ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

YUSUF

5

قَالَ يَا بُنَيَّ لاَ تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَى إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُواْ لَكَ كَيْداً

إِنَّ الشَّيْطَانَ لِلإِنسَانِ عَدُوٌّ مُّبِينٌ

 

5.. Dedi ki: ''Oğulcağızım rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı onbir başlık halinde sunacağız.

 

1- Tuzak kurmak:

2- Rüya'ya dair açıklamalar:

3- Rüyanın Nübuvvetin Bir Bölümü Olması Ne Demektir?

4- Sadık Rüya Peygamberlikten Bir Parça Olduğuna Göre Kafir ve Yalancıların Rüyası Ne Olur?

5- Sadık Rüya ile Öyle Olmayan Rüya (Hulm):

6- Rüya ve Yorumu:

7- Çocuk Yaştaki Hz. Yusuf'un Rüyasının Hükmü:

8- Rüya Kimlere Anlatılır.?

9- Müslümanın Sakıncalı Gördüğü Hususlarda Kardeşini Uyarması ve Gıybetin Sınırı:

10- Rüyanın Müjde Oluşu:

11- Hoşa Gitmeyen Rüyalar:

 

1- Tuzak kurmak:

 

''Sonra sana bir tuzak kurarlar.'' yani seni öldürmek için bir hileye, bir yola başvururlar. Zira rüyanın te'vili gayet açıktır. Belki şeytan onları, o takdirde sana bir suikast düzenlemeye itebilir. Buyruktaki; "Sana" lafzındaki ''lam'' harfi te'kid içindir. Nitekim ileride gelecek olan; "Eğer rüya yorumunu biliyorsanız'' (Yusuf. 43) buyruğundaki gibidir.

 

2- Rüya'ya dair açıklamalar:

 

Rüya şerefli bir hal. üstün bir makamdır. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır; ''Bendeın sonra müjdeci şeylerden salih kimsenin gördüğü yahut kendisine gösterilen sadak ve salih rüyadan başka bir şey kalmamıştır." Bir başka hadisinde şöyle buyurmaktadır: ''Aranızda rüyası en doğru kişi, sözü en doğru olandır'' Peygamber (s.a.v.) de rüyanın nübuvvetin kırkaltı bölümünden bir bölüm olduğuna hükmetmiştir. "Peygamberliğin yetmiş bölümünden bir bölüm" olduğu da rivayet edilmiştir.

 

İbn Abbas (r.a)ın rivayet ettiği hadiste ise "Peygamberliğin kırk bölümünden bir bölüm" diye belirtilmiştir. İbn Ömer'in rivayet ettiği hadiste: "Kırkdokuz bölümünden bir bölüm" Hz. Abbas yoluyla gelen hadiste: "Peygamberliğin elli bölümünden bir bölüm" Enes yoluyla gelen hadiste: "Yirmialtı bölümünden bir bölüm" Ubade b. es-Samit yoluyla gelen hadiste:

"Peygamberliğin kırkdört bölümünden bir bölüm" diye rivayet edilmiştir.

 

Ancak bunlar arasında sahih olan kırkaltı bölümünden bir bölüm olduğu şeklindeki rivayettir. Sıhhat itibariyle bundan sonraki rivayet ise yetmiş bölümünden bir bölüm şeklindeki rivayettir. Müslim, Sahih'inde bu iki hadisin dışındakileri rivayet etmemiştir. Diğer hadisleri ise başka hadis alimleri nakletmişlerdir. Bu açıklama İbn Battal'a aittir.

Ebu Abdullah el-Mazeri der ki': Hadis ehlince daha çok rivayet edilen ve daha sahih kabul edilen: "Kırkaltı bölümünden bir bölüm" şeklindeki rivayettir.

 

Taberi der ki: Doğrusu şunu söylemektir: Bu hadislerin hepsi veya çoğunluğu sahihtir ve bu hadislerin herbirisinin makul bir açıklaması vardır. Mesela Hz. Peygamber'in: "O, peygamberliğin yetmiş bölümünden bir bölümdür" şeklindeki buyruğu şu demektir: Bu salih ve sadık bütün rüyalar hakkında genel bir ifadedir ve hangi durumda olursa olsun, rüya gören her müslüman hakkında söz konusudur.

 

"Rüyanın kırk veya kırkaltı bölümden bir bölüm" olduğunu belirten hadise gelince, o bununla rüyayı gören kişinin, es-Sıddık Ebu Bekir hakkında sözü edilen durumda olan kişiyi kastetmektedir. Buna göre aşırı soğukta bile abdestini iyice alan ve hoşuna gitmeyen hususlarda Allah yolunda sabreden, bir namazı kıldıktan sonra diğerini bekleyen bir kimsenin gördüğü salih rüya, Yüce Allah'ın izniyle- peygamberliğin kırk bölümünden bir bölümdür.

 

Kimin de bizatihi durumu bunun arasında bir yerde ise onun göreceği sadık rüya da bu iki bölüm arasında değişir. Yani kırk bölümden birinden, altmış bölümden birisine kadar- ki sınırlar arasında gider gelir ve yetmiş bölümden birinden daha aşağıya düşmez, kırk bölümden bir bölüm olmaktan yukarıya da çıkmaz.

 

Ebu Ömer b. Abdi'l-Berr de bu manaya işaret ederek şöyle demektedir: Rüyanın bölümleri ile ilgili bu husustaki rivayetlerin farklılığı, bana göre birbirine zıt ve biri diğerini reddeden bir ayrılık değildir. -Doğrusunu en iyi bilen Allahtır- Çüınkü salih bir rüya, gören kimsenin durumuna, doğru sözlülüğüne, emaneti edaya, sağlam bir dine ve güzel bir yakine sahib oluşuna göre değişebilir. İnsanların belirttiğimiz bu niteliklerdeki farklılıklarına göre onların gördükleri rüyalar da muhtelif sayılardaki bölümlerden birisi olabilir. Rabbine ibadette, niyetinde, yakininde ve doğru sözlülüğünde ihlaslı ve samimi olan bir kimsenin gördüğü rüya, daha doğru çıkar ve nübuvvetin bildirdiklerine daha yakındır. Nitekim peygamberler de birbirlerinden daha faziletlidirler. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Andolsun ki Biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kılmışızdır. "(el-İsra, 55)

 

Derim ki: Böyle bir açıklama değişik hadisleri bir arada telif edebilmektedir ve böyle bir açıklama, onların bir bölümünü yorumlarken diğer bir bölümünü bir kenara atmaktan daha uygundur. Bunu da Ebu Said el-Esfakusi (Sefakisi) bazı ilim ehlinden naklederek şöyle demektedir: Hz. Peygamber'in: ''Peygamberliğin kırkaltı bölümünden bir bölüm" ifadesinin anlamı şudur: Şanı Yüce Allah, Muhammed (s.a.v.)'e peygamber olarak -İkrime ve Amr b. Dinar'ın İbn Abbas (r.a.)'dan rivayetlerine göre- yİrmiüç yıl vahiy indirmiştir. İşte biz (Hz. Peygamber"in nübuvvetten önce gördüğü sadık rüya dönemi olan) altı aylık sürenin yirmiüç yıla oranını tesbit edecek olursak, bunun kırkaltı bölümden bir bölüm olduğunu görürüz. İşte el-Mazerı de "el-Mu'lim" adlı eserinde buna işaret etmiş, el-Konevi de Yunus Suresi'nin tefsirinde Yüce Allah'ın: ''Onlar için dünya hayatında da ... müjde vardır."

(Yunus, 64) buyruğunu tefsiri sırasında bu görüşü tercih etmiştir.

 

Ancak bu görüş iki açıdan yanlıştır. Birincisi Ebu Seleme'nin İbn Abbas ve Hz. Aişe'den vahyin yirmi yıllık süre devam ettiği, Peygamber (s.a.v.)'in de kırk yaşında iken peygamber olarak gönderilip Mekke'de on yıl kaldığına dair rivayetidir. Bu aynı zamanda Urve, eş-Şa'bi', İbn Şihab, el-Hasen, Ata el-Horasani ve Said el-Museyyeb'in -bu konuda ondan farklı rivayet de gelmiştir- kabul ettikleri görüştür. Aynı zamanda Rabia ve Ebu Galib'in, Enes'ten rivayeti de budur. Bu hadis sabit ise o takdirde böyle bir yorum da yanlış demektir.

 

2- Farklı bölümler olduğunu belirten diğer hadislerin bir anlam ifade etmesi söz konusu olamaz.

 

3- Rüyanın Nübuvvetin Bir Bölümü Olması Ne Demektir?

 

Rüyanın peygamberlikten bir bölüm olmasının sebebi rüyada uçmak, cisimlerin değişmesi, gayb ilminden bazı şeylere muttali olmak gibi imkansız ve beşeri aciz bırakan hususların olmasından dolayıdır. Nitekim Hz. Peygamber hadisinde şöyle buyurmaktadır: "Peygamberlik müjdeleyicilerinden geriye uykudaki sadık rüyadan başka bir şey kalmadı"

 

Özetle sadık rüya Allah'tandır ve peygamberliktendir. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: "İyi rüya Allah'tandır, hulm (kötü rüya) da şeytandandır." Sadık rüyayı tasdik etmek haktır, onu güzel bir şekilde tevil etmelidir. Hatta kimi rüyaların te'vile (yoruma) dahi ihtiyacı olmaz. Bu gibi rüyalarda mü'minin imanını arttıracak türden Yüce Allah'ın harikulade takdir ve lütufları da vardır. Bu konuda rey ve eser ehlinden olup din ve hak ehli kimseler arasında görüş ayrılığı yoktur, rüyayı ancak inkarcılar ile Mutezile'den çok az bir kesim reddetmektedir.

 

4- Sadık Rüya Peygamberlikten Bir Parça Olduğuna Göre Kafir ve Yalancıların Rüyası Ne Olur?

 

Sadık rüya peygamberlikten bir bölüm olduğuna göre kafir, yalancı ve hakkı batıla karıştıran kimse sadık rüya görmeye nasıl ehil olabilir? üstelik kimi kafirler ile öyle olmamakla birlikte dininden razı olunmayan başka kimseler, gerçekten sadık ve doğru rüyalar görmüşlerdir. Mesela (Yüsuf Süresi'nde sözü edilen) ve yedi inek gören hükümdar, (Hz. Yüsuf ile birlikte) hapishanedeki iki gencin rüyası, Danyal'ın, hükümdarlığının elinden gideceği şeklinde yorumladığı Buhtu Nassar'ın rüyası, Peygamber (s.a.v.)in ortaya çıkışına dair Kisra'nın rüyası, Rasülullah (s.a.v.)ın halası Atike'nin kafir iken Hz. Peygamber hakkında gördüğü rüya. Diğer taraftan Buhari'nin "hapistekilerin rüyası" diye başlık açmasına dair ne söyleriz? diye sorulacak olursa, cevabımız şudur:

 

Kafir, facir, fasık ve yalancıların kimi zaman rüyaları doğru çıksa bile onların bu rüyalarının vahiy ya da nübuvvetten bir bölüm olması söz konusu değildir. Zira gaybe dair söylediği bir sözde doğru söyleyen her kişinin verdiği bu haberi nübuvvet olamaz. Nitekim En'am Süresi'nde de (59. ayet, 2. başlıkta) kahin ve benzeri diğer kimselerin bazen hak bir sözü haber verip bunda doğru söyleyebileceğine dair açıklamalar geçmişti. Ancak bu durum son derece nadir ve az görülen bir durumdur. işte böylelerinin rüyası da bu kabildendir.

 

el-Mühelleb der ki: Buhari'nin böyle bir başlık kullanması, müşriklerin rüyasının da sadık (doğru çıkan) bir rüya olmasının mümkün olduğuna işaret etmek içindir. Nitekim hapishanedeki iki gencin rüyası da bu şekilde idi. Ancak böyle bir rüyanın mü'minin rüyasının izafe edildiği gibi nübuvvete izafe edilmesi caiz değildir. Zira doğru bir şekilde te'vil edilebilen herbir rüyanın nübuvvetten bir bölüm kabul edilmesi doğru olamaz.

 

5- Sadık Rüya ile Öyle Olmayan Rüya (Hulm):

 

Yüce Allah'a izafe olunan (Allah tarafından gösterilen) rüya, her türlü karışıklıktan ve vehimden arınmış ve te'vili (yorumu) Levh-i Mahfuz'dakine uygun düşen rüya demektir. Karmakarışık haberler ihtiva eden tevili kolay kolay mümkün olmayan rüyalara da "hulm" denilir ki, şeytana izafe olunan rüya budur. Bu rüyaya karmakarışık (dığs) adının veriliş sebebi, bunda birbiriyle çelişen şeyler olduğundan dolayıdır. el-Mühelleb de bu anlamda açıklamıştır.

 

Rasulullah (s.a.v.) da rüyayı bu konuda söz söylemiş herhangi bir kimsenin açıklamasına gerek bırakmayacak şekilde kısımlara ayırmıştır. Avf b. Malik (r.a), Rasulullah (s.a.v.)dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Rüya üç türlüdür. Bunlardan birisi şeytanın Adem oğlunu kederlendirmesi için gösterdiği dehşetli şeylerdir. Bir bölümü ise mü'minin uyanıkken üzülüp ihtimam gösterdiği ve uykusunda gördüğü şeylerdir. Bir bölümü de nübuvvetin kırkaltı bölümünden bir bölümdür." (Hadisi Avf b. Malik'ten rivayet eden Ebu Abdullah Müslim b. Mişkem) dedi ki: Ben: Sen bunu Rasulullah (s.a.v.)tan mı işittin? dedim. O da: Evet ben bunu Rasulullah (s.a.v.)dan işittim, dedi.

 

6- Rüya ve Yorumu:

 

"Dedi ki: Oğulcağızım! Rüyanı kardeşlerine anlatma ... " ayetinde geçen "rüya" kelimesi; "Uykuda gördü" kelimesinin mastarı olup "sükya ve büşra" kelimeleri gibi "fu'la" ve zni nde bir kelimedir. Sonundaki "elif" te'nis için olduğundan dolayı munsarıf bir kelime değildir.

 

ilim adamları rüyanın gerçek mahiyeti hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Rüyanın herhangi bir afetin (olumsuz etkenin) söz konusu olmadığı cüzlerdeki -derin uyku vb. gibi- bir idrak olduğu söylenmiştir. Bundan dolayı rüya çoğunlukla -uyku baskınlığının az olması, dolayısıyla- gecenin sonunda görülür. Yüce Allah rüya görene yeniden hasıl olan bir bilgi halkeder. İdrakin sahih olabilmesi için de o gördüğü şeyi, gördüğü şekilde onun için halkeder. İbnu'l-Arabi der ki: Uykuda ancak uyanıkken idrak edilmesi sahih olan şeyler görülür. Bundan dolayı rüyada hiçbir şekilde hem ayakta, hem oturan bir kişi görmez. Ancak olması mümkün ve mutad olan şeyler görebilir.

 

Denildiğine göre Yüce Allah'ın uyuyan kimsenin idrak mahalline görülen şeyleri sunduğu bir meleği vardır. Bu melek rüya görene hissedilebilen suretler gösterir. Bu suretler kimi zaman varlık aleminde meydana gelen uygun misaller olur, kimi zaman da hissedilemeyen, akıl ile idrak olunabilen bir takım manevi şeyler olur. Her iki durumda da rüya ya müjdeleyici veya (korkutup) uyarıcı olur. Peygamber (s.a.v.), Müslim'in, Sahih'inde ve başka hadis kitaplarında yer alan bir hadiste şöyle buyurmaktadır: "Rüyamda siyah saçları karmakarışık bir kadının Medine'den Mehyaa (Şamlıların ihrama girme yeri olan el-Cuhfe'nin diğer adı) çıktığını gördüm ve ben bunu humma diye yorumladım. ''

 

Yine bir başka hadiste şöyle buyurmaktadır: "Ben kılıcımın da ön tarafının koptuğunu ve bazı ineklerin de boğazlandığını gördüm. Bunları Ehl-i beytimden birisinin öldürüleceği şeklinde te'vil ettim. İnekleri ise ashabımdan öldürülecek kimseler olarak yorumladım."; "Ve ben elimi oldukça sağlam bir zırha soktuğu mu gördüm, onu da Medine diye yorumladım. "; "Elimde iki bilezik olduğunu gördüm. Bunları da benden sonra çıkacak iki yalancı (peygamber) olarak yorumladım.''

 

Ve buna benzer bir takım misallerin verildiği başka rüyalar. Bunların kimisinin manası (yorumu) öncelikle çabucak bilinir, anlaşılır. Kimisinin ise yorumu ancak belli bir süre düşündükten sonra anlaşılır. Yusuf (a.s) zamanında ise bilinen kişinin rüyasında gördüğü inekleri Hz. Yusuf "yıllar" diye yorumlamıştı. Onbir yıldızı, güneşi ve ayı da (babası) kardeşleri ve ebeveyni diye yorumlamıştı.

 

7- Çocuk Yaştaki Hz. Yusuf'un Rüyasının Hükmü:

 

Yusuf (a.s) rüyasını gördüğünde küçük bir çocuktu. çocuğun fiilinin hükmü yoktur. O halde nasıl belli bir hüküm ifade eden bir rüyası olur ve hatta babası ona: "Rüyanıkardeşlerine anlatma" der, diye sorulursa cevab şudur: Rüya önceden de açıkladığımız gibi bir hakikati idrak etmektir, dolayısı ile küçük çocuğun gördüğü rüya, uyanıkken onun gerçek idraki gibidir. Çocuk gördüğü bir şeyi haber verirse bu sözünde doğru söylediğine göre, rüyada gördüğü şeyi bildirmesi de böyledir. Şanı Yüce Allah, Hz. Yusuf'un rüyasını bize bildirmiş ve aynen gördüğü gibi rüyasının da gerçekleştiğini haber vermiştir. Bu konuda ileri sürülebilecek bir itiraz olamaz. Hz. Yusuf'un o sırada oniki yaşında olduğu da rivayet edilmiştir.

 

8- Rüya Kimlere Anlatılır.?

 

Bu ayet-i kerime, rüyanın şefkatli olmayan, samimi olarak kişinin iyiliğini istemeyen ve rüyayı doğru dürüst yorumlayamayan kimselere anlatılamayacağı hususunda asıl bir delildir. Ebu Rezın el-Ukaylı'nin rivayetine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Rüya peygamberliğin kırk bölümünden bir bölümdür."; "Rüya o rüyayı gören kişi, onu anlatmadığı sürece bir kuşun kanadına asılıdır. O rüyayı anlattı mı oradan düşer. O bakımdan rüyanızı ancak aklı başında bir kimseye yahut (sizi) sevene veya (size) karşı (samimi olana) anlatınız." Bu hadisi Tirmizı rivayet etmiş olup hakkında: Hadis hasen, sahihtir, demiştir. Ebu Rezın'in adı ise Lakıt b. Amir'dir.

 

İmam Malik'e şöyle soruldu: Herkes rüyayı yorumlayabilir mi? O: Peygamberlik ile mi oynanacak, diye cevap verdi. Yine Malik şöyle demektedir: Rüyayı ancak rüya yorumunu iyi bilen bir kimse yorumlayabilir. Eğer o görüşüne göre hayır bir şey bilirse onu bildirsin, hoşlanılmayan bir şeyolduğu görüşüne sahib olursa ya hayır söylesin yahut sussun. Bu sefer: Peki, rüya ona göre hoş olmayan bir yoruma delalet ediyorsa? "Rüya onun yorumuna göre çıkar" denildiğinden ötürü yine hayra göre mi yorumlayacak? sorusuna da: Hayır diye cevab verdikten sonra şunları ekler: Rüya peygamberlikten bir bölümdür, peygamberlikle oynanamaz.

 

9- Müslümanın Sakıncalı Gördüğü Hususlarda Kardeşini Uyarması ve Gıybetin Sınırı:

 

Bu ayet-i kerimede müslüman bir kimsenin, müslüman bir kardeşini, hakkında korktuğu şeyden sakındırmasının mübah olduğuna ve bunun gıybetin kapsamına girmediğine delil vardır. Çünkü Ya'kub (a.s), Hz. Yusuf'u rüyasını kardeşlerine anlatmaktan sakındırmış, ona bir kötülük yapabilecekleri konusunda uyarmıştır.

 

Yine bu ayet-i kerimede kıskançlık, hile ve tuzak şeklinde zarar vereceğinden korkulan kimselerin huzurunda nimeti açığa vurmaktan vazgeçmenin caiz olduğuna da delil vardır. Nitekim Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: "İhtiyaçlarınızın başarıya ulaşmasını sağlamak için gizliliğin yardımını alınız. Çünkü herbir nimet sahibi kıskanılır."

 

Yine bu ayet-i kerimede Hz. Ya'kub'un rüya yorumunu çok iyi bildiğine açık bir delil vardır. Çünkü Hz. Ya'kub -bu hususta kendisi herhangi bir şeye aldırmaksızın- Hz. Yusuf'un kardeşlerine üstün geleceğini bilmişti. Çünkü kişi oğlunun kendisinden daha hayırlı olmasını arzu eder, fakat kardeş aynı şeyi kardeşi için istemez. Yine bu, Hz. Ya'kub'un oğullarının Hz. Yusuf'u kıskandıklarını ve ona karşı içlerinde buğz beslediklerini farketmiş olduğunu göstermektedir. O bakımdan Hz. Yusuf'a rüyasını bu rüyanın kalplerine yer ederek onu öldürmek için bir hileye başvuracaklarından korktuğu için kardeşlerine anlatmamasını söylemişti. Hem bundan, hem de onların Hz. Yusuf'a yaptıklarından, kardeşlerinin o sırada henüz peygamber olmadıklarının delili vardır.

 

Taberi'nin, İbn Zeyd'e mektubunda ise bunların peygamber oldukları nakledilmektedir. Ancak peygamberlerin dünyevi sebepler dolayısıyla kıskançlık, babalarına karşı gelmeleri, mü'mini ölüme maruz bırakmak, onu öldürmek için komplo hazırlamak gibi hususlardan uzak ve masum olduklarına dair kat'i hüküm bu görüşü reddetmektedir. Kardeşlerinin o sırada peygamber olduklarını söyleyenlerin görüşleri önemsenemez. Bununla birlikte aklen herhangi bir peygamberin yanılması imkansız değildir. Şu kadar var ki böyle bir yanılma (kabul edilirse) pek çok büyük günahı bir arada toplamaktadır. Müslümanlar ise peygamberlerin büyük günahtan korunmuş (masum) olduklarını icma ile kabul etmişlerdir. Ancak daha önceden de geçtiği gibi ve ileride de geleceği üzere küçük günahlar konusunda farklı görüşleri vardır.

 

10- Rüyanın Müjde Oluşu:

 

Buhari, Ebu Hureyre (r.a)nin şöyle dediğini rivayet eder: Rasulullah (s.a.v.)ı şöyle buyururken dinledim: "Peygamberlikten ancak mübeşşirat (müjdeleyiciler) kalmış bulunuyor." Mübeşşirat nedir? diye sormaları üzerine, Hz. Peygamber: "Salih rüyadır." diye buyurdu.

 

Bu hadis-i şerifin zahiri, rüyanın mutlak olarak müjde olduğuna delil ise de durum esası itibariyle böyle değildir. Çünkü sadık rüya, bazen Yüce Allah tarafından bir uyarıcı olabilir ve o rüyayı göreni hiç de sevindirmeyebilir. Ancak Yüce Allah'ın böyle bir rüyayı mü'mine göstermesi ona bir şefkat ve rahmetinin bir tecellisidir. Böylelikle mü'min gerçekleşmeden önce başına gelecek belaya hazırlanmış olsun. Şayet kendisi bunu anlayıp kendi kendisine yorumlayabilirse mesele yok. Aksi takdirde bu konuda ehil olan kimseye yorumunu sorup öğrenebilir.

 

İmam Şafii de Mısır'da bulunduğu sırada Ahmed b. Hanbel'in mihnetine delalet eden bir rüya görmüştü. Buna hazırlanması için o da gördüğü bu rüyayı yazarak haber vermişti. Daha önce Yunus Suresi'nde de Yüce Allah'ın:

 

"Onlar için dünya hayatında da ... müjde vardır. "(Yunus, 64) buyruğunda bunun salih (doğru çıkan) rüya olduğuna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. İşte bu ve Buhari'nin rivayet ettiği bu hadis, çoğunlukla (salih rüyanın) müjdeleyici olduğu anlamındadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

11- Hoşa Gitmeyen Rüyalar:

 

Buharı, Ebu Seleme'nin şöyle dediğini rivayet eder: Ben bir rüya görür ve gördüğüm bu rüya beni hasta ederdi. Nihayet Ebu Katade'yi şöyle derken dinledim: Ben de bir rüya görür ve bu beni hasta ederdi. Nihayet Rasulullah (s.a.v.)ı şöyle buyururken dinledim: "Güzel rüya Allah'tandır. O bakımdan sizden herhangi bir kimse sevdiği (hoşlandığı) bir rüya görürse bunu ancak sevdiği kimselere anlatsın. Hoşuna gitmeyen bir rüya görürse şerrinden Allah'a sığınsın ve üç defa (sol tarafına) tükürür gibi yapsın ve hiç kimseye de o rüyasını anlatmasın. Ona asla (o rüyada belirtilen) zarar dokunmayacaktır. "

 

İlim adamlarımız derler ki: Allah bu gibi rüyalardan kendisine sığınmayı (istiaze) rüyanın eziyetini kaldıran sebepler arasında takdir etmiştir. Nitekim Ebu Katade'nin: Ben bir rüya görürdüm ve gördüğüm bu rüya benim için dağdan daha ağır gelirdi. Bu hadisi işitince bu sefer onu hiçbir şey saymamaya başladım, şeklindeki sözleri bunu göstermektedir. Ayrıca Müslim, Hz. Cabir yoluyla gelen rivayetinde Rasulullah (s.a.v.)ın şu buyruğunu da kaydeder: "Sizden herhangi bir kimse hoşuna gitmeyen bir rüya görecek olursa, sol tarafına üç defa tükürsün ve üç defa da şeytandan Allah'a sığınsın ve uyuduğu yanından öbür yanına dönsün.''

 

Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadiste de Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Sizden herhangi bir kimse hoşuna gitmeyecek bir rüya görürse, kalksın ve namaz kılsın. "

 

İlim adamlarımız der ki: Bütün bunlar arasında tearuz (çatışma) yoktur.

Bu gibi durumda asıl emir kişinin uyuduğu yanını çevirmesi, öbür yana dönmesidir.

Namaz ise bundan fazla bir emirdir. Buna göre rüya gören bir kimsenin bunların hepsini yapması gerekir. Namaza kalkmak ise bunların hepsini kapsar. Çünkü namaz kılmak bütün bu hususları kapsar. Zira bir kimse namaza kalkacak olursa, yatmakta olduğu yanını değiştirmiş olur. Ağzına su alıp, mazmaza yaparsa tükürmüş olur. Namaza durduğu vakit, Allah'a sığınmış, dua etmiş ve Allah'tan o rüyanın şerrinden kendisini koruması için yalvarıp yakarmış olur ki, bu hal kişinin duasının kabule en yakın olduğu haldir ki, bu da gecenin seher vaktidir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Yusuf 6

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR