SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’S SALAT

<< 310 >>

باب: يرد المصلي من مر بين يديه.

100. Namaz Kılan Önünden Geçene Mani Olur

 

-ورد ابن عمر في التشهد، وفي الكعبة، وقال: إن أبي إلا أن تقاتله فقاتله.

İbn Ömer, Kabe'de iken teşehhüde oturduğu bir sırada önünden geçmek isteyen kişiye mani olmuştur. Ayrıca şöyle demiştir: "Eğer biri önünden geçme konusunda ısrarcı olursa, mesele onunla kavga edeceğin kadar büyürse, kavga et!"

 

حدثنا أبو معمر قال: حدثنا عبد الوارث قال: حدثنا يونس، عن حميد بن هلال، عن أبي صالح: أن أبا سعيد قال: قال النبي صلى الله عليه وسلم (ح). وحدثنا آدم بن أبي أياس قال: حدثنا سليمان بن المغيرة قال: حدثنا حميد بن هلال العدوي قال: حدثنا أبو صالح السمان قال: رأيت أبا سعيد الخدري في يوم جمعة، يصلي إلى شيء يستره من الناس، فأراد شاب من بني ابي معيط أن يجتاز بين يديه، فدفع أبو سعيد في صدره، فنظر الشاب فلم يجد مساغا إلا بين يديه، فعاد ليجتاز، فدفعه أبو سعيد أشد من الأولى، فنال من أبي سعيد، ثم دخل على مروان، فشكا إليه ما لقي من أبي سعيد، ودخل أبو سعيد خلفه على مروان، فقال: ما لك ولابن أخيك يا أبا سعيد؟ قال: سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (إذا صلى أحدكم إلى شيء يستره من الناس، فأراد أحد أن يجتاز بين يديه، فليدفعه، فإن أبى فليقاتله، فإنما هو شيطان).

 

[-509-] Ebu Salih es-Semmân'dan şöyle nakledilmiştir: "Ebu Saîd el-Hudrî'yi Cum'a günü cemaatle arasına bir sütre koyarak namaz kılarken gördüm. Ebu Muaytoğullarından bir gencin, onun önünden geçmek istediğini gördüm. Ama Ebu Saîd göğsünü iterek ona mani oldu. Genç etrafına bakındı. Fakat geçecek başka yer bulamadı. Tekrar önünde geçmeyi denedi. Bu defa Ebu Saîd öncekinden daha şiddetli bir şekilde onu itti. Bunun üzerine genç, Ebu Saîd'e hakaret etti, sonra Mervân'ın yanına gidip onun yaptıklarını şikayet etti. Ardından Ebu Saîd, Mervân'ın yanına geldi. Mervan ona, 'Ey Ebu Saîd! Yeğeninle ne alıp veremediğin var?' diye sordu. O da şöyle cevap verdi: Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellemi şöyle derken işittim: "Sizden biri cemaatle arasına bir sütre koyar, sonrada biri çıkıp önünden geçmek isterse onu engellesin! Eğer geçmekte ısrar ederse onunla gerekirse mukatele (dövüş) etsin! Zira o, kesinlikle şeytandır.

 

Tekrar: 3274.

 

Diğer tahric: Müslim ve Ebu Davud salat; Nesaî, kasame; İbn Mace, ikame; Muvatta', kasr; Ahmed b. Hanbel, III, 34, 44.

 

AÇIKLAMA:     (Namaz Kılan, Önünden Geçene Mani Olur): Namaz kılan, ister insan olsun İster başka bir varlık önünden geçene engel olur.

 

(Kabe'de iken) Burada sadece Kabe'nin açıkça zikredilmesi, "Kabe kalabalık olduğu için burada namaz kılanın önünden geçmenin bir sakıncası yoktur" şek­linde yanlış bir düşünceye kapılınmasını önlemek içindir.

 

Kabe'nin zikredildiği rivayeti, Buhârî'nin hocası Ebu Nuaym kendisine ait "Kitâbu's-salâfta Salih İbn Keysân kanalıyla bitiştirmiştir. Söz konusu rivayet şöyledir: "İbn Ömer'i Kabe'de namaz kılarken gördüm. Hiç kimsenin önünden geçmesine izin vermiyordu. Geçmek isteyenlere mani oluyordu. Yani önünden geçmek isteyenlere engel oluyordu.

 

(kavga etsin savaşsın!): Başlığın hemen altında zikredilen bu son cümle İbn Ömer'in sözüdür. Abdürrezzâk'ın sütreye doğru namaz kılan ile sütreye doğru namaz kılmayanı birbirinden ayırdığı nakledilmiştir.

 

('Ey Ebu Saîd! Yeğeninle ne alıp veremediğin var?') Mervân, İslâm kardeşli­ğinden hareketle bu cümleyi söylemiştir. Bu ifade, geçenin Velîd olmadığını gösterir. Çünkü babası Ukbe, kâfir olarak öldürülmüştü. Râfiî bu hadisi, namaz kılanın, önünden geçeni, geçecek başka bir yerin olmadığı anlarda bile engellemesinin dînen öngörüldüğüne delil olarak kullanmıştır. Bu konuda o, İmam'ul-Haremeyn Cüveynî'ye muhalefet etmiştir.

 

(engellesin!) Müslim'deki ifade "göğsünden iterek engellesin" şeklindedir. Kurtubî bu ifadenin "işaret yoluyla veya hafifçe iterek engellesin!" manasına geldiğini söylemiştir.

 

(Kavga etsin savaşsın): Yani ikinci itişini, birinciye göre biraz daha şiddetli yapsın! Alimler, bu İfadenin, namaz kılanın, namaza yönelmeye engel olduğu ve namazda huşu' içinde olmaya mani olduğu gerekçesiyle önünden geçen kim­seyle silah kullanarak savaşması anlamına gelmediği konusunda icmâ' etmişler­dir. Ancak Şâfiîler'den bir grup, namaz kılanın önünden geçenle gerçekten sa­vaşması gerektiği görüşünü benimsemiştir. "Kabes" adlı eserinde İbn Arabî bunu İsabetsiz bulduğunu açıklayıp şöyle demiştir: "Burada savaşmaktan maksat, ite­rek engel olmaktır." Bâcî bu konuda şu şekilde tuhaf bir görüş ileri sürmüştür: "Muhtemelen buradaki savaştan maksat, lanet edip şiddete başvurmaktır." Bu görüş, basit hareketlerin aksine, namazda konuşmanın namazı bozacağı belirtile­rek çürütülmüştür. Bâcî 'lanet eder' derken ona bu şekilde hitap etmeyi değil de, beddua etmeyi kasdetmîş olabilir. Ancak bu, hadisten neyin kasdedildiğini en iyi bilen sahabenin fiiline aykırıdır. Nitekim İsmâîlî şöyle bir rivayet nakletmiştir: "Eğer geçmekte ısrar ederse, elini döşüne koy ve ona mani ol. Bu rivayet, na­maz kılanın önünden geçen kimsenin nasıl engelleneceğini açık bir şekilde gös­termektedir. Beyhakî, İmam Şafiî'nin buradaki savaşı, birinci itmeden daha şiddetli bir şekilde İtme olarak anladığını nakletmiştir. İbn Ömer'in fiillerinden, bunun namaz kılan adamın önünden geçen kimsenin ısrarcı olması durumunda söz konusu olduğu anlaşılır.

 

Genel olarak mezhebimize bağlı İlim adamı arkadaşlarımız şu kanaattedir: "Namaz kılan, önünden geçene en hafif bir şekilde engel olur. Eğer adam, geç­mekte ısrar ederse biraz daha şiddetli bir şekilde engel olur. Bu durum, adamın ölmesine neden olsa, onu öldürene herhangi bir ceza verilmez. Çünkü Şâri', onunla savaşmaya İzin vermiştir. Meşru bir savaşta öldürülene de, her hangi bir tazminat ödenmez."

 

Kadı iyâz ve diğer bazı ilim adamlarından bu konu ile ilgili olarak şu görüş­ler nakledilmiştir: "Bize göre, bu şekilde birinin öldürülmesinin diyeti gerektirip gerektirmeyeceği tartışmalıdır." İbn Battal ve daha başkaları, namaz kılanın, önünden geçeni engellemek için yürümesinin caiz olmadığını ve amel-i kesirde bulunamayacağını nakletmişlerdir. Çünkü bu fiiller, namaz açısından birinin önünden geçmesinden daha kötüdür. Cumhura göre, namaz kılarken önünden geçeni engellemeyen birinin, o kimsenin geri dönüp geçmesine de İzin vermesi gerekmez. Çünkü, bu durumda, tekrar namaz kılanın önünden geçmek söz ko­nusudur.

 

Nevevî şöyle demiştir: "Namaz kılanın, önünden geçeni engellemesinin farz olduğunu söyleyen hiçbir fakih bilmiyorum. Üstelik bizim mezhebimize mensup âlimlere göre bu, menduptur."

 

Zahirî mezhebine mensup âlimlere göre, namaz kılanın önünden geçeni en­gellemesi farzdır. Öyle anlaşılıyor ki, İmam Nevevî onların görüşlerine muttali olmamıştır. Ya da onların görüşlerine bir değer atfetmemiştir.

 

{Zira o, kesinlikle şeytandır): Yani onun bu davranışı, şeytan işidir. Çünkü namaz kılanın huşusunu bozmak için ısrarla mücadele etmek şeytanın işidir. Üstelik, insanlardan inatçı kimselere şeytan denmesi oldukça yaygındır. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de "...İnsan ve cin şeytanları.[En'am, 112] tabiri vardır. İbn Battal şöyle demiştir: "Bu hadise göre şeytan lafzı, dînî konularda fitneye sebebiyet veren herkes için kullanılabilir. Hükümler isimlere göre değil, mânâlara göre verilir. Çünkü namaz kılanın önünden geçenin, sırf geçti diye şeytana dönüşmesi im­kansızdır." Muhtemelen bu ifade, "Onu böyle yapmaya sevk eden şeytandır" manasına gelir.

 

İbn Ebî Cemre, "Zira o, kesinlikle şeytandır" ifadesinden hareketle, "Onunla savaşsın!" buyruğunun gerçek savaş anlamına gelmediğini, aksine bunun güzel ve nazik bir şekilde onu engellemek olduğu sonucuna varmıştır. Bu konuda şunları söyler: "Şeytanla savaşmak, Allah'a sığınmakla (Euzü çekmekle), onun için sütre koymak ise besmele vs. ile olur. Zaruret anında namaz sırasında küçük bir takım işler yapılabilir. İnsanın, önünden geçenle hakiki manasıyla savaşması, namaz kılanın önünden geçenin işlediği cürümden daha büyüktür.

 

Namaz kılanın önünden geçenle mücadele etmesi, önünden geçildiği için namaza bir zarar geldiği için midir? Yoksa önünden geçenin günah işlemesini önlemeye yönelik bir fiil midir? Bu ikinci ihtimal daha ağır basmaktadır."

 

Onun dışındakiler ise şöyle demiştir: "Aksine birinci ihtimal daha ağır bas­maktadır. Çünkü namaz kılanın namazıyla alakadar olması, başkasının günaha düşmesini engelleme gayreti içinde olmasından daha evladır, "ibn Ebî Şeybe, İbn Mes'ud'dan şöyle nakletmiştir: "Namaz kılanın önünden geçilmesi, namazın yarısını bozar." Ebu Nuaym da Hz. Ömer'den şöyle nakletmiştir: "Eğer namaz kılan, birinin önünden geçmesiyle namazından nelerin eksildiğini bir bilseydi, mutlaka cemaatle arasına koyacağı bir sütreye doğru namaz kılardı." Bu iki riva­yete göre, namaz kılanın önünden geçenin engellenmesi namaza zarar veren bir halin ortadan kaldırılması içindir. Meselenin namaz kılanın önünden geçenle bir ilgisi yoktur. Her ne kadar bu iki rivayet, lafız bakımından mevkuf olsada, mana bakımından hükmen merfû'dur. Çünkü, bu tür konularda reye dayalı bir şey söylenemez.