KEHF 50 |
وَإِذْ
قُلْنَا
لِلْمَلَائِكَةِ
اسْجُدُوا لِآدَمَ
فَسَجَدُوا
إِلَّا
إِبْلِيسَ
كَانَ مِنَ
الْجِنِّ
فَفَسَقَ
عَنْ أَمْرِ
رَبِّهِ أَفَتَتَّخِذُونَهُ
وَذُرِّيَّتَهُ
أَوْلِيَاء
مِن دُونِي
وَهُمْ
لَكُمْ عَدُوٌّ
بِئْسَ
لِلظَّالِمِينَ
بَدَلاً |
50. Hani Biz
meleklere: "Adem'e secde edin demiştik de, İblis'den başkası hemen secde
etmişlerdi. O ise cinden olduğu için Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. O halde
onlar sizin düşmanınızken siz Beni bırakıp da onu ve onun soyunu veliler mi
ediniyorsunuz? Zalimlerin ne kötü değiş tokuşudur bu!"
"Hani Biz
meleklere: Adem'e secde edin demiştik de, İblis'den başkası hemen secde
etmişlerdi. O ise cinden olduğu için Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı"
buyruğuna dair yeterli açıklamalar daha önce el-Bakara Suresi'nde (34. ayetin
tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
Ebu Cafer en-Nehhas dedi
ki: Bu ayet-i kerime ile ilgili olarak şöyle bir soru sorulmaktadır:
"Cinden olduğu için Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı" buyruğunun
anlamı nedir? Bu hususta iki görüş vardır. Birincisi el-Halil ve Sibeveyh'in
görüşüdür. Buna göre anlam: Ona emir verilince, emrinin dışına çıkmak isteği
(fısk) ona geldi ve o da asi oldu. Bu durumda onun Rabbinin emrinin dışına
çıkması (fıskı)nın sebebi, Rabbinin emridir. Nitekim; açlıktan dolayı ona yemek
yedirdim, demekte de bu incelik vardır. Diğer görüş ise, Muhammed b. Kutrub'un
görüşü olup, buna göre: Rabbinin emrini reddetmekten dolayı o fasık oldu,
anlamındadır.
"O halde onlar,
sizin düşmanınızken siz Beni bırakıp da onu ve onun soyunu veliler mi
ediniyorsunuz?" Yüce Allah, kafirleri azarlamak suretiyle şöyle
demektedir: Ey Ademoğulları! Siz, onu ve onun soyundan gelenleri, onlar sizin
düşmanlarınız iken nasıl olur da veli, dost edinirsiniz? Bu buyrukta -tekil
olarak geçen-: "Düşman" kelimesi, düşmanlar demek olup, cins isimdir.
"Zalimlerin ne kötü
değiş tokuşudur bu!" Yani, Allah'a ibadet etmek yerine şeytana ibadet
etmek ne kötü bir şeydir! Yahut da Allah yerine İblis (i veli edinmek) ne
kötüdür!
İblis'in, kendi
sulbünden zürriyeti olup olmadığı hususunda görüş ayrılığı vardır. eş-Şa'bi
dedi ki: Bir adam bana, İblis'in karısı var mıdır diye sordu ben: Bu, benim
hazır bulunmadığım bir düğündür, dedim. Daha sonra Yüce Allah'ın: "Onu ve
onun soyunu veliler mi ediniyorsunuz" buyruğunu hatırladım, burada karısı
olmaksızın onun zürriyetinin olmayacağını anladım, bunun üzerine ona: Evet dedim.
Mücahid dedi ki: İblis,
kendi fercini yine kendisinin fercine soktu ve beş tane yumurta çıkardı. İşte
zürriyetinin aslı budur. Bir diğer görüşe göre Yüce Allah onun sağ baldırında
bir erkeklik organı, solunda da ona bir ferc yaratmıştır. O da bunu ötekine
birleştirmekte ve her gün onun on tane yumurtası çıkmaktadır. Her bir
yumurtadan, erkek ve dişi olmak üzere yetmiş şeytan çıkmaktadır. Bu şeytan,
çıkmakla birlikte uçuverir. Babaları nezdinde mevkileri en yüksek olanları,
Ademoğulları arasında en büyük fitne çıkaranlarıdır.
Kimileri de şöyle
demiştir: İblis'in ne çocukları, ne de zürriyeti vardır. Onun zürriyeti, şeytan
arasındaki yardımcılarıdır.
el-Kuşeyri Ebu Nasr da
der ki: Özetle, Yüce Allah, İblis'in bir zürriyetinin ve ona tabi olan
kimselerin bulunduğunu haber vermiştir. Bunlar, Ademoğullarına vesveselerde
bulunurlar ve onların düşmanıdırlar. Bizim için onların doğum keyfiyetleri ile
İblis'ten zirriyetin meydana gelmesine dair sabit herhangi bir rivayet yoktur.
O bakımdan bu konuda söz söylemek sahih nakle bağlıdır.
Derim ki: Bu konuda
sahih olarak sabit olan el-Humeydi'nin "el-Cem' beynes-Sahiheyn" adlı
eserinde İmam Ebu Bekir el-Berkani'den naklettiği rivayettir. O, kendi
kitabında müsned olarak Ebu Muhammed Abdulğani b. Said el-Hafız'dan, o
Asım'dan, o Ebu Osman'dan, o, Selman'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Pazara ilk giren kişi de sen olma, son
çıkan kişi de sen olma. Çünkü şeytan orada yumurtlamış ve orada
yavrulamıştır."
İşte bu, şeytanın kendi
sulbünden zürriyeti bulunduğunun delilidir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
İbn Atiyye der ki: Yüce
Allah'ın: "Onun soyunu" buyruğu, münker işleyip kişiyi batıla
sürükleyen kimselerin vesvese veren şeytanlardan olmalarını gerektirmektedir.
Taberi ve başkalarının
da naklettiğine göre Mücahid şöyle demektedir: İblis'in soyu şeytanlardır. O
bunları şöyle sayardı: Zelenbur, pazarlarla görevlidir. O, sema ile arz
arasındaki bütün pazarlara sancağını diker. Bu sancağı ilk açılan dükkan ile
son kapanan dükkan üzerine koyar. Seber ise, musibetlerle görevlidir. Bu kimse
(musibetler vukuunda) yüzlere vurmayı, yakaları yırtmayı, vaveyla ile dua
etmeyi ve savaşa çağırmayı emreder. el-A'ver ise, zina yapılan kapılar üzerinde
görevlidir. Mesüd, haberler ile görevlidir. O, haberleri alır insanların ağzına
bırakır. İnsanlar ise (tetkik edecek olurlarsa) bu haberlerin aslı olmadığını
görürler. Tasim bir kimse evine girip de selam vermeyip, Allah'ın adını da
anmayacak olursa, ev eşyasından kaldırılmayan şeyleri ve güzelce yerine
yerleştirilmeyen şeyleri ona gösterir. Yemek yeyip de Allah'ın adını anmayacak
olursa, onunla beraber yer.
el-A'meş der ki: Bazen
eve girdiğimde Allah'ın adını anmıyor ve selam vermeyebiliyorum. Bir abdest
leğenini görür: Bunu kaldırın derim ve evdekilerle tartışmaya koyulurum. Sonra
durumu hatırlar: Dasim, Dasim (bunlar onun işidir, ondan Allah'a sığınırım)
derim.
es-Sa'lebi ve başkaları
Mücahid'den ayrıca şunu da naklederler: el-Ebyad ise, Peygamberlere vesvese
verendir. Sahr, Süleyman (a.s)'ın yüzüğünü çalandır. Velhan, taharet ile
görevlidir ve bu hususta o, vesvese telkin eder. elAkyes, namazIa görevlidir,
namazda vesvese verir. Murre, çalgılar ile görevlidir. Künyesi de budur.
(Ebu'l-Mezamir) el-Hufaf, çöllerde bulunur, insanların yönlerini kaybetmelerini
ve nereye gideceklerini bilmemelerini sağlar. el-Gaylan da onlardan birisidir.
Ebu Muti' Meçhul b.
el-Fadl el-Nesefi, "Kitabu'l-Lulüiyyat"da, Mücahid'den şöyle dediğini
nakletmektedir: el-Hufaf, içki ile görevlidir. Lekus ise, insanları birbirine
karşı kışkırtmakla görevlidir. el-A'ver, sultanın kapılarında görevlidir.
(Devamla) dedi ki: ed-Darani de şöyle demektedir: İblis'in
"el-Mütekadi" diye bilinen bir şeytanı da vardır. Bu kimse
Ademoğlunun yirmi sene öncesinden gizlice işlemiş olduğu (hayırlı) bir ameli
çıkartır ve Ademoğlu da bundan açık olarak söz eder (ihlasla yaptığı ameline
riya bulaştırır).
İbn Atiyye der ki: Bu ve
buna benzer rivayetler sahih bir senet ile gelmemiş rivayetlerdendir. en-Nekkaş
bu anlamda uzun uzun rivayetler nakletmiş ve sahihlikten alabildiğine uzak
hikayeler toplamıştır. Ben, bu hususta Müslim'in kitabında yer alan şu hadisten
başka sahih bir hadisle karşılaşmadım:
Namaz ile görevli Hinzib
adında bir şeytan vardır. Tirmizi de, el-Velehan diye adlandırılan abdest ile
görevli bir şeytan bulunduğunu zikretmektedir.
Derim ki: İsmin
tayiniyle ilgili olarak söylenen bu sözler doğrudur. Ancak, İblis'in birtakım
tabilerinin, yardımcılarının ve askerlerinin bulunduğu kat'i olarak bilinen bir
husustur. Biz, sahih hadiste de zikrettiğimize göre Mücahid ve başkalarınında
söylediği gibi- kendi sulbünden olan çocukları vardır.
Müslim'in Sahihi'nde de
Abdullah b. Mes'ud'dan şöyle dediği nakl edilmektedir: Şüphesiz şeytan, bir
adam suretine girer. Bir topluluğun yanına varır ve onlara yalan sözler
nakleder. Bunlar, etrafa dağılırlar, onlardan birisi de şöyle der: Ben, yüzünü
bildiğim, fakat adının ne olduğunu bilemediğim bir adamı şöyle derken dinledim,
der. ..
el-Bezzar'ın Müsned'inde
Selman el-Farisi'den şöyle dediği rivayet edilmektedir: Peygamber (s.a.v.)
şöyle buyurdu: "Eğer gücün yetiyorsa, pazara ilk giren ve oradan son çıkan
kimse olma. Çünkü orası şeytanın bir savaş alanıdır ve sancağını da oraya
diker.''
Ahmed b. Hanbel'in
Müsned'inde de şöyle denmektedir: Bize Abdullah b. el-Mubarek haber verdi. Bize
Süfyan, Ata b. es-Saib'den anlattı, o Ebu Abdurrahman es-Sülemi'den, o Ebu Musa
el-Eşari'den dedi ki: İblis, sabah olup da askerlerini etrafa yayınca şöyle
der: Müslüman birisini sapıtan kimseye ben tacı giydireceğim. Birisi ona şöyle
der: Ben, filana telkinde bulunmaya öyle devam ettim ki, sonunda hanımını
boşadı. Aradan fazla geçmeden evlenir diye cevap verir. Bir başkası da şöyle der:
Ben, filanın yakasını anne-babasına isyan etmedikçe bırakmadım. (İblis) der ki:
Aradan fazla zaman geçmez, onlara iyi davranır. Bir diğeri şöyle der: Ben, içki
içinceye kadar filanın yakasını bırakmadım. İblis, sen ha! der. O da şöyle
söyler: Sonunda zina edinceye kadar da filanın yakasını bırakmadım. O, yine:
Sen ha! der, şeytan devamla der ki: Ben, adam öldürünceye kadar yine filanın
yakasını bırakmadım. İblis, sen, sen ha! der.
Müslim'in Sahih'inde Hz.
Cabir'den şöyle dediği nakledilmektedir: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"İblis, tahtını suyun üzerine koyar. Sonra da birliklerini etrafa
gönderir. Mevki itibariyle ona en yakın olanları en büyük fitne
çıkartabilenleridir. Onlardan biri gelir, ben şu şu işleri yaptım der, o, bir
şey yapmadın, der. Sonra yine onlardan birisi gelir ve: Ben, onunla ailesi
arasına tefrika sokmadan onu terketmedim, der. Bunun üzerine İblis onu
kendisine yakınlaştırır. Veya (ravi) dedi ki: Onu yanından ayırmaz ve sen ne
iyisin, der. Bu hadis de daha önceden geçmiş bulunmaktadır.
Ben, Hocam, İmam Ebu
Muhammed Abdu'l-Mu'ti'yi İskenderiye serhaddinde şöyle derken dinledim:
el-Beydavi diye adlandırılan bir şeytan vardır. Bu şeytan, aralıksız if tar
etmeksizin oruçlarını sürdüren fakirlere görünür. Açlık onlarda sağlam bir yer edinip
beyinlerine zarar verecek hale gelince, onlara öyle bir ışık ve öyle bir nur
gösterir ki, etraflarındaki bütün evler bu aydınlıkla dolar taşar. Onlar, artık
maksatlarına ulaştıklarını ve bunun Allah'dan olduğunu zannederler, oysa durum
hiç de zannettikleri gibi değildir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN