı, ipekli elbise giymeyi, içkiyi ve çalgı aletleriyle çalıp eğlenmeyi helâl sayacak bazı kimseler çıkacak.’ ‘Çalgı aletleriyle çalıp eğlenme’ ifadesi, şarkıları ve bütün müzik aletlerini içine almaktadır.”[87]
MÜZİK ALETİ VE KASET SATAN KİMSEYE DÜKKÂNI KİRAYA VERMENİN HÜKMÜ
- Şeyh, allâme Muhammed b. Sâlih el- Useymîn’e aşağıdaki soru soruldu:
“Biliyorsunuz -Allah sizi muhafaza buyursun- zamanımızda, her çeşit şarkı kaseti satmaya tahsis edilmiş mağaza ve dükkânlar yaygınlaştı. Açıklanması istenilen şunlardır: Teorik olarak içinde aşağıdakiler bulunan kasetlerin ticaretinin yapılmasının hükmü nedir?
- Çalgı aletleri, mizmarlar (flüt, zurna, kaval),
- Müstehcenlik, bozukluk, günahkârlık ve iki cins arasında ahlâksızlığın yayılmasına davet etmesi,
- Bayağı sözler, terbiyesizce aşk ilânı,
- Bu kasetlerin satılmasının ve dinlenmesinin hükmü,
- Bu kasetlerin satılmasıyla ve ticaretinin yapılmasıyla elde edilen paranın hükmü,
Bu tür kasetleri satanlara dükkân ve mağazaların kiraya verilmesinin hükmü… Dükkânı kiraya verenle orada satış yapan, bu kasetleri satın alanların günahını yüklenir mi, yüklenmez mi? Bize bunun fetvasını verin, Allah size ecir versin ve sizden razı olsun.”
Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- şöyle cevap verdi:
“Bu kasetlerde, zikrettiğiniz her türlü çalgı ve mizmarlar, müstehcenliğe, bozukluğa ve günahkârlığa davet, iki cins arasındaki ahlaksızlığı yaymaya davet, düşük söz, terbiyesizce aşk ilânı varsa, Allah’a ve ahiret gününe inanan şöyle dursun, akıllı bir insan, Allah’ ın cezasından korktuğu, bu kasetleri satmanın ve dinlemenin haram ve kötü olmasıyla birlikte onun sevabını umduğu şüphesini uyandırmaz. Çünkü onlar ahlakı ve toplumu yok eder, milleti genel ve özel cezalarla karşı karşıya getirir. Bu kasetleri bulunduran kimsenin Allah’a tevbe etmesi, faydalı bir şey kaydetmek için, onların içindekileri silmesi gerekir.
Onların satılmasından ve ticaretinin yapılmasından elde edilen para, haramdır; sahibine helâl değildir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Allah bir şeyi haram kılınca onun bedelini de haram kılar.”
Bu tür kasetleri satanlara dükkân ve mağazaların kiraya verilmesi de haramdır. Bundan alınan ücret haramdır. Çünkü bu, Allah’ın: “Günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın.” sözüyle yasakladığı günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmaya girer. Satın alanların günahları, kendi üzerlerine olduğu gibi satıcıya ve dükkânı kiraya verene, müşterilerin günahından hiç eksiltmeden yüklenir. Allah en iyi bilendir.”[88]
Müslüman kardeşim! Yüce Allah bize ve sana doğruluk ve kurtuluş yolunu öğretti. Bilinmelidir ki, kulun vaktini, onunla geçirdiği ve ömrü onunla tükettiği şeylerin en hayırlısı, kendisini Allah’a yaklaştıran ilimdir. İlmin ve zikrin en üstünü Kur’ân ve namazla meşgul olmaktır. Yüce Allah şöyle buyurdu:
“Onlar kendilerine öğütleneni yapsalardı, elbette kendileri için daha iyi ve daha sağlam olurdu. O zaman elbette kendilerine katımızdan büyük mükâfat verirdik. Ve onları elbette doğru bir yola iletirdik.” (Nisa, 66-68)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dünya, melûndur. Dünyadaki şeyler de melûndur. Ancak Allah’ı anmak, Allah’ın sevdiği şeyler, âlim ve ilim öğrenen bu hükmün dışındadır.”[89]
İmam Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Umer el-Kurtubî -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:
“Bilinmelidir ki -Allah bizleri bid’atçilerin bid’atlerinden ve sapıkların kışkırtmalarından korusun- Rasûlullah’la ashabının dinlediği, Kur’ân’dı. Onu dikkatle okuyor, onu müzakere ediyor, onun manalarını anlamaya çalışıyor, namazlarında ona önem veriyor, yalnızken onunla samimiyet kuruyor, çare aradıklarında ona sarılıyor ve bütün durumlarında ona sığınıyorlardı. Duyduklarında, onu, kendilerine emredildiği şekilde dinliyorlardı. Onu okuduklarında, düşünüyorlar ve ibret alıyorlardı. Onun helâlini helâl, haramını haram kabul ediyorlardı. Onun ahlakıyla ahlaklanarak ve ona uygun amel ederek, hükümlerini alıyorlardı. Çünkü onlar, Kur’ân’ın kurtuluş ve derecelere ulaşma yolu olduğunu ve onu okumanın ibadetlerin en üstünü olduğunu biliyorlardı. O, Allah’ın sağlam ipidir, keyfî arzu ve kaprislerin onda sapıtmayacağı sırat-ı müstakimdir. Âlimler ona doymazlar, o çok tekrar edilmekle eskimez. Onunla konuşan doğru söyler, onunla amel edene ecir verilir, onunla hükmeden kimse âdildir. Ona çağıran, doğru bir yola çağırır. Üzerine salât ve selâm olan kimse bunu böyle söyledi. Onu dinlediklerinde onlar için yüce Allah’ın söylediği şu durumlar olur:
“Mü’minler o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğu zaman (o ayetler, onların) imanlarını arttırır ve (onlar) Rab’lerine tevekkül ederler.” (Enfal, 2)
“Rasûl’e indirileni (Kur’ân’ı) dinledikleri zaman, tanıdıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: “Rabbimiz! inandık, bizi şahitlerle birlikte yaz.” (Maide, 83)
“Allah, sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab’ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri, hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. işte bu Kitap, Allah’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah, kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.” (Zümer, 23)[90]
RAHMAN’A İTAATLE ŞEYTANA İTAAT ARASINDAKİ FARK
İmam, hâfız, zahid, İbnu’l-Kayyim -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Peygamberlerinin yolundan tamamen sapan; onun, ashabının ve selef-i salihin üzerinde olduğu yolu bırakan kalplerden, doğru ve düzgün zevkler ummuyoruz. Çünkü Peygamber, ashabı ve selef-i salih; amellerde, yani farz olan namazda, Kur’ân okumada, onu düşünüp dinlemede ve bunun ecrinde sahih zevkler buluyorlardı. Sonrakilerin zevki, –Allah’ın koruduğu dışında- şarkı dinlemede, defte, buluşmalarda, güzel okunan coşturucu şarkılarda, dans ve oynamakta, gürültü çıkarıp sesleri yükseltmede nefislerin keyfî arzularına aykırı olan, Allah’ ın sevdiği ve hoşnut olduğu kulluğu kesmektedir. Kovulanlarla huşu duyan abidlerin zevki birbirinden ne kadar farklı! Verdikleriyle bunların ve şunların imdadına yetişen bir kimsenin içinden devamlı Rahman’ın sözünü dinlemesini seven Allah ne yücedir! Şarkı dinlemekle coşan nerde, Kur’ân’ı dinlediğinde zevk alan ve imanın özünü hisseden nerde? Allah’ın, meleklerinin, elçilerinin ve sadık kullarının yanında, Kur’ân dinleyenle şarkı dinleyen, Kur’ân zevkiyle şarkının zevki aynı olur mu? Şarkı dinleyenler şehvanî nefislerinin köleleridir; onlar dinlemeyi, nefsin zevk aldığı şeyi aramak ve onun geçersiz payına kavuşmak için yaparlar. İki farklı dinlemeyi ve iki zevki birbirinden ayıramayan kişi; Rabbinden, ihlasla, ölü kalbini diriltmesini, kendisine cahilliğinin karanlığında ışık saçacak bir nur vermesini, hak ile bâtılı birbirinden ayırt etmesini sağlayan bir ayırıcı nasip etmesini istesin.”[91]
ŞARKI VE MÜZİĞİN HARAM OLDUĞU KONUSUNDA YAZILAN KİTAPLAR
Yasak olan şarkı, çalgı ve müzik aletlerinin haram olduğunu bildiren delilleri -Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat âlimlerine göre- öğrenmek için geniş bilgi isteyenler aşağıdaki kitap ve kaynaklara baksın. Bunların hepsi -Allah’a hamdolsun- basılmış durumdadır. Yazma halinde olan birçok kitap daha vardır.
- İmam İbnu’l-Kayyim, el-Kelâm alâ Mes’e- leti’s-Semâ.
- İbnu’l-Kayyim, Iğâsetu’l-Lehfân min Me- kâıdi’ş-Şeytân (Faslu’l-gınâ ve’l-Meâzif)
- Hâfız İbnu’l-Cevzî el-Hanbelî, Telbisu iblis (Faslu’s-Semâ ve’r-Raks ve’l-Vecd)
- İmam İbn Ebi’d-Dunya, Zemmu’l-MelâhC
- İmam el-Acum, Tahrfmu’n-Nerd ve’ş-Şat- rane ve’l-Melâhf.
- İmam İbn Receb el-Hanbelî, Nuzhetu’l- Esmâ fi Mes’eleti’s-Sema.
- İmâm Ebu’l-Abbas b. Ebî Ömer el-Hanbelî, Fetâvâ fi’l-Gınâ.
- Muhammed el-Menbecî el-Hanbelî, Risâle fi’s-Semâ’ ve’r-Raks.
- Allâme İbnu’l-Hacer el-Heysemî, Keffu’r- Ruâ’ an Muharremati’l-Lehv ve’s-Semâ.
- İmam Ebu’l-Abbâs el-Kurtubî, Keşfu’l- Kınâ an Hukmi’l-Vecdi ve’s-Semâ.
- İmam Tahir et-Taberî, er-Reddu alâ men Yuhıbbu’s-Sema’.
- Muhaddis, allâme el-Elbâni, Tahrvmu âlâ- ti’t-Tarab.
- Abdu’r-Rahman b. Hamûd et-Tuveycirî, eş- Şuhubu’l-Mermiyyetu limahvi’l-Meâzifi ve’l-Me- zâmıri ve sâiri’l-MelâhC bi’l-Edilleti’n-Nakliyyeti ve’l-Akliyye.
- et-Tuveycirî, Faslu’l-Hitâb fi’r-Reddi alâ Ebî Turâb.
- İsmâîl el-Ensârî, Tenbıhu’l-lâhCalâ Tah- nmi’l-Melâhû
- Ahmed b. Yahya en-Necmî, Tenzihu’ş- Şeriati an Ibâheti’l-Eğâni’l-Halıa.
- Ebu Bekr el-Cezâirî, el-I’lâmu bi enne’l- Azfe ve’l-Gınâ Harâmun.
- Haşim b. Hâmid er-Rifâ’î, Nushu’l-Ukalâ bima câe fi tahrimi âlâti’l-Lehvi ve’l-Gınâ.
- Abdu’l-Aziz Abdu’l-Fettah, Savtu’ş-Şeytan.
- Adnân Hasen Bâhâris, el-Gınâ ve’l-Mû- sika ve Hataruha ale’t-Tıfli’l-Muslim.
- Muhammed el-Hamid, Hukmu’l-Islâm fi’l-Gınâ.
Ayrıca, büyük âlimlerin -şarkı, çalgı ve müzik aletleri konusunda- kitap, kaynak ve ilmî araştırmalarda yer alan birçok fetva ve cevapları vardır.
ŞARKI VE MÜZİK HAKKINDA SÖZÜN ÖZÜ
- Şarkı, dinde iki çeşittir: Mubah olan şarkı, haram olan şarkı.
- Mubah olan şarkı: Def dışında müzik aleti olmaksızın sadece sesi yükseltmek ve uzatmaktır. Def de kadınlar için caizdir. Şarkı, bayram günlerinde, düğünde, biri yolculuktan döndüğünde vb. olur. Ancak İslamî kuralların dışına çıkılmaması gerekir.
- Haram olan şarkı: Çalgı türlerinden herhangi birini, dine aykırı bir sözü, dinin belirlediği yer ve zamanın dışında olanı içine alan her türlü şarkıdır.
- Müzik aletiyle birlikte şarkı dinlemek icma ile haramdır.
- Müzik aletini dinlemek icma ile haramdır.
- Müzik aletlerine sahip olmak her yerde ve her zaman haramdır.
- Dinî ve millî şarkılar, çocuk şarkıları ve doğum günü şarkıları, çalgı eşliğinde söylendiğinde ve söz, dine aykırı olduğunda haramdır.
- Dinî ilahiler, davul ve dine aykırı sözler eşliğinde söylendiğinde haramdır.
- Müzik aletlerinin ticaretini yapmak, bütün çeşitleriyle haramdır.
- Müzikle uğraşmak ve onu kazanç vesilesi yapmak haramdır.
- Şarkı aletleri ve kasetlerinin satılması için dükkânları kiraya vermek haramdır.
- Erkek ve kadın şarkıcıları kiralamak ve onlara para vermek haramdır.
GÜZEL SON
Müslüman kardeşim! Allah seni, çalgı ve müzik aletlerinin şerrinden, bütün günahlardan korusun. Seni, iyilerden ve kurtulanlardan kılsın.
Bütün türleriyle şarkı ve müziğin yüce dindeki hükmünü anlayan, bu ciddi meselenin, din imamlarına göre haram olduğunda icma edilen bir hüküm bulunduğunu gören, Rabbiyle görüşmeyi uman, dürüst Müslümanın bunlardan uzak durması, bunlarla ilgisi olan kişi ve yerleri terk etmesi ve bu konuda ihmalkârlık yapmaması gereklidir.
Bunu öğrendiğinde -Allah seni korusun- yüce Allah ile Rasûlünün sallallahu aleyhi ve sellem emrine sarılmaktan başka çaren kalmayacak. Bu günaha -Allah korusun- düşmüşsen, hemen yüce Allah’a tevbe et. Çünkü Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder. O, tevbeyi kabul eden ve merhamet edendir.
Böyle değilsen, ey Allah’ın kulu! Hâlinden dolayı Allah’a hamdet. Çünkü sen -inşaallah- sırat-ı müstakimdesin, değerli Peygamberinin ve onun ashabının yolundasın. Yüce Allah’tan, hakta sebat ve onda başarılı olmayı dile. Bu büyük günaha düşen Müslüman kardeşlerine nasihat et. Onlara bu ciddî mesele hakkında yüce Allah’ın hükmünü açıkla. Bu risaledeki deliller, açık seçiktir. Artık sana, hikmetle tebliğ etmekten ve en güzel bir şekilde nasihat ve mücadele etmekten başka bir şey kalmadı.
Dilinle beceremezsen -ki bu konuda dinen mazursun- bu risaleyi çevrende, bu günahı işlediğini gördüğün kimseye hediye et; belki yüce Allah seni, bir Müslümanı cehennemden kurtarma vesilesi yapar -bu, Allah için imkânsız değildir-, bunda sana büyük bir ecir vardır.
Müslüman kardeşim! Hayrı gösterme konusunda, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözünü hatırla:
“Hayrı gösteren kimseye, onu işleyene verilen sevabın aynısı vardır.’”[92]
Son olarak, sana şöyle diyoruz: Allah’ı ve elçisini seven!
“Haktan sonra sapıklıktan başka ne var?” (Yunus, 32)
Yüce Allah şöyle buyurdu:
“inananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki kalpleri Allah’ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalpleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar.” (Hadîd, 16)
Allah’ım! Tebliğ ettik mi?
Allah’ım! Şahit ol! Allah’ım! Şahit ol!
Arşın yüce Rabbi, yüce Allah’tan, bize, sevdiğini ve razı olduğunu nasip etmesini; bizi, sözü dinleyip en güzeline tabi olanlardan kılmasını, kendisine kavuşuncaya kadar, bizi hakta sabit kılmasını, amelimizi sırf kendi rızası için yapmasını, onu bizim aleyhimize değil, lehimize delil yapmasını, bize hakkı hak olarak göstermesini, ona uymayı nasip etmesini; bâtılı bâtıl olarak göstermesini ve ondan uzak durmayı nasip etmesini diliyorum.
Allah, yol gösterici, müjdeci, aydınlatıcı, Peygamberimiz, önderimiz, liderimiz ve örneğimiz Muhammed’e, temiz ailesine, şerefli ve uğurlu ashabına, din gününe kadar ona uyan muvahhid ve mücahidlere salât ve selâm etsin… Allah’ım! Amîn (kabul et).
“Allah’ım! bunları; yazan, okuyan, dinleyen ve yayınlayan için faydalı kıl.”
İÇİNDEKİLER
- Önsöz
- Şarkı ve Müzik
- Şarkının Dindeki İsimleri
- Şarkının Fert Üzerindeki Etkileri
- Şarkının Çeşitleri
- Yüce Allah’ın Kitabından, Şarkı ve Müziğin Haram
- Olduğunu Bildiren Deliller
- Şarkı ve Müziğin Haram Olduğunu Bildiren Sünnetteki Deliller
- Şarkının ve Şarkı île Uğraşanların Yerildiğine Dair
- Din İmamlarının Şarkı ve Müziğin Haram Olduğu Konusundaki İcmaı (İttifakı)
- Şarkı ve Müzik Hakkında Selef Âlimlerinden Gelen Uyarı ve Tavsiyeler
- Çağdaş Âlimlerin Şarkı ve Müzik Hakkındaki Fetvaları
- Dinî ve Millî Şarkılarla, Çocuk ve Doğum
- Günü Şarkılarının Hükmü
- İlahilerdeki Davulların Hükmü
- Müzik Aleti ve Kaset Satan Kimseye Dükkânı Kiraya Vermenin Hükmü
- Kalıcı Olduğu Sürece En Üstün Ameller
- Rahman’a İtaatle Şeytana İtaat Arasındaki Fark
- Şarkı ve Müziğin Haram Olduğu Konusunda Yazılan Kitaplar
- Şarkı ve Müzik Hakkında Sözün Özü
- Güzel Son
- Dipnotlar:
- [1] Vird: Her zaman söylenen ve tekrar edilen şey.
- [2] Müslim, Kitabu’l-İman
- [3] Lisânu’l-Arâb, 15/136; Fethu’l-Bân, 10/55.
- [4] en-Nihâye, 3/390.
- [5] el-Mucemu’l-Arabiyyu’l-Esasî, s. 1160.
- [6] İmam İbnu’l Kayyim, İğâsetu’l-Lehfân adlı eserinde, bu isimlerin delillerini saymıştır. 1/237.
- [7] Bu ayetin tefsiri, şarkı ve bütün çeşitleriyle çalgı aletlerinin haram olduğuna delâleti hakkında geniş bilgi için bkz: Iraklı allâme, müfessir ve muhakkık (araştırmacı) Ebu’l- Fadl Şihabuddîn el-Alûsî’nin -Allah ona rahmet etsin- Rûhu’l-Maâni’si. Bu zat, ayetin tefsirini yaparken uzun açıklamalar yapmıştır. Ayetin şarkıyı ve yasak olan bütün çeşitleriyle çalgı aletlerini haram kıldığını açıklamış; selefin, müfessirlerin ve fakihlerin sözlerinden deliller getirmiştir.
- [8] Tefsiru’t-Taberi, 11/61.
- [9] Buhârî, Edebu’l-Mufred, No: 1265. el-Elbânî, Sahihu’l-Edebi’l-Mufred’de bunun sahih olduğunu söylemiştir. No: 955, s. 487.
- [10] ed-Durru’l-Mensûr, 5/312.
- [11] Tefsîru ’l-Kurtubî Cilt.10/312.
- [12] el-Kelâmu alâ Mes’eleti’s-Semâ, s. 379-380.
- [13] Tefsiru’t-Taberî, 13/82.
- [14] İbnu’l Kayyim, İğâsetu’l-Lehfân, 2/288; İbnu’l Cevzî, Telbısu İblis, 231.
- [15] İbnu’l Kayyim, İğâsetu’l-Lehfân, 2/274-275.
- [16] Tenzıhu’ş-Şeria an İbahati’l-Eğânil-Halia, s. 13. 29
- [17] Buhârî, “Kitabu’l-Eşribe”, bâbu mâ câe fîmen yestehıllu’l-hamr.
- [18] İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bân, 10/55.
- [19] Hadis, sahihtir. İmam Ahmed, Müsned, 1/274. el-Elbânî, Tahrimu âlâti’t- Tarab’ta sahih olduğunu söylemiştir, s. 55.
- [20] Hadis, sahihtir. Ebu Dâvûd, es-Sunen, “Kitabu’l-Eşribe” bâbu’n-nehy ani’l muskir; el-Elbânî, Sahîhu Sunen-i Ebu Dâvûd’da sahih olduğunu söylemiştir, 2/703, No: 3685
- [21] en-Nihâye, 1/112; Bkz: Tahrîmu âlâti’t-Tarab, s. 78. 33
- [22] İbn Mâce, es-Sunen, “Kitâbu’l-Fiten”, bâbu’l-ukûbât; el-Elbânî, Sahihu Sunen-i İbn Mâce’de sahih olduğunu söylemiştir, 2/371, No: 4020.
- [23] Hasen sahihtir. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 15/164.
- [24] el-Bezzâr, Keşfu’l-Estâr, hasen bir senetle, No: 794; el-Elbânî, es-Silsiletu’s Sahiha, No: 427.
- [25] el-İstikâme, 1/292-293.
- [26] Hadis sahihtir. İmam el-Begâvî, Şerhu’s-Sünne, 8/23.
- [27] et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebir, 8/180, No: 7749. el- Elbânî, Tahrimu âlâti’t-Tarab’ta sahih olduğunu söylemiştir, s. 68.
- [28] Ebu Dâvûd, es-Sunen, “Kitabu’l-Edeb” bâbu kerâhiyyetu’l- gınâ ve’z-zemr. el-Elbânî, Sahihu Sunen-i Ebu Dâvûd’da sahih olduğunu söylemiştir, 3/930, No: 4924.
- [29] el-Kurtubî, Câmi li Ahkâmi’l-Kur’an, İsra sûresinin 64. âyetinin tefsiri.
- [30] Muslim, es-Sahih, “Kitâbu’l-Libâs ve’z-Zîne”, bâbu kera- hiyyetu’l-kelb ve’l-ceras fi’s-sefer.
- [31] Muslim, es-Sahih, “Kitâbu’l-Libâs ve’z-Zîne”, bâbu kera- hiyyetu’l-kelb ve’l-ceras fi’s-sefer.
- [32] Muslim, es-Sahıh, “Kitâbu’l-Kader”, bâbu kuddıra ale’bni Adem hazzuhu mine’z-zinâ ve gayrihi.
- [33] el-Elbânî, es-Silsiletu’s Sahıha, No: 315.
- [34] Buhârî, es-Sahîh, Kitâbu’l-İdeyn, bâbu’l-hırâb ve’d-devrak yevme’l-ıd.
- [35] İbn Ebî Asım, es-Sunne, bâbu fedâili Osmân; İbn Mâce, es-Sunen, 311; et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, 9/86.
- [36] İbn Ebi’d-Dunyâ, Zemmu’l-Melâhi’de sahîh bir senetle.
- [37] Iğâsetu’l-Lehfân min Mekâidi’ş-Şeytân, 1/277-278.
- [38] İbn Ebi’d-Dunyâ, Zemmu’l-Melâhi’de, sahîh bir senetle.
- [39] Buhârî, Edebu’l-Mufred, No: 784.
- [40] el-Beyhakî, es-Sunenu’l-Kubra, 10/222.
- [41] Iğâsetu’l-Lehfân, 1/272.
- [42] Iğâsetu’l-Lehfân, 1/272.
- Günümüzün Şirk içeren bazı şarkı sözleri:
“taptım, secde ettim gibi ifadelerşirk içermektedir… - Allah’ı ve kulunu yaratmasını sorgulamayan İbrahim Tatlıses ve Ebru Gündeş’in söylediği “Madem unutacaktın, beni neden yarattın. Ben insan değil miyim! ” şarkısı.
Şarkı zaten kadın sesi olması hasebiyle haramlık içermektedir. Kadı Ebû Tayyib şöyle demiştir: « İmâm-i Şâfii ve arkadaşlarına göre, insanın yakını / mahremi olmayan bir kadının sesinden şarkı dinlemesi kadın ister meydanda, ister perde arkasından söylesin, ister hür, ister köle olsun kesinlikle caiz değildir» İmam Şafii‘nin kendisi «İnsanları toplayıp cariyesinden sema'(şarkı veya şiir) dinleten kimse sefihtir ve kesinlikle (mahkemede) şahitliği kabul edilmez» der.(Bknz. Mukaşefetul Qulub el Mukarreb ila Allamul Ğuyub / İmam Gazali – tahkik, ta’lik, tahric: Ebu Abdurrahman Salih Muhammed Uveyda s. 251 - Müslüm Gürses’in
“Yıkılsın minaraler açılsın meyhaneler ” şarkısı - “Hüda’yı tanımasam sana Allah derdim…”.
- Sertar Erener’in “Tanrı unutmuş olsa da…..”
Allah’a noksanlık atfetmek küfürdür. Şunda şüphe yoktur ki kim Allah Subhanehu ve telaya noksanlık atfederse o kafir olur. - Hakkı Bulut:
“Ben sana taptım” - Ebru Gündeş:
”Ben sana öylesi taptım inan. Böylesi aşka yasak tanımam. Deliler gibiyim anla biraz. Aklımı yolda bıraktım inan.” - İbrahim Tatlıses :
” ben seni sevmekten başka ne yaptım, bir tanrıya taptım bir de sana taptım.” - Hande Yener:
“Off güzel Allah’ım içimi ısıtan adam, sanki senin aynandı…” Şirk, müşebbihe ve mücessime bir arada… - Cennetim sensiz ise ben cenneti neyleyim..
Tanrı kulunu hiç unutur mu.
Seninle cehennnem ödüldür bana,sensiz cennet bile sürgün sayılır.. - Erol Buldan:
KOPARAMAM KALBİMİ SÖKÜP ATAMAM YERİNDEN
SANA TAPTIM ALLAH GİBİ SÖYLE NE GELİR ELDEN - Müslüm Gürses & İbrahim Tatlıses :
YARAP AL CANIMI YARAP AL CANIMI
NEDEN KARA YAZDIN BENİM ALIN YAZI MI ? - Müslüm Gürses:
TANRIM UNUTTUN MU MAHSUN KULUNU. - İyi ki geldin iyi ki varsın.
Sen gördüğüm en son ilahsın.
İçim derim sana yangın, tenimde izin kalsın…. - Nükhet Duru:.
…….ilahımsın sevgilimsin.
Sensiz yalnız sensiz içim,
Göz yaşlarım senin için…. - Tanju Okan
Şimdi tapılacak sarılacak başka bir aşk yok
Korkumdan ağladım sabahladım Gelmedim üstüne
Şimdi mahfettiğin günlerin Acısını taşıyorum - Bengü:
Kendime acıyorum. Böyle kötü kader istemiyorum - Edip Akbayram:
Dertlerin kalkınca şaha, bir sitem yolla ALLAH’a /aldırma gönül - YALIN: Ben taptıkça o hepten kaçar gider…
- YALIN /ZALİM:
Gözümü karartıp yeniden taptığımda - NAZAN ÖNCEL
Gerçeklere tapıyorum meseleyi kapıyorum - BURCU GÜNEŞ — Bu ayrılığa bir sebep göster Kulun olayım
- SELAMİ ŞAHİN — Tapılacak Kadınsın
- EROL BUDAN — Tapınağımsın Duygularımın
- Orhan Gencebay:
batsın bu dünya.
ben ne yaptım kader sana
mahkum ettin beni bana
her nefeste bin sitem var
şikayetim yaradana.
şaşıran sen mi yoksa ben miyim bilemedim
öyle bir dert verdin ki kendime gelemedim . - Orhan Gencebay:
sen gönlümde kâbe sen meleksin.
beni böyle sev seveceksen - hadi gel bu akşam da
yaaak yaaak yaaak beni
ateşlere aaat aaat aaat beni
ben seninle var olurum yeni baştan yarat beni. - Emel Sayın: Yarabbim feryadımı artık duysan diyorum?
- Ferhat Göçer:
dünyaya bir daha gelsem sevgilim,
arar bulurum yine seni severim.
cenneti değişmem saçının teline,
ömrümün yettiği kadar seni sever. -
Demir Demirkan: /hayat nedir.
tanrı gibi yaşadım kul gibi öldüm
ölen bilir hayat nedir
şeytan gibi cehenneme gömüldüm
giden gider,kalan kal - çok mu şaşırırsın cehenneme kar yağdırsam
benimle yan, benimle yan. - Azer Bülbül:
Sen tanrısın Allah’ım sen yalnızsın.
ben de yalnızım Allah’ım ben de yalnızım. ya ben neyim ya ben neyim. - Burada açıkça belirtmek gerekir ki içinde şirk , haram, harama teşvik, zina, şehvet, günaha çağrı olmayan şarkı çok küçük bir yüzde dilimini içermektedir. Bu küçük dilim genel olarak helalliğine hüküm verilmeyecek kadar küçüktür.
- [43] Buhârî, Edebul-Mufred, bâbu’l-lehvi fi’l-hıtân.
- [44] İbn Ebi’d-Dunyâ, Zemmul-Melâhi.
- [45] İbn Ebi’d-Dunyâ, Zemmu’l-Melâhi; el-Acurrî, Siretu Umer.
- [46] el-Hallâl, el-Emru bi’l-Ma’ruf ve’n-Nehyu ani’l-Munker, No: 126.
- [47] İbn Ebi’d-Dunyâ, Zemmu’l-Melâhi; İbnu’l Cevzî, Telbisu İblis, s. 235.
- [48] İbnu’l Cevzî, Telbisu İblis, s. 229.
- [49] Iğâsetu’l-Lehfân, 1/258.
- [50] el-Beyhakî, es-Sunenu’l-Kubra, 10/322.
- [51] Tağbîr: Selefin dilinde şarkı demektir. Hafız Ebu Mûsâ el-Medînî şöyle demiştir: “Onun şarkı olduğu söylendi. Çünkü o, insanları oynamaya sevk ediyor. Onlar ayaklarını yere vurmak suretiyle toz kaldırırlar. ‘Zaten tağbîr, tozutmak demektir.) İbnu’l Kayyim, el-Kelâmu alâ Mes’eleti’s- Semâ’, s. 124.
- [52] Iğâsetu’l-Lehfân, 1/258.
- [53] İğâsetu’l-Lehfân, 1/258.
- [54] el-Hallâl, el-Emru bi’l-Ma’ruf ve’n-Nehyu ani’l-Munker, No: 166.
- [55] İğâsetu’l-Lehfân, 1/258; el-Hallâl, el-Emru bi’l-Ma’ruf ve’n-Nehyu ani’l-Munker, No: 164.
- [56] İbnu’l Cevzî, Telbisu İblîs, s. 225.
- [57] el-Hallâl, el-Emru bi’l-Ma’ruf ve’n-Nehyu ani’l-Munker, No: 130.
- [58] İbn Ebi’d-Dunyâ, Zemmu’l-Melâhi. (56)
- [59] İbnu’l Cevzî, Telbisu İblis, s. 235.
- [60] el-Hallâl, el-Emru bi’l-Ma’ruf ve’n-Nehyu ani’l-Munker, No: 172.
- [61] Mecmû’u’l-Fetâvâ, 11/295.
- [62] İbnu’l Cevzî, Telbîsu İblis, s. 235.
- [63] İğâsetu’l-Lehfân, 1/257; İbn Hacer el-Heysemî, Keffu’r- Ruâ’i an Muharremâti’l-Lehvi ve’s-Semâ’i, s. 97.
- [64] el-Câmi li Ahkâmi’l-Kur’an, “Tefsîru Sureti Lokmân”, Ayet: 6.
- [65] Minhâcu’s-Sunne, 3/439.
- [66] Mecmû’u’l-Fetâvâ, 11/576.
- [67] İbn Hacer el-Heysemî, Keffu’r- Ruâ’i an Muharremâti’l-Lehvi ve’s-Semâ’i, s. 124.
- [68] Fetâvâ İslâmiyye, Derleyen: Muhammed el-Musnid, Daru’l-Vatan, 4/394.
- [69] eş-Şevkânî, İrşâdu’l-Fuhûl, s. 71.
- [70]İcmaın kesin delil olduğu hususunda geniş bilgi için bkz: Mecmû’u’l-Fetâvâ, 1/341; el-Amidî, el-İhkâm, 1/150; eş-Şevkânî, İrşâdu’l-Fuhûl, s. 74.
- [71] el-Elbânî, Sahihu Sunen-i Ebu Dâvûd.
- [72] el-Hallâl, el-Emru bi’l-Ma’ruf ve’n-Nehyu ani’l-Munker, No: 172.
- [73] İbn Ebi’d-Dunyâ, Zemmu’l-Melâhi; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihâye, 10/16.
- [74] İbn Ebi’d-Dunyâ, Zemmu’l-Melâhi; es-Suyûtî, ed-Durru’l-Mensûr, 5/153.
- [75] İbnu’l Cevzî, Telbîsu İblîs, s. 290
- [76] İbnu’l Cevzî, Telbîsu İblîs, s. 222.
- [77] Ebu’t-Tayyib et-Taberî, er-Reddu alâ men yuhıbbu’s-semâ,s. 50
- [78] Mecmû’u’l-Fetâvâ, 10/417.
- [79] Mecmû’u’l-Fetâvâ, 10/417.
[80] el-Kelâmu alâ Mes’eleti’s-Semâ’, s. 158.
[81] Tuhfetu’l-Mevdûd bi Ahkâmi’l-Mevlûd, s. 169.
[82] Buhârî ve diğer hadis imamları.
[83] Fetâvâ İslâmiyye, Derleyen: Muhammed el-Musnid, Daru’l-Vatan, 4/388.
[84] Fetâvâ Menâru’l-İslâm, Derleyen: Dr. Abdullah et-Tayyâr, Daru’l-Vatan, 3/738.
[85] Fetâvâ İslâmiyye, Derleyen: Muhammed el-Musnid, Daru’l-Vatan, 4/395.
[86] Fetâvâ İslâmiyye, Derleyen: Muhammed el-Musnid, Daru’l-Vatan, 4/390.
[87] Fetâvâ İslâmiyye, Derleyen: Muhammed el-Musnid, Daru’l-Vatan, 4/390.
[88] Fetâvâ İslâmiyye, Derleyen: Muhammed el-Musnid, Daru’l-Vatan, 4/397.
[89] el-Elbânî, Sahîhu İbn Mâce, bâbu Meseli’d-Dunya.
[90] el-Kurtubî, Keşfu’l Kınâ an Hukmi’l-Vecdi ve’s-Semâ’, s.179.
[91] İbnu’l-Kayyim, el-Muvâzene beyne Zevki’s-Semâi ve Zevki’s-Salâti ve’l-Kur’an, s. 61, Tah: Mecdî Fethî es-Seyyid, Dâru’s-Sahabe li’t-Turâs, Tanta, Mısır.
[92] el-Elbânî, Sahîhu Suneni’t-Tirmizi, bâbu’l-ilm. - Not: Altı çizili olan yerler, sarı ile işaretlenen yerler ve kalın gösterilen yerler dikkat çekilmek üzere işaretlenmiştir. Yeşil ile işaretli olan yerler ise kitaba dahil olmayıp haşyelerimizdir ders notlarımızdır.