TEVBE 100 |
وَالسَّابِقُونَ
الأَوَّلُونَ
مِنَ الْمُهَاجِرِينَ
وَالأَنصَارِ
وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُم
بِإِحْسَانٍ
رَّضِيَ
اللّهُ
عَنْهُمْ
وَرَضُواْ
عَنْهُ
وَأَعَدَّ لَهُمْ
جَنَّاتٍ
تَجْرِي
تَحْتَهَا
الأَنْهَارُ
خَالِدِينَ
فِيهَا
أَبَداً ذَلِكَ
الْفَوْزُ
الْعَظِيمُ |
100. İleriye geçen
Muhacir ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlardan Allah razı olmuştur. Onlar da
O'ndan hoşnut olmuşlardır. Bunlar için orada ebediyyen kalmak üzere altından
ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu, en büyük kurtuluştur.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı yedi (+2) başlık halinde sunacağız:
1- Ashab-ı Kiram ve Ensar:
2- Ensar ve Muhacirler Arasından
ileriye Geçenlerin üstünlüğü:
3- Ashabın Fazilet Dereceleri:
4- islam 'a ilk Girenler:
5- Sahabe Kime Denir:
6- Muhacirlerden ilk Müslüman Olanlar
ve Hz. Ebu Bekir:
7- Ayetin Belirlediği üstünlüğün
Kapsamı:
"Bir de onlara güzellikle uyanlardan
Allah razı olmuştur"
1- ileriye Geçenler ve Onlara Güzel Bir
Şekilde Uyanlar:
2- Tabiin ve Mertebeleri:
1- Ashab-ı Kiram ve
Ensar:
Yüce Allah, bedevi:
arapların çeşitlerini sözkonusu ettikten sonra Muhacirlerle Ensarı sözkonusu
etmekte ve onlar arasından kimisinin erken hicret ettiğini, kimilerinin de
onlara tabi olduğunu açıklayıp onlardan övgüyle söz etmektedir. Ashab-ı
Kiram'ın tabaka ve sınıflarının sayısı hususunda farklı görüşler vardır.
Bizler, bu konuda Yüce Allah'ın izniyle bir dereceye kadar açıklamalarda
bulunacak ve buradaki maksadı bir dereceye kadar açıklamaya çalışacağız:
Ömer b. el-Hattab'ın,
"Ensar" anlamındaki kelimeyi; (...): İleriye geçenler"
kelimesine atf ile ötreli okuduğu rivayet edilmiştir. el-Ahfeş ise der ki:
Uygun okuma şekli, bu kelimenin esreli okunmasıdır. Çünkü, "ileriye
geçenler" hem Ensardan, hem de Muhacirlerdendir.
"Ensar",
İslami: bir adlandırmadır. Enes b. Malik'e şöyle sorulmuş: İnsanların sizlere
"Ensar" demesine ne dersin? Bu, Allah'ın size vermiş olduğu bir isim
midir, yoksa cahiliye döneminde de bu isimle anılıyormuydunuz? Şu cevabı
vermiş: Hayır o, Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de bize verdiği bir isimdir. Bu
rivayeti Ebu Ömer (b. Abdi'l-Berr) 'el-istizkar"adlı eserinde nakletmektedir.
2- Ensar ve Muhacirler
Arasından ileriye Geçenlerin üstünlüğü:
Kur'an-ı Kerim,
Muhacirlerle Ensardan ileriye geçen (önce müslüman olan)ların üstünlüğünü açık
nass ile tesbit etmiştir. Bunlar ise, Said b. el-Müseyyeb ile bir kesimin
görüşüne göre her iki kıbleye doğru namaz kılabilen kimselerdir. Şafii:
mezhebine mensub ilim adamlarının görüşüne göre ise bunlar, Rıdvan Bey'ati
olarak bilinen Hudeybiye'deki bey'atta hazır bulunanlardır. eş-Şa'bi de bu
görüştedir.
Muhammed b. Ka'b ile Ata
b. Yesar'dan nakledilen görüşe göre ise bunlar Bedir'e katılanlardır. Bununla
birlikte kıblenin değiştirilmesinden önce hicret edenlerin ilk muhacirler
arasında sayılacağını ittifakla kabul etmişler ve bu konuda aralarında görüş
ayrılığı yoktur. Ashabın en faziletlilerine gelince, bu da bir sonraki başlığın
konusudur.
3- Ashabın Fazilet
Dereceleri:
Ebu Mansur el-Bağdadi
et-Temimi der ki: Bizim mezhebimize mensub ilim adamları, ashabın en
faziletlilerinin dört raşid halife, daha sonra da sayıları ona tamamlayan diğer
altı kişi, sonra Bedir'e katılanlar, sonra Uhud'a katılanlar, sonra da
Hudeybiye'de Rıdvan Bey'atine katılanlar olduğunu icma ile kabul etmişlerdir.
4- islam 'a ilk
Girenler:
Ashab-ı kiram arasında
kimin İslam'a ilk girdiği hususuna gelince; Mücalid, eş-Şa'bi'den şöyle
dediğini rivayet eder: Ben, İbn Abbas'a insanlar arasında ilk müslüman kişi
kimdir diye sordum. O, Ebu Bekir'dir dedi. Sen, Hassan'ın şu beyitlerini hiç
işitmedin mi: "Güvenilir bir kardeşten hüznünü harekete geçiren bir şey
hatırladığında Kardeşin Ebu Bekir'in neler yaptığını an O ki, Peygamber'den
sonra insanların en hayırlıları, en takvalısı, en adil olanıdır: Ve
yüklendiğini en mükemmel şekilde ifa edenleridir.
İkincisi hemen ondan
sonra gelen ve hazır bulunduğu ve yaptığı işler övülen, İnsanlar arasında da
peygamberleri ilk tasdik edendir."
Ebu'l-Ferec el-Cevzi de,
Yusuf b. Yakub b. el-Macişun'dan şöyle dediğini nakleder: Ben, babama, hocamız
Muhammed b. el-Munkedir'e, Rabia b. Abdurrahman'a, Salih b. Keysan'a, Sa'd b.
İbrahim'e, Osman b. Muhammed el-Ahmesi'ye yetiştim. Bunların hepsi de ilk
İslam'a giren kişinin Ebu Bekir olduğunda şüphe ve tereddüt etmiyorlardı. Bu
aynı zamanda İbn Abbas, Hassan, Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma'nın da görüşüdür.
İbrahim en-Nehai de bu görüştedir.
Bir diğer görüşe göre
İslam'a giren ilk kişi Hz. Ali'dir. Bu görüş, Zeyd b. Erkam'dan, Ebu Zer'den,
el-Mikdad ve diğerlerinden de rivayet edilmiştir. elHakim Ebu Abdullah der ki:
Ben, tarih ile ilgilenen ilim adamları arasında İslam'a giren ilk kişinin Ali
olduğu hususunda bir görüş ayrılığı olduğunu bilmiyorum.
Yine denildiğine göre
İslam'a giren ilk kişi Zeyd b. Harise'dir. Ma'mer de buna benzer bir görüşü
ez-Zühri'den nakletmektedir. Bu aynı zamanda Süleyman b. Yesar, Urve b.
ez-Zübeyr ve İmran b. Ebi Enes'in de görüşüdür.
Bir başka görüşe göre
İslama ilk giren kişi mü'minlerin annesi Hadice (r.anha)'dır. Bu görüş
ez-Zühri'den de çeşitli yollardan rivayet edilmiştir. Aynı zamanda bu,
Katade'nin, Muhammed b. İshak b. Yesar'ın ve bir topluluğun da görüşüdür. Yine
bu görüş İbn Abbas'tan da rivayet edilmiştir. Müfessir esSa'lebi de İslam'a ilk
giren kişinin Hz. Hadice olduğu hususunda ilim adamlarının ittifak ettiklerini
ve Hz. Hadice'den sonra kimin İslam'a girdiği hususunda görüş ayrılıklarının
bulunduğunu iddia etmektedir. İshak b. İbrahim b. Rahaveyh el-Hanzali ise,
bütün bu konudaki haberleri te'lif eder ve şöyle derdi: Yetişkin erkeklerden
İslam'a giren ilk kişi Ebu Bekir, kadınlardan Hadice, genç çocuklardan Ali,
azad edilmiş kölelerden Zeyd b. Harise ve kölelerden Bilal'dir. Doğrusunu en
iyi bilen de Allah'tır.
Muhammad b. Sa'd der ki:
Bana Mus'ab b. Sabit haber verdi, dedi ki: Bana, Ebu'l-Esved, Muhammed b.
Abdurrahman b. Nevfel anlatarak dedi ki: ezZübeyr'in İslam'a girmesi Ebu
Bekir'den sonra olmuştur. ez-Zübeyr, dördüncü veya beşinci kişi idi. el-Leys b.
Sa'd da der ki: Bana Ebu'l-Esved anlatarak dedi ki: ez-Zübeyr sekiz yaşındayken
İslam'a girdi. Hz. Ali'nin de yedi yaşındayken İslam) .. girdiği rivayet
olunur, on yaşında iken müslüman olduğu da söylenir.
5- Sahabe Kime Denir:
Hadis ehlinin metodundan
anlaşıldığına göre, Rasülullah (s.a.v.)'ı gören her bir müslüman onun
ashabındandır. Buhari Sahihi'nde der ki: Peygamber (s.a.v.)'in sohbetinde
bulunan, yahut da onu gören müslüman, Hz. Peygamber'in ashabındandır.
Said b. el-Müseyyeb 'den
rivayet edildiğine göre o, Rasülullah (s.a.v.) ile birlikte bir veya iki yıl
ikamet etmeyen, onunla beraber bir ya da iki gazaya katılmayan kimseleri sahabi
saymıyordu. Eğer bu sözü söylediği Said b. el-Müseyyeb'den sahih olarak sabit
ise; mesela, Cerir b. Abdullah el-Beceli'yi, yahut da bizim ashab-ı kiramdan
sayıldığı hususunda herhangi bir görüş ayrılığı bulunduğunu bilmediğimiz kimselerde
öngördüğü şartı zahiren taşımamak noktasında Cerir ile ortak tarafı bulunan
kimseleri ashab arasında saymaması gerekir.
6- Muhacirlerden ilk
Müslüman Olanlar ve Hz. Ebu Bekir:
Muhacirlerden öne geçen
müslümanların ilkinin Ebu Bekir es-Sıddik olduğu hususunda görüş ayrılığı
yoktur.
İbn Arabi der ki: Öne
geçmek üç şeyde olur. Birisi nitelikle, bu imandır diğeri zaman, üçüncüsü mekan
ile. Bu şekillerin en üstünü ise nitelikler ile önde olmaktır. Buna delil de
Hz. Peygamber'in Sahih'teki şu hadistir: "Biz sonra gelenler, ilk (ve
önde) olanlarız. Ancak onlara bizden önce kitap verilmiş, bize de onlardan
sonra kitap verilmiştir. İşte onların hakkında ihtilafa düştükleri gün bu
gündür. Allah hidayeti ile bize bu günü gösterdi. Yahudiler(in haftalık bayram
günü) yarındır. Hristiyanlarınki ise yarından sonradır.''
Böylelikle Peygamber
(s.a.v.) zaman itibari ile bizden önce geçen ümmetlerden iman ve Yüce Allah'ın
emrine uymak, O'na itaat etmek, O'nun emrine teslimiyet gösterip
yükümlülüklerine razı olmak, görevlerini taşımak sureti ile onları geçtiğimizi
haber vermektedir. Biz bunların hiçbirisine itiraz etmiyor ve onun emri varken
başka bir tercihe yönelmiyoruz. Kendi görüşümüze dayanarak -Kitap ehlinin
yaptığı gibi- onun şeriatını değiştirmiyoruz. Bu ise Yüce Allah'ın verdiği
hükmü isabet ettirmeye muvaffak kılması, razı olduğu şeyleri yapabilmeyi
kolaylaştırması ile olmuştur. Esasen Allah bizi hidayete iletmese idi bizim
kendiliğimizden hidayet bulmamız mümkün olmazdı.
7- Ayetin Belirlediği
üstünlüğün Kapsamı:
İbn Huveyzimendad der
ki: Bu ayet-i kerime erken İslam'a girip ileri geçenlerin bu üstün
meziyetlerinin şeriatta üstün bir meziyet olarak kabul edilen, ilim, din,
kahramanlık gibi meziyetlerden; ya da bunların dışında kalan mali bağış ve
ikramlardaki ileri mertebede oluş ile elde edilen her bir üstünlükten daha
ileri olduğu gerçeğini ihtiva etmektedir. Mali atiyye ve ikram meselesinde Hz.
Ebu Bekir ile Hz. Ömer arasında görüş ayrılığı vardı. İlim adamları da İslam'a
önce giren ve ileri geçenlerin atiyye hususunda diğerlerine üstün kılınması
noktasında farklı görüşlere sahiptirler. Ebu Bekir es-Sıddik (ra)'dan rivayet
edildiğine göre o İslam'ı öncelikle girmeyi göz önünde bulundurmak sureti ile
verilecek atiyyelerde insanlar arasında farklılık gözetileceği görüşünde
değildi. Hz. Ömer ise ona şöyle derdi: Sen önce İslam'a girip ileri geçme
sıfatına sahip olan kimseleri böyle olmayan kimseler gibi mi
değerlendireceksin? Hz. Ebu Bekir ise ona şu cevabı vermişti: Onlar Allah için
amellerini işlediler. Ecirlerini vermek de Allah'a aittir. Hz. Ömer de
halifeliği döneminde önceleri aralarında fark gözetirken daha sonra vefatı
esnasında şöyle demiştir: Yarına kadar yaşayacak olursak hiç şüphesiz
insanların en alt tabakasında bulunanlarını yukarıda olanları ile aynı seviyeye
getireceğim. Ancak gece vefat etti. Bu konuda görüş ayrılığı günümüze kadar
devam edegelmiştir.
[ - ]
Bu buyrukların:
"Bir de onlara güzellikle uyanlardan Allah razı olmuştur" bölümü ile
ilgili açıklamalarımızı da iki başlık halinde sunacağız:
1- ileriye Geçenler ve
Onlara Güzel Bir Şekilde Uyanlar:
Hz. Ömer -önceden de
geçtiği gibi- (...); Ve Ensar" kelimesini ref' ile okumuş, "....
onlar" kelimesini de "Ensar"a sıfat olmak üzere
"vav"sız okumuştur. Ancak Zeyd b. Sabit ona doğru şeklini söyleyince
Hz. Ömer, Ubey bin Ka'b'a başvurmuş, Ubey de Zeyd'in doğru söylediğini
belirtince Hz. Ömer ona durup şöyle demiş: Biz yükseltildiğimiz bu Yüce mevkiye
herhangi bir kimsenin bize ortak olacağı görüşünde değildim. Bunun üzerine Ubey
ona şöyle demişti: Ben bunun doğrulayıcı ifadelerini Allah'ın Kitabında görüp
tesbit edebiliyorum. Cuma Suresi'nin baş taraflarında: ''Ve onlardan henüz
kendilerine kavuşmamış olanlara da" (el-Cumua, 3) el-Haşr Suresi'nde: "Onlardan
sonra gelenler derler ki: Rabbimiz bizi ve bizden önce iman etmiş
kardeşlerimizi mağfiret eyle" (el-Haşr, 10) buyruğunda el-Enfal Suresi'nde
de Yüce Allah'ın: "Sonraları iman ve hicret edip de sizinle beraber cihad
edenlere gelince onlar da sızdendir" (el-Enfal, 75) buyruğunda buluyorum.
Kıraat bu suretle (Hz.
Ömer için de) "vav" ile sabit olmuş oldu.
Yüce Allah'ın:
"Güzellikle" buyruğu onların söz ve fiillerinden neye tabi
olacaklarını beyan etmektedir. Bu uymanın, onlardan sadır olan yanılma ve
kaymalarda sözkonusu olmayacağını göstermektedir. Çünkü onlar -Allah onlardan
razı olsun- masum değillerdi.
2- Tabiin ve
Mertebeleri:
İlim adamları tabiin ve
mertebeleri konusunda farklı görüşlere sahiptir. Hafız el-Hatib (el-Bağdadl)
der ki: Tabii sahabe ile sohbet ve arkadaşlığı bulunandır. Tabiinden tek bir
kişiye tabi' ve tabii: denir. el-Hakim Abu Addullah ve başkalarının ifadeleri
ise tabiinden sayılmak için sahabeden (hadis) dinlemiş olmasının yahut da
-örfen sohbet ve arkadaşlık olmasa bile- onunla karşılaşmış olmasının yeterli
olacağı intibaını vermektedir.
Şöyle de denilmiştir:
Tabiin adı Hudeybiye'den sonra İslam'a giren kimseler hakkında kullanılır.
Halid b. Velid, Amr b. el-As ile onlara yakın (bir süre sonra) İslam'a giren
Mekke Fethi günü müslüman olan kimseler gibi. Çünkü Abdurrahman b. Avf'ın
Peygamber (s.a.v.)e Halid b. Velid'i şikayet etmesi üzerine Hz. Peygamber'in
Halid'e şöyle dediği sabittir: "Ashabımı bana bırakınız, nefsim elinde
olana yemin ederim ki sizden herhangi bir kimse her gün Uhud Dağı kadar altın
infak edecek olursa onlardan birisinin infak ettiği bir müd kadarına hatta onun
yarısına bile ulaşamaz. ''
Hayret edilecek bir
husus da şudur ki; el-Hakim Ebu Abdullah, tabiinden kardeş olanları sözkonusu
ettiğinde Muzeyne'li Mukarrin'in oğullarından olan Numan ve Suveyd'i de tabiin
arasında zikretmektedir. Halbuki bunların ikisi de bilinen iki sahabedir ve
ashab arasında anılmaktadırlar. Önceden de geçtiği üzere her ikisi de Hendek
gazasında bulunmuşlardır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Tabiinin en büyükleri,
Medinelilerden olup "fukahai seb'a (yedi fakih)" diye bilinen
kimselerdir. Bunlar ise Said bin el-Müseyyeb, el Kasım bin Muhammed, Urve bin
ez-Zübeyr, Harice bin Zeyd, Ebu Seleme bin Abdurrahman, Abdullah bin Utbe bin
Mes'ud ve Süleyman bin Yesar'dır. Yüce zatlardan birisi de bunların yedisini
tek bir beyitte nazım halinde bir araya getirip şöyle demiştir:
"İşte onların
isimlerini (benden) öğren. (Bunlar) Ubeydullah (bin Abdullah bin Utbe), Urve,
Kasım, Said, Ebu Bekr (bin Abdurrahman), Süleyman ve Harice'dirler."
Ahmed bin Hanbel dedi
ki: Tabiinin en faziletlisi Said bin el Müseyyebdir. Ona; ya Alkame ile
el-Esved? denilince, o da; Said bin el Müseyyeb, Alkame ve el-Esved'dir, diye
cevap verdi. Yine ondan şöyle bir bilgi nakledilmektedir: Tabiinin en
faziletlisi Kays, Ebu Osman, Alkame ve Mesruk'tur. Bunlar faziletliler ve
tabiinin ileri gelenlerinden idiler. Yine şöyle demiştir: Ata Mekke'nin
müftüsü, el-Hasen Basra'nın müftüsü idiler. İnsanlar bu ikisinden çokça
naklettiler, demiş ancak neleri naklettiklerini müphem bırakmıştır.
Ebu Bekr bin Ebi
Davud'dan da şöyle dediği rivayet edilmektedir: Tabiinin hanımlardan efendileri
Sırın'in kızı Hafsa ile Abdurrahman'ın kızı Amre'dir üçüncüleri ise -ancak
onlar gibi değil- Um ed-Derda (es-Suğra ed-Dımeşkiye'dir).
Yine el-Hakim Ebu
Abdullah'tan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Bir tabaka da vardır ki
tabiinden sayılmakla birlikte bunlardan herhangi birisinin ashabdan hadis
dinledikleri sahih olarak sabit olmamıştır. İbrahim bin Suveyd en-Nehai -ki
fakih İbrahim bin Yezid en-Nehai değildir. - Bukeyr bin Ebi Sumeyt, Bukeyr bin
Abdullah el-Eşec bunlar arasındadır. Bunlardan başka kimseleri de zikrettikten
sonra şöyle der: Yine insanlar arasında -ashab ile karşılaşmış olmakla
birlikte- tabiinlerin tabiileri arasında sayılan bir tabaka daha vardır ki
Abdullah bin Ömer ile Enes ile karşılaşmış, Ebu'z-Zinad Abdullah bin Zekran ile
Abdullah bin Ömer ile Cabir bin Abdullah'ın yanına götürülmüş, Hişam bin Urve
ile Enes bin Malik'e yetişmiş bulunan Musa bin Ukbe ve Halid bin Said'in kızı
Um Halid gibileri bunlardandır.
Yine tabiin arasında
"el Muhadramün" diye adlandırılan bir tabaka daha vardır ki bunlar
hem cahiliye dönemine yetişmiş, hem Rasülullah (s.a.v.) hayatta iken yaşamış ve
İslam'a girmiş bulunmakla birlikte, Hz. Peygamber ile sohbetleri
bulunmayanlardır. Bu kelimenin tekili "muhadram" şeklinde gelir.
Muhadram ise Hz. Peygamber'in sohbetini ve başka hususları idrak etmiş
benzerlerinden ayrı bir .... kenarda kalmış kimse anlamına gelir. Müslim
bunları sözkonusu ederek sayılarını yirıniye ulaştırmıştır. Ebu Amr eş-Şeybanı,
Kindeli Suveyd bin Gafele, Amr bin Me'mun el-Evdı, Ebu Osman en Nehdi,
Abdulhayr bin Yezid el Hayranı -Hayran Hemdanlıların bir koludur- Abdurrahman bin
Mull, Ebu'l-Halal el-Atekı, Rabia bin Zürare ... bunlar arasındadır.
Müslim'in anmadığı
kimseler arasında Ebu Müslim el-Havlanı, Abdullah bin Süved ile el-Ahnef bin
Kays da vardır.
İşte bu açıklamalarımız,
Kur'an-ı Kerim'in faziletlerini açıkça ifade ettiği ashab-ı kiram ile tabiini
tanımaya dair bir nebze bilgidir. Önceden de geçtiği üzere bize Yüce Allah'ın:
"Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. "(Al-i
İmran, 110) buyruğu ile: "Böylece sizi vasat bir ümmet kıldık. ..
"(el-Bakara, 143) ayeti yeterlidir.
Rasülullah (s.a.v.) da
şöyle buyurmuştur: "Keşke kardeşlerinizi görmüş olsaydık diye candan arzu
ederdim ... " Hz. Peygamber bu hadisinde bizleri de kardeşleri
kılmaktadır. Eğer biz Allah'tan korkar, O'nun izini takib edersek Allah bizi
onunla birlikte olacakların zümresi arasında haşreder. Muhammed (s.a.v.)ın ve
alinin hakkı için, bizi onun yolundan, onun dininden ayırmasın'
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN