KASAS 7 / 9 |
|
7.
Musa'nın anasına: "Onu emzir, onun adına bir tehlikeden korkarsan onu hemen
denize bırak. Korkma ve üzülme! Şüphesiz Biz onu sana döndürecek ve onu
peygamberlerden kılacağız" diye vahyettik.
8. Sonra
Firavun hanedanı onu aldılar. Çünkü sonunda onlara bir düşman, bir tasa
olacaktı. Muhakkak Firavun, Haman ve orduları suçlu kimselerdi.
9.
Firavun'un hanımı dedi ki: "Benim için de, senin için de bir gözbebeği
(olsun); onu öldürmeyin, belki bize faydalı olur, yahut onu evlad
ediniriz." Onlarsa farkında değillerdi.
"Musa'nın anasına:
'Onu emzir .. .' diye vahyettik" buyruğunda geçen vahyin anlamına ve ne
şekilde yorumlanacağına dair açıklamalar daha önceden (mesela Al-i İmran, 44.
ayetin, Meryem, 11. ayetin, Ta-Ha, 38. ayetin tefsirlerinde) geçmiş
bulunmaktadır.
Musa'nın annesine
yapılan bu vahyin mahiyeti hakkında görüş ayrılıkları vardır. Bir kesim bu
rüyada ona söylenmiş bir sözdür derken, Katade bu bir ilham idi demiştir. Bir
başka kesim: Bu kendisine görünen bir melek vasıtasıyla olmuştur demiştir.
Mukatil dedi ki: Cebrail bu hususu ona bildirmişti. Buna göre bu ilham değil,
bildirmek suretinde bir vahiydir. Bununla birlikte herkes Musa'nın annesinin
peygamber olmadığını icma ile kabul etmiştir. Ona meleğin gönderilmesi ise
meleğin Buhari ve Müslim tarafından rivayet edilen meşhur hadiste kel, abraş ve
kör ile konuşması kabilindendir. Biz bu hadisi daha önceden et-Tevbe Süresi'nde
(60. ayetin tefsirinde, 24. başlığın sonlarında) zikretmiş bulunuyoruz. Bunun
dışında ayrıca peygamberlik söz konusu olmaksızın, meleklerin insanlarla
konuştuklarına dair gelen başka rivayetler de bu kabildendir. Melekler İmran b.
Husayn'a selam vermişlerdir. Fakat o bununla peygamber olmamıştı.
Müsa'nın annesinin adı
Ayariha idi. es-Süheyli'nin naklettiğine göre Eyarihat de denilmiştir.
es-Sa'lebi dedi ki: Musa'nın annesinin adı Luha'dır, babasından itibaren de
Haned b. Lavı b. Ya'kub'dur .
"Onu emzir"
buyruğunu Omer b. Abdu'l-Aziz "nün" harfini esreli ve elifi de vasıl
elifi kabul ederek; (...) diye okumuştur. "Onu emzir" fiilinin
başındaki hemzenin hazfedilmesi tahfif iledir, daha sonra iki sakinin arka
arkaya gelmesi dolasıyla "nun"u esre ile harekelemiştir.
Mücahid dedi ki: Onu
emzirmek ile ilgili vahiy doğumundan önce idi. Başkası ise sonra olmuştur
demektedir. es-Süddı de dedi ki: Müsa'nın annesi Müsa'yı doğurunca doğumun
akabinde ona süt vermesi emri verildi ve ayet-i kerime de belirtilen hususları
yapması söylendi. Çünkü korkuya kapılması doğumunun akabinde olmuştu.
İbn Cüreyc dedi ki: Ona
bir bahçede dört ay süreyle süt emzirmesi emredildi. Şayet sütü ona yeterli
gelmeyeceğinden dolayı ağlayıp sesini yükseltmesinden korkarsa bu sefer
belirtilen hususları yapması emredilmişti.
Ancak birinci görüş daha
kuvvetlidir. Şu kadar var ki sonuncu görüşü de Yüce Allah'ın: "Onun adına
bir tehlikeden korkarsan" buyruğu desteklemektedir. Çünkü; (...) şart
edatı gelecek zaman için kullanılır.
Rivayet olunduğuna göre;
o, hasır otundan bir sanduka yaptı ve onu için-
den ziftledi. Müsa'yı
içine bıraktıktan sonra da bu sandukayı Mısır'daki Nil nehrine bıraktı. Buna
dair haberler daha önceden Ta-Ha Süresi'nde (36. ayet ve devamının tefsirinde)
geçmiş bulunmaktadır.
İbn Abbas dedi ki:
İsrailoğulları Mısır'da çoğalınca insanlara haksızlık etmeye ve masiyetler
işlemeye koyuldular. Allah da Kıpti'leri onlara musallat etti, onları en kötü
şekilde azaba uğrattılar ve bu, Yüce Allah onları Müsa (a.s) vasıtası ile
kurtarıncaya kadar devam etti.
Vehb dedi ki: Bana
ulaştığına göre Firavun, Müsa sebebiyle yetmişbin çocuk kesti. Doksanbin çocuk
kestiği de söylenmektedir.
Rivayet olunduğuna göre,
annesinin doğumu yaklaşıp doğum sancıları başlayınca İsrailoğullarından doğum
yapacak hamilelerle görevli ebelerden birisinin, annesine karşı samimi bir
sevgisi vardı. Bu ebeye: Haydi senin bana duyduğun sevginin bugün bana faydası olsun
dedi. Ona doğumu yaptırdı. Musa dünyaya gelince, gözünün önündeki
"nur" kadını dehşete düşürdü, iliklerine kadar titre di. Ona duyduğu
sevgi kalbine işleyiverdi ve sonra şunları söyledi: Ben aslında senin yanına
çocuğunu öldürmek ve durumu Firavun'a haber vermek için gelmiştim. Fakat senin
oğluna karşı duyduğum sevginin benzerini asla kimseye karşı duymuş değilim, sen
onu iyi koru. Ebe kadının yanından çıkıp, gidince Firavun'un casusları geldi.
Onu bir beze sarıp, ateş yanmakta olan bir tandıra bıraktı. Aklı başından
gittiği için ne yaptığını bilemiyordu. Etrafı araştıran casuslar bir şey
bulamayınca çıkıp gittiler. Annesi onu nereye bıraktığını dahi bilmiyordu.
Tandırdan bir ağlama sesi duydu, Yüce Allah ateşi onun için serin ve selametli
kılmıştı.
"Korkma"
buyruğu iki türlü açıklanmıştır: İbn Zeyd'in açıklamasına göre suda
boğulacağından yana onun için korkma, Yahya b. Sellam'ın açıklamasına göre de
onun zayi olacağından yana korkma, demektir.
"Ve üzülme."
Bunda da iki türlü açıklama söz konusudur: Ondan ayrılacağın için üzülme, bu
açıklamayı İbn Zeyd yapmıştır. Öldürüleceğinden yana üzülme diye de
açıklanmıştır. Bu açıklama da Yahya b. Sellam'a aittir.
Denildiğine göre annesi
onu dört ay süreyle emzirdikten sonra eni beş karış, boyu beş karış olan bir
sandukaya koydu, anahtarı da sandukaya yerleştirdikten sonra suya bıraktı.
el-Kelbi'nin naklettiğine göre başkaları üç ay, daha başkaları da sekiz ay
emzirmiştir, demiştir.
Yine nakledildiğine göre
marangoz bu sandukayı yapıp bitirdikten sonra durumu gidip Firavun'a ulaştırdı.
Onunla birlikte Musa'yı alıp getirecek kimseler gönderdi. Yüce Allah marangozun
gözlerini ve kalbini mühürledi, yolu bir türlü bulamadı. Bu sefer Firavun'un
kendisinden korktuğu küçük çocuğun bu olduğuna inandı ve o andan itibaren imana
geldi. İşte Firavun hanedanından iman eden şahıs budur. Bunu da el-Maverdi
zikretmiştir.
İbn Abbas dedi ki: Musa
(a.s), sandukası içinde annesinin gözünden kaybolduktan sonra, şeytan ona
pişmanlık duyguları verdi ve kendi kendisine şöyle dedi: Benim yanımda
kesilseydi de onu kefenleseydim ve gömseydim. Bu benim onu denize bırakmamdan
daha iyiydi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Şüphesiz Biz, onu sana döndürecek
ve onu" Mısır halkına "peygamber kılacağız" diye buyurdu.
el-Esmai dedi ki: Ben
bedevi arap bir kadını şu beyitleri okurken dinledim: "Mağfiret dilerim
bütün günahlarım için Allah'tan, Bana helal olmayan bir insam öptüm ben, Ceylan
gibi yumuşak bir tavrı vardı onun,
-Allah kahretsin seni ne
kadar da fasihsin! dedim, o şöyle dedi; Yüce Allah: "Musa'nın anasına ...
onu emzir ... diye vahyettik." buyruğunda tek bir ayette iki emir, iki
yasak, iki haber ve iki müjdeyi bir arada zikretmişken benim, bu söylediklerim
fasih mi sayılır? dedi,
"Sonra Firavun
hanedanı onu aldılar, çünkü sonunda onlara bir düşman, bir tasa olacaktı."
Çünkü onların onu alışları, sonuç itibariyle onlara düşman ve bir tasa sebebi
olmasına kadar götürecekti, Buna göre buradaki: "Olacaktı" lafzındaki
lam, lam-ı akıbet ve lam-ı sayruret diye bilinir. Çünkü onlar Musa (a.s.)'ı
kendileri için bir göz aydınlığı olsun diye aldılar, fakat sonunda onlara
düşman ve tasa sebebi oldu, Böylelikle Yüce Allah, burada hali, akıbetin durumu
ile zikretmektedir. Nitekim şair şöyle demektedir: "(Sonunda) ölüm için
büyütmektedir herbir süt emziren, Evlerimizi de zaman onları yıksın diye bina
ediyoruz,"
Bir başka şair de şöyle
demektedir: "Anneler oğlaklarını (yavrularını) ölüm için beslemektedir,
Tıpkı meskenlerin zamanla sonunda yıkılması için bina edilmesi gibi."
Yani binanın akıbeti
yıkımdır. Hal-i hazırda bina yapılıyor diye sevinilse dahi.
iltikat: Almak, bir şeyi
aramaksızın, istemeksizin bulmak demektir. Araplar aramaksızın ve istemeksizin
buldukları bir şey hakkında; ''Onu buldu, bulmak"; "Filan kişiyi
aramaksızın buldum" derler. Recez vezninde de şair şöyle demiştir:
"Ve bir su kaynağı ki, onu aramadan buldum."
Lukata (buluntu) da
buradan gelmektedir. Buna dair hükümler yeteri kadarı ile daha önceden Yusuf Süresi'nde
(10. ayet, 5. başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır.
el-A'meş, Yahya,
el-Mufaddal, Hamza, el-Kisai ve Halef "bir tasa" anlamındaki buyruğu
(...) şeklinde "ha" ötreli ve "ze" sakin olarak okumuştur.
Diğerleri ise her iki harfi de üstün olarak okumuşlardır. Ebu Ubeyd de bu
okuyuşu tercih etmiştir. Ebu Hatim de üstün okuyuşu benimsemiştir. Bunların
ikisi de, iki ayrı söyleyiştir. Tıpkı; "Yokluk, hastalık, doğruluk"
kelimelerinin iki türlü söylenişi gibi.
"Muhakkak Firavun,
Haman" onun Kıptilerden veziridir "ve orduları suçlu" isyankar,
müşrik ve günahkar "kimselerdi."
"Firavun'un hanımı
dedi ki: Benim için de, senin için de bir gözbebeği (olsun); onu
öldürmeyin." Rivayete göre Firavun'un Hanımı Asiye sandukanın suda
yüzmekte olduğunu görünce, bu sandukanın kendisine doğru sürüklendirilmesini ve
açılmasını emretti. İçinde küçük bir bebek görünce, ona acıdı ve sevdi. Bunun
için Firavun'a: "Benim için de, senin için de bir gözbebeği (olsun)"
dedi. Yani bu benim için de, senin için de bir gözbebeğidir. Buna göre
"gözbebeği" lafzı mahzur bir mübtedanın haberidir. el-Kisai böyle
demiştir. en-Nehhas dedi ki: Bunda Ebu İshak'ın söz konusu ettiği uzak
ihtimalli bir açıklama şekli daha vardır. O da mübteda olarak merfu olması,
haberinin ise "onu öldürmeyin" buyruğunun olmasıdır. Bunun uzak olma
ihtimali şudur: Çünkü bu durumda mana: O gözbebeği olmakla tanınan birisidir,
şeklinde olur. Bu şekilde olmasının caiz olması da mananın şu şekilde olması
halinde söz konusudur: O benim için de, senin için de bir gözbebeği olduğuna
göre onu öldürmeyiniz.
Yüce Allah'ın: "Ve
sana" buyruğunda ifadenin tamam olduğu da söylenmiştir. en-Nehhas dedi ki:
Buna delil de Abdullah b. Mes'ud'un şu şekildeki okuyuşudur: "Firavun'un
hanımı dedi ki: Onu öldürmeyiniz, benim için ve senin için bir gözbebeğidir
(bu)."
"Gözbebeği"
anlamındaki kelimenin; "Benim için ve senin için gözbebeği olanı
öldürme" anlamında nasb ile okunması caizdir.
Firavun'un hanımı:
"Onu öldürmeyin" deyip de "onu öldürme" dememiş olması
Firavun'a zorbalara hitab edildiği gibi ve zorbaların kendileri hakkında haber
verdikleri şekilde hitab etmesinden dolayıdır.
Bir diğer açıklamaya
göre: "Onu öldürmeyin" demesi şu demektir: Çünkü Allah, onu Mısır
dışındaki bir yerden buraya sürüklemiştir, İsrailoğullarından birisi değildir.
"Belki bize faydalı
olur." Böylelikle biz ondan hayır elde ederiz. "Yahut onu evlad
ediniriz." ASiye'nin çocuğu olmuyordu, o bakımdan Musa'yı, Firavun'dan
kendisine bağışlamasını istedi. O da Musa'yı ona bağışladı. Firavun rüyasını görüp,
kahinlerine ve alimlerine -daha önce geçtiği üzere- anlatınca onlar şöyle
demişlerdi: İsrailoğullarından bir kişi senin bu hükümdarlığının sonunu
getirecektir. Bunun üzerine İsrailoğullarının çocuklarını kesmeye koyuldu.
Fakat bu gidişle nesillerini kurutacağını görünce, bir sene kesmeye, bir sene
de hayatta bırakmaya karar verdi. Harun (a.s) kesme emrinin uygulanmadığı sene,
Musa ise kesme emrinin uygulandığı sene doğmuştu.
"Onlarsa farkında
değillerdi." Bu şanı, Yüce Allah'ın olayın anlatımı ile ilgili yeni bir
buyruğudur. Yani onlar helaklerinin onun sebebiyle olacağının farkında
değillerdi. Bunun kadının söylediği sözlerin devamı olduğu da söylenmiştir.
Yani İsrailoğulları bizim onu aldığımızı bilmiyorlar, onlar ancak onun bizim
çocuğumuz olduğunu biliyorlar.
Te'vil bilginleri
Firavun hanımının: "Benim için de, senin için de gözbebeği (olsun)"
sözlerini ne zaman söylediği hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Bir kesim
bu sözleri Firavun'a durumu haber verip de sandukayı sudan aldıkları sırada
söylemişti. Ona bunu haber verdiğinde o hemen İsrailoğullarından olduğunu
anlamıştı. Bu şekilde sandukaya bırakılmasından maksadın kesilmekten kurtulması
olduğunu da anlamıştı. O bakımdan: Bana kesicileri getirin diye emir verince,
hanımı da belirtilen sözleri söyledi. Bunun üzerine Firavun: Benim için
gözbebeği olmasına gelince, böyle bir şey söz konusu değildir, diye cevap
vermişti.
Peygamber (s.a.v.)
buyurdu ki: "Eğer Firavun evet benim için de böyle olsun, demiş olsaydı,
Musa'ya iman edecekti ve onun için de bir gözbebeği olacaktı. ''
es-Süddi dedi ki:
Firavun'un hanımı Musa'yı yürüme çağına gelinceye kadar yetiştirdi. Firavun
onda bir yiğitlik gördü. Onun İsrailoğullarından olduğunu anladı, onu eline
aldı. Musa eliyle Firavun'un sakalını çekiştirmeye başladı. İşte o vakit onu
kesmek istedi ve hanımı da o sırada bu sözleri ona söyledi. Yakut ile kor
ateşle de o zaman onu denedi. İşte -daha önceden Ta-Ha Suresi'nde (27. ayetin
tefsirinde) geçtiği üzere- dili o zaman yandı ve dilindeki ağırlık (düğüm) o
zaman oldu.
el-Ferra dedi ki: Ben
kendisine es-Süddı denilen, Muhammed b. Mervan', el-Kelbı'den, o Ebu Salih'ten,
o İbn Abbas'tan şunları söylediğini naklederken dinledim: Kadın: "Benim
için bir gözbebeğidir, senin için ise değil" dedikten sonra: "Onu öldüreceksiniz
ha!" dedi. el-Ferra dedi ki: Bu ise bir lahn (kurallara uygun olmayan) bir
okuyuştur.
İbnu'l-Enbarı dedi ki:
Böyle bir okuyuşun lahn olduğuna hüküm vermesinin sebebi şudur: Eğer böyle
olsaydı, bunun "nun" ile; "Onu öldüreceksiniz" şeklinde
olması gerekirdi. Çünkü muzari fiil başına nasb eden ya da cezm eden bir amil
gelmediği sürece merfu olur. "Nun"un sabit olması onda ref'
alametidir.
el-Ferra (devamla) dedi
ki: Bu şekildeki okuyuşu reddetmeyi pekiştiren husus da Abdullah b. Mes'ud'un; "Firavun'un
hanımı dedi ki: Onu öldürmeyinh: benim için de, senin için de bir gözbebeği
(olsun)" şeklinde ve "onu öldürmeyiniz" emrini başa alarak
okumuş olmasıdır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN