SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-FİTEN

<< 4074 >>

DEVAM: 33- DECCAL'IN FİTNESİ, MERYEM OĞLU İSA (ALEYHİSSELAM)'IN MEYDANA ÇIKMASI (İNİNŞİ) VE YE'CUC İLE ME'CUC'UN ÇIKMASI BABI

 

حدّثنا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللهِ بْنِ نُمَيْرٍ. حدّثنا إسْمَاعِيلُ ابْنُ أَبِي خَالِدٍ عَنْ مُجَالِدٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ فَاطِمَةَ بِنْتِ قَيْسٍ: قَالَتْ: صَلَّى رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم، ذَاتَ يَوْمٍ. وَصَعِدَ الْمِنْبَرَ. وَكَانَ لاَ يَصْعَدُ عَلَيْهِ، قَبْلَ ذلِكَ، إِلاَّ يَوْمَ الْجُمَعِةَ. فَاشْتَدَّ ذلِكَ عَلَى النَّاسِ. فَمِنْ بَيْنِ قَائِمٍ وَجَالِسٍ. فَأشَارَ إِلَيْهِمْ بِيَدِهِ أَنْ اقْعُدَوا ((فَإِنِّي، وَاللهِ! مَا قُمْتُ مُقَامِي هذَا لأَمْرٍ يَنْفَعُكُمْ، لِرَغْبَةٍ وَلاَ لِرَهْبَةٍ. وَلِكنَّ تَمِيماً الدَّارِيَّ أَتَانِي فَأَخْبَرنِي خَيَراً مَنَعَنِي الْقَيْلُولَةَ، مِنَ الْفَرَحِ وَقُرَّةِ الْعَيْنِ. فَأَحْبَبْتُ أَنْ أَنْشُرَ عَلَيْكُمْ فَرَحَ نَبِيَّكُمْ. أَلاَ إِنَّ ابْنَ عَمٍّ لِتَمِيمٍ الدَّارِيِّ أَخْبَرَنِي أَنَّ الرَّيحَ أَلْجَأَتْهُمْ إِلَى جَزِيرَةٍ لاَ يَعْرفُونَهَا. فَقَعَدُوا فِي قَوَارِبِ السَّفِينَةِ. فَخَرَجُوا فِيهَا. فَإِذَا هُمْ بِشَيْءٍ أَهْدَبَ، أَسْوَدَ، قَالُوا لَهُ: مَا أَنْتَ؟ قَالَ: أَنَا الْجَسَّاسَةُ. قَالُوا: أَخْبِرِينَا. قَالَتْ: مَأ أَنَا بِمُخْبِرَتِكُمْ شَيْئاً. وَلاَ سَائِلَتِكُمْ. وَلِكنْ هذَا الدَّيرُ، قَدْ رَمَقْتُمُوهُ. فَأْتُوهُ. فَإِنَّ فِيهِ رَجُلاً بالأَشْوَاقِ إِلَى أَنْ تُخْبِرُوهُ وَيُخْبِرَكُمْ، فَأْتُوهُ فَدَخَلُوا عَلَيْهِ. فَإِذَا هُمْ بِشَيْخٍ مُوثَقٍ، شَدِيدٍ الْوَثاقِ. يُظَهِرُ الْخُزَنَ. شَدِيدِ التَّشَكِّي. فَقَالَ لَهُمْ: مِنْ أَيْنَ؟ قَالُوا: مِنَ الشَّمِ. قَالَ: نَا فَعَلَتِ الْعَرَبُ؟ قَالُوا: نَحْنُ قَوْمٌ مِنَ الْعَرَبِ. عَمَّ تَسْأَلُ؟ قَالَ: مَافَعَلَ هذَا الرَّجُلُ الَّذِي خَرَجَ فِيكُمْ؟ قَالُوا: خَيْراً: نَاوَى قَوْماً. فَأَظْهَرَهُ اللهُ عَلَيْهِمْ. فَأَمْرُهُمُ، الْيَوْمَ، جَمِيعٌ: إلهُهُمْ وَاحِدٌ، وَدِينُهُمْ وَاِحدٌ. قَالَ: مَافَعَلَتْ عَيْنُ زُغَرَ؟ قَالُوا: خَيْراً. يَسْقُونَ مِنْهَا زَرُعَهُمْ. وَيَسْقُونَ مِنْهَا لِسَقْيِهِمْ. قَالَ: فَمَا فَعَلَ نَخْلٌ بَيْنَ عَمَّانَ وَبَيْسَانَ؟ قَالُوا: يُطْعِمُ ثَمَرَهُ كُلَّ عَامٍ. قَالَ: فَمَا فَعَلَتْ بُحَيْرَةُ الطَّبَريَّةِ؟ قَالُوا: تَدَفَّقُ جَنَبَاتُهَا مِنْ كَثْرَةِ الْمَاءِ. قَالَ. فَزَفَر ثَلاَثَ زَفَرَاتٍ، ثُمَّ قَالَ: لَوِ انْفَلَتُّ مِنْ وَثَاقِي هذَا، لَمْ أَدَعْ أَرْضاً إِلاَّ وَطِئْتُهَا بِرِجْلَيَّ هَاتَيْنِ. إِلاَّ طَيْبَةَ. لَيْسَ لِي عَلَيْهَا سِبيلٌ)).

قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ((إِلَى هذَا يَنْتَهِي فَرَحِي. هذِهِ طَبْيَةَ. وَالَّذِي نَفْسي بِيَدِهِ! مَافِيهَا طَرِيقٌ ضَيِّقٌ وَلاَ وَاسِعٌ، وَلاَ سَهْلٌ وَلاَجَبَلٌ، إِلاَّ وَعَلَيْهِ مَلَكٌ شَاهِرق سَيْفَةُ إِلَى يَوْمَ الْقِيَامَةِ)).

 

Fatıma bint-i Kays (r.anha)'dan; Şöyle demiştir:

 

Resülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün (mescid'de) namaz kıldı ve (namazdan sonra) minbere çıktı. Ondan önce Cuma günü hariç hiç minbere çıkmazdı. Bu itibarla O'nun minbere çıkması cemaate çetin geldi (telaşa sebeb oldu). Artık kimisi ayakta, kimisi oturuyor idi. O, oturun diye cemaate eliyle işaret ederek şöyle buyurdu:

 

Vallahi size menfaat sağlayıcı ne (ganimet malı gibi) bir rağbet için ne de (düşmana karşı tedbir almayı gerektiren) bir korku nedeniyle burada (sizi toplayıp) oturdum. Velakin Temim-! Dari yanıma geldi ve bana öyle bir haber verdi ki o haber sevinçten ve göz aydınlığından dolayı benim öğle zamanındaki uykuma mani oldu. Ben de Nebiinizin sevincini sizİn üzerinize yaymayı sevdim. Bilmiş. olunuzki: Temim-i Dari'nin bir amcası oğlu bana şu haberi iletti : 

 

(Onlar bir gemi ile deniz'e açılmış iken) rüzgar onlan tanımadıklatı bir adaya sığınrnaya zorlamış. Onlar da geminin kayıklarına binerek adaya çıkmışlar. Derken kirpikleri çok yoğun (veya çok uzun), siyah bir şey (hayvan) ile karşılaşmışlar ve ona:

 

Sen nesin? demişler. O: Ben, Cessase'yim. demiş. Onlar: Bize (bir şeyler) anlat. demişler. Cesselse: Ben ne size bir haber verecek, ne de size (bir şey) soracak durumdayım. Velakin şu binayı gördünüz. Oraya gidiniz. Çünkü o binada sizin ona haber vermenize ve size haber vermeye çok iştiyaklı bir adam vardır, demiş. Bunun üzerine onlar binaya vanp adamın yamına girmişler. Orada şiddetli bir şekilde sıkıca bağlanmış, üzüntüsünü açığa vuran ve halinden çok şikayetçi, yaşlı bir adamla karşılaşmışlar. Adam onlara: Siz neredensiniz? diye sormuş. Onlar: Şam'dan, demişler. Adam: Araplar ne yaptılar? diye sormuş. Onlar: Biz Araplardan bir gurubuz. Sen neyi soruyorsun? demişler.  Adam: İçinizde çıkan o adam (yani Nebi s.a.v.) ne yaptı? diye sormuş.  Onlar: (O Nebi) hayır işledi. Bir kavimle mücadele etti ve neticede Allah O'nu o kavme galib kıldı. Bugün Arapların işi derli topludur. Hepsinin İlah'ı birdir, dinleri birdir, demişler. Adam: Zügar pınarı ne yaptı? diye sormuş. Onlar: Hayırlı bir pınardır. Halk o pınar suyu ile ekinlerini sular, arazileri için ondan su çıkanrlar, demişler. Adam: Amman ve Beysan arasındaki hurma bahçeleri ne yaptı? diye sormuş. Onlar: Her yıl meyvesini verir, demişler. Adam: Taberiyye gölü ne yaptı? diye sormuş. Onlar: Suyun çokluğundan dolayı göl sahillerine taşıyor, demişler.

 

Ravi demiştir ki : Adam bu haberler üzerine üç defa seslice derinden nefes alarak inledikten sonra: Eğer şu (bağlanmış olduğum) bağdan kurtulursam bu iki ayağımla basmıyacağım bir yer bırakmıyacağım, Ancak Teybe (yani Medine-i Münevvere) hariç. Çünkü Taybe'ye (girebilmek için) bana hiç bir yol yoktur (oraya giremern), dedi.

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) meccal ile ilgili bu haberi naklettikten sonra) : Benim sevincim buraya kadardır. İşte bu helde Taybe'dir. Nefsim kudret elinde olan (Allah) a yemin ederim ki : Medine'de bulunan dar ve geniş her yolun başında ve her düzlük ve dağın başında kıyamet'e dek kılıcını çekerek bekleyen birer melek bulunur, buyurdu,"

 

 

Diğer tahric: Bu hadisi; Müslim. Tirmizi ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir.

 

AÇIKLAMA: Tirmizi ve Ebu Davud'un rivayet ettikleri metinler nisbeten kısadır. Müslim'in rivayetinde sözü edilen adamın Deccal olduğu Resul-i Ekrem (s.a.v.) tarafından belirtilmiştir. Yani Temim-i Dari'nin anlattığı haber ile bu konuda daha önce Resul-i Ekrem (s.a.v.) tarafından beyan buyurulan haber arasında tam bir mutabakat olduğu, O'nun tarafından ifade buyurulmuştur.

 

Tirmizi'nin rivayetinde adam Deccal olduğunu bildirmiş, Ebu Davud'un rivayetinde de Mesih olduğunu belirtmiştir.

 

Müslim ve Ebu Davud'un rivayetlerinde Fatima bint-i Kays (r.anha) Resulullah (s.a.v.)'in Deccal'ın doğu tarafından çıkacağını bildirdiğine dair bölüm de mevcuttur.

 

Bu hadiste geçen bazı kelimeleri açıklayalım:

Kaylule: Öğle uykusu veya istirahatıdır.

 

Cessase: Casusluk eden dişi demektir. Adada görülen hayvana bu ismin verilmesi sebebi bir kavle göre Deccal için haber toplamaya çalışmasıdır. Müslim'in rivayetinde adaya gidenlere "Çok kıllı bir dabbe hayvan rastIadı. Onlar bunun kılının çokluğundan önünü ardından ayıramadılar" denilmektedir. Bu rivayete göre Cessase, bir hayvandır. Nevevi: Abdullah bin Amr bin el-As (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Cessase Kur'an-ı Kerim'de sözü edilen Dabbetü'l-Ard'dır, demiştir. Dabbettü'l-Ard ile ilgili gerekli bilgi bu kitabın 31. babında geçti.

 

Deyr: Kilise ve manastır manasınadır. Fakat Avnü'l-Mabüd yazarının beyanına göre burada bina ve mesken manası kasdedilmiştir.

 

Zuğar: Şam'ın kıble tarafında bir şehrin ismidir. Ayn-i Zuğar da orada bulunan bir pınardır.

 

Beysan: Suriye'de bir şehrin ismidir.

 

Taybe: Medine'nin adıdır. Diğer bir adı da Tabe'dir.

 

Deccal, Zuğar pınarı, Amman ile Beysan arasındaki hurma bahçeleri ve Taberiyye gölünün durumlarını sormuştur. Bu sorulara verilen cevab karşısında Deccal'ın söylediği sözler müellifimizin rivayetinde yoktur. Müslim'in rivayetine göre bu cevablar verilince Deccal, Beysan hurmalığının meyve vermemesi ve Taberiyye gölünün suyunun tamamen çekilme ve tükenme zamanının yaklaştığını söylemiştir.

 

Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Deccal ile ilgili bu habere sevinmesinin sebebi hadiste belirtildiği gibi; Medine'nin Deccal'ın şerrinden korunmasının Deccal tarafından da itiraf edilmesidir. Yoksa zaten bu mübarek belde'nin kıyamete dek Allah tarafından korunacağını Nebi (s.a.v.) biliyordu ve bu durumu sahabilere bildirmişti. Temim-i Dari ve yakınlarının anlattığı haber de O'nu sevindirmiştir.

 

Nevevi: Bu hadis, Temim-i Dari'nin faziletine de delalet eder. Ayrıca; üstün ast'tan, tabi olunan zatın kendisine tabi olan kimseden rivayette bulunmasının meşruluğuna da delalet eder, demiştir.

 

Şu noktayı da belirteyim: Müellifimizin rivayetine göre Deccal ile ilgili haberi Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e arz eden zat Temim-i Dari'dir. Ancak buna ait cümleleri takip eden bir cümlede Temim-i Dari'nin bir amcası oğlu bu haberi arz ettiği ifade edilmektedir. Muhtemelen Temim-i Dari ile amcası oğlu bu haberi birlikte arz etmişlerdir. Şöyle de olabilir: Temim-i Dari (r.a.) bu haberi amcası oğlundan naklen bildirmiştir.

 

Müslim'in bir rivayetine göre bu haberi Nebi (s.a.v.)'e arz eden Temim-i Dari (r.a.)'dır ve o bizzat bu yolculukta bulunmuştur. Müslim'in diğer bir rivayetinde ise .. Temim-i Dari'nin amcası oğulları deniz seyahatında bulunmuşlar ..... ifadesi kullanılmıştır. Müslim'in bir başka rivayetinde .. Temim-i Dari, kendi kavminden bir gurubun deniz seyahatinde bulunduklarını Nebi (s.a.v.)'e arz ederek bu olayı anlattığı biçimindedir.

Bu rivayetler olayın Temim-i Dari (r.a.) tarafından Peygamber (s.a.v.)'e arz edildiğine delalet eder.

 

 

MÜSLİM RİVAYETLERİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN