NESAİ SÜNEN-İ KÜBRA

Bablar    Konular    Numaralar

KİTABU İŞRATU’N-NİSA

<< 2365 >>

شكر المرأة لزوجها

47- Kadının Kocasına Teşekkür Etmesi

 

أخبرنا عمرو بن منصور قال ثنا محمد بن محبوب قال ثنا سرار بن مجشر بن قبيصة البصري ثقة عن سعيد بن أبي عروبة عن قتادة عن سعيد بن المسيب عن عبد الله بن عمرو قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لا ينظر الله إلى امرأة لا تشكر لزوجها وهي لا تستغني عنه قال أبو عبد الرحمن سرار بن مجشر هذا ثقة بصري وهو ويزيد بن زريع يقدمان في سعيد بن أبي عروبة لأن سعيدا كان تغير في آخر عمره فمن سمع منه قديما فحديثه صحيح وافقه عمر بن إبراهيم على رفعه

 

[-: 9086 :-] Abdullah b. Amr, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kocasının malı ile geçinen ve bundan dolayı ona teşekkür etmeyen kadına Allah (rahmet bakışıyla) bakmaz" buyurduğunu bildirir.

 

Nesai der ki: "Sirrar b. Muceşşir Basri'dir ve güvenilir bir kişidir. Kendisi ve Yezid b. Zurey', Said b. Ebi Arube'ye tercih edilirler. Çünkü Said'in ezberi ömrünün sonunda değişmişti. Daha önceleri kim ondan hadis duyduysa o hadisler sahihtir."

 

Tuhfe: 8647

 

Diğer tahric: Hakim (2/190) ve Beyhaki (7/294) rivayet etmişlerdir.

 

 

أخبرنا محمد بن المثنى قال نا الخليل بن عمر بن إبراهيم قال حدثني أبي عن قتادة عن الحسن عن عبد الله بن عمرو قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لا ينظر الله إلى امرأة لا تشكر لزوجها وقفه شعبة بن الحجاج

 

[-: 9087 :-] Abdullah b. Amr, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kocasına teşekkür etmeyen kadına Allah (rahmet nazarıyla) bakmaz" buyurduğunu bildirir.

 

 

أخبرنا عمرو بن علي قال نا يحيى قال نا شعبة عن قتادة عن سعيد بن المسيب عن عبد الله بن عمرو قوله

 

[-: 9088 :-] Katade, Said b. el-Müseyyeb vasıtasıyla Abdullah b. Amr'dan bir benzerini rivayet etti.

 

Tuhfe: 8647

Önceki iki merfu olan hadise bakınız.

 

 

أخبرنا علي بن حجر بن إياس قال أنا عيسى بن يونس قال نا هشام بن عروة عن عبد الله بن عروة عن عروة عن عائشة قالت جلست حادي عشر امرأة فتعاهدن وتعاقدن أن لا يكتمن من أخبار أزواجهن شيئا قالت الأولى زوجي لحم جمل غث على رأس جبل لا سهل فيرتقى ولا سمين فينتقل قالت الثانية زوجي لا أبث خبره إني أخاف أن لا أذره وأنا أذكره أذكر عجره وبجره قالت الثالثة زوجي العشنق إن أنطق أطلق وإن أسكت أعلق قالت الرابعة زوجي كليل تهامة لا حر ولا قر ولا مخافة ولا سآمة قالت الخامسة زوجي إن دخل فهد وإن خرج أسد ولا يسأل عما عهد قالت السادسة زوجي إن أكل لف وإن شرب اشتف وإن اضطجع التف ولا يولج الكف ليعلم البث قالت السابعة زوجي عياياء أو غياياء طباقاء كل داء له داء شجك أو فلك أو جمع كلا لك قالت الثامنة زوجي ألمس مس أرنب والريح ريح زرنب وقالت التاسعة زوجي رفيع العماد طويل النجاد عظيم الرماد قريب البيت من الناد قالت العاشرة زوجي زوجي مالك وما مالك مالك خير من ذلك له إبل كثيرات المبارك قليلات المسارح إذا سمعن يوما صوت المزهر أيقن أنهن هوالك قالت الحادي عشرة زوجي أبو زرع فما أبو زرع أناس من حلي أذني وملأ من شحم عضدي وبجحني فبجحت إلي نفسي وجدني في أهل غنيمة بشق فجعلني في أهل صهيل وأطيط ودايس ومنق فعنده أقول فلا أقبح وأرفد فأتصبح وأشرب فأتقمح أم أبي زرع فما أم أبي زرع عكومها رداح وبيتها فساح بن أبي زرع فما بن أبي زرع مضجعة كمسل شطبة وتشبعه ذراع الجفرة ابنة أبي زرع فما ابنة أبي زرع طوع أبيها وطوع أمها وملء كسائها وغيظ جارتها جارية أبي زرع فما جارية أبي زرع لا تبث حديثنا تبثيثا ولا تنقث ميرتنا تنقيثا ولا تملأ بيتنا تعشيشا قالت خرج أبو زرع والأوطاب تمخض فلقي امرأة معها ولدان لها كالفهدين يلعبان من تحت خصرها برمانتين فطلقني ونكحها فنكحت بعده رجلا سريا وركب شريا وأخذ خطيا وأراح علي نعما ثريا وأعطاني من كل رائحة زوجا فقال كلي أم زرع وميري أهلك قالت فلو جمعت كل شيء أعطانيه ما بلغ أصغر آنية أبي زرع قالت عائشة فقال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم كنت لك كأبي زرع لأم زرع

 

[-: 9089 :-] Urve, Hz. Aişe'den bildiriyor: Onbir kadın oturup kocalarından haber verirken hiçbir şeyi saklı tutmayacaklarına dair sözleşip anlaştılar.

Birinci kadın: "Kocam dağ başında cılız deve eti gibidir. Kolay değil ki kendisine çıkılsın, besli değil ki başka yere sürülsün" dedi.

ikinci kadın: "Kocamın haberini açığa çıkaramam. Onu anlatırsam iyisini kötüsünü anlatırım ve onun ayıplarının ortaya çıkmasından korkarım" dedi.

Üçüncü kadın: "Kocam uzun boylu ve kötü ahlaklıdır. Eğer konuşursam boş olurum, susarsam da muallakta (ne evli ne de boşanmış) kalırım" dedi.

Dördüncü kadın: "Kocam Tihame gecesi gibi ne sıcak, ne de soğuktur.

Ondan ne korkulur, ne de usanılır" dedi.

Beşinci kadın: "Kocam girerse kaplan, çıkarsa aslan gibidir. Korunup gözetilmek üzere bırakılan şeyi de sormaz" dedi.

Altıncı kadın: "Kocam yediğinde siler süpürür, içti mi sömürür, yattı mı sarınır. Benim kederimi anlamak için (elbiseme) elini sokmaz" dedi.

Yedinci kadın: "Kocam iktidarsız -veya- karanlık biridir. işleri hep üstüne yığıimıştır. Bütün dertler onda mevcuttur. Başımı yarar, vücudumu yaralar, (bunları yapmak için) herşeyi toplar, (her eline geçeni kullanır, vurur)" dedi.

Sekizinci kadın: "Kocamın teni tavşan teni gibi olup kokusu da zafiran kokusu gibidir" dedi.

Dokuzuncu kadın: "Kocamın direği yüksek ve kını uzundur. Külü çoktur ve evi topluma yakın yerdedir" dedi.

Onuncu kadın: "Kocam maliktir, hem de ne malik! Artık akıl ve hayalinizden geçen her hayra maliktir. Onun çok devesi vardır. Develerin çökecek yerleri çok, yaylakları azdır. Çalgı sesini duydular mı helak olacaklarını anlarlar. (Yani develer yayılmaya salınmaz, kesilmek üzere bekletilir, çalgı ve eğlence sesi duyunca kesileceklerini anlarlar demektir)" dedi.

On birincisi: "Kocam Ebu Zer'dir ki ne Ebu Zer'dir! Küpelerle kulaklarımı oynatıp pazularımı yağla doldurdu. O beni sevindirip gönlümü şen etti. Beni küçük koyun sürüsü olan bir yerde buldu, at ve deve sesleri bulunan bir yere sahip, harmanı olan ve harmanda tahıl savuran bir ailenin yanına getirdi. Onun yanında konuştuğum zaman beni azarlamaz. Onun yanında uyuyup sabahlıyor ve kana kana içiyorum. Ebu Zer'in annesi ki ne Ebu Zer' annesi! Ambarları büyüktür ve evi de geniştir. Ebu Zer'in oğlu ki ne Ebu Zer' oğlu! Yatağı soyulmuş hurma dalı gibidir. Onu bir kuzu budu doyurur. Ebu Zer'in kızı ki ne Ebu Zer'in kızı! Anasına ve babasına itaat eden, elbisesini dolduran ve komşusunu kıskandıran biridir. Ebu Zer'in cariyesi ki ne Ebu Zer'in cariyesi! Konuştuklarımızı dışarıya taşımaz, yiyeceklerimizden bir şey çalıp eksiltmez ve evimizi pislik içinde bırakmaz. Tulumlarda sütten yağ çıkarılırken Ebu Zer' gitti ve kaplan gibi iki yavrusu olan bir kadın gördü. Bu iki çocuk analarının ayaklarının dibinde iki narla oynuyorlardı. Kocam beni boşadı ve onu aldı. Ben de ondan sonra şerefli, savaşçı ve güzel mızrak kullanan biri ile evlendim. Bana birçok deve getirdi. Otlanan her cins hayvanlardan bana birer tane verdi. Bana: «(Malımdan) Sen ye ve ailene de ver» dedi. Eğer bana verdiği her şeyi toplarsam, Ebu Zer'in kaplarından küçük bir kap bile doldurmaz" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ben sana karşı, Ebu Zer'in Ümmü Zer'e karşı olduğu gibiyim" buyurdu.1

 

9091, 9092 ve 9093. hadislere bakınız.  -  Tuhfe: 16354

 

Diğer tahric: Hadisi Buhari (5189), Müslim (2448), Tirmizi, Şemail (253) ve İbn Hibban (7104) rivayet etmişlerdir.

 

 

أخبرنا أبو عقبة خالد بن عقبة بن خالد السكوني الكوفي قال حدثني أبي عقبة بن خالد قال ثنا هشام بن عروة عن أبيه عن عائشة قالت اجتمعن إحدى عشرة امرأة في الجاهلية فتعاهدن أن يتصادقن بينهن ولا يكتمن من أخبار أزواجهن شيئا قالت الأولى زوجي لحم جمل غث على رأس جبل لا سمين فيرتقى إليه ولا سهل فينتقل قالت الثانية زوجي لا أبث خبره إني أخاف أن لا أذره أذكره ونذكر عجره وبجره قالت الثالثة زوجي العشنق إن أنطق أطلق وإن أسكت أعلق قالت الرابعة زوجي كليل تهامة لا حر ولا قر ولا مخافة ولا سآمة قالت الخامسة زوجي إذا دخل فهد وإذا خرج أسد ولا يسأل عما عهد قالت السادسة زوجي إذا أكل لف وإذا شرب اشتف وإذا هجع التف ولا يولج الكف فيعلم البث قالت السابعة زوجي عياياء طباقاء كل داء له داء شجك أو فلك أو جمع كلا لك وقالت الثامنة زوجي رضيع العماد طويل النجاء عظمي الرماد قريب البيت من الناد قالت التاسعة زوجي ألمس مس أرنب والريح ريح زرنب وأنا أغلبه والناس يغلب قالت العاشرة زوجي مالك وما مالك مالك خير من ذلك له إبل كثيرات المبارك قليلات المسارح إذا سمعن صوت المزهر أيقن أنهن هوالك قالت الإحدي عشرة زوجي أبو زرع وما أبو زرع أناس من حلي أذني وملأ شحم عضدي فبجحني فبجحت نفسي إلي وجدني في أهل غنيمة بشق فجعلني في سهيل وأطيط ودياس ومنق فعنده أقول فلا أقبح وأشرب فأتقنح وأرقد فأتصبح أم أبي زرع وما أم أبي زرع عكومها رداح وبيتها فساح بن أبي زرع وما بن أبي زرع مضجعة كمسل شطبة وتشبعه ذراع الجفرة ابنة أبي زرع فما ابنة أبي زرع طوع أبيها وطوع أمها وصفر ردائها وملء كسائها وغيظ جارتها جارية أبي زرع وما جارية أبي زرع لا تبث حديثنا تبثيثا ولا تغش ميرتنا تغشيشا ولا تملأ بيتنا تعشيشا خرج من عندي أبو زرع والأوطاب تمخض فلقي امرأة لها ابنان كالفهدين يلعبان من تحت خصرها برمانتين فنكحها أبو زرع وطلقني فنكحت من بعده رجلا سريا ركب شريا وأخذ خطيا وأراح علي نعما ثريا فقال كلي وميري أهلك فلو جمعت كل الذي أعطاني ما بلغت إناء من إناء أبي زرع قالت عائشة فقال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم فكنت لك كأبي زرع لأم زرع

 

[-: 9090 :-] Urve, Hz. Aişe'den naklediyor: Cahiliye zamanında onbir kadın oturup kocalarından haber verirken hiçbir şeyi saklı tutmayacaklarına ve doğru söyleyeceklerine dair sözleştiler.

Birinci kadın: "Kocam dağ başında cılız deve eti gibidir. Besli değil ki kendisi için çıkılsın, kolay değil ki başka yere sürülsün" dedi.

ikinci kadın: "Kocamın haberini açığa vuraramam. Onu anlatırsam iyisini kötüsünü anlatırım ve onun ayıplarının ortaya çıkmasından korkarım" dedi.

Üçüncü kadın: "Kocam uzun boylu ve kötü ahlaklıdır. Eğer konuşursam boş olurum, susarsam da muallakta (ne evli ne de boşanmış) kalırım" dedi.

Dördüncü kadın: "Kocam Tihame gecesi gibi ne sıcak, ne de soğuktur.

Ondan ne korkulur, ne de usanılır" dedi.

Beşinci kadın: "Kocam girerse kaplan, çıkarsa aslan gibidir. Korunup gözetilmek üzere bırakılan şeyi de sormaz" dedi.

Altıncı kadın: "Kocam yediğinde siler süpürür, içti mi sömürür, yattı mı sarınır. Benim kederimi anlamak için (elbiseme) elini sokmaz" dedi.

Yedinci kadın: "Kocam iktidarsız -veya- karanlık biridir. işleri hep üstüne yığılmıştır. Bütün dertler onda mevcuttur. Başımı yarar, vücudumu yaralar, (bunları yapmak için) herşeyi toplar, (her eline geçeni kullanır, vurur)" dedi.

Sekizinci kadın: "Kocamın (evinin) direği yüksek ve kını uzundur. Külü çoktur ve evi topluma yakın yerdedir" dedi.

Dokuzuncu kadın: "Kocamınteni tavşan teni gibi olup kokusu da zafiran kokusu gibidir. Ben onu yenerim, o da insanları alteder" dedi.

Onuncu kadın: "Kocam maliktir ki ne malik! o diğer Maliklerden daha hayırlıdır. Onun çok yatan, az dolaşan develeri vardır. Onlar ud sesini duyduklarında helak olduklarını (kesileceklerini) anlarlar" dedi.

On birincisi: "Kocam Ebu Zer'dir ki ne Ebu Zer'dir! Küpelerle kulaklarımı oynatıp pazularımı yağla doldurdu. O beni sevindirip gönlümü şen etti. Beni küçük koyun sürüsü olan bir yerde buldu, at ve deve sesleri bulunan bir yere sahip, harmanı olan ve harmanda ekin savuran bir ailenin yanına getirdi. Onun yanında konuştuğum zaman beni azarlamaz. Onun yanında kana kana içiyor ve uyuyup sabahlıyorum. Ebu Zer'in annesi ki ne Ebu Zer' annesi! Ambarları büyüktür ve evi de geniştir. Ebu Zer'in oğlu ki ne Ebu Zer' oğlu! Yatağı soyulmuş hurma dalı gibidir. Onu bir kuzu budu doyurur. Ebu Zer'in kızı ki ne Ebu Zer'in kızı! Anasına ve babasına itaat eden, ince belli, elbisesini dolduran ve komşusunu kıskandıran biridir. Ebu Zer'in cariyesi ki ne Ebu Zer'in cariyesi! Konuştuklarımızı dışarıya taşımaz, yiyeceklerimizden bir şey çalıp eksiltmez ve evimizi pislik içinde bırakmaz. Tulumlarda sütten yağ çıkarılırken Ebu Zer' gitti ve kaplan gibi iki yavrusu olan bir kadın gördü. Bu iki çocuk analarının ayaklarının dibinde iki narla oynuyorlardı. Kocam beni boşadı ve onu aldı. Ben de ondan sonra şerefli, savaşçı ve güzel mızrak kullanan biri ile evlendim. Bana birçok develer getirdi. Bana"(Malımdan) sen ye ve ailene de ver" dedi. Eğer bana verdiği her şeyi toplarsam, Ebu Zer'in kaplarından bir kap bile dolduramaz" dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana: "Ben sana karşı, Ebu Zer'in Ümmü Zere karşı olduğu tutumu gibiyim" buyurdu.

 

Tuhfe: 18102

 

 

قال هشام فحدثني يزيد بن رومان عن عروة عن عائشة عن النبي صلى الله عليه وسلم بمثل ذلك يعني آخر الحديث

 

[-: 9091 :-] Başka bir kanalla Hz. Aişe, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynısını rivayet etti.

 

Tuhfe: 18360

 

 

أخبرنا عبد الرحمن بن محمد بن سلام قال نا ريحان بن سعيد بن المثنى أبو عصمة قال نا عباد بن منصور عن هشام بن عروة عن أبيه عروة بن الزبير عن عائشة قالت قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم يا عائشة كنت لك كأبي زرع لأم زرع قالت عائشة بأبي وأمي يا رسول الله ومن كان أبو زرع قال اجتمعن عشر نسوة فأقسمن ليصدقن عن أزواجهن فقالت إحداهن لا أخبر خبره أخشى أن لا أذره من سوء وساق الحديث بطوله وقال في آخره فقالت عائشة بأبي أنت وأمي يا رسول الله بل أنت خير إلي من أبي زرع

 

[-: 9092 :-] Hişam b. Urve, babası Urve b. ez-Zübeyr'den, Hz. Aişe'nin şöyle dediğini bildirir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Aişe! Ben sana karşı Ebu Zer'in hanzmına karşı olduğu gibiyim" dedi. Ben de: fiAnam babam sana feda olsun! Ebu Zer' kimdi?" dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Onbir kadın toplandılar ve kocaları haklarında anlattıklarında doğru söyleyeceklerine dair yemin ettiler. Onlardan biri: "Ben onun haberini veremem. Onun hakkındaki kötü şeyleri söylemekten korkuyorum ... " buyurdu dedi ve hadisi sonuna kadar aynen aktardı. Hadisin sonunda da, Hz. Aişe'nin: fiAnam babam sana feda olsun! Sen bana karşı, Ebu Zer'den daha hayırlısın" dediğini nakletti.

 

Tuhfe: 16965

9089. hadiste tahrici yapıldı.

 

 

أخبرني إبراهيم بن يعقوب قال نا عبد الملك بن إبراهيم سنة ثلاث ومائتين أملاه علينا قال نا محمد بن محمد أبو نافع قال حدثني القاسم بن عبد الواحد قال حدثني عمر بن عبد الله بن عروة عن عروة عن عائشة قالت فخرت بمال أبي في الجاهلية وكان قد ألف ألف وقية فقال النبي صلى الله عليه وسلم اسكتي يا عائشة فإني كنت لك كأبي زرع لأم زرع ثم أنشأ رسول الله صلى الله عليه وسلم يحدث إن إحدى عشرة امرأة اجتمعن في الجاهلية فتعاهدن لتخبرن كل امرأة بما في زوجها ولا تكذب قيل أنت يا فلانة قالت الليل ليل تهامة لا حر ولا برد ولا مخافة قيل أنت يا فلانة قالت الريح ريح الزرنب والمس مس أرنب ونغلبه والناس يغلب قيل أنت يا فلانة قالت والله ما علمت إنه لرفيع العماد طويل النجاد عظيم الرماد قريب البيت من الناد قيل أنت يا فلانة قالت نكحت مالكا وما مالك له إبل كثيرات المسارح قليلات المبارح إذا سمعن صوت المزهر أيقن أنهن هوالك قيل أنت يا فلانة قالت ذرني لا أذكره إن أذكره أذكر عجره وبجره أخشى أن لا أذره قيل أنت يا فلانة قالت لحم جمل غث على جبل لا سمين فيرتقى عليه ولا بالسهل فينتقل قيل أنت يا فلانة قالت والله ما علمت إنه إذا دخل فهد وإذا خرج فسد قيل أنت يا فلانة قالت والله ما علمت أنه إذا أكل أقتف وإذا شرب أشتف وإذا ذبح أغتث وإذا نام التف ولا يدخل الكف ليعلم البث قيل أنت يا فلانة قالت نكحت العشنق إن أسكت أعلق وإن أنطق أطلق قيل أنت يا فلانة قالت عياياء طباقاء كل داء له داء شجك أو فلك أو جمع كلا لك قيل أنت يا فلانة قالت نكحت أبا زرع فما أبو زرع أناس أذني وفرع فأخرج من شحم عضدي فبجح نفسي فبجحت إلي فوجدني في غنيمة بشق فجعلني بين جامل وصاهل وأطيط ودابس ومنق فأنا أنام عنده فأتصبح وأشرب فأتقمح وأنطق فلا أقبح بن أبي زرع وما بن أبي زرع مضجعه مسل الشطبة ويشبعه ذراع الجفرة ابنة أبي زرع وما ابنة أبي زرع ملء إزارها وصفر ردائها وزين أبيها وزين أمها وحير جارتها جارية أبي زرع وما جارية أبي زرع لا تخرج حديثنا تفتيشا ولا تهلب ميرتنا تبثيثا فخرج من عندي والأوطاب تمخض فإذا هو بأم غلامين كالصقرين فتزوجها أبو زرع وطلقني فاستبدلت وكل بدل أعور فنكحت شابا سريا ركب شريا وأخذ خطيا وأعطاني نعما ثريا وأعطاني من كل سائمة زوجا وقال امتاري بهذا يا أم زرع وميري أهلك فجمعت ذلك كله فلم يملأ أصغر وعاء من أوعية أبي زرع قالت عائشة قلت يا رسول الله بل أنت خير من أبي زرع

 

[-: 9093 :-] Urve'nin bildirdiğine göre Hz. Aişe dedi ki: Cahiliye zamanında babamın malı olan bir milyon ukiyye (gümüş) ile böbürlendiğimde, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Sus ey Aişe! Ben sana karşı, Ebu Zer'in Ümmü Zer'e karşı olduğu gibiydim" dedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle anlatmaya başladı:

 

"Cahiliye zamanında onbir kadın toplandı ve kocalarında olan vasıfları yalan söylemeden anlatacaklarına dair sözleştiler.

(Bir kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «Geceleri Tihame geceleri gibi ne sıcak, nede soğuktur. Aynı zamanda korku da yoktur» dedi.

(Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «Kokusu zafiran kokusu gibi olup teni tavşan teni gibidir. Ben onu yenerim, o da insanları yener» dedi.

(Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «Vallahi -bildiğim- direği yüksek ve kını uzundur. Külü çoktur ve evi topluma yakın yerdedir» dedi.

(Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «Ben bir Malik'le nikahlandım ki ne malik! O diğer Malik'lerden daha hayırlıdır. Onun çok yatan, fakat az dolaşan develeri vardır. Onlar ud sesini duyduklarında helak oladuklarını (kesileceklerini) anlarlar» dedi.

(Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «İzin ver, konuşmayayım.

Kocamın haberini açığa çıkaramam. Onu anlatırsam iyisini kötüsünü anlatırım ve onun ayıplarının ortaya çıkmasından korkarım» dedi.

(Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «Dağ başında cılız deve etidir. Besli değil ki kendisi için çıkılsın, kolay değil ki başka yere sürülsün» dedi.

(Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «Vallahi -bildiğim- girerse kaplan, çıkarsa aslan gibidir» dedi.

(Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: "Vallahi -bildiğimyediğinde siler süpürür, içtiğinde bitirir, kestiğinde cılız keser, yattığında örtünür ve rahatsızlığı (mı) anlamak için elini uzatıp bakmaz» dedi. (Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «Uzun boylu biriyle nikahlandım. Susarsam muallakta kalırım, konuşursam boşanırım» dedi.

-{Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «İktidarsız -veya- karanlık biridir. İşleri hep üstüne yığılmıştır. Bütün dertler onda mevcuttur. O başını yarar veya kemiğini kırar. Veyahut ikisini birden yapar» dedi.

(Diğer kadına) Ey filan! Sen anlat denildi ve o: «Ebu Zer' ile nikahlandım ki ne Ebu Zer'! Küpelerle kulaklarımı oynatıp aşağıya sarkıttı. Pazularımı yağla doldurdu. O beni sevindirip gönlümü şen etti. Beni küçük koyun sürüsü olan bir yerde buldu, at ve deve sesleri bulunan bir yere sahip, harmanı olan ve harmanda tahıl savuran bir ailenin yanına getird.i. Onun yanında uyuyor ve sabahlıyorum. İçtiğimde kana' kana içiyorum, konuşuyor ve kötü söylemiyorum. Ebu Zer'in oğlu ki ne Ebu Zer' oğlu! Yatağı soyulmuş hurma dalı gibidir. Onu bir kuzu budu doyurur. Ebu Zer'in kızı ki ne Ebu Zer'in kızı! Etine dolgun, ince belli, anasının ve babasının güzeli, komşusunu şaşırtan biri,dir. Ebu Zer'in cariyesi ki ne Ebu Zer'in cariyesi! Konuştuklarımızı dışarıya taşımaz, yiyeceklerimiz savurup talan etmez. Tulumlarda sütten yağ çıkarılırken Ebu Zer' gitti ve kaplan gibi iki yavrusu olan bir kadınla evlenip beni boşadı. Ben de başka bir kocaya vardım. Hiçbir yeni de eskinin yerini tutmaz. Ondan sonra şerefli, savaşçı ve güzel mızrak kullanan biri ile evlendim. Bana birçok deve verdi. ~tlanan her cins hayvanlardan bana birer tane verdi. Bana: «Ey Ümmü Zer'! (Malımdan) Sen ye ve ailene de ver» dedi. Bana verdiği her şeyi topladım. Ancak Ebu Zer'in kaplarından küçük bir kap doldurmadı»" dedi. Bunun üzerine ben de: "Ey Allah'ın Resulü! Sen (bana karşı) Ebu Zer'den daha hayırlısın" dedim.

 

Tuhfe: 16378

9089, hadiste tahrici yapıldı.

 

 

أخبرني هلال بن العلاء قال نا أبي قال نا خلف وهو بن خليفة عن أبي هاشم عن سعيد بن جبير عن عبد الله بن عباس قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم ألا أخبركم بنسائكم من أهل الجنة الودود الولود العؤود على زوجها التي إذا آذت أو أوذيت جاءت حتى تأخذ بيد زوجها ثم تقول والله لا أذوق غمضا حتى ترضى

 

[-: 9094 :-] Abdullah b. Abbas, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: "Size cennetlik olan hanımlarınızı haber vereyim mi? Seven, doğuran, kocasına çabuk dönen, eziyet ettiğinde veya eziyet edildiğinde kocasına gelip elini tutup: «Vallahi benden razı olmadıkça uyuyamam» diyen kadındır" buyurduğunu bildirir.

 

Tuhfe: 5643

 

Bu Hadisi: Kütüb-i Sitte sahipleri içinde sadece Nesai rivayet etmiştir.