ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NİSA

23

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالاَتُكُمْ وَبَنَاتُ الأَخِ وَبَنَاتُ الأُخْتِ وَأُمَّهَاتُكُمُ اللاَّتِي أَرْضَعْنَكُمْ وَأَخَوَاتُكُم مِّنَ الرَّضَاعَةِ وَأُمَّهَاتُ نِسَآئِكُمْ وَرَبَائِبُكُمُ اللاَّتِي فِي حُجُورِكُم مِّن نِّسَآئِكُمُ اللاَّتِي دَخَلْتُم بِهِنَّ فَإِن لَّمْ تَكُونُواْ دَخَلْتُم بِهِنَّ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ وَحَلاَئِلُ أَبْنَائِكُمُ الَّذِينَ مِنْ أَصْلاَبِكُمْ وَأَن تَجْمَعُواْ بَيْنَ الأُخْتَيْنِ إَلاَّ مَا قَدْ سَلَفَ إِنَّ اللّهَ كَانَ غَفُوراً رَّحِيماً

 

23. Anneleriniz, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, hemşire kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt hemşireleriniz, eşlerinizin anaları ve kendileriyle zifafa girdiğiniz eşlerinizden himayenizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer o kadınlarla zifafa girmemişseniz, sizin için bir vebal yoktur. Sulbünüzden oğullarınızın hanımları ve iki kız kardeşi birlikte almanız da (size haram kılındı). Ancak geçmiş olan müstesna. Şüphesiz Allah Gafurdur, Rahimdir.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı yirmibir başlık halinde sunacağız:

 

1- Kendileriyle Evlenilmesi Haram Olanlar (Muharremat):

2- Şer'i Hükümler Neye Taalluk Eder:

3- Anneler:

4- Süt Anneler:

5- Süt Kardeşliğe Dair Şahitlik:

6- Evliliği Haram Kılan Süt Akrabalığı:

7- Süt Annenin Kocasının Durumu:

8- Süt Kızkardeşler ve Sıhri Akrabalar:

9- Üvey Kızlar:

10- üvey Kızların Haram Olma Şartı:

11- Oğulların Hanımları:

12. Oğulların Hanımları ile Babaların Hanımları da Haramdır:

13- Satın Alınan Cariyenin Hükmü:

14- Zina İlişkisi Haram Kılar mı?

15- Lut Kavminin Ameli, Nikah Hurmiyetine Sebep Teşkil Eder mi?

16- Evlatlıkların Durumu:

17- Kızkardeşlerin Aynı nikah Altında Tutulması:

18- Mülkiyet Yoluyla İki Kızkardeşle Olmanın Hükmü ...

19- Kardeş Cariyelerden Birisi İle İlişki Kurmuşsa, Diğeri İle İlişki Kurmak İstediği Takdirde Ne Yapması Gerekir:

20- Ric'i Talak İle Boşadığı Kadının Kız Kardeşini ve Yakınlarını nikahlamanın Hükmü:

21- Geçmiş Olanın İstisna Edilmesi:

 

1- Kendileriyle Evlenilmesi Haram Olanlar (Muharremat):

 

Yüce Allah'ın: "Anneleriniz, kızlarınız ... size haram kılındı" ayeti şu demektir: Annelerinizi nikahlamanız, kızlarınızı nikahlamanız ... size haramdır. Yüce Allah, bu ayet-i kerimede nikahlanmaları helal ve haram olan kadınları zikretmektedir.

 

Bundan önce babanın hanımı ile evlenmenin haram kılındığı zikredildiği gibi, Yüce Allah, yedisi neseb yoluyla, altısı da süt emme ,-e sıhri akrabalık yoluyla olmak üzere bazı kadınlarla evlenmeyi haram kılmıştır.

 

Mütevatir sünnet ise bunlara bir yedincisini daha katmıştır ki, bu da kadını halası ile birlikte nikah altında tutmaktır. Ayrıca icma da bunu açıkça ifade etmiştir. İbn Abbas'tan da şöyle dediği sabittir: Neseb yoluyla yedi, sıhri akrabalık yoluyla yedi kadın ile evlenmek haram kılınmıştır.

 

Daha sonra İbn Abbas, bu ayet-i kerimeyi okumuştur. Ensarın mevlası olan Amr b. Salim de böyle demiş ve şunu eklemiştir: Yedincisi ise Yüce Allah'ın: "Evli kadınlar. .. " (en-Nisa, 24) ayetinde yer almaktadır.

 

Kendileriyle evlenilmesi haram olanlardan neseb yoluyla haram kılınan yedi kadın şunlardır: Anneler, kızlar, kızkardeşler, halalar, teyzeler, erkek kardeşin kızları ile kızkardeşin kızları. Sıhri akrabalık ve süt emme yoluyla haramkılınan yedi kadın ise: Süt anneler, süt kızkardeşler, hanımların anneleri, anneleriyle evlenilmiş himayedeki kız çocuklar, oğulların kızları ve iki kızkardeşi aynı nikah altında tutmak, yedincisi ise (bir önceki ayet-i kerimede geçen: "Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın" buyruğunda zikredilmiştir.

 

Tahavi der ki: Bütün bunlar, üzerinde ittifak bulunan muhkem hükümlerdendir. Bunlardan bir tanesini nikahlamak, icma ile caiz değildir.

 

Şu kadar varki, kocalarının kendileriyle gerdeğe girmemiş olduğu kadınların anneleri bundan müstesnadır.

 

Selefin cumhuru, kızın nikahlanması dolayısıyla, annesinin haram olacağı, bununla birlikte kızın ise, annesiyle gerdeğe girilmedikçe haram olmayacağı görüşündedir. Değişik bölgelerdeki fetva imamlarının tümü bu görüşle fetva vermişlerdir.

 

Seleften bir başka kesim ise, anne ile kızının (rabıbe) aynı olduğu kanaatinde olup bunlardan herhangi birisi öteki ile gerdeğe girilmedikçe haram olmayacağını söylerler.

(Bunlar) derler ki: Yüce Allah'ın: "Eşlerinizin anaları" buyruğu, yani kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz eşleriniz demektir. "Ve kendileriyle zifafa girdiğiniz eşlerinizden himayenizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı" diye buyurulmuştur. Bunlar gerdeğe girme şartının hem anneler hakkında, hem de himayede bulunan üvey kızlar hakkında olduğunu iddia etmişlerdir. Bunu Hilas (b. Amr el-Heceri), Ali b. Ebi Talib'den rivayet etmiştir. Ayrıca İbn Abbas, Cabir ve Zeyd b. Sabit'den de rivayet edilmiş olup, aynı zamanda bu, İbn ez-Zübeyr ile Mücahid'in görüşüdür.

 

Mücahid der ki: Gerdeğe girmek her iki halde de kast edilmiştir. Ancak cumhurun görüşü buna muhaliftir. Ve cumhurun görüşüne göre fetva verilmektedir.

 

Iraklılar ise bu hususta, işi şöyle diyecek kadar ileri götürmüş ve sıkı tutmuşlardır: Zina yoluyla onunla ilişki kuracak olsa yahut öpse veya şehvetle ona dokunmuş olsa, o kadının kızı onaharam olur.

 

Ancak bize ve Şafii'ye göre kızı sahih nikah olmadıkça haram olmaz. Haram olan bir şey ise, hiçbir zaman helal olanı -ileride de geleceği üzere- haram kılamaz. Hilas'ın, Hz. Ali'den naklettiğine gelince, delil olmaya elverişli değildir. Hadis ilmi ehlince onun rivayeti sahih değildir. Ondan sahih olan rivayet ise, çoğunluğun görüşü gibidir.

 

İbn Cüreyc der ki: Ata'ya sordum: Bir kişi bir kadını nikahlar, sonra o kadını görmeden onunla da cima etmeden onu boşayacak olsa, o kadının annesi ile evlenmesi helal olur mu? Ata, hayır dedi. Çünkü onun nikahladığı o kadın serbest bırakılmıştır. O kadınla ister gerdeğe girmiş olsun, ister girmemiş olsun (farketmez) Bu sefer ona: Peki İbn Abbas: "Eşlerinizin anaları" buyruğunu "kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz eşleriniz ... " diye mi okuyordu? diye sordum. O; hayır hayır diye cevap verdi.

 

Said, Katade'den, o, İkrime'den, o da İbn Abbas'tan Yüce Allah'ın: "Eşlerinizin anaları" buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet eder: Bu kadının durumu müphemdir. Kız çocuğa akid (nikah) yapmakla (artık) o kadın helal olmaz. Aynı şekilde Malik de Muvatta'ında, Zeyd b. Sabit'ten bunu böylece rivayet etmiştir. Muvatta'da şöyle denilmektedir: "Zeyd: Hayır dedi. Anne müphem bırakılmıştır. Yani onun hakkında bir şart koşulmamıştır. Şart sadece üvey kızlar hakkındadır."

 

İbnü'l-Münzir der ki: İşte sahih olan budur. Çünkü bütün kadınların anneleri Yüce Allah'ın: "Eşlerinizin anaları" buyruğunun kapsamına girmektedir. Ayrıca bunu i'rab bakımından şu açıklama da desteklemektedir: İki haber eğer amil bakımından farklılık arzederlerse bunların na'tİ (sıfatı) bir olmaz. Nahivcilere göre, (...): Senin hanımlarına yolum uğradı ve Zeyd'in zarif hanımlarından da kaçtım; şeklindeki ifadede "zarif hanımlar" kelimesinin, hem senin hanımlarının hem de Zeyd'in hanımlarının sıfatı olması caiz değildir.

 

Aynı şekilde ayet-i kerimede yer alan, "O kadınlar ki", ismi mevsulunun her iki kadın türü hakkında da na't olarak kullanılmış olması caiz değildir. Çünkü ikisine dair haber farklı farklıdır.

 

Şu kadar varki, "yani" anlamı kastedilerek caiz olur. el-Halil ve Sibeveyh (buna dair) şu beyiti zikrederler: "Şüphesiz orada Ektel ve Rizam vardır. Orada iki hırsızdırlar, bunlar ise kafaları kırarlar."

 

Burada (ikinci mısra'ın başında) yani anlamı vardır. Bu ise Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dedesinden nakledilen hadiste açıkça ifade edilmiştir.

 

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Adam bir kadını nikahladığı takdirde, artık onun annesiyle evlenmesi ona helal olmaz. Kızı ile gerdeğe girmiş olsun yahut olmasın. Anne ile evlendiği takdirde ise, şayet onunla gerdeğe girmeksizin, onu boşayacak olursa, dilediği takdirde kızı ile evlenebilir." Bu hadisi Buhari" ve Müslim rivayet etmişlerdir.

 

2- Şer'i Hükümler Neye Taalluk Eder:

 

Bu husus böylece açıklandıktan ve sabit olduktan sonra şunu bilki, haram kılmak aynların sıfatı değildir. Aynların haram ve helal kılınması diye birşey sözkonusu değildir, bunun kaynağı da olmazlar. Teklif ancak emir ve nehiy ile ve mükelleflerin hareket edip etmeme gibi fiillerine taalluk eder. Ancak fiiller aynlar hakkında sözkonusu olduğu şeyler olduklarından dolayı emir, nehiy ve hüküm onlara izafe edilmiş, mecazen onlara taalluk etmiştir.

 

Bu da kinaye (mecaz) yoluyla fiilin meydana geldiği yeri anlatmak için mahalli zikretmek anlamında bir mecazdır.

 

3- Anneler:

 

Yüce Allah'ın: "Anneleriniz" buyruğunda herhangi bir şekle has olmaksızın her halde ve genel bir şekilde annelerin haram kılındığını ifade etmektedir. Bundan dolayı ilim ehli buna müphem adını verirler. Yani bu hususta haramlığın kapanmasına bir yol olmadığı gibi, haram olmayan bir bölüm de yoktur, Haramlığın kuvveti dolayısıyla bu ismi almıştır.

Kızların, kızkardeşlerin ve diğer zikredilen muharrematın durumu da böyledir.

 

Anneler anlamına gelen: (...) kelimesi, (...) kelimesinin çoğuludur. (...) ile (...) kelimeleri aynı anlamda olmak üzere "anne" demektir. Kur'anı Kerimde her ikisi de kullanılmıştır. Buna dair açıklamalar daha önceden Fatiha Suresi'nde geçmiş bulunmaktadır. Şöyle de denilmiştir: (...): Anne kelimesinin aslı (...) şeklinde (...) veznindedir. Tıpkı iki ayrı kuş ismi olan (...) isimleri gibi, Bu kelimeden sondaki iki harf düşmüş, ancak çoğul yapılınca tekrar bu harfler yerlerini almıştır. Şair der ki: "Benim annem Hindif'tir, Devs ise babam,"

 

Yine denildiğine göre; (...) kelimesinin aslı (...) kelimesidir. Bunu söy-

leyenler şu beyiti delil gösterirler: "Sen onu bütün musibetlerde dönüp sığındığın Bir anneden diye kabul ettin."

 

O takdirde bunun çoğulu da: (...) şeklinde gelir. Çoban şöyle der: "Münzir ve Muharrik'in değerli yavruları anneleri idi onların. Onlara vuran (üstüne aşırılan) koçlar ise hakiki koçtu."

 

Anne (el-umm) seni doğurmuş her dişinin adıdır. Bunun kapsamına yakın anne girdiği gibi, onun anneleri, nineleri, babanın annesi, nineleri ve ne kadar geriye giderlerse gitsinler hepsi girer.

 

Kız (el-bint) ise, senden doğma her dişinin adıdır. Şöyle de denilebilir; Bir derece yahut bir kaç derece ile doğum suretiyle nesebi sana ulaşan her dişinin adıdır. Bunun kapsamına sulben kız girdiği gibi, o kızın kızları ve oğlun kızlarının -istedikleri kadar aşağıya doğru gitsin- hepsi girer.

 

Kız kardeş (el-uht), iki aslında veya o iki asıldan birisinde sana komşu olan her dişinin adıdır. Kız (bint)'in çoğulu benat gelir. Bunun aslı: (...)'dır Kullanılan kelimeleri ise (...) kelimeleridir. el-Ferra der ki: Esrenin "ya" harfine delalet etmesi için (...) kelimesinin "be" harfi esreli gelmiştir

 

Buna karşılık "vav" harfinin hazfedildiğine delalet etmesi için: (...): Kızkardeş" kelimesinin "elif"i Ötreli gelmiştir Çünkü (...)'ın aslı (...) şeklindedir. Çoğulu ise (...) diye gelir.

 

Hala (el-Amme), baban yahut deden ile iki aslında veya ikisinden birisinde komşu olan her dişinin adıdır. Şöyle de denilebilir Nesebi sana varan her bir erkeğin kızkardeşi senin halandır. Hala, anne cihetinden de olabilir. Bu da annenin babasının kızkardeşidir.

 

Teyze (el-Hale) ise, iki aslında yahut ikisinden birisinde, annenle ortak olan herbir dişinin adıdır. Şöyle de denilebilir: Doğum yoluyla nesebi sana gelen her dişinin kızkardeşi senin teyzendir. Teyze baba cihetinden de olabilir Bu da babanın annesinin kızkardeşidir.

Erkek kardeşin kızı, senin erkek kardeşinin onun üstünde vasıtalı veya vasıtasız babalık nisbeti olan her bir dişidir. Kızkardeşin kızı da bu şekildedir. İşte bunlar neseb yoluyla haram kılınan yedi kadındır. Nafi' -Ebu Bekr b. Ebi Uveys'in rivayetine göre- "Kardeş" kelimesini başında elif-lam gelmiş ise, "hı" harfini, harekeyi naklederek şeddeli okumuştur.

 

4- Süt Anneler:

 

Yüce Allah'ın: "Sizi emziren süt anneleriniz" buyruğunda sözü geçen süt annelerin haramlılığı, açıkladığımız kimselerin haramlığı gibidir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Neseb yoluyla haram olan, aynı şekilde süt emmeden dolayı da haram olur." Abdullah (b. Mes'ud): (...): Annelerinizi ... " şeklinde "te"siz, hemzeli olarak okumuştur.

 

Yüce Allah'ın: "Ay halinden kesilmiş olan kadınlar" (et-Talak, 4) buyruğunda olduğu gibi.

 

Şair der ki: "Ecrini umarak haccetmeyen, Fakat suçsuz ve bir şeyden haberi olmayan kimseyi öldürmek isteyen o kadınlardan ... "

 

"Sizi emziren kadınlar"a gelince, bir kadın küçük bir çocuğa süt emzirecek olursa, onun annesi olacağından dolayı, ona haram olur. Kızı da onun kızkardeşi olacağından, emzirene annenin kızkardeşi de çocuğun teyzesi olacağından, annesi de çocuğun ninesi olacağından, sütün sahibi olan o kadının kocasının (üvey) kızı da onun kızkardeşi olacağından, kocanın kızkardeşi de halası olacağından, kocanın annesi de ninesi olacağından, o kadının oğul ve kızlarının kızları da onun erkek ve kız kardeşlerinin kızları olacağından hepsi ona haram olurlar.

 

5- Süt Kardeşliğe Dair Şahitlik:

 

Ebu Nuaym Ubeydullah b. Hişam el Halebi der ki: Malik'e: Bir kadın süt kardeşi ile birlikte hacceder mi? diye soruldu. O da: Evet dedi. Ebu Nuaym dedi ki, yine Malik'e şöyle soruldu: Bu kadın evlenip kocasıyla gerdeğe girse, sonra bir başka kadın gelip her ikisini de emzirdiğini iddia etse, (durum ne olurV Malik dedi ki: Bunlar birbirlerinden ayrılırlar. Eğer kadın mehir diye herhangi bir şeyalmışsa, aldıkları ona aittir. Adamın ödemesi gereken birşey kalmışsa, artık birşey ödemesi gerekmez.

 

Sonra Malik dedi ki: Peygamber (s.a.v.)'e bunun benzeri bir durum hakkında soru sorulmuş, o da böyle emretmiş idi. Ey Allah'ın Resulü dediler, o (şahit kadın) güçsüz bir kadındır. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "(Böyle bir durumda) filan kişi (süt) kızkardeşi ile evlendi denilmez mi?"

 

6- Evliliği Haram Kılan Süt Akrabalığı:

 

Süt emmek dolayısıyla evliliğin haram oluşu, daha önce Bakara Suresi'nde (233. ayet, 4 ve 5. başlıklarda) geçtiği üzere iki yıl içerisinde süt emme gerçekleştiği takdirde sözkonusu olur.

 

Bize göre, bağırsaklara ulaştığı takdirde, bir defa emmiş olsa dahi, emilen sütün az yada çok olması arasında bir fark yoktur. Şafii ise, süt emzirmede iki şartı nazarı itibara alır. Bunlardan birisi, beş defa emmiş olmaktır. Çünkü Hz. Aişe şöyle demiştir: Allah'ın indirdiği buyruklar arasında: Bilinen on defa süt emmenin haram kıldığı ifade edilmişti. Sonra bu on defa süt emme, bilinen beş süt emme ile nesh olundu. Resulullah (s.a.v.) vefat ettiğinde ise, bunlar Kur'an-ı Kerimden okunan buyruklar arasında yer alıyordu.

 

Bu rivayette delil olacak taraf şudur: On defa süt emmek, beş defa süt emmekle nesholundu. Şayet haram kılma eğer beş defa emmekten daha aşağısına taalluk etseydi, o takdirde bu beş defa süt emmeyi nesh etmiş olurdu. Bunlara karşı ise, haber-i vahid veya kıyas delil olarak kabul olunamaz. Çünkü bunlarla nesh olmaz. Diğer taraftan "Sehle hadisi" diye bilinen hadiste şöyle denilmektedir: "Sen ona beş defa süt emzir, onlarla haram olur."

 

İkinci şart ise, süt emmenin iki yaşın içinde olması, eğer iki yaştan sonra olursa haram kılmaz. Çünkü Yüce Allah: "Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Bu, emzirmeyi tamamlamak isteyenler içindir" (el-Bakara, 233) diye buyurmaktadır. Bir şeyin tam olup kemalini bulmasından sonra ise, herhangi birşey sözkonusu olamaz.

 

Ebu Hanife, iki yıldan sonra altı ayı da nazarı itibara alır. Malik ise, bir ay ve o civardaki süreyi muteber kabul eder. Züfer ise der ki: Sadece süt ile yetiniyor ve sütten kesilmemiş ise, süt emmektir. İsterse üç yaşını geçmiş olsun. el-Evzai der ki: Eğer bir yaşında iken sütten kesilir ve bu sütten kesilmesi devam edecek olursa, artık bu kesmeden sonra süt emme sözkonusu olmaz. el-Leys b. Sa'd ise, ilim adamları arasında tek başına büyük kişinin süt emmesinin haram kılmayı gerektireceği kanaatini kabul eder. Bu aynı zamanda Aişe (r.anha)'nın da görüşüdür. Bu görüş, Ebu Musa el-Eş'ari'den de rivayet edildiği gibi, onun bu görüşten döndüğüne dair de rivayet vardır. Şöyle ki: Ebu'l-Huseyn'in, Ebu Atiyye'den yaptığı şu rivayettir. Ebu Atiyye dedi ki: Adamın birisi hanımı ile Medine'den geldi. Bu kadın doğum yaptı ve memeleri şişti. Kocası bu sütü emip tükürmeye koyuldu. Karnına ondan bir damla girdi. Ebu Musa'ya durumu sorunca, o senden bain talakla boşanmış oldu dedi. Haydi İbn Mes'ud'a git ve durumu haber ver. Adam da İbn Mes'ud'a gidip durumu haber verince, İbn Mes'ud, Bedevi arap ile Ebu Musa el-Eşari'nin yanına geldi ve şöyle dedi: Senin görüşüne göre şu kır saçlı adam süt emecek çocuk mudur. Şunu bil ki süt emmekten dolayı ancak eti ve kemiği besleyip geliştiren emme halinde haram olmak sözkonusudur. Ebu Musa el-Eş'ari dedi ki: Bu büyük ilim adamı aranızda bulunduğu sürece bana herhangi bir şey sormayınız. (3) İşte Ebu Musa'nın "bana herhangi bir şey sormayınız" şeklindeki bu sözleri, onun bu görüşünden döndüğünün delilidir.

 

Hz. Aişe de, Ebu Huzeyfe'nin mevlası, Salim'in kıssasını delil olarak gösterir. Salim o sırada yetişkin birisi idi. Peygamber (s.a.v.), Sehle bint Süheyl'e, O; ona süt emzir diye emir vermişti. Hadisi Muvatta ve başkaları rivayet etmiştir.

 

Bir kesim de şaz olarak on defa süt emmeyi muteber kabul etmiştir. Bunu da indirilmiş buyruklar arasında "on defa süt emme" ibaresinin bulunduğunu delil diye kabul ederek ileri sürerler. Bu kesime görüldüğü kadarı ile nesh edici ifade ulaşmamış gibidir.

 

Davud (ez-Zahiri) der ki: üç defa süt emmedikçe haram olmaz. Buna da Resulullah (s.a.v.)'in şu buyruğunu delil göstermiştir: "Bir defa süt emzirmek ile iki defa emzirmek haram kılmaz." Bunu da Müslim rivayet etmiştir.

 

Bu hadis-i şerif Hz. Aişe ve İbn ez-Zübeyr yoluyla rivayet edilmiştir. Ahmed, İshak, Ebu Sevr ve Ebu Ubeyd de buna göre görüş belirtmişlerdir. Bu da Hitab'ın delilini kabul etmektir. Hitab'ın Delili hususunda ise görüş ayrılığı vardır.

 

Bunların dışında kalan ve fetva veren imamlar ise, tek bir defa süt emmenin dahi tahakkuk ettiği takdirde -önceden de belirttiğimiz gibi- haram kıldığını kabul ederler. Bunlar da, hakkında süt emme adının kullanılabileceği asgari miktarı delil diye alırlar. Bu ise, Medine'de görülegelen uygulama ile sıhrı akrabalığa kıyasen desteklenmiştir. Bu kıyasın illeti ise şudur: Süt emmek, haramlığın ebedi olmasını gerektiren sonradan meydana gelen bir husustur. Dolayısıyla bunda da tıpkı sıhri akrabada olduğu gibi sayı şartı aranmaz. el-Leys b. Sa'd da der ki: Müslümanlar süt emmenin, azının da çoğunun da oruçlunun orucunu bozacak kadar olduğu takdirde, beşikte emilirse haram kılacağını icma ile kabul ederler. Ebu Ömer ise der ki: Leys bu husustaki görüş ayrılığına vakıf olamamıştır.

 

Derim ki: Bu hususta en açık nass, Peygamber (s.a.v.)'ın şu buyruğudur: "Bir ve iki defa süt emmek haram kılmaz". Bunu Müslim Sahih'inde rivayet etmiştir. Bu da Yüce Allah'ın: "Sizi emziren süt anneleriniz" buyruğunu tefsir etmektedir. Yani sizi üç defa ve daha fazla süt emzirmiş anneleriniz demektir.

 

Şu kadar var ki, bunun emilen sütün, süt emenin karnına varmış olduğundan kesin olarak emin olunmaması haline hamledilmesi de mümkündür. Çünkü: "Bilinen on defa süt emmek ve bilinen beş defa süt emmek" ifadeleri bunu ortaya koymaktadır. Burada süt emmeler, "bilinen" diye nitelendirilmiştir. Bu ise, emilen sütün küçüğün karnına vardığı vehmedilen, yahut bu hususta şüpheye düşülen emme hallerini dışarda bırakmaktır.

 

Bu Hitabın Delili şunu ifade etmektedir: Eğer süt emmeler "bilinen" türden değilseler haram kılmazlar. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Tahavi'nin de naklettiğine göre, bir ve iki defa süt emmeye dair hadis sabit bir hadis değildir. Çünkü bu hadisi bir seferinde İbn Zübeyr, Peygamber (s.a.v.)'den, diğerinde Hz. Aişe'den, bir diğerinde ise babasından rivayet etmektedir. Böyle bir rivayet ise onu delil olmak mevkiinden düşürür.

 

Hz. Aişe'den ise, ancak yedi defa emmenin haram kılacağı rivayet edilmiştir. Yine Hz. Aişe'den kızkardeşi Um Gülsüm'e, Salim b. Abdullah'a on defa emzirmesini emrettiği rivayet edilmektedir. Hz. Hafsa'dan da benzeri bir rivayet gelmiştir. Yine Hz. Hafsa'dan üç defa da rivayet edilmiştir. Şafii (r.a)'ın da dediği gibi beş defa da rivayet edilmiştir. Aynı zamanda bu İshak'dan da nakledilmiştir.

 

7- Süt Annenin Kocasının Durumu:

 

Yüce Allah'ın: "Sizi emziren süt anneleriniz" buyruğu lebenü'l-fahl diye bilinen sütün, süt emziren kadının kocasına ait olduğunu kabul eden görüşü reddedenler, delil diye göstermişlerdir. Bu görüşü reddedenler, Said b. el-Museyyeb, İbrahim en-Nehai ve Ebu Seleme b. Abdurrahman'dır. Bunlar derler ki: Süt emme, koca tarafından herhangi bir kimseyi haram kılmaz.

 

Ancak cumhur şöyle demektedir: Yüce Allah'ın: "Sizi emziren süt anneleriniz" buyruğu fahl'in (yani süt annenin kocasının) baba olduğunu göstermektedir. Çünkü süt ona nisbet edilir. Zira o süt, o babanın çocuğu sebebiyle gelmiştir.

 

Bu görüş zayıftır. Çünkü çocuk hem babanın hem annenin suyundan yaratılmıştır. Fakat süt, sadece kadından gelir, erkekten süt çıkmaz. Erkeğin yaptığı ise ilişki kurmaktır. Bu da erkekten meninin inişine sebeptir. Çocuk doğduğu takdirde, Allah, herhangi bir şekilde babaya izafe edilmeksizin sütü halkeder. Bundan dolayı babanın sütte herhangi bir hakkı yoktur. Süt tamamiyle annenindir. Böyle bir hükmün (sütün) suya (meniye) kıyas edilerek çıkartılmasına imkan yoktur.

 

Ancak Resulullah (s.a.v.)'in: "Nesebten ne haram oluyorsa, süt emmekten de haram olur" buyruğu süt emmekten dolayı haram kılmayı gerektirmektedir. Bununla beraber suyun ona nisbet edilmesi açıkça görüldüğü gibi, süt emzirmenin aynı şekilde erkeğe nisbet yönü ortada görülmemektedir. Çünkü süt emzirme anneden olmaktadır.

 

Evet, bu hususta asl olan ez-Zührı ile Hişam b. Urve'nin, Urve'den onun da Hz. Aişe'den rivayet ettikleri şu hadis-i şeriftir: Hicabın nüzulünden sonra el-Kuays'ın kardeşi Hz. Aişe'nin süt amcası olan Enah, gelip yanına girmek için izin istedi. Hz. Aişe dedi ki: Ona izin vermeyi kabul etmedim. Peygamber (s.a.v.) gelince durumu ona bildirdim. O da şöyle buyurdu: "Yanına girsin. Çünkü o, -ellerin toprakla dolasıca!- senin amcandır."

 

Ebu'I-Kuays ise, Hz. Aişe'ye süt emzirmiş kadının kocası idi. Aynı şekilde bu da bir haber-i vahid'dir. Sözü geçen Enah'ın, Hz. Ebu Bekir ile birlikte süt emmiş, onun süt kardeşi olma ihtimali de vardır. Bundan dolayı Hz. Peygamber: "Yanına girsin. O, senin amcandır" diye buyurmuştur.

 

Özetle söyleyeceğimiz şudur: Bu hususta bir şey söylemek doğrusu müşkildir. En iyi bilen Allah'tır. Fakat, uygulama bu şekildedir. Haram kılma hususunda ise ihtiyat daha iyidir. Bununla birlikte Yüce Allah'ın: "Geriye kalanları ise .. , size helal kılındı" (en-Nisa, 24) buyruğu ise, muhalif kanaatte olanların görüşünü kuvvetlendirmektedir.

 

8- Süt Kızkardeşler ve Sıhri Akrabalar:

 

Yüce Allah'ın: "Süt hemşireleriniz" buyruğunda kastedilen anne-baba bir süt kızkardeştir. Bu kızkardeş, kişinin annesinin babasından gelen süt ile emzirdiği kızdır. Annenin buna kişinin kendisiyle birlikte süt vermiş olması, yahut kardeşin ondan önce veya sonra doğmuş olması arasında fark yoktur, Baba bir kızkardeş ise, üveyananın süt emzirdiği kızkardeştir. Annebir kızkardeş, annenin bir başka babadan olma sütüyle emzirdiği kızdır.

Daha sonra Yüce Allah, sıhri akrabalık yoluyla haram olanları zikrederek : "Eşlerinizin anaları" diye buyurmaktadır. Sıhri akrabalar dört kişidir: Hanımın annesi, hanımın (başka kocadan olma) kızı, babanın hanımı (üvey anne) ile oğlun kızı. Hanımın annesi, önceden de geçtiği üzere mücerred olarak kızının sahih akid ile nikahlanmasıyla haram olur.

 

9- Üvey Kızlar:

 

Yüce Allah'ın: "Ve kendileriyle zifafa girdiğiniz eşlerinizden himayenizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı" buyruğu başlıbaşına bağımsız bir ifadedir. Yüce Allah'ın: "Kendileriyle zifafa girdiğiniz eşlerinizden" buyruğu birinci kesime raci değildir. Aksine bu, sadece üvey kızlara racidir. Çünkü önceden de geçtiği gibi en yakın zikrolunan kimseler onlardır.

 

(Himaye edilen üvey kız anlamına gelen) Rabibe: Kişinin hanımının başka kocadan olma kızıdır. Ona bu ismin veriliş sebebi, o kızı kendi himayesinde terbiye etmesidir. O bakımdan o kız, terbiye edilen (marbübe) olur. Ve bu kelime (bu ayet-i kerimede) mef'üle vezninin verdiği anlamı vermek üzere, faile vezninde kullanılmıştır.

 

Fukahanın ittifakla kabul ettiğine göre rabibe, üvey babasının annesi ile zifafa girmesi halinde haram olur. İsterse bu üvey kız, üvey babasının himayesinde bulunmasın. Kimi mütekaddimin ile Zahiriler, istisnai olarak şöyle demişlerdir: Kızın annesi ile evlenen kocanın himayesinde olmadıkça üvey kız, ona haram olmaz. üvey kız bir başka beldede bulunacak yahut da baba zifafa girdikten sonra annesinden ayrılacak olursa, o üvey kızla evlenebilir.

 

Bu görüşün sahipleri ayeti delil gösterir ve şöyle derler: Yüce Allah, üvey kızı iki şarta bağlı olarak haram kılmıştır. Bunlardan birisi. o kızın annesiyle evlenen kocanın himayesinde bulunması, ikincisi ise, annesiyle zifafa girmesi. Bu iki şarttan birisi olmadı mı, haram olmak da söz konusu değildir. Yine Hz. Peygamberin şu hadisini delil gösterirler: "Eğer o, benim himayemde bulunan üvey kızım (rabibem) olmasaydı yine de bana helal olmazdı. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır."

 

Görüldüğü gibi burada himayede olmak şartını koşmuştur. Ayrıca Ali b. Ebi Talib'den bunun caiz olduğunu da rivayet etmişlerdir. İbnü'I-Münzir ve Tahavi de der ki: Evvela Ali'den rivayet edilen hadis sabit değildir. Çünkü onu rivayet eden İbrahim b. Ubeydullah, Malik b. Evs'den, O, Hz. Ali'den rivayet etmiştir. Ancak bu İbrahim, bilinen bir ravi değildir. İlim ehlinin çoğunluğu da bu hadise karşı başka hadisleri delil getirmiş ve bu hadisin diğer hadislere muhalif olduğunu söylemişlerdir. Ebu Ubeyd der ki: Bunu da Hz. Peygamber'in: "Sakın bana kızlarınızı da, kızkardeşlerinizi de (evlenme teklifi ile) arz etmeyiniz" diyerek genel bir ifade kullanmış ve hiç bir zaman: "Himayemde bulunanları" kaydını getirmemiştir. Aksine haram oluşları hususunda hepsini aynı şekilde değerlendirmiştir. et-Tahavı der ki: (ayet-i kerimede üvey kızların) "himayede olmak"la nitelendirilmeleri, üvey kızların çoğunlukla üvey babalarının himayelerinde oluşlarından dolayıdır. Yoksa böyle olmadıkları takdirde haram olmazlar, anlamında değildir.

 

10- üvey Kızların Haram Olma Şartı:

 

Yüce Allah'ın: "Eğer o kadınlarla zifafa girmemişseniz" buyruğundan kasıt üvey annelerdir.

"Sizin için bir vebal yoktur" yani o kadınları boşamış iseniz yahut ölmüş iseler kızlarını nikahlamanızda sizin için günah sözkonusu değildir. İlim adamları icma ile şunu kabul etmişlerdir: Erkek, kadın ile evlenir, sonra da onunla zifafa girmeden önce o kadını boşar, yahut ölürse, o kadının kızını nikahlaması ona helaldir. Şu kadar var ki, üvey kızların haram kılınmasının gerçekleşmesi için şart olan annelerle zifafa girmenin anlamı hakkında farklı kanaatlere sahiptirler. İbn Abbas'tan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Zifafa girmekten kasıt cimadır. Bu aynı zamanda Tavus, Amr b. Dinar ve diğerlerinin de görüşüdür. Malik, es-Sevri, Ebu Hanife, el-Evzai ve el-Leys de, kocanın hanıma şehvet ile dokunması halinde o kadının annesinin de kızının da kocaya haram olacağını, aynı şekilde babaya da onun oğluna da haram olacağını ittifakla kabul etmişlerdir. Bu aynı zamanda Şafii'nin iki görüşünden birisidir.

 

Ancak, bakmak hususunda farklı kanaatleri vardır. Malik der ki: Saçına, göğsüne yahut da güzelliklerinden herhangi bir tarafına lezzet almak kastıyla bakacak olursa, o kadının annesi ve kızı ona haram olur. Kufeliler der ki: Şehvet kastıyla fercine bakacak olursa, bu da tıpkı şehvet kastıyla ona dokunmak gibidir. es-Sevrı: Kasti olarak fercine bakar yahut ona dokunacak olursa, haramlık sözkonusu olur, der ve şehvet kaydını zikretmez. İbn Ebi Leyla der ki: Dokunmadığı sürece bakmak dolayısıyla haram olmaz. Şafii'nin görüşü de budur.

 

Bakmakla haram olmanın tahakkuk edeceğine delil şudur: Bakmak bir çeşit faydalanmak (istimta) dır. O bakımdan bu da tıpkı nikah (cima) hükmünde görülmüştür. Zira hükümler lafızlara değil, manalara taalluk eder.

 

Şöyle denilebilir: Bu (yani bakmak) faydalanmak suretiyle bir araya gelmenin bir çeşididir. Çünkü bakmak da bir araya gelmek ve kavuşmaktır. Bakmakta birbirini seven kimseler arasında bir faydalanma sözkonusudur. Şairler bu hususta işi oldukça ileriye götürmüş ve şöyle demişlerdir: "Gece Ummu Amr ile bizleri bir araya getirmiyor mu? işte böylesi bizim birbirimize yaklaşmamızdır. Evet, o da hilali görüyor tıpkı benim gördüğüm gibi, Gündüz de onu bürüyor, tıpkı beni bürüdüğü gibi."

 

Bir araya gelişi bu şekilde dile getirdiğine göre, ya bakmak, beraber oturmak, karşılıklı konuşmak ve lezzet almak ne demektir!

 

11- Oğulların Hanımları:

 

Yüce Allah'ın: "Oğullarınızın hanımları..." buyruğunda geçen "el-Halail" kelimesi zevce anlamına gelen "halile"nin çoğuludur. Ona "halile" deniliş sebebi, kocanın hulul ettiği (konaklayıp kaldığı) yerde koca ile beraber kadının da hulul etmesidir. O bakımdan bu kelime "faile" vezni anlamını taşıyan ve "faile" vezninde bir kelimedir. ez-Zeccac ve bir topluluk, bu kelimenin "helal" lafzından geldiği kanaatindedir. O bakımdan hanıma helal kılınmış anlamında "halile" denilmektedir. Her birinin ötekinin izarını çözmesi (halletmesi) nden dolayı ona halile denildiği de söylenmiştir.

 

12. Oğulların Hanımları ile Babaların Hanımları da Haramdır:

 

ilim adamları, babaların nikah akdi yaptığı kadınların oğullara, oğulların da nikah akdi yaptığı kadınların babalara haram olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. nikah akdi ile birlikte zifafa girmenin gerçekleşip gerçekleşmemesi durumu değiştirmez. Çünkü Yüce Allah'ın: "Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın" (en-Nisa, 22) buyruğu ile: "Sulbünüzden oğullarınızın hanımları ... " buyruğu bunu gerektirmektedir. Herhangi birileri fasid bir nikah yapacak olursa, tıpkı sahih nikahla haram olduğu gibi diğerinin onunla nikah akdetmesi haram olur.

 

Çünkü fasid nikah, ya ittifakla fasid olduğu kabul olunan bir nikahtır, veya fasid olduğu hususunda görüş ayrılığı vardır. Eğer fasid olduğu ittifakla kabul edilen bir nikah ise, ek herhangi bir hükmü gerektirmez ve varlığı yokluğu gibidir. Eğer fasid olduğu hususunda görüş ayrılığı var ise, o takdirde sahih nikah akdine taalluk eden haramlık; aynen ona da taalluk eder. Çünkü böyle bir nikahın da mutlak lafzın kapsamına girme ihtimali vardır. Evlilik hususunda haram oluş ile helal oluş, tearuz edecek olursa, haram oluş galip (üstün) tutulur. Doğrusunu da en iyi bilen Allah'tır

 

İbnü'I-Münzir der ki: Kendisinden ilmin bellendiği İslam aleminin değişik bölgelerindeki alimlerinin her birisi icma ile şunu kabul etmişlerdir: Erkek fasid bir nikaha dayanarak bir kadın ile ilişkide bulunacak olursa, o kadın, onun babasına da, oğluna da, dedelerine de, torunlarına da haram olur. Satın alınması halinde cariyenin hükmüne gelince bunu da bir sonraki başlıkta ele alacağız.

 

13- Satın Alınan Cariyenin Hükmü:

 

İlim adamları icma ile şunu kabul etmişlerdir. Cariyenin satın alınması akdi dolayısıyla, o cariyenin satın alanın, babasına ve oğluna haram olmasını gerektirmez.

 

Bir kişi bir cariye satın alır, ona dokunur yahut öperse, babasına da oğluna da haram olur. Bu hususta ihtilaf ettiklerini bilmiyorum. O bakımdan onların (haramdan) esenliğe kavuşmaları için haram kılınması icabeder. Dokunmakla değil de bakmak konusunda haram oluşu hakkında, ihtilaf halinde olduklarından dolayı yine de bu ihtilafları dolayısıyla caiz olmaz. Yani böyle bir cariyenin baba ve oğula haram olması gerekir.

 

İbnü'l-Münzir der ki: Resulullah (s.a.v.)'ın ashabından herhangi bir kimseden bizim söylediğimize muhalif bir kanaat sahih olarak rivayet edilmiş değildir. Yakub (Ebü Yusuf) ve Muhammed ise der ki: Bir kimse bir kadının fercine şehvetle bakacak olursa, o kadın onun babasına da oğluna da haram olur. O adama fercine şehvetle baktığı kadının annesi de kızı da haram olur.

 

Malik der ki: Cariye ile ilişki kursa, yahut ilişki kurmaksızın bu maksatla otursa, yahut onu öpse veya tenİni tenine değdirse, ya da zevk alacak şekilde eliyle yoklasa, oğluna helal olmaz.

 

Şafii ise der ki: Böyle bir cariye ancak dokunmakla haram olur. Dokunmaksızın sadece bakmakla haram olmaz. Bu, Evzai'nin de görüşüdür.

 

14- Zina İlişkisi Haram Kılar mı?

 

Fukaha, zina yoluyla ilişki kurmanın, kadını (ilişki kuranın usül ve furü'una) haram kılıp kılmadığı hususunda farklı kanaatlere sahiptirler.

 

İlim ehlinin çoğunluğu der ki: Bir adam, bir kadına zina yoluyla yaklaşacak olsa, bundan dolayı o kadını nikahlaması o kocaya haram olmaz. Aynı şekilde karısının annesi yahut kızı ile zina edecek olursa, yukarısı ona haram olmaz. Ona had uygulanması yeterlidir. Bundan sonra artık kendi karısı ile duhulu mümkündür.

 

Kim bir kadın ile zina eder, sonra o kadının annesini yahut kızını nikahlamak isterse, bundan dolayı her ikİsi de ona haram olmaz.

 

Bir başka kesim ise ona haram olacağını söylemişlerdir. Bu görüş İmran b. Husayn'dan rivayet edilmiştir. eş-Şa'bi, Ata, el-Hasen, Süfyan-ı Sevri, Ahmed, İshak ve Rey ashabı bu görüştedir. Bu görüş Malik'ten de rivayet edilmiştir. Ondan gelen rivayete göre zina, anneyi ve kızı haram kılar ve (bu bakımdan) tıpkı helal ilişki gibidir. Bu aynı zamanda (Maliki mezhebine mensup) Iraklıların da görüşüdür.

 

Malik ile Hicazlılardan nakledilen sahih görüş de şudur: Zinanın bu bakımdan bir hükmü yoktur. Çünkü Yüce Allah: "Eşlerinizin anaları" diye buyurmaktadır. Halbuki kendisiyle zina ettiği kadın, kendi hanımının anneleri arasında olmadığı gibi, onun kızı da himayesi altına aldığı üvey kızlarından (rebaibinden) değildir. Bu Şafii ve Ebu Sevr'in de görüşüdür. Çünkü zina halinde mehir, iddet, vücubu, miras, çocuğun nesebinin ilhakı kalkıp, bunun yerine had vacib olduğundan zina hakkında, caiz olan nikahın hükmü gibi hüküm vermek de ortadan kalkar.

 

Darakutni, Zühri'den, o, Urve'den, o da Aişe'den gelen bir hadiste Hz. Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.)'a bir kadın ile zina edip o kadınla yahut onun kızıyla evlenmek isteyen bir adam hakkında soru soruldu da, o da şöyle buyurdu: "Haram bir iş helali haram kılmaz. Ancak nikah ile olan haram kılar." (Darakutni, III, 268)

 

Öbür görüşün lehine delillerden birisi de, Peygamber (s.a.v.)'ın Cüreyc'e dair verdiği haberde yer alan şu ifadelerdir: "Ey çocuk, baban kimdir?" diye sorulunca o da: Falan çobandır demiş. İşte bu, zinanın helal ilişkinin haram kıldığı gibi haram kıldığına delildir. Dolayısıyla kendisiyle zina edilen kadının annesi de, kızları da, zina eden kişinin babalarına da çocuklarına da helal değildir. Bu aynı zamanda İbnü'I-Kasım'ın el-Müdevvene'deki kayıdıdır. Yine bu hadis, zina eden kişinin suyundan yaratılan kızın, annesiyle zina edene helal olmayacağının da delilidir. Meşhur olan görüş de budur.

 

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir kadının fercine ve onun kızınınkine bakan adama Allah, (rahmet nazarı ile) bakmaz." Burada ise Hz. Peygamber, haram ile helal arasında herhangi bir fark gözetmemiştir.

 

Yine bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Allah, bir kadının örtüsünü açan, aynı şekilde onunda kızının örtüsünü açan kimseye (rahmet nazarıyla) bakmaz." İbn Huveyzimendad der ki: işte bundan dolayı biz şunu söyledik: Öpmek ve sair faydalanma şekilleri haramlığı yaygınlaştırır. Abdulmelik el-Macişun der ki: O kadın (yani kendisiyle zina edilen kadının annesi yahut kızı) helaldır. Sahih olan da budur. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ve o sudan bir insan yaratandır. Ondan neseb akrabalığı ve sıhri akrabalar yarattı." (el-Furkan, 54) Bundan maksat ise, ileride Furkan Suresi'nde (54. ayet 2. başlıkta) açıklanacağı üzere sahih nikahtır. Bu ıki mesele ile ilgili olarak nakledilen hadis-i şerifte delil yönü ise, Peygamber (s.a.v.)'ın Cüreyc'den, onun zinadan olma oğlu, zina edene nisbet etmiş olduğunu nakletmesi, Allah'ın da Cüreyc için izhar ettiği harikulade bir olay olan çocuğun konuşup bunun böyle olduğuna tanıklık etmesi ile, bu nisbeti de tasdik etmesi, diğer taraftan Peygamber (s.a.v.)'in da bunu, Cüreyc'den, onu övmek ve kerametini ortaya koymak sadedinde haber vermiş olmasıdır. Buna göre böyle bir nisbet, hem Yüce Allah'ın tasdiki ile, hem Peygamber (s.a.v.)'ın bunu haber vermesiyle sahih olarak ortaya çıkmaktadır. Böylelikle hem evlatlık hem de buna dair hükümler sabit olmaktadır.

 

Denilse ki: Buna göre evlatlığın ve babalığın diğer hükümleri olan karşılıklı miras alma, velayet ve diğer hükümlerin de cereyan etmesi gerekir. Müslümanlar, bu tür iki kişi arasında karşılıklı miras almanın sözkonusu olamayacağını ittifakla kabul etmişlerdir. O halde böyle bir nisbet sahih değildir.

 

Buna cevap şudur: Evet, bu husus bizim sözünü ettiğimiz noktaları da gerektirir. Bununla birlikte haklarında icma'ın gerçekleştiği hükümleri de istisna etmemiz gerekir. İstisnanın dışında kalan diğer hususlar ise o delilin ifade ettiği asıl üzere kalmaya devam eder.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

15- Lut Kavminin Ameli, Nikah Hurmiyetine Sebep Teşkil Eder mi?

 

Yine ilim adamları bu kabilden olmak üzere Lut kavminin ameli meselesinde de farklı görüşlere sahiptirler. Malik, Şafii, Ebu Hanife ve arkadaşları, bu amel dolayısıyla nikah haram olmaz, derler.

 

es-Sevri ise der ki: Küçük çocukla oynaşırsa, ona annesi haram olur. Bu Ahmed b. Hambel'in de görüşüdür. der ki: Hanımının oğlu yahut babası, veya kardeşi ile Lut kavminin işini yapacak olursa, kendi hanımı ona haram olur. el-Evzai der ki: Bir çocukla Lut kavmi ameli türünden bir ilişkiye girse, kendisiyle ilişki kurulan çocuğun kızı olsa, bu işi yapana o kız ile evlenmek caiz olmaz. Çünkü o kız kendisiyle duhul ettiği birisinin kızıdır. Ahmed b. Hambel'in de görüşü budur.

 

16- Evlatlıkların Durumu:

 

Yüce Allah'ın: "Sulbünüzden oğullarınızın" buyruğu bir tahsis ifade eder. Bu ifade ile arapların evlatlık edindiği sulbden gelmeyen herkesin dışarıda bırakılması istenmiştir. Peygamber (s.a.v.) ile (Peygamberlikten önce evlatlık edinmiş olduğu) Zeyd b. Harise'nin hanımı (Hz. Zeynep) ile evlendiğinde müşrikler, oğlunun kızı ile evlendi dediler. Peygamber (s.a.v.) onu evlatlık edinmişti.

 

Nitekim buna dair açıklamalar ileride Ahzab Suresi'nde (37. ayette) gelecektir.

Süt oğlun -sulbden olmasa dahi- hanımı da Hz. Peygamber'in: "Neseb yoluyla haram olan süt emmek yoluyla da haram olur." Hadisine dayalı olan icma ile haram kabul edilmiştir.

 

17- Kızkardeşlerin Aynı nikah Altında Tutulması:

 

Yüce Allah'ın: "Ve iki kız kardeşi birlikte almanız da" buyruğu "anneleriniz ... size haram kılındı" buyruğuna atfedilmiştir. "İki kızkardeş" ise, hem nikah yoluyla, hem de mülkiyet yoluyla onlarla birlikte olmayı kapsayan umumi bir lafızdır. ümmet, icma ile bu ayet-i kerime dolayısıyla kız kardeşlerin tek bir nikah akdi altında bulundurulmasının yasak olduğunu kabul etmiştir. Hz. Peygamberin şu hadisi de bu icma'ın dayanaklarındandır: "Bana kızlarınızı da kızkardeşlerinizi de arzetmeyiniz. (Onlarla evlenmemi teklif etmeyiniz)."

 

Ancak mülkiyet yoluyla iki kız kardeş ile birlikte olmanın hükmü hakkında ihtilaf etmişlerdir. Bütün ilim adamları, mülkiyet yoluyla iki kız kardeşle ilişki kurulmasının caiz olmadığını kabul etmişlerdir. İcma ile ikisinin aynı anda mülk edinilebilmesinin caiz olduğunu kabul etmelerine rağmen bu böyledir. Kadın ve kızının da birlikte satın alınmasında da durum bu şekildedir.

 

Fakat ilim adamları, ilişki kurmuş olduğu cariyenin kız kardeşini nikah akdiyle almak hakkında farklı kanaatlere sahiptirler. el-Evzai der ki: Mülkiyeti altında bulunan bir cariye ile ilişki kuracak olursa, onun kız kardeşi ile evlenmesi caiz değildir. Şafii der ki: Kız kardeşlerden birini mülkiyeti altında bulundurmak, diğerini nikahlamaya engel değildir.

 

Ebü Ömer (İbn Abdi'l-Berr) der ki: nikah akdini satın almak gibi kabul eden, bunu caiz kabul eder. Fakat onu ilişki kurmak gibi kabul eden, caiz görmez.( Fukaha) icma ile şunu kabul etmişlerdir: Zevcenin kızkardeşini nikah akdi ile almak caiz değildir. Çünkü Yüce Allah, " iki kızkardeşi birlikte almanız da" buyruğunda nikah akdi ile iki kızkardeş ile evlenmeniz de haramdır demektedir.

 

Sen bu hususta ilim adamlarının neyi icma ile kabul ettiklerini, hangilerinde de ihtilafa düştüklerini vukufiyetle bil ki, Yüce Allah'ın izniyle bu hususta da neyin doğru olduğunu açıkça anlayasın.  Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

18- Mülkiyet Yoluyla İki Kızkardeşle Olmanın Hükmü ...

 

Zahiriler bu hususta istisna teşkil ederek şöyle derler: Mülk edinmek yoluyla bir arada iki kız kardeşle birlikte ilişki kurmak, mülkiyet akdiyle onları bir arada bulundurmak caiz olduğu gibi caizdir. Bu hususta onlar, Hz. Osman'dan mülkiyet yoluyla bir arada bulunan iki kızkardeş hakkında: "Onları bir ayet haram kılmış, bir diğer ayet ise helal kılmıştır" şeklinde söylediği rivayet edilen sözünü delil göstermişlerdir. Bunu Abdurrezzak zikretmektedir: Bize Ma'mer, ez-Zühri'den anlattı, o, Kabisa b. Züeyb'den naklettiğine göre, Osman b. Affan'a, mülkiyet yoluyla elde bulundurulan iki kızkardeş hakkında soru soruldu da şöyle dedi: Bunu sana ne emrederim, ne de yasaklarım. İkisinin bir arada bulundurulmasını bir ayet-i kerime helal kılmış, diğer ayet de haram kılmıştır. Bu soruyu soran, Hz. Osman'ın yanından çıkınca, Resulullah (s.a.v.)'ın ashabından bir adam ile karşılaştı. -Ma'mer: Zannederim Ali ile karşılaştı, dedi.- Adam dedi ki: Osman'a neye dair soru sordun? Adam sorduğu soruyu ve verdiği fetvayı ona bildirdi. Karşılaştığı zat ona dedi ki: Fakat ben sana bunu yasaklıyorum. Eğer senin aleyhine benim bir yolum bulunsaydı (otorite ve yetkim olsaydı) yine de bu işi yapsaydın, şüphesiz sana ibret alınacak bir ceza verirdim. Tahavı ve Darakutni de Hz. Ali ve İbn Abbas'tan, Hz. Osman'ın sözüne benzer kanaat zikretmişlerdir. (Darakutni. III, 281)

 

Bu şekildeki, iki kızkardeşi helal kılan ayet-i kerime Yüce Allah'ın: "Geriye kalanları ise". size helal kılındı" (en-Nisa, 24) buyruğudur. Ancak fetva imamlarından hiçbir kimse bu görüşe iltifat etmemiştir. Çünkü onlar, Yüce Allah'ın Kitabının tevilinden buna muhalif kanaat çıkarmışlardır. Onların bu anladıkları tevili tahrif etmeleri ise caiz değildir. Ashabı kiramdan bu görüşü (yani bir arada bulundurulmalarını caiz kabul etmeyen görüşü) ifade edenler arasında, Ömer, Ali, İbn Mes'ud, Osman, İbn Abbas, Ammar, İbn Ömer, Aişe ve İbn ez-Zübeyr de vardır. Bunlar Allah'ın Kitabını bilen ilim ehli kimselerdir. Onlara muhalefet eden bir kimse tevil hususunda işi alabildiğine zorlayan bir kimse demektir.

 

İbnü'I-Münzir'in naklettiğine göre de, İshak b. Rahaveyh, ilişki kurmak suretiyle bu şekilde iki kızkardeşi bir arada bulundurmayı haram kabul etmiştir. İlim ehlinin cumhuru ise bunu, mekruh görmüşlerdir. İbnü'I-Münzir, İmam Malik'i de bunu mekruh görenler arasında zikretmektedir. Bununla birlikte, onları aynı anda mülkiyet altında bulundurmanın caiz olduğunda görüş ayrılığı yoktur. Anne ve kızının durumu da böyledir.

 

İbn Atiyye der ki: İshak'ın konu ile ilgili söylediği sözlerden birisine göre, bu şekilde iki kız kardeşi bir arada bulunduran ve onlarla cima eden kimse recm edilir. İmam Malik'in şu sözünden de bunu mekruh gördüğü neticesi çıkartılır: Önce birisi ile ilişki kursa, sonra diğeri ile ilişki kursa, onlardan birisini kendisine haram olarak tayin ve tesbit edinceye kadar her ikisinden de uzak tutulur. Fakat ona had gerekmez.

 

Ebü Ömer der ki: "Hz. Ali'nin, sana ibret alınacak şekilde bir ceza verirdim" diye söyleyip, ona zina haddini mutlaka uygulardım dememiş olması, bir ayeti, yahut bir sünneti tevil edip, kendi kanaatine göre haram ilişkide bulunmadığı görüşünü taşıyan kimsenin, bu görüşünde hatalı olsa dahi, icma ile zina eden bir kimse olarak değerlendirilmez. Şu kadar var ki, bilmemesi mazeret olmayan bir iddiada bulunması hali bundan müstesnadır. Seleften bazılarının mülkiyet yoluyla iki kızkardeşi bir arada bulundurmak meselesi ile ilgili olarak "Bu iki kızkardeşi bir ayet-i kerime helal, diğeri de haram kılmaktadır'" şeklindeki ifadeleri ise, bilinen ve mahfuz bir rivayettir. Dolayısı ile bu kadar güçlü bir şüphesi bulunan bir işi yapan kimseye zina haddi nasıl uygulanabilir. Başarı Allah'tandır.

 

19- Kardeş Cariyelerden Birisi İle İlişki Kurmuşsa, Diğeri İle İlişki Kurmak İstediği Takdirde Ne Yapması Gerekir:

 

Cariyelerden birisi ile ilişki kurmayı sürdürürken, diğeri ile ilişki kurmak isteyecek olursa, yapması gerekenin ne olduğu hususunda ilim adamlarının görüşleri vardır.

 

Ali, İbn Ömer, Hasan-ı Basri, Evzai, Şafii, Ahmed ve İshak derler ki: Birincisi ile ilişki kurmayı, satmak yahut azad etmek veya bir başkasıyla onu evlendirmek suretiyle mülkiyetinden çıkarmadığı sürece diğeri ile ilişki kurması caiz değildir.

 

İbnü'l-Münzir der ki: Bu hususta Katade'nin ikinci bir görüşü vardır. O da şöyledir: Cariyelerden birisi ile ilişki kurmayı sürdürıirken. diğeri ile ilişki kurmak isterse, birincisini kendisine haram kılmayı ve ona yaklaşmamayı niyet eder. Daha sonra kendisine haram kıldığı bu birinci cariyenin istibrasını bekler ve bu arada her ikisinden de uzak durur. Birincisi istibrasını tamamladıktan sonra, ikincisi ile ilişki kurar.

 

Bu hususta üçüncü bir görüş de şöyledir: Yanında iki kız kardeş cariye varsa, onlardan ikisine de yaklaşmaz. el-Hakem ve Hammad böyle demiştir. Bu anlamdaki bir görüş en-Nehai'den de rivayet edilmiştir.

 

Malik'in görüşü ise şöyledir: Bir adamın yanında mülkiyet yoluyla iki kızkardeş bulunmakta ise, onlardan dilediği herhangi birisi ile ilişki kurabilir ve diğerinden de uzak durur. Bu hususta da iş onun güvenirliğine bırakılır Eğer ikincisi ile ilişki kurmak isterse, şu fiillerden herhangi birisi ile birincisinin fercini kendisine haram kılar. Birincisini ya mülkiyetinden çıkarır, ya başkasıyla evlendirir, ya satar yahut belli bir süreye kadar azad eder veya onunla mukatebe akdini yapar, yahut uzun bir süre bir başkasının hizmetine verir. Şayet onlardan birisi ile ilişki kurarken, birincisini haram kılmaksızın ikincisiyle ilişki kuracak olursa, her ikisinden de uzak durmalıdır. Onlardan diğerini haram kılmadığı sürece birisine yaklaşması caiz değildir Ve bu husus onun güvenirliğine bırakılmaz. Çünkü artık o, ilişki kurduğu kimse hakkında itham altındadır Bundan önce ise itham altında değildir Çünkü, o vakte kadar ancak birisi ile ilişki kurmakta idi.

 

Bu hususta Küfelilerin, yani es-Sevri, Ebü Hanife ve arkadaşlarının görüşü ise şöyledir: İki cariyesinden birisi ile ilişki kuracak olursa, diğeri ile ilişki kuramaz. Eğer birincisini satar, yahut evlendirecek olursa, sonra tekrar ona döndüğü takdirde, öbüründen uzak durur.

 

Bununla birlikte, yanındaki cariyenin kızkardeşi boşanmak yahut vefat dolayısıyla iddet bekleme süresi içerisinde olduğu sürece, mülkiyeti altındaki ile ilişki kurabilir. İddetinin bitmesinden sonra ise, ilişki kurmakta olduğu cariye ile, ilişki kurma hakkını başkasına vermediği sürece ilişki kuramaz. Bu anlamda bir görüş Ali (r.a)'dan da rivayet edilmiştir. (Görüşlerinin gerekçesi olmak üzere) derler ki: Çünkü baştan beri o cariye ile ilişki kurmayı engelleyen mülkiyet halen mevcuttur. O halde, o ikinci cariyenin ona tekrar dönmesi ile mülkiyetinde kalması arasında bir fark yoktur.

 

Malik'in bu konudaki görüşü güzeldir Çünkü bu halihazırda sahih olan bir haram kılmadır. Ayrıca bu noktada işin sonunu nazarı itibara almayı gerektiren bir durum yoktur. O bakımdan satmak yahut evlendirmek suretiyle onunla ilişki kurmayı kendisine haram kılması yeterlidir. Böylelikle derhal o cariye ona haram olur. Azad hususunda görüş ayrılığı yoktur. Çünkü hiçbir şekilde azad ettiğinde tasarrufta bulunamaz. Kitabet yaptığı cariyeye gelince, kitabet bedelini ödemekten acze düşebilir ve sonunda tekrar onun mülkiyetine geri dönebilir.

 

Eğer bir adamın yanında ilişki kurduğu bir cariye bulunuyorsa, sonra onun kızkardeşi ile evlenecek olursa, bu hususta Maliki mezhebinde nikaha dair üç görüş vardır. Bu görüşlerin üçüncüsü, Müdevvene'deki şu görüştür: nikah akdi gerçekleştiği takdirde her ikisinden de uzak tutulur. Onlardan birisini kendisine haram kılıncaya kadar bu böyle devam eder. Bununla birlikte böyle bir nikah da mekruhtur. Zira bu, ilişkinin caiz olmadığı bir husus üzerinde yapılan bir akiddir. İşte bu da -Şafii'den daha önce nakledildiği gibi- mülkiyetin nikaha mani olmadığını gösteren bir delildir. Yine bizzat bu hususta bir başka görüş daha vardır: Böyle bir nikah akdi gerçekleşmez. Evzai'nin konu ile ilgili görüşünün anlamı budur. Eşheb ise, Kitabü'lİstibra'da şöyle demektedir: Birisi hakkında yapılan nikah akdi, mülkiyeti altında bulunan cariye ile ilişki kurmayı haram kılar.

 

20- Ric'i Talak İle Boşadığı Kadının Kız Kardeşini ve Yakınlarını nikahlamanın Hükmü:

 

İlim adamları icma ile şunu kabul etmişlerdir: Koca, hanımını ricat imkanına sahip olduğu bir şekilde boşayacak olursa, boşadığı kadının iddeti sona erinceye kadar, o hanımının kız kardeşini, yahut onun dışında dört kadını nikahlayamaz.

 

Ancak, ric'at yapma imkanı bulunmayan bir şekilde kadını boşamış olduğu takdirde, farklı görüşleri vardır. Bir kesim der ki: Boşadığı kadının iddeti sona ermedikçe o hanımın kızkardeşini de, dördüncü bir hanımı da nikahlayamaz. Bu görüş Hz. Ali ve Zeyd b. Sabit'den rivayet edilmiştir. Mücahid, Ata b. Ebi Rabah, Nehai, Süfyan-ı Sevri, Ahmed b. Hanbel ve Rey ashabının görüşü de budur.

 

Bir diğer kesim ise şöyle demektedir: Bu şekildeki hanımının kızkardeşini de nikahlayabilir, onun dışında dördüncü bir hanım da nikahlayabilir. Bu görüş, Ata'dan da rivayet edilmiştir. Bu ondan gelen iki rivayetten daha sağlam olanıdır. Bu görüş aynı şekilde Zeyd b. Sabit'den de rivayet edilmiştir. Said b. el-Müseyyeb, el-Hasen, Kasım, Urve b. ez-Zübeyr, İbn Ebi Leyla, Şafii, Ebu Sevr ve Ebu Ubeyd de bu görüştedir. İbnü'I-Münzir der ki: Zannederim Malik'in de görüşü budur. Biz de bu görüşteyiz.

 

21- Geçmiş Olanın İstisna Edilmesi:

 

Yüce Allah'ın: "Ancak geçmiş olan müstesna" buyruğunun ifade ettiği anlamın, daha önce geçen: "Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın. Ancak geçmiş olan müstesna" buyruğundaki anlam gibi olması muhtemel olduğu gibi, bunun fazladan bir manaya gelme ihtimali de vardır. O da geçmiş olanın caiz olduğu ve cahiliye döneminde görülegelen kardeşlerle birarada evli bulunmanın, o dönemde sahih bir nikah olmakla birlikte İslamda da bu durumun cereyan etmesi halinde, iki kardeşten birisini seçmek arasında muhayyer bırakılacağı hususudur. Malik ve Şafii de böyle demiştir.

 

Bu hususta kafirlerin yapmış oldukları akidlerin, İslamın öngördüğü ve şeriatın gerektirdiği şekilde olmasına bakılmaz. Bu iki kızkardeşi tek bir akidde bir arada almış olması ile, bunları ayrı ayrı akidlerde almış olması arasında da fark yoktur. Ebu Hanife ise, iki kızkardeşi tek bir akidde nikahlamış ise, her ikisinin de nikahının batıl olduğu görüşündedir.

 

Hişam b. Abdullah, Muhammed b. el-Hasen'den şöyle dediğini rivayet eder: Cahiliye dönemi insanları, iki tanesi müstesna, bu ayet-i kerimede zikredilen bütün muharrematı biliyorlardı. Bu iki muharremattan birisi babanın hanımı, diğeri ise iki kızkardeşi bir arada bulundurmaktı.

 

Nitekim Yüce Allah: "Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın.

Ancak geçmiş olan müstesna" diye buyurmuştur.

Yine: "İki kızkardeşi birlikte almanız da (size haram kılındı). Ancak geçmiş olan müstesna" diye buyurmuştur.

 

Fakat, diğer haram kılınanlar hakkında ise; "ancak geçmiş olan müstesna" ibaresini tekrarlamamıştır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Nisa 24

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR