MAİDE 118 |
إِن
تُعَذِّبْهُمْ
فَإِنَّهُمْ
عِبَادُكَ وَإِن
تَغْفِرْ
لَهُمْ
فَإِنَّكَ
أَنتَ الْعَزِيزُ
الْحَكِيمُ |
118. "Eğer onları
azaplandırırsan, şüphe yok ki onlar Senin kullarındır. Ve eğer onlara mağfiret
edersen, yine şüphe yok ki Sen, Azizsin ve Hakimsin. "
Yüce Allah'ın:
"Eğer onları azaplandırırsan, şüphe yok ki onlar senin kullarındır"
buyruğu, şart ve cevabını bir arada ihtiva etmektedir. "Ve eğer onlara
mağfiret edersen, yine şüphe yok ki sen Azizsin, Hakimsin" buyruğu da onun
gibidir.
Nesai, Ebu-Zer'den şöyle
dediğini rivayet eder: Peygamber (s.a.v.) sabahı edinceye kadar gece boyunca
tek bir ayeti okuyarak namaz kıldı. Sözkonusu ayet ise: "Eğer onları
azaplandırırsan, şüphe yok ki onlar Senin kullarındır. Ve eğer onlara mağfiret
edersen, yine şüphe yok ki sen, Azizsin, Hakimsin" ayetidir.
Bu buyruğun te'vili
hususunda farklı görüşler ifade edilmiştir. Denildiğine göre, Hz. İsa bu sözü
Allah'ın onlara karşı şefkat ve merhamet etmesini dilemek sadedinde
söylemiştir. Tıpkı, efendinin kölesine şefkat etmesi istendiği gibi. İşte
bundan dolayı Hz. İsa; onlar Sana isyan ettiler, dememiştir.
Bir diğer açıklamaya
göre de, Hz. İsa bu sözleri, -hiçbir kafire mağfiret olunmayacağını bildiği
halde- Allah'ın emrine teslimiyetini arzetmek ve azabından sığınmak üzere
söyleyecektir.
"Onları
azaplandırırsan" buyruğundaki "onlar" anlamına gelen "he ve
nun" harfinden ibaret zamir, aralarından küfür üzere ölen kimseler
içindir. Buna karşılık "Eğer onlara mağfiret edersen" buyruğundaki
zamir ise, ölümden önce aralarından tevbe eden kimseler içindir. Bu güzel bir
açıklamadır.
Hz. İsa, kafire mağfiret
olunmayacağını bilmiyordu, diyenlerin sözlerine gelince, bu Yüce Allah'ın
Kitabına karşı cüretkarca bir iddiadır. Çünkü, şanı Yüce Allah tarafından
verilen haberler nesh olmazlar.
Yine şöyle denilmiştir:
Hz. İsa'nın kanaatine göre, onlar bir takım masiyetler işlemişler ve ondan
sonra Hz. İsa'nın kendilerine emretmediği şeyleri yapmışlar, ama yine de
dininin esası üzerine kalmaya devam etmişlerdi. O bakımdan: "Eğer benden
sonra işledikleri masiyetlerini mağfiret edecek olursan" demiştir. Ve
ayrıca: "Şüphe yok ki Sen, Azizsin, Hakimsin" diye eklemiş, ama
olayın gerektirdiği ilahi emre teslimiyet ve işi hükmüne havale etmenin
gerektirdiği ifadeler olan: "Muhakkak sen, bağışlayansın, Rahimsin deme
miştir. Şayet, Sen bağışlayansın, Rahimsin demiş olsaydı, şirk üzere ölen
kimseler için mağfiret olunma duasında bulunma gibi bir ihtimal verecekti ki,
böyle bir şeye de imkan yoktur. O bakımdan ifadenin takdiri şöyledir: Eğer Sen
onları ölene kadar küfürleri üzere bırakacak ve azaplandıracak olursan,
şüphesiz ki onlar Senin kullarındır. Şayet onları Seni tevhide ve Sana itaate
iletecek ve onlara mağfiret edersen şüphesiz ki Sen, dilediğine karşı konulup
engellenmeyen Aziz olansın, yaptıkları hikmetle dolu Hakim olansın. Dile diğini
saptırırsın, dilediğini hidayete erdirirsin.
Bir topluluk ise,
buyruğun sonunu: (...): Şüphesiz ki sen Gafursun, Rahimsin" diye okumuşlar
ise de bu kıraatin mushafla bir ilgisi yoktur. Bunu da Kadı İyad ''eş-Şıfa''
adlı eserinde zikretmiştir.
Ebu Bekr el-Anbarı de
der ki: Yüce Allah'ın: "Şüphe yok ki Sen Azizsin, Hakimsin" buyruğu,
Yüce Allah'ın: "Ve eğer onlara mağfiret edersen" buyruğuna uygun
düşmemektedir diyen kişi, Kur'an-ı Kerim'e karşı dil uzatmış olur. Güya bunları
söyleyenler, mağfiretten söz edildiğine göre, Sen Gafursun, Rahimsin diye sözün
bitirilmesi gerektiğini ileri sürerler. Buna cevap şöyledir: Burada Allah'ın
indirdiği şekilden başka bir ifade kullanmaya ihtimal yoktur. Ne zaman bu
itirazcının söylediği şekilde ifadeler sona erecek olsaydı, buyruğun anlamı
oldukça zayıflardı. Çünkü, Gafur ve Rahim, sadece ikinci şart ile alakalı olur.
Birinci şartla hiçbir ilgisi olmaz. Oysa bu buyruk, Yüce Allah'ın indirdiği
şekildedir. Müslümanlar da icma ile ilk ve ikinci şartların her ikisini de
böylece okumuşlardır. Zira, bu buyruğun hulasası şöyledir: Eğer onları
azaplandıracak olursan, şüphesiz ki Sen Azizsin, Hakimsin. Ve eğer onlara
mağfiret edecek olursan, yine şüphesiz ki Sen Azizsin, Hakimsin. Azap etmekte
de, mağfiret etmekte de, her iki hususta da Sen Aziz ve Hakimsin. Buna göre
buyruğun umumiliği dolayısıyla bu yerde Aziz ve Hakim diye sona ermesi daha
uygun düşmektedir. Çünkü böylelikle her iki şartla da alakalı olmaktadır.
Fakat, Gafur ve Rahim isimleri buna uygun düşmemektedir. Zira, Aziz ve Hakim
buyruklarının ihtiva ettiği genel ifade bunlarda yoktur. Bütün ayet-i kerimede
Yüce Allah'ın tazim, adalet ve ona övgüye ait bütün buyruklar ile, sözü geçen
her iki şart bakımından, hepsine uygun düşen ifadeler elbetteki sözün bir
bölümüne elverişli, bir bölümüne elverişli olmayan ifadelerden daha bir yerinde
ve mana itibariyle daha sağlamdır.
Müslim, birkaç yolla
Abdullah b. el-Amr el-As'dan rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.v.), Yüce
Allah'ın, Hz. İbrahim'den söylediğini naklettiği: "Rabbim, çünkü onlar,
insanlardan bir çoğunu sapıklığa sürüklediler. Bundan sonra kim bana uyarsa
işte o bendendir. Kim de bana isyan ederse gerçekten Sen Ğafursun,
Rahimsin" (İbrahim, 36) buyruğu ile Hz. İsa'nın söylediğini naklettiği:
"Eğer onları azaplandırırsan şüphe yok ki onlar Senin kullarındır. Ve eğer
onlara mağfiret edersen, yine şüphe yok ki Sen Azizsin, Hakimsin"
buyruğunu okudu, sonra da ellerini kaldırıp: "Allah'ım, ümmetim" dedi
ve ağladı. Yüce Allah da şöyle buyurdu: "Ey Cebrail, Muhhammed'e git
-Rabbin en iyi bilendir ya- ona sor: Seni ağlatan nedir, diye." Cebrail
(a.s) ona gelerek sordu. Rasulullah (s.a.v.) da neler söylediğini -o daha iyi
biliyor ya- O'na haber verdi.
Bunun üzerine Yüce Allah
şöyle buyurdu: "Ey Cebrail, Muhammed'e git ve ona de ki: Şüphesiz Biz,
ümmetin hakkında seni razı edeceğiz ve seni hoşuna gitmeyecek bir durumla karşı
karşıya bırakmayacağız."
Kimi ilim adamı şöyle
demektedir: Ayet-i kerimede takdim ve tehir vardır ki, bunun anlamı şöyledir:
Eğer Sen onları azaplandırırsan, şüphesiz ki sen Azizsin, Hakimsin. Eğer onlara
mağfiret edecek olursan, şüphesiz ki onlar Senin kullarındır.
Ancak, buyrukların asıl
şekilleri ile anlaşılmaları -açıkladığımız sebepler dolayısıyla- daha uygundur.
Başarı Allah'tandır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN