194- "O Ağır
iftirayı Uyduranlar, Sizin içinizden Bir Güruhtur"[Nür 12] Ayeti
1. Hz. Aişe
- - (-)
21688 (1)- Hz. Aişe der
ki: Benim hakkımda söz konusu şeyler (iftiralar) söylenince Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) cemaate hitap etmek üzere kalktı. Şehadet getirip
Allah'a hamdu senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: ''Ailem hakkında iftira
eden bazı kişilere ne yapmam gerektiği konusunda bana fikir verin. Allah'a
yemin olsun ki ailemin bir kötülüğünü görmedim. Yine kötülüğünü görmediğim bir
adama da iftira ediyorlar. Zira o kişi ben olmadığım zaman evime girmez. Ne
zaman bir yolculuğa çıksam o da benimle birlikte gelir. '' Bunun üzerine Sa'd
b. Muaz ayağa kalktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bana izin ver de bunu
konuşanların boyunlarını vurayım!" dedi. Hazrec oğullarından bir adam
kalkıp Sa'd'a: "Yalan söylüyorsun! Şayet bunu söyleyenler Evs'ten olsaydı
boyunlarının vurulmasını istemezdin!" karşılığını verdi. Hassan b.
Sabit'in annesi de bu adamın kabilesindendi. Karşılıklı bu şekilde atışınca
Mescid'de Evs ile Hazrec arasında neredeyse kötü şeyler olacaktı. Benim ise bir
şeyden haberim yoktu.
O günün akşamı olduğunda
ihtiyacım için Ümmü Mistah'la birlikte dışarı ya çıktım. Ümmü Mistah
tökezleyince: "Kahrolası Mistah!" dedi. Kendisine: "Anneciğim!
Oğluna mı sövüyorsun!" diye çıkışınca sustu. İkinci kez tökezleyince yine:
"Kahrolası Mistah!" dedi. Kendisine:
"Anneciğim! Oğluna mı
sövüyorsun!" diye çıkıştığımda sustu. üçüncü kez tökezledi ve yine aynı
şekilde: "Kahrolası Mistah!" dedi. Onu bundan menetmek istedim, ama
o: "Vallahi ancak senin için ona sövüyorum!" dedi. "Benim
neyimden dolayı?" diye sorduğumda bana olanları anlattı. "Bu
gerçekten oldu mu?" diye sorduğumda: "Vallahi oldu!" dedi. Bunun
üzerine hemen evime döndüm. Kendisi için dışarı ya çıktığım şeyden ne az ne de
çok hiçbir şey kalmadı ve hasta düştüm. Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Beni babamın evine gönder" dediğimde hizmetçi ile beni
babamın evine yolladı. Eve vardığımda annem Ümmü Ruman oradaydı, Annem:
"Kızım! Neden geldin?" diye sorunca olanları kendisine anlattım.
Bana: "Kızım! Meseleyi bu kadar çok büyütme! Zira güzel bir kadın,
kendisini seven bir kocanın yanındaysa ve kumaları da varsa insanlar mutlaka
onu kıskanır ve hakkında konuşurlar" dedi. Ona:
"Babam olanları
biliyor mu?" diye sorduğumda: "Evet, biliyor" dedi.
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biliyor mu?" diye
sorduğumda, yine: "Evet, biliyor" dedi. Bunun üzerine gözyaşlarımı
tutamadım ve ağlamaya başladım. üst katta Kur'an okuyan Ebu Bekr ağlama sesimi
duyunca indi ve anneme: "Neyi var?" diye sordu. Annem: "Hakkında
söylenenleri öğrendi" dedi. Bunun üzerine Ebu Bekr'in gözlerinden yaşlar
akmaya başladı ve: "Kızcağızım! Yemin ettim hemen evine döneceksin!"
dedi. Ben de evime döndüm.
Annem ile babam da
yanımda sabahladılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikindi namazını
kılıp yanıma girinceye kadar da yanımdan ayrılmadılar. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) içeri girince annem ile babam sağımda ve solumda durmuşlardı.
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Allah'a hamdu senada bulunduktan
sonra: ''Ey Aişe! Eğer bir kötülük işlediysen veya kendine zulmettiysen Allah'a
tövbe et. Zira Allah, kullarının tövbesini kabul eder'' buyurdu. O sırada
Ensar'dan bir kadın gelmiş ve kapının yanında oturmuştu. Allah Resulü'ne
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu kadının dışarıda bir şey anlatmasından
çekinmiyar musun?" dedim ve babama dönüp: "Ona cevap versene!"
dedim. Babam: "Ona ne diyebilirim ki?" karşılığını verdi. Anneme
dönüp: "Ona sen cevap ver!" dediğimde, o da: "Ona ne diyebilirim
ki?" karşılığını verdi. Annemle babam bir cevap vermeyince şehadet
getirdim,
Allah'a hamdu senada
bulundum ve şöyle dedim: "Vallahi ben böyle bir şeyi yapmadım desem -ki
Allah benim yapmadığımı ve doğru söylediğimi biliyor- yanınızda bunun bir
faydası olmayacak; çünkü siz de konuştunuz ve söylenenler içinize sindi. Şayet
böyle bir şeyi yaptığımı söylesem -ki böyle bir şeyi yapmadığımı Allah biliyor-
olayı kendi aleyhimde kabullendiğimi söyleyeceksiniz. Durumumuzu ifade edecek
bir söz bulamıyorum, ama sadece Yusufun babasının dediğini diyebiliyorum. Ki o:
''Bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım
istenir''[Yusuf 18] demişti." Yakub'un adını hatırlamak istedim ama aklıma
gelmedi, bunun yerine Yusufun babası diyebildim.
O anda Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e vahiy nazil olmaya başladı. Biz susup bekledik.
Vahiy nazil olma durumu kendisinden kalkınca yüzünde bir neşe belirdi. Bir
yandan alnını siliyor ve: ''Müjde ey Aişe! Allah masum olduğuna dair vahiy
indirdi'' diyordu. Ancak ben çok öfkeliydim. Annem ve babam: "Kalk ve ona
teşekkür et!" dediklerinde: "Hayır! Yanına kalkıp da ona teşekkür
etmem! Size de teşekkür etmeyeceğim! Sadece masum olduğuma dair vahiy indiren
Allah'a şükrediyorum! Zira onun dediklerini duydunuz, ama söylenenleri
reddetmediniz ve geri çevirmediniz!" karşılığını verdim.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) evime gelip, cariyeye benimle ilgili soru sordu. Cariye:
"Vallahi onun hiçbir kusurunu görmedim. Sadece bazen uyuyakalır da koyun
eve girip hamurun mayasını veya hamurunu yerdi" dedi. Ancak Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkadaşları Berire'yi azarlayarak:
"Resulullah'a doğruyu söyle!" diye çıkıştılar. Hatta ona ağır sözler
söylediler. Ama o: "Sübhanallah! Vallahi onun hakkında bildiğim tek şey
kuyumcunun kırmızı altın hakkında bildiğidir" karşılığını verdi. Hakkında
bu tür laflar edilen kişi de (Safvan) bunları duyunca: "Sübhananah!
Vallahi şimdiye kadar bir kadının edib yerirıi açıp da bakmış değilim!"
dedi. Daha sonra Safvan, Allah yolunda şehit oldu.
Zeyneb binti Cahş, Allah
onu dini konusunda korudu ve hakkımda hayırdan başka bir şey söylemedi. Onun
kız kardeşi Hamne ise bu olayı dillendirenlerle birlikte helak oldu.
Bu olayı dillendirenler
Mistah, Hassan b. Sabit ve münafık Abdullah b.
Ubey idi ki, Abdullah bu
olayı daima kurcalar ve laf toplardı. Babam Ebu Bekr daha önce yardım yaptığı
Mistah'a artık hiçbir yardım yapmayacağına dair yemin edince Allah:
"İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah
yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinIer.
Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır,
merhametli olandır"[Nur 22] ayetini indirdi. Bunun üzerine Ebu Bekr:
"Rabbimiz! Bilakis
bizi bağışlamandan hoşlanırız" dedi ve daha önceden yaptığı gibi ona
yardıma devam etti.
[Sahih]
Diğer tahric: Bu kanalla
Müslim (2770:58) ve Tirmizi (3180) rivayet ettiler.
21689 (2)- Zühri der ki:
Said İbnu'l-Müseyyeb, Urve b. ez-Zübeyr, Alkame b. Vakkas ve Ubeydullah b.
Abdullah b. Utbe'nin bana bildirdiğine göre iftira edenler, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in hanımı Hz. Aişe hakkında diyeceklerini dedikleri zaman
Allah, Hz. Aişe'yi temize çıkarmıştı. Bunların hepsi de bu olaydan bir kısımda
olsa bir şeyler anlattılar. Bunların bazıları olayı diğerlerinden daha iyi
biliyordu. Bu kişilerin rivayeti daha da sağlam idi. Bu ravilerin Hz. Aişe
hakkında anlattıklarını kavradım. Ravilerin anlattıkları birbirini
doğruluyordu. Hz. Aişe'nin şöyle dediğini söylediler: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir sefere çıkacağı zaman hanımları arasında kura çekerdi ve
kurada hanımlarından kim çıkarsa beraberinde onu götürürdü. Yine bir gazveye
gideceği zaman aramızda kura çekti ve kurada ben çıkınca kendisi ile sefere
çıktım. Bu yolculuğa, Allah hicab (örtünme) ayetini indirdikten sonra çıkmıştım.
Ben hevdecimin içinde taşınıyor ve indiriliyordum. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gazvesini bitirdi ve geri döndük. Geriye dönerken Medine'ye
yaklaşınca (istirahat için konaklamıştık).
Beni hevdecimle taşı
yanlar hevdeci deveye yükleyip gitmişlerdi. Beni de hevdecin içinde
sanıyorlardı. Kadınlar o zaman etsiz, cılız ve hafif idiler. Yemek yedikleri
zaman çok az yerlerdi. Bundan dolayı hevdeci yükledikleri zaman hafifliğini
önemsememişlerdi. Ben de küçük yaşta biri idim. Onlar deveyi kaldırıp
gitmişlerdi. Ben de gerdanlığımı bulmuştum, ama ordu da bu ara gitmişti.
Onların yerlerine geldiğimde onlardan ne çağıran, ne de cevap veren vardı. Bunun
üzerine ben de yokluğumu hissederler ve geri dönerler zannı ile olduğum yerde
kaldım. Ben oturduğum yerde iken uykuma yenildim ve sabaha kadar uyuyakaldım.
Safvan b. el-Muattal esSülemi ez-Zekvani ordunun arkasında geliyorlardı. O,
gecenin sonunda bulunduğum yere ulaştı ve uyuyan bir insan karartısı gördü.
Bunun üzerine yanıma geldi. Beni örtünme emdinden önce gördüğü için orada da
görünce tanıdı. Beni tanıdıktan sonra onun "İnnalillahi ve inna ileyhi
raciün" demesi ile uyandım ve örtümle yüzümü kapadım. Vallahi istirca
etmesinden başka benimle bir kelime bile konuşmadı.
O, devesini getirip
çöktürdü ve daha rahat binmem için devenin on ayağına ayağını koydu. Ben de
(ayağına basarak) öylece bindim. O da hayvanı sürmeye başladı.
rahatsızlandığım zaman
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den gördüğüm yumuşaklığı şimdi
görmediğim için şüpheye düşmüştüm. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma
giriyordu ve: ''Nasılsın?'' deyip geri gidiyordu. Bu da beni şüphelendiriyordu.
Ancak bir kötülük hissetmiyordum.
İyileşmek üzere iken,
Ümmü Mistah ile beraber Menasi' tarafına dışarı çıktım. Orası bizim abdest
bozacak yerimiz idi. Oraya ancak geceden geceye çıkardık. Bu olay tuvaletlerin
evlerimizin yakınına getirilmesinden önce idi. Ümmü Mistah, Ebi Ruhm b.
Abdilmuttalib b. Abdimenarın kızı idi. Annesi Ümmü Sahr b. Amir'in annesi ve
Ebu Bekr es-Sıddik'in teyzesidir. Oğlu Mistah b. Usase b. Abbad b.
Abdilmuttalib b. Abdimenartır. Ben ve Ebi Ruhm'un kızı ihtiyacımız ı
giderdikten sonra evimin karşısına geldik. Ümmü Mistah kendi çarşafına basınca:
"Mistah kahrolsun" dedi. Ben de: "Ne diyorsun? Bedr'de savaşan
birine mi sövüyorsun?" deyince: "Onun ne söylediğini duymadın mı?
"diye cevap verdi. Ben de: "Ne dedi?" diye sorunca, iftirada
bulunanların ne söylediklerini aktardı. Bunun üzerine hastalığım daha da arttı.
Eve döndüğüm zaman
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: ''Nasılsın?'' diye sorunca:
"Annem ve babamın yanına gitmeme izin verir misin? Haberi onlar tarafından
duymak istiyorum" dedim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana izin
verdi ve annemle babamın yanına geldim. Anneme: "Anneciğim! İnsanlar
hakkımda ne konuşuyor?" diye sorunca, annem: "Sakin ol ey kızım!
Vallahi güzelolmasına rağmen kendisini seven bir erkeğin nikahı altında olan ve
kumaları da bulunan bir kadın hakkında dedikodu yapılmaması pek azdır"
dedi. Ben de: "Sübhanallah! Gerçekten de insanlar böyle mi
konuşuyorlar?" deyince: "Evet" karşılığını verdi. Bunun üzerine
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e vahiy gelmeyince ailesinden ayrılma olayını istişare etmek
için, Ali b. Ebi Talib'i ve Usame b. Zeyd' i çağırdı. Usame b. Zeyd, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ailesinin suçsuzluğunu bildiğini ve onlara
karşı sevgisini ima ederek: "Ey Allah'ın Resulü! Biz ailen hakkında ancak
hayırlı şeyler biliriz" dedi. Hz. Ali ise: "Ey Allah'ın Resulü! Allah
seni darda bırakmaz. Onun gibi kadınlar da çoktur. Cariyeye sor o sana doğru
olanı söyler" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Berire'yi
çağırıp:
''Ey Berire! Aişe
hakkında şüphe edeceğin bir şey gördün mü?'' diye sorunca, Berire: "Seni
hak olarak gönderene yemin olsun ki! Onda ayıplanacak hiç bir şey görmedim.
Ancak onun yaşı küçük olduğu için ailesine hamur yaparken uyurdu ve evcil
hayvanlar hamurundan yerdi" dedi. O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Abdullah b. Ubey b. Selul'ü kınadı ve minbere çıkıp: ''Ey Müslümanlar
topluluğu! Ailemden dolayı bana eziyet eden kişiye kim haddini bildirecek?
Vallahi! Ben ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmem. Zikrettikleri adam
hakkında da hayırdan başka bir şey bilmem. O, ailemin yanına ancak benimle
beraber girerdi '' dedi.
Bunun üzerine Sa'd b.
Muaz el-Ensari kalktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben ona haddini bildiririm.
Eğer o, Evs kabilesinden ise onun boynunu vururuz. Eğer Hazrec'li
kardeşlerimizden ise, bize ne emredersen onu yaparız" dedi. Sonra
Hazrec'in efendisi olan ve daha önce salih biri olup, ancak Cahiliye taassubu
kendisini kaplayan Sa'd b. Ubade kalktı ve Sa'd b. Muaz'a: "Vallahi onu
öldüremeyeceksin. Onu öldürmeye gücün de yetmez" dedi. Useyd b. Hudayr -ki
o, Sa'd b. Muaz'ın amcası çocuğudur- kalktı ve Sa'd b. Ubade'ye: "Yalan
söyledin! Vallahi onu öldüreceğiz. Sen münafıksın ve münafık için mücadele
ediyorsun" dedi. Bunun üzerine Evs ve Hazrec kabileleri birbirine düştü.
Hatta birbirlerine vurmaya kalkıştılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
de minberinde duruyordu ve onları sakinleştirmek için uğraşıyordu. Onlar
susunca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de sustu.
Ben o gün hep ağladım.
Gözyaşlarımın dinmediği gibi gözüme uyku da girmemişti. Annem ve babam yanımda
sabahladılar. Hatta ağlamaktan ciğerlerimin parçalandığını sandılar. Annem
babam yanımda, ben ağlar iken Ensar'dan bir kadın gelerek yanıma girmek için
benden izin istedi. Ben de kendisine izin verince yanıma girdi ve o da benimle
ağlamaya başladı. Biz bu durumda iken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
içeri girdi ve selam verip oturdu. Bu iftiralar edildiği zamandan beri Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımda böyle oturmamıştı. Bir ay geçmişti ve
benim hakkımda ona bir vahiy gelmemişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
otururken şehadet getirdi ve şöyle dedi: ''Derim ki! Ey Aişe! Senin hakkında
bana şöyle şöyle denildi. Eğer sen bundan beri isen Allah ta seni beri
kılacaktır. Eğer bir suç işlediysen Allah'a istiğfar ve tövbe et. Eğer kul
suçunu itiraf eder ve sonra tövbe ederse Allah onun tövbesini kabul eder. ''
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlerini bitirince gözyaşlarım kesildi ve
gözyaşlarımdan bir damla bile hissetmez oldum.
Babama:
"Resulullah'ın dediklerine karşı cevap ver" dediğimde, babam: ''Vallahi
Resulullah'a ne diyeceğimi bilmiyorum" dedi. Bu sefer anneme:
"Resulullah'ın dediklerine karşı cevap ver dediğimde ise annem:
"Vallahi Resulullah'a ne diyeceğimi bilmiyorum" dedi.
Ben de: -yaşımın küçük
olması sebebi ile Kur'an'dan fazla bir şey bilmiyordum- Ben, vallahi, sizin bu
olayı duyduktan sonra bunun içinize yerleştiğini ve buna inandığınızı
biliyorum. Eğer size suçsuz olduğumu söylersem bana inanmayacaksınız. Allah
suçsuz olduğumu bilmektedir. Eğer size bir durum üzerine itiraf ta bulunsam, Allah
suçsuz olduğumu biliyor, ama siz bana inanmazsınız. Vallahi, kendime ve size
Hz. Yusufun babasının: "Artık bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza
ancak Allah'tan yardım istenir"]Yusuf 18} demesi misalinden başka
verebilecek bir misal bulamıyorum" dedim ve gidip yatağıma uzandım.
Vallahi, o an Allah'ın
beri (suçsuz) olduğumu ve beni temize çıkaracağını biliyordum. Fakat vallahi,
ben, Allah'ın benim hakkımda okunacak vahiy indireceğini zannetmiyordum. Bana
göre benim durumum Allah'ın konuşturacağı kişiden daha aşağı idi. Fakat
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in suçsuz olduğumu rüyasında görmesini
istiyordum. Vallahi, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yerinden kalkmamıştı ve
ev halkından da kimse evden dışarı çıkmamıştı ki Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'e vahiy geldi. Gelen vahyin ağırlığından dolayı, kış mevsiminde
olmamıza rağmen Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in teri inci taneleri gibi
dökülmeye başladı. Vahiy bitip Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
rahatladığı zaman gülümsemeye başladı ve ilk sözü: ''Ey Aişe! Sana müjdeler
olsun. Allah seni suçsuz kıldı'' oldu.
o zaman annem bana:
"Kalk ve ona git" dedi. Ben de: "Vallahi ona gitmeyeceğim. Ben
ancak beraatimi indiren Allah'a hamd edeceğim" dedim. Bunun üzerine yüce
Allah: "(Nebi'in eşi hakkında) oyalam uyduranlar içinizden bir güruhtur.
Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden
her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşılık yapana
ise büyük azap vardır"[Nur 11] ayeti dahil olmak üzere on ayet indirdi.
Allah bunu suçsuz
olduğuma dair indirdiği zaman, Ebu Bekr es-Sıddik, Mistah'ın akrabası olmasıyla
beraber fakir olduğu için ona nafaka verirdi. Ancak: "Vallahi Aişe
hakkında öyle şeyler söyledikten sonra Mistah'a artık nafaka vermeyeceğim"
dedi. Bunun üzerine Allah: "İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar,
yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin
etmesinler, affetsinler, geçsinIer. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz
mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır"[Nur 22] ayetini indirdi.
Ebu Bekr: "Vallahi, Allah'ın beni bağışlamasını isterim" dedi.
Eskiden naf aka verdiği Mistah'a yine nafaka vermeye başladı ve: "Vallahi,
bunu ondan asla kesmeyeceğim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Zeyneb binti Cahş'a benim durumumu sorup: ''Ne öğrendin veya ne
gördün?'' deyince: "Ey Allah'ın Resulü! Gözlerimi ve kulaklarımı
(haramdan) koruyorum. Vallahi, hayırdan başka bir şey öğrenmedim"
karşılığını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hanımlarının
içinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için Zeyneb'in benim kadar
değeri vardı. Allah onu benim hakkımda şüpheye düşmekten korudu. Kızkardeşi
Hamne onunla bu konuda mücadele etti ve helak olanlarla beraber kendisi de
helak oldu.
İbn Şihab der ki: Bu
gruptan bize gelen ulaşan rivayetler bunlardan ibarettir.
[Sahih]
Diğer tahric: Bu kanalla
Abdurrezzak (9748), Müslim (2770:56) ve Nesai, es-Sünenu'l-kübra'da (11360)
rivayet ettiler.
21690 (3)- İbn Şihab der
ki: Urve b. ez-Zübeyr, Said b. el-Müseyyeb, Alkame b. Vakkas ve Ubeydullah b.
Abdullah b. Utbe'nin bana bildirdiğine göre iftira edenler, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hanımı Hz. Aişe hakkında diyeceklerini
dedikleri zaman, Allah Hz. Aişe'yi temize çıkarmıştı. Bunların hepsi de bu
olaydan bir bölüm de olsa bir şeyler
anlattılar. Bunların
bazıları olayı diğerlerinden daha iyi biliyordu. Bu kişilerin rivayeti daha da
sağlam idi. Bu ravilerin Aişe hakkında anlattıklarım kavradım. Ravilerin
anlattıkları birbirini doğruluyordu. Hz. Aişe'nin şöyle dediğini söylediler:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir sefere çıkacağı zaman
hanımları arasında kura çekerdi ve kurada hanımlarından kim çıkarsa beraberinde
onu götürürdü." İbn Şihab hadisin devamını aktarıp şöyle devam etti:
"Gece vakti
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola çıkmak için emir verdi.
Emir verdiği zaman
kalkıp yürüdüm. Zarar boncuğundan yapılmış gerdanlığımın kopup düştüğünü
gördüm. (Gerdanlığı aradıktan sonra) olduğum yere döndüm."
Urve der ki: "Bana
bildirilene göre, Abdullah b. Ubeyy'in yanında bu yöndeki iftiralar konuşulduğu
zaman, Abdullah bunları onaylayıp, dinler ve yayılması için de çalışırdı."
Urve yine şöyle dedi: "Bu iftirayı atanlar arasında Hassan b. Sabit,
Mistah b. Usase ve Hamne binti Cahş'ın adları zikredilmiştir. Diğer kişiler
hakkında ise Allah'ın: " ... O yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur
..... (Nur 11) sözünden başka da bilgim yoktur. Bu iftirada en büyük payın Abdullah
b. Ubeyy b. Selul adlı kişide olduğu söylenir." Urve yine şöyle der:
"Aişe, Hassan b. Sabit'e yanında sövülmesinden hoşlanmaz ve şöyle derdi:
Zira Hassan, şu şiiri söyleyen kişidir:
"Babam, dedem ve
onurum, Size karşı Muhammed'in onuruna bir kalkandır. "
O zamanlar çöldeki eski
Araplar gibiydik. Tuvalet ihtiyacı için ev dışında uzak bir yere giderdik.
Urve şunları da
söylemiştir: "Hz. Aişe'nin kumaları vardı... (Usame), Hz.
Aişe'nin masum olduğunu
bildiğini söyledi ... (Berire dedi ki: Hz. Aişe uyuyunca) koyun gelip hamuru
yerdi ... " Sa'd b. Muaz: "Eğer kardeşlerimiz Hazrec'den ise bize
emredersin, emrini yerine getiririz" dedi. Hazrec'den bir adam kalktı. Bu
kişi Sa'd b. Ubade'ydi ve Hassan'ın annesi onun amcası kızıydı. Sa'd, Hazrec'in
lideriydi ve salih bir kişiydi; ama akrabayı gözetme taassubu onu böyle yapmaya
sevketti. (Hz. Aişe şöyle dedi: "Ağlamaktan gözyaşlarım kurudu."
Zeyneb binti Cahş'ın kırkardeşi Hamne ise (Zeyneb gibi davranmayarak) iftira
edenlere katıldı. Urve der ki: Hz. Aişe: "Vallahi, hakkında konuşulan kişi
(Safvan b. Muattal): "Sübhanallah! Canım elinde olana yemin ederim ki,
hiçbir kadının örtüsünü kaldırmadım" dedi. sonra bu kişi Allah yolunda
şehid edildi" dedi.
[Sahih]
21691 (4)- İbn Şihab bu
hadisi Urve'den senediyle beraber nakletti; ancak zafar gerdanlık ve kadınların
o zaman etsiz, cılız ve hafif olduğunu söyledi. Yine Hz. Aişe'nin: "Yerime
dönüp bekledim" dediğini, beklediği yerin ıssız olduğunu, Hz. Aişe'nin
kumalarının olduğunu, Berire'nin: "Koyun gelip hamuru yerdi"
dediğini, Sa'd b. Ubade'nin daha önce salih biri olduğunu, ama akrabalık
taassubunun bu şekilde davranmasına sebep olduğunu, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in, cemaati susturduğunu, Hz. Aişe'nin gözyaşlarının
kuruduğunu ve Hamne'nin, iftira atanlarla beraber olduğunu söyledi.
[Sahih]
21692 (5)- Hz. Aişe der
ki: Bana iftira atıldığından habersizdim. Bundan haberim olunca rahatsızlandım.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımdayken kendisine vahiy geldi.
Vahiy zamanında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hafif uyuklar gibi olurdu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımda otururken kendisine vahiy
geldi. Vahiy bitince de eliyle alnını silerek başını kaldırıp: "Ey Aişe!
Sana müjdeler olsun'' dedi. Ben: "Allah'a hamed ederim, sana değil"
karşılığını verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana:
"Namuslu, bir şeyden habersiz, mü'min hanımlara (zina suçu) atanlar dünya
ve ahirette lanetlenmişlerdir ... O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri
şeylerden uzaktırlar"[Nur 23-26] ayetlerini okudu.
[Sahih]
Diğer tahric: Buhari,
şehildat 5/269 (2661) rivayet etti.
21693 (6)- Hz. Aişe der
ki: "Benim masum olduğumu haber veren ayetler nazil olunca Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) minbere çıkıp, iftira edenleri çağırdı ve kendilerine had
cezasını uyguladı."
[Hasen]
2. Ümmü Ruman
- - (-)
21694 (1)- Hz. Aişe'nin
annesi Ümmü Rılman anlatıyor: Ben ve Aişe otururken Ensar'dan bir kadın girip
oğlunu kastederek: "Allah falanı şöyle yapsın" dedi. Ben: "Neden
böyle diyorsun?" diye sorunca: "Bu olayı yayanlar arasında oğlum da
var" cevabını verdi. Ben: "Hangi söz?" diye sorunca, kadın:
"Şöyle şöyle" dedi. Aişe: "Ebu Bekr bunu işitti mi?" diye
sorunca, kadın: "Evet" cevabını verdi. Aişe: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bunu duydu mu?" diye sorunca, kadın, yine:
"Evet" cevabını verdi. Bunun üzerine Aişe baygınlık geçirip kendine
geldiğinde ateşi yükselmiş ve titriyordu. üzerine giysiler attım, bu sırada
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Buna böyle ne oluyor?"
diye sordu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Onu titreten bir hummaya yakalandı
(ateşi yükseldi)" cevabını verince: "Bu konuda dilde dolaşan bir söz
dolayısıyladır belki" buyurdu. Ben: "Evet ey Allah'ın Resulü!"
cevabını verdim. Bu sırada Aişe başını kaldırıp: "Eğer bir şeyler
söyleyecek olursam, benim hiçbir kusurumun olmadığını kabul etmezsiniz. Yemin
edecek olursam benim doğru söylediğime inanmazsınız. Benim misalim ile sizin misaliniz
Yakılb ile onun oğullarına benzer. Yakılb: ''Artık bana güzelce sabır gerekir.
Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım İstenİr''[Yusuf 18] demişti."
Aişe'nin masum olduğunu bildiren ayet nazil olunca Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gelip bunu Aişe'ye bildirdi. Aişe: "Allah'a hamed
ederim, sana -veya hiç kimseye- değil" karşılığını verdi.
[Sahih]
Diğer tahric: Buhari
(3388, 4143, 4691) rivayet etti.
21695 (2)- Ümmü Ruman
anlatıyor: Ben Aişe'nin yanındayken Ensar'dan bir kadın girip oğluna beddua
etti. Aişe: "Neden böyle diyorsun?" diye sorunca: "Bu olayı
yayanlar arasında oğlum da var" cevabını verdi. Aişe: "Hangi
söz?" diye sorunca, kadın: "Şöyle şöyle" dedi. Aişe:
"Resulullah bunu
duydu mu?" diye sorunca kadın: "Evet" cevabını verdi. Aişe:
"Ebu Bekr bunu işitti mi?" diye sorunca, kadın: "Evet"
cevabını verdi. Bunun üzerine Aişe baygınlık geçirip kendine geldiğinde ateşi
yükselmiş ve titriyordu. Ben kalkıp üzerini örttüm, bu sırada Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) girdi ve: ''Buna böyle ne oluyor?'' diye sordu. Ben: "Ey
Allah'ın Resulü! Onu titreten bir hummaya yakalandı (ateşi yükseldi)"
cevabını verince: "Bu konuda dilde dolaşan bir söz dolayısıyladır
belki" buyurdu. Ben: "Evet ey Allah'ın Resulü!" cevabını verdim.
Bu sırada Aişe kalkıp oturdu ve: "Vallahi, eğer yemin edecek olursam benim
doğru söylediğime inanmazsınız. Bir şeyler söyleyecek olursam, benim hiçbir
kusurumun olmadığını kabul etmezsiniz. Benim misalim ile sizin misaliniz Yakub
ile onun oğullarına benzer. Yakub: ''Artık bana güzelce sabır gerekir.
Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım istenir''[Yusuf 18] demişti. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıktıktan sonra Aişe'nin masum olduğunu bildiren
ayet kendisine nazil olunca Ebu Bekr ile gelip: ''Ey .Aişe! Allah masum olduğunu
vahiyle bildirdi'' buyurdu. Aişe: "Allah'a hamed ederim, sana değil"
karşılığını verdi. Ebu Bekr ona: "Bunu Allah'ın Resulüne mi
söylüyorsun?" deyince, Aişe: "Evet" karşılığını verdi. Bu olayı
yayanlar arasında, Ebu Bekr'in bakımını üstlendiği bir adam da vardı. Ebu Bekr
ona bir daha iyilik yapmayacağına dair yemin edince, "İçinizde lütuf ve
servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret
edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinIer. Allah'ın sizi
bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli
olandır''[Nur 22] ayeti indi. Bunun üzerine Ebu Bekr: "Bilakis (Allah'ın
beni bağışlamasından hoşlanınm)" deyip bu adama iyilik yapmaya devam etti.
[Sahih]