ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

A’RAF

154

وَلَمَّا سَكَتَ عَن مُّوسَى الْغَضَبُ أَخَذَ الأَلْوَاحَ وَفِي

نُسْخَتِهَا هُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُونَ

 

154. Musa'nın öfkesi susunca Levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlara hidayet ve rahmet vardı.

 

"Musa'nın öfkesi susunca" yani, öfkesi dinince demektir, Muaviye b. Kurra da burada "susunca" anlamına gelen; (...) kelimesini "nun" ile, "Dinince, sükün bulunca" diye okumuştur, Süküt'un (susmanın) aslı zaten sükun bulmak ve kendisini çekmek ve uzak durmak demektir, Mesela "Vadi üçgün aktı, sonra sükün buldu" denilince, akması durdu demek olur. İkrime der ki: "Musa'dan gazabın susması" maklub ifadelerdendir. Yani, parmağı yüzüğe soktum ile yüzüğü pamuğa soktum (taktım) ifadeleri gibidir. Yine başlığımı başıma soktum ile başımı başlığıma soktum, demek gibidir, "Levhaları aldı" yani, onları bıraktı. "Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlara hidayet ve rahmet vardı." Sapıklıktan hidayet ve azaptan bir rahmet vardı, demektir.

 

Nesh: Bir kitapta bulunan yazıyı öbürüne aktarmak demektir. İkinci nüshanın kendisinden yazıldığı asla da, ondan yapılan kopyaya da nüsha denilir, Denildiğine göre Levhalar parçalanınca, Hz, Musa kırk gün oruç tuttu, Bu sefer, o Levhalar ona iki Levha içerisinde geri verildi. Onlardan hiçbir şey de kaybolmadı. Bunu İbn Abbas nakletmiştir.

 

el-Kuşeyrı der ki: Buna göre "onlardaki yazıda (nüshada)" ifadesi şu anlama gelir: Kırılan levhalardan yeni levhalara kopya edilip istinsah edilenlerde bir hidayet ve bir rahmet vardır.

 

Ata ise, onlardan geri kalanlarda (bir hidayet ve bir rahmet vardır) diye açıklamıştır. Çünkü geriye bu Levhalardan yalnızca yedide biri kalmış, yedide altısı kaybolmuştu. Ancak, hudut ve ahkam'a dair herhangi bir şey gitmemişti.

 

"Onlardaki yazıda (nüshasında)" ifadesinin anlamının şu olduğu da söylenmiştir: Hz. Musa'ya Levhi Mahfuz'dan istinsah edilip yazılanda bir hidayet vardır. Şu anlama geldiği de söylenmiştir: Ona yazılan şeylerde bir hidayet ve bir rahmet vardır. O bakımdan, ayrıca kendisinden istinsah edilecek bir asla ihtiyaç yoktur. Bu da bir kimsenin: Filan kimsenin söylediklerini istinsah et, demeye benzer ki, bu onun söylediklerini kitabında kaydet, yaz anlamına gelir.

 

"Rablerinden korkanlara hidayet ve rahmet vardı."

 

"Rablerinden" kelimesindeki "lam" harfi ile ilgili olarak üç görüş vardır:

Kufelilere göre bu zaiddir. el-Kisai der ki: el-Ferezdak'dan dinleyenlerden birisi bana şunları söylediğini nakletmiştir: "Ona yüz dirhem nakit ödedim" ifadesi, "lam"sız olarak; "Ona nakit ödedim," demekle aynı anlamdadır.

 

Buradaki "lam"ın "lam-ı ecl (sebeplilik bildiren lam)" olduğu da söylenmiştir. Yani, riyakarlık olsun ve başkaları duysun diye değil de Rableri için, Rablerinden korkan kimseler için ... anlamındadır. Bu açıklama da el-Ahfeş'den nakledilmiştir. Muhammed b. Yezid ise der ki: Buradaki "lam," bir mastara taalluk etmektedir. Yani: "Korkuları Rableri için olan kimselere ... " demek olur.

 

Şöyle de denilmiştir: Mef'ul, korkanlara tabirindeki ... lara anlamını veren ism-i mevsul önceden geçtiği için "lam" harfinin gelmesi güzeldir. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: (...): ''Eğer rüya yorumunu yapabiliyorsanız ... " (Yusuf, 43)

 

Burada ma'mul (olan "rüya" anlamındaki kelime) tekaddüm edince -ki bu da aynı zamanda mef'uldür- fiilin ameli zayıfladığından dolayı geçişsiz fiil durumuna düşmüştür. (O bakımdan mef'ulün başına "lam" harfi gelmesi güzel düşmüştür.)

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

A’raf 155

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR