باب: من دخل
ليؤم الناس،
فجاء الإمام
الأول، فتأخر
الآخر أو لم
يتأخر، جازت
صلاته.
48. Cemaate Namaz Kıldırmak Üzere İmamlığa Geçen Bir Kimse Asıl
İmam Geldikten Sonra Geriye Çekilse De Çekilmese De Namazı geçerli (Caiz) Olur
حدثنا
عبد الله بن
يوسف قال:
أخبرنا مالك،
عن أبي حازم
بن دينار، عن
سهل بن سعد
الساعدي: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ذهب إلى
بني عمرو بن
عوف ليصلح
بينهم، فحانت
الصلاة، فجاء
المؤذن إلى
أبي بكر،
فقال: أتصلي
للناس فأقيم؟
قال: نعم،
فصلى أبو بكر،
فجاء رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
والناس في
الصلاة،
فتخلص حتى وقف
في الصف، فصفق
الناس، وكان
أبو بكر لا
يلتفت في
صلاته، فلما
أكثر الناس
التصفيق
التفت، فرأى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، فأشار إليه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (أن أمكث
مكانك). فرفع
أبو بكر رضي
الله عنه
يديه، فحمد
الله على ما
أمره به رسول
الله صلى الله
عليه وسلم من
ذلك، ثم
استأخر أبو
بكر حتى استوى
في الصف،
وتقدم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فصلى، فلما
انصرف قال: (يا
أبا بكر، ما
منعك أن تثبت
إذ أمرتك).
فقال أبو بكر:
ما كان لابن
أبي قحافة أن
يصلي بين يدي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (ما لي
رأيتكم
أكثرتم
التصفيق، من
رابه شيء في
صلاته
فليسبح، فإنه
إذا سبح التفت
إليه، وإنما
التصفيق
للنساء).
[-684-] Sehl İbn Sa'd es-Sâidî'den nakledilmiştir: "Bir gün
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Amr İbn Avf oğullarını barıştırmak,
aralarını bulmak üzere onların mahallesini teşrif buyurmuşlardı. Namaz vakti
yaklaşınca müezzin, Ebu Bekir (r.a.)'e gelerek; 'Sen insanlara namaz'ı kıldırır
mısın, namaz için kamet getireyim mi?' diye sordu. Ebu Bekir (radiyallahu anh)
bu teklifi kabul edip namazı kıldırmaya başladı. Cemaat bu şekilde namaz
kılarken Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem çıkageldi ve safları yararak
ilk saf'a kadar ulaştı. Bunun üzerine cemaat ellerini çırpmaya başladı. Ancak
Ebu Bekir (r.a.) bu duruma hiç aldırış etmiyor dönüp bakmıyordu bile. Cemaat
daha şiddetli bir şekilde ellerini çırpmaya devam edince dönüp baktı ve
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i gördü. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ona, yerinde kal ve namazı kıldırmaya devam et, anlamında işaret
buyurdu. Bunun üzerine Ebu Bekir
(radiyallahu anh) ellerini kaldırıp Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'ın
kendisine olan bu emrinden dolayı Allah'a hamd etti ve ilk saf'a girinceye
kadar geri çekildi. Ebu Bekir (r.a.)ilk saf'a girince Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem öne geçip namazı kıldırdı.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazı bitirdikten sonra
Ebu Bekir (r.a.)'e: "Sana yerinde kalıp namaza devam etmeni işaret ettiğim
halde niçin geri çekildin?" diye sordu. Ebu Bekir (r.a.) şu cevabı verdi:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in önünde namaz kıldırmak Ebu
Kuhâfe'nin oğlunun haddi değildir..."
Daha sonra Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cemaat'e
dönüp şöyle buyurdu: Size ne olduğunu anlayamadım, bu el çırpma işini ne kadar
çok abarttınız... Namazla ilgili olarak herhangi bir kuşkuya düşüp imam'ı
uyarmak istediğinizde tesbih getirin. Eğer tesbih getirirseniz, imam'ın
dikkatini çekmiş olursunuz ve böylece hata düzeltilir, imam'ı uyarmak için el
çırpmayı kadınlar yapsın.
Tekrar: 1201, 1204, 1218, 1234, 2690, 2693 ve 7190.
AÇIKLAMA: Resulullah'ın Amr
İbn Avf oğullarının mahallesine gitmesinin sebebi Süfyan'ın yukarıda geçen
rivayetinde görüldüğü gibi, Ensârdan iki grup arasında sözlü bir sataşma
yaşanmış olmasıdır. Kitabu's-Sulh'ta Muhammed İbn Cafer'in Ebu Hazim'den
naklettiği rivayet şöyledir: "Kuba bölgesi halkı kavgaya tutuşmuştu. Hatta
birbirlerine taşlarla saldırmışlardı. Bu durum haber verilince, 'Kalkın gidelim
ve onları hemen barıştıralım’ buyurdu."
Bu rivayette Hz. Ebu Bekir'in kıldırmakta olduğu namaz ikindi
namazıdır.
Hz. Ebu Bekir'in namazda iken cemaatin el çırpmalarına aldırış
etmemesi ve arkasına hiç bakmaması, Resulullah'ın bu hususla ilgili yasağına dayanmaktadır. Nitekim
Resulullah'tan nakledilen sahih rivayete göre, bir kimsenin namazda iken sağa
sola veya arkasına bakması kişinin namazından bir kısmını şeytanın kapıp aşırması
anlamına gelmektedir. Resulullah'ın Size ne olduğunu anlayamadım, bu el çırpma
işini ne kadar çok abarttınız" şeklindeki sözünün zahirî anlamı namazda
mutlak olarak reddedildiğini göstermez. Burada Resulullah'ın yadırgadığı durum,
ellerin çok fazla çırpılmasıdır. Konuyla ilgili ayrıntılı açıklama yeri
geldiğinde yapılacaktır.
Bu Hadisten
Çıkarılan Sonuçlar
1. Birbiriyle kavga eden insanları barıştırmak, onları bir araya
getirmek ve küskünlüğü / dargınlığı sona erdirmek çok faziletli, sevabı bol bir
davranıştır.
2. Bu tür bir kavga ve küskünlük durumunda devlet başkanı sorunu
çözmek maksadıyla bizzat müdahelede bulunabilir ve yanına güvendiği kimseleri
alarak yönetimi altındaki İnsanların problemlerini halletmek üzere harekete
geçebilir.
3. Böyle bir olayı çözmek üzere derhal harekete geçmek, devlet
başkanının cemaate namaz kıldırma görevinden daha önceliklidir.
4. Hâkim tarafları mahkemeye veya huzuruna getirmek yerine
bizzat dinlemek üzere onların yanına gidebilir. Burada önemli olan hâkimin
bunu uygun görmesidir.
5. Bir namaz, biri yekdiğerinin arkasında bulunan iki imamla
kılınabilir.
6. Düzenli olarak namazları kıldıran asıl İmam, görev mahallinde
bulunama-yacaksa başka birisini yerine görevlendirebilir.
7. Vekil olarak görevlendirilen imam namaza başladıktan sonra
asıl imam gelirse vekil imama uyabileceği gibi kendisi öne geçerek imamlık da
yapabilir. Bu durumda vekil imam, namazını bozmadan cemaat arasına katılır.
Vekil imamın arkasında namaza başlayan cemaatten hiç kimsenin namazına da bir
zarar gelmez.
İbn Abdilberr bu uygulamanın Nebi s.a.v.'e has olduğunu
dolayısıyla başkaları hakkında geçerli olmayacağını iddia etmiştir. Hatta ona
göre Resulullah dışında bir kimsenin bu şekildeki bir uygulamasının geçersiz
olduğuna dair icma bulunmaktadır. Ancak konuyla ilgili farklı görüşlerin
bulunduğunu göz önüne aldığımızda bu icmâ' iddiasının yanlış olduğu
görülecektir.
Şâfiîlerde meşhur olan görüşe göre böyle bir uygulama caizdir.
Mâlikîler'den İbn Kasım "Namaz kıldırırken abdesti bozulan
ve yerine birisini geçirdikten sonra henüz namaz bitmeden geri dönen bir imam,
vekil geriye çekildiği için namazı kıldırmaya devam ederse bu namazın geçerli
olacağını" söylemiştir.
8. Cemaatin, (ikinci imamın daha sonra geldiğini göz önüne
aldığımızda) imamdan önce namaza başlaması mümkündür.
9. Bir kimse kılmakta olduğu namazın bir bölümünde imam, kalan
kısmında cemaat olabilir.
10. Bir kimse tek başına namaza başladıktan sonra namaz için
kamet getirilse namazını hiç bozmadan cemaate iştirak edebilir.
11. Ashâb-ı kiram içinde en faziletli ve üstün olan kişi Hz. Ebu
Bekir'dir. Pek çok Buhârî şârîhİ ve fakih, ashâb-ı kiramın Hz. Ebu Bekir'i
seçmiş olmalarını dikkate alarak onun en faziletli ve üstün sahâbî olduğunu
söylemiştir.
12. Müezzin veya bir başkası namaz kıldırması için imamlığı,
fazileti ve ilmi ile bilinen bir kimseye teklif edebilir. İmamlık teklifi alan
kişi cemaatin de onay ve rızasının olduğunu öğrendikten sonra namazı kıldırır.
13. Namazda hamdetmek ve tesbihte bulunmak caizdir. Çünkü bunlar
Allah'ı zikretmek kapsamındadır. İmamı
uyarmak maksadıyla cemaatin tesbih getirmesi konusu yeri geldiğinde
açıklanacaktır.
14. Namazda dua etmek için elleri kaldırmak ve Allah'a şükretmek
(sena) caizdir. Bu konu da yeri geldiğinde açıklanacaktır.
15. Yeni bir nimete eren bir kimsenin namazda olsa bile Allah'a
hamd etmesi müstehaptır, güzel bir davranıştır.
16. Gerekli olduğu zaman namaz kılmakta olan bir kimse sağına,
soluna veya arkasına bakabilir.
17. Namaz kılmakta olan birisine bir şey anlatılacaksa sözlü
ifadeye başvurmaktansa işaretle anlatmak yolunu seçmek daha uygundur. Zira
işaretle anlatmak da sözlü ifade gibidir. Nitekim Resulullah Hz. Ebu Bekir'e:
"Sana önde kalıp namaza devam etmeni işaret ettiğim halde niçin geri
çekildin ki?" diye ikazda bulunmuştur.
18. Gerekli durumlarda İlk saf’a ulaşmak için arkadaki safları
yararak ilerlemek ve namaz kılmakta olan cemaatin önünden geçmek caizdir.
19. Namazda el çırpmak mekruhtur. Bu konuyla ilgili ayrıntılı
açıklamalar yeri geldiğinde yapılacaktır.
20. Dînî konularda yaşanan güzelliklerden dolayı Allah'a hamd ve
şükür etmek çok güzel bir davranıştır.
21. Faziletli bir insan kendisinden daha üstün ve faziletli olan
kimselere namaz kıldırabilir.
22. Namaz içinde namazın tabiatına aykırı olan bazı küçük
eylemler namazı bozmaz. Nitekim Hz. Ebu Bekir namazda iken bulunduğu yerden
geri çekilip ilk saf’a girmiştir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan bir
insan kıbleye arkasını dönmeden ve asla kıbleden şaşmadan geri geri
çekilebilir.
23. İbn Abdilberr, tesbih ile imamı uyarmanın caiz olmasından
hareketle namaz kıldırırken okuduğu yeri şaşıran imama hatırlatmak amacıyla
yardımcı olunabileceğini ve bu maksatla âyetin devamının okunabileceğini
söylemiştir. Zira tesbih caizse bunun evleviyetle caiz olması gerekir.
Her şeyin en doğrusunu sadece Allah (c.c) bilir.
باب: إذا
استووا في
القراءة
فليؤمهم
أكبرهم.
49. Namaz Kılacak Kimselerin Kur'an-ı Kerim Bilgileri Eşitse
Yaşça Büyük Olan İmamlık Yapar
حدثنا
سليمان بن حرب
قال: حدثنا
حماد بن زيد، عن
أيوب، عن أبي
قلابة، عن
مالك بن
الحويرث قال: قدمنا
على النبي صلى
الله عليه
وسلم ونحن شببة،
فلبثنا عنده
نحوا من عشرين
ليلة، وكان
النبي صلى
الله عليه
وسلم رحيما،
فقال: (لو
رجعتم إلى
بلادكم
فعلمتموهم،
مروهم
فليصلوا صلاة كذا
في حين كذا،
وصلاة كذا في
حين كذا، وإذا
حضرت الصلاة
فليؤذن لكم
أحدكم،
وليؤمكم
أكبركم).
[-685-] Malik İbn Huveyris'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Biz
gençken Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gelmiştik. Onun
yanında yaklaşık olarak yirmi gece kaldık. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
çok merhametliydi. Bizim (ailelerimizi özlediğimizi düşünerek) halimize acıdı
ve şöyle buyurdu; 'Memleketinize dönseniz ve oradaki insanları bilgilendirseniz
ne kadar güzel olur; onlara namazların nasıl ve hangi vakitlerde kılınacağını
öğretip namaz kılmalarını emredin. Namaz vakti girince içinizden birisi ezan
okusun ve yaşça en büyük olanınız da imamlığa geçip namazı kıldırsın"
AÇIKLAMA: İmam Buhârî'nin
"Namaz kıldıracak kimselerin Kur'ân'i Kerim bilgileri eşitse yaşça büyük
olan imamlık yapar" şeklinde isim verdiği bu bâb başlığı imam Müslim'in
Ebu Mes'ud'tan merfu olarak rivayet ettiği şu hadisten çıkarılmıştır "Bir cemaate Allah'ın kitabını en iyi
bilen kişi imamlık yapar. Eğer Kur'an okuma bilgileri eşitse en önce hicret
eden kimse imamlığa geçer. Bu cemaatte bulunan herkes aynı dönemde hicret
etmişse yaşça en büyük olan kişi namazı kıldırır."
(Müslim'in rivayetinde geçen ve Allah'ın kitabını en iyi bilen
kişi şeklinde tercüme ettiğimiz) kelimesinin anlamıyla ilgili olarak iki
farklı görüş bulunmaktadır. Bazı Âlimlere göre bu ifade (tercümeye de
yansıttığımız gibi) Kur'An'ı en iyi bilen ve Kitab'ın inceliklerine diğerlerine
göre daha fazla vakıf olan kimseleri anlatır. Bazı Âlimler ise hadiste geçen
ifadenin zahirî anlamını esas alarak" Burada Kur'ân'ı en iyi okuyanlar
kastedilmektedir" demiştir.
İmam Nevevî bu konuyla İlgili olarak şunları kaydeder:
"Bağlı bulunduğumuz Şafiî mezhebi âlimlerine göre, Kur'ân'ı en iyi bilen ve
Kitab'ın inceliklerine daha fazla vakıf olan kimseler, Kur'ân'ı iyi okuyanlara
nazaran daha önceliklidir ve imamlığa daha layıklardır." İmam Nevevî
sözlerine devamla şöyle der: "Ebu Mes'ud'tan nakledilen rivayette geçen
'Kur'an okuma bilgileri eşitse sünneti en iyi bilen imamlık yapar, sünnetle
ilgili bilgileri de eşitse bu durumda önce hicret etmiş olan kişi namazı
kıldırır' şeklindeki ifadeye baktığımızda Kur'ân'ı en iyi okuyanın mutlak
olarak diğerlerine takdim edildiğini görürüz."
Ancak İmam Nevevî'nin bu sözleri arasında açık bir çelişki
bulunmaktadır.
İbn Uleyye ve Abdülvehhab'tan nakledilen rivayetlerde bu hadis
şu şekilde geçmektedir: "Resulullah çok merhametli ve şefkatli biriydi.
Bizim ailelerimizi özlediğimizi düşünüyordu. Bu yüzden bizlere geride kimleri
bırakarak buralara geldiğimizi sordu. Biz de durumumuzu anlattık. Bunun üzerine
bize şöyle buyurdu: Haydi ailelerinizin yanına dönüp onlarla birlikte
yaşa-m}ndevam edin ve onları bilgilendirin."
Bu hadisin farklı rivayetleri arasındaki bağlantıyı şu şekilde
kurabiliriz: Resulullah onlara ailelerinin yanma dönmelerini söylerken
(dönseniz ne güzel olur diye tercüme edilen ve aslında keşke dönseniz anlamına
gelen) –ev reca’tum- demiştir. Resulullah (s.a.v.) bu gençlere doğrudan
ailelerinizin yanına dönün deseydi onları rencide edebilir, kırılmalarına sebep
olabilirdi. Ayrıca rivayetlerde geçmese bile Resulullah (s.a.v.)'in onlara
ailelerinin yanına dönmek isteyip istemediklerini sorup, onlardan 'dönmek
isteriz' cevabını aldıktan sonra 'Haydi ailelerinizin yanına dönün' diye
emretmiş olması da ihtimal dahilindedir. Olayı nakleden sahâbî, Resulullah
(s.a.v.)'in kendilerine ‘Haydi ailelerinizin yanına dönün’ şeklinde verdiği
emrin sebebinin aile özlemi olduğuna işaret etmekle yetinmiş ve bu emir ile
bağlı bulundukları kavmin dîni konularda bilgilendirilmesi arasında bir ilişki
kurmamıştır. Çünkü asıl amacın insanları bilgilendirme olduğunu Resulullah
(s.a.v.) ite yaşadıkları diyalogun bağlamından sezmiştir. Bu amacı daha sonra
anlamış olması da mümkündür. Çünkü Resulullah (s.a.v.) daha sonra bunu açıkça
dile getirmiştir.
Aslında insanları bilgilendirmek ve irşad etmek onlar açısından
daha hayırlı ve üstün bir görev olmasına rağmen Mâlik İbn Hüveyris sadece
mevcut durumu ve arkadaşlarıyla birlikte yaşadıklarını anlatmıştır. Bu yüzden
(yani insanları bilgilendirmek için memlekete dönme arzusu içinde
olmadıklarından) aslında aşamadıkları bir duyguyu ve düşünmedikleri bir amacı
yaşamış ve düşünmüş gibi aktarmamıştır. Fakat Resulullah (s.a.v.)'in yanına gelirken
niyetleri çok samimi olduğu için Allah Teâlâ onlara aile özlemi çekmeleri
karşılığında daha üstün bir vazife lütfetmiştir. Bu büyük lütuf da, dînî
bilgileri insanlara onları bilgilendirmek için Resulullah (s.a.v.)'den alınan
ehliyet ve yetkidir. Ahmed bin Hanbel'in ifadesiyle Resulullah (s.a.v.)'in
hadislerini öğrenme uğruna gösterilen bu çaba büyük bir mükafata dönüşmüştür.
باب: إذا زار
الإمام قوما
فأمهم.
50. Bir Topluluğu Ziyarete Gelen İmam'ın Onlara Namaz Kıldırması
حدثنا
معاذ بن أسد:
أخبرنا عبد
الله: أخبرنا
معمر، عن
الزهري قال:
أخبرني محمود
بن الربيع
قال: سمعت
عتبان بن مالك
الأنصاري قال: استأذن
النبي صلى
الله عليه
وسلم فأذنت
له، فقال: (أين
تحب أن أصلي
من بيتك).
فأشرت له إلى
المكان الذي
أحب، فقام
وصففنا خلفه،
ثم سلم وسلمنا.
[-686-] İtban İbn Malik (r.a.)'in şöyle dediği nakledilmiştir:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem davetime icabet edip evimi
şereflendirdiğinde içeri girmek için müsaade istedi. Ben zâtı âlilerini içeriye
aldım. Bana; 'Nerede namaz kılmamı istersin?' diye sorunca evimde uygun olan ve
namaz kılmasını istediğim yeri gösterdim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem kalktı ve biz de arkasında saf olup namaz'a durduk. Sonra selâm verdi ve
biz de selâm verip namazdan çıktık."
AÇIKLAMA: İmam Buhârî'nin bu
bölüme "Bir Topluluğu Ziyarete Gelen İmamın Onlara Namaz Kıldırması"
başlığını vermesinin sebebiyle ilgili olarak şunlar söylenmiştir: İmam Buhârî
burada, Ebu Dâvud ve Tirmizî'nin Mâlik İbn Hüveyris'ten merfu olarak
naklettikleri "Bir kimse bir topluluğu ziyarete gittiği zaman onlara
imamlık yapmasın. Namazı bu topluluktan birisi kıldırsın" şeklindeki
hadisin büyük imam (Mü'minlerin Emiri/Halife) dışındaki imamlarla ilgili
olduğuna işaret etmektedir.
Zeyn İbnü'l-Müneyyir ise konuyla ilgili olarak özetle şunları
söylemiştir: "Baş İmam veya onun konumunda olan bir kimse, birisinin
mülkiyetinde bulunan bir mekana gelirse o mülkün kendisine (ayn) veya kullanım
hakkına (menfaat) sahip olan kişi bunların önüne geçerek imamlık yapmamalıdır.
Böyle bir durumda mülk sahibi, gelen baş imama namaz kıldırması için İzin
vermelidir. Böylece her iki tarafın da hakkı korunmuş olur; baş imamın öne
geçip namazı kıldırma hakkı ve mülk sahibinin izni olmayan durumlarda mülkü
üzerinde tasarrufta bulunulmasını önleme hakkı."