A’RAF 29 / 30 |
قُلْ أَمَرَ
رَبِّي
بِالْقِسْطِ
وَأَقِيمُواْ
وُجُوهَكُمْ
عِندَ كُلِّ
مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ
مُخْلِصِينَ
لَهُ
الدِّينَ كَمَا
بَدَأَكُمْ
تَعُودُونَ {29}
فَرِيقاً هَدَى
وَفَرِيقاً
حَقَّ
عَلَيْهِمُ
الضَّلاَلَةُ
إِنَّهُمُ
اتَّخَذُوا
الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء
مِن دُونِ
اللّهِ
وَيَحْسَبُونَ
أَنَّهُم
مُّهْتَدُونَ
{30} |
29. De
ki: "Rabbim. adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi doğrultun. Ve
dininizi yalnız O'na halis kılarak ibadet edin. Sizi ilkin yarattığı gibi (yine
O'na) döneceksiniz."
30. O,
bir kısmına hidayet verdi, bir kısmına da sapıklık hak oldu. Muhakkak onlar,
Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine veliler edindiler. üstelik doğru yolu
bulduklarını da sanırlardı.
Yüce Allah'ın: "De
ki: Rabbim adaleti emretti" buyruğu ile ilgili olarak İbn Abbas bunu,
"la ilahe illallah"ı emretti diye açıklamıştır. Buradaki el-Kıst'ın
adalet demek olduğu da söylenmiştir. Yani Rabbim adaleti emretmiştir, o halde
O'na itaat ediniz. Buna göre ifadede bir hazf söz konusudur.
"Her secde
yerinde" yani, bulunduğunuz her mescidde "yüzlerinizi
doğrultun." Kıldığınız her namazda kıbleye dönerek O'na yönelin demektir.
"Ve dininizi yalnız O'na halis kılarak" O'nu tevhid ederek ve O'na
hiç bir şeyi ortak koşmaksızın "ibadet edin. Sizi ilkin yarattığı gibi yine
(O'na) döneceksiniz." Bunun bir benzeri de Yüce Allah'ın: ".Andolsun
sizi ilk defa yarattığımız gibi yapayalnız, teker teker huzurumuza
geldiniz." (elEn'am, 94) buyruğudur ki, daha önceden geçmiş bulunmaktadır.
"Gibi" deki
"kaf" nasb mahallindedir. Yani: Sizi ilkin yarattığı gibi
döneceksiniz. Bu da, sizi ilk defa nasıl yaratmış ise, sizi tekrar
yaratacaktır, anlamındadır. ez-Zeccac der ki: Bu, makabline taalluk etmektedir.
Yani, siz oradan çıkartılacaksınız. Nitekim sizi ilkin yarattığı gibi yine (O'na)
döneceksiniz, demektir.
"O, bir kısmına
hidayet verdi" buyruğundaki "Bir kısmına" lafzı,
"Döneceksiniz"deki "siz" zamirinden hal olarak
nasbedilmiştir.
Yani, kimisi mutlu
kimseler, diğerleri de bedbaht kimseler olmak üzere iki fırka halinde geri döneceksiniz.
Bunu, Ubey'in;
"Siz, iki fırka halinde döneceksiniz. Fırkanın birisine hidayet vermiş,
diğerine ise sapıklık hak olmuş olarak" şeklindeki el-Kisai'den nakledilen
kıraati de pekiştirmektedir.
Muhammed b. Ka'b
el-Kurazi de Yüce Allah'ın: "O, bir kısmına hidayet verdi, bir kısmına da
sapıklık hak oldu" buyruğu hakkında şöyle demektedir: Allah, baştan beri
sapıklık için yarattığı kimseyi de sonunda sapıklığa vardırır. İsterse o,
hidayet bulmuşların amelleriyle amel etsin. Kimi de hidayet üzere yarattı ise,
sonunda da onu hidayete ulaştırır. İsterse sapık kimselerin amelleriyle amel
etsin. Allah, İblis'in hılkatini sapıklık üzere başlattı. O da meleklerle
birlikte mutlu edici ameller işledi. Daha sonra Yüce Allah, kendisini ilkin
yarattığı şeye geri döndürdü. Ve: "Ve O, kafirlerdendi" (elBakara,
33) diye buyurdu.
İşte bu da Kaderiye'ye
ve ona tabi olanlara açık bir red mahiyetindedir.
"Bir kısmı"
kelimesinin; "Hidayet verdi" buyruğu ile nasbedildiği de
söylenmiştir. İkinci olarak gelen "Bir kısmına da" şeklindeki ikinci
kelimenin de hazfedilmiş bir fiil ile nasb edildiği söylenmiştir. Yani;
"Bir kısmını da saptırdı," takdirindedir. Sibeveyh de şu iki beyiti
nakletmektedir: "Silah taşıyamaz oldum ve devenin ürküp kaçtığı vakit
başını yakalayamaz (dizginlerini tutamaz) oldum Yanından geçtiğim vakit yalnız
başıma, kurttan korkar oldum
Hatta rüzgarlardan da
yağmurlardan da korkuyorum."
el-Ferra der ki: Eğer
bu, (Allah'ın kelamı dışında benzer terkiblerde insan sözlerinde) merfu' da
olsa, caiz olurdu.
"Muhakkak onlar,
Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine veliler edindiler" buyruğunda geçen
"Muhakkak onlar" ibaresini İsa b. Ömer, hemzeyi üstün olarak; (...)
şeklinde; "Çünkü onlar" anlamı şeklinde okumuştur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN