SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L İLİM

<< 61 >>

باب: قول النبي صلى الله عليه وسلم: (رب مبلغ أوعى من سامع).

9. Nebi s.a.v.İn "Kendisine Bir Şey Tebliğ Edilen Nice Kişi, Onu İşitenden Daha İyi Kavrar" Sözü

 

حدثنا مسدد قال: حدثنا بشر قال: حدثنا ابن عون، عن ابن سيرين، عن عبد الرحمن بن أبي بكرة، عن أبيه:

 ذكر النبي صلى الله عليه وسلم قعد على بعيره، وأمسك إنسان بخطامه - أو بزمامه - قال: أي يوم هذا. فسكتنا حتى ظننا أنه سيسميه سوى اسمه، قال: (أليس يوم النحر). قلنا: بلى، قال: (فأي شهر هذا). فسكتنا حتى ظننا أنه سيسميه بغير اسمه، فقال: (أليس بذي الحجة). قلنا: بلى، قال: (فإن دماءكم، وأموالكم، وأعراضكم، بينكم حرام، كحرمة يومكم هذا، في شهركم هذا، في بلدكم هذا، ليبلغ الشاهد الغائب، فإن الشاهد عسى أن يبلغ من هو أوعى له منه).

 

[-67-] Ebu Bekre babasından şunu aktarmıştır: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devesinin üzerine oturdu, bir kişi de devesinin yularını tutuyordu.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bu gün hangi gündür?" diye sordu. Biz bu güne başka bir isim vereceğini zannederek sustuk. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem). Kurban günü değil mi?" dedi. Biz: "Evet" dedik. Nebi s.a.v. şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki bu gününüzün, bu ayınızın, bu beldenizin haram olması gibi, canlarınız mallarınız, ırz ve namuslarınız aranızda haramdır. Burada olan olmayanlara tebliğ etsin. Burada olan, kendisinden daha iyi kavrayacak birine tebliğ etmiş olabilir.

 

 

Tekrar: 105, 1741, 3197, 4406, 4662, 5550, 7078, 7447

 

AÇIKLAMA:     Konu başlığındaki ifadenin anlamı: "Benden sözümü tebliğ eden nice kimse, o sözü benden işitenden daha iyi anlayacak birine tebliğ etmiş olabilir".

 

"Bir kişi yularını tutuyordu": Yuları tutmanın sebebi, deve üzerinde olan ki­şinin sözünü bozacak şekilde devenin hareket etmesini önlemektir.

 

Kurtubî şöyle demiştir: Nebi s.a.v.'in ashabına üç şe­yi sorması ve her bir sorudan sonra susması, ashabın bütün varlıklarıyla ona yönelmeleri ve verilen haberin büyüklüğünü hissetmeleri için onları anlamaya hazır hale getirmeyi amaçlar. Nitekim Nebi s.a.v. bundan sonra "canlarınız, mallarınız..." diye sözüne devam etmiştir. Bu, söz konusu şeylerin haramlığında mübalağayı İfade eder.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Bu gününüzün, bu ayınızın, bu belde­nizin haram olması gibi..." şeklindeki ifadesinde yer alan benzetmenin dayanağı, bunu işitenlerin söz konusu şeylerin haramhğını açık olarak bilmeleridir. Çünkü gün, ay ve beldenin haramlıgı onlar tarafından kesin ve açık bir şekilde bilini­yordu. Oysa canların, malların, ırz ve namusların haramlıgı (dokunulmazlığı) ise bu şekilde değildi. Câhiliye devrinde bunlara saldırmayı mubah sayıyorlardı. İslam dini onlara müslümanın can, mal ve namus dokunulmazlığının, söz ko­nusu belde, ay ve günün dokunulmazlığından daha büyük olduğunu öğretmiştir. Kendisine benzetilen şeyin, benzeyenden daha düşük dereceli olduğu ileri sürü­lerek bu benzetme reddedilemez. Çünkü bu konuşma, islâm dininin hükmünden önce muhatapların alışageldiği durum dikkate alınarak yapılmıştır.

 

Buhârî ve diğer hadisçilerin konu ile zikrettiği diğer rivayetlerde yer aldığına göre muhataplar her bir soruya Allah ve Resulü daha iyi bilir" diyerek cevap vermişlerdir. Bu onların güzel edebini göstermektedir. Çünkü onlar, kendi bildik­leri cevabın Nebi s.a.v.'e gizli olmadığını, onun kastının zaten bildikleri bir şeyi haber vermek olmadığını biliyorlardı. Bu 'sebeple rivayet eden kişi "Buna başka bir isim vereceğini zannettik" demiştir. Bu, küllî konuları Şâri'e bırakmanın gerekli olduğunu gösterir. Yine şer'i hakikatleri (sözcüklere dince özel anlamlar yüklenilebileceğini) kabul edenlerin delili de bu hadiste yer almaktadır.

 

"Canlarınız, mallarınız, namuslarınız haramdır": Yani kanınızı akıtmak, mal­larınızı almak ve namuslarınızı kirletmek haramdır.

 

Burada tebliğ edilmesi istenen söz ya hadiste geçen ifade yahut da bütün hükümlerdir.

 

Hadiste Yer Alan Bazı Hükümler

 

Hadiste yukarıda geçenler dışında başka bazı sonuçlar da bulunmaktadır. Bunları şu şekilde gösterebiliriz: İlim tebliğine teşvik

Ehliyetin tamamlanmasından önce hadis almak (tahammül) caizdir.

Hadisin edası (başkasına aktarılması) için hadisi anlamak şart değildir.

Sonraki dönemlerde, öncekilerden daha anlayışlı kişiler gelebilir. Ancak bunların sayısı azdır.

 

İbnü'l-Müneyyir, tebliğin gerekçesi olarak söylenen "sonra gelen öncekin­den daha anlayışlı olabilir" sözünden, hadisi rivayet eden kişinin hadisle ilgili yo­rumunun başkasının yorumundan daha öncelikli olmadığı sonucunu çıkarmıştır.

 

İhtiyaç olduğunda binek hayvanları ayakta beklerken onların sırtında oturmak caizdir. Bu konudaki yasak, zaruret olmadığı halde oturmaya yorulur.

 

İnsanlara sözünü işittirmek ve kendini göstermek için hutbe yüksek bir yerde okunur.