النخل
يباع أصلها
ويستثني
المشتري
ثمنها
74- Hurma Ağaçlarının,
Ürünün istisna Edilerek Satılması.
أخبرنا
قتيبة بن سعيد
قال حدثنا
الليث عن نافع
عن بن عمر أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال أيما
امرئ أبر نخلا
ثم باع أصلها
فللذي أبر ثمر
النخل إلا أن
يشترط
المبتاع
[-: 6186 :-] ibn Ömer'in bildirdiğine
göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Kişi hurma ağaçlarını
aşıladıktan sonra sattığı zaman, şayet müşterinin bu yönde bir şartı olmazsa o
yılki mahsul, satan kişinin olur" buyurdu.
Mücteba: 7/296; Tuhfe:
8274
Tam metniyle 4963.
hadiste geçti.
العبد
يباع ويستثني
المشتري ماله
75- Köle'nin
Satılırken Malının Satış Dışı Tutulması
أخبرنا
إسحاق بن
إبراهيم قال
أنبأنا سفيان
عن الزهري عن
سالم عن أبيه
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم قال من
ابتاع نخلا
بعد أن تؤبر
فثمرتها
للبائع إلا أن
يشترط
المبتاع ومن
باع عبدا وله
مال فماله
للبائع إلا أن
يشترط
المبتاع
[-: 6187 :-] ibn Ömer, Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'in: "Kişi, hurma ağaçlarını aşıladıktan
sonra sattığı zaman, şayet müşterinin bu yönde bir şartı olmazsa o yılki mahsül
satan kişinin olur. Kişi, malı olan bir köle satarsa ve müşterinin bu yönde bir
şartı olmazsa kölenin malı satan kişinin olur" buyurduğunu bildirir.
Mücteba: 7/296; Tuhfe:
8274
4972. hadiste tahrici
yapıldı.
البيع
يكون فيه
الشرط فيصح
البيع والشرط
76-
Şartlı Satışta, Satış da, Şart da Geçerlidir
أخبرنا علي
بن حجر قال
أنبأنا سعد أن
بن يحيى عن
زكريا عن عامر
عن جابر بن
عبد الله قال
كنت مع النبي
صلى الله عليه
وسلم في سفر
فأعيا جملي
فأردت أن
أسيبه فلحقني
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ودعا له
وضربه فسار
سيرا لم يسر
مثله قال
بعنيه بوقية
قلت لا قال
بعنيه بوقية
واستثنيت
حملانه إلى
المدينة فلما
بلغنا المدينة
أتيته بالجمل
وانتقدت ثمنه
ثم رجعت فأرسل
إلي فقال
أتراني إنما
ماكستك لأخذ
جملك خذ جملك
ودراهمك
[-: 6188 :-] Cabir b. Abdillah anlatıyor: Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)'le beraber bir yolculukta idim. Devem de yorulmuştu. Onu orada bırakmak
istediğimde Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) geldi ve ona dua edip vurdu.
Deve öyle hızlı yürümeye başladı ki hiç bu kadar hızlı yürümemişti. Allah
Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Onu bana bir
ukiyye gümüşe sat" buyurunca, ben: "Hayır" dedim. Bir daha:
"Onu bana bir ukiyye gümüşe sat" buyurunca, Medine'ye kadar ona binmem
şartıyla sattım. Medine'ye vardığımızda deveyi götürüp bir ukiyye gümüşü aldım
ve geri döndüm. Beni çağırıp: "Deveni ucuza alıp seni aldattığımı mı
sandın. Deveni de dirhemlerini de al" diye buyurdu.
6189,6190,6191,6192,8766
ile 8892. hadislerde yine gelecektir. - Mücteba: 7/297; Tuhfe: 2341
Diğer tahric: Hadisi
Buhari (2097, 2470, 2604, 2861, 3089, 5079, 5247), Müslim, sh. 1089, 1221 (109,
110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117), Ebu Davud (3505), Tirmizi (1253),
Ahmed, Müsned (14195), Tahavi, Şerh Müşkili'l-Asar
(4408,4409,4410,4411,4412,4413,4414,4415) ve İbn Hibban (6517, 6518, 6519,
7140, 7141, 7143) rivayet etmişlerdir.
أخبرنا محمد
بن يحيى بن
عبد الله قال
حدثنا محمد بن
عيسى بن
الطباع قال
حدثنا أبو
عوانه عن مغيرة
عن الشعبي عن
جابر قال غزوت
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم على ناضح
لنا ثم ذكرت
الحديث بطوله وذكر
كلاما معناه
فأزحف الجمل
فزجره النبي صلى
الله عليه
وسلم فانبسط
حتى كان أمام
الجيش فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم يا جابر
ما أرى جملك
إلا قد انبسط
قلت بركتك يا
رسول الله قال
بعنيه ولك
ظهره حتى تقدم
فبعته وكانت لي
إليه حاجة
شديدة ولكني
استحييت منه
فلما قضينا
غزاتنا
ودنونا
استأذنته
بالتعجيل فقلت
يا رسول الله
إني حديث عهد
بعرس قال
أبكرا تزوجت
أم ثيبا قلت
بل ثيبا يا
رسول الله إن
عبد الله بن
عمرو أصيب
وترك جواري
أبكارا فكرهت
أن آتيهن
بمثلهن
فتزوجت ثيبا
تعلمهن وتأدبهن
فأذن لي وقال
لي ائت أهلك
عشاء فلما
قدمت أخبرت
خالي ببيعي
الجمل فلامني
ولما قدم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
غدوت إليه
بالجمل فأعطاني
ثمن الجمل
والجمل وسهمي
مع الناس
[-: 6189 :-] Cabir anlatıyor:
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'le beraber, deveme binmiş ve savaşa
çıkmıştım. Devem çok yorulmuştu. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) onu
azarlayınca deve kuvvetlenip hızlı yürümeye başladı ve ordunun önüne geçti.
Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Ey Cabir! Devenin
kuvvetlendiğini görüyorum" buyurunca: "Ya Resulallah! Sizin mübarek
duanızia oldu" dedim. "Onu bana sat ve Medine'ye kadar ona sen
bin" buyurunca, deveye çok ihtiyacım olduğu halde mahcubiyetten bir şey diyemedim
ve deveyi sattım.
Savaş sonrası dönüşte
Medine'ye yaklaştığımızda evime acele gitmek istedim ve: "Ya Resulallah!
Yeni evliyim, izin verirsen hemen evime gitmek istiyorum" dedim. "Kız
mı aldın, yoksa dul mu?" diye sorunca: "Dul aldım ya Resulallah! Babam
Abdullah b. Amr şehit oldu ve geride genç kızlar kaldı. Bundan dolayı onlar
gibi genç biriyle evlenmek istemedim. Onlara bir şeyler öğretip terbiye
edebilmesi için dul biriyle evlendim" dedim. Bunun üzerine gitmem için
izin verdi ve: ''Ama eve akşam vakti git" buyurdu. Medine'ye varıp da
deveyi sattığımı dayıma söylediğimde bana kızdı. Resulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem)'in Medine'ye geldiği günün ertesi sabahı deveyi vermek için ona
gittim. Ancak bana devenin parasını, deveyi ve ganimetten hissemi verdi.
Mücteba: 7/298; Tuhfe:
2341
حدثنا محمد
بن العلاء أبو
كريب قال
حدثنا أبو معاوية
عن الأعمش عن
سالم بن أبي
الجعد عن جابر
بن عبد الله
قال كنت مع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم في سفر
وكنت على جمل
قال مالك في
آخر الناس قلت
أعيا بعيري
قال فأخذ
بذنبه ثم زجره
فإن كنت إنما
أنا في أول
الناس يهمني
رأسه فلما
دنونا من
المدينة قال
ما فعل الجمل
بعنيه قلت يا
رسول الله لا
بل هو لك يا
رسول الله قال
لا بل بعنيه
قلت لا بل هو
لك قال لا بل
بعنيه قد
أخذته بوقية
اركبه فإذا
قدمت المدينة
فآئتنا به
فلما قدمت
المدينة جئت
به فقال لبلال
يا بلال زن له
وقية وزده
قيراطا قلت
هذا شيء زادني
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فلم
يفارقني
فجعلته في كيس
فلم يزل عندي
حتى جاء أهل
الشام يوم
الحره فأخذوا
منا ما أخذوا
[-: 6190 :-] Cabir b. Abdillah anlatıyor: Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)'le beraber bir savaşa çıkmıştım ve devemle geriden geliyordum. Allah
Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Sana ne oldu da
ordunun gerisinden geliyorsun?" diye sorunca: "Devem yoruldu"
cevabını verdim. Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) devenin
kuyruğundan tutup ona bağırdı. Çok geçmeden kendimi ordunun önünde buldum ve
devemin başını zapt edemiyordum. Savaş sonrası dönüşte Medine'ye
yaklaştığımızda Resutullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Deve ne yaptı?
Onu bana satsana" buyurdu. Ben: "Ya Resulallah! Satmam ama senin
olsun" dediğimde: "Hayır, onu bana sat" buyurdu. Yine:
"Hayır, senin olsun" karşılığını verdim. Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) de ısrar edip:
"Onu bana sat"
buyurunca bir ukiyyeye sattım. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Şimdilik ona bin, Medine'ye dönünce bana teslim edersin" buyurdu.
Medine'ye vardığımızda deveyle birlikte yanına geldim. Bilal'e: "By Bilal!
Ona bir ukiyye gümüş tart ve bir kırat da fazla ver" buyurdu. Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) verdiği o fazla kıratı hatıra olarak bir keseye
koyup, Şamlılar Harre savaşında mallarımızı yağma edinceye kadar hep yanımda
taşıdım.
Mücteba: 7/298; Tuhfe:
2243
أخبرنا محمد
بن منصور
المكي قال
حدثنا سفيان عن
أبي الزبير عن
جابر قال
أدركني رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وكنت على ناضح
لنا سوء فقلت
لا يزال لنا
ناضح سوء يا
لهفاه فقال
النبي صلى الله
عليه وسلم
تبيعنيه يا
جابر قلت بل
هو لك يا رسول
الله قال
اللهم اغفر له
اللهم ارحمه
قد أخذته بكذا
وكذا وقد
أعرتك ظهره
إلى المدينة فلما
قدمت المدينة
هيأته فأتيت
به إليه فقال
يا بلال أعطه
ثمنه فلما
أدبرت دعاني
فخفت أن يرده
علي فقال هو
لك
[-: 6191 :-] Cabir anlatıyor: Kötü ve
yavaş giden devemle yolumda giderken Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
bana yetişti ve: "Ey Cabir! Bu deveyi bana satar mısın?" buyurdu.
Ben: "O deve senin olsun" dediğimde, Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem): "Allah seni affetsin! Allah sana merhamet etsin. O deveyi senden
şu kadar paraya aldım. Medine'ye ulaşana kadar da binmen için sana verdim"
buyurdu. Medine'ye geldiğimde devemi hazırlayıp yanına gittim. "Ey Bilal!
Onun devesinin ücretini ver" buyurdu. Ben dönüp giderken beni geri
çağırdı. Deveyi bana geri vermesinden korktum, ancak Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem): "Deve de senindir" buyurdu.
Mücteba: 7/299; Tuhfe:
2769
Diğer tahric: Hadisi
Buhari (2097, 2470, 2604, 2861, 3089, 5079, 5247), Müslim, sh. 1089, 1221 (109,
110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117), Ebu Davud (3505), Tirmizi (1253),
Ahmed, Müsned (14195), Tahavi, Şerh Müşkili'l-Asar (4408,4409,4410,4411,4412,4413,4414,4415)
ve İbn Hibban (6517, 6518, 6519, 7140, 7141, 7143) rivayet etmişlerdir.
أخبرنا محمد
بن عبد الأعلى
قال حدثنا
المعتمر قال
سمعت أبي قال
حدثنا أبو
نضره عن جابر
بن عبد الله
قال كنا نسير
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم وأنا على
ناضح فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أتبعنيه
بكذا وكذا
والله يغفر لك
قلت نعم هو لك
يا نبي الله
قال أتبيعنيه
بكذا وكذا
والله يغفر لك
قلت نعم هو لك
يا نبي الله
قال أتبيعنيه
بكذا وكذا والله
يغفر لك قلت
نعم هو لك قال
أبو نضرة وكانت
كلمة يقولها
المسلمون
افعل كذا وكذا
والله يغفر لك
[-: 6192 :-] Cabir b. Abdillah anlatıyor: Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) ile birlikte bir yolculuktaydık. Ben, su taşıma işinde kullanılan bir
deveye binmiştim. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): «Bu deveyi şu kadar
paraya bana satar mısın? Allah da seni bağışlasın» diye buyurunca, ben: «Ey
Allah'ın Peygamberi! Deve senin olsun» dedim. Bir daha: «O deveyi bana şu kadar
paraya satar mısın? Allah da seni bağışlasın» buyurunca: «Tamam, deve senindir»
dedim,"
Ebu Nadra der ki:
"Şöyle şöyle yap, Allah da seni bağışlasın" ifadesi Müslümanların
çokça kullandığı bir ifadeydi.
Mücteba: 7/299; Tuhfe:
3101
Diğer tahric: Hadisi
Buhari (2097, 2470, 2604, 2861, 3089, 5079, 5247), Müslim, sh. 1089, 1221 (109,
110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117), Ebu Davud (3505), Tirmizi (1253),
Ahmed, Müsned (14195), Tahavi, Şerh Müşkili'l-Asar
(4408,4409,4410,4411,4412,4413,4414,4415) ve İbn Hibban (6517, 6518, 6519,
7140, 7141, 7143) rivayet etmişlerdir.