باب:
من الإيمان أن
يحب لأخيه ما
يحب لنفسه.
7. Kendisi İçin İstediğini Başkası İçin De İstemek İmandandır
حدثنا
مسدد قال:
حدثنا يحيى،
عن شعبة، عن
قتادة، عن أنس
رضي الله عنه،
عن النبي صلى
الله عليه وسلم،
وعن حسين
المعلم قال:
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم قال : (لا
يؤمن أحدكم
حتى يحب لأخيه
ما يحب لنفسه).
[-13-] Enes'ten rivayet edilmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur: Hiçbiriniz kendisi için sevdiğini (istediğini) (Müslüman) kardeşi
için de sevmedikçe iman etmiş olamaz"..
AÇIKLAMA: Hadiste yer alan "îman etmiş olmaz"
sözü ile kasdedilen imanın kâmil olmamasıdır. Bir şey'in mükemmel olmadığını
belirtmek için o şeyin kendisinin yok olduğunu söylemek Araplar arasında yaygın
bir kullanımdır. Nitekim "falanca, insan değildir" sözünü de bu
anlamda kullanırlar.
Şöyle bir soru sorulabilir: "Bu hadiste yer alan özellik
bir kimsede varsa, imana ait diğer özellikler olmasa bile o kişi olgun bir
mu'min olur mu?"
Buna şu şekilde cevap verilir: Bu hadiste mübalağa vardır. Yahut
da diğer bir rivayette yer alan "Müslüman kardeşi" ifadesi müslümanın
diğer sıfatlarını ifade etmektedir. İbn Hibbân, İbn Ebî Adiy yolu ile Hüseyin
el-Muallim'den yaptığı rivayette bundan ne kasdedildiğini açıklamıştır. Bu
hadisin lafzı şöyledir: "Kul kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe
imanın hakikatine ulaşamaz". Buradaki hakikatten kasıt, imanın
olgunluğudur. Çünkü bu özelliğe sahip olmayan kişi kâfir olmaz. Böylelikle
Buhârî'nin, imanın farklı olabileceği ve bu özelliğin imanm şu'belerinden olup
tevazu kapsamına dahil olduğu şeklindeki görüşü ispat edilmiştir.
"Kendisi için sevdiği" ifadesindeki sevgi, kişinin iyi
olduğuna inandığı şeyi istemesidir. Nevevî şöyle demiştir: "Sevmek, seven
kişinin kendisine uygun olan şeye meyletmesidir. Bu sevgi, güzel yüzlü birini
sevme durumunda olduğu gibi duyu organlarına yönelik veya fazilet ve olgunluk
gibi bir fiil'e ilişkin yahut yarar sağlamak, zararı def etmek türünden bir
iyilik sebebiyle olabilir.
Buradaki meyil ile doğal meyil değil, isteğe bağlı meyil
kasdedilmiştir. Yine burada kişinin kendisi için hasıl olan şeyin kendisini
değil, benzerini arkadaşı için istemesi kasdedilmiştir. Bu, hem somut hem de
soyut şeyler İçin geçerlidir. Burada, kişinin kendi elinde olan şeyin ondan
alınması veya ona ait kalmakla birlikte kardeşine verilmesi kasdedilmemiştir.
Ebu'z-Zinâd b. Sirâc şöyle demiştir: "Hadisin zahiri,
kişinin başkası ile eşit olmayı talep etmesini ifade etmektedir. Gerçekte ise
bu, başkasını daha üstün tutmak demektir. Çünkü herkes başkasından daha üstün
olmayı ister. Kişi bunun benzerini kardeşi için istediğinde, kardeşini
kendisinden üstün tutmuş olur". Kadı Iyaz da bunu kabul etmiştir. Oysa bu
tartışmalıdır. Çünkü kasdedilen bu istekten uzak durmaktır. Hadisin amacı
tevazuya teşvik etmek, başkasından daha üstün olmayı istememeye
yönlendirmektir. Bu ise eşitliği gerektirir. Bu şu âyetten de anlaşılır:
"İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu
arzulamayan kimselere veririz. [Kasas 83] Bu durum ancak; kıskançlık, öfke, kin
ve hileyi terk etmekle gerçekleşir. Bunların tümü yerilen özelliklerdir.
Kirmani şöyle demiştir: "Kendisi için nefret ettiği
kötülükten kardeşi için de nefret etmek de İmandandır." Hadiste bu zikredilme
miştir. Çünkü bir şeyi sevmek, zıddından nefret etmeyi gerektirir. Sevgi ile
ilgili husus zikredildiğinden nefret zikredilmemiştir.