AL-İ İMRAN 21 / 22 |
إِنَّ
الَّذِينَ
يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ
اللّهِ
وَيَقْتُلُونَ
النَّبِيِّينَ
بِغَيْرِ
حَقٍّ
وَيَقْتُلُونَ الِّذِينَ
يَأْمُرُونَ
بِالْقِسْطِ
مِنَ
النَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ
أَلِيمٍ {21} أُولَـئِكَ
الَّذِينَ
حَبِطَتْ
أَعْمَالُهُمْ فِي
الدُّنْيَا
وَالآخِرَةِ
وَمَا لَهُم
مِّن
نَّاصِرِينَ
{22} |
21. Allah'ın
ayetlerini inkar edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere ve insanlardan
adaleti emredenleri öldürenlere; işte onlara elem verici bir azabı müjdele.
22. İşte
onlar, dünya ve ahirette amelleri boşa çıkmış olanlardır. Ve onların hiç bir
yardımcıları yoktur.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı da altı başlık halinde sunacağız:
1- Nüzul Sebebi:
2- Geçmiş ümmetlerde Marufu Emretmek ve
Münkerden Alıkoymak:
3- Kötülükten Alıkoyanın Nitelikleri:
4- Münkeri Değiştirme Görevi:
5- Münkeri El, Dil ve Kalp ile
Değiştirmenin Mahiyeti ve Sorumluları:
6- iyiliği Emredip Münkerden
Alıkoymanın Terki:
1- Nüzul Sebebi:
Yüce Allah'ın:
"Allah'ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere
.... " buyruğu ile ilgili olarak Ebu'l-Abbas el-Müberred der ki:
İsrailoğullarından birtakım kimselere kendilerini aziz ve celil olan Allah'a
davet eden peygamberler geldi. Onlar da o peygamberleri öldürdüler. Daha sonra
bazı mü'minler kalkıp onlara İslam'a bağlanmalarını emrettiler. Onları da
öldürdüler. İşte bu ayet -i kerime onlar hakkında nazil olmuştur.
Ma'kil b. Ebi Miskin de
böyle demektedir: peygamberler (Allah'ın salatı selamı üzerlerine olsun)
İsrailoğullarına Allah'tan yeni bir kitap getirmeksizin- gelirlerdi. İsrailoğulları
da o peygamberleri öldürürlerdi. O peygamberlere tabi olanlardan bir topluluk
kalkar ve kendilerine adaleti emrederler, bunları da öldürürlerdi.
İbn Mesud'dan da şöyle
dediği rivayet edilmektedir: Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "İnsanlardan
adeleti emredenleri öldüren topluluk ne kötü bir topluluktur! İyiliği
emretmeyip kötülükten sakındırmayan bir topluluk ne kötü bir toplulukturı
Mü'minin aralarından takiyye yaparak (kendisini gizleyerek) yürüdüğü topluluk,
ne kötü bir topluluktur!"
Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'ın
rivayetine göre de Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İsrailoğulları
bir günün başının kısa bir bölümünde tam kırküç peygamber öldürdü.
İsrailoğulları arasında abid kimselerden on iki kişi kalkıp iyiliği emrettiler,
kötülükten sakındırdılar. Aynı günün son demlerinde de işte bunların hepsi
öldürüldü. Bu ayet-i kerimede Yüce Allah'ın sözünü ettikleri de bunlardır.
" Bunu da el-Mehdevi ve başkaları zikretmiştir.
Şube, Ebu İshak'tan o
Ebu Ubeyde'den o Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir:
İsrailoğullarının bir günde yetmiş peygamber öldürdüğü olurdu. Daha sonra da
günün sonuna doğru onların sebze pazarları kurulurdu.
Birisi: Kendilerine
bununla (bu ayet-i kerime ile) öğüt verilen kimseler, herhangi bir peygamber
öldürmüş değillerdir; diyecek olursa, buna şu şekilde cevap verilir: Ancak
buyruklara muhatap olanlar peygamberleri öldürenlerin yaptıklarına razı idiler.
O bakımdan onların seviyesindedirler. Yine bu buyruklara muhatap olanlar da
Peygamber (s.a.v.) ile ve onun ashabı ile savaştıkları gibi; onları öldürmeye
de kalkıştılar. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Hani bir zamanlar o
kafirler seni tutup bağlamak veya öldürmek ya da seni çıkarmak için tuzak
kuruyorlardı ... '' (el-Enfal, 30)
2- Geçmiş ümmetlerde
Marufu Emretmek ve Münkerden Alıkoymak:
Bu ayet-i kerime, önceki
ümmetlerde de ma'ruf emrinin, münkerden alıkoymanın vacip (farz) olduğunu
göstermektedir. Risaletin ve nebevi hilafetin asıl faydası da budur. el-Hasen
der ki: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Her kim iyiliği
emreder, kötülükten alıkoyarsa o Allah'ın yeryüzündeki halifesidir. Resulünün
halifesidir, kitabının halifesidir.''
Ebu Leheb'in kızı
Dürre'den ise şöyle dediği rivayet edilmektedir: Peygamber (s.a.v.) minber
üzerinde (hutbe irad etmekte) iken adamın birisi gelip dedi ki: Ey Allah'ın
Resulü, insanların en hayırlısı kimdir? Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Aralarında ma'rufu en çok emreden, münkerden en çok alıkoyan, Allah'tan
en çok korkan, akrabalık bağlarını en çok gözetendir. ''
Kur'an-ı Kerim'de de
şöyle buyurulmaktadır: "Münafık erkeklerle münafık kadınlar
birbirlerindendirler. Onlar münkeri emreder, maruftan alıkoyarlar.'' (et-Tevbe,
67). Daha sonra şöyle buyurmaktadır: "Mü'min erkeklerle mümin kadınlar da
birbirlerinin velisidirler. Bunlar da iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye
çalışırlar. "(et-Tevbe, 71)
Böylelikle Yüce Allah
iyiliği (marUfu) emredip münkerden (kötülükten) alıkoymayı mü'minler ve
münafıklar arasındaki fark olarak göstermektedir. İşte bu da mü'minin en
belirgin özelliklerinden birisinin, iyiliği emretmek, münkerden de alıkoymak
olduğunu göstermektedir. Bunun başı ise İslam'a davet etmek ve bu uğurda
savaşmaktır.
İyiliği emretmek,
herkesin yapabileceği bir iş değildir. Öncelikle bunu sultan (devlet yetkilisi)
yerine getirmelidir. Çünkü hadlerin uygulanma yetkisi ona aittir, tazir de onun
görüşüne göre yapılır. Hapsetmek, serbest bırakmak, sürgün etmek, gurbete
göndermek, onun yetkisi içerisindedir. O her bir şehirde, salih, güçlü, alim ve
emin bir kimseyi tayin eder ve bunları yerine getirmesi için emir verir.
Herhangi bir ziyade sözkonusu olmaksızın o da gereği gibi hadleri uygular.
Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "O müminlere ki eğer Biz
yeryüzünde bir ıktidar mevkii verirsek, onlar namazlarını dosdoğru kılarlar,
zekatı verirler, iyiliği emreder, münkerden alıkoyarlar. "(el-Hacc, 41)
3- Kötülükten
Alıkoyanın Nitelikleri:
Kötülüğü yasaklayan
kimsenin adaletli bir kimse olması, Ehl-i Sünnete göre şart değildir. Bu görüş
bid'atçilerin konu ile ilgili kanaatlerine muhaliftir. Çünkü bid'atçiler;
Münkeri ancak adil olan bir kimse değiştirmeye kalkışır, derler. Bu ise
yersizdir. Çünkü adalet, insanlar arasında çok az kimsede bulunabilen bir
özelliktir. Buna karşılık ma'rufu emretmek, münkerden alıkoymak ise bütün
insanlar hakkında geneldir. Eğer Yüce Allah'ın: "Siz insanlara iyiliği
emreder de kendinizi unutur musunuz?" (el-Bakara, 44) buyruğu ile: ''Sizin
yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah nezdinde büyük bir hışmı gerektirir"
(es-Saf, 3) buyruklarına ve benzerlerine delil diye sarılacak olurlarsa onlara
şöyle denilir:
Burada yasaklanmış bir
işin yapılmasından dolayı kınama sözkonusudur.
Yoksa bir kimsenin
münkerden alıkoyması dolayısıyla yergi sözkonusu değildir. Bir kötülüğü işleyip
de onu yasaklamanın onu işlemeyeninkine göre daha çirkin olduğunda şüphe
yoktur. İşte bundan dolayıdır ki böyle yapanlar, cehennem ateşi içerisinde
eşeğin değirmen etrafında döndüğü gibi döneceklerdir. Nitekim biz bunu Yüce
Allah'ın: ''Siz insanlara iyiliği emrederde ... "(el-Bakara, 44) ayetini
tefsir ederken açıklamış bulunuyoruz.
4- Münkeri Değiştirme
Görevi:
İbn Abdi'l-Berr'in
naklettiğine göre; müslümanlar, gücü yeten her kişinin, eğer münkeri
değiştirdiğinden dolayı kınamaktan başka bir şeyle karşılaşmayacak ve bu ona
eziyet etmek noktasına varmayacak olursa, gücü yeten her kimsenin o münkeri
değiştirmesinin vacip olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Şayet kınamadan başka
birşeyle karşılaşmayacak olursa, bu kınamanın onu münkeri değiştirmekten
alıkoymaması gerekir. Eğer eliyle değiştirmeye güç yetiremiyorsa diliyle
değiştirir. Buna da güç yetiremiyorsa kalbiyle değiştirir ve bundan fazlasını
yapmakla mükellef değildir. Şayet kalbiyle değiştirerek red edecek olup
başkasına gücü yetmiyor ise, üzerindeki sorumluluğu yerine getirmiş olur, (İbn
Abdi'l-Berr) devamla der ki: Peygamber (s.a.v.)'den iyiliği emredip kötülükten
alıkoymayı vurgulayan hadis-i şerifler oldukça çoktur. Fakat bu hadisler
"güç yetirmek" kaydı ile mukayyeddir. el-Hasen der ki:
Bu konuda kendisiyle
konuşulacak kimse, ancak düzelmesi umulan bir mü'min yahut da kendisine birşey
öğretilecek bir cahil olabilir. Kılıcını yahut kamçısını eline alıp da: Benden
kork! Benden kork! diyene gelince; böylesiyle senin bir ilgin yoktur.
İbn Mes'ud der ki:
Değiştirme gücü bulunmayan bir münkeri gören bir kimse için kalbinden o
münkerden tiksinmesi ve Allah'ın da bunu bilmesi, onun için yeterlidir.
İbn Lehia el-A'rec'den,
o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.)
buyurdu ki: 'Mü'minin kendisini zelil kılması helal değildir." Ey Allah'ın
Resulü, kendisini zelil kılması ne demektir? diye soru lunca şöyle buyurdu:
"Altından kalkamayacağı şekilde birtakım belalara kendisini maruz
bırakmasıdır.''
Derim ki: Bu hadisi İbn
Mace, Ali b. Zeyd b. Cüd'an'dan o el-Hasen b. Cündeb'den o Huzeyfe'den o da
Peygamber (s.a.v.)'dan rivayet etmiştir. Bununla birlikte her iki senet
hakkında da tenkid edici sözler söylenmiştir,
Ashab-ı kiramdan
kimisinin şöyle dediği rivayet edilmektedir: Şüphesiz bir kişi karşı çıkabilme
gücü olmayan bir münkeri gördüğü takdirde üç defa: "Allah'ım, şüphesiz bu
bir münkerdir" demelidir. Bunu söylediği takdirde üzerine düşeni yapmış
olur. İbnu'l-Arabi'nin iddia ettiğine göre; eğer bir kimse o münkeri izale
edeceğini umuyor, bununla birlikte onu değiştirmeye kalktığı takdirde
dövüleceğinden yahut öldürüleceğinden korkuyor ise, ilim adamlarının
çoğunluğuna göre, kendisini böyle bir tehlikeye atması caizdir. Şayet onun
ortadan kalkmasını umut etmiyor ise, böyle bir işe kalkışmanın faydası yoktur.
(İbnu'l-Arabi) der ki: Benim kabul ettiğim görüşe göre; niyeti halis ise; durum
ne olursa olsun o kendisini böyle bir tehlikeye atsın ve hiçbir şeye aldırış
etmesin.
Derim ki: Bu Ebu Ömer'in
(İbn Abdi'l-Berr'in) sözünü ettiği icmaya muhaliftir. Bu ayet-i kerime ise,
öldürme tehlikesi olmakla birlikte iyiliği emretmenin ve münkerden alıkoymanın
caiz olduğunu göstermektedir. Nitekim Yüce Allah: "Ma'rufu emret,
münkerden alıkoy. Ve sana isabet edenlere da sabret ... "(Lukman, 17) diye
buyurmaktadır ki; bu da (bu uğurda) gelebilecek eziyetlere bir işarettir.
5- Münkeri El, Dil ve
Kalp ile Değiştirmenin Mahiyeti ve Sorumluları:
Hadis imamları Ebu Said
el-Hudri'den şöyle dediğini rivayet etmektedirler: Resulullah (s.a.v.)'ı şöyle
buyururken dinledim: "Sizden bir münker gören onu eliyle değiştirsin, gücü
yetmezse diliyle, gücü yetmezse kalbiyle (değiştirsin). Bu ise imanın en zayıf
halidir."
İlim adamları der ki: El
ile marufu emretmek, yöneticilere; dil ile ilim adamlarına; kalb ile değiştirmek
ise zayıflara yani insanlar arasındaki avama ait bir görevdir. Şayet münkerin
onu yasaklayan tarafından dil ile ortadan kaldırılması mümkün ise onu yapsın.
Eğer ancak cezalandırmak yahut öldürmekle bu münkeri ortadan kaldırabilecekse
onu da yapsın. Öldürmekten daha aşağısı ile münkeri izale etmek mümkünse
öldürmek caiz değildir. Bu ise Yüce Allah'ın şu buyruğundan çıkartılmaktadır:
"O haddi aşan grupla Allah'ın emrine dönünceye kadar çarpışın.
"(el-Hucurat, 9)
İlim adamları da bunu
esas alarak şunu söylemişlerdir: Cana yahut mala saldıran bir kimseyi, canına
yahut malına veya başkasının canına zarar vermeye kalkışanı önleyebilir ve
bundan dolayı onun için sorumluluk sözkonusu değildir. Zeyd Amr'ı Bekr'in
malını almak isterken görür ise, şayet mal sahibi Amr'a gücü yetmiyor ve
malının alınmasına da razı değil ise Zeyd'in Amr'ı önlemesi ona engel olması
gerekir. Hatta ilim adamları şöyle demiştir: İsterse bundan dolayı ona kısas
uygulanacağını farzetsek dahi (Allah katında sorumlu tutulması sözkonusu
değildir).
Şöyle de denilmiştir:
Bir şehirde eğer dört türlü insan varsa ora halkı beladan korunmuş olurlar:
Zulmetmeyen adil bir başkan, hidayet yolu üzere alim bir kimse, ma'rüfu emreden
münkerden alıkoyan, ilmin ve Kur'an'ın tahsiline teşvik eden hocalar ve
hanımları, ilk cahiliye döneminde olduğu gibi açılıp saçılmayanlar.
6- iyiliği Emredip
Münkerden Alıkoymanın Terki:
Enes b. Malik'in şöyle
dediği rivayet edilmektedir: Ey Allah'ın Rasülü! Biz ne zaman iyiliği emretmeyi
münkerden alıkoymayı terkedelim? diye soruldu. Şöyle buyurdu: "Sizden
önceki ümmetlerde başgösteren şeyler aranızda başgösterdiği takdirde." Ey
Allah'ın Rasülü, bizden önceki ümmetlerde neler başgösterdi? Şöyle buyurdu:
"Yöneticilik küçükleriniz arasında, ahlaksızlık büyükleriniz arasında,
ilim de sizin ayak takımınız arasında (olursa)." Zeyd der ki: Peygamber
efendimiz'in: "İlim de ayak takımınız arasında" buyruğu fasıklar
arasında ilim yayılırsa demektir. Bu hadisi İbn Mace rivayet etmiştir. Bu
hususa dair daha geniş açıklamalar Maide Süresi'nde (89. ayette) ve
diğerlerinde Yüce Allah'ın izniyle gelecektir.
Yüce Allah'ın:
"Amelleri boşa gitmiş olanlardır" buyruğu ile; "Onlara ....
müjdele" buyruğuna dair açıklamalar daha önceden el-Bakara Süresi'nde
geçmiş bulunmaktadır. Tekrarının anlamı yoktur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN