ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NEML

59

/

61

 

 

59. "Allah'a hamdolsun, seçtiği kullarına da selam olsun" de. "Allah mı hayırlıdır, yoksa koştukları ortaklar mı?"

60. Göklerle yeri yaratan ve sizin için gökten bir su indiren mi? Onunla göz alıcı bahçeler bitirdik. Onların ağaçlarını bitirmek sizin için mümkün olmaz. Allah ile birlikte bir İlah mı var? Hayır, onlar sapan bir topluluktur.

61. Yoksa yeri barınılabilir halde yaratan, aralarında akar sular var eden, orada sabit dağlar yaratan ve iki deniz arasında engel kılan mı? Allah ile birlikte bir ilah mı var? Hayır, onların çoğu bilmezler.

 

SURET YAPMA HÜKMÜ BAŞLIĞI AŞAĞIDA

"Allah'a hamdolsun seçtiği kullarına da selam olsun, de." el-Ferra dedi ki: Meani alimleri dediler ki: Lüt'a: helak edildikleri için "Allah'a hamdolsun de" denildi. Ancak bu hususta ilim adamlarından bir topluluk el-Ferra'ya muhalefet ederek şöyle demişlerdir: Bu Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)'e bir hitaptır, yani geçmişteki kafir ümmetlerin helak edilişi dolayısıyla Allah'a hamdolsun, de.

 

en-Nehhas dedi ki: Bu daha uygundur. Çünkü Kur'an Muhammed (s.a.v.)'e indirilmiştir. Bu Kur'an'da ne varsa o da onunla muhatabtır. Bundan sadece ancak başkasına hitab olduğu takdirde anlamı sahih olabilen buyruklar müstesnadır.

 

Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Ey Muhammed: "Allah'a hamdolsun, seçtiği kullarına da selam olsun, de." Burada da onun ümmeti kastedilmektedir. el-Kelbi dedi ki: Allah onların kendisini tanımaları ve kendisine itaat etmeleri suretiyle onları seçmiş bulunmaktadır.

 

İbn Abbas ve Süfyan dedi ki: Bunlar Muhammed (s.a.v.)'ın ashabıdırlar. Şöyle de denilmiştir: Rasülullah (s.a.v.) Yüce Allah'ın vahdaniyetine, herşeye kadir olduğuna, hikmetine dair apaçık belgeleri ortaya koyan bu ayet-i kerimeleri okumakla, buna Yüce Allah'a hamdu sena ile peygamberlere ve kulları arasından seçilmiş olanlara da selam getirmekle başlamakla emrolundu. Ayrıca bu buyruklarda güzel bir hususun öğretilmesi, güzel bir edebin bildirilmesi, bu iki zikirin bereketinden, hayrından istifade etmenin teşvik edilmesi, dinleyenlere yapılan hitabları kabul edip, söylenenlere kulak vermeleri için bu iki hususun taşıdıkları önemin ortaya çıkarılması, söylenecek sözlerin kulak veren kimsenin dinlemek istediği sözler seviyesine getirilmesi açısından taşıdıkları önem de ortaya konulmaktadır.

 

İşte bu edebi ilim adamları, hatibler ve vaizler biri diğerinden miras olarak devralagelmişlerdir. Onlar Yüce Allah'a hamd, Rasülüne de salat ve selamı faydalı herbir bilginin başında zikrettiler. Herbir vaazın öncesinde ve herbir hutbenin başlangıcında bunu dile getirdiler. Mektub yazıcıları da bu hususta onlara tabi olarak fetihler, tebrik ve kutlamalar ve buna benzer önemli olaylar dolayısıyla yazdıkları mektublarının başına bunları yazdılar.

 

"Seçtiği kullar" risaleti için beğenip seçtiği kimseler demektir. Bunlar da peygamberlerdir. Hepsine salat ve selam olsun. Bunun da delili Yüce Allah'ın: ''Gönderilmiş peygamberlere selam olsun." (es-Saffat, 181) buyruğudur.

 

"Allah mı hayırlıdır" buyruğunu Ebu Hatim; (...) şeklinde iki hemze ile okumayı caiz kabul etmektedir. en-Nehhas der ki: Bu hususta ona tabi olan kimse olduğunu bilmiyoruz. Çünkü buradaki medin geliş sebebi, istifham ile haber arasındaki farkı ortaya koymaktır. Buradaki elif tevkif elifi diye bilinir. "Hayırlıdır" da burada, "daha faziletlidir" anlamında değildir. Bu şairin şu beyitinde kullandığı manadadır: "Onu hicvetmek haddine mi düştü, sen ona denk olmadığın halde, ikinizin kötü olanı kimse, hayırlı olanınıza feda olsun."

 

Yani sizin ikinizden şerli olan kimse, hayırlı olan kimseye feda olsun. Burada "Filan kişi, filandan daha şerlidir" sözündeki anlamda olması caiz olamaz, bu ifadeye göre her ikisinde de şer vardır, demektir.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Anlam şudur: Hayır bunda mıdır? Yoksa sizin ibadette ortak koştuğunuzda mıdır? Sibeveyh de; "Sen mutluluğu mu daha çok seversin, yoksa bedbahtlığı mı?" şeklinde bir ifadenin, -muhatabınmutluluğu daha çok sevdiğini bilmekle birlikte- kullanıldığını da nakl etmiştir.

 

Şöyle de denilmiştir: Burada "hayırlıdır" ifadesi asıl kipi olan tafdil anlamındadır. Yani Allah mı hayırlıdır? Yoksa sizin ortak koştuklarınız mı? Bu da şu demektir: Onun sevabı mı hayırlıdır? Yoksa ortak koşmanızın cezası mı hayırlıdır? Şöyle de açıklanmıştır: Onlara bunu söylemesinin sebebi kendilerinin putlara ibadet edişlerinde bir hayır bulunduğuna inanmış olmalarıdır. Yüce Allah, böylelikle onların inançlarını doğru farzederek onlara hitab etmiştir.

 

Buradaki ifadenin soru, manasının da haber vermek anlamında olduğu da söylenmiştir.

Ebu Amr, Asım ve Ya'kub; "Ortak koştukları" şeklinde haber olarak "ya" ile okumuşlardır. Diğerleri ise muhatab kipi olarak "te" ile ("koştuklarınız" anlamında) okumuşlardır. Ebu Ubeyd'le Ebu Hatim'in tercih ettiği budur. Peygamber (s.a.v.) bu ayeti okuyunca: "Hayır, Allah en hayırlıdır, bakidir, en yücedir ve en kerim olandır" derdi.

 

"Göklerle yeri yaratan ... mı?" Ebu Hatim dedi ki: ifadenin takdiri şöyledir: Sizin ilahlarınız mı hayırlıdır? Yoksa göklerle yeri yaratan mı? Bu da az önce geçmiş bulunmaktadır. Bu da; onları yaratmaya kadir olan anlamındadır. Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Tapındığınız putlara ibadet mi hayırlıdır? Yoksa gökleri ve yeri yaratana ibadet mi? Bu da mana itibariyle az öncekinin kapsamı içerisindedir. Böyle bir soruda onları azarlama manası ile Yüce Allah'ın kudretine, ilahlarının da acizliklerine dikkat çekme anlamı vardır.

"Onunla göz alıcı bahçeler bitirdik." Burada "bahçe: el-hadika" etrafı duvar ile çevrilmiş olana denilir. "Göz alıcı" görünüşü güzel anlamındadır.

 

el-Ferra dedi ki: Hadika, duvar ile etrafı çevrilmiş ve başkalarına karşı korunmuş bahçe demektir. Eğer etrafında duvar yoksa ona bustan denilir, buna hadika adı verilmez. Katade ve ikrime dedi ki: "Bahçeler" göz alıcı hurma ağaçlarıdır. Göz alıcı ise süs ve güzel demektir. Onu görenin gözlerini kamaştırır.

 

"Onların ağaçlarını bitirmek sizin için mümkün olmaz." Bu buyruktaki: (...) nefy içindir. Bu, siz böyle bir işi yapamazsınız, buna imkanınız yoktur, demektir. Yani insanların bunun ağaçlarını bitirebilme imkanları, güç ve kudretleri yoktur. Zira insanlar da tıpkı o ağaçlar gibi acizdirIer. Zira ağaçların bitirilmesi bir şeyin yokluktan varlığa çıkartılması demektir.

 

 

Suret Yapmanın Hükmü:

 

Derim ki: Bu buyruktan ister canlı olsun, ister olmasın herhangi bir şeyin suretini yapmanın yasaklığına delil gösterilebilir. Bu da Mücahid'in görüşüdür. Bunu da Peygamber (s.a.v.)'ın şu buyruğu desteklemektedir; "Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki; Benim yarattığım gibi yaratmaya kalkışan kimseden daha zalim kim olabilir? Haydi bir zerre yahut bir tane ya da bir arpa yaratsınlar." Bunu Müslim, Sahih'inde, Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir. Ebu Hureyre dedi ki: Ben Rasulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: Aziz ve celil olan Allah buyurdu ki deyip, hadisi zikretti.

 

Görüldüğü gibi burada Yüce Allah'ın yaratmış olduğu yaratıklardan herhangi bir şeyi tasvire kalkışıp Yüce Allah'ın tek başına yaratıp tek başına var ettiği mahlukatı ona benzetmeye kalkışan kimselerin hepsini genel olarak yermiş, tehdit etmiş ve yaptıkları işin çirkin olduğunu ifade etmiştir. Bu da açıkça anlaşılan bir husustur.

 

Bununla birlikte cumhurun kanaatine göre cansız varlıkların suretlerinin yapılması ve bu yolla para kazanılması caizdir.

 

İbn Abbas suret yapmak isteyen ve bu maksatla soru soran kimseye şöyle demiştir: Eğer bu işi mutlaka yapacak isen, ağaçların ve canı olmayan varlıkların suretini yap. Bunu da Müslim rivayet etmiştir.

 

Bu işin yasaklığı ise, belirtmiş olduğumuz husus dolayısıyla -Allahualemdaha uygundur. İleride buna dair daha etraflı açıklamalar Yüce Allah'ın izni ile Sebe' Suresi'nde (13. ayet, 2. başlık ve devamında) gelecektir.

 

Daha sonra Yüce Allah azarlayıcı bir üslupla; "Allah ile birlikte bir ilah mı var?" Yüce Allah ile birlikte bu hususta ona yardımcı olacak bir mabud mu var?

 

"Hayır, onlar sapan bir kavimdirler." Yani onlar Allah'a başkalarını eş tutan kimselerdir. Burada; (...)'in; (mealde olduğu gibi) "haktan ve doğru yoldan sapan kimseler" yani inkar edip kafir olan kimseler" anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

Şöyle de denilmiştir: "İlah" buyruğu "ile birlikte" dolayısıyla merfudur. Bunun da takdiri "Vay sizin halinize! Allah ile birlikte bir ilah mı var?" şeklindedir. "Allah ile birlikte ... " buyruğu üzerinde vakıf yapmak güzeldir.

 

"Yoksa yeri barınılabilir" karar kılınan "halde yaratan, aralarında" yani yerin ortasında "akar sular var eden" bu da Yüce Allah'ın: "Bunların ara sında da bir ırmak akıtmıştık'' (el-Kehf, 33) buyruğunu andırmaktadır.

 

"Orada sabit dağlar yaratan" yani orayı tutan ve (gereksiz) hareketlenmeden engelleyen dağlar var eden "ve iki deniz arasında engel kılan mı?"

 

Acı su, tatlı suya karışmasın diye kudretinin bir tecellisi olarak bir engel var eden mi? İbn Abbas dedi ki: Kendi kudretinden bir sultan var eden mi? demektir. Ne bu öbürünü değiştirir, ne öbürü berikini değiştirir.

 

''Haciz: Engel"in masdarı olan "hacz" alıkoymak, engellemek demektir. "Allah ile birlikte bir ilah mı var?" Yani bütün bunları O'ndan başkasının yapmaya muktedir olmadığı sabit olduğuna göre niçin fayda da veremeyen, zarar da veremeyen varlıklara ibadet ediyorlar?

"Hayır, onların çoğu bilmezler." Yani sanki onlar Allah'ı bilmiyor gibidirler. Onlar Yüce Allah'ın hakkında inanılması gereken vahdaniyetini bilmemektedirler.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Neml 62-64

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR