SAHİH-İ İBN-İ HİBBAN Zvd

BABLAR    KONULAR  -  NUMARALAR

KİTABU’L-MENAKİB

<< 1233 >>

22- Selman-ı Farisi'nin Fazileti

 

(:-2255-:) Selman anlatıyor: Babam Pers askerlerinden birinin oğluydu. Ben de iki çocuk ile beraber kitap okumaya giderdim. Onlar okumaktan dönerken bir keşişin yanına girerlerdi. Bir defasında ben de onlarla beraber girdim. Keşiş beni görünce çocuklara:

 

"Bana beraberinizde kimseyi getirmeyin demedim mi?" dedi. Ancak keşişin yanına o kadar çok gidip geldim ki beni o çocuklardan daha fazla sevmeye başladı. Bir defasında bana:

 

"Ey Selman! Eğer ailen sana gecikmene sebep olan kişiyi sorarlarsa (okuldaki) öğretmenin olduğunu söylersin. Öğretmenin gecikme sebebini sorduğu zaman da sebebin ailen olduğunu söylersin" dedi.

 

Yine bana: "Ey Selman! Ben buradan göçmek istiyorum" deyince: "Ben de seninleyim" karşılığını verdim. Göçtü ve bir köye yerleşti. Yanına gelip giden bir kadın vardı. Ölüm vakti geldiğinde:

 

"Ey Selman! Şurayı kaz" dedi. Dediği yeri kazıp içinde dirhemler olan bir küp çıkardığımda: "Küpü kucağıma boşalt" dedi. Dirhemleri göğsüne boşalttım, o elleriyle göğsüne vurup:

 

"Keşişin vay haline" dedi ve öldü. Bunun üzerine ben bir boru çaldım, keşişler ve rahipler toplanıp onu defne hazırladılar. Ben de bulunan parayı almaya niyetlendim; ancak Allah beni ondan uzak kıldı. Keşişler ve rahipler yanına geldiğinde:

 

"O geride mal bıraktı" dedim. Köylü gençler hemen atılıp: "Bu, babalarımızın malıdır. Onun gelirleri vardı" diyerek malı (parayı) aldılar.

 

Onu defnettiklerinde: "Ey keşişler topluluğu! Beni bir bilgine gönderiniz ki onunla beraber olayım" dedim. Keşişler: "Beytü'I-Makdis'e gelen adamdan daha bilgin birini tanımıyoruz. Eğer şimdi gidersen onun eşeğini Beytü'I-Makdis'in kapısına bağlı bulursun" dediler. Gittim ve eşeği gördüm, dedikleri şahıs dışarı çıkana kadar eşeğin yanında oturdum. Ona hikayemi anlattığımda:

 

"Sana geri dönene kadar burada otur" dedi ve gitti. Onu bir yıla kadar bir daha görmedim. O, yılda bir defa aynı ayda Beytü'I-Makdis'e gelirdi. Yine geldiğinde: "Bana ne yaptın öyle?" dedim.

 

O:  "Sen o zamandan beri burada mısın?" diye sorunca: "Evet" cevabını verdim. O:

 

"Yeryüzünde Tihame topraklarına giden yetimden daha bilgin birini bilmiyorum. Eğer şimdi gidersen onu bulursun. Onda şu üç şey vardır. O hediyeden yer, sadakadan yemez. Sağ omzunda yumurta büyüklüğünde rengi teni renginde olan Nebilik mührü vardır. Eğer şimdi gidersen onu bulursun" dedi.

 

Bunun üzerine yola çıktım ve dere tepe aşıp gittim. Araplarla karşılaştım ve beni esir alıp köle olarak Medine'lilere sattılar. Medine'lilerin Nebiimiz'i Sallallahu Aleyhi ve Sellem zikrettiklerini işittim. O zamanlar geçinmek çok zordu. Efendimden bir gün izin istedim, o da verdi. Gittim odun yaptım ve odunu cüzi bir parayla sattım (yiyecek bir şeyler aldım). Sonra geldim ve bendekileri onun önüne bıraktım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem :

 

"Bu nedir?" diye sorunca:

 

"Sadakadır" cevabını verdim. Bunun üzerine Resaluilah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabına:

 

"Yiyin" buyurdu ve kendisi yemedi. Ben: "Bu, birincisidir" dedim.

Bir müddet sonra bir daha efendimden izin istedim. Yine gittim odun yaptım, odunu öncekinden daha güzel bir paraya sattım ve yiyecek bir şeyler yaptım. Yine Resulullah s.a.v.'in  yanına gidip yiyecekleri önüne bıraktım. Resaluilah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

"Bu nedir? " diye sorunca: "Hediyedir" karşılığını verdim. o: "Allah'ın adıyla alın ve yiyin" buyurdu ve kendisi de onlarla beraber yedi. Ben arkasına geçtim. O, hırkasını kaldırınca yumurta büyüklüğündeki Nebilik mührünü gördüğümde:

 

"Senin Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik ederim" dedim. o: "Ne oluyor sana?" diye sorunca durumu ona anlattım ve:

 

"Ey Allah'ın Resaıü! Keşiş Cennete girer mi? O senin Nebi olduğunu da söylemişti" dedim. Resaluilah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

"Cennete ancak Müslüman kişi girer" buyurunca: "Ey Allah'ın Resulü! Bana senin Nebi olduğun haberini vermişti" dedim. Resaluilah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir daha:

 

"Cennete ancak Müslüman kişi girer" buyurdu.'

 

- - -

Hadisi İbn Hibban, İhsan 4/3438/252, 253, 9/127, 128 (7080), Beyhaki, Delailu'n-Nübüvve (6/98, 100), Zehebi, Siyer A'lami'n-Nübela (1/507, 513, 532, 534), Ahmed (5/437, 438, 439, 440, 441, 442), Veki', Ahbar el-Kudat (2/187), Taberani, M. el-kebir 4/195, 6/222, 228, 231, 233, 259 (6065, 6066, 6071, 6073, 6076, 6155) Ebu Nuaym, Hilye (1/90, 93, 195), Hatib, Tarih Bağdad (1/165,169), İbn Hişam, es-Siretu'n Nebeviyye (1/214, 222), Fesevi, el-Ma'rife ve't-Tarih (3/272, 274) ve Hakim (3/603, 604)