ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

YUNUS

94

/

95

فَإِن كُنتَ فِي شَكٍّ مِّمَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ فَاسْأَلِ الَّذِينَ يَقْرَؤُونَ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكَ لَقَدْ جَاءكَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ {94}

 

 وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِ اللّهِ فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِرِينَ {95}

 

94. Eğer sana indirdiğimizden şüphede isen, senden önce Kitabı okuyanlara sor. Andolsun ki, hak sana Rabbinden gelmiştir. O halde sakın şüphe edenlerden olma!

95. Sakın Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma! Sonra zarara uğramışlardan olursun.

 

Yüce Allah'ın: "Eğer sana indirdiğimizden şüphede isen" buyruğu, Peygamber (s.a.v.)'e hitap olmakla birlikte maksat, ondan başkalarıdır. Yani, sen bu hususta şüphe içerisinde değilsin amma senden başkaları şüphe içindedir.

 

Ebu Ömer Muhammed b. Abdulvahid ez-Zahid der ki: Ben, iki imam Sa'leb ve el-Müberred'i şöyle derken dinledim: "Eğer sana indirdiğimizden şüphede isen" buyruğunun anlamı şudur; Ey Muhammed! Kafir kimseye de ki:

 

Eğer bizim sana indirdiğimizden şüphe de isen "senden önce kitabı okuyanlara sor." Ey puta tapan, eğer Kur'an-ı Kerım'den yana şüphede isen, Yahudilerden İslam'a girenlere sor. Yani, Abdullah b. Selam ve benzerlerine. Çünkü puta tapanlar, kitap sahipleri olduklarından ötürü yahudilerin kendilerinden daha bilgili olduğunu kabul ediyorlardı. Böylelikle Hz. Peygamber, puta tapanlardan kendilerinden daha bilgili olduklarını kabul ettikleri kimselere sormalarını emretti: Allah, Musa'dan sonra bir peygamber gönderecek mi, göndermeyecek mi diye.

 

el-Kutebi de der ki: Bu, Muhammed (s.a.v.)'i kat'i olarak yalanlamamakla birlikte onu tasdik de etmeyen, bu hususta şüphe ve tereddüt içerisinde bulunan kimselere bir hitaptır.

Bu hitaptan kastın, Peygamber (s.a.v.)'in olduğu, başkasının kastedilmediği de söylenmiştir. Yapi: Eğer bizim sana verdiğimiz haberlere dair sana herhangi bir şüphe gelir de, bu hususta kitap ehline soracak olursan, onlar senin şüpheni giderirler.

 

Buradaki "şüphe"nin, göğsün daralması anlamında olduğu da söylenmiştir. Yani, eğer bunların küfür ve inkarlarından dolayı göğsün daralıyor ise, sabret ve senden önce kitap okuyanlara sor. Onlar sana, senden önceki peygamberlerin kavimlerinin eziyet ve işkencelerine sabrettiklerini ve sonunda işlerinin nasıl bir güzel akibetle sonuçlandığını bildireceklerdir.

 

Şüphe (şek), sözlükte asıl anlamı itibariyle darlık demektir. Mesela, (...): Elbiseyi şek etti denirken, tıpkı bir kabı andıracak hale gelsin diye onu bir şeylerle birbirine kattı, ekledi anlamındadır. Aynı şekilde bağlı örtü (sofra) da böyledir. Bunun bağları torba gibi büzülünceye kadar uzatılıp çekilir. O bakımdan şek (şüphe) de kalbi sıkar ve daralıncaya kadar onu sıkıştırır.

 

el-Hüseyn b. el-Fadl da der ki: Şart edatı ile birlikte (yani cevabın başına gelen) "fe" harfi, ne fiilin yapılmasını gerektirir, ne de yapıldığını. Buna delil de Peygamber (s.a.v.)'in bu ayet-i kerimenin inmesi üzerine şöyle dediğine dair nakledilen rivayettir: "Allah'a yemin ederim ki, ben asla şüphe etmem ... ''

 

Daha sonra yeni bir cümle ile şöyle buyurulmaktadır: "Andolsun ki, hak sana Rabbinden gelmiştir, o halde sakın şüphe edenlerden" yani, şüphe ve tereddüte düşenlerden "olma. Sakın Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma. Sonra zarara uğramışlardan olursun." Bu iki ayet-i kerimede de hitab Peygamber (s.a.v.)'e olmakla birlikte maksat ondan başkalarıdır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Yunus 96-97

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR